Maalesef ki ülkemizde adalet böyle yerlerde. Hani şöyle bir algı var ya “Kanunlar, mahkemeler hep kadından yana” diye. Külliyen yalan! Bunu ben bizzat yaşadım. 3 yıl önce eşim boğazıma bıçak dayadı. Boğazımda(boğazımdan tuttuğu için)kızarıklık oluştu. Çocuklarımın(11 ve 7 yaşında) gözü önünde. O an polisi aradım. Polis geldi. Beni alıp önce hastaneye götürdüler. Doktor muayene etti ve yeni oluşmuş bir kızarıklık(tıbbi adıyla yazılmış rapora tabii) şeklinde yazdı rapora. Karakola gittik. İfadem alındı, uzaklaştırma verildi eşime 3 ay. Çocukların ifadesi alındı pedagog eşliğinde. Onlar da gördüklerini anlattılar. Dava açmak için avukat araştırırken ben, avukatı bulduğum gün, uzaklaştırmanın 12. gününde, eşimin uzaklaştırmaya itiraz ettiğini ve uzaklaştırmanın kaldırıldığını öğrendim karakoldan gelen bir telefonla. Şok oldum. Avukata hemen vekâlet verdim. Uğraştık, didindik ve bu kararı iptal ettiremedik. Üstelik avukatım da öyle eften püften bir avukat değildi. İstanbul Sözleşmesi’nden tek kişinin sözüyle çıkılalı bir ay olmuştu o zaman. O nedenle artık hâkimler kaldırıyor dediler uzaklaştırmayı. Hâkimi Cimer’e ve Hsk’ya şikâyet ettim. Ne oldu? Hiç. “Eril Adalet” başlıklı bir konum var BDV’de. Yaşadığım haksızlıkları anlatıyorum. Üstelik kardeşim, kuzenim ve birçok arkadaşım var avukat, hâkim, savcı. Hep birlikte mücadele ettik. Kadın dernekleriyle bile iletişime geçtim. İnanın bana, bazı cemaatler sarmışken adalet mekanizmalarını, kadınların işi öyle zor ki! Yine de mücadeleyi bırakmayın, uğraşın, sonuna kadar itiraz edin karara. Hâkimi şikâyet edin, her yere yazın yaşadıklarınızı. Yetti artık, sanki kadına pozitif ayrımcılık yapılıyormuş algısı oluşturup aslında uygulamada kadına eşit hak bile vermeyen, eril zihniyetin ipliği pazara çıksın, bıktık bu ikiyüzlülükten! 1984 romanını okuyanlar bilir. Sevgi Bakanlığı, Barış Bakanlığı, Gerçek Bakanlığı falan vardı ama bu bakanlıklar isimlerinin tam tersi şekilde hareket ediyordu. Aynen böyle bir distopyada yaşıyoruz. Bunun ortaya çıkması gerek artık.