Dünyanın en büyük derdi mi?
Eşiniz atanmış, ülkede pek çok kişinin aksine ailesini gevindirecek düzenli geliri var. Siz ve aileniz sağlıklısiniz, her gün korona bulaşan binlerce insan arasında değilsiniz. Çocuğunuz var, kısırlık-vajinismus gibi büyük probleminiz yok. Çocuğunuzu sağ salim doğurmuşsunuz. Kocanız sizi dovmemis, aldatmamiş, çocukla anne baba evine gitmemissiniz, evinize icra gelmemiş...
Bunların ve daha fazlalarinin her gün paylaşıldığı bir forumda bu başlığı açmaya cekinmemeniz bir tuhaf.
Hiç sevmem hayatı dram gibi yaşayan insanlari. Eminim eşinizin tayini Paris'e çıksa, siz yine dünyanın en buyuk derdi gibi sayardiniz.
Konuya gelince
Daha virüsten hemen önce Diyarbakır'daydim. Göç başka turizm başka tabii ama Diyarbakır bence harika bir yer.
Hiç öyle zannedildiği gibi köşe başında kötü adamların yol kestiği, kadınsın diye yalnız sokağa çıkamadığin saçma bir yer değil.
İnsanların fantezi dünyasındaki Diyarbakır ile gerçek Diyarbakır'in çok farkli olduğuna yemin edebilirim.
Mesela çok guzel taş hanları var. Ve çoğunu kafeye, müzeye,sanat evine dönüştürmüşler. Her an,dar bir ara sokakta eski bir hana çıkabilir yolunuz.
Hatta bu hanlarda çok güzel Diyarbakır şarabı satılır, kenarda erbane çalarlar... Kızlı erkekli bir sürü insan bu handa şarabını icer,müziğini dinler, içi huzur dolar...
Mesela şu fotoğraflar böyle harika bir yerlerden. Masa olanlar kafe, fıskiyeli olan müze
Canın güzel bir şey görmek istediği her an şehir merkezinde güzel bir kafeye gidebilirsin.
Ayrıca Diyarbakır kalesi var. Koşturan çocuklar, patlamış mısır ve balon satan dedeler ..Suları var ( Çin seddiden sonraki en uzun sur diye duymustum) , koskocamaaaaann bir yeşil alan.
Nehiri var-10 gözlü köprüsü var (bu foto internetten)
Burada mesela semaverle çay,nargile falan içeceğin çok güzel kafeler var (miş. Diyarbakır o kadar büyük ve güzel ki on Gözlü köprüye gitmeye vaktim kalmamıştı)
Ayrıca insanları da çok güzel ve yardımsever. Ben kadın başıma gittiğim halde yolda bir sürü insanla tanıştım, bir kız kardeş grubu bana zorla ciğer ikram etti, bir tatlı kadın bana çay ısmarladı ve otobüste tanıştığım bir adamla taksiye koştuk-benim hesabımı da ödedi.
Yani hiç de tehlikeli - korkutucu bir yer değil . Hatta Faslı bir kız arkadaşım tüm doğuyu bir gram Türkçe bilmeden otostopla gezmisti. Bana da otostop konusunda çok ısrar etti ama azıcık önyargim olduğu için kacinmistim. Gidince anladım ki elimi kaldirsam bütün arabalar duracakmis. Bir dahakine kısmetse...
Diyarbakır'a devam edelim. Şehir zaten güzel, çoğu iç Anadolu şehrinden daha güzel.
Ve dahasi Mardin'e çok yakın.
Her yirmi dakikada bir geçen minibüse biniyorsun,bir saate mardindesin.
Mardin...
Aahhh Mardin ah:)
Gidenin aşık olduğu bir şehir. Gercerkten masalsı... 45 şehir gezdim Türkiye'de , kesinlikle ilk 5te Mardin var .
Her bunaldiginda Mardin'e gidebilirsin. Civardaki tarihi şehirleri , içinde hala dini eğitim verilen Süryani manastırlarini, görünüş ve çevre düzenlemesi olarak Antalya dim çayından hic farkı olmayan (çoğu insanın korktuğu) Nusaybin beyazsu'da alabalık yiyebilirsin.
Bak bu resmi de ben çekmiştim
Ah Mardin... Sokaklarda çöp arabasi yerine çöp eşeği geçen güzel Mardin...
Eski konakları, tüm dinlerin kucaklanişi, içinde soba olan, kitaplık olan , gürültüsüz canlı muzik dinlerken yudumlanan Süryani şarabı...sırf saat geç oldu diye cirağini durağa kadar eşlik etmesi için gönderen düşünceli kafesi
Lanet koronavirus bitse de tekrar gitsem...
Yani diyeceğim o ki Diyarbakır oldukça güzel bir şehir. Özellikle de merkezdeyseniz.
Değiştirme imkanınız varsa değiştirin,ne ala.
yoksa da orayi sevmeye çalışın. İnanın ki sevilmeyecek şehir değil.
tahini çıktıysa pekmezle güzel olur deneyin
İnşallah gerçekleşir.
babam da aynen sizin gibi , bizimkilerin suyunun suyu bile istanbullu ama adam kaçmak için gün sayıyo yaşanmaz artık burda diye
