İnanamıyorum inanamıyorum! İlk sayfada yazılan cevapları ve o beceriksiz, niteliksiz öğretmenin kardeşinize söylediklerini resmen dehşetle okudum! Yok öyle birşey yahu!
Ben de kardeşiniz gibi çok severek ve isteyerek dil bölümünü seçtim. Lise 2 ve lise 3'ün ortalarına kadar öyle sınava yönelik çok yoğun tempoda çalışmadım. Yani tabii ki hiç bırakmadım İngilizce'yi, kelime ezberlemeyi, kitap vs okumayı ama sınava yönelik değildi bunlar. Lise 3'ün ikinci döneminde çok gayretli bir şekilde tamamen sınava odaklı çalışmaya başladım. Dershanedeki hocamın da desteğiyle, tamamen bilinçli bir şekilde hedefime yönelik çalışmalar yaptım. Çok çalıştım dediysem de öyle günde 5-6 saatlerden bahsetmiyorum. En fazla 3 saat çalışmışımdır mesela. Çok çok fazla ingilizce soru çözdüm. Tabii YGS derslerini de bir arada götürmek gerekiyor. Önem sırasına göre Türkçe, Sosyal, Matematik. Bu dönem içerisinde konsere de gittim, tiyatroya da, yabancı dizileri de takip ettim. Kendimi hiçbir şeyden mahrum bırakıp kötü bir psikoloji içerisine girmedim yani.
Geçen sene girdim üniversite sınavlarına. Türkiye sıralamasında 440. oldum ve İstanbul Üniversitesi - İngilizce Mütercim Tercümanlık'a yerleştim. Daha başlamadan okulu dondurup 1 sene kadar İngiltere'de dil eğitimi aldım. Önümüzdeki hafta başlıyorum okula hayırlısıyla.
Biraz kendimi anlatmak istedim örnek teşkil etmesi açısından. Şimdi de bölüm hakkında bir şeyler yazmak istiyorum.
Öncelikle şunu söylemeliyim. Ortalamanın üstü bir çalışmayla, dil alanından bir üniversiteye yerleşmek bir sayısal bir eşit ağırlık alanlarına göre çok çok daha kolay. Çünkü sınava giren kişi sayısı 50 bin bile etmiyor. Biz yaklaşık 20şer kişilik 2 dershane sınıfından hepimiz hiç eksiksiz üniversiteye yerleştik. Üstelik ÖSS başarı sıralamasında sonlarda olan bir şehirde yaşıyorum. Bunu kesinlikle sıkıntı etmesin. Ben yazdıklarınızdan o enerjiyi aldım, hevesi ve isteği varsa bunu kimsenin kırmasına izin vermesin. Mutlaka istediği okulu-bölümü kazanacaktır.
İş alanlarına gelince.. Dil alanından gidilen herhangi bir üniversiteden mezun olduğunda iş alanları o kadar geniş ki... Bakın genel olarak sayayım. Medya, hukuk veya tıp alanları, konsolosluklar, gazetecilik, uluslararası şirketler, eğitim alanı, edebiyat alanı, eğlence sektörü vs vs.. Farkındaysanız bölümelrin ana mesleği dışında tüm bunlar (Öğretmenlik ve tercümanlık meslekleri harici yani). O kadar güzel bir alan ki, tıptan mezun oldun doktor olacaksın, hukuktan mezun oldun avukat olacaksın gibi normları yok. Tamamen kendisinin hayalgücüne, becerisine, yeteneklerine bağlı olarak meslek hayatını şekillendirebilir.. Örneğin ben tercümanlık seçtim. Sebep? 3 seçeneğim vardı zaten: Öğretmenlik, Dil ve Edebiyat, Mütercim Tercümanlık. Dil edebiyat hiç isteemdim. Kitaplarla aram iyidir ancak mesleki açıdan elimde garanti bir mesleğim olamayacağı için tercih etmedim. Öğretmenlik ise öğretmenlik yapmayı kesinlikle düşünmediğimden, karakterime ve yapıma ters düştüğünden dolayı istemedim. Tercümanlık bölümünde gösterilen dersler olsun, ingilizceye hakimiyeti olsun, hem yazılı hem sözel olarak iletişim becerilerini geliştirme özelliği olsun birçok açıdan okumam gereken bölümün bu olduğuna karar verdim. Kendimi en çok bu bölümde geliştirebileceğime inandım. Örneğin ilerde tercümanlık yapmayabilirim. Bambaşka planlarım var..
Çok çok uzun yazdım farkındayım ama ciddi anlamda yazılan saçma sapan şeylerle dehşete düştüm. Umarım kardeşiniz o gereksiz hocasının aklına uyup da hevesini kırıp pes etmez. Lütfen bu yazdıklarımı ona okutun. Ben size her konuda yardımcı olabilirim, aklıma gelmeyen yazmadığım her şeyle ilgili soru sorabilirsiniz.
Not:O yukarda alıntıladığınız yazı baştan aşağı saçmalık. Tek bir cümlesi doğru değil. Belirtmek istedim.
Not2: Bakınız bizim full başarı listemiz
Sol en üstte türkiye 25.miz var