ylnzeskici yazdıklarını okuyunca hayretler içinde kaldım.bende bankacı olmak için çok uğraştım kimliğimdeki doğum tarihim hatalı olduğu için bi türlü olmadı.yazdıklarını okuyunca çok şükürki olmamış dedim.dışardan bakınca ne kadarda rahat görünüyo bankacılar ama demekki içine girmeden anlayamıyo insan.teşekkür ederim üşenmeden yazdığın için,birçok insana fikir olacaktır bu.bir daha asla banka filan düşünmem ben :)
Merhaba tekrar,
Öncelikle şunu belirteyim, eğer bu meslekte neler yaşadığımı okuduğunda hadi canım o kadar da değil diye düşüneceksen baştan hiç okuyup zamanını harcama. Bu ihtimale rağmen , sen inanmasan bile belki okuduklarından kendilerine pay çıkaracak birileri olur diye ben yine de aklıma ilk gelenleri yazacağım, daha anlatılacak çoook şey var ama benim bile o kadarını yazmaya gücüm yetmez sanırım...
İşte özetle benim bankacılık serüvenim ;
Ben 1974 doğumluyum, iki gün önce 39 umu bitirdim. Bu 39 yılın 24 yılı bankacılıkla geçti. Nasıl mı ilkokula 5,5 yaşımda başladığım için 14 yaşımdayken ticaret lisesi ikinci sınıfa geçtim ve özel bir banka şubesinde staja başladım. İki yıl süren stajyerliğim süresince her gece 10-11 lere kadar çalışırdık. O zamanlar annem akşam saat 6 dan sonra bankayı aramaya başlar, ilk birkaç arayışında amirlerim beni telefona çağırır, sonraki aramalarda artık anneme direk " merak etme ..... hanım, biz hepbirlikte buradayız, kızını eve teslim edicez" derler ve gerçekten de gece beni eve bırakır kendi evlerine giderlerdi. Cumartesi pazar mesaiye giderdik. Haftanın 3 günü banka, 2 günü öğlene kadar okul şeklindeki düzene rağmen, ben o iki gün de okuldan çıktıktan sonra simit ayranla karnımı doyurup bankaya gider ve yine gece yarılarına kadar çalışırdım.
Sonra 1990 da üniversite için İstanbul'a gittim. Bankacılık MYO. İki yıl okuduktan sonra birkaç dersten kaldığım için okulum 3.seneye uzamıştı, maddi imkansızlıklar nedeniyle ben 3. senede 18 yaşımdayken ( 12 Mart 1993 ) özel bir bankada çalışmaya başladım. Kalan derslerimin sınavlarına girmek için izin verecekleri sözüyle girdiğim bankada, hergün sabah saat 8-8.30 başlayıp gece saat 11-11.30 mesai yapmamıza rağmen, bana izin vermedikleri için derslerimin sınavlarına gidemedim ve okulum tekrar uzadı. 1 yıl bu zorlu şartlarda çalıştıktan sonra dayanamayıp bir gün migren krizi geçirdim , bankadakiler beni apar topar hastaneye kaldırdı. Hastanede birkaç gün yattıktan sonra da ilaçlar vs eşliğinde bana 10 gün rapor verdiler. Raporum bittikten sonra artık orada çalışamayacağımı anlayıp gözümü kararttım ve istifa ettim.
Tekrar iş ararken başka bir özel bankanın genel müdürlüğünde iş buldum. Henüz üç aydır çalışıyordum ki bel fıtığı olduğum ortaya çıktı, bir hafta boyunca arkadaşlarım beni kucaklarında servise bindirip indirdiler çünkü yürüyemiyordum ama işe gidip gelmeye devam ettim. Sonunda gittiğim tüm doktorlar ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Ameliyat için emar çekilmesi gerekiyordu ve emar randevusunu 12 gün sonraya alabildim. Doktorum bu süre için bana rapor verdi. Raporu bankaya gönderdim. Aradan iki gün geçmişti ki beni işten çıkardıklarını telefonla haber verdiler. Ameliyat oldum, 6 ay kadar hiç oturmadan ya yatarak ya ayakta durarak geçirdim.
Ancak; yaşım henüz 22 olmasına rağmen, tekrar üniversite okuyup başka bir meslek sahibi olmamın maddi ve manevi olarak imkansız olduğunu düşündüğüm ,ve her ne kadar ailemden uzakta da olsam İStanbul'da yaşamaya devam etmem gerektiğini düşündüğüm için yine bir bankaya girip çalışmaya başladım. Mesai saatleri nispeten makul olan bu bankada ise bütün gün neredeyse hiç oturamadan geçiyordu, vezne uygulaması vardı ve ben vezneydim. Müşterinin işleminin yapıldığı şubenin bir köşesindeki bankoya gider orada bilgisayarda işlemini yapar, dekontları alır şubenin ortasındaki amire götürür imzalatır, sonra şubenin öbür köşesindeki müdürün odasına gider 2. imzayı alır , sonra vezne bölmeme gelir müşterinin parasını alır / verirdim, ve bu tur aynen her müşteri için bütün gün devam ederdi. Akşamları Allahım diyordum noolursun bana oturarak çalışabileceğim bir iş nasip et !
Allah sonunda dualarımı duydu başka bir bankaya yaptığım başvuru kabul edildi daha yüksek bir maaşla oraya geçtim. Ama Allahın duamı kabul etme biçimi çok ilginçti. Yeni bankamda sabah 8.30 da gişeye oturuyor , akşam 9-10 gibi kalkıyordum. Öğle tatili falan yok, yemeği telefonla sipariş ediyorsun, eğer vakit bulabilirsen oturduğun yerde ya da merdiven altında müşteriden uzak bir köşede ayakta yiyip geri yerine geliyor ve çalışmaya devam ediyorsun, ya da sipariş ettiğin yemeği saat 3-4 gibi poşetiyle birlikte çöpe atıyorsun...Gün içinde biriki kez wc ye gidebilirsem kendimi şanslı sayıyordum(( Hatta birgün saat 3.30 olmuş ve ben daha sabahtan beri hiç yerimden kalkmamışken ( üstelik regldim bir de ) dayanamayıp, arkamdaki yetkilime söyleyip yukarı wc ye fırladım. 2 dk sonra ellerimi kurulayarak merdivenleri üçer beşer iniyordum ki bir de baktım şube holünde kıyamet kopuyor, yetkilimle müşteriler kavga ediyor. Sebep benim wc ye gitmem !!!
Müşterinin bir tanesi benim yerime geldiğimi görünce bir hışımla bağırdı " mesai saatinde niye tuvalete gidiyorsun mesai bittikten sonra gitsene " neye uğradığımı şaşırdım,
O anda ağzımdan sadece şunlar döküldü " kusura bakmayın beyefendi , yemeden çalışabiliyorum ama yapmadan çalışamıyorum "
Sonra bir gün yine böyle nefessiz çalışırken çaycı abla iki saat önce getirdiği çayın boşlarını alıp yerine taze demlediğinden vermek üzere yanıma geldi. Benim masamda şekeri bile karıştırılamamış dolu bardağı aldı, yerine yenisini koyacaktı ki arkadan bir ses " götür götür çay içmenin sırası değil şimdi müşteri kalabalık !! " arkama doğru döndüğümde sesin sahibinin şube müdürü olduğunu gördüm. Bırak çayı içmeyi , masamıza getirilmesini bile istemiyor adam.
Üstelik o kadar yoğunluğa rağmen bizden kredi kartı satmamızı, otomatik ödeme bağlamamızı, şubeye yeni müşteri kazandırmamızı ister hedef verirdi , tutturamayan başarısız olur performans notu düşük verilirdi(
O bankada çalışırken iki kere tayinim çıktı, müdür göndermedi söylediği cümle de " taşlar yerinden oynamasın " oldu.
Akşam saat 8-9 lara kadar kasa açık müşteriden para beklerdik, hele devre sonlarında o müşterinin ne zaman keyfi çatar da gelirse kasa o zaman kapatılır, diğer arka işlerine devam edilirdi... 5 kişilik operasyon kadrosu olarak bir cumartesi sabah saat 10 da şubeye gelip ertesi gün sabah saat 5.30 da çıktığımızı bilirim, kimsenin de cebinde evine taksiyle gidecek kadar parası yoktu, 1 arkadaş ben bir yolunu bulur giderim dedi, diğer dördümüz bir taksiye doluştuk benim evime gittik oturduk , sabah otobüslerin çalışmaya başlamasını bekleyip arkadaşlar öyle evlerine gidebildiler.
Bu arada 3 tane fona devrolan bankanın hesaplarını teslim aldık bir gecede saat 4'e kadar çalışarak...
Sonra bu banka da fona devroldu ve 1,5 yıl her gün bankaya geldiğimizde acaba bugün bilgisayarımızı açabilecek miyiz, yoksa işten çıkarıldık ta şifremiz iptal mi oldu endişesiyle yaşadık. Çünkü kimseye işten çıkarılacağı söylenmiyor, direk şifresi iptal ediliyor, sonra da şubeye faksla işten çıkarma yazısı gönderiliyordu. Tabii fona devrolmadan önce bir yıl, sonrasında da 1,5 yıl hiç zam almaksızın aynı düşük maaşa çalıştık sesimizi çıkaramadan...
En nihayetinde başka bir banka bizim şubeyi satın aldı bizleri de aynı maaşlarımızla 6 aylığına kiraladı, 6 ay sonra bize çalışmaya devam edebilirsiniz dediler, ohh işsiz kalmaktan kurtulduk diye sevinirken yeni banka ünvan dengeleme adı altında bizim mevcut ünvanlarımızı birer altına düşürdü(( Bizler onca yıl çalışma ve tecrübeye rağmen yine memur seviyesine düşürüldük ve mücadele sil baştan başladı. Çok benzer sıkıntılarla 3 yıl daha çalıştım o şubede. Bu arada işletme okuyup lisans diploması aldım. Gişede çalıştığım yerde şubeye gelen haciz yazılarını, savcılık ihtarnamelerini, vergi dairesi yazılarını cevap yazıp bir de elden götürüp teslim ediyordum o resmi dairelere ( amirlerim kuryeye verilmesini istemiyordu çünkü bu yazıların yasal sürelerde cevaplanması gerekiyordu.)
Şube müdürünün ya da pazarlamacının yanına bazen özel müşteri gelirdi, aşağı telefon açarlardı, çıkıp mutfakta kahve yapar, çay yapar servis eder ( bu bankada şubelerde çaycı çalıştırılması şube müdürnün insiyatifindeydi, bizimki almıyordu gider olmasın diye ), iner aşağı gişeye oturup çalışmaya devam ederdim.
En sonunda bana yetki vermeyeceklerini görüp tayin istedim, tayin dilekçemi opr.yönetmenim ve şube müdürüm imzaladı İK'ya gönderildi. 15 gün sonra İK dan bir telefon geldi opr.yönetmeni yukarı fırladı , kısa süre sonra aşağı yanıma geldi ve "eğer gidicem demezsen sana yetkini vericez " , 1,5 yıl kafa yorup verdiğim tayin talebimi 10 dk da düşünüp geri çektim ve böylelikle terfim geldi...
Çok yoğun işlem hacmine ve norm kadro hesaplarına göre 3. gişenin olması gerektiği halde bütün taleplerime rağmen 3. gişe için sabit bir kadro vermediler. Onun yerine bana geçici personel göndermeye başladılar , geçen zaman içinde sorumlusu olduğum servis yeni başlayan operasyon personelinin rotasyon gördüğü bir yer halini aldı. İki tane gişem vardı, yeni gelen çocukları oturtacak doğru dürüst sandalyem bile yoktu üstelik servis çok dardı, GM'ye göndermeyin noolur hem vaktimiz yok sayımız çok az hem yerimiz yok diye yalvarırdım, ona rağmen gönderirlerdi. Şube müdürünün ise umrunda değildi. Bir gün akşam saat sekizde çıkarken bana seslendi ve " beş tane kellesiniz halaa bitiremiyor musunuz işleri " dedi. Beş kelleden biri ben, biri tecrübeli gişem, biri 3-4 aylık gişem, 4. nün kasa açma yetkisi gelmemiş daha 15 günlük personel, 5. nin henüz bilgisayar açılış şifresi bile yok !!! ama biz görünürde beş personel çalışıyor ve halaa işleri bitiremiyoruz ???? İki gişe yetmediği için ben arkadan çaktırmadan kasa işlemi yapıyordum ( ki operasyon yönetmen yardımcısı kasa falan açmaz ) En unutamadığım da o 5. dediğim kızcağızın babası vefat etmiş bir hafta sonra işe gel başla diye çağırmışlar kız o kadar kötüydü ki gözleri şiş yüzü bembeyaz ve benim onu oturtacak yerim bile yoktu, masanın kenarına oturur gibi yapardı garibim, ya da ben yerimden bir süreliğine kalkıyorsam başka bir iş için, o arada otur benim sandalyeme derdim oturturdum. ama bir ay öyle gitti geldi işe, sonra aldılar onu benden başka bir yere, duyduğum kadarıyla ben bu işi yapamıcam demiş ayrılmış sanırım.
Ben bu şartlara dayanamayıp bir gün müdürün odasına gittim ve tecrübeli gişemle beni gözden çıkarıp çıkarmadığını sordum. O ne demek dediğinde de bütün operasyon işini ikimizin yaptığını ,pazarlamacıların bütün yükünü taşıdığımızı, fazla mesai ücreti almadığımız halde her gece dokuz onlara kadar kaldığımızı, güvenlik görevlisinden bile azar işittiğimizi ( o fazla mesai alıp gazete okurken, biz almadığımız halde çalışmamıza rağmen, haddini bilmez hergün mesaiye mi kalıcaz diye gider gelir laf söylerdi ) birbir anlattım...
Kısa süre sonra beni şube destek kadrosuna aldılar , hangi şubede operasyon yönetmenine ihtiyaç varsa oraya göndermeye başladılar. Gebze den Bakırköy'e, Kurtköy den Kavacık'a İstanbul'un dört bir yanını gezdim. Bir günde iki ayrı şubeye gittiğimi bilirim, ama sanırım şubecilikte onca yıl boyunca geçirdiğim en rahat dönem bu dönemdi :)) Farklı zorluklarına rağmen ( müşteriyi tanımıyorum, şube personelini tanımıyorum, işleyiş farklı vs), kısa süreliğine gittiğim için sadece o süre zarfında yapılan işlerden sorumluydum, benden öncesi ve benden sonrası için kimse bana hesap soramıyordu . 6,5 ay destek kadroda çalıştım. son iki ay içinde İK dan beni üç kere arayıp GM de bir departmana geçmemi istediler, her seferinde reddettim, çünkü artık yönetmenliğimi bekliyordum. Sonunda beni o departmanın bağlı olduğu direktör çağırdı yanına. Bana " herkes GM'ye kapak atmaya çalışırken sen niye istemiyorsun, ben istesem seni bugün Van'a gönderirim , bir daha düşün, yönetmenliğini alacağına dair sana bir söz verildi mi ki bekliyorsun " dedi. Üstü kapalı bu tehdit karşısında mecburen kabul ettim ve o departmana geçtim . 4 yıl boyunca o departmanda çalıştım , nasıl mı hergün en erken sekiz, çoğunlukla 10,11 hatta gece 2 lere kadar. 3 yönetmen , 5 yönetmen yardımcısı olmak üzere 26 kişilik bir kadro hep mesaideydik.Yakınımızdaki taksi durağında şöförler bizi tanımış, biz takside uyuyup kalsak bile bizi evimizin sokağına kadar götürür olmuşlardı( Son iki yılım bir yandan memur gibi çalışarak, bir yandan ekibimdeki arkadaşlarımı yetiştirmeye ve problemleriyle ilgilenmeye çalışarak, bir yandan yönetmenmişim gibi müdürüme ayrı,direktörüme ayrı, genel müdür yardımcıma ayrı, başka departmanların genel müdür yardımcılarına ayrı rapor hazırlayıp sunarak , bir yandan da hizmet aldığımız üç ayrı firmanın işlerini takip edip, yetkilileri ile toplantılara girip, 497 tane şubenin yaşadığı bütün sıkıntıları çözmeye çalışarak geçti. Bu dönemde sıkıntıdan stressten ve her gece eve geç gidiyor olmaktan dolayı 20 kilo aldım.
Son bir yılda nihayet yönetmenliğim geldi. Ama başımızdakiler o kadar alışmıştı ki bizi memur gibi kullanmaya , yeni ilave edilen sorumluluklar haricinde hiçbişey değişmedi hayatımda...
Tüm bu süre zarfında benim maaşım aynı ünvanda olduğum diğer arkadaşlarımdan hep düşük kaldı. Şubedeyken müdüre bu durumdan bahsettiğimde bana her seferinde çan eğrisinden ve şubenin kısıtlı bütçesinden bahsetti. En son yönetmen ünvanındayken bile benimle aynı dönemde yönetmen olan arkadaşımdan 600-700 lira düşük alıyordum.Departman müdürüne bu haksızlığın düzeltilmesini istediğimi söylediğimde " nerreden biliyorsun herkesin maaşı gizli " şeklinde basit bir cevap verdi.
İşin en zor yanı ben tüm bu sıkıntıları 700 km uzakta yaşayan ailemi yılda üç ya da dört kez görerek, tek başıma yaşadım.
En sonunda benim artık bu maaşla bu tempoya daha fazla dayanacak gücüm kalmadı ve istifa ettim. 6 aydır ailemin yanında evde oturuyor ve kendime gelmeye , aldığım kiloları vermeye çalışıyorum...
Şimdi güzel kardeşim ; eğer buraya kadar okuduysan sana söyleyebileceğim biriki şey olacak.
1. Yol yakınken dön, yaşın henüz genç meslek değiştirebilirsin.
2. Eğer bankacılığa devam etmek istiyorum diyorsan kendini bir yokla ve pazarlamacılık kaabiliyetin var mı yok mu bak. eğer yapabilirsen pazarlamacı olmak daha avantajlı hem maddi anlamda hem kariyer anlamında.
3. Sana kendi çalıştığım altı farklı bankayı anlattım. Biri haricinde hepsinin şartları da inanılmaz ağırdı. Operasyoncu olarak devam edeceksen hangi banka olursa olsun aynı köleliği, ezilmeyi , maaş ve kariyer konularında hep sıkıntı yaşamayı göze alıcaksın demektir. EMİN MİSİN ??? İyi düşün !!!
4. Yaşın henüz geçmemişken açık öğretimle falan lisans tamamla ve yapabilirsen yüksek lisans yap. İngilizce kursuna git ve iyi derecede ingilizce öğren, ileride operasyonculuktan kurtulup dış ticaret, tahsis gibi departmanlara geçme şansı yakalayabilirsin.
5. Operasyon yönetmenlerinin daha üst düzey yöneticiler üzerinde çok fazla sözlerinin geçmediğini, kendilerinin de aynı köleliği yaşadıklarını aklından çıkarma ve eğer daha iyi şartlar sağlayacak birini arıyorsan en az direktör seviyesinde birilerinden yardım iste.
BENDEN BU KADAR. UMARIM SEN BENİM YAŞADIĞIM SIKINTILARI YAŞAMAZ VE GÖNLÜNE GÖRE BİR İŞ SAHİBİ OLURSUN...
Hepsini okudumSiz neler yaşamışsınız öyle? Bir ara ben de bankacılığa merak salmıştım o ara acaba bilmeden sadaka filan mı vermişim.
Yaa her mesleğin sıkıntıları vardır elbet, ben sadece bankacılık böyle demek istemiyorum yanlış anlaşılmasın. Sadece bu genç arkadaşımın açtığı topiği ve sıkıntısını görünce kendi yaşadıklarımdan bahsetmek istedim biraz uzun oldu sanırım ama emin olun tamamı bu değil. Bunlar geçen onca yıldan aklımda ilk belirenler...
ama yine de şu an bu tarz sıkıntılar yaşamıyorsanız verdiğiniz sadaka işe yaramış demek ki :))
Benim işim de stresli ama bu kadar uğraşacak kadar güçlü değilim. Ne özel hayat kalır ne bünye. Hani çalıştığının karşılığını alsa insan yine dokunmaz ama oda yok... Ben 1 sene dayanamazdım. İnşallah emeklerinizin karşılığını alabileceğiniz huzurlu bir işyeriniz olur. Bu zamanda zor ama belli mi olur
Rica ederim. Ben lisedeyken muhasebe bölümünü istediğim halde, benim annem de dışardan gördüğü bankacılara özenip benden habersiz okula gelmiş staj yerimi değiştirtmişti. Sonra işin içine girince anladı ve pişman oldu ama iş işten geçmiş oldu bir kere...
Bilmiyorum belki ben çok talihsizdim , belki her bankacı bunları yaşamıyordur , ama en azından birlikte çalıştığım insanların da benimle aynı sıkıntıları yaşadıklarına bakarak, sadece benim değil bu meslekteki bir çok insanın aynı şeyi yaşadığını söyleyebiliyorum.
Müşteriye saat 5.30 da kapı kapanır, sanırlar ki biz bankacılar bir ara reklamlarda gösterildiği gibi saat 6 ya 10 kala çantamızı kapıp çıkıyoruz(((
Yok öyle birşey, hergün saat 18 de biten mesai saatinden sonra çalışmaya devam ettiğimizi gören polisler haftada bir, ayda bir falan bizi yoklamaya gelirlerdi , 1 top A4 kağıt verir rica minnet gönderirdik ( çünkü bankaların izin almadan mesai saatinden sonra çalışmaları yasak !! )
Neyse en azından yazdıklarımın boşa gitmediğini, birilerinin okuduğunu bilmek bile işin iç yüzünü göstermek açısından bir nebze olsun faydalı oldu sanırım...
bankacı arkadaşım, benim de danışmak istediğim bir konu var....kızım büyük bir inşaat şirketinin satış sorumlusu olarak çalışıyor...banka sahiplerinden bir müşterisi bankasında bireysel pazarlama bölümünde iş teklifinde bulunmuş...bu konuda nasıl karar vermeli sizce...şu andaki maaşı 2500tl primlerle 3000 i geçiyor...bankada bu pozisyonda çalışanlar ne kadar maaş alırlar ve çalışma şartları nasıldır...fikriniz var mı?teşekkür ederim...
valla bende 6'da işten çıktığınızı sanırdım,oh ne rahat iş derdim.oysaki vardiyeli işler bile daha rahat bu çalışma şartlarından(
Merhaba tekrar,
Öncelikle şunu belirteyim, eğer bu meslekte neler yaşadığımı okuduğunda hadi canım o kadar da değil diye düşüneceksen baştan hiç okuyup zamanını harcama. Bu ihtimale rağmen , sen inanmasan bile belki okuduklarından kendilerine pay çıkaracak birileri olur diye ben yine de aklıma ilk gelenleri yazacağım, daha anlatılacak çoook şey var ama benim bile o kadarını yazmaya gücüm yetmez sanırım...
İşte özetle benim bankacılık serüvenim ;
Ben 1974 doğumluyum, iki gün önce 39 umu bitirdim. Bu 39 yılın 24 yılı bankacılıkla geçti. Nasıl mı ilkokula 5,5 yaşımda başladığım için 14 yaşımdayken ticaret lisesi ikinci sınıfa geçtim ve özel bir banka şubesinde staja başladım. İki yıl süren stajyerliğim süresince her gece 10-11 lere kadar çalışırdık. O zamanlar annem akşam saat 6 dan sonra bankayı aramaya başlar, ilk birkaç arayışında amirlerim beni telefona çağırır, sonraki aramalarda artık anneme direk " merak etme ..... hanım, biz hepbirlikte buradayız, kızını eve teslim edicez" derler ve gerçekten de gece beni eve bırakır kendi evlerine giderlerdi. Cumartesi pazar mesaiye giderdik. Haftanın 3 günü banka, 2 günü öğlene kadar okul şeklindeki düzene rağmen, ben o iki gün de okuldan çıktıktan sonra simit ayranla karnımı doyurup bankaya gider ve yine gece yarılarına kadar çalışırdım.
Sonra 1990 da üniversite için İstanbul'a gittim. Bankacılık MYO. İki yıl okuduktan sonra birkaç dersten kaldığım için okulum 3.seneye uzamıştı, maddi imkansızlıklar nedeniyle ben 3. senede 18 yaşımdayken ( 12 Mart 1993 ) özel bir bankada çalışmaya başladım. Kalan derslerimin sınavlarına girmek için izin verecekleri sözüyle girdiğim bankada, hergün sabah saat 8-8.30 başlayıp gece saat 11-11.30 mesai yapmamıza rağmen, bana izin vermedikleri için derslerimin sınavlarına gidemedim ve okulum tekrar uzadı. 1 yıl bu zorlu şartlarda çalıştıktan sonra dayanamayıp bir gün migren krizi geçirdim , bankadakiler beni apar topar hastaneye kaldırdı. Hastanede birkaç gün yattıktan sonra da ilaçlar vs eşliğinde bana 10 gün rapor verdiler. Raporum bittikten sonra artık orada çalışamayacağımı anlayıp gözümü kararttım ve istifa ettim.
Tekrar iş ararken başka bir özel bankanın genel müdürlüğünde iş buldum. Henüz üç aydır çalışıyordum ki bel fıtığı olduğum ortaya çıktı, bir hafta boyunca arkadaşlarım beni kucaklarında servise bindirip indirdiler çünkü yürüyemiyordum ama işe gidip gelmeye devam ettim. Sonunda gittiğim tüm doktorlar ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Ameliyat için emar çekilmesi gerekiyordu ve emar randevusunu 12 gün sonraya alabildim. Doktorum bu süre için bana rapor verdi. Raporu bankaya gönderdim. Aradan iki gün geçmişti ki beni işten çıkardıklarını telefonla haber verdiler. Ameliyat oldum, 6 ay kadar hiç oturmadan ya yatarak ya ayakta durarak geçirdim.
Ancak; yaşım henüz 22 olmasına rağmen, tekrar üniversite okuyup başka bir meslek sahibi olmamın maddi ve manevi olarak imkansız olduğunu düşündüğüm ,ve her ne kadar ailemden uzakta da olsam İStanbul'da yaşamaya devam etmem gerektiğini düşündüğüm için yine bir bankaya girip çalışmaya başladım. Mesai saatleri nispeten makul olan bu bankada ise bütün gün neredeyse hiç oturamadan geçiyordu, vezne uygulaması vardı ve ben vezneydim. Müşterinin işleminin yapıldığı şubenin bir köşesindeki bankoya gider orada bilgisayarda işlemini yapar, dekontları alır şubenin ortasındaki amire götürür imzalatır, sonra şubenin öbür köşesindeki müdürün odasına gider 2. imzayı alır , sonra vezne bölmeme gelir müşterinin parasını alır / verirdim, ve bu tur aynen her müşteri için bütün gün devam ederdi. Akşamları Allahım diyordum noolursun bana oturarak çalışabileceğim bir iş nasip et !
Allah sonunda dualarımı duydu başka bir bankaya yaptığım başvuru kabul edildi daha yüksek bir maaşla oraya geçtim. Ama Allahın duamı kabul etme biçimi çok ilginçti. Yeni bankamda sabah 8.30 da gişeye oturuyor , akşam 9-10 gibi kalkıyordum. Öğle tatili falan yok, yemeği telefonla sipariş ediyorsun, eğer vakit bulabilirsen oturduğun yerde ya da merdiven altında müşteriden uzak bir köşede ayakta yiyip geri yerine geliyor ve çalışmaya devam ediyorsun, ya da sipariş ettiğin yemeği saat 3-4 gibi poşetiyle birlikte çöpe atıyorsun...Gün içinde biriki kez wc ye gidebilirsem kendimi şanslı sayıyordum(( Hatta birgün saat 3.30 olmuş ve ben daha sabahtan beri hiç yerimden kalkmamışken ( üstelik regldim bir de ) dayanamayıp, arkamdaki yetkilime söyleyip yukarı wc ye fırladım. 2 dk sonra ellerimi kurulayarak merdivenleri üçer beşer iniyordum ki bir de baktım şube holünde kıyamet kopuyor, yetkilimle müşteriler kavga ediyor. Sebep benim wc ye gitmem !!!
Müşterinin bir tanesi benim yerime geldiğimi görünce bir hışımla bağırdı " mesai saatinde niye tuvalete gidiyorsun mesai bittikten sonra gitsene " neye uğradığımı şaşırdım,
O anda ağzımdan sadece şunlar döküldü " kusura bakmayın beyefendi , yemeden çalışabiliyorum ama yapmadan çalışamıyorum "
Sonra bir gün yine böyle nefessiz çalışırken çaycı abla iki saat önce getirdiği çayın boşlarını alıp yerine taze demlediğinden vermek üzere yanıma geldi. Benim masamda şekeri bile karıştırılamamış dolu bardağı aldı, yerine yenisini koyacaktı ki arkadan bir ses " götür götür çay içmenin sırası değil şimdi müşteri kalabalık !! " arkama doğru döndüğümde sesin sahibinin şube müdürü olduğunu gördüm. Bırak çayı içmeyi , masamıza getirilmesini bile istemiyor adam.
Üstelik o kadar yoğunluğa rağmen bizden kredi kartı satmamızı, otomatik ödeme bağlamamızı, şubeye yeni müşteri kazandırmamızı ister hedef verirdi , tutturamayan başarısız olur performans notu düşük verilirdi(
O bankada çalışırken iki kere tayinim çıktı, müdür göndermedi söylediği cümle de " taşlar yerinden oynamasın " oldu.
Akşam saat 8-9 lara kadar kasa açık müşteriden para beklerdik, hele devre sonlarında o müşterinin ne zaman keyfi çatar da gelirse kasa o zaman kapatılır, diğer arka işlerine devam edilirdi... 5 kişilik operasyon kadrosu olarak bir cumartesi sabah saat 10 da şubeye gelip ertesi gün sabah saat 5.30 da çıktığımızı bilirim, kimsenin de cebinde evine taksiyle gidecek kadar parası yoktu, 1 arkadaş ben bir yolunu bulur giderim dedi, diğer dördümüz bir taksiye doluştuk benim evime gittik oturduk , sabah otobüslerin çalışmaya başlamasını bekleyip arkadaşlar öyle evlerine gidebildiler.
Bu arada 3 tane fona devrolan bankanın hesaplarını teslim aldık bir gecede saat 4'e kadar çalışarak...
Sonra bu banka da fona devroldu ve 1,5 yıl her gün bankaya geldiğimizde acaba bugün bilgisayarımızı açabilecek miyiz, yoksa işten çıkarıldık ta şifremiz iptal mi oldu endişesiyle yaşadık. Çünkü kimseye işten çıkarılacağı söylenmiyor, direk şifresi iptal ediliyor, sonra da şubeye faksla işten çıkarma yazısı gönderiliyordu. Tabii fona devrolmadan önce bir yıl, sonrasında da 1,5 yıl hiç zam almaksızın aynı düşük maaşa çalıştık sesimizi çıkaramadan...
En nihayetinde başka bir banka bizim şubeyi satın aldı bizleri de aynı maaşlarımızla 6 aylığına kiraladı, 6 ay sonra bize çalışmaya devam edebilirsiniz dediler, ohh işsiz kalmaktan kurtulduk diye sevinirken yeni banka ünvan dengeleme adı altında bizim mevcut ünvanlarımızı birer altına düşürdü(( Bizler onca yıl çalışma ve tecrübeye rağmen yine memur seviyesine düşürüldük ve mücadele sil baştan başladı. Çok benzer sıkıntılarla 3 yıl daha çalıştım o şubede. Bu arada işletme okuyup lisans diploması aldım. Gişede çalıştığım yerde şubeye gelen haciz yazılarını, savcılık ihtarnamelerini, vergi dairesi yazılarını cevap yazıp bir de elden götürüp teslim ediyordum o resmi dairelere ( amirlerim kuryeye verilmesini istemiyordu çünkü bu yazıların yasal sürelerde cevaplanması gerekiyordu.)
Şube müdürünün ya da pazarlamacının yanına bazen özel müşteri gelirdi, aşağı telefon açarlardı, çıkıp mutfakta kahve yapar, çay yapar servis eder ( bu bankada şubelerde çaycı çalıştırılması şube müdürnün insiyatifindeydi, bizimki almıyordu gider olmasın diye ), iner aşağı gişeye oturup çalışmaya devam ederdim.
En sonunda bana yetki vermeyeceklerini görüp tayin istedim, tayin dilekçemi opr.yönetmenim ve şube müdürüm imzaladı İK'ya gönderildi. 15 gün sonra İK dan bir telefon geldi opr.yönetmeni yukarı fırladı , kısa süre sonra aşağı yanıma geldi ve "eğer gidicem demezsen sana yetkini vericez " , 1,5 yıl kafa yorup verdiğim tayin talebimi 10 dk da düşünüp geri çektim ve böylelikle terfim geldi...
Çok yoğun işlem hacmine ve norm kadro hesaplarına göre 3. gişenin olması gerektiği halde bütün taleplerime rağmen 3. gişe için sabit bir kadro vermediler. Onun yerine bana geçici personel göndermeye başladılar , geçen zaman içinde sorumlusu olduğum servis yeni başlayan operasyon personelinin rotasyon gördüğü bir yer halini aldı. İki tane gişem vardı, yeni gelen çocukları oturtacak doğru dürüst sandalyem bile yoktu üstelik servis çok dardı, GM'ye göndermeyin noolur hem vaktimiz yok sayımız çok az hem yerimiz yok diye yalvarırdım, ona rağmen gönderirlerdi. Şube müdürünün ise umrunda değildi. Bir gün akşam saat sekizde çıkarken bana seslendi ve " beş tane kellesiniz halaa bitiremiyor musunuz işleri " dedi. Beş kelleden biri ben, biri tecrübeli gişem, biri 3-4 aylık gişem, 4. nün kasa açma yetkisi gelmemiş daha 15 günlük personel, 5. nin henüz bilgisayar açılış şifresi bile yok !!! ama biz görünürde beş personel çalışıyor ve halaa işleri bitiremiyoruz ???? İki gişe yetmediği için ben arkadan çaktırmadan kasa işlemi yapıyordum ( ki operasyon yönetmen yardımcısı kasa falan açmaz ) En unutamadığım da o 5. dediğim kızcağızın babası vefat etmiş bir hafta sonra işe gel başla diye çağırmışlar kız o kadar kötüydü ki gözleri şiş yüzü bembeyaz ve benim onu oturtacak yerim bile yoktu, masanın kenarına oturur gibi yapardı garibim, ya da ben yerimden bir süreliğine kalkıyorsam başka bir iş için, o arada otur benim sandalyeme derdim oturturdum. ama bir ay öyle gitti geldi işe, sonra aldılar onu benden başka bir yere, duyduğum kadarıyla ben bu işi yapamıcam demiş ayrılmış sanırım.
Ben bu şartlara dayanamayıp bir gün müdürün odasına gittim ve tecrübeli gişemle beni gözden çıkarıp çıkarmadığını sordum. O ne demek dediğinde de bütün operasyon işini ikimizin yaptığını ,pazarlamacıların bütün yükünü taşıdığımızı, fazla mesai ücreti almadığımız halde her gece dokuz onlara kadar kaldığımızı, güvenlik görevlisinden bile azar işittiğimizi ( o fazla mesai alıp gazete okurken, biz almadığımız halde çalışmamıza rağmen, haddini bilmez hergün mesaiye mi kalıcaz diye gider gelir laf söylerdi ) birbir anlattım...
Kısa süre sonra beni şube destek kadrosuna aldılar , hangi şubede operasyon yönetmenine ihtiyaç varsa oraya göndermeye başladılar. Gebze den Bakırköy'e, Kurtköy den Kavacık'a İstanbul'un dört bir yanını gezdim. Bir günde iki ayrı şubeye gittiğimi bilirim, ama sanırım şubecilikte onca yıl boyunca geçirdiğim en rahat dönem bu dönemdi :)) Farklı zorluklarına rağmen ( müşteriyi tanımıyorum, şube personelini tanımıyorum, işleyiş farklı vs), kısa süreliğine gittiğim için sadece o süre zarfında yapılan işlerden sorumluydum, benden öncesi ve benden sonrası için kimse bana hesap soramıyordu . 6,5 ay destek kadroda çalıştım. son iki ay içinde İK dan beni üç kere arayıp GM de bir departmana geçmemi istediler, her seferinde reddettim, çünkü artık yönetmenliğimi bekliyordum. Sonunda beni o departmanın bağlı olduğu direktör çağırdı yanına. Bana " herkes GM'ye kapak atmaya çalışırken sen niye istemiyorsun, ben istesem seni bugün Van'a gönderirim , bir daha düşün, yönetmenliğini alacağına dair sana bir söz verildi mi ki bekliyorsun " dedi. Üstü kapalı bu tehdit karşısında mecburen kabul ettim ve o departmana geçtim . 4 yıl boyunca o departmanda çalıştım , nasıl mı hergün en erken sekiz, çoğunlukla 10,11 hatta gece 2 lere kadar. 3 yönetmen , 5 yönetmen yardımcısı olmak üzere 26 kişilik bir kadro hep mesaideydik.Yakınımızdaki taksi durağında şöförler bizi tanımış, biz takside uyuyup kalsak bile bizi evimizin sokağına kadar götürür olmuşlardı( Son iki yılım bir yandan memur gibi çalışarak, bir yandan ekibimdeki arkadaşlarımı yetiştirmeye ve problemleriyle ilgilenmeye çalışarak, bir yandan yönetmenmişim gibi müdürüme ayrı,direktörüme ayrı, genel müdür yardımcıma ayrı, başka departmanların genel müdür yardımcılarına ayrı rapor hazırlayıp sunarak , bir yandan da hizmet aldığımız üç ayrı firmanın işlerini takip edip, yetkilileri ile toplantılara girip, 497 tane şubenin yaşadığı bütün sıkıntıları çözmeye çalışarak geçti. Bu dönemde sıkıntıdan stressten ve her gece eve geç gidiyor olmaktan dolayı 20 kilo aldım.
Son bir yılda nihayet yönetmenliğim geldi. Ama başımızdakiler o kadar alışmıştı ki bizi memur gibi kullanmaya , yeni ilave edilen sorumluluklar haricinde hiçbişey değişmedi hayatımda...
Tüm bu süre zarfında benim maaşım aynı ünvanda olduğum diğer arkadaşlarımdan hep düşük kaldı. Şubedeyken müdüre bu durumdan bahsettiğimde bana her seferinde çan eğrisinden ve şubenin kısıtlı bütçesinden bahsetti. En son yönetmen ünvanındayken bile benimle aynı dönemde yönetmen olan arkadaşımdan 600-700 lira düşük alıyordum.Departman müdürüne bu haksızlığın düzeltilmesini istediğimi söylediğimde " nerreden biliyorsun herkesin maaşı gizli " şeklinde basit bir cevap verdi.
İşin en zor yanı ben tüm bu sıkıntıları 700 km uzakta yaşayan ailemi yılda üç ya da dört kez görerek, tek başıma yaşadım.
En sonunda benim artık bu maaşla bu tempoya daha fazla dayanacak gücüm kalmadı ve istifa ettim. 6 aydır ailemin yanında evde oturuyor ve kendime gelmeye , aldığım kiloları vermeye çalışıyorum...
Şimdi güzel kardeşim ; eğer buraya kadar okuduysan sana söyleyebileceğim biriki şey olacak.
1. Yol yakınken dön, yaşın henüz genç meslek değiştirebilirsin.
2. Eğer bankacılığa devam etmek istiyorum diyorsan kendini bir yokla ve pazarlamacılık kaabiliyetin var mı yok mu bak. eğer yapabilirsen pazarlamacı olmak daha avantajlı hem maddi anlamda hem kariyer anlamında.
3. Sana kendi çalıştığım altı farklı bankayı anlattım. Biri haricinde hepsinin şartları da inanılmaz ağırdı. Operasyoncu olarak devam edeceksen hangi banka olursa olsun aynı köleliği, ezilmeyi , maaş ve kariyer konularında hep sıkıntı yaşamayı göze alıcaksın demektir. EMİN MİSİN ??? İyi düşün !!!
4. Yaşın henüz geçmemişken açık öğretimle falan lisans tamamla ve yapabilirsen yüksek lisans yap. İngilizce kursuna git ve iyi derecede ingilizce öğren, ileride operasyonculuktan kurtulup dış ticaret, tahsis gibi departmanlara geçme şansı yakalayabilirsin.
5. Operasyon yönetmenlerinin daha üst düzey yöneticiler üzerinde çok fazla sözlerinin geçmediğini, kendilerinin de aynı köleliği yaşadıklarını aklından çıkarma ve eğer daha iyi şartlar sağlayacak birini arıyorsan en az direktör seviyesinde birilerinden yardım iste.
BENDEN BU KADAR. UMARIM SEN BENİM YAŞADIĞIM SIKINTILARI YAŞAMAZ VE GÖNLÜNE GÖRE BİR İŞ SAHİBİ OLURSUN...
şu an küçük bi doğu ilinde ama herkesin çok özendiği istediği işte çalışıyorum,her akşam toplantı,kredi sattınmı baskısı evet evet yanlış duymadınız operasyoncu olarak,gişeci olarak satışçı gibi kredi satıyoruzhaftasonu tatil olması resmi tatil olması ve aileminde çok istemesi sonucunda bu işe başladım.Anlattıklarınızı sonuna kadar okudum beni,sorunumu önemseyip zaman ayırıp yazmışsınız evet satış olsa daha iyi olurdu belki ama devir öyle kötü bir devir oldu ki ben inanıyorum müdür bile olsan bölge müdüründen,bölge müdürü olsan direktörden genel müdürden baskı olacak bizim şubedeki tutum operasyona karşı kötü bi tavır işte kredilerin kampanya girişlerini yapmak yetecek bize bu kredi yönlendirip kullandırma satışçıların hedefine katkı için.Bono kampanyası vardı mesela operasyonun hedefi yok ama müdür istiyor diye yapmaya zorlandık aynen atm görevlisiydim o kampanya döneminde yapamadım bana toplantıda bi sürü laf etti aslında ben memur olmak istiyorum ama şu an bu iş bulabileceğim en iyi iş gibi bişey mağazacılık yapıyordum bayramı,haftasonu yok evlensen nasıl yapacan hoş gerçi bu işte böyle ama ya bilmiyorum kafam çok karışık lisans tamamlamadanda satışçı olamam mutsuzum kaç gündür işe gidesim yok bölge müdürne yaşadığım sıkıntıyı anlatan bi mail attım,başka bi şubeye tayinimi istedim ama cevap atmadı ne yapmalıyım bilnmiyorum dudaklarım yara içinde moralim bozuk ya bilmiyorum
Başka bir şubeye tayin isterken, kendi ilinde mi yoksa başka bir ile mi tayin istiyorsun ? Taşrada bir şubeden başka şubeye tayin olayı kolay değildir. İstediğin yerde eleman ihtiyacı olmalı, bu da yetmez genel müdürlüğün o şubeye eleman gönderme kararı da olmalı, ayrıca senin şubende senden boşalacak yere yeni birini de koyabilecek olmalı ki seni tayin etsinler. tüm bunlara ilave olarak senin operasyon yönetmeninin ve müdürünün de seni vermeye razı olması lazım. Sana yazdıklarım içinde bununla ilgili örnekler mevcut. Bu yüzden cevap gelecek bile olsa hemen gelmesini bekleme, madem ailenin istediği, herkesin özendiği bir pozisyondasın mevcut durumundan mutlu olmaya çalış moralini çok bozma, yapacak çok fazla bişey yok çünkü.
Sana söyleyebileceklerim bunlar...
Haa bir de şubende riskli işler yapıldığını pek fazla dillendirme kimseye. Arkadaşlarına bile söyleme, yarın öbürgün birilerinin kulağına gider sen zor durumda kalırsın. Her şubede olabilecek bişey bu çünkü. Hele ki uygulama talimatlarında falan bahsedildiği gibi uygun olmayan bir işlem gördüğünde ilgili birimlere haber verme olayına hiç girme. Böyle yazılar yazar insanları bunu yapmaya teşvik ederler, ama sen bir bildirimde bulunduğunda ispat etmekle mecbur tutarlar, ayrıca bankacılık ekip işidir diyip, seni dahil olduğun ekibe ( operasyon yönetmenine+ şube müdürüne ) ihanet etmekle suçlarlar sonuçları senin için daha kötü olur.
Allah yardımcın olsun...
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?