dini paylaşım alanı

Anlaşmanın en kolay yolu konuşmak diye bilinsede aslında değildir.Mevlana (hz)dediği gibi;
“ Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır”Mış. Sahi bu kadar çok konuşmamıza rağmen neden anlaşamıyoruz,birbirimizi anlamakta bu kadar çokzorlanıyoruz.Artık bilim ilerledi ve konuşmaya gerek kalmadı beden dili, renklerin dili, tavırlar bide buna mesaj ve chat de eklenince tamam oldu.Bu konuyla ilgili ciltler dolusu kitaplar yazılmış,tartışılmış,yinede herkes bildiği gibi yada anladığı gibi yapmış.Herkesin bi bana göresi var ya işte bana göre olan kısmını size bi kıssa ile anlatacağım;

Padişah vezire sorar:

“vezir! İstanbul’da evliya var mı?”

“Aman padişahım,İstanbul evliya yatağı olarak bilinir,evliya olmaz mı hiç!”

“Sultanım arzu ederseniz tebdl-i kıyafet ile şehri dolaşalım.”

Vezir ve padişah köylü kıyafetine girip, yola çıkarlar. Önce Mısır Çarşısı’na girerler. Orada bir kumaşçı Dükkânına girip selam verirler. Dükkân sahibi büyük bir edeple selamı alır ve müşterilere iltifatta bulunarak:

“Hoş geldiniz,safa geldiniz,maşallah,Allah’ın ne güzel kulları var,buyurun efendim”. Der.

Vezir,biraz kumaş lazım olduğunu ve kumaş almaya geldiklerini söyler.

Kumaşçı hangisinden alacaklarını sorar.

Vezir:”Şu topu,şu topu indir.”diyerek topların yarısından fazlasını indirtir.Sonra da:

Şundan yarım metre, şundan bir metre,şundan iki metre kes.Diyerek indirttiği bütün toplardan kestirir.Kumaşçı:

Allah’ımın ne güzel kulları var,ya Rabbi! Sana şükür! Diyerekkestiği kumaşları paket yapar,ücretlerini hesap edip miktarı yazılı olan kağıdı vezire uzatır.Bu sefer vezir:

“Kusura bakmayın biz bunları almaktan vazgeçtik, çünkü kumaşları beğenmedik” Der.

Kumaşçı büyük bir teslimiyetle:

“Hay hay, olur efendim Allah’ın ne güzel kulları var,fark etmez efendim,güle güle!”diyerek müşterilerini uğurlar.Paketlenmiş kumaşlarını bir tarafa koyar.

Padişah ve vezir bu defa Beyazıt meydanına çıkarlar.Orada elinde sopasıyla:

“Karpuz,karpuz”diye bağırıp karpuz satan celalli birisini görürler.Vezir:

“Padişahım,şimdi bu zattan karpuz alacağız ama hemen almayın. Karpuzları bastırın,birini alıp diğerini koyun,kolay kolay karpuz beğenemeyen bir kimse gibi uzun zaman onu meşgul edin.” Der.

Padişah denildiği gibi;birini alır,birini bırakır,öbürünü sıkar diğerinin kabuğuna el vurarak olup olmadığını kontrol eder,ama bir türlü karpuz almaz.Karpuzcu ise göz ucuyla müşterisini takip etmektedir.Bakar ki ellemediği ve sıkmadığı karpuz kalmadı,müşteriye elindeki sopasını göstererek:

“Bana bak alacaksan bir tane al,git.Karpuzları yaralayıp durma. Beni de kumaşçı gibi zannetme!Padişah olduğuna da güvenme.Şu sopa ile kafanı kırarım!” Der.

Padişah:”Sus sus,bizi deşifre etme” diyerek,alelacele bir karpuz alıp parasını ödeyerek hızlıca oradan ayrılır.Vezir:

“Şimdi de Süleymaniye’ye gidelim orada size daha nice Allah dostlarını göstereceğim” der.

“Vezir bu kadar yeter!Karpuzcusu,kumaşçısı evliya olan yerde daha neler vardır kim bilir,yeter!Şimdi gidip kumaşçının paralarını verelim,adamcağız zarar etmesin” der.

Tekrar kumaşçıya gidip selam verirler.Kumaşçı yine aynı teslimiyet ve vakar içinde selamlarını alır.

“Buyurunuz efendim, ALLAH’IMIN ne güzel kulları var,buyurun efendim!”Der.Vezir:

“Biz yeniden karar verdik kestirdiğimiz kumaşları alacağız .” deyip parasını verip kumaşçı ile vedalaşırlar. Dükkândan çıkarken kumaşçı ellerini kaldırıp:

“Ya rabbi! Sana hamdolsun. Bugün iki defa dükkânıma padişahı gönderdin.”Diye Allah’a şükreder.

Padişah bu hal karşısında şaşırır,vezire:

“Vezir,anlamadım bu iki zatın ikiside evliyadır;ama acaba hangisi üstün? Diye sorar.

Akıllı vezir de şöyle cevap verir:

“Padişahım,ben hangisinin üstün olduğunu bilmem; ama herhalde laftan anlayanlara kumaşçı gibisi, laftan anlamayanlara ise karpuzcu gibisi lazım! ”

Birbirimizi doğru anlayıp,güzelliklerde,iyiliklerde,hizmette bulunabilmek dileğiyle…

Selam ve dua ile…
Filiz AKMAN
 
Piri fani bir ihtiyar dede, eline aldığı meyve fidanlarını dikiyormuş, Yanına yaklaşan gençlerden biri soruyor: Amca nasıl olsa diktiğin bu fidanın meyvesini yiyemeyeceksin. Çünkü buna ömrün yetmez. Bu yorulmak niye?

“evlat” diyor, şu meyvesini yediğimiz fidanları dikenler de diktikleri fidanları yiyemeden öldüler.

Bakınız, onlar dikti şimdi biz meyvesini yedik. Bari biz dikelim de bizden sonrakiler meyvesini yesinler.

Hep kendimiz için yaşamanın zamanı geçmedi mi? kendimiz için toplamanın biriktirmenin… Bizden sonrası için oluşturulacak yarınlara mirasımız ne?

Çanakkale’de, kurtuluş savaşında, nenelerimizin verdiği mücadele, azim, çalışkanlık, umut şu an da bizde çok daha fazla olmalı...

Başaracağımıza inanmak toplum olarak bizlere huzur, barış, güven vermekle birlikte, dünya devletleri arasında, söz sahibi yapacaktır.

Bu günün küçükleri, yarının büyükleri, liderleri, mücahitleri, hanımefendileri, anneleri… Olacaklar.

İşte burada bizler devreye gireceğiz. Evlatlarımıza, öğrencilerimize, komşu çocuklarımıza gerektiği gibi davranacağız.

Avrupalılar bugün gençlerine; dünyayı siz idare etmelisiniz, bütün enerji kaynaklarını biz yönlendirmeliyiz, ekonomik modelleri biz üretmeliyiz, silah sanayi bizim tekelimizde olmalıdır. Diyerek kamçılıyorlar gençleri.

Bizlerde ne yiyeceğiz, ne giyeceğiz, nereye gideceğiz diye gömmüşüz kafalarımızı…

Haydi, silkelenelim, bismillah çekerek, özümüze dönelim.

Unutmayalım ki, ”iman varsa imkân vardır”

Selam ve dua ile...

Filiz AKMAN
 
Âdem (as)'a eş olarak Havva annemizle başlayan hayat serüveni; imtihanların başlamasına vesile olan Hatun kişi.

Ve yeryüzü mücadelesi…

Narin, nazik, zarif yaradılışlı bizlerin tarih boyunca yaşadığı zulümler ve mutluluklar…

Evlat olarak, eş olarak, anne olarak başlıyor imtihanlar her zamanda ve devirde bu kadar zor muydu kadın olmak?

Sahi ne idi kadın olmak?

Eski Mısır da; hiçbir hakka sahip olmayan, zorlanan dövülen ve zulmedilen bir varlıktı…

Hint medeniyetinde; tanrının hizmetçisi ve kocasının kölesiydi. Hatta 19. yy kadar kadın ölen eşinin arkasından yakılmaktaydı.

Eski İran toplumunda; evin reisi ölürse dul kadın evin düzeninin bozulmaması için oğluyla evlendirildi.

Eski Asur ve Anadolu'da, Kadın genellikle kendi isteğiyle değil babası veya bir başka büyüğünün isteği üzerine evlenirdi.

Anadolu'nun diğer uyarlıklarında, bazen kadını devlet yönetiminde görmek mümkündür. Hititler de. Tavananna denilen ana kraliçe kraldan sonra gelirdi. Kral savaşa gittiğinde devlet yönetimini kraliçeye bırakırlardı. Ayrıca kral ölünce ana kraliçe yeni kralın yanında görevine devam ederdi..

Eski Japon toplumunda. Kadın erkeğin kötü ahlakına ve kendisine yapılan zulme karşı koyamadığı gibi, boşama hakkı da yoktu. Şayet kocası onu boşarsa kadın kendisine zinayı meslek edinirdi.

Eski Roma da; özgürlüğü kocasının insafına kalmıştı. Zina ederse kocası tarafından idam edilirdi. Satılabiliyor ve kız çocuk doğurduğun da büyük bir suç sayılıyordu. Kadın ticareti serbestti.

Yahudi anlayışında; kadının ve yılanın soyunu ebedi olarak düşman kılmıştır.

Kadın bütün kötülüklerin kaynağıdır. Yaratılışından beri erkeğin başına beladır.

Hıristiyanlık da kadın; plinly; ay hali kadının lanetlendiğinin delilidir. Ay halindeki kadın mahsulleri kurutur, bağ ve bahçeleri bozar, arıları öldürür.

Fransızlar 586 (m) tarihinde kadının insan olup olmadığı konusunda konferans düzenlemişler ve sonuçta kadının erkeğe hizmet etmek için yaratılmış bir varlık olduğuna karar vermişlerdir.

Ve Gelelim İslam’a;

Ezilen ve sömürülen her insanın yanında olduğu gibi cahiliye devrinde horlanan, aşağılanan kadının da yanında yer almış. Onun toplumdaki yeri yükseltmek ve ona layık olduğu değeri kazandırmak için birçok haklar vermiş emirler ve yasaklar koymuştur. Rabbimiz ayeti kerime de “Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınlarında erkekler üzerinde hakları vardır” (Bakara 228)

Efendimiz (As.) “ Hanımlarınızı üzmeyin onlar Allah-u Teâlâ’nın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin.”(Müslim)

“Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.” (i.aşakir)

“Hanımını döven Allah’a ve Resulüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum.”(r.nasihin)

Rabbi onu fıtraten farklı yarattı bununla birlikte sevapta ve günahta eşit kıldı.

“Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler. Namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah rahmeti ile yargılayacaktır. Çünkü Allah Azizdir, Hâkim’dir.”(tövbe 71)

Ve yıl 2015 milenyumları aşıp çağlar atlayarak geldiğimiz laikleşip, çağdaşlaştığımız ama bir o kadar da barbarlaştığımız çağdayız.

Yerdekilerin birbirini boğup, yaktığı, merhametten uzaklaştığı zamanları yaşıyor ve bulaşıcı bir hastalık gibi korkuyu yayıyoruz birbirimize ama bizler efendimiz (As.) emanetine sahip çıkıp iyilikler ve güzellikler adına mücadele edeceğiz.

Ve kadın “insanlığın anasıdır” diyerek sevgi ve merhameti aşılayacağız.

Ve sahip çıkacağız oğulcağızlarımıza…

Selametle ….

Kaynak, Asr-ı Saadet Dersleri

filiz akman
 
Bu gece peygamberimizin aleyhisselatü vesselam mirac olayını yaşayışının hicri yıl dönümüdür.

Mirac gecesinde Peygamberimiz Kur`an`ı Kerim`de bildirilen büyük yolculuğa çıkarılmış ve evrenin ötesine tanıklık ettirilmiştir. Bu yolculuğa ilişkin bilgiler Kuranı Kerime şu şekilde yansımıştır:

“Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz el-Mescidül-Aksa’ya (yeryüzüne en uzak olan mescide) götüren O Allah her türlü noksanlıktan yücedir. Gerçekten O, işitendir görendir.” (İsra, 17/1)

“O (peygamber), Cebrail’i bir başka inişinde de görmüştü. Sidretü’l- Müntehâ’nın yanında. Ki Cennet’ül-Me’va da onun yanındadır. O zaman ki, o Sidre’yi bürüyen bürüyordu. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı. Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden (delillerinden) bir kısmını gördü.” (Necm, 53/13-18)

Biz Müminler peygamberimizin yaşadığı, alemin öteki boyutlarına ve bizim geleceğimize işaret eden bu kutlu yolculuğun yıl dönümlerini Mirac kandili olarak eda ediyoruz.

Böyle mübarek zamanların bir özelliği müminlerin daha kalabalık olarak aynı kulluk ve ibadet şuurunda olmaları, daha bir yoğun ve içten ahlaklarına, kulluklarına odaklanmalarıdır. Bizim için de böyle gecelerin kutlu olması, böyle gecelerde Allah’ı hatırlayıp diğer günlerde unutmakla değil, böyle günleri, sonraki günleri bereketlendirme amacıyla kullanmaktır. Böyle mübarek günlerin motivasyonunu, nefis muhasebesi yapmak, hayatımızı gözden geçirmek ve yapmamız gereken temizliklerin bilincine varmak amacıyla değerlendirebilirsek, ancak o zaman bu geceleri hakkıyla kutlamış oluruz. Yoksa böyle gecelerde namaz kılıp zikredip sair günlere buradan bir şey taşıyamamak ve unutup gitmek büyük bir bahtsızlık olurdu.

Mirac peygamberimizin evren menzillerinde Allah’ın nuru yönünde yükselmesi ve alemin derinlerinde gezdirilmesi sadece peygamberimize nasip olmuş bir özel lütuftur. Bununla birlikte her peygamberin de ve her müminin de derecesine göre Allah’a yakınlaşmaları sözkonusudur. Bizim de Rabbimize yakınlaşmamış secdemizle, şükrümüzle, ahlakımızla, iyiliğimizledir. Allah’tan gelip Allah’a dönecek olan kimseler olarak bizi Rabbimize derece derece yükseltip yaklaştıracak olan yüce değerleri tanıma ve hayatımıza aktarmaya çalışma sorumluluğuna sahibiz.

Her fırsatta yapmamız gerektiği gibi özellikle bu gün ve gece hayatımızın yeryüzündeki konumu üzerinde düşünelim. Samimiyetle yaptıklarımız ve samimiyetle niyet ettiklerimizle biz nasıl bir hayat ortaya koyduk?

Çağ nereye varırsa varsın, Adem-Havva’dan beri insanın gerçekleri değişmemiştir: Hayatımız fanidir ve hepimiz dünyadan ayrılmaya hazırlanıyoruz. Ebedi hayatı ya kazanacağız ya da kaybedeceğiz. Öfke, itiraz, isyan, akılcılık, inkar, ret, ilgisizlik, duyarsızlık kimseyi evrenin kaderinden kurtaramayacak.

İnsan sonsuzluk yolcusudur. Yolculuk ise elestten, dünyadan, kabirden, dirilişten, cennete veya cehenneme uzanan çok büyük bir maceradır. Bu yolculukta salt bileğinin gücüne güvenen genç, servetine sığınan fabrikatör, otoritesine dayanan kral yanılgıya düşer. Yüksek vicdanlar maldan makamdan, şandan değil, yüksek ahlaktan beslenir. Tek sığınak, koruyucu, güvenilecek ve yardımcı sadece Allah’tır. Her şeyi O verir ve her şeyi de O alır.

Bizim de bizi bebeklikten alıp bu günlere taşıyan ve kabirden bizi diriltmesini bekleyeceğimiz Rabbimizle bağımızı sessiz gecelerde düşünmemiz, kendi miracımızdır. İçimizde Rabbimizi hissederek ve de en önemlisi O`na secde ederek rahmetine mirac yapar, yani yükseliriz. Hz. Peygamberin (asm) maddi varlığıyla yaptığını biz de kalbimizle, vicdanımızla, hayalimizle, secdemizle ihlasımız ölçüsünde başarabiliriz.

Miracımız, insan olarak doğmuşluğumuz ve onurlu yaşantımız mübarek olsun. Son durağımız cennet olsun.

Dr. Muhammed Bozdağ
 
Ben bir acep ile geldim,kimse halim bilmez
benim.
Ben söylerim, ben dinlerim,kimse dilim bilmez
benim.
Benim dilim kuş dilidir,benim ilim dost ilidir,
Ben bülbülüm, dost gülümdür,bilin gülüm solmaz benim. Yunus Emre
 
Gül yüzlü gül kokulu Resûl' e bir gece Rabbi Mirâç'ı hediye etti...
O ki âlemlere rahmet peygamber, " kul peygamber " olmayı diledi de;
Dönerken bir de ümmetine namaz muştusunu getirdi...
Arada vahiy meleği dahi olmadan Rabbi
Namazı emretti
Çünkü namaz müminin mirâcı demekti!
Mirâç' ımız, mirâcımız olsun
Cumâmız, mirâcımız olsun
Hayır duâlar ile
Dostlara selâm olsun
"Olmaz" deme Ey insanoğlu!
"Kûn fe yekûn " emriyle her yer Miraç
" Ol der ve olur " emriyle her ânımız Miraç olsun
Bilmez misin her yaratılmışın bir mirâcı var!
Ne olur bize de bugün ve hatta her an ve her gün Miraç olsun... Âmin

Dr. Halise Babayiğit
 
İçimizde bize sürekli kötülüğü emreden bir düşmanla birlikte yaşıyoruz. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in şu iki şiiri nefsimizin tehlikesini çok iyi anlatır;

-Ferhat’ın sevgilisine kavuşmak için deldiği dağ
Benim devirmek borcunda olduğum nefsimin yanında bir kum tanesi…

-Hep nefis çıkar karşıma ölüp ölüp dirilsem;
İnsandan kaçmak kolay ; kendimden kaçabilsem…

Bu tehlikeli düşmanla savaşırken silahsız değiliz elimizde yararlanabileceğimiz bir çok ipucu var biz bunlardan 10 tanesini inceleyelim inşallah

1.Taviz Vermeyin


Yaptığımız hiçbirinden hiçbir zaman taviz vermemelisiniz . ‘Bırakın bugün yapmasam olmaz mı ?’ yı ‘Yarım saat sonra yaparım ‘ bile demeyin. En kolay sünnetlerden biri olan tebessümü alışkanlık haline getirmeye çalışıyorsunuz ve o gün oldukça moraliniz bozuk , derin bir nefes alın ve helal dairede insanlara karşı tebessüm edin .Allah rızasını kazanmak adına yapılan her ne varsa bunları ertelemek şeytandandır ..
“Muhakkak ki, onlar amellerini geriye erteleyen / yarıncı kimselerdir.” (Müsned, 1/129). Ertelemek ancak inkarda artıştır…(Tevbe Suresi, 37)



2.Amellerinizin Üzerine Daima Bir Yenisini Ekleyin


Hz. Ali (r.a)”Daha iyi olmak için çabalamayan iyi olarak kalamaz” buyurmuştur. Size ne kadar zor gelirse gelsin amellerinizin üzerine yeni küçük bir amel daha eklemelisiniz . Diyelim mi tebessümü fıtratımıza yerleştirdik artık mahrem kişilere ( yolda gördüklerimiz dahil ) selam vermeye başlamalıyız .Peygamber Efendimiz ( s.a.v) “Selamı aranızda yayınız (Müslim,İman 93-94)” buyurmuştur. Veyahut günlük iki sayfa kuran okumak alışkanlık haline geldi artık bunu üçe çıkarmalıyız.




3.Yapmanız Gerekenleri Çekici Hale Getirin ve Göz Önünde Bulundurun


Kendinize renkli kuran-ı Kerim alabilirsiniz ya da güzel bir namaz elbisesi , ezber kartları..Esprili sohbetler dinleyebilirsiniz ,içinde uhuvvetin olduğu sohbetler ortamlarına girebilirsiniz .Diğer bir önemli nokta tüm bunların ise sizin gözünüzün önünde olmasıdır. Kuran’ınız ,seccadeniz diğer bir odada olmasın sürekli görebileceğiniz bir yerde olsun böylece beynimiz sürekli onları görerek onları kullanmamız gerektiğini bize hatırlatacaktır.




4.Hedef Koyun


Başıboş ve plansız hareket etmemelisiniz .Bir yerde yazılı olmasa bile muhakkak bir plan ya da taslak oluşmalı kafanızda .Az ya da çok önemli değil ama bir sayı olmalı .Günde bir sayfa kuran okuyacağım deyip bunda devamlılığı sağlamalısınız .Her gün iki rekat nafile namaz(kaza namazınız varsa önce onlar tabi ki ) kılmakla başlayabilirsiniz. Çok değil sadece iki rekat kendinizi ikna edin .Nefiste bizi çok değil sadece bir kez diyerek kandırmıyor mu ? Şimdi nefsimizi kandırma sırası bizde , çok değil sadece iki rekatcık…



5.Abdestli Olmaya Özen Gösterin


Zorda olsa güzelce abdest almalısınız .Böylelikle namaz kılmakta Kuran okumakta zorlanmaz , abdestli olduğunuzu hatırlayıp kötü davranışlardan kaçınırsınız .Tekrar tekrar abdest almak kişiye huzur verir rahatlatır ,serinletir( hele ki şu sıcak günlerde).Peygamber Efendimiz (s.a.v) ahirette bizi abdest azalarımınız parlamasından tanıyacak inşallah.



6.Bol Bol Dua Edin


Hidayet bulmak için hem çevrenizdekilere hem kendinize bol bol dua etmelisiniz. Dua kulluğun anahtarıdır.“ De ki Rabbim size ne kıymet verir duânız olmasa? Demek ki tekzib ettiler, o halde yarın ceza yapışacak.(Furkan suresi, 77).Peygamber Efendimizin(s.a.v) ettiği duaları öğrenip görebileceğiniz bir yere yazabilirsiniz . Unutmamak için kendinize dua saatleri belirleyebilirsiniz .Gerekirse çalar saat kurar ve alışkanlık haline gelinceye kadar devam edersiniz .Yoksa nefis ve dünya meşgalesi bize dua etmeyi unutturacaktır.




7.Uygun Bir Çevre Seçin


Zaten bize sürekli kötülüğü emreden bir düşmana sahibiz birde çevremizdeki insanlar böyle olursa haramları reddetmek zorlaşacaktır. İhlaslı iyi niyetli insanlarla takılın . İçlerine girince sıkıcı olmadıklarını göreceksiniz .Bilakis hem eğlenmenize hem düşünmenize ve tabi ki düzelmenize sebep olacaklarıdır. Mevcut çevrenizden uzaklaşmak ve onlara hayır demek zor olacaktır ama birkaç kez içiniz yana yana da olsa onlara hayır deyin zaten bir şeylerin değiştiğini göreceksiniz. Allah’ın size Allah’tan korkan insanlar vermesi için dua edin. Namaz kılan ve özellikle Kuran okuyan insanlar bulun ve tabiri caizse onlara yapışın.



8.Oruç Tutun


Günlük plan ve işlerinize göre size en kolay gelen günleri belirleyin , bunların pazartesi ve Perşembe olsa daha güzel olur. Haftada bir , iki haftada bir , hiç olmadı ayda bir belirlediğiniz günü oruçlu geçirin. Oruç nefsin Rabbini tanıdığı en iyi eğitme yöntemidir.



9.Namazlarınıza Dikkat Edin


Namazınızı hemen vakit girer girmez kılmaya ve tüm rükunları sakin sakin yerine getirmeye özen göstermelisiniz. Ezan programı indirebilir ,etrafınıza namazla ilgili notlar yazabilirsiniz .Namazla ilgili sohbetler dinlemelisiniz. Okuduğunuz surelerin tefsirlerine ve indiği olaya bakmakta size huşu ve takva katacaktır.




10.Sohbet İzleyin /Dinleyin


Uzun olmayan dikkat çekici konularla ilgili sohbet dinleyin ama bunun da bir günü olmalı .En geç bir hafta aralıkla şu günde şu sohbeti dinleyeceğim demelisiniz .Size hitap edebilen birini seçmeli, seçtiğiniz alimle ilgili önce bir araştırma yapmalı ve ehli sünnet olduğuna emin olmalısınız sonra onun tüm sohbetlerini dinleyip sıkı bir takibe almalısınız .Böylelikle zamanla o alimin ahlakıyla ahlaklanacağınızı göreceksiniz.



Nefsinizin vesveseleri üzerine takılıp kalmayın o sürekli bir şeyler fısıldayacaktır. Unutmayın hiçbir şey kolay değil . Bediüzzaman’ın söylediği gibi “ Cennet ucuz değil , cehennem dahi lüzumsuz değil.”

Mekteb-i Suffa ekibi tarafından Suffgah.com için çevrilmiştir.
 
Helal Gıda Serisi 2: Fıkıhta Helal-Haram Kaideleri Nelerdir?

Mayıs 15, 2015Mayıs 15, 2015 0 0 Like Like



Fıkıh: İslam Hukuku’nun, uygulama alanlarının incelendiği, çalışıldığı ve sunulduğu alandır.

Kaide: Kural, prensip.

Mubah: Mükellefin yapması veya yapmaması halinde övgü veya kınamayı gerektirmeyen durumlardır.

1. Eşyada asıl olan ibahadır.(caizliktir)


Hakkında bir yasaklama söz konusu olmayan şeylerin mubah olduğunu ifade eder. Aksine bir delil olmadığı sürece yeryüzündeki bütün nimetler mubahtır.



2. Helal ve haram kılma yetkisi yalnız Allah’a ve Resulu’ne aittir.


“Dillerinizin yalan vasfetmesi ile: «Şu helaldir, şu haramdır» demeyin; aksi halde Allah’a iftira etmiş olursunuz. Şüphesiz Allah’a yalan uyduranlar asla kurtulamazlar.” [Nahl, 116]

Bu hükme peygamberler de dâhildir. Zira onlar, “Peygambere uyun!”, “Peygamber ne yasakladıysa ondan sakının.” ayetleri ile helal ve haram kılma yetkisini Allah’tan alırlar.



3. Harama götüren vesileler de haramdır. (Sedd-i zerai ilkesi)


İslam haram kıldığı şeylere götürebilecek vesile ve sebepleri de yasaklamak suretiyle, haramlardan uzak kalınması için uygun ortamı hazırlamıştır. Örneğin, zinayı haram kılan ayette “zinaya yaklaşmayın” denilerek sadece zina fiilini işlemeyi değil, kişiyi zinaya sürükleyebilecek halvet, ihtilat, açık saçıklık gibi bir kısım vesileleri de yasaklamıştır.

Aynı şekilde Rasulullah şöyle buyurdu:

Allah Azze ve Celle, içkiye on yönden lanet etmiştir. İçkiye, İçkiyi içene, İçkiyi sunana (garsona), İçkiyi satana, İçkiyi alana, İçkiyi yapana, İçkinin yapılmasını isteyene, İçkiyi taşıyana, İçkiyi taşıttırana ve İçkinin kazancını yiyene.” [Ebu Davud, 3674]

Bu kaide ile içkiye giden yollar yasaklanmıştır.

Fıkıh kaidelerini konu alan fıkıh usulü ilminde bu kaide “Vesileler hangi maksada hizmet ediyorsa, onun hükmünü alır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu vesileleri kapama yoluna ise sedd-i zerai ilkesi denilir.



4. Zaruretler haramları mubah kılar.


Zaruret, nefis gibi korunması zaruri sayılan bir esasa helak veya şiddetli bir zarar gelmesinden kuvvetli zan ile korkma durumudur. Aşırı açlığa maruz kalan kişinin başka bir alternatif yok ise domuz gibi haram bir şeyi yemesi farz olur. Bu durumda bulduğu haram yiyecek veya içeceği kullanmadığından ölen kişi Allah katında mesul olur, yani günah işler. Çünkü bu, kişinin kendi eliyle kendisini tehlikeye atması demektir ki ayette yasaklanmıştır.

Zaruret durumunda kişi, lezzet alma maksadı gütmeyecek ve karnını doyurmadan sadece içine düştüğü zaruret halinden kurtulacak kadar haramdan yiyecektir.



5. İyi niyet haramları mubah kılmaz. (Haramda ihlas olmaz)


Bir kimse Müslümanlara yardım etmek, hayır hasenat yapmak gibi yüce gayeler peşinde olsa bile, bu gayeler ulaşmak için kumar oynama, içki ticareti yapma, tefeciliğe bulaşma, KPSS sorularını çalma gibi gayri meşru yolları kullanamaz. Aynı şekilde bir insanın kendine göre makul sayılabilecek farklı teviller bularak haram kılınan gıdaları tüketmesi de caiz değildir. İslam’da hedeflerin meşru olması gerektiği gibi, söz konusu hedefe ulaşmak için kullanılan vesilelerin de aynı şekilde meşru olması gerekir.




6. Haramdan kaçınmak için hileye başvurmak haramdır.


Hile, kişinin kendisine vacip kılınan bir hükmü düşürmek için herhangi bir yolla girişimde bulunması, haram kılınan şeyi şeklen helale dönüştürmesidir. Haramları mubah kılmak için hileye başvurmanın haram oluşu ayet ve hadisler ile sabittir.

“Bir de onlara o deniz kıyısında bulunan şehir halkının başına gelenleri sor. Hani onlar sebt (cumartesi) gününün hükmüne saygısızlık edip Allah’ın koyduğu sınırı çiğniyorlardı. Şöyle ki; sebt gününün hükmünü gözettiklerinde balıklar yanlarına akın akın geliyordu; sebt gününün hükmüne riayet etmedikleri gün ise gelmiyordu. İşte fasıkları, yoldan çıkmaları sebebiyle onları böyle imtihan ediyorduk.” [Araf, 163]

İsrailoğullarına cumartesi günü avlanma yasağı konulmuştu. Ancak avlanmanın yasaklandığı günde balıkların bolca geldiğini görünce bu yasağı delme adına hileye başvurmuş ve o gün gelen balıkları özel hazırladıkları havuzlarda biriktirmiş, pazar günü de gidip onları almışlardı. Bu şekilde onlar Cenab-ı Hakk’ın haram kıldığı bir şeyi elde etme adına zahirde meşru görünen bir yol kullanarak, Allah’ın hükmünü bertaraf etmişlerdi. İşte zahirde meşru gibi görünse de hakikatte emre muhalif olan bütün hilelerin hükmü de aynen bunun gibidir.



7. Helal dairesi harama ihtiyaç bırakmayacak kadar geniştir.


Yüce Allah kâinatı insanın emrine amade kılmış, yeryüzünü insan için yaratmış ve üzerinde tasarruf yetkisi vermiştir. Haram olduğuna dair hakkında açık bir nas bulunmayan bütün nimetler helaldir ve bu helaller haramlara muhtaç bırakmayacak ölçüde insanın ihtiyacın karşılamaya kafidir. Zira Allah hiçbir şeyi haram kılmamıştır ki, onun yerine başka bir helal koymamış olsun.

“Size verdiğimiz rızıkların en temizlerinden yiyin ve bunda taşkınlık etmeyin, sonra üzerinize gazabım iner. Kimin üzerine de gazabım inerse, muhakkak o mahvolur.” [Taha, 81]

Helal dairesinin harama ihtiyaç bırakmayacak kadar geniş olması ve haramların da azlığına rağmen hala bir mümin helal dairesiyle yetinmeyerek, ölçü tanımayarak elini harama uzatacak olursa haddini aşmış ve gazabı hak etmiş olur.



8. Helal ve haram bir arada bulunduğunda haramlık yönü tercih edilir.


Bir meselede helal ve haram kılıcı delil beraber bulunduğunda haramlık ciheti tercih edilerek söz konusu meselenin haramlığına hükmedilir.

 
Hanımınızın Size Söylemeyip Anlamanızı Beklediği 7 Şey


Erkeklerden bir çoğu kadınları anlamakta zorlanırlar. Yıllarca evli oldukları eşlerini bile… Bir dakika önce her şey mükemmel iken birden bebek gibi ağlamaya başlamıştır. Bir konu hakkında şikayet ettiğinde ve biz de sorunun çözümüne yönelik tavsiyelerde bulunduğumuzda yine de tatmin olmuyordur. Evli olarak geçirdiğim yıllar boyunca anladım ki eşimin bana dedikleri hakkında pek değilde, daha çok demedikleri hakkında endişe duymalıyım.

1. Her Şeyden Önce Sevgi İstiyordur


Kadın eşine artık daha az saygı gösteriyorsa kocada artık daha az sevgi gösterir.
Ve koca eşine daha az sevgi gösteriyorsa, eşi de ona daha az saygı gösterir.
Ve bu yıkıcı döngü devam eder.
Bu döngü tamamlanmadan önce durdurun. Eşinize sevgi gösterin.
Eşiniz bunu istiyor. Onu kusurlarına ve acayipliklerine rağmen sevin.
Ve inşallah, o da sizi kusurlarınıza ve acayipliklerinize rağmen sayacaktır.



2. Sıkılmıştır
Her gün aynı şey.
Haftalar geliyor, haftalar geçiyor.
Sadece sıkılmamış fakat yorulmuştur da.
Sizinle ilgilenmenin dışında evin ve çocuklarında bakımını üstlenmesi gerekiyor.
Her gün bunları yapacağımı hayal ettiğimde bile kaçıp bir yere saklanasım geliyor. Sıradan müslüman bir ev hanımının nasıl hissettiğini anlıyorum.
Ve çalışan kadınları da unutmayalım. Birçok müslüman kadın evi idare etmenin ötesinde ayrıca tam zamanlı bir işte de çalışmak zorundadırlar.

Dolayısıyla kardeşler, Allah rızası için eşlerimizin kendilerini özel hissetmelerini sağlayalım. Onu rahatlatın.
Onu bazen gezdirin. Sürpriz bir yemek… En sevdiği tatlıdan alın.
O monotonluğu kırmak için arada sırada ne olursa olsun, bir şeyler yapın.



3. Övülmek İstiyordur
Takdir. Bunu herkes ister. Hiç kimse gösterdiği sıkı bir çalışmanın boşa gittiğini veya daha kötüsüyle; sanki zaten yapması gerekiyormuş gibi algılanmasını istemez.

Eşiniz sizin kirli elbiselerinizi yıkamak zorunda değildir. Yemeklerinizi pişirme mecburiyetinde de değil. Ama yapıyor. Ve bunları öncelik sırasında en ön sıralara koyuyor:

-Çocuklarla ilgileniyor
-Çalışıyor veya okuyor
-Daha iyi bir Müslüman hanım olmak için gayret ediyor

Eşinizin sizi ve aileyi ayakta tutmak için gösterdiği çabayı takdir edin müteşekkir olun. Basit şekliyle“teşekkür ederim” demekle başlangıç yapılabilir.





4. Aşırı Derecede Kıskançtır
Birçok kadının, erkeğin çok eşli olmasını istememesinin bir nedeni var. Eşinize başka kadınlar hakkında konuştuğunuzda çok dikkatli olmalısınız. Eşinizi kesinlikle başka bir kadınla kıyaslamayın!
Onu bir film yıldızıyla kıyaslamayın.
Onu annenizle kıyaslamayın.
Hele kesinlikle onu eski veya diğer eşinizle kıyaslamayın.

Tüm hayatınızın merkezinde olduğunu bilmek ve buna inanmak ister. Ona öyle hissettirin.
Rasulallah’ın (s.a.v) eşleri bile birbirlerini kıskanmışlardır. Aişe (r.anha) vefat etmesine rağmen Hatice’yi (r.anha) kıskanmıştır.
Aynı kıskançlığı eşinizden bekleyin ve buna saygı duyun.





5. Kendisinin Daha İyi Bir Müslüman Olmasına Yardım Etmenizi İstiyordur
Ailede erkeğin liderlik vasfını üslenmesinin ne kadar önemli olduğunu anlat anlat bitiremem.
Ve müslüman erkekler arasında son zamanlarda böyle bir problem var.
Sadece iyi bir lider olmayı becerememekle kalmıyorlar fakat aynı zamanda eşleri veya anneler, ve hatta başka yabancı kadınlar tarafından yönetiliyorlar.
Eşiniz sizin iyi bir lider olmanızı ister. Ve ona daha iyi bir müslüman olmayı göstermekten daha iyi bir liderlik olabilir mi?
Fakat ona nasıl daha iyi olabileceğini gösteremezsiniz eğer her şeyden önce siz olamıyorsanız. Dolayısıyla ilk önce kendi imanınızı güçlendirmelisiniz. İlk önce kendinizi geliştirmeli ve daha sonra bunu ona en güzel ve saygılı bir şekilde geçirmelisiniz.





6. Dırdır Etmeyi Sevmez. Fakat Onu Bazen Gerçekten Zorluyorsundur


Kadınların dırdır etmeyi sevdikleri gibi bir şehir efsanesi var. Bu tamamiyle yanlış.
Evet erkek olsun kadın olsun bazı insanları hiçbir şekilde memnun edemezsiniz. Ne yaparsanız yapın onlar her şey de bir kusur bulacaktırlar. Gelin şu hadisi hep beraber hatırlayalım:

Ibn-i Abbas’tan (r.anh) rivayet edilir: Rasulallah (s.a.v) buyurdu ki: “Bana cehennem gösterildi ve oranın da ehlinin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm.” Ashab “Neden ya Rasulallah?” diye sorduğunda buyurdu ki: “Onlar kocalarına karşı ve onlara iyi davranılmasına karşı nankördürler. Siz onlara tüm hayatınız boyunca iyi davransanız bile daha sonra sizden hoş olmayan bir şey gördükleri zaman; ‘Ömrüm boyunca senden hiçbir hayır görmedim!’ derler.” (Buhari, 1052)

Yani evet hanım kardeşler, kocanızın sizin için yaptıklarını kötülerken iki defa düşünün.
Ama çoğu zaman kardeşim, sen de onun (hanımının) dilini tutmasını zorlaştırıyorsun.
Belki de sen sürekli onda bir kusur buluyorsun ve artık o da sende kusurlar aramaya ve bulmaya başladı?
Belki de (yeteri kadar) çalışmıyorsun da o çalışmak zorunda kalıyor?
Belki de öyle çok süper bir adam değilsin?
Dolayısıyla kendinizi geliştirmeye ve ona sizi eleştimesi için daha az sebepler vermeye gayret edin.



7. Her Şeyden Öte O Sizinle İstikrarlı ve Mutlu Bir İlişki İstiyor


Kadınlar öyle eğlence olsun diye evlenmezler.
Evlenirler çünkü mutlu bir aile hayatı istiyorlardır ve bunu onlara vereceğinize inanırlar.
Dini farzlarının dışında bir Müslüman kadının hayatındaki en önemli şeydir bu. Mutlu ve istikrarlı bir aileye sahip olmak.
Mutlu eden nokta ise, bunu onlara vermeniz çok kolay.

1. Ahmak gibi davranmayı bırakın. Ona iyi bir eş olun. Nazik olun. Ona sevginizi gösterin.
2. Onu boşamakla veya ikinci bir kadınla evlenmekle tehdit etmeyin. Evet bunu yapmaya hakkınız var. Fakat bunu bir tehdit olarak kullanmak uygun değildir ve evliliğinize büyük zarar verir.
3. Allah’a güvenin, şeytanın tuzaklarına düşmeyin ve ona sabırlı olun. Evlilikleri mahvetmekten daha zevkli bir şey yoktur şeytan için.



O kadar da zor değilmiş, öyle değil mi?

Mekteb-i Suffa ekibi tarafından Suffagah.com için çevrilmiştir
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…