dini paylaşım alanı

59 Numaralı Hadis

59. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashâbının gerilerde saf tutmaya çalıştığını gördü; bunun üzerine onlara:

"Öne doğru gelin ve bana uyun! Sizden sonrakiler de size uysunlar. Bir topluluk devamlı surette gerilerse, Allah onları geri bırakır" buyurdu.

Müslim, Salât 130. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 97; Nesâî, İmâmet 17; İbni Mâce, İkâmet 45

Açıklamalar

Peygamber Efendimiz'in ashâb-ı kirâmı öne doğru dâvet etmesi ya namaz kılınacağı sırada olmuş veya bir sohbet esnasında meydana gelmiştir. Eğer bu dâvet namaz kılınacağı sırada olmuşsa, ashâb-ı kirâm, kendilerinden daha üstün gördükleri fazilet sahibi kişilerin öne geçmesi için yavaş hareket etmiş olabilir. O takdirde Efendimiz, daha önceki hadislerde açıklandığı gibi, ashâbını kendine yakın bir yerde saf bağlamaya, kendi hareketlerini yakından görüp aynını yapmaya dâvet etmiş ve böylece herkesin bir ön safta bulunan kimselerin hareketlerini takip etmesini istemiştir.

Resûlullah Efendimiz ashâbını bir sohbet sırasında öne doğru gelmeye dâvet etmişse, bunun anlamı, onları, kendisinden duyup öğrenecekleri ilmi iyice anlamaya ve öğrendiklerini kendilerinden sonra gelecek nesle öğretmeye teşvik etmektir. Zira bir toplumun ileri gitmesi, önceki neslin sonrakilere iyi örnek olmasına ve onlara iyi şeyler bırakmasına bağlıdır. Bu da sonradan gelenlerin önde gidenleri kendilerine örnek almasıyla, hem ilimde hem de ahlâk ve fazilette ileri gitmeyi istemesiyle mümkün olabilir.

Hadisimizdeki "Bir topluluk devamlı surette gerilerse, Allah onları geri bırakır" ifadesini hem genel hem de özel olarak değerlendirmek mümkündür. Bunun genel olarak mânası, şayet nesiller ilim ve fazilet kazanma hususunda ileri gitmeye gayret etmezlerse, Allah Teâlâ da onları rahmetinden ve lutfundan mahrum eder; her bakımdan geri bırakır; ne dünyayı elde edebilirler ne de âhireti kazanabilirler, demektir. Özel olarak ise, namazda ön saflara gitmeyip arkada kalanlar tehdit edilmektedir. Şayet bir cemaat ön saflara koşmaz, ilk saftan itibaren safları doldurmaz, gerilerde kalmak isterse, Allah Teâlâ da onları büyük sevaplardan mahrum bırakır, demektir.

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. Ön safta bulunan cemaat imamdan fazla geride bulunmamalı, onlar imamın hareketlerini, arka safta bulunanlar da öndekilerin hareketlerini takip etmelidir.
2. Her nesil kendinden öncekilerden ilim ve fazilet bakımından daha ileri gitmeye çalışmalıdır. İleri gidip yükselme konusunda Allah'ın yardımını kazanmanın yolu budur.
 
Allah, ne alırsa onun karşılığını verir. Veliler bu sebeple O’na itiraz etmezler.
Bağını mı yaktı? Sana bir bağ dolusu üzüm ihsan eder; yas içinde neşe verir.
O, elsiz çolağa el verir. Gamlara maden olan kişiye neşeli, sarhoş bir gönül bağışlar.
Allah bize yardım etmek dilerse, bize yalvarmak ve münacatta bulunmak meylini verir.
Hz. Mevlana
 
Namaz : Peygamberlere öğretilen ibadetlerin ilkidir.
Namaz : Kıyamet günü hesabı sorulan vazifelerin ilkidir.
Namaz : Gaybe inanmanın pratik bir görüntüsüdür.
Namaz : Kur an ı Kerimde en çok zikredilen emirdir.
Namaz : İnsanı Allah a bağlayan ve iman manalarını kalpte canlandıran temel noktadır.
Namaz : Cehennemden kurtuluşa bir vesiledir.
Namaz : Cennetin anahtarıdır.
Namaz : Yoksulların haccıdır.
Namaz : Mü minlerin miracıdir.
Namaz : Amellerin en hayırlısı muradın en feyizlisidir.
Namaz : Hayatın manası, yaratılışın hikmet ve gayesidir.
Namaz : İmanın gıdası,kalbin cilası,ahlakın kaynağıdır.
Namaz : İslamın binası,ibadetin hayırlısıdır.
Namaz : İmanın alameti,vücudun selametidir.
Namaz : Kullukta vakar ile tevazuun ifadesidir.
Namaz : Dünya nimetlerine şükür,ahiretin sonsuz nimetlerine nail olma vesilesidir.
Namaz : İnsanın hareketlerini Allah ın emirlerine uyduran bir sebepdir.
Namaz : İki vakit arasında küçük günahlara kefarettir.
Namaz : İman ile şirk ve küfür arasında bir perdedir.
Namaz : Suyun kiri giderdiği gibi günah kirlerini yıkayıp atandır.
Namaz : Allah ın huzuruna varmaya,O nunla konuşmaya,O nun nuruna erişmeye bir vesiledir.
Namaz : İnsanı kötülüklerden uzaklaştıran,iyiliğe çağıran bir ibadettir.
Namaz : Mü minin edep,irfan ve feyiz mektebidir.
Namaz : Allah ın verdiği nimetlere şükretmenin en güzel örneğidir.
Namaz : Camii ve cemaatle İslami birlik ve beraberliğin numunesidir.
Namaz : Ulu emre itaatin,içtimai talim ve terbiyenin en güzel yoludur.
Namaz : Mü mini Allah a yakınlaştıran ilahi bir emirdir.
Namaz : Şahadetten sonra İslami amellerin en önemlisi olduğu gibi şahadetinde bir alametidir.
Namaz : Yirmidört saat boyunca günah sağnakları altında kirlenen insanın bu günahlardan beş defa arınmasıdır.
Namaz : Kişinin yalnız Allah a kulluk ettiğinin ve yalnız ondan yardım dilediğinin ispatıdır.
Namaz : En güzel bir beden hareketidir
 
Allah razi olsun...


Hosgeldiniz konumuza )
 
arkadaşlar yarın berat kandili ama ben malum gündeyim ve nasıl ibadet edebilirim yani ne okuyabilirim ne önerirsiniz gusül alıp kısaca ibadet etsem günah olur mu . Bu yaşıma kadar hiç denk gelmedim dini günlerde ibadetimi yapardım . Bir günah mı işledim de denk geldi töbe töbe :)
 
Hayırlı kandiller canm zikir çekebilirsiniz ayrıca tefekkür için bol bol vaktin olur bunlar da önemli ibadetlerimizden
 
Berâet gecesi,
Allahü Teâlâ buyurur ki:
. “Af isteyen yok mu, affedeyim. .
Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. .
Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. .
Ne isteyen varsa istesin, vereyim.” .
Bu hâl, sabaha kadar devam eder. [İbni Mace]
.

Sıkıntılarımızdan emin ve umduklarımıza nail olacağımız bir gece geçirmemiz dileğiyle .
Berâet Geceniz mübarek olsun.
.
 
BERÂT GECESİNİN FAZİLETLERİ .
.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: . • “Her kim bu (berat) gece(sinde) yüz rek’at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder.” . • “Kim şu beş geceyi ihya ederse o kimseye cennet vacib olur: Terviye gecesi (Arefeden önceki gece), Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Şa’ban’ın on beşinci gecesi.” . (et-Tergîb ve’t-Terhîb)

Berât gecesinin husûsiyetlerinden bazıları: . • Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sair işleri- bu gecede ayırt edilir; yazılır. . • Bu gecede ibadet etmek çok faziletlidir. . • Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte: “Şa’ban ayının yarısı olduğu (on beşinci) gece Allâhü Teâlâ(nın rahmeti) dünya semasına iner…” buyuruldu. . • Mü’minler mağfiret olunur, günahları bağışlanır.
. • Resûlullah Efendimize (s.a.v.) tam şefâat salâhiyeti verilmiştir.

Peygamber Efendimiz Şa’ban’ın on üçüncü gecesinde Allâhü Teâlâ’dan ümmeti için şefâat istedi. Allâhü Teâlâ, ümmetinin üçte biri için şefâat izni verdi. .

On dördüncü gecesi, kalan ümmeti için şefaat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verdi.

On beşinci gecesi, kalan ümmeti için şefaat izni istedi. Allâhü Teâlâ -devenin sahibinden kaçtığı gibi Allâhü Teâlâ’dan kaçanlar hariç- ümmetinin tamamına şefâat etmesine izin verdi. . • Bu gecede zemzem suyunun âşikâr bir şekilde artması Allâhü Teâlâ’nın bir sünneti; âdet-i ilâhîsidir. Bunda ilâhî ilimlerin, hakîkat ehlinin kalbinde artacağına işaret vardır. .
.
 
İçinde ayna bulunmayan bir odanın, kadınlar için hapishane hücresinden farksız olduğu” söylenir… Tabii ki aynısı, sadece güzelleşmek amacıyla saatlerce ayna karşısında vakit geçiren pek çok erkek için de geçerlidir.

Bu ifade, bize bir kişinin ne kadar sıklıkla aynaya baktığına ilişkin bir fikir verecektir, örneğin çok sık aynaya bakan biri, aynanın kendisi için vazgeçilmez olduğunu söyleyecektir.

…Aynaya bakmak, saçını taramak vb. haram (yasak) değildir. Aslında bunlar, Peygamber Efendimizin (Sallalahu aleyhi ve sellem) sünnetidir. Hatta Peygamber Efendimizin (Sallalahu aleyhi ve sellem) duaları arasında aynaya bakarken okuduğu ve bizlere de okumamızı tavsiye ettiği duayı bulmamız mümkündür:

“Allah’a hamdolsun. Allah’ım! Benim yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlakımı da güzelleştir.” (Ahmed İbn Hanbel, Müsned, I, 403)

Tüm bunlara rağmen ayna, bir takıntı haline gelmemelidir.

Yüzü güzelleştirmek ve vücudu formunda tutmak için gösterilen gayretler, multimilyar dolarlık bir sektör haline dönüştü. Tüm dikkatler, kaçınılmaz surette bir gün toprağa dönüşecek olan bir şeye çevrildi; o kadar ki sadece yüzümüzü ve vücudumuzu güzelleştirmek için yaratılmamış olmamıza rağmen sabahtan akşama kadar fiziksel görünüşü haricinde başka hiçbir şeye dikkatini vermeyen insanlar haline geldik.

Her ne olursa olsun, çeşitli ayna türleri olduğunu biliyoruz: görüntüleri doğru ve gerçek bir şekilde yansıtan aynalar.. İnsanların özelliklerini büyüten aynalar.. Hatta bozuk veya çarpık bir görüntüyü yansıtan aynalar bile var… Yüz aynı olabilir ama yüzün aynadaki yansıması, bakılan aynanın türüne bağlıdır.

Ayrıca, bir insanın güzelliğinin başka faktörlerden etkilenmesi de mümkündür.

…Hindistan’da trene bindiğimiz zaman üçüncü sınıf vagonlarda seyahat ediyoruz ve bazen seyahatlerimiz uzun mesafeli oluyor. Vagonun bazı pencereleri açık kaldığında veya pencereler kırık olduğunda vagonun içini toz kaplıyor. Bizler de baştan aşağı tozla kaplanmış hale geliyoruz. O anda bizi gören herhangi biri, bizim farklı bir dış görünüşe sahip olduğumuzu söyleyecektir. Aynı şekilde, hastalık, uyku, seyahat vb. gibi bazı faktörler de bir insanın dış görünüşünü etkileyebilir.

Benzer şekilde aynısı, mânevî kalplerimizin yanı sıra maddî kalplerimiz için de geçerlidir. Mânevî kalp de her zaman aynı hâl üzere kalmaz. Aslında “kalp”, Arapça kökenli bir kelimedir, lügatlerde “bir halden başka bir hale çevirme, değiştirme” şeklinde izah edilir.

Resulullah (Sallalahu aleyhi ve sellem) kalbin hâlini şu şekilde anlatıyor: “Kalp hâlden hâle döndüğünden (tekalib) dolayı kalp diye isimlendirildi. Kalp, çölde rüzgârın içini dışına dışını içine çevirip durduğu ağaca takılmış bir tüy misalidir.” (Hadis-i Şerif, Ahmed b. Hanbel)

Nasıl ki dış görünüşümüzü ve fiziksel güzelliğimizi korumamız gerektiğinin bilincindeysek mânevî kalplerimizin güzelliğini korumak için daha da bilinçli olmak zorundayız.

Bir şairin dediği gibi:

Yüzümüzdeki lekeler için aynaya baktık,
Ama kalbimizdeki lekelere hiç bakmadık.

Mânevî kalbin aynaları, Kur’an-ı Kerim, Resulullah (Sallalahu aleyhi ve sellem)’in Hadisleri ve Ehlullahın (Allah Dostları) öğütleridir.

Resulullah (Sallalahu aleyhi ve sellem) “Mümin, müminin aynasıdır” buyuruyor.

Ayna, fiziksel görünüşümüzdeki herhangi bir kusuru gösterirken, bu aynalar ise bize mânevî kalplerimizdeki gaflet ve acziyeti gösteriyor. Öylelikle mânevî hâlimizi görebiliyoruz. Bu aynalar sayesinde kalplerimizdeki lekelerin farkına varabiliyoruz.

Dediğim gibi, görüntüleri büyüterek ve genişleterek yansıtan veya bozuk, çarpık veya yamuk görüntüler yansıtan aynalar var – demek ki aynadaki görüntü, ayna önünde duran kişinin doğru ve gerçek yansıması değildir. Benzer şekilde doğru bir izlenim (görüntü) vermeyen Müslümanlar var: Eğer bir Müslüman kötü ahlâklı ise ve günahlara düşkünlüğünden dolayı hareketleri “bozuk” ve “çarpık” ise o hâlde yanlış bir izlenim verecektir.

Nasıl ki yüzümüzün veya vücudumuzun temizlenmesi veya düzeltilmesi gereken kısımlarını gösterdiği için bir aynaya teşekkür borçlu isek aynı şekilde sayelerinde mânevî kalplerimizi temizleyebildiğimiz, düzeltebildiğimiz ve güzelleştirebildiğimiz mânevî aynalara da (Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerifler, Âlimlerin bilgece öğütleri ve hakşinas ve samimi Müslümanların tavsiyeleri) teşekkürü borç bilmeliyiz.

…Eğer ayna olma rolünü biz üstlenmişsek o halde iyi bir aynanın sadece zaafları veya kusurları gösterdiğini unutmamalıyız. İyi bir ayna, başka bir insanın zaaflarını eleştirmez, abartmaz ve başkalarına ilan etmez.

Başka birine “ayna” olmak, aynaya bakan ve ondan sonra, görünüşünü düzeltmeye çalışan birine aynalık yapmak gibidir yani kendisine her bakana iyi işler yapmasını teşvik edecek kadar hakşinas biri olmak anlamına gelmektedir. Örneğin: Sünnete uygun giyinen bir Müslüman, kendisini gören ve o şekilde giyinmeyenlere inşallah yol gösterici ve teşvik edici olacaktır. Müslüman kimliği hakkında daha bilinçli hale gelecekler ve inşallah doğru giyim tarzını benimseyeceklerdir. Aynısı, salih ameller, davranışlar, işler ve benzer şeyler için de geçerlidir.

Eğer imanımızı güzelleştirmeye çalışırsak gurur, gösteriş, kibir, kıskançlık, fesatlık vb. gibi “kötü huylardan” kurtulmak ve hatta yalan söylemek, küfretmek, harama bakmak, faiz, dolandırıcılık ve benzeri gibi günahların herhangi bir izini ortadan kaldırmak için her türlü çabayı gösteriyor olacağız.

Çeşitli bakımlar ve paketler sunan pek çok güzellik uzmanı ve danışman ile birlikte her türlü ürünü güzellik sektöründe bulmamız mümkündür. Yüz ve vücut güzelliği için çok çeşitli sabunlar, jeller, losyonlar ve kremler (antiseptik sabun, gündüz kremi, gece kremi, besleyici krem, yenileyici krem, nemlendirici krem ve daha neler neler…) var. Bunlara mukabil, bizim de mânevî dünyamızda güzelleştirici “ürünler” bulmamız mümkündür.

Nasıl ki pek çok insan, cildini temizlemek için antiseptik sabunları ve jelleri kullanıyorsa bizler de samimi bir tövbe ve istiğfar ile mânevî kalplerimizi antiseptik sabunlar ve jeller ile yıkamışçasına canlandırmalıyız.

Aynı şekilde, gündüz, gece gibi farklı zamanlarımız ve her türlü durumlarımız için çeşitli mânevî “losyonlar” ve “kremler” bulmamız mümkündür: sabah ve akşam duaları, Zikrullah, Kur’an-ı Kerim Tilaveti, Salâvatlar, İşrak, Duha, Evvabin, Teheccüd namazları… Tüm bunlar, gündüzleri mânevî güzelliğimizi arttırırken geceleri ise bu güzelliğimizi yenilememize yardımcı olurlar.

Buna ilaveten, nasıl ki pek çok kadın ve pek çok erkek fiziksel güzelliğini arttırmak için her türlü kremi, makyaj malzemesini ve parfümü kullanıyorsa bizler de züht, cömertlik, affedicilik, hoşgörü, sabır ve diğer erdemleri mizacımız gereği “kullanarak” iç güzelliğimizi arttırmalıyız.

Dahası, nasıl ki pek çok insan güneşe maruz kalmanın zararlı etkilerine karşı koruma sağlayan “Güneş Yağı” ve “geniş spektrumlu UVA ve UVB koruması” sağladıkları belirtilen losyonlar ve kremler kullanıyorsa Allah-ü Teâlâ da bizlere “TAKVA” olarak adlandırılan “Geniş Spektrumlu bir Günah Koruyucusu” lütfetmiştir.

Takva, bizi günaha maruz kalmanın zararlı etkilerinden korur. Kullanımı basittir: günahlara karşı maksimum koruma için kalbinizin, vücudunuzun ve ruhunuzun üzerine bol bol uygulayın: yani hayatınızın her alanında Allah’tan korkun. Esasen takva, bizler için öyle bir “koruyucu”dur ki onsuz asla yapamayız.

Yazar: Şeyh Yunus Patel Saheb (rahmetullahi aleyh)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…