dini paylaşım alanı

-Allah için sevmek deyip duruyorsunuz! Mantıksız! Bir kızı mesela Allah için sevmek olabilir mi?
-Öncelikle, Mümin bir şeyi sevecekse sadece ve yalnızca Allah’ın lütfu olarak sevmesi meşrudur. Bunun dışındaki bütün sevme şekilleri Allah indinde gayri meşrudur. Allah için olmayan bütün sevgiler kulu Rabbinden uzaklaştırır. Sorunuza gelince, bir Müminin helal hedefi namahrem bir kızı sevmek olamaz. Bir mümin sadece evleneceği bir hayat arkadaşını bulup seçmeli ve tabii ki seçtiğini de Allah’ın lütfu olarak sevmelidir. Yoksa evlilik dışı sevmekler, flörtler günahtan başka ne bırakıyor geriye? Evlilik amacıyla sevmeye gelince, neden Allah için sevmek olmasın? Bir şeyi kimin isteklerine uygun yaşamak için seviyorsanız, onun için sevmiş olursunuz.
Allah sizin iffetli ve namuslu yaşamanızı ve eşinizi Allahtan emanet alıp ona saygılı davranmanızı; eşinizle içinde ilahi ahlaka tutunup Kur’an okuyacağınız ve erdemli çocuklar yetiştireceğiniz bir aile kurmanızı istemiyor mu?
Sırf eğlenmek için istiyorsanız tamam, o nefsanidir. Ama Allah’ın kurallarına göre yaşamak için istiyorsanız ve içindeki lezzetten dolayı Allah’a şükredecekseniz, o sevgi Allah için değilse ne için olacak? O kızı yaratan ve onu size nasip edecek olan Allahtan başkası mıdır?”

Muhammed Bozdağ
 
Şeytan insanları nasıl ele geçiriyor? Şeytanın hedefi insanı tamamen ele geçirip onu ebedi cehenneme düşürünce kadar onları günaha yönetir. Günahlara karşı koyamayan kesinlikle şeytanın eline düşmüş demektir... Peki nasıl düşüyoruz eline? Nasıl oluyor da haram şehvete, hırsızlığa, ahlaksızlığa karşı koyamaz hale geliyor insan? Şeytanın ona musallat olmasıyla diyor Kuran! Allah şeytanı düşman tutmamızı emrediyor! Yüreğinde şeytana karşı sert bir düşmanlık inşa etmeyenin kötü yola düşmaktankurtulması zordur.


M.bozdağ
 
Çok istediğim şey imtihanım mı olurmuş?
- “Bir şeyi çok istersen senin imtihanın olur.” dedi bir arkadaşım. Ama dinimizde duada ısrar etmemiz de isteniyor. Hayırlısı diyerek ısrar edebilir miyim?
-1-Yüce Yaradan’dan yalvararak ve ısrarla dilekte bulunmamız Allah’ın emridir.
2-İimtihanımız ise yaşadığımız her şeydir. Varlıkla yoklukla, darlıkla dirlikle imtihan oluruz, sabırlı ve şükürlü mü, hırslı nankör mü olduğumuz ortaya çıkar.
3-“Çok isteme!” derken kasıtları azimli yalvarmak değil, hırsla istemek olsa gerektir. Mümin çok istemeli ama hırsa kapılmamalıdır. Hırsın göstergesi istediği olmadığında üzüntü duymasıdır. Hırslı olmamız isteğimiz olmadığında Allah’a küsmemizden, kırılmamızdan veya üzülmemizden anlaşılır. Gerçek Mümin elinden geleni yapar ve elde ettiği sonuca da, “Rabbim’in takdirinde hayır vardır.” Düşüncesiyle ve teslimiyetiyle bakar. Hırs göstermemek, çabamızı zayi etmeyeceği konusunda Allah’a güvenmektir; takdirine razı olmaktır. “Neden kabul olmadı, ne kötülük ettim de Allah beni cezalandırdı. Allah bana acımıyor mu?” türünden fısıltılar kalbin şeytanın eline geçtiğini gösterir.
4-Kulun bir şeyi çok isterken, “Bunu lütfunla bana hayra çevir, hayra dönmeyecekse de kalbimi şerden uzaklaştır.” Diye dua etmesi en basiretlisidir. Allah dilerse hayırdan şer ve şerden hayır çıkar. Gaibi bilmiyoruz ve isteklerimizin sonucundan emin olamayız.
5-İnsan kendisiyle ilgili bildiği net hayırları tereddütsüz azimle isteyebilir. Allah’tan ilim, iffet, iyilik, iman, irfan, ahlak, cesaret, azim, zekâ, hafıza, sorumluluk, vefa ister. Çoluk çocuğunun hayırlı ve imanlı yaşamasını, Müminlerin esenliğe kavuşmasını diler. Ancak konu bilhassa maddi kazanım isteklerine geldiğinde sonucu bilemez: İlle de şununla evleneyim, şu ev benim olsun, şu sınavı kazanayım, şu kadar param olsun.” tarzında dileklerin sonu şer de olabilir. Allah çeşitli hikmetlerle nasip etmeyebilir. Bu durumlarda “ille de şu olsun.” diye diretmemeli, hayırlı olanı aramalıdır. Örneğin “hayırlı bir ailem olsun” duası, “ille de şununla olsun” duasından üstün ve basiretlidir.
6-Nihayet basiretli Mümin kapalı bir yolun ardından boşuna koşmaz. İsteklerini aklı yettiğince gerçekçi, akıllı, onurlu oluşturur. Örneğin “Nişanını bozsun benimle evlensin diye dua etmenin zalimce olduğunu hisseder; derhal geriye çekilir. Muhammed Bozdağ
 
Kötülüklerin kanser gibi yayıldığı bu çağda iyiliklere inananların boş işlerde oyalanmaya hakkı yoktur. Yeryüzünün maneviyatı süslü püslü oyunların içinde alev alev yanıyor. Ey gerçeği görenler! Zevklerinin ve kibirlerinin gözlerini kör ettiği kimseleri kabrin ardındaki kahırdan kurtulsunlar diye uyarmaya çalışıyor musunuz? Yoksa siz de mi dizilerin şehvetli keyfine kapıldınız. Süre daralıyor!


Muhammed Bozdağ
 
Ömrümüzü boş meşguliyetlerle tüketiyoruz. Dünyada tv izleme ortalaması günde üç saatin ve Türkiye’de dört saatin üzerindeymiş. Günde dört saat televizyon izlemeye üç saat de internet ve benzeri boş oyalanma eklense, eder yılda üç bin saat. Bu şekilde altmış yıl yaşayan insanın yirmi yılı uykuda, yirmi yılı da ekran karşısında geçmiş olmuyor mu? Ömrün üçte birini çalan ekran, karşılığında ne veriyor? Dünyaya veya ahırete dair boş, üzücü ve ümit kırıcı hayalden başka ne satıyor? Muhammed Bozdağ
 
-İnsanın huyu 25 yaşından sonra değişmez mi demişsiniz? Yalan, saçma! Seksen yaşında hidayete gelen kimseleri duymadınız mı?
–Dostum, hidayetten değil, kişilikten söz ederken söyledik onu. Hatta ahlak bile değil konu. Kişiliğimiz ve psikolojimiz beynimizin biyolojisinde yıllar içiresinde inşa oluyor. 25 yaşına kadar ana kurulum büyük ölçüde bitiyor. İçine kapanık mı, sosyal mi, konuşkan mı, suskun mu, görsel mi, işitsel mi her ne olacaksan oluyorsun. Ondan sonrası ahlak, dünya görüşü, bunlar başka şeyler.
Çelişkili yaşayan kişi belli bir kişilik geliştiremez, çok kişilikli olur. Kişiliğin gelişimine gelince... Belli yönde tekrarlanan tutarlı davranışlar alışkanlık halini alır ve alışkanlıklar beyinde ana nörotik yapılar halinde organize olur. Her alışkanlığın beyinde biyolojik/nörotik bir karşılığı vardır. Beyni kaldırıp yerine yenisini koyamadığımız sürece o beyinden o kişilik tekrarlanacaktır.
Tabii ki insan azimli çabalarla zayıf yönlerini alternatif yollarla denetim altına alabilir; ama bu yönlerini kökten yok edemez. Kırılan bir kemik yerine ne kadar sağlam kaynarsa, kazanılmış bir alışkanlıktan da ancak o kadar kurtulabiliriz.
Diyelim ki bir insan yalan söylemeye alışmıştır ve beyni o yönde bağlantılar geliştirmiştir. Bu eğilimini denetim altına alıp kendini dürüstlükte sınırlamayı öğrenebilir. Yine de bu zayıf damarına karşı ömür boyu dikkatli davranması gerekir. Huylar üzerinde böyle rötüşler, denetimler, düzeltmeler mümkündür, vakidir ve zaten imtihan ve cennete hazırlık için imtihanlarla eğitilme süreci budur.
Ancak insanın ana özellikleri denetim altına alınsa da değişmez. Mesela içine kapanık mı, sosyal mi, konuşkan mı? Beyin nasıl yapılanmışsa ana hatlarıyla öyle sürer.
Bunun istisnası beyin tahribatında ortaya çıkar: İlerleyen yıllarda beyin alkol, uyuşturucu, kafa travması, uzun süreli stres veya Alzheimer gibi nedenlerle tahrip olursa beyin sistemi bozulur. İnsan düşüncelerine ve duygularına hakim olamaz, öfkeli, telaşlı, takıntılı düşüncesiz veya sorumsuz bir tavır geliştirir ve böylece kişiliği değişmiş olur. Muhammed Bozdağ
 
Vaktini Allah’tan başkasının bilmediği kıyamet yaklaştıkça yaklaşıyor ve siz bu gerçek söze şaşıyorsunuz öyle mi? Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz ve gaflet içinde oyalanıyorsunuz. Haydi, (dönün!) Allah’a secde edin ve Allah’a kulluk edin! Necm 57-62
 
Yanlışı düzelteyim diye diye herkesle kavga etmeli mi?
-Yanlışı görünce tahammül edemiyorum; düzeltemeye çalışınca da kırıyorum, kırılıyorum ve kırdığım için de üzülüyorum. Dengeyi nasıl sağlamalıyım?
1- Müminin görevi yanlışı eliyle, diliyle düzeltmeye çalışması ve başaramazsa yanlışa tiksinti duymasıdır. Şu var ki kişi bilgisizliği nedeniyle bir doğruyu yanlış sanabilir. Temkin lazımdır. Bazı küçük yanlışları eleştirmenin ise benlik düzeyinde yaşayan insanları incitip yanlışa yaklaştıracağını düşünerek susabiliriz. Nefes kesici koku sürünmüş çıkmış topluma, kılığı kıyafeti rahatsız edici, farkında değil.
2-Bazen de büyüğe saygı gereği dilimizi tutmamız gerekir. Ayakları kokuyor diye babanızı, dişlerini fırçalamıyor diye annenizi eleştirebilir misiniz?
3- Bazen de kırmak ve kırılmak kaçınılmaz olur. Eşiniz salonda fosur fosur sigara içiyor ve ortalığı kirletip dağıtmayı önemsemiyorsa, babanız küfredip duruyorsa, iş arkadaşınız haddini aşan kırıcı sözler söyleyip duruyorsa, bir kadın çocuğunu acımasızca dövüyorsa nasıl eleştiremezsiniz? Maalesef bazen kırmak da kırılmak da kaçınılmazdır.
4-“Şu tutumunuzun şu nedenle yanlışlığına inanıyorum” eleştirisini almak geliştiricidir, güzeldir. Bir yanlışı gösteren teşekkürü hak eder. Ama genelde eleştiriler hakaret üslubuyla ve patavatsız çıkıyor ağızlardan ve eleştiriyi kabul edebildiğiniz halde, hakareti göğüsleyemiyorsunuz. Hepimiz insanız. Benim de başıma geliyor bazen.
5-Bazen de ne kadar edepli üslup kullansanız da dikkatsiz, dinlemekten veya anlamaktan aciz insanlar tarafından yanlış anlaşılıyorsunuz. Hayatin cilvesi. Böyle durumda yapılacak bir şey yok. insanların akılları arasında ahmaklıkla bilgelik kadar uçurum olduğu halde ortamda herkes bir gibi görünür. Anlayış kabiliyetlerini baştan kestiremediğiniz kişilere nasıl konuşacağınızı sağlıklı kestiremeyebilirsiniz. Bir de dünyanın kurtarıcısı değiliz. Kötülüklerin derdine düşüp kalbimizi kahredecek değiliz. Bize düşen ailemize hakim olmak, diğerlerine de gücümüz yettiğince tebliğ etmek, iyi örnek olmaktır.
6-Öyleyse bir kurtuluşumuz var. Egolu değil ihlaslı hareket edebilmek, hikmet ve basiretle davranabilmek için Allah’tan yardım dileyelim. Hakkın hatırını her şeyden üstün tutmayı başarabilirsek, üzsek de önemi yok, üzülsek de çabuk geçer.

Muhammed Bozdağ
 
Arkadaşımızdan aldığımız bir sırrı açıklayabilir miyiz?
-Bir arkadaşıma aile içi bir sorunuyla ilgili sırrını ısrar ederek söylettim. Kimseye söylemem konusunda benden söz alarak açıkladı. Ama sonra içimde tutamadım, bir çözüm bulunur düşüncesiyle söyledim. Öğrendi ve bana hakkını helal etmeyeceğini söylüyor. Vebal altında mıyım?
-Söylediğiniz sır ailede yaşanan, kocanın karısına işkence etmesi, kadının çocuğunu dövmesi gibi bir zulme dairse, herkesin görevi zulmü durdurmaktır. Zulmün sırrı olmaz. Hukuk önünde kimse gerçeği sır diye, yakınım diye gizleyemez. Zulme sessiz kalmak, sır diye saklamak, millete, vefaya, sorumluluğa ve ilahi emirlere karşı büyük ihanettir. Böyle bir sırrı açıklamışsanız içiniz rahat olsun, doğruyu yaptınız.
-Ancak sır aile içinde yaşanan kişisel günahlara, cinsel kusurlara, kendi içerisinde idare edilen yetersizliklere dairse, bunları yaşayan açıklamadıkça başkası açıklayamaz. Öylesi bir sırrı açıklamışsanız arkadaşınıza ihanet etmişsiniz demektir. Hakkını helal etmezse haklıdır. Tutamayacağımız sırrı almamamız gerekir.

Muhammed Bozdağ
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…