- 25 Mayıs 2013
- 14.054
- 20.845
- 598
DİLİN AFETLERİ KALBİ YARALAR
ABDULLAH TAHA ORHAN
İmam Gazzali Hazretleri din ilimlerini ve aslında bütünüyle bir İslam hayat pratiğini Kitap ve Sünnet’e uygun olarak ihya etmeye çalıştığı muhteşem eseri İhya-i Ulûmi’d-Din’in insanı helak eden kötü ahlakları ve kurtuluş çarelerini ele aldığı Kitabü’l-mühlikat başlıklı üçüncü cildinde müstakil bir bölüm ayırır dilin afetlerine. Bu cildin dördüncü kitabı olan Afatü’l-lisan bölümünde dilin insanı helake götüren yirmi hastalığından bahseder Gazzali Hazretleri. Kitabın içinde bu bölümün sıralaması da manidardır. Zira bir önceki bölüm şehvetlerin ele alındığı Kitabü kesri’ş-şehveteyn, bir sonraki bölüm ise öfke ve türevlerinin incelendiği Kitabü zemmi’-l gadab ve’l-hıkd ve’l-hased’dir. Buradan şunu ihsas eder okuyucuya, dilin afetleri aslında bir nevi şehvettir ve bu şehvet terbiye edilmezse insanın önce kendisine, sonra da haset, öfke ve kin gibi duygulara kapılarak çevresine zarar vermesine neden olur. Dilin asıl gayesi ve fıtratı hakkı söylemektir. Rahman suresinde buyurulduğu gibi Cenab-ı Hak önce Kur’an’ı, yarattığı insana emanet etmiş, ardından da insanoğluna bu Kur’an’daki hakikati ifade edebileceği bir beyan kabiliyeti vermiştir. Dilin bozulmamış fıtratı işte bu beyan üzeredir.
ABDULLAH TAHA ORHAN
İmam Gazzali Hazretleri din ilimlerini ve aslında bütünüyle bir İslam hayat pratiğini Kitap ve Sünnet’e uygun olarak ihya etmeye çalıştığı muhteşem eseri İhya-i Ulûmi’d-Din’in insanı helak eden kötü ahlakları ve kurtuluş çarelerini ele aldığı Kitabü’l-mühlikat başlıklı üçüncü cildinde müstakil bir bölüm ayırır dilin afetlerine. Bu cildin dördüncü kitabı olan Afatü’l-lisan bölümünde dilin insanı helake götüren yirmi hastalığından bahseder Gazzali Hazretleri. Kitabın içinde bu bölümün sıralaması da manidardır. Zira bir önceki bölüm şehvetlerin ele alındığı Kitabü kesri’ş-şehveteyn, bir sonraki bölüm ise öfke ve türevlerinin incelendiği Kitabü zemmi’-l gadab ve’l-hıkd ve’l-hased’dir. Buradan şunu ihsas eder okuyucuya, dilin afetleri aslında bir nevi şehvettir ve bu şehvet terbiye edilmezse insanın önce kendisine, sonra da haset, öfke ve kin gibi duygulara kapılarak çevresine zarar vermesine neden olur. Dilin asıl gayesi ve fıtratı hakkı söylemektir. Rahman suresinde buyurulduğu gibi Cenab-ı Hak önce Kur’an’ı, yarattığı insana emanet etmiş, ardından da insanoğluna bu Kur’an’daki hakikati ifade edebileceği bir beyan kabiliyeti vermiştir. Dilin bozulmamış fıtratı işte bu beyan üzeredir.