Durduğumuz yer

SevdaLinka

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
31 Temmuz 2013
10.529
3.625
Kardeşler arasında Yusuf (as) azınlıktaydı. Bünyamin hariç diğer 11 kardeş, Yusuf’u (as) kuyuya atıp ondan kurtulma hükmünü vermişti.

Oylama yapsalardı kuyuya atılma fikri oy çokluğuyla galip gelecekti. Yusuf’u (as) kıskanıyorlardı çünkü. Babası onu daha çok seviyordu. O hep doğru söylüyor, doğru davranıyor, Hakk’ın emirlerine daha çok dikkat ediyordu. Mümin ahlakıyla hareket ediyor, kendisinin olmayan hiçbir şeye bakmıyordu. Kardeşleri çoğunluk iradesiyle onun kuyuya atılmasına karar verdi.Ancak çoğunluk böyle karar verdi diye Yusuf’un kuyuya atılmasını o tarihten bugüne kadar kimse haklı bulmadı. ‘Ne yapalım Yusuf (as) kendisi hakkında verilen karara razı olmalıydı’ diyen kimse çıkmadı. Çünkü hak sayıya göre değil ağırlığa ve İlahi adalete göre hareket etmek demekti. Bizim referans aldığımız hiçbir öğreti, hiçbir değer, hiçbir anlayış çoğunluk kararlarının hırsızlığı, yalanı, iftirayı ve küfrü akladığını söylemiyor. Yani sen suçsuz bir adam öldürüyorsan o civardaki bütün ahali toplanıp ‘yok ya bir şey olmaz’ dese de, Hak karşısında katil olmaktan kurtulamıyorsun.

Biz dünya iktidarı için, ganimet ve zenginleşmek için yazıp çizmedik. Bizim, ‘kazanacağız ve dünyanın nimetlerine konacağız’ diye de hiçbir amacımız olmadı. Bizim hakkın sesi olmak diye bir derdimiz vardı. Dinin ve hukukun suç saydığı her şeyin karşısında olduk. Bizim hayata bakışımızı belirleyen kitabımız ve öğretilerimiz vardı. Bütün olaylara onun ölçüsüyle bakmaya çalıştık. Yazarken iftira atmadık, yalan söylemedik, küfür ve hakaret etmedik. Olaylara ve insanlara bakışımızı takım tutar gibi tarafgirliğimiz belirlemedi. Olayların zati gerçekliğine bakmaya çalıştık, iyiye iyi kötüye kötü deme gayretinde olduk. Yani bizim için ülkenin tamamı bir yöneticiyi desteklese, Bakara Sûresi hiçbir zaman Makara haline gelmeyecek. Herhangi bir kişinin devlet erkini kullanarak, hiçbir kitapta ve kanunda yazılmadık biçimde mal edinmesini hep yanlış bulmaya devam edeceğiz. Yalan ve iftira bizim için hiçbir zaman normalleşmeyecek. İlkelerimizi her şartta ve her dönemde koruyacağız. Hakkın hatırı her zaman her şeyden yüksek olacak.

Hukuk, yazılı metinlerin söylediğine göre davranır. Kanunlarda yazmayan herhangi bir güç ile kanunda yazılan suçları işlemesine rağmen birileri yargılanmıyorsa işte ona üstünlerin hukuku denir. AK Parti kuruluşundan 12 Haziran 2011 tarihine kadar yeni bir ülke, çağdaş ve demokratik bir hukuk sistemi vaat ediyordu. Üstünlerin değil, hukukun üstünlüğünü getireceğini söylüyordu. Kişisel hakların artırılacağını, devletin özel hayatlardan çekilip asli vazifesine döneceği bir yönetim getireceğini dillendiriyordu. İşin doğrusu bizi de ikna edici davranıyordu.

AK Parti başlangıçta bir ilke partisiydi. İnanç özgürlüğünü sağlamak, devlet tarafından toplumun belli kesimlerine karşı uyguladığı dışlayıcı tavrı engellemek amacıyla yola çıkmışlardı. Ama bugün bambaşka bir partiye doğru evrildiler ve bugün eski devlet anlayışından kalan yeri doldurmuş durumdalar. Ve bugün geldiğimiz noktada birçok yöneticisi hukukun kriminal olarak gördüğü fiillerle suçlanıyor.

30 Mart’ta kazandığı seçimle bütün her şeyi sıfırladığını düşünüyor AK Parti... Annelerinin karnından doğmuş kadar masum ve temiz hissediyorlar kendilerini. Yeryüzünde tek haklı onlar kaldı ve herkese hesap kesme modundalar.

Ama biz durduğumuz yerde duruyoruz. İyi ki hakkın, hukukun ve adaletin yanında yer aldık. Yusuf (as) nasıl olsa o kuyudan kurtulacak.

Mehmet Kamış/Zaman

Kaynak : Zaman Gazetesi (http://www.zaman.com.tr/mehmet-kamis/durdugumuz-yer_2208615.html)
 
Son düzenleme:
Nede güzel anlatmış , hakaret etmeden, küfür etmeden, aşşağılamadan.
Çok beğendim yazıyı.
 
Değişik ve kibar, saygılı bir yazım dili kullanılmış, düşüncesini kaleme alış şekli çok hoşuma gitti, eleştirisini yapmış bitmiş, keşke her gazeteci böyle yazabilse, hele bu aralar buna ihtiyacımız varken.
 
Değişik ve kibar, saygılı bir yazım dili kullanılmış, düşüncesini kaleme alış şekli çok hoşuma gitti, eleştirisini yapmış bitmiş, keşke her gazeteci böyle yazabilse, hele bu aralar buna ihtiyacımız varken.

Kesinlikle ablacım.:KK31:
 
73 görüntüleme var,yorum sayısı bir elin parmağını geçmemiş.:KK31:

Güzel bir yazı,okumanızı tavsiye ederim.
 
Çoğunlukla aynı fikirde olmanın haklı olmak anlamına gelmediğini çok güzel anlatmış. Yusuf aleyhisselam güzel bir örnek olmuş. :KK31:
 
Kardeşler arasında Yusuf (as) azınlıktaydı. Bünyamin hariç diğer 11 kardeş, Yusuf’u (as) kuyuya atıp ondan kurtulma hükmünü vermişti.

Oylama yapsalardı kuyuya atılma fikri oy çokluğuyla galip gelecekti. Yusuf’u (as) kıskanıyorlardı çünkü. Babası onu daha çok seviyordu. O hep doğru söylüyor, doğru davranıyor, Hakk’ın emirlerine daha çok dikkat ediyordu. Mümin ahlakıyla hareket ediyor, kendisinin olmayan hiçbir şeye bakmıyordu. Kardeşleri çoğunluk iradesiyle onun kuyuya atılmasına karar verdi.Ancak çoğunluk böyle karar verdi diye Yusuf’un kuyuya atılmasını o tarihten bugüne kadar kimse haklı bulmadı. ‘Ne yapalım Yusuf (as) kendisi hakkında verilen karara razı olmalıydı’ diyen kimse çıkmadı. Çünkü hak sayıya göre değil ağırlığa ve İlahi adalete göre hareket etmek demekti. Bizim referans aldığımız hiçbir öğreti, hiçbir değer, hiçbir anlayış çoğunluk kararlarının hırsızlığı, yalanı, iftirayı ve küfrü akladığını söylemiyor. Yani sen suçsuz bir adam öldürüyorsan o civardaki bütün ahali toplanıp ‘yok ya bir şey olmaz’ dese de, Hak karşısında katil olmaktan kurtulamıyorsun.

Biz dünya iktidarı için, ganimet ve zenginleşmek için yazıp çizmedik. Bizim, ‘kazanacağız ve dünyanın nimetlerine konacağız’ diye de hiçbir amacımız olmadı. Bizim hakkın sesi olmak diye bir derdimiz vardı. Dinin ve hukukun suç saydığı her şeyin karşısında olduk. Bizim hayata bakışımızı belirleyen kitabımız ve öğretilerimiz vardı. Bütün olaylara onun ölçüsüyle bakmaya çalıştık. Yazarken iftira atmadık, yalan söylemedik, küfür ve hakaret etmedik. Olaylara ve insanlara bakışımızı takım tutar gibi tarafgirliğimiz belirlemedi. Olayların zati gerçekliğine bakmaya çalıştık, iyiye iyi kötüye kötü deme gayretinde olduk. Yani bizim için ülkenin tamamı bir yöneticiyi desteklese, Bakara Sûresi hiçbir zaman Makara haline gelmeyecek. Herhangi bir kişinin devlet erkini kullanarak, hiçbir kitapta ve kanunda yazılmadık biçimde mal edinmesini hep yanlış bulmaya devam edeceğiz. Yalan ve iftira bizim için hiçbir zaman normalleşmeyecek. İlkelerimizi her şartta ve her dönemde koruyacağız. Hakkın hatırı her zaman her şeyden yüksek olacak.

Hukuk, yazılı metinlerin söylediğine göre davranır. Kanunlarda yazmayan herhangi bir güç ile kanunda yazılan suçları işlemesine rağmen birileri yargılanmıyorsa işte ona üstünlerin hukuku denir. AK Parti kuruluşundan 12 Haziran 2011 tarihine kadar yeni bir ülke, çağdaş ve demokratik bir hukuk sistemi vaat ediyordu. Üstünlerin değil, hukukun üstünlüğünü getireceğini söylüyordu. Kişisel hakların artırılacağını, devletin özel hayatlardan çekilip asli vazifesine döneceği bir yönetim getireceğini dillendiriyordu. İşin doğrusu bizi de ikna edici davranıyordu.

AK Parti başlangıçta bir ilke partisiydi. İnanç özgürlüğünü sağlamak, devlet tarafından toplumun belli kesimlerine karşı uyguladığı dışlayıcı tavrı engellemek amacıyla yola çıkmışlardı. Ama bugün bambaşka bir partiye doğru evrildiler ve bugün eski devlet anlayışından kalan yeri doldurmuş durumdalar. Ve bugün geldiğimiz noktada birçok yöneticisi hukukun kriminal olarak gördüğü fiillerle suçlanıyor.

30 Mart’ta kazandığı seçimle bütün her şeyi sıfırladığını düşünüyor AK Parti... Annelerinin karnından doğmuş kadar masum ve temiz hissediyorlar kendilerini. Yeryüzünde tek haklı onlar kaldı ve herkese hesap kesme modundalar.

Ama biz durduğumuz yerde duruyoruz. İyi ki hakkın, hukukun ve adaletin yanında yer aldık. Yusuf (as) nasıl olsa o kuyudan kurtulacak.

Mehmet Kamış/Zaman

Kaynak : Zaman Gazetesi (http://www.zaman.com.tr/mehmet-kamis/durdugumuz-yer_2208615.html)
O kadar naif olmuski yazi her hecesine kadar dogru
 
İnsanı sakinleştiren bir eleştiri yazısı. Keyifle okudum. Umarım böyle kalemler çoğalır. İlk cümleden itibaren yazının içine çekiyor insanı.
 
hz.yusufu kuyuya atanlar kardeşleriydi...tarih tekerrürden ibarettir.ben bunu anladım yazının ilk başında....nasıl güzel bi yazıdır...alay etmeden..hakeret etmeden yazı yazılabiliniyormuş demekki.
 
Yazarın dili ve üslubu gerçekten hoş böyle yazarlara ihtiyaç var bu ülkede bence.
Taraftır ya da tarafsızdır bu anlamda bir anlamı yotur bence.
Hz. Yusuf hikayesiyle Türkiyedeki son günlerdeki durumu da gözler önüne sermiş.
Kardeş kardeşi kör kuyulara atıyor.
 
Yusuf o kuyudan kurtuldu. Bir kervan onu alıp mısıra köle olarak satmak için götürdü. Orada az bır fıyatla onu Azîz "e sattılar. Azz"ın hanımı Yûsuf"a göz koydu. Onu kendısıyle beraber olmaya çagırdı. Yûsuf (a.s) bunu kabul etmeyınce, ona ıftıra edıp kocasına sıkayet ettı ve hapse attırdı. Yusufun neden hapse giridğinden şüphemiz mi var? Yusuf hapis yattı diye onu suçlu mu sandık yoksa? Yusuf yıllar sonra mısıra hükümdar oldu. Ve kardeşlerini bağışladı . Mısırda ki kendini hapse atanlara birlik olup Kardeşlerine savaş açmadı. Onlar bana iftira attı diye aynısını onlara yapmadı. Kimse Yusuf'a imrenmesin. Yusufluk kolay bişey değil. Yusuf olmak en küçük bir ayrılıkta kardeşini yolda bırakmak, seni zindana atanlarla aynı yolda yürümek değildir.
 
Çok güzel bir yazı daha üzerine denebilecek tek laf yok tarih tekerrürden ibaret derler ya aynen öyleymiş ama ne yazık ki şimdilerde anlatamıyoruz çoğunluğun her zaman haklı olabileceğini ya da onlar haklıysa bizimde onlar kadar haklı olduğumuzu. Biz çoğunluğunuz siz susun, biz çoğunluğuz siz konuşmayın, oh çatlayın, patlayın, kudurun, bu ülkede gidin vs.. Oysa bir tek kişi bile kendi inandığı doğruların izinden gidiyorsa kimse neden sen buna inanıyorsun nede biz çoğunluğa uymadın deyip aforoz edemez herkesin kendi doğruları kendine. Doğru yolu göstermek, neden diye sormak isteyebilir ama çoğunluğun onu hiçe saymasını da hoş göremez. Her neyse kelimeler çok güzel naif kimseyi kırmadan incitmeden yazılmış tebrikler..
 
X