Günaydın arkadaşlar,
Dün örneklerden bahsedeceğimi söylemiştim. Aralarından düşündükçe "vay be" diyeceklerimden birisini paylaşacağım.
Bende 30dan sonra tıp merakı çıktı aslında anestezi tam olarak. Bana uyutmak, uyandırmak ya da uyutulmak/uyandırılmak muazzam büyüleyici geliyor, doktorluğunda değilim bu saatten sonra ama anestezi teknikerliği varmış 2 yıllık, anestezi doktorlarının yanında ya da küçük kurumlarda doktorsuz işlemler yapabilen minnoş uyutucular :) neyse bir gece bu aşkım depreşti gene, eşime dedim ben 2 yıllık okuyacağım bu bölümü, öss'ye gireceğim. Tabii "öss" bile 50 kez isim değiştirmiş, sınav sistemi değişmiş vs vs. Ve ben yabancı dil okuduğumdan bu bölüme fenden giriliyormuş, epey çalışmak, imkansızı başarmak falan lazım. Neyse aldım ajandamı önüme dedim devleti kaZanamam ama özel üniversitelerin puanı düşük olanını bir ihtimal kazanırım. Ücretleri, puanları neymiş bakayım.
Bakarken bir tanesi çok cazip geldi, kampüsü falan da yeni, nasıl güzel, ücretini de yarım gün çalışarak öyle böyle karşılayabilirim, yeri de uzak değil çok, ba-yıl-dım. 360 derece içinde gezinti yapabiliyordum netten, böyle içim kıpır kıpır tek tek sınıfları gezdim, kafeteryalarına kadar inceleyip "işte burası sınıfım olacak, burada kahve içeceğim, burada şunu yapacağım" falan deyip adeta hayalimi yaşadım. Baktım çok geç olmuş saat sabah incelemeye devam ederim diye üniversite sayfasını açık bırakıp yattım, yattığımda da eşime " görürsün orası benim üniversitem olacak" dedim, hayalini kura kura uyudum. Ertesi sabah 9da telefonum çaldı.
"X hanım, ben sizi x üniversitesinden arıyorum" diye. "Yok artık " dedim içimden, rüya gibi dün gece yarısı baktığım üniversite!!
"Yarın 11de görüşmeye gelebilir misiniz?" Dedi telefondaki ses, "sebep?" Diye saçma sapan bir soruyla cevap verdim çünkü şoktaydım resmen.
Okutman kadrosunda acil değişiklikler olmuş, kadroyu yeniliyorlarmış ve benim de cvme ulaşmışlar, bazı sınavlar, mükakatlar için ben de çağrılmışım hem de başvuru bile yapmadan!
Uzatmayayım daha fazla, 1 hafta sonra üniversitenin kadrosunda hocaydım. Ve "burası benim sınıfım" dediğim sınıflar benim oldu, kafeteryalarında kahvemi de içtim, sohbetler de ettim. Aneztezi okuyamadım belki ama öğrenci okuttum :)
Benim kendi örneğimden çıkardığım en büyük ders; o heyecanı, kıpırdamayı, için içine sığamamasını yaşamak bence sır. Hani vibrasyonu yükseltmek. Para parayı çeker derler ya, olumlu ruh hali ya da mutluluk mutluluğu çekiyor işte! Biz genelde mutsuzsak hayatımızda bir şeyler eksikse bu işlere sarıyoruz. Ve malesef bir şey beceremiyoruz çünkü modumuz zaten düşük, mutsuzuz.
İşimde mutlu değilim, "lanet olsun müdüre" deyip gözlerimi kapatıp yeni bir iş hayal ediyorum, içimde lanet duygusu varken, kafam dolu ve bunalımdayken nasıl yeni bir işi çekebilirim ki kendime? Çekemiyorum da tabii.
Benim 7 günlük egzersiz öncesi nacizane tavsiyem; ilk sayfaya ya da boş bir kağıda sizi bu hayatta bugüne kadar elinizi ayağınızı titretecek kadar, kalbinizi eritecek kadar mutlu eden 10 anı yazın. Onları yazarken tek tek o güne gidin, o mutluluğu tekrar tekrar yaşayın. Bu 7 günlük egzersiz için ya da her hangi bir şeyi çekmek için ilk yapacağınız iş o listesini yaptığınız sizi mutlu eden anıyı düşünmek ve modunuzu yükseltmek olsun, ne zaman çok çok mutlu ve şükür dolu olursanız o zaman elde etme gücünüz bana göre daha da yüksek olacaktır.
(Zaman buldukça başka hikayelerimi de paylaşmak isterim, bana başarı hikayeleri çok gaz verirdi, umut olurdu, modumu yukarı çekerdi, belki birilerine enerji olarak gider umudundayım. Hepimizin hikayeleri ve paylaşımları çok kıymetli, iyi ki var bu sayfa ve iyi ki varsınız )