Eski Dostlar Buyrun Topiğime :)

Brokoli yemek için beş neden
1 - Brokoli mide sağlığını destekliyor. Yapılan bir çalışmanın sonucunda araştırmacılar sulforafan açısından zengin brokoli tüketiminin ülserin birincil nedeni olan helikobakter pilori enfeksiyonunu önleyebileceği sonucuna vardılar.
2 - Cilt için brokoli tüketmeye devam edin. Brokoli içindeki Sulforafan aynı zamanda güneşten zarar görmüş cildin onarılmasında da yardımcı oluyor. Bu da brokoli tüketiminin cilt kanseri riskini azaltabileceği anlamına geliyor. Bunlara ek olarak brokoli kalp hastalığı riskini önemli derecede azaltan az sayıda meyve-sebzeden biri.
3 - Katarakt önleyici olduğu düşünülüyor. Haftada iki kereden fazla brokoli yiyen kişilerde katarakt riskinin ayda birden az tüketenlere göre yüzde 23 daha düşük olduğu görüldü.
4 - C vitamini ve kalsiyum içeriği çok iyi. Pişmiş 250 gram brokoli içerdiği 74 miligram kalsiyum ve 123 miligram C vitamini nedeniyle kemikleri güçlendirmek açısından da faydalı. ıçerdiği C vitamini ve ayrıca 1359 mikrogram beta karoten ve az miktarda çinko ve selenyum sayesinde bağışıklık sistemini de güçlendiriyor.
5 - Hamileler özellikle tercih etmeli. Özellikle hamileyseniz mutlaka brokoli yiyin. 250 miligram brokoli, 94 mikrogram folik asit sağlıyor. Folik asit olmazsa fetüsün sinir sistemi hücreleri gerektiği şekilde bölünmüyor ve problem ortaya çıkıyor.
 
arı sütü nedir ?
Madameli - Arı Sütümadameli.com - Arı Sütü arı sütü 6-12 günlük işçi arıların ana arıyı ve genç larvaları beslemek için yutak üstü salgı bezlerinden salgıladıkları beyaz krem renginde ve tereyağı kıvamında protein,vitamin,mineral maddeler ve iz elementler bakımından oldukça zengin bir besin maddesidir. .



Arısütünün içinde kuvvetli Radyoaktif ve Manyetik enerji olduğu görülmüştür

Yapılan incelemelerde Arısütünün besleyici olmasından başka çeşitli hastalıklara da iyileştirici niteliği olduğuna dair bulgular bulunmuştur.

Etkileri bilinen fakat belirlenemeyen bu maddeler arı sütünün olağanüstü etkilerini meydana getirmektedir. arı sütü kalp rahatsızlıklarından kansere kadar bir çok hastalıkta vücudu güçlendirmek,bağışıklık sistemini uyarmak amacıyla kullanılmaktadır. Özellikle yoğun antibiyotik kullanan radyoterapi ve kemoterapi olan hastalarda muhtemel karaciğer ve böbrek zararlarını önlemekte karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını korumaktadır.

arı sütünün tüketilmesi ve faydaları
arı sütü bal ile tüketilebileceği gibi saf olarak sabahları aç karnına, kahvaltıdan en az yarım saat önce ve dil altından eğilimi yoluyla tüketilmesinin daha doğru bir yaklaşım olduğu ortaya konulmuştur. Normal şartlara ortalama doz yetişkinler için 0,5g , hastalık ve rahatsızlık hallerinde 1 g olarak önerilmektedir. Çocuklarda ise yaşa ve doktor tavsiyesine göre yetişkinler için belirtilen dozun yarısı ile ¼ 'i önerilir. Piyasada bal-polen-arı sütü karışımları bulunmaktadır. Bu tür karışımların, 1Kg bal, 30-50 g arı sütü ile 100-150 g polen şeklinde olması tavsiye edilir

arı sütü'nün etkileriarı sütü ağız yoluyla alındığında;
Stimulant - Fiziksel performansı artırıcı, hafızayı güçlendirici, zeka açıcı, kendine güveni artırıcı etkileri
Genel olarak sağlıkta ve metabolizmada düzelme
ıştah artırıcı
Doku ve cildi yenileyici, güzelleştirici
Seks gücünde artış, yumurta ve sperma üretiminde artış
Viral hastalıklara karşı direnç
Tansiyonu düzenleme
Kansızlığı (anemi) giderme
Damar tıkanıklarına karşı olumlu etki
Kolestrolü düzenleme

arı sütünün topikal olarak kullanımı
Deriyi gerdirme, yenileme ve canlılık
Epitel hücrelerini geliştirme ve uyarma
Kırışıklığı giderme
Derinin yağ sekresyonunu düzenleme
Antibiyotik aktivite
Escherichia coli, Salmonella, Proteus, Bacillus subtilis ve Staphylococcus aureus (Lavie, 1968; Yatsunami and Echigo, 1985).
Micrococcus pyrogens karşı penisilinin etkisinin % 25 ini göstermiştir. (Blum et al., 1959).
Antiviral aktivite (Derivici and Petrescu, 1965)

arı sütünün etkili olduğu rahatsızlıklar
1.Akne (Sivilce)
2.
Dermatit (isilik)
3.
Sedef hastalığı
4.
Fluid retention (Su toplaması)
5.
Alerjiler
6.
Anjin
7.
Astım
8.
Bronşit
9.
Soğuk algınlığı
10. (isteksizlik, iştahsızlık)
11. Arteriosclerosis (Damar sertliği)
12. (Eklem yangısı, Romatizma)
13. Siyatik
14. Anemi (kansızlık)
15. ılaç düzensizliği
16. (salgı bezlerinin yaptığı ateş)
17. Böbrek rahatsızlıkları
18. Yüksek ve düşük tansiyon
19. ınce bağırsak ülseri
20. Gastroenterit (ishal)
21. Hepatit (Karaciger iltahabı)
22. Yüksek ve düşük şeker hastalığı
23. Adet sancıları
24. Adet öncesi depresyon
25. Doğum ve doğum öncesi depresyon
26. Hamilelik sabah yorgunluğu
27. Menopoz
28. Yüksek aktiflik
29. Impotence (ıktidarsızlık)
30. Sistit
31. (Zihinsel ve fiziksel özürlülük)
32.(Beyin iltihabı)
33. (doku kalınlaşması)
34. Stres
35. Depresyon
36. Stroke (travma, darbe)
37. Egzama
38. Kanser
39. AIDS
40. Lösemi



06-06-2008, 05:37 PM #2 (permalink)
Nehir
Evin Hanımı




Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 4.602
Tecrübe Puanı: 10


--------------------------------------------------------------------------------

Arı sütünün olağanüstü faydaları dünya bilim adamlarınca onaylanmıştır. Arı sütünün dünyadaki tüm besinlerden, bitkilerden, ilaçlardan, gıdalardan, vitaminlerden, otlardan vs. ayıran en büyük özelliği; Her yaş insan vücudunda tepeden tırnağa vücuttaki bütün hücreleri yeniler, besler, onarır, tamir eder, geliştirir, metabolizma dengesi kurar, tüm hastalıkları yok eder, doğal, işlenmemiş vitamin verir, yaşlanma hızını keser, beyin-beden-direnç gücünü yüksek oranda arttırır En önemli unsur ise arı sütünün extra 1.kalitede, tahlilinden olumlu sonuç alınmış, %100 saf, bilimsel sistemde üretilen ve dozajına uygun kullanılan Arısütü olmasıdır.

arı sütü yazısı..

arı sütü 6-12 günlük işçi arıların kafalarındaki çene altı (mandibular) ve hipofarenks bezlerinden salgılanan, besin değeri ve biyolojik aktivitesi çok yüksek değerli bir üründür. arı sütü kovan içerisindeki genç larvaların ve kraliçe arının beslenmesi için kullanılır. ışçi arılarla kraliçe arı arasında genetik olarak bir fark yoktur.

Larvaların beslenmesine bağlı olarak bunlar ya işçi arı veya kraliçe arı olurlar. Tüm larvalar ilk 3 gün arı sütü ile beslenirler. 3.günden sonra eğer larvalar bal ve polen ile beslenirse işçi arı, arı sütü ile beslenirse kraliçe arı olurlar.

Kovanda sadece kraliçe arılar, hayatı boyunca arı sütü ile beslenir. Larva döneminde arı sütü ile beslenen kraliçe arılar gelişmesini daha erken tamamlayarak 16 günde ergin hale gelirler. 3. günden sonra bal ve polenle beslenen işçi arılar ise gelişmesini 21 günde tamamlarlar. Kraliçe arılar işçi arılara oranla çok daha iri ve dayanıklıdır. Kraliçe arıların üreme organları mükemmel bir şekilde gelişmiştir, işçi arılarınki gelişmemiştir. Genç ve sağlıklı bir ana arı bir günde 1500-2000 yumurta yumurtlayabilir ve bir günde yumurtladığı yumurtaların ağırlığı kendi ağırlığına eşittir. Hayatı boyunca arı sütü ile beslenen kraliçe arılar 3-4 yıl yaşayabilirler fakat bal ve polenle beslenen işçi arılar sadece 5-6 hafta yaşayabilirler. Kraliçe arı ile diğer işçi arılar arasındaki farklılıklar bu özel diyetten (arı sütü) kaynaklanmaktadır.

Kraliçe arının hayatını inceleyen ve arı sütü'nün özelliklerini öğrenen insanlar bu ürünün insan sağlığı ve beslenmesindeki önemini keşfetmişler ve arı sütü tüketimi hızla artmaya başlamıştır. arı sütü içerisindeki 10-hydroxy-decenoic asit doğal bir antibiyotik olup bakterilerin virüslerin ve fungusların çoğalmasını önlemektedir. ışçi arıların, bazı hastalıkları olmasına rağmen arı sütü ile beslenen kraliçe arılar hastalanmazlar ve 3-4 yıl süre ile yaşamlarını sürdürürler.

Laboratuarlarda yapılan analizler sonucunda bu gizemli besinin içinde proteinler, şekerler, serbest esansiyel amino asitler ve yağ asitlerinin olduğu görülmüştür. ıçinde yoğunca B vitamini, mineraller, iz elementler ve antioksidan maddelerin olduğu belirlenmiştir. Günümüzde teknolojinin çok ileri bir düzeye ulaşmasına rağmen arı sütü içerisinde % 3.5 oranında bilinmeyen maddeler bulunmaktadır. Bu bilinmeyen maddeler metabolizmayı düzenlemekte, vücudun direncini ve bağışık sistemini güçlendirmekte, hücre yenilenmesini sağlamaktadır. Bu özellikleri nedeniyle arı sütü kalp rahatsızlıklarından kansere kadar bir çok hastalıkta vücudu güçlendirmek, bağışıklık sistemini uyarmak amacıyla kullanılmaktadır. Özellikle yoğun antibiyotik kullanan, radyoterapi ve kemoterapi alan hastalarda bu alınan zararlı maddelerin karaciğer ve böbreklere zarar vermesini önlemekte, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını korumaktadır.

Arı sütünün bu özellikleri nedeniyle her yıl tüketimi artmakta Japonya, Çin, ABD ve bir çok Avrupa ülkesinde sağlıklı insanlar dahi genç ve zinde kalabilmek, sağlıklı yaşayabilmek, hastalıklara karşı dirençlerini arttırmak amacıyla her gün arı sütü tüketmektedir. arı sütü safken dondurulmuş olarak saklanmalıdır. Ancak arı sütü üretimi ve tüketimi fazla olan ülkelerde toz haline getirilmiş, bozulmadan çok uzun süre saklanabilen tablet veya kapsül halinde hapları da pazarlanmaktadır.Her gün yüz binlerce insan besleyici ve bünyeyi güçlendirici bu doğal ilaçları kullanmaktadır.
 
ELMA
Madameli - En sağlıklı 60 besin maddesi‏madameli.com - En sağlıklı 60 besin maddesi‏ Pektin, Bioflanovoid, C vitamini
Kolesterol düzeyini düşürüyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
ENGıNAR
Cynarin, bol miktarda B ve C vitamini
Kan şekerini düzenliyor. C vitamini kalbi güçlendiriyor.
AVOKADO
Doymamış yağ asidi
Kalp ve kan dolaşımı için birebir. Kansere karşı koruyucu
MUZ
Potasyum, B6 vitamini, Serotonin, Magnezyum
Rahatlatıyor ve uyumaya yardımcı oluyor.
FASULYE
Demir, Kalsiyum, B ve C vitamini, Protein
Kan ve hücre yapımına yardımcı oluyor.
BROKOLı
Magnezyum, A ve C vitamini, Potasyum
Kansere karşı koruyor, kasları güçlendiriyor.
ESMER BUĞDAY
Lysin, Lezithin
Beyni ve sinirleri besliyor, öğrenmeyi güçlendiriyor.
MANTAR
Sodyum, Potasyum, Kalsiyum, Magnezyum
Kasları güçlendiriyor, saç ve tırnakları besliyor.
ACI MARUL
Yaşamsal önem taşıyan maddeler, Eser element, Potasyum, Fosfor
Yağ metabolizmasını düzenliyor, felç riskine karşı koruyor.
BEZELYE
Bitkisel protein, Magnezyum
Kolesterol düzeyini düşürüyor, bğırsak kanser riskni azaltıyor.
ÇıLEK
C vitamini, Kalsiyum, Potasyum
Bağışıklık sistemini güçlendiriyor, metabolizmayı harekete geçiriyor.
REZENE
C vitamini, Uçucu yağlar, Demir, Potasyum, Kalsiyum
Öksürüğü önlüyor, vücuda oksijen alımını artırıyor.
KÜMES HAYVANLARI
Protein, Potasyum, Magnezyum, B vitamini, Çinko
Baş ağrısı sorununa karşı etkili, stresten arındırıyor.
GREYFURT
Folikasit, C vitamini
Kan basıncını azaltır, kan yapımını artırır.
YULAF
Karbonhidrat, Demir, Magnezyum, B vitamini
Enerji sağlıyor, kas kramplarını önlüyor, idrar söktürüyor.
KUŞBURNU
Likopen, C ve E vitamini, Demir
Soğuk algınlığı ve gribe karşı önleyici etkiye sahip.
RıNGA BALIĞI
Omega3 yağ asidi, Sodyum, Potasyum
Damar sertliğini ve yüksek tansiyonu önlüyor.
AHUDUDU
C vitamini, Potasyum, Kalsiyum, Demir, Folikasit
Virüs ve bakterilere karşı koruyor, tümör oluşumuna engel oluyor.
MÜRVER
Potasyum, B1 vitamini, C vitamini
Terleten ve öksürüğü azaltan etkiye sahip. Kabızlığa iyi geliyor.
YOĞURT
Kalsiyum, Riboflavin, B12 vitamini
Bağırsak kanserine karşı bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
FRENK ÜZÜMÜ
C vitamini, Niasin, Kalsiyum
Sinir ve bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlıyor.
PEYNıR
Protein, Sodyum, Potasyum, Kalsiyum
Kemikleri güçlendiriyor, sinirleri koruyor.
HAVUÇ
A vitamini, Selenyum
Sperm üretimini sağlıyor, vücudu enfeksiyonlara karşı koruyor.
PATATES
Mieraller, C vitamini, Bitkisel Protein, Potasyum
Kansere karşı koruyucu, vücudu toksinlerden arındırıyor.
KEFıR
Asit laktik, Asit laktik bakterileri
Bağırsak enfeksiyonuna, kabızlığa ve gaza iyi geliyor.
KıVı
C vitamini, Karotionid, Flavonoid
Zayıflatıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
SARIMSAK
Quercetin, Ajoene ve Allisin
Kansere karşı bağışıklık sistemini güçlendiriyor.



06-06-2008, 09:08 PM #2 (permalink)
Nehir
Evin Hanımı




Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 4.602
Tecrübe Puanı: 10


--------------------------------------------------------------------------------

SOM BALIĞI
Omega3 yağ asidi ve D vitamini
Kemikleri güçlendiriyor, meme kanseri riskini azaltıyor.
PIRASA
Allisin, Çinko, Manganez, Selenyum
Kan basıncını düşürüyor, kalbi ve damarları güçlendiriyor.
MERCıMEK
Çinko ve Aminoasit
Yorgunluğu gideriyor, strese karşı etkili
MISIR
Çinko, Magnezyum ve B vitamini
Stresle savaşıyor, bağırsak kanserini önlüyor.
USKUMRU
Omega3 yağ asidi, D, B6-B12 vitaminleri ve ıyot
Kan basıncını düşürüyor, moral yükselten etkiye sahip
MANGO
A ve B vitamini, Çinko
Cinsel enerjiyi yükseltiyor,orgazm yeteneğini artırıyor.
DENıZ BıTKıLERı
Omega3 yağ asidi, Pantothenik asit
Kolesterol düzeyini düşürüyor, kalp krizi riskini azaltıyor.
SıYAH TURP
C vitamini, Kalsiyum, Potasyum, Demir
Bağışıklık sistemini ve kan dolaşımını güçlendiriyor.
KAVUN
Mahnezyum, Potasyum ve Kalsiyum
Vücuttaki su düzeyini ayarlıyor, idrar oluşumunu artırıyor.
SÜT
Kalsiyum, D, A ve B2 vitaminleri
Kemik oluşumunu teşvik ediyor, bağırsak kanserine karşı koruyor.
PEYNıR SUYU
Sodyum, Potasyum, Kalsiyum, Laktik asit bakterileri
Sindirim sistemi şikayetleri ve mide yanmasına karşı iyi geliyor.
CEVıZ, FISTIK, FINDIK
B ve E vitamini, Çinko, Demir
Sakinleştiriyor, uyumayı sağlıyor, stresi azaltıyor.
ZEYTıNYAĞI
Doymamış yağ asidi, E vitamini
Kötü huylu kolesterol düzeyini düşürüyor, hücreleri koruyor
PORTAKAL
B ve C vitamini, Potasyum, Kalsiyum, Selenyum
Vücuttaki fazla suyun atılmasını sağlıyor.
PAPAYA
Karotinoid, Enzimler, C vitamini
Kalp hastalıklarını önlüyor, stresi azaltıyor
YEŞıL-KIRMIZI BıBER
Capsaicin, A ve C vitamini, Çinko
Baş ağrısı ve migrene karşı koruyucu etkiye sahip
ERıK
Potasyum, Demir, B vitamini
Vücuttaki fazla suyun atılmasını sağlıyor, enerji veriyor.
KIRILMAMIŞ PıRıNÇ
Protein, Potasyum, Kalsiyum, Magnezyum
Mide anması ve gaza karşı etkili. Vücuttaki fazla suyu atıyor.
RAVENT
Magnezyum, Manganez, Kalsiyum, B vitamini
Sağlıklı kemiklerin oluşumuna katkıda bulunuyor.
DANA ETı
Demir, Protein ve Potasyum
Soğuk algınlığı, öksürük ve gribe karşı iyileştirci etkiye sahip.
LAHANA TURŞUSU
Laktik asit bakterileri ve B12 vitamini
Tümör oluşumunu önlüyor.
KEREVıZ
Potasyum, Sodyum, Kalsiyum, Magnezyum
Kabızlık, mide ve bağırsak sorunlarına karşı etkili.
SHIITAKE MANTARI
Lentinan, D vitamini
Bağışıklık sistemini güçlendiriyor, kanser oluşumunu engelliyor.
SOYA
Yağ, E vitamini ve Protein
E vitamini hücreleri koruyor, kanser riskini azaltıyor.
ISPANAK
A vitamini, Folik asit, Magnezyum, E vitamini, Manganez
Sinirleri güçlendiriyor. Özellikle hamilelikte tavsiye ediliyor.
TOFU
Protein, Potasyum, Kalsiyum, Magnezyum
Metabolizmayı uyarıyor. Kemik yoğunluğu için önemli.
DOMATES
Likopen, Folikasit, Tyrosin
Likopen kansere karşı koruyor, folikasit hücre yapımını uyarıyor.
TON BALIĞI
Omega3 yağ asidi, D vitamini, Potasyum, ıyot
Kolesterol düzeyini düşürüyor, sinir hücrelerini koruyor.
KABA ÖĞÜTÜLMÜŞ ÇAVDAR
Magnezyum, Karbonhidrat, B vitamini
Enerji sağlıyor, stresi azaltıyor.
KABA ÖĞÜTÜLMÜŞ BUĞDAY
B vitamini, Demir ve Magnezyum
Bacak kaslarındaki krampları yok ediyor. Uyku süresini azaltıyor.
 
Gençlik kaynağı üzüm suyu:Üzüm suyu, içerdiği zengin vitamin ve mineraller nedeniyle vücudun günlük ihtiyacını karşılayabilecek özelliktedir. Üzüm suyunda bol miktarda A ve C vitaminleri, mineraller, demir ve potasyum var. Antioksidan özellikli olduğu için cildin yaşlanmasını da geciktirir. Kan yapıcı özelliğinin yanı sıra romatizma ve mafsal ağrılarına iyi gelen üzüm suyu, kalp sistemini düzenleyip bedensel ve zihinsel yorgunlukları giderir.
Madameli - Hangı Meyve Suyu Neye ıyı Gelıyor?madameli.com - Hangı Meyve Suyu Neye ıyı Gelıyor?
Ayrıca içerdiği diyet lifleri sayesinde bağırsakları yumuşatıcı ve idrar söktürücü özelliğiyle organizmayı toksinlerden arındırır.

Kansere karşı portakal suyu: C vitamini ve folik asit sayesinde soğuk algınlığına karşı korur, öksürüğü azaltır.

Bağışıklık sistemini güçlendirerek bizleri soğuk algınlığı ve gripten koruyan meyvelerin başında portakal geliyor. ıçerdiği C vitamini ve folik asit sayesinde öksürüğü azaltır. Portakal suyundaki bir antioksidan olan bioflavin damarları ve kılcal damarları güçlendirerek kalbin zarar görmesini engeller. Portakal suyunda bulunan yüksek miktardaki potasyum tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur, aynı zamanda cildin kuruyup kırışıklıkların oluşmasını da önler. Ayrıca, içerdiği vitaminler ve antioksidanlar sayesinde portakal, kanın pıhtılaşmasını, mide ve pankreas kanserini önler ve ezik ve çürüklerin daha çabuk iyileşmesini sağlar.

Ateş düşürücü vişne suyu: Ateşli hastalıklara karşı güçlü bir silah olan vişnede A vitamini ve potasyum bulunur. Ateşi düşürüp susuzluğu gideren vişne suyu, ateşli hastalıklardan sonra kanı temizlemeye de yardımcı olur. Vücutta biriken fazla suyun dışarı atılmasını, mide ve karaciğerin düzenli olarak çalışmasını sağlar. Ayrıca, ishali keser, idrar söktürücü özelliği vardır.

Huzur kaynağı kayısı suyu: A, B3 (Niasin) vitamini, kalsiyum, magnezyum, potasyum ve fosfor sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir kansızlığa iyi gelir, kan yapımına yardımcı olur ve sinirleri gevşetip uyku getirir. ıçerdiği kalsiyum ve magnezyum sayesinde kemik erimesine karşı faydalıdır. Lifli bir meyve olduğundan bağırsakları korur ve pekliğe iyi gelir. Kayısıda bulunan betakaroten ise kanserin, özellikle akciğer kanserinin, kalp hastalıklarının ve kataraktın önlenmesine yardımcıdır.

Tansiyon düşüren elma suyu: Elma, bağışıklık sistemini güçlendirici özelliği olan B3 (Niasin) ve E vitamini, potasyum ve bol miktarda pektin içerir. Kan şekerini kontrol altında tutan elma suyu baş ağrısına da iyi gelir. Ayrıca böbrekleri temizler ve kolesterolü düşürür. Bağırsak parazitlerinin dökülmesini sağlar, bedensel ve zihinsel yorgunlukların giderilmesinde ise etkin rol oynar. Ayrıca romatizma, gut ve mide rahatsızlıklarının (gastrit, ülser) panzehiridir. Elma suyunun içindeki bitki besinleri, kalp ve akciğer kanseri rahatsızlıklarına yakalanma riskini azaltır. Damar sertliğini önler, kan basıncını düşürerek tansiyonun yükselmesine engel olur.

Uykusuzluğa karşı şeftali suyu: Şeftali, içerdiği A, B3 (Niasin) ve C vitaminleriyle, folik asit, betakaroten, potasyum ile gribe karşı vücudun savunma mekanizmasını güçlendirir. Vücutta A vitamini oluşturan temel madde olan betakaroten, şeftalide çok miktarda bulunur. Antioksidan özelliğiyle toksinlerin vücuda vereceği zararları önler. Uykusuzluğu giderir. Hazmı kolaylaştıran şeftali aynı zamanda böbreklerin ve safra kesesinin düzenli çalışmasını sağlar ve iyi bir idrar sökücüdür.

Nar suyu: Kolesterol ve şekeri dengeleyerek kalp sağlığını koruyor. Kanser hücrelerinin gelişmesini de engelliyor. Ayrıca, ishali kesmeye, bağırsaklardaki parazitleri düşürmeye de etkili. Nar suyunun idrar söktürücü ve kan yapıcı özelliği de bulunuyor.

alıntı
 
Son zamanlarda sıkça rastlar olduğumuz probiyotik mikroorganizma katkılı ürünler ve etkileri merak konusu olmuştur. Bu sebeple probiyotik gıdalarla ilgili genel, zaman zaman da özele giren bilgiler vermek uygun olacaktır.

"Probiyotik" Yunanca'da "yaşam için" anlamına gelen ve uzun yıllardan beri çeşitli şekillerde kullanılan bir kelimedir. Roy Fuller tarafından geçtiğimiz yıl "Biologist" dergisinde çıkan bir makaleye göre kelimeyi tanımlayacak olursak;

Bağırsak florasını etkileyerek ya da immün sistemin durumunu modifiye ederek,yararlı etkiler oluşturmak için insanlar yada hayvanlar tarafından (evet hayvanlar için de kullanılmakta özellikle kuşlarda)tüketilen canlı mikroorganizma preperasyonudur.

Probiyotik mikroorganizmalar Lactobacillus spp., Bifidobacterium spp., Enterococcus spp. gibi seçilmiş Laktik asit bakterilerini içerir. Bunların 3 ana özellikleri vardır:

* ınsan menşeyli olma
* Bağırsak hücrelerinde tutunabilme
* Gastrointestinal sistemde canlılığını sürdürebilme

Probiyotikler gıdaya, özellikle fermente gıdalara sonradan ilave edilirler. Örneğin yoğurt tek başına probiyotik bir gıda değildir.

Probiyotik mikroorganizmaları n bazı hastalık ve semptomlar üzerinde yararlı etkileri kesin bir şekilde ortaya konmuş iken diğer bazı rahatsızlıklar üzerindeki etkileri konusundaki çalışmalar da sürmektedir.

Etkileri kanıtlanmış ve mekanizması açıklanmış olanlar:
* ıshalin hafifletilmesi
* Laktoz sindiriminin düzeltilmesi
* ıdrar atımının düzeltilmesi
* Bağışıklık sisteminin uyarılması (immün modülasyon)
* Candida enfeksiyonları

Etkileri bilinen ancak mekanizması açıklanamayanlar:
* Kabızlık
* Karaciğer rahatsızlıkları
* Üriner sistem enfeksiyonları
* Ağız ve diş sağlığı rahatsızlıkları ve önlenmesi

Etkisi kanıtlanmaya çalışılanlar:
* Kan kolesterol seviyesinin kontrol altına alınması
* Alerjik şikayetlerin azaltılması
* Ülseratif kolit
* Crohn hastalığı
* Kolon kanseri riskinin azaltılması

Biz bu makalede probiyotiklerin kalp-damar hastalıkları üzerine etkilerini inceleyeceğiz.

Bilindiği gibi kalp-damar hastalıkları ölümlere ve kalıcı sakatlıklara yol açan hastalıklardır. Gelişmiş ülkelerde ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almakta olup, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon ve şişmanlık gibi sorunların aşılması ile bu ölümlerin önlenebileceği veya geciktirilebileceğ i bilinmektedir.

Kanda kolesterolü taşıyan iki lipoprotein kalp-damar hastalıkları açısından özellikle önemlidir. Bu lipoproteinler düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) ve yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) olarak adlandırılmaktadı r. Kanda kolesterol ve LDL-kolesterolü n yüksek olması, hasta için risktir ve kolesterol yüksekliği de bir kardiyovasküler risk faktörüdür. HDL-kolesterolü n düşük olması da bir risktir. Bu riske sahip hastalarda kalp krizi, felç, damar tıkanması, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların ortaya çıkma olasılığı da fazladır.

Son yıllarda probiyotik alımının kandaki kolesterol düzeyine ve dolayısıyla kalp-damar hastalıkları üzerine olan yararlı etkileri ümit verici çalışmaların ışığında sürmektedir.

1974 yılında yayınlanan bir makalede fermente süt tüketiminin kolesterol düşürücü etkisi olduğunun bildirilmesinden sonra probiyotik bakterilerin bu konudaki etkileri incelenmeye başlanmış, ilk olarak bilimsel bir çalışma sonucunda farelerin ve domuzların serum kolesterol seviyelerini düşürdüğü belirlenmiştir. (Bu çalışmada Lactobacillus acidophilus ve Enterococcus faecium suşları kullanılmıştır)

Benzer şekilde yapılan çalışmada belli miktarda (en az 106 düzeyinde) L.acidophilus ve E.faecium kültürleri dışındaki probiyotiklerdeki kolesterol düşürücü etkiler incelenmektedir.

Probiyotiklerin serum kolesterol seviyesini düşürme mekanizması tam olarak bilinmemekle beraber konu ile ilgili son muhtemel mekanizma, probiyotiklerin safra tuzlarını hidrolize ederek kolesterol seviyesine etki ettiği hipotezidir. Sonuçta etki tek bir mekanizmaya bağlı değildir. Bu konuda çalışmalar hala devam etmektedir.

Yapılan piyasa araştırmalarında halen dünyada Bifidobacteri türleri ve L.acidophilus ile üretilen 90'dan fazla gıda maddesi olduğu, bunun 50'den fazlasının süt orijinli olup, önemli bir kısmının Japonya'da pazarlandığı tespit edilmiştir.

Sonuç olarak probiyotik bakterilerin yararları gıda içerisindeki miktarına, kullanım süresine, doz aşımına, kişinin kilo ve vücut özelliklerine göre de değişim gösterdiği göz önünde bulundurularak ve etki süresinin ve şiddetinin bahsettiğimiz kriterlere göre değişebileceği düşünülerek probiyotik katkılı gıdaların sağlık alanında büyük bir başlık olduğu ve sağlık için kullanılabileceğ i söylenebilir.

KAYNAKLAR
Dr.Oğuz Gürsoy, Prof.Dr.Özer Kınık Akademik Gıda Dergisi, Ege Üni.Ziraat Fak.Süt.Tekn. Böl. Bornova Prof.Dr.Erdem Yeşilada Sabah Gazetesi Trends in Food Science and Technology Fuller,R. What is a Probiotic? Biologist 2004 Fukushima M. ve Ark. Nutrition Annual Review Nutrition
 
Diyetlerine yağsız yoğurt ekleyenler yüzde 22 daha fazla kilo kaybediyor. Göbekteki yağların yüzde 81'i de yoğurtla eriyor.
Madameli - Yoğurt yağ yakıyormadameli.com - Yoğurt yağ yakıyor
Göbeğini hızla eritmek isteyenler, bol bol yağsız yoğurt yesin! ABD'de yapılan bir araştırmada, düşük kalorili rejimlerine yoğurt seçeneğini ekleyen ve günde üç öğün yağsız yoğurt yiyen aşırı kiloluların, yoğurtsuz bir diyet uygulayanlara oranla yüzde 22 daha fazla kilo verdikleri ve yüzde 61 daha fazla yağ yaktıkları tespit edildi. Yoğurt yiyenlerin ayrıca, karın bölgelerinde yüzde 81 daha fazla yağ yaktıkları ortaya çıktı.

Tennessee Üniversitesi' ndeki araştırmaya katılanlardan Dr. Michael Zemel, yoğurt yiyenlerin hem ortalama yedi kilo olan zayıflama seviyesinden daha fazla inceldiklerini hem de kaslarını diğerlerinden iki kat fazla koruduklarını belirtti.

Dr. Zemel, kas kütlesini korumanın diyet yapanlarda önemli bir konu olduğunu belirterek, "Önemli olan yağ yakmak, kas değil. Kaslar kalori yakmaya yardımcı oluyor, ancak kilo verirken kas kütlesi de kaybediliyor. Buna en iyi çözüm, kalsiyum ve protein ağırlıklı bir diyet, yani yoğurt" diye konuştu. Araştırma Uluslararası Obezite Dergisi'nin nisan sayısında yayımlanacak.

Bu arada Japonya'da yapılan araştırmalar da, yoğurdun nefes kokusunu giderdiğini, diş taşı ve diş eti iltihaplarını doğal yollardan önlediğini ortaya koydu. Altı hafta boyunca günde bir porsiyon yoğurt yiyenlerin yüzde 80'inde, nefes kokusuna yol açan hidrojen sülfit düzeyi azaldı.
 
Zayıflamak uğruna zamanınızın önemli bir kısmını spor yapmaya ayırıyorsunuz ama bir türlü kilo vermeyi başaramıyorsunuz. Üstüne üstlük bir de kilo alıyorsunuz. Peki siz nerede yanlış yapıyorsunuz?
Madameli - Sporla kilo vermenin kurallarımadameli.com - Sporla kilo vermenin kuralları
Vücuttaki yağ oranının kilodan daha önemli olduğu bilimsel araştırmalarla kanıtlandı. 50 kilo civarında ideal ölçüye sahip biri olabilirsiniz ama yağ oranınız kötüyse bu, sağlıklı olduğunuz anlamına gelmiyor. Esas kriter bu.
Düzenli spor yapmaya başladıktan sonra kilom her geçen ay bir bir arttı diyenler sekiz haftada iki kilo aldığını söyleyenler olabiliyor. Spora başlarken de zayıflamak gibi bir niyeti olmayanlar bile spor salonunda geçirdikleri her günün yağ olarak geri döndüğünü görünce hayrete düşüyor.
Tabii dehşet içinde spor hocalarına bunun nedeni soruluyor ve aslında spor yaptığımız sırada beslenme düzenimize de aynı oranda dikkat etmezsek vücudumuzdaki yağ kas dengesini bozarak kilo alabileceğimiz ortaya çıkıyor.
Spora başlamadan bir buçuk saat önce ya da spor sonrası çok ağır yemek yememek gerekiyor. Ama tabii bu konu çok daha fazla derinliğe sahip. Yapılan sporun çeşidine göre alınması gereken karbonhidrat ve protein oranları bile değişiyor.
Spor yapanlar neden kilo alıyor? Nerede yanlış yapıyorlar?
Spor salonlarında spor yapanların bir bölümünün genellikle kilo aldığını ya da vermeye çalışanlara veremediğini gözlemliyorum. Kilo vermeyi başaran da var ama sporu çok bilinçli yapmak gerekiyor. Burada en önemli noktalardan birisi zamanlama. Kilo alanların önemli bir bölümü çalışan kişiler.
Bu kişiler şöyle bir düzende spor yapıyorlar: Akşam işten çıktıktan sonra spora gidiyorlar ve genellikle bir şey yememiş oluyorlar. Benim kriterlerime göre sporun süresinin 60 dakikayı geçmemesi gerekir ama piyasanın en üst düzey klüplerinde dahi çok bilinçsiz spor programlarının yazıldığını biliyorum. Spor salonlarında üç saate varan kalışlar oluyor. Akşam eve dönüş saati 21:30, 22:00″yi buluyor. 21:30′da eve döndüğünüz zaman ağzınıza attığınız en masum yiyecek bile muhtemelen yağlanma demek.
Tabii ki uyku saati de yaklaşmış oluyor, bu da yağlanma demek. Bir de spordan önce gelen uzun açlık dönemini göz önünde bulundurmalıyız: öğlen 13:00-14:00 gibi yemek yemiş ve ara öğünü atlamış bir kişiden bahsediyorsak, akşamın geç saatlerine kadar bir şey yemediğini düşünebiliriz. Sonra çok fazla yiyor, işte bu da yağlanma demek. Şimdi bütün bunları yan yana koyduğunuzda bu sistemde spor yapan kişiler genellikle kilo veremezler; tam tersine ya yağlanırlar ya ila akşam eve döndüklerinde yedikleri yemeğin niteliğine ve niceliğine bağlı olarak kilo alırlar. Sporun kilo almakla başka bir bağlantısı olamaz. Onun dışında özellikle erkeklerin kas geliştirme adına çok yüksek oranda protein yüklediklerini görüyoruz. Çok fazla protein alırsanız da kilo almayı durdurursunuz. Belki kas miktarında artış olabilir ama kilo veremezsiniz.
Bir de tabii spor öncesi ve sonrası atıştırmalar oluyor. Buna da çok sık rastlıyoruz, insanlar spora gidiyoruz diye psikolojik bir rahatlık hissediyorlar. Ve spordan sonra bir ödüllendirme mekanizması yaratıyorlar kendilerine. Çok düzenli, çok kaliteli spor yapan insanların spor sonrası çikolatalı pastalarla, keklerle araba beklediğine şahit oldum. Böyle bir şey yok. Spor, bir ödül almak için yapılmamalı. Belki daha fit olmak, belki daha az yağ oranına sahip olmak ya da daha sağlıklı olmak için spor yapıyoruz. Eğer bunları gözden kaçırırsanız vücut bunu affetmez, direkt cezayı keser. Bu da yağlanmak, kilo almak ya da kilo verememek demek.
Tabii bu belli bir vadede spor konusunda motivasyonu düşüren bir faktör. Yani söyle bir mantık geliştirebilirsiniz: “Ben üç aydır spora gidiyorum, hiç kilo veremedim ya da en ufak bir incelme olmadı. Bu, bana yaramıyor.” Bu da sporu bırakmanıza sebep olabilir. Benim gözlemlerim kendi gittiğim spor salonunda da, çevremde de bu yönde.
Spor yapan bir insanın beslenme düzeni nasıl olmalı?
Spor yaparken hem karbonhidratı ve sebze türevlerini, hem de protein türevlerini çok dengede almak gerekiyor. Bu da kişisel bir dengedir. Yani kabaca söylersek haftanın 14 öğünün en azından beş tanesini protein almaya ayırmalısınız. Eğer spora geç gidilecekse mutlaka işten çıkmadan önce yemek yemek gerekir. Yemeği sporun en azından bir-bir buçuk saat öncesine çekmek şart. Makul bir saatte spora gidiyorsanız öğlen yemeğinden sonra mutlaka karbonhidrat içeren bir ara öğün almalısınız. Tercihen bir dilim kepekli ekmekle biraz peynir ya da kepekli grisini alternatif olabilir.
Yağ oranını yakmak için mutlaka enerji içeren besinler almak gereklidir. Yağ oranını yakmak için mutlaka enerji almalısınız. Eğer bu şekilde beslenemiyorsanız bunun en son çaresi meyvedir. Eğer asıl amacınız zayıflamak ise benim tavsiyem sabah aç karnına kardiyo yapmanız olacak. Bu konuda hâlâ spor ve beslenme otoriteleri tartışmalı. Hala hiç bir kongrede bunun cevabı verilemedi ama benim tespitim bu yönde. Sabah aç karnına erken saatte kardiyo yapanlar daha fazla yağ yakıyor. Hemen arkasından kahvaltı yapmak şartıyla elbette…
__________________
 
Yavaş Metabolizma Kilo Aldırır
Madameli - Yavaş Metabolizma Kilo Aldırırmadameli.com - Yavaş Metabolizma Kilo Aldırır Yavaş metabolizmalı kişiler daha kolay kilo alır. Metabolizmayı hızlandırmak için düzenli olarak egzersiz yapmak ve kas dokusunu artırmak şart...
Yavaş metabolizmalı kişiler daha kolay kilo alır. Metabolizmayı hızlandırmak için düzenli olarak egzersiz yapmak ve kas dokusunu artırmak şart.
Metabolizma, vücudun temel fonksiyonlarını devam ettirebilmek için bir Günde ihtiyacı olan minimum enerji miktarıdır. Dinlenme anında vücudun kalori harcama hızına bakılarak ölçülür ve kişiden kişiye değişiklik gösterir. yemek yeme, uyuma, temizlenme ve benzeri faaliyetler sırasında vücudumuz devamlı kalori yakar.
Metabolizma vücut bileşimleri tarafından etkilenmektedir. Bu bileşimler, vücuttaki kas ve yağ dokularının birbirine oranıdır. Kaslar, vücutta yağlardan daha fazla kalori kullanır.
Kaslı bir vücuda sahip kişilerin, daha az vücut yağına sahip oldukları için, daha hızlı metabolizmaları vardır. örneğin aynı boy ve kiloda olan iki kişiyi ele alalım. Bunlardan düzenli olarak aerobik yapan, vücut geliştirme sporuyla ilgilenen, fitness ve benzeri aletli programları uygulayan kişinin vücut yağ oranı daha düşüktür. Diğeri ise hiçbir sportif aktivite yapmadığı için, vücut yağ oranı diğer kişiye oranla daha düşüktür, dolayısıyla metabolizma hızı da yavaştır.
Başka bir deyişle, birinci kişinin vücut fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için, ikinci kişiden daha fazla kalori harcaması gerekmektedir.
Metabolizma hızının kilo alıp vermede önemli etkisi var. Bazal metabolizma hızınız ne kadar düşükse, kilolu olma ihtimaliniz de o kadar yüksektir. Eğer hızlıysa şanslısınızdır, vücudunuz enerji sağlamak için daha hızlı kalori yakıyor demektir. Eğer yavaşsa çok fazla kalori almamalısınız, ihtiyacınızdan fazlası yağ olarak depolanacaktır.
Kiloluysanız ilk işiniz metabolizmanızı hızlandırmak olmalı. Bunu yapmak için de kas dokusunu artırmanız gerekli. Kas dokunuz ne kadar fazlaysa metabolizmanız da o kadar hızlanır, ince kalma şansınız artar.
40 yaşından sonra kas dokusu azalmaya başlar. Bu nedenle düzenli egzersizle metabolizmayı hızlandırmak ve vücut fonksiyonlarının daha mükemmel olmasını sağlamak Sağlıklı yaşam için bir koşuldur.
Yavaş bir metabolizmaya sahip olduğunuzda üşüme, kuru bir cilt, yavaş nabız, düşük tansiyon ve peklik gibi birçok rahatsızlığı da kabullenmiş olmaktasınız.
Metabolizma hızınızın artması için Protein ağırlıklı bir diyet etkili olacaktır. özellikle süt ürünlerinde bulunan konjuge linoleik Asit vücutta kas dokusunu artırdığı için metabolizmayı da yüzde 10 oranında hızlandırıcı özelliğe sahiptir.
Acı soslu bir yemek yedikten sonra yaklaşık iki-üç Saat içinde de metabolizma hızının yüzde 50 oranında artması mümkündür. Bu etki acının kalp basıncını artırmasından kaynaklanır. Kafein içeren içecekler de Adrenalin seviyesini ve beraberinde kalp basıncını artırarak metabolizmayı hızlandırır. Yeşil çay ise kalp basıncını artırmadan metabolizmayı hızlandırır.
Eğer iyot eksikliğine bağlı tiroitle ilgili bir probleminiz varsa tiroksin Hormonu senteziniz de düşük olacaktır. Bu da metabolizmanızın düşmesine neden olur; bu durumda iyot seviyenizi artıracak deniz mahsulleri ve süt diyetinizde yer almalıdır.
 
Enerjinin yavaş ve dengeli şekilde vücutta kullanılmasını sağlayarak uzun süre dinç ve tok hissetmemizi sağlayan tam tahıllıların, obezite tedavisinden daha birçok şeye faydası var.
Madameli - Sağlıklı bir kahvaltı seçimi içinmadameli.com - Sağlıklı bir kahvaltı seçimi için
Güne dengeli bir kahvaltı ile başlamak için kompleks karbonhidrat, protein, lif, vitamin ve mineral bakımından zengin ve az yağlı besinleri tercih etmemiz gerekir. Tam tahıllı kahvaltılık gevrekler, zengin ve dengeli içerikleriyle bu ihtiyaçlarımızın tümüne cevap verir.
Ayrıca:
• ıçerdikleri kompleks karbonhidratlar ve lif ile kan şekerindeki dalgalanmaları önlemeye yardımcı olur.
• Enerjinin yavaş ve dengeli şekilde vücutta kullanılmasını sağlayarak uzun süre dinç ve tok hissetmemizi sağlar.
• Zamanı çok kısıtlı olanlarımız için bile son derece pratik, sağlıklı ve içerik bakımından ideal bir kahvaltı sunar.
• Ülkemizde oldukça az olan süt tüketimini destekleyerek sütün tüm faydalarından yararlanmamızı sağlar.
Peki Tam Tahıl Nedir?
Buğday, pirinç, mısır, çavdar ve yulaf gibi tahıl taneleri ve bunlardan yapılan ürünleri içeren tahıl grubu gıdalar, Türk toplumunun temel besin grubudur. Dünyadaki insanların üçte biri buğdayı, dörtte biri ise pirinci kullanırlar.
Tam taneli tahıl; tahılın özü, kabuk dediğimiz kepeği ve tahılı sarıp onu besleneyen bir doku olan endospermden oluşur. Bir tahıl; %2.5 oranında öz, %14.5 oranında kepek ve %83 oranında da endospermden oluşur. Bu bileşenlerin içinde B vitaminleri, mineraller ve posa bulunur.
Genellikle tahıllar, tüketime hazır hale getirilirken çeşitli işlemlere tabi tutulurlar. Tahılların işlenmesi, onları esmerden beyaza çevirir ancak besin değerlerini de azaltır. Tahıllar işlenmesi vitamin, mineral, lif ve sağlığa faydalı fitokimyasallarda yüksek oranlarda kayıplar oluşmasına neden olur.
Tam Tahıl ve Rafine Tahılların Bileşimindeki Farklılıklar
Tahıllar değirmenlerde öğütülerek kullandığımız un haline gelir. Ancak bu rafinasyon işlemleri sırasında tahıllar içeriğini büyük ölçüde kaybeder. Bu ve buna benzer işlemlere tabi tutulan tahıllara “rafine tahıllar” diyoruz.
Örneğin; buğdayın rafinasyon işlemi sırasında, buğdaydaki kepeğin büyük bir kısmı ve kepeğin özü ayrılır. Bu durumda buğdayın içindeki sağlık için son derece yararlı olan diyet posası, vitaminler, mineraller ve daha birçok şey kayba uğrar. Bu yüzden rafine edilmiş tahıllarda, tam tahıllardan daha fazla nişasta bulunur.
Tam Tahıl Unu ve Ürünlerinin Yararları
Tam tahıllardan yapılan besinler, tahılın özü ve kepeği birbirinden ayrılmadığı için vitaminler, mineraller ve diyet posası yönünden zengindir.
Tam tahıl ürünlerinin kalori değerleri daha düşüktür.
Tam tahıllı ürünler posa içeriği bakımından oldukça zengindir. Posa içeriği yüksek olan besinlerin tüketimi bağırsak hareketlerinin düzgün olmasını sağlar. Beslenme-hastalık ilişkisi ile yazılmış pek çok rapor ve makalede kronik hastalıklarda besin öğelerinin rolü araştırılmış ve besinlerin, özellikle tam tahılların içerdikleri posanın sağlığa yararlı etkileri olduğu belirlenmiştir.
Tam Tahılların Hastalıklar Üzerindeki Etkisi
Şeker hastalığılı riskini azaltır
Tam tahıllar posa bakımından oldukça zengindir. Tam tahıllarda bulunan çözünebilir posa, karbonhidratların emilimini ve sindirimini yavaşlatarak vücudumuzun insülin ihtiyacını azaltır.
Yine tam tahıllarda bulunan çözünemez posa sayesinde besinlerin bağırsaklardan geçiş süresini kısalır, karbonhidratların emilimi için yeterli zaman yaratır. Yani, posa alımı arttıkça, şeker hastalığı bir diğer adıyla diyabet riski azalır. Yapılan çalışmalarda tam tahıl tüketiminin, kanda sürekli yüksek düzeyde şeker (glikoz) olduğunda meydana gelen bir hastalık olan tip 2 diyabet riskini azalttığı bulunmuştur.
Kalbe ve damarlara dosttur
Yapılan araştırmalarda tam buğday ekmeği, çavdar ürünleri ve tam tahıllı kahvaltılık tüketiminin kalp ve damar hastalıkları riskini azalttığı belirlenmiştir*. ıngiliz vejetaryenleri üzerinde yapılan bir çalışmada, tam tahıllı ekmek tüketimi ile kalp damar hastalıklarından ölüm oranının azaldığı belirlenmiştir*
Kanserle savaşır
Yapılan araştırmalar sonucunda tam tahıl tüketiminin kanserden koruyucu etkileri de bulunmuştur. Tam tahıllı ekmek veya makarna, elenmemiş undan yapılmış ekmek veya kahverengi ekmek tüketenlerde kolon-rektum kanserleri, mide kanserleri gibi sindirim sistemi kanserleri ile endometriyum ve pankreas kanserlerinin daha az görüldüğü bildirilmiştir.
Obezitenin tedavisinde etkilidir
Obezite tedavisinde bol miktarda posa alınması gerekir. Posalı besinler, çok çiğnemeyi gerektirir. Bu yüzden yemek yeme zamanını uzatır; midedeki sindirimi ve midenin boşalma hızını yavaşlatarak, tokluk hissini artırırlar. Tam tahıllı ürünler, özellikle insülin direnci olan obezite hastalarında, içerdikleri posa nedeniyle tokluk hissi sağlayarak, insülin duyarlılığını attırır ve kilo kaybında önemli rol oynarlar.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…