34 yaşında evlendim. Ben de senin gibi çevremden çok fazla evlilik baskısı görüyordum. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini çok iyi anlıyorum. Hatta tavsiye edilen iki kişiyle bile görüştüm ama içime hiç sinmedi. Sırf evlenmiş olmak için evlenmek istemiyordum. Gerekirse bekar kalırım diyordum.
O dönemde sadece kendimi geliştirmeye odaklandım; işim, İngilizce kursu, tenis kursu derken kimseyi dinlemedim. Çünkü bu benim hayatımdı.
2020 yılının son ayında Spotify’da Adil Yıldırım’ın bir podcastine denk geldim: “Ruh Eşi İçin Mektup.”
Bir A4 kâğıdına, karşı taraftan beklentilerini madde madde kurşun kalemle yaz, tarih at, imzala ve sakla diyordu. Ben de aynen yaptım. Arkalı önlü tüm beklentilerimi yazdım: anlayışlı olsun, işi iyi olsun, bir enstrüman çalsın…
Ve 2021 yazında eşimle tanıştım. Kağıtta yazdığım her şeye sahipti. İnanamadım. Gitar çalıyor, beste yapıyor, sahneye çıkıyor gibi… Herkes “evlenemez” diyordu ama söz, nişan, bekarlığa veda, nikah, kına, düğün… Hepsini dört dörtlük yaptım. Herkese de güzel bir cevap oldu.
Şimdi evliyim, 3 yıllık. Bu kez de çocuk baskısı başladı. Tüp bebek sürecindeyim. İnsanlar baskı yapmayı hiç bırakmıyor yani.
Demek istediğim şu:
Baskı hiç bitmiyor. O yüzden kimseyi dinleme. Bu senin hayatın, senin duyguların, senin düşüncelerin. Yaşın da çok genç.
Yılın son ayındayız; istersen sen de kendi beklentilerini yazabilirsin. Adil Yıldırım’ın podcastlerine bir göz at istersen. Bana çok iyi gelmişti. Herşey gönlünce olur inşallah
