Eyvallah !!!

HayatSultan

Guru
Kayıtlı Üye
16 Şubat 2011
7.724
35
358
Tebrizli Şems anlatır;

İkindi vakti öncesi abdest almak için avluya çıkan şeyh, dervişin tekinden bir ibrik su ister.Derviş getirir.Yere çömelmiş abdest almaya başlayan şeyh, bir yandan da bahçedeki dervişleri gözlemek için sağa sola bakmakla meşguldür. Su döken derviş bakar ki; şeyh elini yıkarken bazı yerleri kurudur;içinden,

-Bir de bize mürşit olacak, doğru dürüst abdest almayı bile beceremiyor diye geçirir. Bakışları alaycı ve suizancıdır.Şeyh kafasını dervişe doğru kaldırır, dervişin bakışlarını yakalar, aklından geçenleri okur.

-Evlat, sen bize yaramazsın.Akşama kalmadan dergahımızı terk et der.

Derviş bin pişmandır ama nafile kovulmuştur artık.Ne ailesi ne de gidecek bir yeri vardır.Deli divane dağ tepe yürür.Yorulmuştur artık.Havada kararmıştır.Yolda bir çoban görür.Allah misafirine verecek ekmeğin var mı deyince, çoban buyur eder ve dervişten olanı biteni dinler.Çoban bu duruma üzülür ve

-şu karşıdaki dağın ardında bir şehir var.Oraya git.İsmi Eyvallah şehridir.Ne alırsan al eyvallah dedikten sonra, ücretsiz bedavadır orda, der.

-nasıl yani para pul istemiyorlar mı?

-eyvallah diyene her şey bedava.

-yalnız Eyvallah şehrinin üç kuralı var.Bunları ihlal edersen şehirden atılırsın.

-nedir bu kurallar?

-bir; kulun işine karışmayacaksın.

-iki; Allahın işine karışmayacaksın.

-üç; asla yalan konuşmayacaksın.

Kolaymış, der derviş, biz bunları dergahta zaten yapıyorduk.

Sabah çekine çekine şehre girer.Önce hamama gider, yıkanır kasaya yanaşır, eyvallah der,sağ elini sol göğsüne koyarak,kasa başındaki hamamcı, eyvallah diye karşılık verir.

-borcum ne diye sorar?

-eyvallah dedinya kardeş, borcun yok der hamamcı.

Derviş sevinir, iyiki dergahtan kovulmuşum, bu şehirde padişahlar gibi yaşarım der.Aradan bir ay geçer, ben bir aile kurmak istiyorum der,derlerki ; eyvallah de, yarın köle pazarı var, orada her milletten güzel kadınlar var, istediğini seç, evlen.

Derviş denileni yapar, evlenir.Aradan bir hafta geçer, çarşıda dolanıyordur, karşıdan biri genç diğeri yaşlı iki bayan gelmektedir.Genç olanın saçları açık, diğer kadın çarşaflıdır.

-şuna bak diye bağırır; örtünmesi gereken açık, örtünse de olur örtünmese de olur yaşlı kadın çarşaflı.Niye böyle açıksın sen diye sorar genç kadına.

-imdaat, zaptiye..zaptiyeler gelir;

-nevardı?

-bu adam kulun işine karıştı.

Derviş karakola götürülür ve on dayak atılır.Acısından çok, kulun hatasını uyardığı için şikayet edilmesine içerlemiştir.Karakolun dış avlusuna çıkar ellerini açar, yüksek sesle;

-Allahım bu nasıl iş?Kullarını uyardım, dayak yedim, ey Rabbim bu nasıl iş derken, sesler duyulur yine

-zaptiyee zaptiye..gelen zaptiyeler;

-ne oldu?

Şu derviş Allahın işine karıştı, tekrar karakol, tekrar dayak, bu sefer adamakıllı canı yanmaktadır, doğru evine gider, yatağa uzanır.Bu sırada kapı çalınır, arkadaşları gelmiştir, derviş karısına, ev de olmadığımı söyle der.

-zaptiyee zaptiye..

-ne vardı?

-eşim yalan konuşmamı istiyor, yalan söylüyor..

Derviş zaptiyelerce şehirden kovulur.Üstü başı toz toprak içindedir, uzaklaşırken şehre doğru bakar.

-eyvallahın ayarını bilmeyen benim gibi eyvah eyvah diye inler..

"Başkalarına güvenenler, herkesin içten olmadığını göreceklerdir; ancak kendileri içten kalırlar. Başkalarından kuşkulananlar,herkesin kendilerine ihanet etmediğini göreceklerdir ancak kendilerine hep ihanet içinde olacaklardır..

Kaynak; Aşkın Gözyaşları; Tebrizli Şems..Sinan Yağmur
 
haydi arkadaşlar bildiğimiz güzel anlamlı hikayeleri paylaşalım mı ???
 
Son düzenleme:
ŞEMS-İ TEBRİZİYE ÜÇ SUAL
ŞEMS-İ TEBRİZİ (Rahmetullahi Aleyh)

Üç suale, tek cevap


Bir gurup felsefeci, gelerek Tebriziye,

Dediler: (Birkaç sual sormaya geldik size.)


O sırada Şemseddin Tebrizi hazretleri,

Ders için, toplamıştı cümle talebeleri.


Ve elinde bir kerpiç bulunurdu o ara.

Kerpiçle teyemmümü öğretirdi onlara.


İşte tam bu sırada, geldi felsefeciler.

Üç sual sormak için, müsade istediler.


Onlara, (Peki sorun!) buyurunca Tebrizi,

Konuşmaya başladı içlerinden birisi.


Dedi ki: (Allah vardır, görünmez diyorsunuz.

Görünmeyen şeye mi siz inanıyorsunuz?)


Ve dedi: (İkincisi şu ki sualimizin,

Ateşten yaratıldı dersiniz şeytan için.


Sonra da, o, ateşte yanacak diyorsunuz.

Bu iki sözünüzde yok mudur bir tenakuz?


Ateştense şeytanın madem halk edilişi,

Öyleyse hiç yakar mı ateş, başka ateşi?)


(Ayrıca, dersiniz ki: İslamda kul hakkı var.

Ahirette, hakkını alır alacaklılar.


Halbuki insanları, bırakın hallerine.

Canları ne isterse, yapsınlar birbirine.)


O zaman hazret-i Şems, o kerpici alarak,

O kimsenin başına, vurdu cevap olarak.


O ise anlamadı bundaki inceliği.

Gidip şikayet etti kadıya Tebriziyi.


Çağırıp sordu o da, Şemseddin Tebriziye:

(Ne için kerpiç ile vurdunuz bu kimseye?)



Buyurdu ki: (Ey kadı, demişti ki bu . bana:

Nasıl inanırsınız görünmeyen Allaha?



Cevaben kerpiç vurup, az acıttım başını.

Göstersin o başının ağrı ve acısını.)



O, şaşırıp dedi ki: (Ağrıyor başım gerçek.

Lakin mümkün değildir o ağrıyı göstermek.)



Buyurdu ki: (Allah da vardır, lakin görünmez.

Demek senin o sözün, ne mantıksız ve abes.



Ey kadı, bu diyor ki: Şeytan, ateş cinsinden,

Olunca, zarar görmez Cehennem ateşinden.


Halbuki kendisi de topraktan yaratıldı.

Öyleyse bu kerpiçle, niçin başı ağrıdı?


Ve diyor ki: Ölünce, yoktur hesap ve mizan.

Şu dünyada, serbestçe yaşamalı her insan.


Bırakın, kimin canı ne yapmak ister ise,

Yapsın istediğini, karışmayın kimseye.


Madem ki istemiyor hak hukuka riayet,

Öyleyse niçin beni, size etti şikayet?)

.
O kişi mahcub olup, öne eğdi başını.

Reddetti kadı dahi, onun bu davasını.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…