Kendime duygusal olarak da pek iyi davrandığım söylenemez. Hatta iyi baktığımı sandığım zamanlarda bile bir çok hata yaptım. Belki hala daha da yapıyorumdur. Bir kaç yıl önce Nesko’yla buluştuğumuzda bana aldığı eğitimlerden ve bütünsel beslenmeden bahsettiği zamanlarda başka bir dil konuşuyor gibi gelirdi. Böyle düzgün yaşamanın imkansız olduğunu düşünürdüm. Fakat karşımda canlı bir örnek duruyordu işte. Süper havalı, kendine güvenen ve ışıl ışıl parlayan kadın mutlu görünüyordu. “Bütün bunlar nasıl olacak Nesko?” dediğimde gülümseyerek “yavaş yavaş Özlem’cim” derdi.
Ben de sahiden farklı bir yaşam tarzına yavaş yavaş geçiş yaptım. Küçük değişikliklerle başladım. En kolayından. Önce kola ve asitli meşrubatları hayatımdan çıkardım. Onları çıkarınca fast food kültürü de beraberinde gittiler. Sonra tatlandırıcı kullanmayı bıraktım. Omega 3 almaya başladım. Keyfe keder yaptığım sporu hayatımın bir parçası haline getirdim. Daha çok yürümeye ve haraket etmeye özen gösterdim. Kendimi daha iyi hissettikçe kendim için daha çok şey yapmaya başladım. Son büyük adımı attım ve sigarayı bıraktım. Bu gerçekten benim için dönüm noktası oldu. En çok sigarayı bırakmanın faydasını gördüm.
Doktorların pek de önemsemeyerek teşhis ettikleri fibromiyaljinin (canım fibromiyaljim sen olmasaydın ben eski kafa devam ederdim) nasıl hayatımı kabusa çevirdiğini pek de anlatmak istemiyorum aslında. Bitkinlik, sürekli baş ağrısı, sırt ağrısı, el ve ayaklarda uyuşmalar, gastrit, uyku yok, kalp çarpıntısı, baş dönmesi, bulanık görme ve çarşaf gibi bir liste yapabilirim burada. Şimdi yüzde yüz iyileştim diyemem ama en azından baş ağrılarım tamamen geçti. El ve ayak uyuşmaları, baş dönmeleri ve alerjilerim de. Sabah Nesko’ya mızıldanırken ve o bana sürekli tavsiyeler verirken “vücudun 30 yıldır böyle yaşamış, bir anda ondan çok şey bekleme. Nereden nereye geldin. Bu kadar ilerleme kaydettiğin için arkana yaslan ve tebrik et kendini” dedi. Yine doğru dedi. :)
Evet şimdi kendim için çok şey yapıyorum. Küçük bir bebekle ilgilenir gibi ilgileniyorum kendimle. Çünkü onu o kadar çok ihmal etmişim ki…
Benim bir tane vücudum var. Hayatım boyunca beni taşıyacak.
Evet ben bir seçim yaptım. Ona bir şeyin ya da birinin zarar vermesine izin vermeyeceğim.
Bu arada küçük bir not:
“Sağlıklı Yaşamayı Seçiyorum” Nesko’nun sağlıklı ve mutlu yaşam üzerine paylaşımlarda bulunduğu ve Facebook’ta oluşturduğu bir grup.
Bu yazı grubun isminden feyz aldı da yazıldı.
Gluten Free Öğle Yemeği
IMAGE ~
SEPTEMBER 18, 2013 ~
LEAVE A COMMENT
Bugün Gluten free beslenmede 3. haftaya girdim. Sandığımdan çok daha kolay oldu. Açıkçası en çok zorlandığım kısım insanlar. Uzun uzun neden glutensiz beslendiğimi açıklamak zorunda kalıyorum her defasında. Ayrı bir yazıda ayrıntılı bir şekilde hayatıma getirdiği değişiklikleri anlatacağım. 3 hafta gibi kısa bir zamanda etkilerini görmek muhteşem tabii ki. Fibromiyaljiye bağlı sıkıntılarım yüzde 80 azaldı diyebilirim.
Bugün öğle yemeğimi kendim hazırladım. Bu işin en keyifli kısmı dışarıda yemek olayının minimuma inmesi. Şimdi uzun uzun açıklamalar yapmak yerine, içinde o vardır bu var mıdır diye düşünmektense evde kendi ağız tadıma göre yemek hazırlamak hem daha hesaplı hem daha eğlenceli.
Geçelim öğle yemeğimize. Menüde menemen ve avakadolu salata var.
Menemen, klasik menemen. Az tereyağında 2 yumurta ile yapıldı. Üzerine taze kekik serpildi, karıştırıldı. Gelelim avakadolu salataya.
Malzemeler;
1 olgun avakado
1 avuç maydanoz
1 adet bahçe domat
1 avuç reyhan
yarım limon+zeytinyağı+himalaya tuzu
Malzemeleri püre yaptığım avakadoyla karıştırdım. Harika oldu. Fotoğrafın arkasında gördüğünüz Le Pain De Fleus’unr organik sertifikalı kinoalı ekmekleri incecik kraker şeklinde. Bunca yıllık ekmek alışkanlığımı geride bırakırken bana pek bir yardımcı oluyorlar. Karabuğdaylı çeşidini daha çok seviyorum.
Bu menünün yorumunu belki sevgili
Nesko bizlere yapar. :)
Üstüne pilatesimi de yaptım. Oh!
Doyasıya Yaşama Fikri
SEPTEMBER 14, 2013 ~
1 COMMENT

Bir kaç yıl önceydi. Vücudum artık kötü yaşam şartlarıma isyan bayraklarını açmıştı. Açık açık konuşuyordu işte benimle. “Bak güzelim yedin içtin bunca yıldır, sesimi çıkarmadım. O fast foodlar, paket paket sigaralar, bana mısın demeden götürdüğün kavanoz kavanoz nutellelar, sabah gözünü açar açmaz, açıp kafana diktiğin diet kolalar… Sayayım mı daha? Şu ana kadar hadi anlar dedim, bekledim. Ama yeter! Ben artık pes ettim. Seni taşımaktan yoruldum. Hodri meydan biraz da sen taşı beni.” Bana mı dediniz, diyip duymazdan gelip yoluma devam ettim.
1 yıl öncesiydi. Sırtımda ve göğsümde 7/24 süren bir ağrı. Sürekli bir masaj yaptırma isteği. Sıcak taş masajı, spor masajı, Bali masajı, yetmedi çivili yataklar, sıcak su torbaları… Sadece sırt ve göğüs ağrısı da değil bir gün baş ağrısı, ertesi 3 gün baş dönmesi, sabahları el ve ayak uyuşması, geceleri panik atak nöbetleri, midemde patlamaya hazır asit dağı, adet öncesi hayatı zehir eden duygu dalgalanmaları vs. Galiba tepeden tırnağa hastayım ben, dedim. Sonrasında doktorlar, tahliller, doktorlar, testler… Elle tutulur hiçbir sonuç yok.
Gastrit deniliyor, ilaçlar içiliyor ve fakat sonuç değişmiyor, doktor doktor geziliyor. Sonunda bir doktor “fibromiyaljisiniz siz,” dedi. Neyim neyim? “Fibromiyalji.” “Neymiş bu fibromiyalji?” Çok önemli değilmiş, hassas insanlarda olurmuş, mükemmeliyetçi kişilikler bir de. Antidepresan çözer, dedi doktor. Ağrılar dayanılamaz olursa ağrıyan yerlerine kuru iğne yaparlarmış bir kaç gün rahatlarmışım. Spor yap, sigarayı bırak, dedi bir de. Kestim sigarayı bıçak gibi. 8 ay sonrasında minik mutluluk hapları beni biraz umursamaz yaptı o kadar. Spor da yapıyorum. Ağrılar ve diğer şikayetler azalır gibi oluyor sonra beni endişelendirecek düzeyde artmaya devam ediyordu. Tekrar hastane kordiorları.
Artık fibromiyalji ile ilgili ne bulursam okumaya önerilen ne varsa uygulamaya başlamıştım. Buhar, sauna, bol yeşillik, egzersiz, c vitamini, , keçi boynuzu pekmezi, zerdeçal, aloe vera, alkali su… Denediklerimin hiç faydasını görmedim diyemem. Bir çok fibromiyalji hastasına göre çok iyi durumdaydım. Yaşam standartlarımı büyük ölçüde değiştirmiş olmamın karşılığını elbette alıyordum. Ama bazen ne olduğunu anlamadığım bir şekilde ataklar geri geliyordu. Ağrı sızı bitmiyor, dertler sona ermiyor, olmuyor olmuyordu. Hayat enerjimin sanki yüzde onuyla yaşıyorum. Sabahları mutsuz ve her tarafım tutulmuş olarak enerjisiz bir şekilde uyandıktan sonra günümün büyük bir bölümünü kendimi iyi etmek için harcıyordum. Hastalıklarla boğuşurken işlerimle ilgili odağım, hevesim ve motivasyonum da kaybolmuştu. Kendimle uğraşmaktan işlerle ilgili sadece yapmam gerekenleri güç bela yapıyordum ve çok büyük hayalim olan kitap yazma işine hiç enerjim kalmıyordu. Aslında gün sonunda bana yetecek kadar ben kalmıyordu. Sonra uykusuz geceler, depresyon… Alacakaranlık gibi birbirini tekraralayan günler…
Bir süre sonra yakın çevrem de (büyük bir kısmı) beni ciddiye almamaya başladı. Hastalık hastası, sorunlu, mutsuz bir insan olarak görülmenin, kendimi ifade edememenin ve destek bulamamamanın üzüntüsünü tarif edemem. Bu arada bana destek olanları da harcamak istemem.
Nesko bunlardan biri. Kendimle, beslenme ve hayatla ilgili beni her an şaşırtan çok acayip bir kadın. Yani acayip derken anlayın işte ışıl ışıl, magnetik, izotop gibi enerjik bir şey. Bir cümlesiyle ezber bozuyor, bir sürü yeni bakış açısı sunuyor. Yaşam ustası, yüzü hep gülen bir rehber, vermede sınır tanımayan cömert bir arkadaş. Hayat bizi sık sık bir araya getirir Nesko’yla. Her seferinde birbirimize doyamadan daha anlatacağımız konular yarılanmadan geçiverir zaman. Yine denk getirdi hayat bizi. En doğru zamanda hem de, tam saatinde. Yemek yiyeceğiz, konularımız birikmiş. Telefonda, alırım seni evden, dedi.
Daha arabaya bineli bir kaç dakika olmuştu ki doyasıya sızlanacak ve beni anlayacak bir insan bulmanın verdiği mutlulukla konuya balıklama daldım. Fibromiyaljiymişim ben, diyerek konuşmaya başladım. Dinledi, dinledi, dinledi beni. Azıcık sitem etti. Sen beni hiç dinlememişsin, dedi.
Post ettiklerimi okumuyor musun? dedi. Fibromiyaljiyle ilgili bir çok paylaşımda bulunmuş. Aslında okuyorum her post ettiğini ama o fibromiyalji ile ilgili olanları neden görmemişim ki? Ya da neden görmek istememişim.
Sordu: Glutensiz beslenmeyi hiç denedin mi?
Denemeyi denemişliğim vardı açıkçası. Ama anında makarnalar fiyonk fiyonk bana elveda dercesine gözümün önünde uçuşmaya başladı.Çünkü benim için gluten free beslenmek demek, çok sevdiğim ekmeğe, pizzaya, rokfor soslu makarnaya “seni sonsuza kadar seviciğim” diyip veda etmekti.
“Ne alaka yahu?” dedim fibromiyalji ile glutenin.
“Çok alaka,” dedi Nesko. “Denemek ister misin bu şekil beslenmeyi?” “Ben,” dedi, “yanındayım,” dedi.
“Bir bak bakalım,” dedi. “Nasıl hissedeceksin,” dedi.
“Aç kalacağız tüh,” dedim. Tabii içimden dedim.
Nesko içimden geçenleri anlamış gibi “öyle çok alternatif var ki yemediklerinin yerine koyabileceğin,” dedi.
“Yok, yalan olur bu iş,” dedim, tabii yine içimden. Nesko’ya belli etmeden.
Kanyon’da üst kata çıktık. Glutensiz bir yemek ısmarladık. Humus, avakado, somonlu ızgara rokfor yatağında. Hoş sohbet eşliğinde tadını çıkara çıkara yedik yemeğimizi. Aç kalacağım diye inceden inceye sızlanan ben tam kıvamında doymuştum. Üstelik kendimi 1-2 saat öncesine göre çok daha enerjik hissediyordum. Nesko’nun iyi ruh hali bulaşmış bana da. Öyle mesudum ki!
İşte o an: Neden olmasın, dedim. Glutensiz beslenmeyi ben de deneyebilirim. Evet, evet yapabilirim hissi geldi dayandı kapıma. Nesko sonuna kadar yardıma hazır yanımda.
“Aç kalacağım diye korkmadan, doyuncaya kadar yiyerek, huzurlu mutlu, enerjik, verimli, gümbür gümbür, dolu dolu bir hayat yaşayabilir insan, hadi yapalım bir program, dedi.
Olur, dedim. Pek heveslendim.
“Senin gibi ne çok insan var bilsen,” dedi. “Beslenme, yaşama ve düşünce sistemlerinin kendilerini nasıl hasta ettiğinden habersiz. Kendilerine neyin iyi neyin kötü geleceği bilgisinden yoksun. Ah bilseler onlar da senin bildiklerini, öğrendiklerini,” dedi.
E, ben yazayım o zaman bildiklerimi, senden öğrendiklerimi, hayattan keşfettiklerimi, dedim.
Gözlerine yıldızlar kondu, parladı daha da.
“Yazar mısın gerçekten,” dedi.
“Tabii ki, zevkle, ne güzel olur,” dedim.
Uzun uzun konuştuk, mutlu insanların doyasıya yaşadığı hayatların hayalini kurduk.
İşte “Doyasıya Yaşamak” fikrini böyle doğurduk.
Hindistan Cevizi Sütünde Köfte
Hindistan Cevizi Sütünde …
doyasiyayasamak on
Acemi Kampçı Fethiye Cennet…
dental implants proc… on
Zeytinli Sarımsaklı Ekmek…
Pelmaaa on
Acemi Kampçı Fethiye Cennet…
Zehra on
Mükemmelliyetçiliğin Bedelleri
October 2015
alışveriş
Register
Başka bir Ülke Yok!on
İnsanlık Halihepsideva.com/urun/963/th…
Discuss
ALKALI ARKADAŞLIK AVOKADO BADEM SÜTÜ BELGRAD ORMANI BIBER GAZI BROKOLI BÖĞÜRTLEN BÜTÜNSEL BESLENME DEPRESYON DETOKS DEĞERLI OLMAK DIYET DOMATES DOYASIYA YAŞAMAK EVDE SPOR YAPMAK EV YAPIMI EV YAPIMI ELMA SIRKESIEV YAPIMI NUTELLA FIBROMIYALJI FILM GALATA PERFORM GEZI OLAYLARI GLUTEN GLUTEN FREE GLUTENSIZ GLUTENSIZ BESLENME GREEN DRINK HAYAT IYEOKA JUICING KAHVALTI KAJULU MUZLU PUDDINGKENDINI SEVMEK KILO VERME KINOA KINOALI EKMEK. KITAP ROBINSON KITAPEVIKIRMIZI ÇAY MILAN KUNDERA MIND BODY FESTIVAL MUZ MÜZIK NEZAHAT ELDEN ORGANIK ELMA SIRKESI YAPIMIPAZI RAW FOOD RAW PUDDING SAĞLIKLI BESLENME SAĞLIKLI BIR CILT SAĞLIKLI TATLILAR SAĞLIKLI YAŞAM SAĞLIKLI ZAYIFLAMA SEBZE SULARI SEBZE SUYU SELF MOTIVATED SEMIZOTU SALATASI SIGARA SIGARAYI NASIL BIRAKTIMSIHIRLI SAYILAR SIMPLY FALLING SMOOTHIE SPOR TAKSIM TATLI VEGAN VEGAN PEYNIR YAŞAM YAŞLILIK YEŞIL IÇECEK YÜRÜYÜŞ ZAYIFLAMAK ÖZLEM SARAÇ ŞARKI ŞEMSIYE
DOYASIYA YAŞAMAK