hayat dersleri

xsxulem

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
687
23
52
Birinci Ders:

Okuldaki ikinci ayimda, hocamiz test sorularini dagitti. Ben okulun en iyi
ögrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orad
çakildim kaldim. Son soru söyleydi :
"Hergün okulu temizleyen hademe kadinin ilk adi nedir ?"
Bu her halde bir çesit saka olmaliydi. Kadini, yerleri silerken, hemen
hergün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçli bir kadindi. 50'lerinde falan
olmaliydi. Ama adini nerden bilecektim ki ! Son soruyu yanitsiz birakip
kagidi teslim ettim. Süre biterken bir ögrenci, son sorunun test sonuclarina
dahil olup olmadigini sordu.
"Tabii, dahil" dedi, Hocamiz...
"Is yasaminiz boyunca insanlarla karsilasacaksiniz. Hepsi birbirinden farkli
insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar.
Onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba' demeniz gerekse bile..."
Bu dersi hayatim boyunca unutmadim. Hademenin adini da...
Dorothy idi.


Ikinci Ders :

Bir gece vakit gece-yarisina dogru Alabama Otoyolunun kenarinda duran
bir zenci kadin gördüm. Bardaktan bosanirca yagan yagmura ragmen,
bozulan arabasinin disinda duruyor ve dikkati çekmeye çalisiyordu. geçen her
arabaya el salliyordu. Yaninda durdum. 60'li yillarda bir beyazin bir
zenciye, hem de Alabama'da, yardima kalkismasi pek olagan seylerden
degildi. Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi duragina biraktim. Ayrilirken
ille de adresimi istedi, verdim. Bir hafta sonra, kapim çalindi. Muazzam
bir konsol televizyon
indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armaganda...
"Geçen gece otoyolda bana yardiminiza tesekkür ederim. O korkunç yagmur
sadece elbiselerimi degil, ruhumu da sirilsiklam etmisti. Kendime güvenimi
yitirmek üzereydim, siz çika geldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan kocamin
yataginin bas ucuna zamaninda ulasmayi basardim. Biraz sonra son nefesini
verdi. Tanri bana yardim eden sizi ve baskalarina karsilik beklemeksizin
yardim eden herkesi kutsasin...
En Iyi Dileklerimle,
Bayan Nat King Cole."



Üçüncü Ders :

Size Hizmet Edenleri Hep Hatirlayin...

Bir pastanin üç otuz paraya satildigi günlerde 10 yasinda bir çocuk
pastaneye girdi. Garson kiz hemen kostu... Çocuk sordu:
"Çikolatali pasta kaç para ?"
"50 Cent."

Çocuk cebinden çikardigi bozuklari saydi. Bir daha sordu:
"Peki, Dondurma Ne Kadar ?"
"35 Cent." dedi garson kiz, sabirsizlikla. Dükkanda yiginla müsteri vardi ve
kiz hepsine tek basina kosusturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit
geçirebilirdi ki...
Çocuk parasini bir daha saydi ve
"Bir dondurma alabilir miyim, lütfen ?" dedi.
Kiz dondurmayi getirdi. Fisi tabagin kenarina koydu ve
öteki masaya kostu. Çocuk dondurmasini bitirdi. Fisi kasaya ödedi. Garson
kiz
masayi temizlemek üzere geldiginde, gözleri doldu, birden. Masayi sanki akan
gözyaslari temizleyecekti. Bos dondurma tabaginin yaninda çocugun biraktigi
15 Cent'lik bahsis duruyordu..


Dördüncü Ders :

Yolumuzdaki Engeller...

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya
koydurmus, kendisi de pencereye oturmustu. Bakalim neler olacak diye
gözlüyor... Ülkenin en zengin tüccarlari, en güçlü kervancilari, saray
görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öglene kadar. Hepsi kayanin
etrafindan dolasip saraya girdiler. Pek çogu krali yüksek sesle elestirdi.
Halkindan bu kadar vergi aliyor, ama yollari temiz tutamiyordu.
Sonunda bir köylü çikageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sirtindaki
küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarildi ve ikina sikina itmeye
basladi. Kan ter içinde kaldi ama, sonunda, kayayi da yolun kenarina çekti.
Tam küfesini yeniden sirtina almak üzereydi ki, kayanin eski yerinde bir
kesenin durdugunu gördü.
Açti... Kese altin doluydu. Bir de kralin notu vardi içinde...
"Bu altinlar kayayi yoldan çeken kisiye aittir." diyordu kral.
Köylü, bügün dahi pek çogumuzun farkinda olmadigi bir ders almisti.
"Her engel, yasam kosullarinizi daha iyilestirecek bir firsattir."


Besinci Ders :

Önemli Olan Vermektir..

Yillar önce hastanede çalisirken, agir hasta bir kiz getirdiler. Tek yasam
sansi, bes yasindaki kardesinden acil kan nakli idi. Küçük oglan ayni
hastaliktan mucizevi bir sekilde kurtulmus ve kaninda o hastaligin
mikroplarini yok eden antikorlar olusmustu. Doktor durumu bes yasindaki
oglana anlatti ve ablasina kan verip vermeyecegini sordu. Küçük çocuk bir an
duraksadi. Sonra derin bir nefes aldi ve
"Eger kurtulacaksa, veririm kanimi" dedi.
Kan nakli yapilirken, ablasinin gözlerinin içcine bakiyor ve gülümsüyordu.
Kizin yanaklarina yeniden renk gelmeye baslamisti, ama küçük çocugun yüzü de
giderek soluyordu...
Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu :
"Hemen mi ölecegim ?"
Ufaklik, doktoru yanlis anlamisti, ablasina vücudundaki
bütün kani verip, ölecegini düsünüyordu.
 
X