Kadınlar, kocalarına evlilik yıldönümü hediyesi olarak "kızlık zarı" vermeye başlamışlar.
Dünyanın başka yerlerinde başlayan moda bize de gelmiş.
"Amanın!" dedim duyunca, "Oradan buradan paraya ihtiyacı olan garip kızları bulup getiriyorlar herhalde."
"Yok artık!" demeyin.
Kocasının doğum gününde pastadan dansöz, striptizci çıkarttıran kadınları duyduk. Yurdum kadınının mezhebi iyice genişlemiş olamaz mı?
Fakat öyle değilmiş.
Meğer kendi zarlarını diktiriyormuş kadınlar.
İzmirli bir diktirici, "Kocam çok sevindi" diyor. "Seks hayatımız canlandı."
Allah Allah!
Demek evliliklerde bir süre sonra heyecanın kaybolmasının nedeni, misal 750 kere sevişmiş olmaktan gelen kanıksama hali değilmiş.
Kansızlıkmış mesele!
Öyle ya... Kadın aynı kadın.
Aynı beden, ezbere bilinen üslup... Fazladan bir tek kanama var. Ve heyecan geri geliyor.
Yıllarca günahını aldık adamların.
Zar peşinde olmaları "namus" yüzünden falan değilmiş.
Düpedüz kan görmekmiş istedikleri.
On beş kişiyle yattıktan sonra nikáha iki gün kala zarını diktiren kızların vicdanı rahat olabilir o halde!
Netice olarak evli kadınların işi hakikaten zor.
Bu mücadeleye can dayanmaz. Habire evliliği canlandırmak için bir yol bulacaklar. Nedense hep kadından bekleniyor bu. Sırf kadına yol göstermek için basılan dergiler var piyasada.
Bugüne kadar kadını elinde tutmak için erkeğe akıl veren iki satıra rastlamadım.
Gerçi iki koldan çalışılsa ne olacak... Bitmiş ilişkiye heyecan katmaya çalışmak, son sürat gitmekte olan arabanın önüne geçip geriye doğru itmeye uğraşmaktan başka bir şey değil.