Hpv sürecim ile ilgili

  • Konu Sahibi Konu Sahibi kupkek
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi

kupkek

Alırım bi dal.
Kayıtlı Üye
21 Nisan 2013
1.802
1.794
408
Merhaba,
Bu süreci yaşayan, endişe ile forumları okuyan herkes için — ben de zamanında okuyarak öğrenip rahatlamış biri olarak — sizlere fikir olması amacıyla kendi sürecimden bahsetmek istiyorum.

Öncelikle korktuğunuzun farkındayım ama lütfen korkmayın. Doktora ilk gittiğimde kanım donmuştu korkudan. Başınıza ne geleceğini bilmiyor oluşunuz, bu hastalığın nasıl bir şey olduğunu bilmemek insanda çok ciddi bir korkuya sebep oluyor. Ama okudukça, öğrendikçe, araştırdıkça aslında korkulacak bir şey olmadığını fark ediyorsunuz.

Ben doktoruma ilk gittiğimde, doktorum bana şunu söyledi:
"Öncelikle kanser değilsin, %99 ihtimalle de olmayacaksın. Çünkü bugün buradasın. Artık bunun farkındayız ve biz bunu çözme yoluna gidiyoruz. Yani bunu bir kanser olarak lütfen değerlendirme..."

Çünkü benim tipim, Tip 16’ydı. Yani yüksek riskli tiplerden biriydi. Sonrasında doktorum bana şunu söyledi:
"Buradan dışarı çıktığında, gözünle gördüğün her iki insandan biri ya bu hastalığı atlattı ya da bu hastalıkla şu anda savaşıyor. Ama çoğu belki de farkında bile değil. Çünkü bu, bu kadar yaygın bir hastalık. Nasıl ki bir gribi, bir nezleyi başkasından solunum yoluyla alıyorsun, bu da senin cinsel yolla almış olduğun bir hastalık. Ama sanılanın aksine bu 'Benim başıma neden geldi? Neden böyle bir şey yaşıyorum? Çok aktiftim de bu yüzden mi oldu?' gibi düşünmeyin. Tek eşli olan insanların bile başına gelebilecek bir şey."

Hatta yurt dışında yazılan makaleleri okuduğumda; tek eşli olmayan, yani hayatı boyunca ikinci bir kişiyle bile beraber olmuş her erkeğin %90’ı, her kadının ise %85’i zaten bu hastalıkla tanışacak.

O yüzden öncelikle sakin olun. Ben de herkes gibi bu süreçleri okuyarak, anlayarak atlatmaya çalışıyorum. Şu an tam olarak atlatabilmiş değilim fakat bu noktada kafam çok rahat çünkü artık bu konuda bilinçliyim.

Şimdi size, tek tek kendi yaşadığım süreçleri ve doktorumdan aldığım bilgilerle bu süreci özetleyeceğim:

Öncelikle doktora gittiniz ve pozitif tanısı aldınız. Doktorunuzun yapacağı işlem “kolposkopi” işlemi.
Doktorlar bu işlemi yapacağı zaman size anestezi isteyip istemediğinizi soracaklar. Siz isteyebilirsiniz de istemeyebilirsiniz de. Bu tamamen sizin tercihinize kalmış.

Ama ben, normal doğum yapmış ve hiçbir anestezi kullanmadan doğum yapmış bir insan olarak anestezi istemedim.
Size şöyle söyleyeyim: Kolposkopi işleminde doktor vajina içerisine bir sıvı döküyor, rengi değişen dokulardan birer parça örnek alıyor ve bunu patolojiye gönderiyor.

Bunu yapmasının sebebi; HPV’nin CIN1, CIN2, CIN3 aşamaları var. Siz hangi aşamadasınız, onu öğrenmeye çalışıyor.
Eğer CIN1 iseniz, size hiçbir tedavi uygulamayacak. Bağışıklığınızı güçlü tutmanızı önerecek. Sigara kullanıyorsanız bırakmanızı isteyecek.
Bir 6 ay (ya da doktorunuzun öngördüğü sürede) tekrar test vermenizi isteyecek. Çünkü bağışıklığınız bunu yenebilir.

Eğer CIN2 veya CIN3 ise, burada LEEP işlemi söz konusu olabilir.

Benim tanım: HPV Tip 16 pozitif, CIN2 idi.

Hiçbir anestezi olmadan bu işlemi geçirdim ve o kadar ağrısızdı ki… Doktor operasyonu çoktan bitirmişti, ben “Ne zaman başlayacaksınız?” diye sordum. Doktor, dokuları almış, bitirmişti. Sadece kontrollerini yaparken ben daha başladığının bile farkında değildim.

O yüzden lütfen içinizi ferah tutun. En fazla “çimdikleme” kadar bir şey olacaktır, o da bazı kişilerde.

Tanımızı aldık: CIN2. Bu noktada LEEP işlemini uygun gördü doktorum.
Normal şartlarda bu operasyona “ameliyat” deniliyor fakat ameliyat olamayacak kadar küçük bir işlem.
“Ameliyat” denildiği zaman gözünüz korkmasın. Bu işlemde lokal veya genel anestezi uygulanabiliyor.

Bana anestezi uygulanıp uygulanmadığını bile fark etmedim. Hemşire geldi, “Serumdan sadece bir sakinleştirici vereceğim.” dedi. Sonrasını hatırlamıyorum. Uyandığımda, “Uyuyakalmışım.” diye mahcup oldum. Ve işlem sonrasında hiç kanamam olmadı sadece lekelenme oldu. Kötü koku, ateş olmadığı sürece kanama vs olması da problem değil zaten.

Bu işlemde, oradaki zarar görmüş dokular temizleniyor. Henüz patoloji sonuçlarım çıkmadı. Sanırım bu sonuçlar, tamamen temizlenip temizlenmediğini kontrol etmek için isteniyor.

Süreç ne olursa olsun, nasıl ilerlerse ilerlesin, ben bunun farkına vardım ve tedavi oldum. Önemli olan da buydu.
Ve siz bu yazıyı okuyorsanız, bu sürece geldiyseniz, siz de farkındasınız ve tedavi aşamasındasınız.

Lütfen canınızı sıkmayın. İlk başlarda yaşadığınız endişeyi tahmin edebiliyorum.
“Etrafımdaki insanlara nasıl söyleyeceğim?”, “Son beraber olduğum kişiye bunu nasıl söyleyeceğim?” Bu korkuları yaşadığınızı biliyorum.

Doktoruma bunu sorduğumda, “Söylemem gerekiyor mu?” dedim. Bana şunu söyledi:
“Tabii ki söylemen gerekiyor.”

Bu benim bir anda korkuyla sorduğum bir soruydu. Çünkü kendimden ya da ondan çok, sonrasında onun beraber olabileceği kişilere bulaştırması ve başka bir kadının sağlığının söz konusu olması… Tabii ki söylemek zorundaydım.

Ama o panikle, nasıl söyleyeceğim, nasıl olacak, bunları düşünebiliyorsunuz.
Doktorumun bana söylediği şey şu oldu:

“Sakın ha sakın, suçluymuşsun gibi, senden kaynaklı bir şey varmış gibi lanse etme. Tamamen şöyle söyle:
‘Böyle böyle bir durum var. Yaptığım rutin muayeneden sonra bu sonuç çıktı. Sen de istersen test verebilirsin.’ de geç. Çünkü bu, belirli dönemlerde uykuya dalan, bağışıklık düştüğünde ortaya çıkabilen bir şey. Bunun kimden kime, ne zaman, nasıl olduğunu asla tahmin edemezsin.”

Sen ondan mı aldın, o senden mi aldı, sen 5 yıl önceki sevgilinden mi aldın, ya da o zaten 3 yıl önceki sevgilisinden aldı da çoktan atlattı mı?
Bunu kimse bilemez.

Kaldı ki, erkek arkadaşım 40 yaşındaydı. Bu ihtimalin farkındaydı. “Ne yaşarsak beraber yaşayacağız.” dedi ve konuyu kapattı.
Ama süreç ilerlerken, üstünlük ondaymış gibi davranması ve iki kanka gibi takılmamız canımı sıktığı için ondan ayrıldım :)

Zaten bu kadar yaygın bir şeyde, bir kişiye, bir olaya, bir beraberliğe bunu atfetmek de doğru değil.

Ben doktoruma birebir ilişkiye devam edeyim mi gibi bir şey sormadım ama bana söylediği şey şuydu:
“Bundan sonra korunarak beraber ol. Ve mutlaka aşını ol. Ne olursa olsun aşını ol. ‘Geç kaldım’ diye düşünme.”

Ben de aşımı oldum. Bu süreçte kimseyi korumak zorundaymışsın gibi hissetme.
Önemli olan sensin. Kendini korumak zorunda hissederek hareket et dedi.

Zaten kişi kendini korumak zorunda hissederek hareket ettiğinde, karşısındaki insanları da koruyabiliyor.

Bu sebeple sürece lütfen gerçek anlamda, çok fazla insanın başına gelen bir şey olduğunu bilerek devam edin.

Ve unutmayın: Zaten fark etmeseydiniz bile yüksek ihtimalle bağışıklığınız bunu yenecekti.
En basitinden, ben kendimi şu şekilde rahatlattım:

Çok kadın-erkek karışık bir ailede büyüdüm. Etrafımda çok fazla kadın var. Ama rahim ağzı kanserini çok az kişiden duydum.
Bu kadar yaygın olan bir şeyi bu kadar az duymuş olmam, zaten çoğu insanın bunu fark etmeden, bağışıklıkla yenmesinden kaynaklı.

Belki fark etmeseydiniz de bağışıklığınız zaten bunu yenecekti. Kapanıp gidecekti o konu. Ama siz fark ettiniz.
O küçük de olsa o ihtimali egale etmiş oldunuz.

Yani siz şu anda şanslısınız. Başınıza gelen olağan dışı bir şey yok.
Çoğu insanın başına gelen şeyi siz sadece fark ettiniz.

Toplumda da bu konuda büyük bir bilinçsizlik var.
Benim başıma gelmeden önce ben de bilmiyordum: Ne oluyor, nasıl bir şey, tedavisi nedir, süreç nedir? Hatta iş arkadaşlarım “Bu hastalıktan küllükten bile geçiyor.” demişti.

O yüzden lütfen önyargılara kapılmayın. Korkuya kapılmayın.
Bu bir sağlık süreci. Nasıl ki bir sindirim problemi ya da idrar yolu enfeksiyonu olduğunda “Tedavi olurum, geçer.” kafasındaysanız, bu da sizin için öyle olsun.

Bulaşı konusuna gelecek olursak: En aktif bulaş yolu cinsel sıvı teması.
Onun dışında aynı çamaşırlığı kullanmak, aynı banyoyu kullanmak, aynı havluyu kullanmak bir bulaş yolu değil.

Bunu hem çok araştırdım hem de doktoruma sordum. Doktorum bana gülerek şöyle söyledi:
“Bir karpuzdan korona kapmakla aynı ihtimal.”

Çünkü bu virüs, oksijenle temas ettiği her ortamda zaten ölüyor.
O yüzden aileme bulaştırır mıyım, sevdiklerime bulaşmış mıdır gibi — benim gibi — bu tarz endişelere kapılmayın.
Öyle bir durum söz konusu değil.

Kendinize dikkat edin. Sağlığınıza dikkat edin. Modunuzu düşürmeyin.
Bu sadece bu süreç için değil, tüm hayatımız için gerekli.


Bu süreçte “Nasıl besleniyorsun, nasıl ilerliyorsun?” diye soracak olursanız da:
Benim kendi adıma gördüğüm en önemlilerinden biri D vitamini.

Onun dışında propolis çok kullanılmış ve çok fayda görülmüş.
Kendi kendime kan testi verdim. Eksik olan değerlerime göre hangi vitaminleri almam lazım, ona baktım.

Eksik hiçbir değerim yoktu ama yine de düzenli aralıklarla vitamin kullanıyorum.
Herhangi bir AHCC almadım, önerilen bir ilaç da kullanmadım.

Çok sağlıklı besleniyorum. Ekmeği bıraktım, tatlıyı bıraktım.
Sigarayı henüz bırakamadım, onu da bırakmaya çalışacağım.

Ama onun dışında:
Sağlıklı beslenmek, avokado, salatalar, et, yanında sebzelerle tek öğünde çok çeşitli beslenmeye çalışıyorum. Önereceğim en mantıklı gıdalarda bence propolis, matcha, zencefil, kırmızı pancar ve kefir.

Sağlıklı günler dilerim umarım yardımcı olur:)
 
Son düzenleme:
Merhaba,
Bu süreci yaşayan, endişe ile forumları okuyan herkes için — ben de zamanında okuyarak öğrenip rahatlamış biri olarak — sizlere fikir olması amacıyla kendi sürecimden bahsetmek istiyorum.

Öncelikle korktuğunuzun farkındayım ama lütfen korkmayın. Doktora ilk gittiğimde kanım donmuştu korkudan. Başınıza ne geleceğini bilmiyor oluşunuz, bu hastalığın nasıl bir şey olduğunu bilmemek insanda çok ciddi bir korkuya sebep oluyor. Ama okudukça, öğrendikçe, araştırdıkça aslında korkulacak bir şey olmadığını fark ediyorsunuz.

Ben doktoruma ilk gittiğimde, doktorum bana şunu söyledi:
"Öncelikle kanser değilsin, %99 ihtimalle de olmayacaksın. Çünkü bugün buradasın. Artık bunun farkındayız ve biz bunu çözme yoluna gidiyoruz. Yani bunu bir kanser olarak lütfen değerlendirme..."

Çünkü benim tipim, Tip 16’ydı. Yani yüksek riskli tiplerden biriydi. Sonrasında doktorum bana şunu söyledi:
"Buradan dışarı çıktığında, gözünle gördüğün her iki insandan biri ya bu hastalığı atlattı ya da bu hastalıkla şu anda savaşıyor. Ama çoğu belki de farkında bile değil. Çünkü bu, bu kadar yaygın bir hastalık. Nasıl ki bir gribi, bir nezleyi başkasından solunum yoluyla alıyorsun, bu da senin cinsel yolla almış olduğun bir hastalık. Ama sanılanın aksine bu 'Benim başıma neden geldi? Neden böyle bir şey yaşıyorum? Çok aktiftim de bu yüzden mi oldu?' gibi düşünmeyin. Tek eşli olan insanların bile başına gelebilecek bir şey."

Hatta yurt dışında yazılan makaleleri okuduğumda; tek eşli olmayan, yani hayatı boyunca ikinci bir kişiyle bile beraber olmuş her erkeğin %90’ı, her kadının ise %85’i zaten bu hastalıkla tanışacak.

O yüzden öncelikle sakin olun. Ben de herkes gibi bu süreçleri okuyarak, anlayarak atlatmaya çalışıyorum. Şu an tam olarak atlatabilmiş değilim fakat bu noktada kafam çok rahat çünkü artık bu konuda bilinçliyim.

Şimdi size, tek tek kendi yaşadığım süreçleri ve doktorumdan aldığım bilgilerle bu süreci özetleyeceğim:

Öncelikle doktora gittiniz ve pozitif tanısı aldınız. Doktorunuzun yapacağı işlem “kolposkopi” işlemi.
Doktorlar bu işlemi yapacağı zaman size anestezi isteyip istemediğinizi soracaklar. Siz isteyebilirsiniz de istemeyebilirsiniz de. Bu tamamen sizin tercihinize kalmış.

Ama ben, normal doğum yapmış ve hiçbir anestezi kullanmadan doğum yapmış bir insan olarak anestezi istemedim.
Size şöyle söyleyeyim: Kolposkopi işleminde doktor vajina içerisine bir sıvı döküyor, rengi değişen dokulardan birer parça örnek alıyor ve bunu patolojiye gönderiyor.

Bunu yapmasının sebebi; HPV’nin CIN1, CIN2, CIN3 aşamaları var. Siz hangi aşamadasınız, onu öğrenmeye çalışıyor.
Eğer CIN1 iseniz, size hiçbir tedavi uygulamayacak. Bağışıklığınızı güçlü tutmanızı önerecek. Sigara kullanıyorsanız bırakmanızı isteyecek.
Bir 6 ay (ya da doktorunuzun öngördüğü sürede) tekrar test vermenizi isteyecek. Çünkü bağışıklığınız bunu yenebilir.

Eğer CIN2 veya CIN3 ise, burada LEEP işlemi söz konusu olabilir.

Benim tanım: HPV Tip 16 pozitif, CIN2 idi.

Hiçbir anestezi olmadan bu işlemi geçirdim ve o kadar ağrısızdı ki… Doktor operasyonu çoktan bitirmişti, ben “Ne zaman başlayacaksınız?” diye sordum. Doktor, dokuları almış, bitirmişti. Sadece kontrollerini yaparken ben daha başladığının bile farkında değildim.

O yüzden lütfen içinizi ferah tutun. En fazla “çimdikleme” kadar bir şey olacaktır, o da bazı kişilerde.

Tanımızı aldık: CIN2. Bu noktada LEEP işlemini uygun gördü doktorum.
Normal şartlarda bu operasyona “ameliyat” deniliyor fakat ameliyat olamayacak kadar küçük bir işlem.
“Ameliyat” denildiği zaman gözünüz korkmasın. Bu işlemde lokal veya genel anestezi uygulanabiliyor.

Bana anestezi uygulanıp uygulanmadığını bile fark etmedim. Hemşire geldi, “Serumdan sadece bir sakinleştirici vereceğim.” dedi. Sonrasını hatırlamıyorum. Uyandığımda, “Uyuyakalmışım.” diye mahcup oldum. Ve işlem sonrasında hiç kanamam olmadı sadece lekelenme oldu. Kötü koku, ateş olmadığı sürece kanama vs olması da problem değil zaten.

Bu işlemde, oradaki zarar görmüş dokular temizleniyor. Henüz patoloji sonuçlarım çıkmadı. Sanırım bu sonuçlar, tamamen temizlenip temizlenmediğini kontrol etmek için isteniyor.

Süreç ne olursa olsun, nasıl ilerlerse ilerlesin, ben bunun farkına vardım ve tedavi oldum. Önemli olan da buydu.
Ve siz bu yazıyı okuyorsanız, bu sürece geldiyseniz, siz de farkındasınız ve tedavi aşamasındasınız.

Lütfen canınızı sıkmayın. İlk başlarda yaşadığınız endişeyi tahmin edebiliyorum.
“Etrafımdaki insanlara nasıl söyleyeceğim?”, “Son beraber olduğum kişiye bunu nasıl söyleyeceğim?” Bu korkuları yaşadığınızı biliyorum.

Doktoruma bunu sorduğumda, “Söylemem gerekiyor mu?” dedim. Bana şunu söyledi:
“Tabii ki söylemen gerekiyor.”

Bu benim bir anda korkuyla sorduğum bir soruydu. Çünkü kendimden ya da ondan çok, sonrasında onun beraber olabileceği kişilere bulaştırması ve başka bir kadının sağlığının söz konusu olması… Tabii ki söylemek zorundaydım.

Ama o panikle, nasıl söyleyeceğim, nasıl olacak, bunları düşünebiliyorsunuz.
Doktorumun bana söylediği şey şu oldu:

“Sakın ha sakın, suçluymuşsun gibi, senden kaynaklı bir şey varmış gibi lanse etme. Tamamen şöyle söyle:
‘Böyle böyle bir durum var. Yaptığım rutin muayeneden sonra bu sonuç çıktı. Sen de istersen test verebilirsin.’ de geç. Çünkü bu, belirli dönemlerde uykuya dalan, bağışıklık düştüğünde ortaya çıkabilen bir şey. Bunun kimden kime, ne zaman, nasıl olduğunu asla tahmin edemezsin.”

Sen ondan mı aldın, o senden mi aldı, sen 5 yıl önceki sevgilinden mi aldın, ya da o zaten 3 yıl önceki sevgilisinden aldı da çoktan atlattı mı?
Bunu kimse bilemez.

Kaldı ki, erkek arkadaşım 40 yaşındaydı. Bu ihtimalin farkındaydı. “Ne yaşarsak beraber yaşayacağız.” dedi ve konuyu kapattı.
Ama süreç ilerlerken, üstünlük ondaymış gibi davranması ve iki kanka gibi takılmamız canımı sıktığı için ondan ayrıldım :)

Zaten bu kadar yaygın bir şeyde, bir kişiye, bir olaya, bir beraberliğe bunu atfetmek de doğru değil.

Ben doktoruma birebir ilişkiye devam edeyim mi gibi bir şey sormadım ama bana söylediği şey şuydu:
“Bundan sonra korunarak beraber ol. Ve mutlaka aşını ol. Ne olursa olsun aşını ol. ‘Geç kaldım’ diye düşünme.”

Ben de aşımı oldum. Bu süreçte kimseyi korumak zorundaymışsın gibi hissetme.
Önemli olan sensin. Kendini korumak zorunda hissederek hareket et dedi.

Zaten kişi kendini korumak zorunda hissederek hareket ettiğinde, karşısındaki insanları da koruyabiliyor.

Bu sebeple sürece lütfen gerçek anlamda, çok fazla insanın başına gelen bir şey olduğunu bilerek devam edin.

Ve unutmayın: Zaten fark etmeseydiniz bile yüksek ihtimalle bağışıklığınız bunu yenecekti.
En basitinden, ben kendimi şu şekilde rahatlattım:

Çok kadın-erkek karışık bir ailede büyüdüm. Etrafımda çok fazla kadın var. Ama rahim ağzı kanserini çok az kişiden duydum.
Bu kadar yaygın olan bir şeyi bu kadar az duymuş olmam, zaten çoğu insanın bunu fark etmeden, bağışıklıkla yenmesinden kaynaklı.

Belki fark etmeseydiniz de bağışıklığınız zaten bunu yenecekti. Kapanıp gidecekti o konu. Ama siz fark ettiniz.
O küçük de olsa o ihtimali egale etmiş oldunuz.

Yani siz şu anda şanslısınız. Başınıza gelen olağan dışı bir şey yok.
Çoğu insanın başına gelen şeyi siz sadece fark ettiniz.

Toplumda da bu konuda büyük bir bilinçsizlik var.
Benim başıma gelmeden önce ben de bilmiyordum: Ne oluyor, nasıl bir şey, tedavisi nedir, süreç nedir? Hatta iş arkadaşlarım “Bu hastalıktan küllükten bile geçiyor.” demişti.

O yüzden lütfen önyargılara kapılmayın. Korkuya kapılmayın.
Bu bir sağlık süreci. Nasıl ki bir sindirim problemi ya da idrar yolu enfeksiyonu olduğunda “Tedavi olurum, geçer.” kafasındaysanız, bu da sizin için öyle olsun.

Bulaşı konusuna gelecek olursak: En aktif bulaş yolu cinsel sıvı teması.
Onun dışında aynı çamaşırı kullanmak, aynı banyoyu kullanmak, aynı havluyu kullanmak bir bulaş yolu değil.

Bunu hem çok araştırdım hem de doktoruma sordum. Doktorum bana gülerek şöyle söyledi:
“Bir karpuzdan korona kapmakla aynı ihtimal.”

Çünkü bu virüs, oksijenle temas ettiği her ortamda zaten ölüyor.
O yüzden aileme bulaştırır mıyım, sevdiklerime bulaşmış mıdır gibi — benim gibi — bu tarz endişelere kapılmayın.
Öyle bir durum söz konusu değil.

Kendinize dikkat edin. Sağlığınıza dikkat edin. Modunuzu düşürmeyin.
Bu sadece bu süreç için değil, tüm hayatımız için gerekli.


Bu süreçte “Nasıl besleniyorsun, nasıl ilerliyorsun?” diye soracak olursanız da:
Benim kendi adıma gördüğüm en önemlilerinden biri D vitamini.

Onun dışında propolis çok kullanılmış ve çok fayda görülmüş.
Kendi kendime kan testi verdim. Eksik olan değerlerime göre hangi vitaminleri almam lazım, ona baktım.

Eksik hiçbir değerim yoktu ama yine de düzenli aralıklarla vitamin kullanıyorum.
Herhangi bir AHCC almadım, önerilen bir ilaç da kullanmadım.

Çok sağlıklı besleniyorum. Ekmeği bıraktım, tatlıyı bıraktım.
Sigarayı henüz bırakamadım, onu da bırakmaya çalışacağım.

Ama onun dışında:
Sağlıklı beslenmek, avokado, salatalar, et, yanında sebzelerle...

Sağlıklı günler dilerim umarım yardımcı olur:)
Yani ilerde diyelim ki bağışıklık düştü insanın günü gününü tutmuyor sonuçta yine mi pozitif olucaz doktorum bana ömür boyu kalmayacağını söylemişti
 
Yani ilerde diyelim ki bağışıklık düştü insanın günü gününü tutmuyor sonuçta yine mi pozitif olucaz doktorum bana ömür boyu kalmayacağını söylemişti
Benim araştırmam sonucunda ki bir doktor değilim tamamen İnternet verilerine göre evet geri pozitif olabiliyormuş ama senede bir kez hpv testi verip yeniden önüne geçilebilir. Ve okuduğuma göre bir kezz pozitif olduğumuzda vücut artık virüsü tanıyor ve daha güçlü savaşıyor. Yani mesele şu. Aşı ol kontrollerini ol. Sonrasında bu virüsün bir insana zarar verme ihtimali sıfır.
 
Back
X