içimdeki dökmeye ihtiyacım var...

malesef ben de senin gibiyim.benzer bir ruh hali içindeyiz....benimde her yerimi allerji tarzı bişeyler sardı bugün.stresten ama farkındayım.umarım kurtuluruz..bu arada işini bırakma sakın.evde olup bu psikolojideyim.yemek bile zor yapıyorum.bütün işler duruyor.kendime güvenimide yitirdim.işe yaramaz gibi hissediyorum.
 
Son düzenleme:
teşekkür ediyorum hepinize. ilaçları 1-2 aydır içmiyorum.

bir de kafamı karışıtran bir mevzu var (konuştukça çenem düşüyor sanırım, hakkınızı helal edin)

bir çocuk yuvasında müdür yardımcılığı yapıyorum, işimi seviyorum ve şansıma erken yaşta iyi bir konuma hızlı yükseldim.
fakat ev ve işi bir arada yürütmekte çok zorlanıyorum, yorgun düşüyorum. akşamları erken yatıyorum, e haliyle eşim geldiğinde yorgunluğum yüzüme yansımış oluyor vs... ve eşim zaten çalışmamı oldum olası istemiyordu. ben de çok kariyer delisi olmadığımdan evlendikten sonra çalışmayabilirim değerlendiririz demiştim.

ve eşim bu okul döneminden snra yani haziran sonrası işimi bırakmamı istiyor ve bu konuda çok net.
ben de işin aslı ev ve iş yoruluyorum fakat sürekli böyle tartışma halindeyken de evliliğime güvenip işimden olmaktan korkuyorum. ayrıca eşim sorumluluğunu çok iyi bilir fakat çok eli açık bir insan değildir.
bu konuda da çok kafam karışık, sürekli bir gelgit halindeyim, kararsızım. dışardan baktığınızda ne önerirsiniz acaba?

asla işini bırakma. daha da kendini dinler hale gelirsin. dışarda bir hayatının olması çok önemli.
ben de işi bıraktım aynı nedenlerden. keşke bırakmasaydım.
ev dışında seni hayata motive edecek birşeylerin olması şart. o da gezmeyle tozmayla olmuyor. nereye kadar ne gezeceksin. bir süre sonra eve kapanıp kalıyor insan.
 
ailemle konuşamıyorum üzülüyorlar, arkadaşlarımla paylaşamıyorum hadi mahremimdir diyorum ama şu anda patlamak üzereyim.
çok mutsuzum arkadaşlar ben ya.
sabah kalkınca yine mi sabah oldu, hala mı yaşıyorum ben diye güne başlıyorum.
bu her zaman bu kadar yoğun olmuyor ama bazen tükendiğimi hissediyorum.
9 aylık evliyim.
eşimle severek evlendik, güvendim sevdim sevildim evlendik.
ama evlendiğimizden beri huzurumuz olmadı doğru düzgün.
ilk etaplarda eşim çok sinirli davranıyordu, şiddet de gördüm birkaç kez ama bu ailelelere yansıdıktan sonra düzeldi.
eşim mümkün olduğunca ilgilidir aslında, sevgisini gösterir, ama sürekli tartışma halindeyiz.
her hafta kapışıyoruz, ağlıyoruz sarılıyoruz barışıyoruz, sonra bir hafta sonra tekrar aynı mevzu. tek taraflı değil kesinlikle, ben de fevri davranıyorum ona çoğu zaman.
sürekli bu kavgaların, geçmişte yaşadıklarımızın etkisindeyim, unutamıyorum, atamıyorum, psikologa da gittim, ilaç da kullandım ama bırakınca bende herşey sil başatn geri sarıyor.
eşimin beni sevdiğini biliyorum ama sürekli sevilmediğim inancındayım.
eşime güveniyorum ama sürekli beni aldatacak inanışındayım.
ben de seviyorum ama onu görünce seviyormuş gibi davranamıyorum, zorluyorum yanında gülmek için kendimi.
çok yoruldum, çok üzülüyorum, 26 yaşındayım ve daha şimdiden psikolojik kökenli bedensel hastalıklarım var.
çalışıyorum, iyi bir işim iyi bir konumum var, beğenilen saygı duyulan biriyim ama ruh halim sokakta kalmış bir ıslak kediden farksız.
yazmak istedim, çok bunalmış hissediyorum kendimi, patlamak üzereyim.

Evliliğin ilk 1 ve 2 yılı gerçekten en zor yılı derler ve bizde 4 yıllık evliyiz. İlk yıllar hakikatten hiç kolay geçmedi.
Çünkü birbirinizi tanımaya başlıyorsunuz.Ancak Ilımlı ve sabırlı olursanız aşarsınız bu süreyi.Tartışmalarınızı ilişkinizi zedelemeyecek boyutta tutun evliliğiniz zarar görmesin.Emin olun hemen hemen her evlilikte İlk yıllarda boşanıcam diye büyükler araya sokulur.
 
yazdıklarını okuyunca zaman zaman senin gibi olduğumu düşündüm.ben de eşimin beni sevdiğini bilirim ama bazen sevmediği hissine kapılırım.beni aldatmayacağına inanırım ama bazen ya bi gün aldatırsa diye kurarım...zannederim biçok kişi buna benzer hisleri zaman zaman duyuyor.bence çok kafana takmamalısın ve işini de kesinlikle bırakmamalısın.iş hayatı bi anlamda kadının sosyal hayatı.çalışmayı bırakırsan evde otura otura can sıkıntısından kendince kurgulamalar yapabilirsin.ev ile işi birarada yürütmekte zorlanıyorsan düzenli aralıklarka yardımcı al ev işleri için filan.o zaman çok yorulmamış olursun
 
Canım benim ilk zamanlarım gibisin. ben de senin gibi iş ve ev arasında harap ve bitap düşüyordum. evim tertemiz olacak, herşey yerli yerinde olacak vs. kendimi paralıyordum. eve 7 buçukta girip, 1 de yatıp sabah 6 da kalkıyordum. hala böyleyim gerçi. ama şimdilerde biraz daha rahatım. dağınıksa dağınık. benim evim kime ne...ben de evime temizlikçi almam ama eşimden dolayı değil, kendi prensibim. ha nedir, ne zaman fırsat bulursam yaparım, yapamazsam da umurum olmaz. yanlız şunu bil, sen çalışan bir bayan olarak, ayda 200 tl temizlikçi parası ayırabilirsin kendine, buna sonuna kadar hakkın var. ve sakın ha sakın işini bırakma. kendini garantiye almak için değil, kafanı dağıtmak için bizim çalışmaya ihtiyacımız var çünkü sen de pek gamsız bi insan değilsn belli ki.

evililiğin ilk zamanlarına gelince, benim de ne kadar fırtınalı geçtiğini tahmin bile demezsin. her hafta sonu önce kavga, kırılan dökülen vazolar, tabaklar vs. sonra ağlama nöbetleri, evi terketmeye kalkmalar, sonra sarılmalar ve pişmanlıklarla geçti ilk yılım. hatta eşim bize büyü yapıldığını düşünüyodu o zamanlar. ama biraz sabredersen, kendiliğinden yola girdiğini göreceksin. sadece biraz sabır. Allah yardımcın olsun, kısa sürede aş bunları inşallah canım.
 
ailemle konuşamıyorum üzülüyorlar, arkadaşlarımla paylaşamıyorum hadi mahremimdir diyorum ama şu anda patlamak üzereyim.
çok mutsuzum arkadaşlar ben ya.
sabah kalkınca yine mi sabah oldu, hala mı yaşıyorum ben diye güne başlıyorum.
bu her zaman bu kadar yoğun olmuyor ama bazen tükendiğimi hissediyorum.
9 aylık evliyim.
eşimle severek evlendik, güvendim sevdim sevildim evlendik.
ama evlendiğimizden beri huzurumuz olmadı doğru düzgün.
ilk etaplarda eşim çok sinirli davranıyordu, şiddet de gördüm birkaç kez ama bu ailelelere yansıdıktan sonra düzeldi.
eşim mümkün olduğunca ilgilidir aslında, sevgisini gösterir, ama sürekli tartışma halindeyiz.
her hafta kapışıyoruz, ağlıyoruz sarılıyoruz barışıyoruz, sonra bir hafta sonra tekrar aynı mevzu. tek taraflı değil kesinlikle, ben de fevri davranıyorum ona çoğu zaman.
sürekli bu kavgaların, geçmişte yaşadıklarımızın etkisindeyim, unutamıyorum, atamıyorum, psikologa da gittim, ilaç da kullandım ama bırakınca bende herşey sil başatn geri sarıyor.
eşimin beni sevdiğini biliyorum ama sürekli sevilmediğim inancındayım.
eşime güveniyorum ama sürekli beni aldatacak inanışındayım.
ben de seviyorum ama onu görünce seviyormuş gibi davranamıyorum, zorluyorum yanında gülmek için kendimi.
çok yoruldum, çok üzülüyorum, 26 yaşındayım ve daha şimdiden psikolojik kökenli bedensel hastalıklarım var.
çalışıyorum, iyi bir işim iyi bir konumum var, beğenilen saygı duyulan biriyim ama ruh halim sokakta kalmış bir ıslak kediden farksız.
yazmak istedim, çok bunalmış hissediyorum kendimi, patlamak üzereyim.

Öncelikle ciddi bir depresyon içinde olduğu açık olan birine doktorunun verdiği bırakmasını isteyen arkadaşların buna nasıl cesaret ettiğini gerçekten anlayamıyorum. "İnsan kendi kendinin doktorudur" lafına inanmıyorum, elbette sağlam durmaya çalışmak önemli ancak sorunlarla başa çıkamadığımız noktada Tıp biliminden yardım almanın önemine inanıyorum.

Konu sahibi arkadaşıma gelince,
Yaşadıklarına çok üzüldüm, ancak bunlar bir o kadar da tanıdık geldi bana, eminim birçok arkadaşıma da öyle gelmiştir. Evliliğin ilk yılları çok zorlu geçebilir birçok çift için. Ben 7 yıllık evliyim ve bizim de ilk 2 yıl çok sıkıntılı geçti, eşimle birbirimizi çok sevmemize rağmen kavga-gürültü hiç bitmezdi. Tepsilerin bardakların havada uçuştuğu olurdu. Çok şükür şiddet görmedim ama tabili şiddet illaki fiziksel olmak zorunda değil, duygusal şiddet te en az fiziksel kadar yaralayabiliyor insanı. O dönem ben de senin gibiydim, hergün mutsuz uyanır, saatlerce yaşadıklarımı düşünür ağlardım, ben de resmen depresyonda yaşayan ölü gibi hissederdim kendimi. Ama canım inan ki tüm bunlar geçiyor, hele ki eşinle birbirinizi seviyorsanız, bu dönemi atlatacağınızdan emin ol. İlk yıllar uyum süreci, gerçekten iki farklı yetişme tarzına ve alışkanlıklara sahip insanın bir evde ortak bir yaşam kurmaya çalışması çok zorlu olabiliyor. Ama mesela ben şimdi geçmişe dönüp baktığımda sabrettiğim için çok şükrediyorum. Ha kavga gürültü yine olmuyor mu, illa ki oluyor arada ama o kadar da tuzu biberi diyebiliyorum artık. Biraz sabır ve birbirinize olan sevginizle bu süreci atlatabileceğinize inanıyorum.
Çalışma konusuna gelince, bence ne olursa olsun işini bırakma. Üstelik işin bir bayan için çok çok güzel ve ideal. Yarın birgün çoçuğun olduğunda bile rahatlıkla çalışabileceğin bir iş. Bu konuda eşini tatlılıkla ikna etmeye çalış, ancak işteki yorgunluğunu eve yansıtmamaya çalış, çalışan bir bayan olarak bunun hiç te kolay olmadığını biliyorum ama, yorgunluğunu eşine yansıttığın sürece o da senin işten çıkman konuusnda haklı konumuna gelecek. Elbette ben böyle düşünmüyorum ama erkekler maalesef bu şekil bakıyor olaya, madem yoruluyorsun, evinin şini aksatıyorsun çalışma otur evinde gibi düşüncelere sahipler. Dediğim gibi ben bu düşünceye tamamen karşıyım, erkekler gibi kadınlar da çalışıp yoruluyorlar ve evişlerinde yardım, destek beklemek hakları ama dediğim gibi maalesef erkekler olaya o gözle bakmıyor ve eşinin çalışmasını istemeyen koca bu durumu eşinin aleyhine kullanıyor genelde. O yüzden tavsiyem, eşini çalışmana ikna edene kadar idare etmeye çalışman, hatta işinde mutlu olduğunu, çalışmanın psikolojine iyi geldiğini,vs. belli etmen... Dediğim gibi işten çıkmanı asla tavsiye etmiyorum. Şu an yoruluyor olabilirsin, ama bütün gün evde oturmak seni hepten bunalıma sürükler. Neticede çalışma hayatı bir sosyal ortamdır ve inan yorulursun ama sana evde oturmaktan daha iyi gelir.
Umarım bugünleri çabuk atlatırsınız, Allah yar ve yardımcınız olsun.
 
Dış dünyada (iş hayatında) saygı duyulan biri misiniz, statü olarak yönettiğiniz bir birim de var mı (sözü geçen biri misiniz?)
Bazen çalışan kadınlarda bu oluyor.. Misal, bir tekstil firmasının ihracat müdürlüğünü yaptığım dönemde, evde gördüğüm muamele ve dışarıda gördüğüm muamele yüzünden çok açmazda kaldığım oldu.. Bazen etkisinde de kalabiliyoruz haklı olarak.. Orada ki saygının evde de devam etmesini haklı olarak istiyoruz.. Olmayınca da gurur yapıp, kadınlığımızdan vazgeçiyoruz bazen.. Seviyormuş gibi davranmaktansa, kaybetmekten korkmuyormuş gibi davranmayı tercih edebiliyoruz..

Tüm bu kuşku / inanışların herhangi bir kaynağı var mı? Bazen kuşku bir önsezidir.. Bazen değildir..
İlaç kullanmayı da bırakmanızı tavsiye ederim, bunun yerine rahatlatıcı çaylar önerebilirim.. Ya da daha farklı odak noktaları..
Çok taze evlisiniz.. Zaman geçtikçe sevginiz oturacak, bu kavgalar yine olacak ama azalacak mutlaka.. Saygıyı kaybetmeyin..

selamlar,



sevgili serotonin, tespitin kesinlikle çok doğru. iş dünyasında evet idari kadrodayım, kararlar benden çıkar, çalıştığım yerde benim üstüm olan tek kişi çalıştığım yerin sahibi. bu çıkmazı çok yaşıyorum kesinlikle. dengeyi ayarlayamıyorum bunun farkındayım aslında. yetiştirilme tarzım da bu şekildeydi. babamı bebekken kaybettim, ailem doğru olan her kararımda saygı duydu, karar verip uygulayamadığım bir şey olmadı. ama şimdi itaati de öğrenmem gerekiyor evliliğimde, eşim kendi kararlarına saygı duyulmasını ister, ve ben her mevzuda "benim kararım, tercihim" şeklinde bir güç mekanizması halindeyim. evet sürekli bir güç savaşı içindeyim. sensiz çok rahat yaşarım, sen bunu yaparsan ben bunu yaparım, sen şöyle bakarsan ben de böyle bakarım halindeyim. halbuki onsuz mutlu olacağımı sanmıyorum hiç. kendimi korumakla itaat etmek arasında kalıyorum çoğu zaman bu çok doğru.. terapiye gitmiş gibiyim bu arada ya :) inanın bu kadar iyi geleceğini düşünmemiştim içimi açmanın, çok sağolun.
 
malesef ben de senin gibiyim.benzer bir ruh hali içindeyiz....benimde her yerimi allerji tarzı bişeyler sardı bugün.stresten ama farkındayım.umarım kurtuluruz..bu arada işini bırakma sakın.evde olup bu psikolojideyim.yemek bile zor yapıyorum.bütün işler duruyor.kendime güvenimide yitirdim.işe yaramaz gibi hissediyorum.


eminim ki çok güzel, akıllı, başarılı, becerikli bir kadınsın. ama işte insan bunları gerçekten bir noktadan sonra göremez hale geliyor. işten çıkarsam bir sonraki konum eminim bu yazdıklarını yazmak olur benim de. Allah yardımcın olsun senin de canım.
 
Öncelikle ciddi bir depresyon içinde olduğu açık olan birine doktorunun verdiği bırakmasını isteyen arkadaşların buna nasıl cesaret ettiğini gerçekten anlayamıyorum. "İnsan kendi kendinin doktorudur" lafına inanmıyorum, elbette sağlam durmaya çalışmak önemli ancak sorunlarla başa çıkamadığımız noktada Tıp biliminden yardım almanın önemine inanıyorum.

Konu sahibi arkadaşıma gelince,
Yaşadıklarına çok üzüldüm, ancak bunlar bir o kadar da tanıdık geldi bana, eminim birçok arkadaşıma da öyle gelmiştir. Evliliğin ilk yılları çok zorlu geçebilir birçok çift için. Ben 7 yıllık evliyim ve bizim de ilk 2 yıl çok sıkıntılı geçti, eşimle birbirimizi çok sevmemize rağmen kavga-gürültü hiç bitmezdi. Tepsilerin bardakların havada uçuştuğu olurdu. Çok şükür şiddet görmedim ama tabili şiddet illaki fiziksel olmak zorunda değil, duygusal şiddet te en az fiziksel kadar yaralayabiliyor insanı. O dönem ben de senin gibiydim, hergün mutsuz uyanır, saatlerce yaşadıklarımı düşünür ağlardım, ben de resmen depresyonda yaşayan ölü gibi hissederdim kendimi. Ama canım inan ki tüm bunlar geçiyor, hele ki eşinle birbirinizi seviyorsanız, bu dönemi atlatacağınızdan emin ol. İlk yıllar uyum süreci, gerçekten iki farklı yetişme tarzına ve alışkanlıklara sahip insanın bir evde ortak bir yaşam kurmaya çalışması çok zorlu olabiliyor. Ama mesela ben şimdi geçmişe dönüp baktığımda sabrettiğim için çok şükrediyorum. Ha kavga gürültü yine olmuyor mu, illa ki oluyor arada ama o kadar da tuzu biberi diyebiliyorum artık. Biraz sabır ve birbirinize olan sevginizle bu süreci atlatabileceğinize inanıyorum.
Çalışma konusuna gelince, bence ne olursa olsun işini bırakma. Üstelik işin bir bayan için çok çok güzel ve ideal. Yarın birgün çoçuğun olduğunda bile rahatlıkla çalışabileceğin bir iş. Bu konuda eşini tatlılıkla ikna etmeye çalış, ancak işteki yorgunluğunu eve yansıtmamaya çalış, çalışan bir bayan olarak bunun hiç te kolay olmadığını biliyorum ama, yorgunluğunu eşine yansıttığın sürece o da senin işten çıkman konuusnda haklı konumuna gelecek. Elbette ben böyle düşünmüyorum ama erkekler maalesef bu şekil bakıyor olaya, madem yoruluyorsun, evinin şini aksatıyorsun çalışma otur evinde gibi düşüncelere sahipler. Dediğim gibi ben bu düşünceye tamamen karşıyım, erkekler gibi kadınlar da çalışıp yoruluyorlar ve evişlerinde yardım, destek beklemek hakları ama dediğim gibi maalesef erkekler olaya o gözle bakmıyor ve eşinin çalışmasını istemeyen koca bu durumu eşinin aleyhine kullanıyor genelde. O yüzden tavsiyem, eşini çalışmana ikna edene kadar idare etmeye çalışman, hatta işinde mutlu olduğunu, çalışmanın psikolojine iyi geldiğini,vs. belli etmen... Dediğim gibi işten çıkmanı asla tavsiye etmiyorum. Şu an yoruluyor olabilirsin, ama bütün gün evde oturmak seni hepten bunalıma sürükler. Neticede çalışma hayatı bir sosyal ortamdır ve inan yorulursun ama sana evde oturmaktan daha iyi gelir.
Umarım bugünleri çabuk atlatırsınız, Allah yar ve yardımcınız olsun.



evet sabretmem gerek,ayrılma-bitirme fikri saklımın bir köşesinde bulunduğu sürece zaten herşey daha da batıyor aslında. gitmekle kalmak arasında sıkışıyorum bazen, bu da bunalıma sürüklüyor çoğunlukla. aslında yazılanlara bakıyorum da bu yaşadıklarım da evliliğin bir evresi sanırım, herkes aşağı yukarı benzer şeyler yaşamış. inşallah sabırlı olabilir ve birgün bu sıkıntıların geçtiğini görebilirim birgün bende.

çalışma konusunda da haklısın, eşimin çalışmamamı isteme nedeni ksıkançlık aslında, ama bir de evde bazı şeylerin aksaması gerekçesi oluyor. işten çıkmayı burda yazılanlardan sonra düşünmüyorum, inşallah bunu kabul ettirebilirim.
 
Canım benim ilk zamanlarım gibisin. ben de senin gibi iş ve ev arasında harap ve bitap düşüyordum. evim tertemiz olacak, herşey yerli yerinde olacak vs. kendimi paralıyordum. eve 7 buçukta girip, 1 de yatıp sabah 6 da kalkıyordum. hala böyleyim gerçi. ama şimdilerde biraz daha rahatım. dağınıksa dağınık. benim evim kime ne...ben de evime temizlikçi almam ama eşimden dolayı değil, kendi prensibim. ha nedir, ne zaman fırsat bulursam yaparım, yapamazsam da umurum olmaz. yanlız şunu bil, sen çalışan bir bayan olarak, ayda 200 tl temizlikçi parası ayırabilirsin kendine, buna sonuna kadar hakkın var. ve sakın ha sakın işini bırakma. kendini garantiye almak için değil, kafanı dağıtmak için bizim çalışmaya ihtiyacımız var çünkü sen de pek gamsız bi insan değilsn belli ki.

evililiğin ilk zamanlarına gelince, benim de ne kadar fırtınalı geçtiğini tahmin bile demezsin. her hafta sonu önce kavga, kırılan dökülen vazolar, tabaklar vs. sonra ağlama nöbetleri, evi terketmeye kalkmalar, sonra sarılmalar ve pişmanlıklarla geçti ilk yılım. hatta eşim bize büyü yapıldığını düşünüyodu o zamanlar. ama biraz sabredersen, kendiliğinden yola girdiğini göreceksin. sadece biraz sabır. Allah yardımcın olsun, kısa sürede aş bunları inşallah canım.


yazdığın son paragrafta kendi haftasonlarımı okudum inan. ben de birügn bunların geçmişte kaldığını görebilirim inşallah. artık herşey daha güzel diyebilrim umarım.

kesimlikle çalışınca, aslında her zaman ve her konuda bir miktar relax olabilse insan herşeyi daha kolay halledebiliyr, ama malesef gamsız rahat bir insan değilim, uğraşıyorum ama olamıyorum. evde oturunca ruh halimi şimdiden görebiliyorum aslında, kesinlikle benim ruh halimmdeki bir insanın oyalanacak bir şeyleri olmalı, ama inşallah bunu eşime kabul ettirebilirim. çok katı ve net bu konuda.
 
yazdıklarını okuyunca zaman zaman senin gibi olduğumu düşündüm.ben de eşimin beni sevdiğini bilirim ama bazen sevmediği hissine kapılırım.beni aldatmayacağına inanırım ama bazen ya bi gün aldatırsa diye kurarım...zannederim biçok kişi buna benzer hisleri zaman zaman duyuyor.bence çok kafana takmamalısın ve işini de kesinlikle bırakmamalısın.iş hayatı bi anlamda kadının sosyal hayatı.çalışmayı bırakırsan evde otura otura can sıkıntısından kendince kurgulamalar yapabilirsin.ev ile işi birarada yürütmekte zorlanıyorsan düzenli aralıklarka yardımcı al ev işleri için filan.o zaman çok yorulmamış olursun


o kurmalar yüzünden huzursuz ediyoruz kendimizi, hatta bu kurmayı bir ara abartmıştım iyice burada bir konuda açmıştım, ama şimdi o kadar değilim. dönem dönem tepeme çöküyorlar. dediğin gibi bir de evde olunca daha da fazla kurucam bunları biliyorum. birşeyler oyalanmak iyi geliyor bana.
 
asla işini bırakma. daha da kendini dinler hale gelirsin. dışarda bir hayatının olması çok önemli.
ben de işi bıraktım aynı nedenlerden. keşke bırakmasaydım.
ev dışında seni hayata motive edecek birşeylerin olması şart. o da gezmeyle tozmayla olmuyor. nereye kadar ne gezeceksin. bir süre sonra eve kapanıp kalıyor insan.

haklısın canım, zaten öyle çok aktif bir kadın da değilim. oturmaya gideyim, çaya gideyim modunda da olamıyorum hiç. kayınvalideme bile daha bir kere yalnız oturmaya gitmiş değilim. ancak bir kaç arkadaşım var işte, onlarla gidip gelebilirim, bir de ailem tabi. dışarıda takılayım , sinema tiyatro falan gezeyim desem eşim dışarıda takılmama da her zaman gönüllü olmaz zar zor izin alırım yani. işin aslı beni çalışmak paklar dediğin gibi.
 
sevgili serotonin, tespitin kesinlikle çok doğru. iş dünyasında evet idari kadrodayım, kararlar benden çıkar, çalıştığım yerde benim üstüm olan tek kişi çalıştığım yerin sahibi. bu çıkmazı çok yaşıyorum kesinlikle. dengeyi ayarlayamıyorum bunun farkındayım aslında. yetiştirilme tarzım da bu şekildeydi. babamı bebekken kaybettim, ailem doğru olan her kararımda saygı duydu, karar verip uygulayamadığım bir şey olmadı. ama şimdi itaati de öğrenmem gerekiyor evliliğimde, eşim kendi kararlarına saygı duyulmasını ister, ve ben her mevzuda "benim kararım, tercihim" şeklinde bir güç mekanizması halindeyim. evet sürekli bir güç savaşı içindeyim. sensiz çok rahat yaşarım, sen bunu yaparsan ben bunu yaparım, sen şöyle bakarsan ben de böyle bakarım halindeyim. halbuki onsuz mutlu olacağımı sanmıyorum hiç. kendimi korumakla itaat etmek arasında kalıyorum çoğu zaman bu çok doğru.. terapiye gitmiş gibiyim bu arada ya :) inanın bu kadar iyi geleceğini düşünmemiştim içimi açmanın, çok sağolun.

Öyleyse sizi çok iyi anlıyorum.. Ve gerçekten çok zor..
Zamanın kadınları taşıdığı yerde, "Eski kadınların çektiklerini çoktan aşmış durumdayız" hatta madalyalığız..
Takdir görememek yıpratmıştı beni.. Bazen başarısız hissediyordum kendimi evde.. "İş yerinde tüm o sıkıntılı işleri bir çırpıda halleden o kadın" evde sürekli şikayet eden ve eksik hissettiren bir erkekle mücadele edemiyor, yıpranıyordu.. Oysa her şey tamdı.. Yine de ikna olamıyordum... Bir de bu sıkıntı vardı işte.. "Bir evde iki baş olmaz" derdi eşim..
Bu sorunu nasıl halletim'e gelebilirim kısaca..
Aslında hayatınız da buna güzel bir örnek oluşturacak.. Rahmetli babaannem, "kadınlar yönetir aslında" derdi..
Bu şuna benzer, Firmanızda sizin üstünüzde bir tek firma sahibi var.. Ama siz olmasanız patronunuz sudan çıkmış balığa döner.. idare sizde, yönetim sizde.. Ve aslında bir yerde, firma sahibi de sizsiniz... Ama herşeyin sahibi olduğunu düşünen kişi aslında bir nevi size muhtaç, çünkü paranızı ödüyor.. sizde onun (amiyane ama doğru manada) patron egosunun devam etmesini sağlıyorsunuz..
Evlilikte böyle...
Eşim evin patronudur, öyle hissetmesini sağlarım.. Ama ben, her şeyin sahibiyimdir aslında... Bunu kendimi tatmin etmek için söylemiyorum.. İş yerinde ki taktikleri eve taşımaktır bu... Motivasyonsuz bir çalışanınızı işe nasıl adapte ediyorsunuz çoğu zaman, "alttan mesajlar vererek, pohpohlayarak" ve istediğiniz verimi alıyorsunuz...
Bence bir liste yapın.. naçizane önerim.. Sadece kendinizin görebileceği bir liste.. tüm maddeleri de yazın..
Eşimin bana şunu yapmasından rahatsız oluyorum, bana şöyle hissettiriyor gibi.. Ama hiç durak vermeyin ve tüm mahreminizi dökün bu listeye...
Sonrasında gerçek bir sorun çözücü, ve görüldüğü kadarıyla da çok başarılı bir kadın olarak hepsine çözümler ve bazen stratejiler belirleyin...
Bunu iş yaşamanızda başınıza gelmiş en zor ve çözüm isteyen bir olay gibi görürseniz, çok zevkli bir hale geliyor...
Ve çalışanınızı da çok iyi tanımanız, aynı yatağı paylaşıyor olmanız pozitif etki sağlayacaktır... (her konuda:)

İşler rekabete dönüşünce ne yazık ki yine de takdir edilmiyorsunuz.. Ama bunu beklemeyin, yani takdir sözünü.. (tabi eğer takdir etmeyen bir eşiniz varsa) Erkekler güçlü gördükleri kadınları, çoğu zaman sessizlikle ve bazen takdir edecekleri olayın az sonrasında farklı bir olumlu tepkiyle takdir eder... İçten içe takdir edildiğimizi bilmek, sözlü bir takdirden daha iyidir.. Çünkü hala güçlüyüzdür.. Eğer bu sizi iyi hissettirecekse..

Ona rakip olduğunuzu hissettirmeyin.. Zaten değilsiniz...
Siz bir yandan çalışıp ve çok üst seviyelere gelip insan yönetebilen bir kadınsınız, tüm olumsuz şartlara rağmen (mens, duygusallık, naiflik vs.) ve üstüne bir de ev idare ediyorsunuz...
Bırakın bu oyunda patronculuk oynasın.. Biz gerçeği bilelim yeter...

İnşallah en kısa zamanda her şey yoluna girecektir... Seneler devrildikçe idare etmek daha da kolaylaşacak.. Büyüklerimizin "sen idare et" lafını yalnızca sen alttan al, ezil olarak algılamayın.. Asıl idarecilik evlilikte.. Biz görünmez yöneticiyiz ve bu kesinlikle böyle... Evlilikte zaman geçtikçe bunu daha iyi hissedeceksiniz...

Uzun yazdım, kusura bakmayın..
Siz en iyisini bilirsiniz,
Selamlar,
 
Eşinin çalışmanı istememe sebebi kıskançlıksa seni çok iyi anlıyorum, benim eşim de çok kıskançtır, hatta çok kıskanç az kalır paranoyak derecesindedir. Ben evlendiğimde çalışıyordum, çalıştığım yer iyiydi alışmıştı oraya, ancak orası kapanınca çalışacaksan ya kendi işini açarsın (mesleğimde kendi işimi kurma imkanım vardı), yada başka yerde çalıştırmam demişti. Senin işin de bence bir bayan için, hele ki eşi kıskanç olan bir bayan için çok ideal. Çocuk yuvası sonuçte çalıştığın yer, üstelik genç yaşında iyi de bir pozisyona gelmişsin... Bunu eşine tatlılıkla anlat, ama inadına gitmeden, zamanla zaten inan ki çalışmana alışacak ve kabullenecektir. Ama şuna emin ol canım, eğer işinden çıkarsan bir daha kolay kolay işe giremezsin. Çünkü kıskanç erkeklerin böyle bir olayı var, şimdi alıştırdın alıştırdın, şimdi işten çıkıp daha sonradan çalışmayı tekrar istersen (ki eminim isteyeceksindir, çalışmaya alışmış insan durmaz evde, ilk 2 hafta güzel gelir sonra basar ev insana) daha sonra senin evde olmana alışıp da, hepten yabancı bir yerde çalışmana izin vermeyecektir. O yüzden ne yap ne et çıkma işten, inan ki bu konu çok önemli.

Ayrıca evişleri konusundan benim eşimde yardımcı tutmaya çok karşı bir adamdı, görmemiş ailesinde, ona çok ters geliyordu. E ben de herşeye yetişemiyordum, hep birşeyler eksik kalıyordu. Zamanla bu fikre alıştı, tabi benim kayınvalidem de sürekli diyordu bir yardımcı tut, çalışan insansın diye eşimin yanında da. 5 yıl sonra nihayet artık ayda bir de olsa alıyorum bir yardımcı kadın büyük temizliğimi yapıyor, ben de arada süpürüyorum siliyorum, valla çok rahat ettim. Bu konuyu da kabul ettirirsin zamanla inan bana, tabi benim 5 yıl dememe bakma sen ben düzgün birini bulayım diye salladım biraz, eşim daha önceden kabul etmişti. Şöyle yapabilirsin bu durumu da yani evin bütün işini yaptıracakmış gibi lanse etme de mesela eviniz giriş kat falan değilse dersin, hiç olmazsa camımı siler ben de diğer işleri yaparım, çok başım dönüyor camları silerken falan dersin. Böyle böyle bu fikre de alıştırırsın zamanla.

İnan bugünler geçecek, hepimizin ilk yıllar yaşadığı şeyler bunlar ve bilorum ki çok ağır oluyor. Ama sabret, eğer aranızda aldatma ve dayak olmazsa ve sevginiz varsa, ilerde bugünlere sabrettiğine pişman olmayacaksın.
 
Öyleyse sizi çok iyi anlıyorum.. Ve gerçekten çok zor..
Zamanın kadınları taşıdığı yerde, "Eski kadınların çektiklerini çoktan aşmış durumdayız" hatta madalyalığız..
Takdir görememek yıpratmıştı beni.. Bazen başarısız hissediyordum kendimi evde.. "İş yerinde tüm o sıkıntılı işleri bir çırpıda halleden o kadın" evde sürekli şikayet eden ve eksik hissettiren bir erkekle mücadele edemiyor, yıpranıyordu.. Oysa her şey tamdı.. Yine de ikna olamıyordum... Bir de bu sıkıntı vardı işte.. "Bir evde iki baş olmaz" derdi eşim..
Bu sorunu nasıl halletim'e gelebilirim kısaca..
Aslında hayatınız da buna güzel bir örnek oluşturacak.. Rahmetli babaannem, "kadınlar yönetir aslında" derdi..
Bu şuna benzer, Firmanızda sizin üstünüzde bir tek firma sahibi var.. Ama siz olmasanız patronunuz sudan çıkmış balığa döner.. idare sizde, yönetim sizde.. Ve aslında bir yerde, firma sahibi de sizsiniz... Ama herşeyin sahibi olduğunu düşünen kişi aslında bir nevi size muhtaç, çünkü paranızı ödüyor.. sizde onun (amiyane ama doğru manada) patron egosunun devam etmesini sağlıyorsunuz..
Evlilikte böyle...
Eşim evin patronudur, öyle hissetmesini sağlarım.. Ama ben, her şeyin sahibiyimdir aslında... Bunu kendimi tatmin etmek için söylemiyorum.. İş yerinde ki taktikleri eve taşımaktır bu... Motivasyonsuz bir çalışanınızı işe nasıl adapte ediyorsunuz çoğu zaman, "alttan mesajlar vererek, pohpohlayarak" ve istediğiniz verimi alıyorsunuz...
Bence bir liste yapın.. naçizane önerim.. Sadece kendinizin görebileceği bir liste.. tüm maddeleri de yazın..
Eşimin bana şunu yapmasından rahatsız oluyorum, bana şöyle hissettiriyor gibi.. Ama hiç durak vermeyin ve tüm mahreminizi dökün bu listeye...
Sonrasında gerçek bir sorun çözücü, ve görüldüğü kadarıyla da çok başarılı bir kadın olarak hepsine çözümler ve bazen stratejiler belirleyin...
Bunu iş yaşamanızda başınıza gelmiş en zor ve çözüm isteyen bir olay gibi görürseniz, çok zevkli bir hale geliyor...
Ve çalışanınızı da çok iyi tanımanız, aynı yatağı paylaşıyor olmanız pozitif etki sağlayacaktır... (her konuda:)

İşler rekabete dönüşünce ne yazık ki yine de takdir edilmiyorsunuz.. Ama bunu beklemeyin, yani takdir sözünü.. (tabi eğer takdir etmeyen bir eşiniz varsa) Erkekler güçlü gördükleri kadınları, çoğu zaman sessizlikle ve bazen takdir edecekleri olayın az sonrasında farklı bir olumlu tepkiyle takdir eder... İçten içe takdir edildiğimizi bilmek, sözlü bir takdirden daha iyidir.. Çünkü hala güçlüyüzdür.. Eğer bu sizi iyi hissettirecekse..

Ona rakip olduğunuzu hissettirmeyin.. Zaten değilsiniz...
Siz bir yandan çalışıp ve çok üst seviyelere gelip insan yönetebilen bir kadınsınız, tüm olumsuz şartlara rağmen (mens, duygusallık, naiflik vs.) ve üstüne bir de ev idare ediyorsunuz...
Bırakın bu oyunda patronculuk oynasın.. Biz gerçeği bilelim yeter...

İnşallah en kısa zamanda her şey yoluna girecektir... Seneler devrildikçe idare etmek daha da kolaylaşacak.. Büyüklerimizin "sen idare et" lafını yalnızca sen alttan al, ezil olarak algılamayın.. Asıl idarecilik evlilikte.. Biz görünmez yöneticiyiz ve bu kesinlikle böyle... Evlilikte zaman geçtikçe bunu daha iyi hissedeceksiniz...

Uzun yazdım, kusura bakmayın..
Siz en iyisini bilirsiniz,
Selamlar,



işte budur ya, duyduğum, okuduğum en rahatlatıcı sözlerdi, gerçekten nokta vuruşu yapmışsın hayatıma dair.
yazdıklarının her kelimesini bir kağıda not edip arada açıp okuyacağım, çok ciddiyim..
çünkü kendi sorunumu ben bu derece doğru tanımlayıp, bu kadar mantıklı ve en önemlisi gerçekçi daha da önemlisi yapılabilir çözümlerle toparlayamamıştım uzun zamandır.
kim sana nasıl hissettirir kendini bilemem, ama gerçekten akıllı bir kadınsın. ve kendimi de gerçekten güçlü hissettirdin bana şu an.
evet evliliği önyargıları, bilinenleri, "nasılsa böyle olur"ları bir kenara bırakarak ele almak, ve bir şekilde "kendimize has" stratejilerle kendi kafamızda yapılandırmak lazım.
bu konuda okuduğunuz kitap falan var mı acaba? gerçekten insanın bu yönde tazelenmeye, arada bir dürtülmeye ihtiyacı var.

Sevgiyle kal..
 
Eşinin çalışmanı istememe sebebi kıskançlıksa seni çok iyi anlıyorum, benim eşim de çok kıskançtır, hatta çok kıskanç az kalır paranoyak derecesindedir. Ben evlendiğimde çalışıyordum, çalıştığım yer iyiydi alışmıştı oraya, ancak orası kapanınca çalışacaksan ya kendi işini açarsın (mesleğimde kendi işimi kurma imkanım vardı), yada başka yerde çalıştırmam demişti. Senin işin de bence bir bayan için, hele ki eşi kıskanç olan bir bayan için çok ideal. Çocuk yuvası sonuçte çalıştığın yer, üstelik genç yaşında iyi de bir pozisyona gelmişsin... Bunu eşine tatlılıkla anlat, ama inadına gitmeden, zamanla zaten inan ki çalışmana alışacak ve kabullenecektir. Ama şuna emin ol canım, eğer işinden çıkarsan bir daha kolay kolay işe giremezsin. Çünkü kıskanç erkeklerin böyle bir olayı var, şimdi alıştırdın alıştırdın, şimdi işten çıkıp daha sonradan çalışmayı tekrar istersen (ki eminim isteyeceksindir, çalışmaya alışmış insan durmaz evde, ilk 2 hafta güzel gelir sonra basar ev insana) daha sonra senin evde olmana alışıp da, hepten yabancı bir yerde çalışmana izin vermeyecektir. O yüzden ne yap ne et çıkma işten, inan ki bu konu çok önemli.

Ayrıca evişleri konusundan benim eşimde yardımcı tutmaya çok karşı bir adamdı, görmemiş ailesinde, ona çok ters geliyordu. E ben de herşeye yetişemiyordum, hep birşeyler eksik kalıyordu. Zamanla bu fikre alıştı, tabi benim kayınvalidem de sürekli diyordu bir yardımcı tut, çalışan insansın diye eşimin yanında da. 5 yıl sonra nihayet artık ayda bir de olsa alıyorum bir yardımcı kadın büyük temizliğimi yapıyor, ben de arada süpürüyorum siliyorum, valla çok rahat ettim. Bu konuyu da kabul ettirirsin zamanla inan bana, tabi benim 5 yıl dememe bakma sen ben düzgün birini bulayım diye salladım biraz, eşim daha önceden kabul etmişti. Şöyle yapabilirsin bu durumu da yani evin bütün işini yaptıracakmış gibi lanse etme de mesela eviniz giriş kat falan değilse dersin, hiç olmazsa camımı siler ben de diğer işleri yaparım, çok başım dönüyor camları silerken falan dersin. Böyle böyle bu fikre de alıştırırsın zamanla.

İnan bugünler geçecek, hepimizin ilk yıllar yaşadığı şeyler bunlar ve bilorum ki çok ağır oluyor. Ama sabret, eğer aranızda aldatma ve dayak olmazsa ve sevginiz varsa, ilerde bugünlere sabrettiğine pişman olmayacaksın.


doğru diyorsun, iyi yönlere bakıp iyi şeyleri görmek gerek.. ama iş konusunda fikri sabitleşiyor gittikçe, haziran için gün sayıyor. bu haftasonu yine mevzusu geçti, ve gerçekten sabit fikirlidir. patronumla anlaşabilirsem part tıme sisteme geçmek istiyorum, belki o zaman sesi kesilir, ama bunu da çalıştığım yerde nasıl becerebilirim bilmiyorum. ha bunun dışında, çok mu sabredilemeyecek bir evliliğim var? sakin kafayla düşündüğümde hayır yok, hele ki şu konuyu açtıktan sonra anladım ki, her evlilikte dönem dönem yaşanabilen şeyler yaşadıklarım. ama işte o sakin kafayı her zaman koruyamıyorum.bakalım hayırlısı..
 
canım yorumların hepsini okumadım ama genel anlamda bu tarz bunalımlar evliliğin ilk yıllarında mutlaka oluyor.kendimden örnek vereyim.bende eşimle severek evlendim ve zamanında senin yaşadığın biçok duyguyu yaşadım.umutsuzluk,mutsuzluk, isyanlar vs...ama inan şu an 1,5 yıllık evliyiz ve eşimde bende o kadar değiştik ki, şu an o kadar uyumluyuz ki anlatamam. bazen dönüp geçmişe baktığımda sadece gülüp geçiyorum.ve aradaki farkı gördükçe meğer biz birbirimizi ne kadar çok sevmişiz diyorum.yani sana diyeceğim evliliğin ilk ayları(yılları) iki taraf içinde birbirini tanıma-alışma ve kabullenme zamanlarıdır.. her ne kadar evlenmeden önce birbirini tanısan da (biz eşimle 3 yıl flörtten sonra evlendik) evlilik bambaşka oluyor ve zaman istiyor..umarım en yakın zamanda sizde atlatırsınız bu dönemi..:16:
 
canım yorumların hepsini okumadım ama genel anlamda bu tarz bunalımlar evliliğin ilk yıllarında mutlaka oluyor.kendimden örnek vereyim.bende eşimle severek evlendim ve zamanında senin yaşadığın biçok duyguyu yaşadım.umutsuzluk,mutsuzluk, isyanlar vs...ama inan şu an 1,5 yıllık evliyiz ve eşimde bende o kadar değiştik ki, şu an o kadar uyumluyuz ki anlatamam. bazen dönüp geçmişe baktığımda sadece gülüp geçiyorum.ve aradaki farkı gördükçe meğer biz birbirimizi ne kadar çok sevmişiz diyorum.yani sana diyeceğim evliliğin ilk ayları(yılları) iki taraf içinde birbirini tanıma-alışma ve kabullenme zamanlarıdır.. her ne kadar evlenmeden önce birbirini tanısan da (biz eşimle 3 yıl flörtten sonra evlendik) evlilik bambaşka oluyor ve zaman istiyor..umarım en yakın zamanda sizde atlatırsınız bu dönemi..:16:


inşallah canım :) burada yazılanlardan sonra daha umutlu bakıyorum herşeye, bu da evliliğin bir dönemi ve geçecek diye düşünüyorum. güzel dileklerin için teşekkür ederim. sevgilerimle..
 
arkadaşım seni çok iyi anlıyorum bende 7 aylık evliyim ama eşimle bu dönem çok anlaşmazlıklarımız var aileme ve arkadaşalrıma anlatamıyorum.çünkü ilerde düzelirse ben unuturum onlar unutmaz diyorum biyandan içimde büyüyo herşey çok üzülüyorum.benim eşimde sürekli herşeyden şikayet eden ve konuları çok uzatan birisi.ve bu durumlarda susmaktan başka bişey yapamıyorum çünkü ona verecek cvplarımın hepsini kendince yaptığı açıklamalarla çürütüyor yani konuşmamın hiçbir anlamı kalmıyor.üni mezunu çalışan biriyim ve evimde düzenim herşey düzgündür.ama memnuniyet yok ve sürekli onun hesap kitap yapmasından gına geldi.ilerde çalışmazsam hiçbişey alma ve yapma şansım olmucak.seninde dediğin gibi çok iyi yönleride var ama bu beni mutsuz etmesine engel olmuyor....
 
Aldatılacağım korkusuyla yaşayamazsın ama bu ileride panik atağa çevirir ve daha çok sorun olur evliliğinzde...Belkide evliliğe tam adapte olamamışınızdır ikiniznde kavgası ondandır
 
Back
X