içimizde ki deniz...

AHU

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
30 Mart 2007
138
0
Merhaba arkadaşlar,:1yes2:
Ece Temelkuran'ın çok sevdiğim bir yazısını ekliyorum. Hayatta suların nereye, ne zaman, nasıl akacağını bilmek isteyenlere...
Ahu


Ece Temelkuran
"Şöyle bir iş yapayım", "Böyle bir hayatım olsun" diyorsun. Oysa insanın içinde sular var. Hayatın gidişatına yön veren akarsular, insanı yeryüzü gibi şekillendiren dip akıntılar. Eğer dip akıntılarınla aynı doğrultuda seçimler yaptıysan sonradan pek bir şeyi değiştirmen gerekmeyebilir. Tabii eğer sıkılmadıysan. Ama bir de, sırf olman gerektiğini düşündüğün için -diyelim ki- işletmeci, bilgisayar mühendisi veya avukat olduysan, ya da diyelim ki, öyle olması gerektiğini düşündüğün için belli bir hayat biçimi tutturduysan, çok geçmeden yakana yapışıyor akarsuların.
Ne kadar güçlü olsa da inşa ettiğin "zorunluluk", "gereklilik barajları", yıkıp geçip akacağa yere akıyor nehirler. Hatta bazen herkesin bayıldığı, hatta neredeyse kıskanılacak bir hayat da olabilir vazgeçilen. Sırf iç suların aslında oraya akmadığı için, sırf bu yüzden.
Yani aslında "değiştirdiğin" bir şey olmuyor bir gün hayatını değiştirmeye karar verdiğinde. Sadece suları akması gereken yere akıtıyorsun.
Akılacak yere akma meselesini zorlaştıran ne yaş ne de hayatın neresinde olduğun aslında. Bir hayattan bir başka hayata gitmeyi zorlaştıran şey, gemileri yakma meselesi.
Önceleri belki terk ettiğin limana geri dönmeye yarayan gemileri daha kolay ateşe verebiliyordun. Ama sonra, zaman geçtikçe, indiğin gemiyi yakmak zorlaşıyor. Daha ileri gitmeyi becerememekten ve geri döndüğünde bu kez kimseyi bulamamaktan korkuyorsun belki. Basitçe, yalnızlıktan. Yeni hayatı beceremeyince yaşayacağın yenilgi ile baş edebilecek kadar zinde hissetmiyorsun belki. Yakmakta tereddüt ediyorsun gemileri. Tereddüt. Yeni başlangıçların en sevmediği. Ve "yenilgi korkusu". Vaktin nakde eşitlendiği bir hayatın icadıdır yenilgi meselesi. Belki bu kadar "değerli" zannetmeseydik hayatlarımızı, bu kadar korumasaydık kendimizi, daha rüzgârlı olan o eski aşk hikâyelerinden birinde, bizimkinden kesinlikle daha heyecanlı olan o hayat hikâyelerden birinde bulabilirdik kendimizi.
Hangimizin aşkı bir kıtadan diğerine sürüklüyor hayatımızı, hangimizin macerası "roman gibi bir hayat" armağan ediyor bize? Çünkü eskisine göre daha değerli vakit (ne demekse?), hayatı "harcamak" bu yüzden çok daha kabul edilemez eski zamanlara göre.
Ne zaman değiştirilmeli hayatlar? Bu soru, "Hayat hangi yaşta değiştirilebilir?" anlamına gelmiyor. Başka bir şey. Bir hayat ne zaman değiştirilmeli, söyleyeyim. Akamadığında. Bir akış hissi vardır, işler tam da iç sularınızla birlikte akıyorsa. O akış hissi bittiğinde demek ki uzaklaşmışsınızdır içinizdeki akıntıdan.
Eğer akıntıdan bir biçimde ayrıldıysanız yolunuzu kaybedersiniz ve hayat akmaz. İşte bu his gelip hayatın tam orta yerine oturduğunda - hiç yaşınızı sormuyorum - o zaman değiştirilmeli bir hayat. Değiştirilmeli ve değişecektir mutlaka hayat, eğer akmıyorsa. Hatta siz isteseniz de istemeseniz de...
 
ahucum, yazını okumakta güçlük çekiyorum, biraz daha büyük yazabilirmisin. bu arada paylaşım için tşk.
 
Sevdakızı,
Daha büyük yazdım, bundan sonrakileri de öyle yazarım.. ne güzel böyle şeyleri paylaşmak...
Ahu

"Şöyle bir iş yapayım", "Böyle bir hayatım olsun" diyorsun. Oysa insanın içinde sular var. Hayatın gidişatına yön veren akarsular, insanı yeryüzü gibi şekillendiren dip akıntılar. Eğer dip akıntılarınla aynı doğrultuda seçimler yaptıysan sonradan pek bir şeyi değiştirmen gerekmeyebilir. Tabii eğer sıkılmadıysan. Ama bir de, sırf olman gerektiğini düşündüğün için -diyelim ki- işletmeci, bilgisayar mühendisi veya avukat olduysan, ya da diyelim ki, öyle olması gerektiğini düşündüğün için belli bir hayat biçimi tutturduysan, çok geçmeden yakana yapışıyor akarsuların.
Ne kadar güçlü olsa da inşa ettiğin "zorunluluk", "gereklilik barajları", yıkıp geçip akacağa yere akıyor nehirler. Hatta bazen herkesin bayıldığı, hatta neredeyse kıskanılacak bir hayat da olabilir vazgeçilen. Sırf iç suların aslında oraya akmadığı için, sırf bu yüzden.
Yani aslında "değiştirdiğin" bir şey olmuyor bir gün hayatını değiştirmeye karar verdiğinde. Sadece suları akması gereken yere akıtıyorsun.
Akılacak yere akma meselesini zorlaştıran ne yaş ne de hayatın neresinde olduğun aslında. Bir hayattan bir başka hayata gitmeyi zorlaştıran şey, gemileri yakma meselesi.
Önceleri belki terk ettiğin limana geri dönmeye yarayan gemileri daha kolay ateşe verebiliyordun. Ama sonra, zaman geçtikçe, indiğin gemiyi yakmak zorlaşıyor. Daha ileri gitmeyi becerememekten ve geri döndüğünde bu kez kimseyi bulamamaktan korkuyorsun belki. Basitçe, yalnızlıktan. Yeni hayatı beceremeyince yaşayacağın yenilgi ile baş edebilecek kadar zinde hissetmiyorsun belki. Yakmakta tereddüt ediyorsun gemileri. Tereddüt. Yeni başlangıçların en sevmediği. Ve "yenilgi korkusu". Vaktin nakde eşitlendiği bir hayatın icadıdır yenilgi meselesi. Belki bu kadar "değerli" zannetmeseydik hayatlarımızı, bu kadar korumasaydık kendimizi, daha rüzgârlı olan o eski aşk hikâyelerinden birinde, bizimkinden kesinlikle daha heyecanlı olan o hayat hikâyelerden birinde bulabilirdik kendimizi.
Hangimizin aşkı bir kıtadan diğerine sürüklüyor hayatımızı, hangimizin macerası "roman gibi bir hayat" armağan ediyor bize? Çünkü eskisine göre daha değerli vakit (ne demekse?), hayatı "harcamak" bu yüzden çok daha kabul edilemez eski zamanlara göre.
Ne zaman değiştirilmeli hayatlar? Bu soru, "Hayat hangi yaşta değiştirilebilir?" anlamına gelmiyor. Başka bir şey. Bir hayat ne zaman değiştirilmeli, söyleyeyim. Akamadığında. Bir akış hissi vardır, işler tam da iç sularınızla birlikte akıyorsa. O akış hissi bittiğinde demek ki uzaklaşmışsınızdır içinizdeki akıntıdan.
Eğer akıntıdan bir biçimde ayrıldıysanız yolunuzu kaybedersiniz ve hayat akmaz. İşte bu his gelip hayatın tam orta yerine oturduğunda - hiç yaşınızı sormuyorum - o zaman değiştirilmeli bir hayat. Değiştirilmeli ve değişecektir mutlaka hayat, eğer akmıyorsa. Hatta siz isteseniz de istemeseniz de... Ece Temelkuran
 
Paylaşım için teşekkürler Ahu..
İlkini bende okuyamamıştım.
Bu tarz yazılar bekliyorum
Sevgiler
 
Gerçekten farkedecek kadar zamanımız var mı? İstersek var, istemezsek yok...öyle değil mi?
sevgiyle, AHU



Geç kalmayın...

Yoksa hayat,
sonsuz fırsatları sayısız sanıp,
kendimizi hep ileride bir gün karşılaşacağımızı
sandığımız bir başkasını, bir yenisine
ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu?

Karşımıza erken çıkmış
insanları yolun dışına sürerken;
bir gün geri dönüp, onu deliler gibi
arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz?
Hayat her zaman cömert davranmaz bize.
Tersine, çoğu kez zalimdir.
Her zaman aynı fırsatları sunmaz.
Toyluk zamanlarını ödetir.

Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların ,
eskitmeden yıprattığımız dostlukların,
savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla
yapayalnız kalırız bir gün.

Bir akşam üstü yanımızda kimsecikler olmaz;
ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir…
Murathan MUNGAN
 
çok hoş bir şiiri.
karşındakine bazen değerli hisleri kaybetmemek için daha çok gayretli olalım dediğin halde seni umursamadan aynı hataları yapan kırgınlıklar yaşatmaya devam edenlere ne demeli.
sen misin hatalı yoksa çok mu zorluyorsun birşeyleri düzene sokmak için.
Bu damı sıkıntı olan bir akıntı değiştirmeli atmalımı yaşamından .
okadar kolay değil atılmıyor bir çırpıda
kesilmiyor yanlış yere akan sular
olmuyor cabucak feda edilmiyor bunca sene.
 
çok hoş bir şiiri.
karşındakine bazen değerli hisleri kaybetmemek için daha çok gayretli olalım dediğin halde seni umursamadan aynı hataları yapan kırgınlıklar yaşatmaya devam edenlere ne demeli.
sen misin hatalı yoksa çok mu zorluyorsun birşeyleri düzene sokmak için.
Bu damı sıkıntı olan bir akıntı değiştirmeli atmalımı yaşamından .
okadar kolay değil atılmıyor bir çırpıda
kesilmiyor yanlış yere akan sular
olmuyor cabucak feda edilmiyor bunca sene.


Sana tüm kalbimle katılıyorum ve gerçekten ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Yanlış yere akan suları kesmek o kadar da kolay değil elbette. Ama değerli hisleri kaybetmemek adına verilen mücadelede acaba sen 'seni' mi yitiriyorsun yavaşça ... bilmiyorum... bazen kendini iyi dinlemek gerekiyor, kendi değerlerini kaybetmemek için... :nazar:
sevgiler, Ahu
 
X