- 16 Haziran 2007
- 822
- 203
- 648
- 39
Tenis kulübünün duşunda birkaç adam sandalyelere oturmuş, duş sırasını
beklemektedir. Sandalyelerden birinin üzerindeki bir cep telefonu uzun uzun
çalar. Yan sandalyedeki adam açar:
— Alo
— Merhaba canım, benim. Kulüpte misin?
— Evet
— İyi. Ben çarşıdayım. Çok güzel bir deri ceket gördüm. Harika bir şey…
Alabilir miyim diye soracaktım…
— Kaç para?
— Biraz pahalı ama harika bir şey: 2,000 YTL
— Bin lira bir deri ceket için fazla ama, madem beğendin, al bari.
— Sağol canım benim. Ha, bir de mağazaya girmeden bir oto galeride çok şirin
bir araba gördüm. Minnacık. Görsen bayılırsın. Tam bir şehir arabası.
Biliyorsun senin koca mersedesin bana zor geliyor. Satıcıyla konuştum, çok
da az benzin yakıyormuş. Ne dersin bi tanem?
— Fiyatı da minnacık mı o minnacık arabanın?
— Sadece 25,000 YTL imiş canım yaa...
— Hmm! 30 bin lira... Fiyatına airbag, klima, merkezi kilit, elektrikli cam,
abs dahilse tamamdır.
— Harikasın bitanem yaa…
— Ha kapatmadan, hani şu geçen dergide gördüğüm yazlık vardı ya, sen 300,000
çok o ev için demiştin. Evi satan firmaya da şöyle bir uğradım, evin arka
bahçesi çok genişmiş ve bir de minik, şirin bir havuzu varmış, yaa!
Gösterdiler hep fotoğraflarını.
— Ama yine de 300,000 çok bir yazlık için.
— Onu da konuştum, bize indirim yaptılar, 275,000'e olabilir diyorlar.
Bankadaki hesabımızda da 300,000 birikmiş. Eve de, arabaya da yetiyor,
ceketi de kredi kartıyla alırım. Ne dersin?
— İyi, gerçekten 275,000'e ineceklerse olur, onu da al.
— Tamam, kocaların en tatlısı… Akşam görüşürüz canım. Seni seviyorum.
— Ben de… Görüşürüz.
Soyunma odasındaki herkes hayretle, telefon konuşmasını dinledikleri adama
bakmaktadır. Adam telefonu kapatır, yavaşça telefonu tuttuğu elini kaldırır,
sallayarak sorar:
— Hey, bu telefon kimin, bilen var mı?"
--
ALINTIDIR
beklemektedir. Sandalyelerden birinin üzerindeki bir cep telefonu uzun uzun
çalar. Yan sandalyedeki adam açar:
— Alo
— Merhaba canım, benim. Kulüpte misin?
— Evet
— İyi. Ben çarşıdayım. Çok güzel bir deri ceket gördüm. Harika bir şey…
Alabilir miyim diye soracaktım…
— Kaç para?
— Biraz pahalı ama harika bir şey: 2,000 YTL
— Bin lira bir deri ceket için fazla ama, madem beğendin, al bari.
— Sağol canım benim. Ha, bir de mağazaya girmeden bir oto galeride çok şirin
bir araba gördüm. Minnacık. Görsen bayılırsın. Tam bir şehir arabası.
Biliyorsun senin koca mersedesin bana zor geliyor. Satıcıyla konuştum, çok
da az benzin yakıyormuş. Ne dersin bi tanem?
— Fiyatı da minnacık mı o minnacık arabanın?
— Sadece 25,000 YTL imiş canım yaa...
— Hmm! 30 bin lira... Fiyatına airbag, klima, merkezi kilit, elektrikli cam,
abs dahilse tamamdır.
— Harikasın bitanem yaa…
— Ha kapatmadan, hani şu geçen dergide gördüğüm yazlık vardı ya, sen 300,000
çok o ev için demiştin. Evi satan firmaya da şöyle bir uğradım, evin arka
bahçesi çok genişmiş ve bir de minik, şirin bir havuzu varmış, yaa!
Gösterdiler hep fotoğraflarını.
— Ama yine de 300,000 çok bir yazlık için.
— Onu da konuştum, bize indirim yaptılar, 275,000'e olabilir diyorlar.
Bankadaki hesabımızda da 300,000 birikmiş. Eve de, arabaya da yetiyor,
ceketi de kredi kartıyla alırım. Ne dersin?
— İyi, gerçekten 275,000'e ineceklerse olur, onu da al.
— Tamam, kocaların en tatlısı… Akşam görüşürüz canım. Seni seviyorum.
— Ben de… Görüşürüz.
Soyunma odasındaki herkes hayretle, telefon konuşmasını dinledikleri adama
bakmaktadır. Adam telefonu kapatır, yavaşça telefonu tuttuğu elini kaldırır,
sallayarak sorar:
— Hey, bu telefon kimin, bilen var mı?"
--
ALINTIDIR