İşte eylemlerin odağı ODTÜ gerçeği

ODTÜ'den Başbakan'a Bir Mektup Daha

18 Aralık'tan beri yorduğun yetmiyormuş gibi NTV'de yaptığın açıklamayla onca sınavımın arasında bana bu yazıyı yazdırdın ya aşk olsun sana be başbakan!

Biliyorum ODTÜ'ye gelirken hayal ettiğin karşılama gördüklerin gibi değildi. Biliyorum isterdin ki öğrencisiyle, çalışanıyla, akademisyeniyle ODTÜ olarak etrafında el ele çember oluşturup hep birlikte ''Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda'' şarkısını söyleyelim. Sonra büyük bir heyecan içerisinde 10'dan geriye doğru sayarak GÖKTÜRK-2'nin fırlatılmasını bekleyelim ve ''Yaşasın uydumuz, Viva Tayyip Erdoğan'' diye haykıralım!

Ama hayat bu, bazen istediklerimizi, temenni ettiklerimizi değil alnımızda yazanı yaşıyoruz işte. Nasıl kaderi ölmekse madencinin, atanamamaksa öğretmenin, tutuklanmaksa öğrencinin ve gazetecinin, anası ağlamaksa çiftçinin, senin kaderinde protesto edilmekmiş be bay başkan.

Kabullenemiyorsun bu durumu alışamadın bir türlü farkındayım ama biz de sana alışamadık ve seni kabullenemedik. Bir de hocalarımıza demişsin ya ''Yetiştirdiğin öğrenciler bunlarsa bu ülke batmış''. Hay ağzını öpeyim. Biz de onu söylüyoruz '' Bu ülke batmış''. Her tarafı NATO üsleriyle dolan, uçakları tarafından halkı bombalanan, bir tarafta gecekonduları yıkılırken diğer tarafta gökdelenler yükselen, Suriye'de kafa kesen islamcı örgütleri besleyen, Van'da hala çocukları üşüyen ve yiyecek ekmek bulmakta bile zorlanan bir halka sahip olan bu ülke çoktan batmış.

Ama sen sanki Tüpraş'ı, Tekel'i, Türk Telekom'u ve daha nice kurumu biz satmışız da parasını binlerce ODTÜ'lü olarak Ankara pavyonlarında yemişiz gibi ülkenin batmışlığının faturasını bize yıkmaya çalışıyorsun. Hadi 10 senedir tek başına iktidar değilmişsin gibi her şeyi eski hükümetlere bağlamanı anladık da bu birazcık abartılı oldu sanki. Gerçi ''İçişleri Bakanı'nın İdris Naim Şahin olduğu bir ülkede abartı da ne demek'' dersen sen de haklısın tabi. Bu arada sanma ki patriotlar, Alman askerleri arada kaynadı. Biz senin kadar misafirperver değiliz başbakan. Sindiremiyoruz eli kanlı NATO askerlerinin ülkemizde takılmasını. Biz misafirperverliği ABD askerlerini denize döken bir nesilden öğrendik, 6. filoyu kendine kıble belleyenlerden değil. Bu misafirperverlikten tabii ki sen de nasibini alacaktın.

Bu okul çok misafir gördü başbakan. Tekel işçilerini, Togo işçilerini de ağırladı bu okul, Vietnam kasabı Kommer'i, Gorbaçov'u da... Yerinin Gorbaçov ve Kommer'in yanı olduğunu sen de biliyorsun hiç öyle aynı gemideyiz falan deme boşuna. Zaten biz öyle gemilere, gemiciklere falan sığacak kadar az değiliz. Korkuyorsun değil mi bizden? Yalnız olmadığımızı da görüyorsun. Sansürüne, baskılarına, tutuklamalarına rağmen sinmedik ve halk artık inanmamaya başladı sana.

Saflar yavaş da olsa belli oluyor başbakan. Kasımpaşa delikanlısından bahsetmiyorlar artık sokakta; ODTÜ'lülerin direnişinden bahsediyor herkes. Öyle her protesto edene ''Bunlar zaten terörist, bunların maksadı farklı'' demek tutmuyor artık. Hem bu memleketin öğrencisi olmuş terörist, gazetecisi olmuş terörist, akademisyeni, sanatçısı, işçisi, memuru, köylüsü olmuş terörist. E ama sorarlar adama o zaman ''Senden Başbakan olsa ne olur olmasa ne olur''.

Olur da bir gün cebindeki 200'lük banknotların arasına bir 10 TL sıkışırsa arkasını çevir de bir bak. Orada o beğenmediğin ODTÜ öğrencilerini yetiştiren hocalardan birini göreceksin, şaşırma. Altında yazan teoremi de inceleme boşuna, anlamazsın zaten.
 
Son düzenleme:
ODTÜ'LÜ ÖĞRENCİDEN ERDOĞAN'I DUYGULANDIRAN MEKTUP

ODTÜ'deki gösterilere katılan bir öğrenci Başbakan Erdoğan'a mektup yazarak yaşadıklarını anlatmıştı. ODTÜ'de yaşananlarla ilgili ezber bozan bir mektup da farklı bir ODTÜ'lü öğrenciden geldi.

Göktürk-2 uydusunun uzaya fırlatıldığı gün ODTÜ'de gerçekleştirilen törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir grup öğrenci tarafından protesto edilmiş, polis de gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etmişti.

Yaşanan olaylar sonrası ODTÜ yönetimi öğrenciler sahip çıkarken Başbakan Erdoğan da yönetime sert çıkmış 'Böyle üniversite öğrencileri yetiştiriyorsanız bu ülke batmış. Bu hocalara yazıklar olsun' demişti.

ODTÜ'deki gösterilere katılan bir öğrenci Başbakan Erdoğan'a mektup yazarak yaşadıklarını anlatmıştı.

ODTÜ'de yaşananlarla ilgili ezber bozan bir mektup da farklı bir ODTÜ'lü öğrenciden geldi. Adını açıklamayan öğrenci 'Başbakan'a Açık ' Mektup' başlıklı mektubunun sonunda "İmza: Öz vatanında garip öz vatanında parya ODTÜ'lü bir öğrenci." ifadelerine yer verdi.

Başbakan'a Açık Mektup

Sayın Başbakanım, Sayın Başbakanım diye başlıyorum mektubuma. Çünkü bizim kültürümüzde büyüklerine içinde saygı belirtisi olan bir ifade ile seslenilir. Makam sahibi olduktan sonra değerini kaybedenler gibi olmadığınız için siz hala benim saygı duyduğum bir büyüğümsünüz. Çünkü ODTÜ'de okuyan bir genç olarak ülkemdeki ‘değişimin' farkındayım. Her aydınlığı yangın zannedip söndürmeye çalışan, karanlığa alışıp yıldızlardan bile rahatsız olan ve güneşi balçıkla sıvamaya çalışanlar varsın o saygıyı göstermesinler.
Geçtiğimiz günlerde okulumu ziyaret ettiniz. Üzgünüm, "Başbakanımız okulumuza şeref verdiniz" yazılı bir pankart ile karşılayamadım sizi. Okulumdaki sol gruplar için ‘öteki' anlamına gelen size karşı düzenlenen protesto adı altındaki vandalizmi gördünüz, benim sizi böyle bir pankart ile karşılamam halinde siz gittikten sonra başıma gelecekleri bir düşünün. Size kızıyorlar neden bu kadar çok polis ve araç ile geldi diye? Oysa demiyorlar ki ODTÜ'ye Başbakan bile ancak bu şekilde gelebiliyorsa, okulda sol gruplar için ‘öteki' anlamına gelen öğrencilerin fikir hürriyeti acaba ne haldedir diye.

ODTÜ, Türkiye'de her şeye rağmen ve herkese aykırı bir özerk cumhuriyet, kendi başına buyruk bir köy gibi davranmaktadır. Özgür bir ortam oluşturmakla övünmekteler ancak bu ‘özgür ortam' sadece sol örgütler ve bazı hocalar için geçerlidir. Marjinal gruplar başka bir düşünceye karşı hiçbir şekilde tahammül göstermemekte, hoşgörü ile yaklaşmamakta ve şiddet göstermekten kaçınmamaktadırlar. Okulumuzda bunun örnekleri geçmişte sıkça yaşandı ve yaşanmaya devam etmektedir. Başka bir düşüncenin ODTÜ'de bulunma ve kendini ifade şansı yoktur. Severek okuduğumuz, takip ettiğimiz bir yazarı veya sevdiğimiz bir siyasiyi okulumuza davet edemiyoruz. Böyle bir şey olması durumunda hemen konferansı basıp davetliyi yumurta yağmuruna tutuyorlar. Kendilerinden olmayan herkese, haklarını savunduklarını iddia ettikleri tüm işçi ve emekçi çocuklarına, hatta zamanında başörtülü kızlara bile, bu marjinal öğrenciler tarafından şiddet ve sindirme politikası uygulanmaktadır. Bu c öğrencilerin tokalaşma şekline bile karışıyorlar. Kutlu Doğum Haftasında gül dağıttık diye mescidimizi ayakkabılarla çiğnemişlerdi. Hocalara kızmanızı kınayanlar var. Oysa okul yönetimi gibi hocalar da bu öğrencilerin arkasında durmakta ve onlara destek vermektedir. Bu hocalardan birinin derste başörtülü bir kıza, "Sen derse böyle gelirsen ben gelmem." deyip sınıfı terk ettiğini çok iyi hatırlıyorum. Sonra o arkadaşımız o dersi bırakmak zorunda kalmıştı. Okulumuza faşizm yaşattınız diyenler, polisin tavrını kınayanlar okulda başka düşüncelere ve mensuplarına yaptıklarıyla yüzleşmelidirler.

Eylemlerindeki amaç, seslerini duyurmak, demokratik haklarını kullanmak değil, böylesi öğrenci eylemleriyle Sosyalist bir dünya inşa edene kadar ayakta kalabilmek. Bütün dertleri bu. Onlara göre, kafalarındaki ütopik dünyaya ait olmayan herkes ötekini, yani gericiliği ve faşizmi temsil etmektedir. Yazılı, sözlü ve yeri geldiğinde fiziki olarak mücadele edilmelidir. İstiyorlar ki, kendileri okulda her istediklerini yapsın, istedikleri kişiye ve düşünceye saldırsınlar, ama ne okuldaki güvenlik ne de polis okula girip onlara müdahale etmesin. Okulumuzda işlerine gelen her şey serbest ve istemedikleri her şey yasaktır. Kendi propagandalarını yapmak adına bazen yemekhaneyi işgal etmekten çekinmemektedirler. Bazı öğrencilerin gayri ahlaki davranışları yüzünden zaman zaman kütüphanede ders çalışmak bile güçleşmektedir. Okulda PKK ve Sosyalizm propagandası yapmak, gayri meşru ilişki yaşamak, alkol kullanmak tamamen ve sonuna kadar serbesttir. Okul yönetimi bunlara göz yummakta ve disiplin yönetmeliğini uygulamaya koymamaktadır. Bu yüzden ODTÜ'de okuyan her öğrencinin bunlara maruz kalma ihtimali bulunmaktadır.

ODTÜ'de sizi protesto etmelerine bakıp medya ve Türk kamuoyu buradan tüm ODTÜ öğrencilerinin veya üniversite gençliğinin size karşı olduğu çıkarımına varmamalı. Çoğunluğu okulumuz öğrencisi olmayan vatanına, halkına ve değerlerine yabancılaşmış ve yeri geldiğinde şiddet uygulamaktan kaçınmayan bu azınlık hiçbir şekilde ODTÜ'yü ve üniversite gençliğini temsil etmemektedir.
Hatırlıyorum bir haziran akşamıydı. Bir balkondan kalabalığa şöyle sesleniyordunuz:

"…bugün İstanbul kadar, Saraybosna kazanmıştır; İzmir kadar Beyrut kazanmıştır; Ankara kadar Şam kazanmıştır; Diyarbakır kadar Ramallah, Nablus, Cenin, Batı Şeria, Kudüs ve Gazze kazanmıştır."
O akşam bu cümle zihnimde devam etmişti: Kudüs ve Gazze kadar ODTÜ kazanmıştır. ODTÜ'de başka bir düşünceye karşı şiddet göstermekten kaçınmayan bozguncuların zulmüne maruz kalanlar kazanmıştır. Bu mektubum aynı zamanda bu temennimin gerçekleşmesi ümidiyle size ve Tük kamuoyuna bir yardım çağrısıdır. Abartmıyorum, okulumuzda fikir hürriyetini bırakın can güvenliğimiz bile yok. Okuldaki bu öğrenciler ve örgütler için gerekenler derhal yapılmalı. Buradan tüm velilere sesleniyorum. Lütfen bize sahip çıkın ve okul yönetimine baskı kurun. Bu öğrencilere bir dur deyin. Başbakana gösterilen tepkiye bakıp çocuklarınızın başına neler geldiğini veya gelebileceğini bir düşünün.
Gidemediğin yer senin değildir, diyorlar. Birileri kendilerini ODTÜ'nün sahipleri ilan etmiş, buraya istemediğimiz kimseyi sokmayız diyorlar. Bu mektubu yazdığım bugün okulumuzun en büyük amfisi olan 450 kişi kapasiteli U3 amfisini işgal etmişler ve ders işlettirmiyorlar. Bu, bir günde binlerce öğrencinin derslerinden olması demek ve bunu sadece bir günlüğüne yapmıyorlar. Gidemediğimiz yer bizim değilse, o zaman okulumuz da sınıflar da bize değil, sadece belli gruplara mı aittir? Görevi ODTÜ'de eğitim ve öğretimin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlamak olan okul yönetimi maalesef bu konuda herhangi bir şey yapmamaktadır.
Ahmet Kutsi Tecer'in ilkokulda öğrendiğimiz bir şiirinden biliyorum ki:
Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.

O amfiye giremesem de, okulda kendimi, milli ve dini değerlerimi özgür bir biçimde ifade etmem yasaklanmış olsa da, o amfi de ODTÜ de tüm öğrencilerine, bu ülkenin tüm vatandaşlarına aittir. Her ne kadar biz kendi üniversitemizde rahatça gezip tozamıyorsak, bir araya gelemiyorsak, dersimizin, sınavımızın olduğu sınıflara giremiyorsak bile.

Mektubumu bitirirken, saygı ve selamlarımı sunuyorum.

İmza: Öz vatanında garip öz vatanında parya ODTÜ'lü bir öğrenci.
 
[h=2]Göktürk 2 uydusunun fırlatılma töreni sırasında Başbakan'ı protesto bahanesiyle ODTÜ'de yaşanan olaylarla ilgili çarpıcı detaylar ortaya çıktı. Geçen hafta ODTÜ'de yaşanan şiddet olaylarında molotof atan 50 kişiden sadece 12'si ODTÜ'lü... Olaylar, 'Üniversite Baharı' planı mı?[/h]VİDEO İÇİN TIKLAYINZanlıların suç kayıtları hayli kabarık. Öğrencilerin rektörü tehdit ettiği ve istedikleri yönde açıklama yaptırdığı da belirlendi.Geçen hafta salı günü ODTÜ'de yaşanan olayların tartışması sürüyor. Göktürk-2 uydusunun fırlatma töreninde Başbakan Erdoğan'ı protesto etmek için toplanan marjinal sol örgütler polisle çatışmış 15 polis yaralanırken gözaltına alınan 10 eylemciden 8'i tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilmiş ardından da adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Başbakan Erdoğan hem eylemcileri hem de üniversite yönetimini sert şekilde eleştirirken CHP lideri eylemcilere 'Her ODTÜ'lü bir Yörük Ali Efe'dir' diyerek destek çıktı. Peki ama ODTÜ'de ne oldu?
Yaşananlar gerçekten bir protesto eylemi mi yoksa üniversiteler üzerinden başlatılmak istenen yeni bir hareketlenmenin başlama vuruşu muydu?
Yer ODTÜ ama eylemciler ithal
Bugün gazetesindeki habere göre, her şeyden önce iddia edildiği gibi polisin kampüse zorla girmesi diye bir şey yok. ODTÜ yerleşkesine polisin davet edilmesi bizzat ODTÜ rektörlüğünün talebi ile olmuş. Başbakan ve devlet erkanının katılacağı program için Ankara Emniyeti'ne başvuran rektörlük tedbir alınmasını istemiş.
Eylemle ilgili önemli ayrıntılardan birisi de şu. Her ne kadar eylemin yapıldığı yer ODTÜ olsa da eylemcilerin büyük bir kısmı başka üniversitelerden geldi. Eylemde ön saflarda yer alıp molotof atan 50 kişiden sadece 12'si ODTÜ'lü. Hatta gözaltına alınıp savcılığa sevk edilen 10 öğrenciden 4'ü ODTÜ'lü. Diğerleri başka eylemlerde de sık sık polisle çatışan başka üniversite öğrencileri.
Sabıka kayıtları kabarık
Tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen öğrencilerin suç kaydı ise hayli kabarık. Tamamı marjinal sol ve bölücü örgütle irtibatlı. Dev-Yol, DİSH ve MLKP gibi örgütlere üye oldukları öğrenilen eylemcilerin bazılarının 'yaralama', 'terör propagandası', 'suç örgütü üyesi olma' ve 'terör örgütü üyesi olma' suçlarından kaydının olduğu belirlendi. Eylemlerden sonra yapılan aramalarda sanıklarla birlikte namlusu değiştirilmiş ve çelik bilye atabilen silah ele geçirildi. Bununla birlikte molotoflar ve soda şişeleri de eylemlerde kullanıldı.
Törenden sonra TÜBiTAK binasına saldırı
Başbakan daha kampüse gelmeden başlayan olaylarda çok sayıda molotof ve cam soda şişesi kullanıldı. Hastaneye kaldırılan 15 polisten 13'ü eylem bittikten sonra geri çekilirken kafalarına isabet eden taş ve soda şişeleri ile yaralandı. Eylemciler polis tamamen çekildikten sonra TÜBİTAK binasının camlarını kırdı. Güvenlik birimlerinin raporuna göre yakılan güvenlik kulübeleri, kırılan camlar ve bankamatiklerde 400 bin liralık maliyet çıktı. Üniversite yönetimin daha önceki olaylarda olduğu gibi soruşturma açtırmadığı gibi zararı da eylemcilerden tahsil etmediği ortaya çıktı.
Mahkemede mahalle baskısı
Göstericilerden tutuklanması için mahkemeye sevk edilen 12 eylemci için adliyede olağanüstü bir hareketlilik yaşandı. Eylemcileri savunmak için mahkeme salonunda 12 avukat ile 2 milletvekili bulunurken, adliye çevresinde 300 kişilik marjinal sol bir grup eylem yaptı. Mahkeme salonu içinde yaşanan olaylar sebebiyle hakimin koruma istediği de raporlara yansıdı.
Rektörü ayaklarına çağırıp tehdit ettiler
Tören bittikten sonra devlet erkanı kampüsten ayrılmasına rağmen olaylar bitmedi. Eylemciler saat 21.00 sularında rektörlük binasına gelip rektörlüğün camlarını kırdılar. Grup, rektörle görüşmek istediklerini ve aksi durumda kötü olayların olacağını söyleyip Fizik Bölümü P-1 toplantı salonuna geçerek beklemeye başladı. Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar ise saat 22.00 sularında rektörlük binasına, yarım saat sonra da eylemcilerin yanına geldi. Yaklaşık 4 saat süren toplantıda eylemcilerin rektörü tehdit ettiği iddia edildi. Öğrenci temsilcisi tarafından iletilen 4 maddelik talebe göre rektörden kamera kayıtlarını polise vermemesi, soruşturma açılmaması, özel güvenliğin toplantı salonuna alınmaması ve medyaya polisin kampüse zorla girip şiddet uyguladığı yönünde açıklama yapması istendi. Görgü şahitlerinin anlatımına göre rektörü zaman zaman tehdit eden eylemciler taleplerini kabul ettirdi. Nitekim rektör eylemcilerin talebi yönünde bir basın açıklaması yaparken hem soruşturma açtırmadı hem de kampüsteki kamera kayıtlarını dün akşama kadar ilgili birimlere vermedi.
'Üniversite Baharı' planı mı?
Bir haftadır efsaneleştirilen ODTÜ olayları bir protesto biçiminden çok şiddet eylemine benziyor. Uydu fırlatma töreni için Başbakan ve devletin zirvesi gelirken rektörlük resmi yazıyla polisten tedbir almasını istiyor. Ankara'nın her yerinde eylem yapan kadrolu protestocular gün içerisinde 'Başbakan'ı kampüse sokmayacağız' pankartları asıyor. Polis tören alanın etrafında barikat kuruyor. Molotoflar, taşlar ve sapanlarla saldırınca olaylar çığırından çıkıyor. 15 polis yaralanırken araçlar güvenlik kulübeleri ve ATM'ler zarar görüyor. Bu esnada en düşündürücü şey oluyor. Rektörü ayağına çağıran eylemciler ki aralarında öğretim üyeleri de var. Gece 02.00'ye kadar tehditler eşliğinde 4 maddelik bir talep listesini rektöre tebliğ ediyorlar. Rektör isteyerek ya da istemeyerek bu talepleri kabul ediyor ve uyguluyor. Eylemcilerin büyük bir kısmı ise ODTÜ öğrencisi değil. Kampüste güvenliği sağlayamayan rektörlük ise bugüne kadar yapılan hiçbir eylem sonrası öğrencilere soruşturma açmadı. Yüz binlerce liralık zarar ise millete fatura edildi. Hal böyle iken ODTÜ'de yaşanan olayları romantik devrimci yaklaşımlarla ya da 'ODTÜ'ye dokunan yanar' gibi sloganlarla anlatmak ne kadar sağlıklıdır?
Özel güvenlik yaralandı suç duyurusu yapılmadı
Eylemlere katılan öğrencilerin büyük bir kısmının başka üniversitelerden geldiği göz önüne alındığında kampüs güvenliğinin sağlanamadığı açıkça görülüyor. Kampüsü çevreleyen tel örgülerin yırtık olması da eylemcilerin rahatlıkla üniversiteye girmesine neden oldu. Bununla birlikte özel güvenlik görevlilerinin yaralanmasına rağmen rektörlüğün suç duyurusunda bulunmaması bir başka önemli nokta. Özel güvenlik görevlilerinin üniversite yönetiminin bu tutumundan dolayı olaylara müdahalede isteksiz kaldıkları da konuşuluyor. (Bugün Gazetesi)
ODTÜ'DE YENİ BİR PROVOKASYONA NEDEN OLACAK SEMPOZYUM
Göktürk-2 uydusunun fırlatılması dolayısı ile düzenlenen törenler sırasında ortalığın savaş alanına dönüştürüldüğü ODTÜ; şimdi de İslam karşıtı söylemleriyle gündeme gelen Nişanyan'ın ağırlamaya hazırlandığı ortaya çıktı.
Yeni Akit Gazetesi'nden Sinan Yavuzoğlu'nun haberindeki iddialara göre de; 15-16-17 Şubat 2013 tarihlerinde ODTÜ'de düzenlenecek '1. Teoloji Sempozyumu'na daha önce Hz. Muhammed (SAV) ağır hakaretler savuran Sevan Nişanyan'ın da davet edildiği öğrenildi.
Nişanyan, Sempozyum'un 17 Şubat Pazar günkü oturumlarında "Kur'an Terminolojisinin Tarihsel Kökenleri" üzerine 'sunum' yapacağını ardından da Edip Yüksel'le münazarada bulunacağını duyurdu.
13 ÜNİVERSİTEDEN OLAYLARI KINAYAN MAHİYETTE AÇIKLAMA GELDİ
Göktürk-2'nin fırlatılış töreni esnasında yaşanan olaylarla ilgili, 18 üniversiteden açıklama geldi.
18 Aralık'ta Göktürk-2 Uydusu'nun Çin'deki Jiuquan Hava Üssü'nden fırlatılması nedeniyle düzenlenen tören öncesi ve sonrası ODTÜ'de çıkan olaylarla ilgili Marmara Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi ve Mimar Sinan Üniversitelerinden ortak açıklama yapıldı. Açıklamalarıyla Karadeniz Teknik Üniversitesi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, Hacettepe, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Uşak Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sabahattin Zaim Üniversitesi'de protesto olaylarına tepki gösterdi.
Trakya Üniversiteler Birliği adına da Kırklareli Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi'de bir açıklama yaptı.
YÖK SORUŞTURMA BAŞLATTI
YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, ODTÜ'deki olayları incelemek üzere Denetleme Kurulu'nu görevlendirdi.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya'nın, ODTÜ kampüsü'nde geçen hafta Göktürk-2 uydusunun fırlatılması nedeniyle düzenlenen törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı protesto eden grupların çıkardığı olayların incelenmesi için 21 Aralık'ta YÖK Denetleme Kurulu'nu görevlendirdiği öğrenildi.
YÖK Başkanı Çetinsaya üniversite kampüslerindeki şiddet içeren olayların üzüntüyle karşılandığını ifade etti.

haber7


açıkçası güldüm ve bu cümleden sonrasını okuma gereği bile duymadım....

O, şu ya da bu korkunç olan ülkenin hızla kutuplaştığı, ayrıştığı kimsenin kimseye tahammülünün kalmadığı herkesin birşeylerle damgalandığı, şu-cu bu-cu olduğu ve bunun bizzat ülkemi idare etmek, refah ve huzuru sağlamakla görevlendirilmiş kişiler eliyle yapıldığı...

olay nasıl gelişmiştir bilemem...herkes kendi tarafından yontar anlatır yansıtır...ama ODTÜ gibi yıllardır ülkeme değerli bilim adamı yetiştirmiş bir kurumun tümünü bu şekilde aşağılamak bilimi aşağılamaktır ve maalesef benim ülkemde artık bilim, akıl, düşünme ve düşünce ayaklar altındadır...
 
:KK9::KK9: Çok iyi olmuş bee...

İzleyin derim. :))




[video=youtube;fj37G1ZAuEU]https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=fj37G1ZAuEU[/video]
 
Konu hakkında söylenecek çok şey var. Susuyorum. Yalnız kendimi tutamadığım bir konu var. O da şu sayısı artan "kınayan üniversiteler" olayı... Bu komik geliyor aslında... Çünkü "çokça önemsenen"(!) bi yığın yandaş ve de ürkek rektörden bahsediyoruz.

Lütfen şu saatten sonra işin içine "olayı kınayan üniversiteler" i katmayın.
 
Son düzenleme:
X