Bu konu hakkında ben de birkaç kelam etmek istedim. Evlenme isteği, sevme sevilme isteği çok doğal istekler. Ama akışa bırakmak gerekiyor, çünkü kendini üzdükçe, hırpaladıkça, hastalık derecesinde taktıkça, başkalarıyla kendini kıyaslayıp "onlar koca buldu ben niye bulamıyorum" dedikçe hiçbirşey iyiye gitmez ki. En büyük nimet sağlık ve bunun kıymetini bilmeliyiz, yoksa Allah'ın gücüne gider. Sonuçta imtihan dünyasındayız, geçici bir dünyadayız. Vakit dolduğunda bekarı da evlisi de toprağın altına girecek. Kendi kuzenimi anlatmak istiyorum. 31-32 yaşlarından itibaren artan şekilde kafaya taktı, devamlı mutsuzdu, devamlı başkalarının mutluluğuna imrenir "neden ben" diye ağlardı. Sonra çeşit çeşit hastalık çıktı vücudunda. Kanser oldu,neyse ki erken aşamada teşhis edildiği için tedavi sürecinde kurtuldu. Ama o dönem teyzemin ne acılar çektiğine derinden şahit oldum. Ve kuzenimin laflarını hiç unutamam: "balikburcukadini, hayatta en önemli şey sağlıkmış. varsın evlilik olmasın ama sağlığım olsun. bundan sonra kafaya takmayacağım, giden gün ömürden gidiyor. her günü son günüm gibi yaşayacağım". Ve gerçekten de takmadı. 34 yaşında, evet o yaşta Amerika'ya mastera gitti. Masterdan döndü çalışmaya başladı, her hafta sonu yurtdışına gidip gezerdi. Her şeyi akışına bırakmıştı, 36 yaşındayken uçakta tanıştığı kariyerli İtalyan bir adamla evlendi. Şimdi İtalya'da yaşıyor, çok mutlu ve ikiz bebişlere hamile.
Yine beni çok derinden etkileyen başka olay da şudur: bir arkadaşımın tanıdığı, 39 yaşında hostes. Ama kadın bekar olduğu için, evlenemediği için çok mutsuz, devamlı herkese dert yanıyor. Bir gün uçak kazası oluyor ve kadının bir bacağı kesiliyor. Kadın kazanın olduğu ülkede (Hollanda) tedavi görürken, kendisiyle ilgilenen doktorla aşk yaşamaya başlıyor. Ve 40 yaşında anne oluyor, çok tatlı bir kız çocuğu sahibi oluyor.
Yani demek istediğim, sağlığın kıymetini bilmek, akışa bırakmak bazı şeyleri, imtihan dünyasında olduğumuzu unutmamak. Yukarda anlattığım olaylarda kadınlar evlenmiş, ama evlilik hiç de olmayabilir, 50-60 yaşlarında olup hiç evlenmemiş kadınlar var. Napsınlar atsınlar mı kendilerini? Hayata anlam katmanın yolu sadece evlenip anne olmaktan geçmiyor ki. Yoksullara yardım etmek, hayvanlar için gönüllü olmak, kimsesiz bir bebeği sahiplenmek bunlar çok kutsal şeyler. Ben evlilik konusundaki takıntıda anne olma yaşının sınırlı olmasının da etkisi olduğunu düşünüyorum ama bu devirde tıp çok gelişti, "yumurta dondurma" diye bir opsiyon var. 70 yaşında kadınlar bile başkasının yumurtasıyla hamile kalabiliyor, tamam başkasının yumurtası ama hamilelik deneyimini tatmış oluyor. Yani ihtimaller çok, kalbimizi karartıp üzülmeye, kendimizi hasta etmeye gerek olmamalı. Hayatı kaçırmamalıyız. Ben bu durumu şuna benzetiyorum: üniversitede sınavda stres yaptığımda çok düşük not alırdım. Ama stres yapmayıp "amaaaaan, bu dersi en kötü ihitmalle tekrar alırım, koy gitsin" düşüncesiyle girdiğim sınavlardan da hep AA alırdım. Yani akışa bırakmak gerek, o zaman güzellikler buluyor. Neyse çok konuştum susayım burda.