Merabalar ,
15 yıllık evliyim.İki çocugum var. Eşim beni aldatıyor.Hatta kendine başka bir hayat kurdu. 1 aydır sabahlara kadar evede gelmiyor. Sabah gelip kapıdan çocugu alıp okula bırakıyor. Arada kıyafetini değeiştirmeye geliyor.Ailelere yansıtmadık. Ailelerimize de bi kaç defa birlikte gittik. Hiçbirşey olmamış gibi. Ama boşanmakta istemiyor.Ben böyleyim.Kabul et diyor. Kürtçünün dolaşacağı yer evidir.Sabret bekle diyor. Sabredilecek bir durum değil. SAbahlara kadar uyuyamıyorum. Üzücü olan ise onun hiç zerre kadar umrunda değilim.
Ancak boşanıp acele karar vermek istemiyorum. Çünkü etrafımda aldatmadan boşanıp pişman olan bir çok kadın var. İki çocukla bu hayatta yaşamakta bir o kadar kolay değil. Eşyalarını al ve git diyorum. Eşyalarınıda almıyor. Şu an en iyi çözüm bir süre sessiz kalmam ve bekleyip görmem.
Onun bana gelip ben ayrılmak istiyorum. Boşanmak istiyorum demesi mi ? Bu daha üzücü ve yıkıcı olmaz mı ? Lütfen görüşlerinizi bildireblirmisiniz.Şimdiden teşekkürler.
Şartlarınızı ve içinde bulunduğunuz hayatı bilemem sadece kendimi bu durumda düşünerek cevap vermek istiyorum.
Bu adam (adam demeye dilim varmıyor da neyse) kadınlık gururumu hiçe sayıyorsa gözüm çoluk çocuk görmez sanırım, ailesi boşanan ilk çocuk onlar olmayacaklar. Babalarının yaptığı hatayı neden ben kendimden fedakarlık yaparak telafi etmeye çalışayım. Büyüdüklerinde ah annemiz bizim için nelere katlanmış demezler,sonuç itibariyle evlat da olsa insan kendini düşünmeli sokağa atılmayacak sonuçta çocuklar.
Eve sadece çamaşırlarını değiştirmek için geliyorsa ilk yapacağım şey çıkardığı çamaşırlarını çöp poşetine koyup giderken eline vermek olur, almıyorsa da arkasından aşağıya fırlatırım.
Eşyalarını bir valize koyarım geldiğinde kapının önünden almasını söylerim.
Aileleri bu durumdan kesinlikle haberdar ederim.
Boşanma davası açarım ve yanında aldattığı için tazminat davası da açarım.
Boşanmak, alışkanlıklardan vazgeçmek elbet zor gelir bir süre, sarsar ama şuan içinde bulunduğum durumdan çok daha iyi olacaktır yeni hayatıma alışmak.
Kadın olmak kocanın her türlü psikolojik travmalarına maruz kalmak ve ses çıkarmamak değildir, kadın olmak dizini kırıp evde oturmak ve kocasının eve dönmesini beklemek değildir, kadın olmak kocaya ve evlatlara saçını süpürge etmek değildir. Böyle olursa kocan çıkar karşına ben böyleyim kabul et, kürkçü dükkanına döneceğim der, evlatlar büyüyüp bir durum olduğunda çıkar ben mi katlan dedim katlanmasaydın der. Yani ne kadar çok verirsen o kadar çok kaybedersin.
Ve ilk olarak benliğini kaybedersin..