• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Köşe yazıları

Birinci yazı kanımı dondurdu, yazıyı okumaya başlarken oldukça saf bi biçimde 'srpski film' le ve onun savaş sonrası toplum eleştirisiyle alakalı olduğunu düşündüm nedense. Ama bunun gerçek, büyük bir sektör olması ve kimsesi olmayan 'nefret çocuklarını' kullanması hayatta duyduğum en korkunç şey.

Birbirini ve beni seven bir ailem var, babam, bizim için ortalamanın ve kendi imkanlarının üzerinde şeyler sağladı her zaman ve baskıyla, şiddetin ya da ihanetin olmadığı bir ailede yetiştim. Ama bilirsiniz ergenlik kötü giden herşey için aileyi suçlama dönemidir ve bende o dönemde annemle babamın birbirine aşık olmadığını sadece bir aile istedikleri için evlendiklerine inanmıştım, ve ergenliğimde zaman zaman oturup babam ya da annem deli gibi aşık olduğu biriyle evlenseydi nasıl daha güzel, daha mutlu, daha keyifli biri olacağımı hayal ederdim.

O yüzden bir nefret çocuğu olmayı, babamın tek güdüsünün bir ırkı tecavüz yoluyla melezleştirmek olmasını, annemin bana bakınca utancı, aşağılamayı ve acıyı hatırladığı için benden nefret ettiği 16 yaşında bir çocuk olduğumu düşünemiyorum.

Ve içinde oldukları zorluklara rağmen hala o kadar tatlılar ve çocuklar ki, dizi karakterlerine hayranlıkları vs. tam kavak yelleri zamanları. Keşke daha iyi bir geleceğe sahip olmaları, hayal ettikleri Onur gibi zengin ütopik bir işadamıyla aşk yaşamadan da mümkün olsa hepsi için
 
"... herşeyden çok sevdiğim insan, onu kendim doğurmuş olsam daha fazla sevemeyeceğim insan gözlerimin önünde bir canavara dönüşerek öldü. Lenf bezlerini aldıkları için dolaşımı bozulmuştu, burnu bir yana kaydı, üç misli büyüdü. Gözleri iki yana bakmaya başladı, içlerinde farklı bir ışık vardı. Daha önce görmediğim ifadeleri görüyordum. Artık burada değildi sanki yine de gözlerinde bakan birileri vardı. Sonra bir gözü tamamen kapandı.

Tek korktuğum şey kendi halini görmesiydi. Sonra benden el işaretleriyle aynayı istemeye başladı. Unutmuş gibi yapar mutfağa kaçardım. İki gün boyunca onu atlatmayı başardım. Üçüncü gün not defterine “Aynayı getir” yazıp sonuna üç ünlem işareti koydu. Fısıldamayı bile başaramadığı için kalemle anlaşıyorduk… Sonunda en küçük aynayı getirdim. Kendine baktı ardından kafasını yatağa vurmaya başladı. Onu avutmaya çalıştım…

… Sıradan bir kanser değildi bu Çernobil kanseriydi. Doktorların dediğine göre, tümörler vücudunda metastaz yapsaymış kısa sürede ölürmüş. Oysa yavaş yavaş vücudu boyunca, yukarıya yüzüne doğru ilerlemiş. Yüzünde siyah bir şey oluştu. Çenesi kayboldu, dili dışarı çıktı. Damarları dışarı çıktı, kanamaya başladılar. Boynundan, yanaklarından, kulaklarından, her yerinden… Soğuk su getirip onu ıslak bezlerle sarardım ama hiçbir faydası olmazdı…“

Valentina Timofeyevna Panaseviç
Çernobil müdahale ekibindeki bir inşaat işçisinin karısı​
 
Başka bir topicte paylaşıldı bu yazı... Blog yazısı...
Burada da paylaşmak istedim.

"haberi gördüğünde "öeehh" deyip bir sonraki "Internet'te tıklanma rekorları kıran kedi" haberine veya sikimsonik sıradan bir futbol haberine bakmadan" okumanız dileğiyle...

michael sikkofield: Hatay'daki Patlamalar Üzerine
 
Ilk paylastigin yaziyi okuduktan sonra bir süre digerlerine bakabilecegimi sanmiyorum. Bir annenin kendi cocugunu terk edisine cevap gibi digerinin öyküsü, anne o cocugu bikamamis ama "nefret tohumu" olarak büyümüs. Dün bilmedigim aslinda ne kadar cok sey oldugunu düsünüyordum, düsünmedigim, sorgulamadigim, aklima gelmeyen seyler...

Insanlarin yaftalanmadigi güzel bir dünya dilegiyle..
 
Midemi bulandıran bir yazı paylaşmak istiyorum...
Takdir sizin...

----

Devlet her konuda “açılım” yapıyor. Ama bir konu hariç...
Müslümanların hak ve özgürlükleri...
İşte gördük, “Kürt açılımı” yapıldı. “Niyet ve beklenti” farklı da olsa, “netice”de bu açılım “PKK”yı ve “paralel devlet örgütlenmesi KCK”yı aklayıp pakladı, meşrulaştırdı ve “Ayrılıkçı Kürt Hareketi”, idealleri güçlenmiş ve “önemli mevziler kazanmış” olarak bir sonraki aşamaya hazır hale geldi.
“Alevi açılımı” da epeydir devletin gündeminde. Şimdi gelinen yeni aşamada, Alevilerin rahatsız olduğu hususlarda nihai kararın ne olması gerektiği Alevilere sorulacak. İlk adım olarak, İstanbul Kurtköy’deki havaalanının “Sabiha Gökçen” olan adının değiştirilmesi gündemde. Bunun “Alevilere sorulması” kararlaştırıldı.
Sadece bu değil. Hükümet, üçüncü köprüye “Yavuz Sultan Selim”in adı verildi diye koparılan gürültünün altında öyle bir ezilmiş olacak ki, bir yandan her fırsatta “kasıt yok” diye ezilip büzülerek özür beyan ediyor, bir yandan da “Alevileri hoşnut etmek için” ne gerekiyorsa yapmak için düğmeye basmış bulunuyor. Bu kapsamda Tunceli Üniversitesi’nin adının “Pir Sultan Abdal Üniversitesi”, Nevşehir Üniversitesi’nin adının da “Hacı Bektaş-ı Veli Üniversitesi” olarak değiştirilmesi düşünülüyor. Bütün bunları yapması için kurulan komisyon, çalışmalarını yürütürken “Alevi kesimin önde gelen isimleri”yle görüşmeler yapacak ve hangi adımların atılacağına bu şekilde karar verilecek.
“Alevilere sorma” işi önemli. Çünkü bu ülkede kimin borusunun öttüğünü, kimin adam yerine konulup kimin konulmadığını gösteriyor. Sünni kesimin oylarıyla iktidara gelenlerin, iktidar olduktan sonra nasıl oy verenleri bir kenara itekleyip, oy vermeyenleri taltif ve hoşnut ettiklerini gösteren önemli bir gösterge.
Yavuz Sultan Selim meselesi de önemli. Tarihi hatırlayın: Aleviler, ülkenin önemli bir bölümünü koparıp Safevi İran’a bağlamak için ayaklanmışlar, terör estiriyorlar. O sırada devletin başındaki Yavuz Sultan Selim ne yapsaydı? Öylece sarayında oturup, Anadolu’nun devletten koparak İran’a yamanmasını mı seyretseydi? Tabiî ki yapması gerekeni yaptı ve ayaklanmayı bastırdı. Bu esnada ölenler oldu, yakalanan suçlular idam edildi. Şimdi çıkmışlar, “Yavuz Sultan Selim Alevileri öldürdü” diyorlar. Peki, sen niye ayaklandın da ülkeyi bölüp İran’a bağlamaya çalıştın? Ülkesini korumak isteyen bir devlet adamı mı suçlu, ülkeyi bölüp başka bir devlete bağlamaya çalışan isyancı Aleviler mi?
Şimdi bu ayaklanmanın elebaşılarından Pir Sultan Abdal’ın adının Tunceli’deki üniversiteye verilmesi, Abdullah Öcalan’ın adının Diyarbakır’daki üniversiteye verilmesi ile aynı anlamı taşımıyor mu? Öyle ya, ikisi de bölücübaşı.
Gelelim “Alevilere sorma” konusuna... Havaalanının adının değiştirilmesi Alevilere niçin sorulacak? Alevi isyanını bastırmak için Dersim’i bombalayan uçaklardan birinin pilotu Sabiha Gökçen de onun için.
İşte bu noktada önemli bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Sabiha Gökçen, Mustafa Kemal’in manevi kızı ve Türkiye’nin ilk kadın pilotu... Dersim’i bombaladıktan sonra “ulusal kahraman” ilan edildi. İlk kutlayanlar Başbakan İnönü ve Cumhurbaşkanı M. Kemal idi. Hatta M. Kemal’in, “Seninle iftihar ediyorum Gökçen!” dediği rivayet edilir.
Şimdi Sabiha Gökçen’in adının, bu gerekçeyle havaalanından silinmesi doğru mu? Bu, “cambaza bak” derken, “asıl suçlu”yu gözlerden kaçırma değil mi?
Sabiha Gökçen’i ve yaptığını savunuyor değilim. Havaalanına isminin verilmesi de memnuniyetimi celbetmiyor. Ama böyle bir gerekçeyle ismini silmeyi ve bunu da Alevilere sormayı yanlış buluyorum. Çünkü...
Sabiha Gökçen bir sabah kalkıp, “Yav, bugün gidip şu Dersim’i bombalayayım” mı dedi? Kendi kararıyla mı gidip orayı bombaladı? Hayır!... Ona biri emir verdi değil mi? Ona emri veren kim, ona baksanıza! Emri alan bir asker, buna itaat etmeme hakkına ve yetkisine sahip mi? Emri yerine getiren asker suçlu sayılır mı? Hadi sayıldı diyelim. Madem “emir eri”nin yaptığı suç ve bunun için onun adını bir yerlerden siliyoruz, o zaman “emir âmiri” ondan daha büyük suçlu olmaz mı? “Asıl fail”in, “emri veren”in, “uygulamayı başlatan”ın suçu daha büyük olmaz mı? Peki, “emir âmiri”nin adını niye bir yerlerden silmiyoruz?
Sabiha Gökçen’e emir veren de, sonrasında kutlayan da M. Kemal ise, M. Kemal’in adını da bir yerlerden, mesela Yeşilköy’deki havaalanından silecek misiniz? Bunun için de Alevilere soracak mısınız?
Gerçi, sorsanız da Aleviler silinmesine razı olmazlar. Ne yaman çelişkidir ki, kıyım emrini verenin takipçisi olurlar da, o kıyımda kullanılan figüranlara, emir erlerine düşman kesilirler.
 
Midemi bulandıran bir yazı paylaşmak istiyorum...
Takdir sizin...

----

Devlet her konuda “açılım” yapıyor. Ama bir konu hariç...
Müslümanların hak ve özgürlükleri...
İşte gördük, “Kürt açılımı” yapıldı. “Niyet ve beklenti” farklı da olsa, “netice”de bu açılım “PKK”yı ve “paralel devlet örgütlenmesi KCK”yı aklayıp pakladı, meşrulaştırdı ve “Ayrılıkçı Kürt Hareketi”, idealleri güçlenmiş ve “önemli mevziler kazanmış” olarak bir sonraki aşamaya hazır hale geldi.
“Alevi açılımı” da epeydir devletin gündeminde. Şimdi gelinen yeni aşamada, Alevilerin rahatsız olduğu hususlarda nihai kararın ne olması gerektiği Alevilere sorulacak. İlk adım olarak, İstanbul Kurtköy’deki havaalanının “Sabiha Gökçen” olan adının değiştirilmesi gündemde. Bunun “Alevilere sorulması” kararlaştırıldı.
Sadece bu değil. Hükümet, üçüncü köprüye “Yavuz Sultan Selim”in adı verildi diye koparılan gürültünün altında öyle bir ezilmiş olacak ki, bir yandan her fırsatta “kasıt yok” diye ezilip büzülerek özür beyan ediyor, bir yandan da “Alevileri hoşnut etmek için” ne gerekiyorsa yapmak için düğmeye basmış bulunuyor. Bu kapsamda Tunceli Üniversitesi’nin adının “Pir Sultan Abdal Üniversitesi”, Nevşehir Üniversitesi’nin adının da “Hacı Bektaş-ı Veli Üniversitesi” olarak değiştirilmesi düşünülüyor. Bütün bunları yapması için kurulan komisyon, çalışmalarını yürütürken “Alevi kesimin önde gelen isimleri”yle görüşmeler yapacak ve hangi adımların atılacağına bu şekilde karar verilecek.
“Alevilere sorma” işi önemli. Çünkü bu ülkede kimin borusunun öttüğünü, kimin adam yerine konulup kimin konulmadığını gösteriyor. Sünni kesimin oylarıyla iktidara gelenlerin, iktidar olduktan sonra nasıl oy verenleri bir kenara itekleyip, oy vermeyenleri taltif ve hoşnut ettiklerini gösteren önemli bir gösterge.
Yavuz Sultan Selim meselesi de önemli. Tarihi hatırlayın: Aleviler, ülkenin önemli bir bölümünü koparıp Safevi İran’a bağlamak için ayaklanmışlar, terör estiriyorlar. O sırada devletin başındaki Yavuz Sultan Selim ne yapsaydı? Öylece sarayında oturup, Anadolu’nun devletten koparak İran’a yamanmasını mı seyretseydi? Tabiî ki yapması gerekeni yaptı ve ayaklanmayı bastırdı. Bu esnada ölenler oldu, yakalanan suçlular idam edildi. Şimdi çıkmışlar, “Yavuz Sultan Selim Alevileri öldürdü” diyorlar. Peki, sen niye ayaklandın da ülkeyi bölüp İran’a bağlamaya çalıştın? Ülkesini korumak isteyen bir devlet adamı mı suçlu, ülkeyi bölüp başka bir devlete bağlamaya çalışan isyancı Aleviler mi?
Şimdi bu ayaklanmanın elebaşılarından Pir Sultan Abdal’ın adının Tunceli’deki üniversiteye verilmesi, Abdullah Öcalan’ın adının Diyarbakır’daki üniversiteye verilmesi ile aynı anlamı taşımıyor mu? Öyle ya, ikisi de bölücübaşı.
Gelelim “Alevilere sorma” konusuna... Havaalanının adının değiştirilmesi Alevilere niçin sorulacak? Alevi isyanını bastırmak için Dersim’i bombalayan uçaklardan birinin pilotu Sabiha Gökçen de onun için.
İşte bu noktada önemli bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Sabiha Gökçen, Mustafa Kemal’in manevi kızı ve Türkiye’nin ilk kadın pilotu... Dersim’i bombaladıktan sonra “ulusal kahraman” ilan edildi. İlk kutlayanlar Başbakan İnönü ve Cumhurbaşkanı M. Kemal idi. Hatta M. Kemal’in, “Seninle iftihar ediyorum Gökçen!” dediği rivayet edilir.
Şimdi Sabiha Gökçen’in adının, bu gerekçeyle havaalanından silinmesi doğru mu? Bu, “cambaza bak” derken, “asıl suçlu”yu gözlerden kaçırma değil mi?
Sabiha Gökçen’i ve yaptığını savunuyor değilim. Havaalanına isminin verilmesi de memnuniyetimi celbetmiyor. Ama böyle bir gerekçeyle ismini silmeyi ve bunu da Alevilere sormayı yanlış buluyorum. Çünkü...
Sabiha Gökçen bir sabah kalkıp, “Yav, bugün gidip şu Dersim’i bombalayayım” mı dedi? Kendi kararıyla mı gidip orayı bombaladı? Hayır!... Ona biri emir verdi değil mi? Ona emri veren kim, ona baksanıza! Emri alan bir asker, buna itaat etmeme hakkına ve yetkisine sahip mi? Emri yerine getiren asker suçlu sayılır mı? Hadi sayıldı diyelim. Madem “emir eri”nin yaptığı suç ve bunun için onun adını bir yerlerden siliyoruz, o zaman “emir âmiri” ondan daha büyük suçlu olmaz mı? “Asıl fail”in, “emri veren”in, “uygulamayı başlatan”ın suçu daha büyük olmaz mı? Peki, “emir âmiri”nin adını niye bir yerlerden silmiyoruz?
Sabiha Gökçen’e emir veren de, sonrasında kutlayan da M. Kemal ise, M. Kemal’in adını da bir yerlerden, mesela Yeşilköy’deki havaalanından silecek misiniz? Bunun için de Alevilere soracak mısınız?
Gerçi, sorsanız da Aleviler silinmesine razı olmazlar. Ne yaman çelişkidir ki, kıyım emrini verenin takipçisi olurlar da, o kıyımda kullanılan figüranlara, emir erlerine düşman kesilirler.


Hayalcim senin yazının onalrca katı yazı yazarımda gene de içim soğumaz
boşver bunlar için ban yemeye değmez
sinir bozmaya hiç değmez

dip not:sivas katliamı'nda diri diri yakılarak öldürülenlere "provokatör" diyen, yakanlara da "mağdur" diyen .... kese kağıdı yapmalık gazete,istersen ucakta yapabilrsin
 
Hayalcim senin yazının onalrca katı yazı yazarımda gene de içim soğumaz
boşver bunlar için ban yemeye değmez
sinir bozmaya hiç değmez

dip not:sivas katliamı'nda diri diri yakılarak öldürülenlere "provokatör" diyen, yakanlara da "mağdur" diyen .... kese kağıdı yapmalık gazete,istersen ucakta yapabilrsin

Gerçekten bu insanlara insan bile diyemiyorum asıl provokatör onlar melekcim...
Okurken bu nasıl bir mantık ne bu ne saçmalık diyorum.
Kendilerince M. Kemal diyerek Mustafa ismini aklamaya çalışıyorlar, kendilerine müslüman diyorlar da ölmüş bir insanın ismini tam olarak zikretmekten bile gocunuyorlar, haklısın ama böyle insanları gördükçe şaşkınlığım tavan oluyor iğrençler tek kelimeyle...
Dip Notuna katılıyorum, Can Yücel'in mezarını yıkarak dini kurtardığını zannedenlerin takımı bunlar ya da masum insanları öldürerek Kuran'ı koruduklarını zannedenlerin torunları, ahbapları...
:50:
 
Gerçekten bu insanlara insan bile diyemiyorum asıl provokatör onlar melekcim...
Okurken bu nasıl bir mantık ne bu ne saçmalık diyorum.
Kendilerince M. Kemal diyerek Mustafa ismini aklamaya çalışıyorlar, kendilerine müslüman diyorlar da ölmüş bir insanın ismini tam olarak zikretmekten bile gocunuyorlar, haklısın ama böyle insanları gördükçe şaşkınlığım tavan oluyor iğrençler tek kelimeyle...
Dip Notuna katılıyorum, Can Yücel'in mezarını yıkarak dini kurtardığını zannedenlerin takımı bunlar ya da masum insanları öldürerek Kuran'ı koruduklarını zannedenlerin torunları, ahbapları...
:50:

bu ülkeyi afganistan arabistan yapmak için ellerini ovususturup bekliyorlar ya canım daha cok beklerler
burası Türkiye Cumhuriyeti
 
bu köşe yuazarların çoğunu okumuyorum, zaten habercilik yapmıyorlar bol, bol köşelerinden
hava atıyorlar , genel Türk toplumun dışında yaşamaya bayılıyorlar ,bende hep bunlar bizden değil imajını veriyor, resmen, tiksiniyorum ,gereksiz bu köşe yazarları, hepsini işten kovmalı , haber adına verdikleri hiç bir şey yok ,ancak hava atsınlar,rezil hayatlarını ortaya döksünler ,siz bizden değilsiniz ,haberiniz olsun, çünkü yeterince haber vermiyorsunuz ,özel çıkarlarınız için orayı meşgul ediyorsunuz, hepsi kovulmalı!
 
Back
X