Manevi Yolculuk

TEVBE İSTİĞFAR ETMEK

Bir Müslüman her gün, günahlardan pişman olarak tevbe etmelidir. Mevlid Kandili tevbe etmeye vesile olan müstesna gecelerdendir.

Hazret-i Peygamber: “Ben, günde yüz kere istiğfâr ederim...” (Müslim, Zikir, 42) buyurmuşlardır.
 
DUÂ ETMEK

Bu mübârek geceler, rabbimize duâ ve niyazda bulunma zamanlarıdır.

Ayet-i kerîmede buyrulur:

“(Ey Resûlüm!) De ki: Sizin duâ ve niyâzlarınız olmazsa, Rabbim size ne diye değer versin?..” (el-Furkân, 77)

Yine Rabbimizin verdiği nimetlere hamd ve şükür halinde bulunmayı unutmamalıdır. Nitekim hadis-i şerifte duânın kabul olmasının iki şartından birinin hamd diğerinin de salavat olduğu bildirilmiştir.

Bir defasında Resûl-i Ekrem Efendimiz, sahâbîlerden birinin Allâh’a hamd ve Rasûlü’ne salevât getirerek duâya başladığını gördüğünde, onu takdîr ederek:

“–Ey namaz kılan zât! Duâ et, (duâna hamdele ve salvele ile başladığın müddetçe) duân kabûl olunur.” buyurmuştur. (Tirmizî, Deavât, 64/3476
 

SADAKA VERMEK

Allah yolunda infakta bulunup sadaka vermenin kişiyi pek çok tehlike ve belâlardan muhâfaza edeceği, buna ilâveten sadaka sahibini muhabbetullâh’a nâil eyleyeceği unutulmamalıdır. Bu müstesnâ geceler de sadaka vermeye en güzel vesilelerdir.
Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur:
“Allah yolunda infâk edin! Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Bir de ihsanda bulunun. Zira Allah, muhsinleri (iyilikte bulunan, işini güzel yapan ve ihsan şuuru ile yaşayanları) sever.” (el-Bakara, 195)
Peygamber Efendimiz zengin-fakir her mü’mini infâka teşvik eder; bir hurmadan başka bir şeyi olmayan için; “Yarım hurmayla da olsa cehennem ateşinden korunun, onu da bulamazsanız güzel ve hoş bir söz ile korunun.” buyururdu. (Buhârî, Edeb, 34)
 
dagci dagci abla hoş geldin,seni görmek ne güzel. Aklımdan geçmişken tam da❤
 
Hz Musa'nın duası

Okunuşu: Rabbişrah lî sadrî ve yessir lî emrî vahlul ‘ukdeten min lisânî yefkahû kavlî.

Anlamı: “Ey Rabbim! Göğsümü aç, genişlet. İşimi kolaylaştır. Dilimde bulunan düğümü çöz de, anlasınlar beni” (Taha:25-28)
 
Bugün salavat getirdikçe Peygamber Efendimizin vefatı,Hz Fatıma nın ona nasıl üzüldüğü geldi aklıma. Ben babam için böyle yanarken O rahmet peygamberine,gül kokuluya,şefkat peygamberine yüreği nasıl yandı Fatıma annemizin...
Babam çok özledim,bugün kandil sesini duyamadım annemi arayınca..Kolum kanadım bir kez daha kırıldı bugün...
 
SON ANLARINDA, YİNE KIZIYLA…
Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, tutulduğu ateşli hastalığın artması üzerine, son günlerini Hz.Aişe'nin yanında geçirmekteydi. Bir an olsun biricik babasının yanından ayrılmak istemeyen ciğerparesi, o gün Efendimizin çektiği acının daha da fazlalaştığını hissederek,
"Vâh babacığım! Ne kadar da acı çekiyorsun!" demiş ve gözyaşlarını tutamamıştı.
Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz,
"Üzülme kızım. Baban artık sıkıntı çekmeyecek", diyerek teselli etmişti biricik evladını…
Sonra kendisine yaklaşmasını istemiş ve kulağına bir şeyler söylemiş ama Hz.Fâtıma'nın ağlaması daha da artmıştı. Tekrar yaklaşmasını isteyerek yine kulağına bir şeyler fısıldamış, bu defa yüzünde tebessüm çiçekleri açmıştı ciğerparesinin…
Meğer, ilkin artık Mevlâ'ya kavuşma ânının yaklaştığını haber vermiş, ikincisinde ise ailesi içinden O'na en önce kavuşacak kişinin Hz.Fâtıma olacağını müjdelemişti kendisine…
Sonraki saatlerde ise, şehâdet parmağını semaya kaldırarak "Allah'ım! Beni Refîk-i A'lâ'ya ulaştır" diyerek ruhunu teslim etmişti, Mevlâ'sına…
O'nun vefatıyla, "artık sanki bütün gündüzlerinin üzerine gecenin karanlıklarının çöktüğüne" dair şiirler yazan bu biricik ciğerparesi, beş buçuk aylık bir hasretten sonra günden güne eriyen bir mum misali tükenip-bitmiş ve yeniden ebedi bir hayata doğmak, Sevgililer Sevgilisi olan biricik babasına kavuşmak üzere, yummuştu bu hayata gözlerini... Beş buçuk ay süresince, hasret acısıyla yaşlar döktüğü gözlerini…
 
Resûl-i ekrem efendimiz vefât edeceği sırada hazret-i Ali’ye, hazret-i Âişe’ye vasiyette ve nasîhatta bulundu. Bu sırada ağlayıp gözyaşı döken hazret-i Fâtımâ’ya; “Kızım bir miktar sabreyle, ağlama. Zîrâ Hamele-i Arş (melekler) senin ağlaman üzerine ağlaşırlar.” buyurdu. Hazret-i Fâtımâ’nın göz yaşını sildi. Teselli verip Allahü teâlâdan sabır vermesini diledi ve; “Ey kızım, benim rûhum kabz olacak. (İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râci’ûn) diyesin. Ey Fâtımâ, gelen her musibete bir karşılık verilir.” buyurdu. Bir müddet mübârek gözlerini kapayıp sonra; “Bundan sonra babana üzüntü ve gussa (keder, tasa) olmaz. Zîrâ fânî âlemden ve mihnet yerinden kurtuluyor.” buyurdu.
 
Bugün yapacaklarım,nasip olursa

⭐Salavat okumak
⭐Kelimei Tevhid okumak
⭐Estağfurullah okumak
⭐Ahlaki hastalıklar ve kurtuluş yolları kitabından İslam ahlakı bölümünü okumak
⭐Kitap okumak
 
Kendime gelmem lazım.Namaz,Kuranı Kerim okuma tamam çok şükür.
Yenilikler,yeni bilgiler,hayırlı ilim
 
Uykumu azaltmaya karar verdim,zaten çok uyumuyordum ama teheccüt namazı için bu kararım.
Yemeyi azaltmaya birde.Uyku ve yemeğin fazlası ruha iyi gelmiyor kesinlikle.
Bir uygulama indirdim,çok ayrıntılı hoşuma gitti,kullandıkça buraya da ekleme yaparım İnşallah.
Ölümün her an olduğunu bildiğim halde neden hala yapmamam gereken şeyleri yapıyorum???Demek ki bir zayıflık var...
Eksiğim o kadar fazla ki,sanki hiç birine vaktim yetmeyecekmiş gibi
 
Son düzenleme:
2020-11-15 16.34.33.png
 
Anonim bir yazı:

Hayata ha şimdi, ha sonra derken bir bakıyorsun tükenmiş bir ömür. Avucumuzda son kullanma tarihi çoktan geçmiş bir yığın TECRÜBE kalıyor. Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor! “Gençlik bir kuştu; tutmak istedim, tutamadım. Yaşlılık bir paçavra, satmak istedim satamadım.” BİR İKİNDİ GÖLGESİ ÖMÜR DEDİĞİN… Gece olur duramazsın, güneş vurur kalkamazsın. Sade bir ikindilik, kısa bir dilencilik.

Dünyaya ait ne varsa harcanıp gidiyor. Yiyip içmeler, gezmeler tozmalar, gülüp eğlenmeler. Evin arabanın taksitleri, filanca yerlerde yaptığımız tatiller, almalar vermeler, saçıp savurmalar, bizim zannettiğimiz saklayıp durduğumuz altınlar, azıcık bile vermeye kıyamadığımız paralar. Hepsi bir bir kaçıyor bizden ya da istemesek de biz onlardan ayrılmak zorunda kalıyoruz. Bir secde yerleri kalıyor geriye, alnımızda mıh gibi çakılı kalıyor. Bozulmuyor, kokmuyor, yitmiyor. Bir o bize kalıyor; okşanmamış bir yetim başı, öpülmemiş anne eli, alınmış bir baba duası, Reyyan kapısından geçmek için vize mahiyetinde, saklanmış ORUÇLAR… Gizliden; şöyle kimseye çaktırmadan bir fakirin eline tutuşturulmuş, birileri görür diye konulmuş sadakalar kalıyor. Masivadan sıyrılıp, vakit saat dinlemeden açılmış eller, tek O’ndan istemeler, tek O’na gönderilmiş dilekçeler kalıyor. Yürekten söylenmiş Elhamdülillah, acizce, kulca edilmiş nasuh bir tevbe, isyanları yıkayan göz yaşları kalıyor. Kimsenin etini yemeden, kırıp dökmeden, gözünde yaş kalmadan geçirilmiş günler kalıyor.

Biraz dur, bekle biraz. Arada bir arkana dön ve geriye neler bıraktığına bak. Harcanmış yıllarını seyret usulca. Bak nasıl bitiyor ömür dediğin. Bir kapıya bir kere gidersin, ikincisinde utanırsın. Ama bir kapı var ki her gün gidersin, gitmelere DOYAMAZSIN. Çünkü bilirsin seni kapısından kovmayacak bir tek O vardır. Her gün, her gün içini dökersin, bir O sıkılmaz senden, bir O affeder seni, bir O yüzüne vurmaz AYIPLARINI.
 
Bugün salavat getirdikçe Peygamber Efendimizin vefatı,Hz Fatıma nın ona nasıl üzüldüğü geldi aklıma. Ben babam için böyle yanarken O rahmet peygamberine,gül kokuluya,şefkat peygamberine yüreği nasıl yandı Fatıma annemizin...
Babam çok özledim,bugün kandil sesini duyamadım annemi arayınca..Kolum kanadım bir kez daha kırıldı bugün...
Başın sağolsun, mekanı cennet olsun babanın🌹Şimdi görüyordur seni ve eminim arkasında böyle bir evlat bıraktığı için huzurludur🤗
 
Bugün ki sohbet, bir kaç defa dinlediğim




Bu kadını çok seviyorum ne kadar güzel doğru konuşuyor.
Erkeği ve kadını ne güzel anlatıyor. Allah i ne güzel anlatıyor.
 
X