Bunları geçtikten sonra, Yusuf (a.s) ı gördüm. Gayet güzeldi, güzelliğin yarısı ona ihsan olunmuştu.
Selam verdim.Selamımı tazimle aldı,beni merhabaladı. Benimle müsafaha etti.Türlü kerametlerin müjdesini bana verdi.
Ve bana: Hayır dua da bulundu.
Yusuf'un Tesbihi şuydu:
''-Kerem sahiplerin en keremlisi Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Benzeri olmayan tek Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. Hiç bir şekilde sonu olmayan Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir.''
Bunu geçtikten sonra, Davut (a.s) ı ve oğlu Süleyman (a.s) ı gördüm. Selam verdim. Selamımı tazimle aldılar.
Bana müjdeler verip şöyle dediler:
Bu gece, ümmetine şefaat ve Rabbinden selamette olmalarını niyaz eyle.
Davud'un Tesbihi şuydu:
''-Nurun Yaratıcısı noksan sıfatlardan münezzehtir. Tevbeleri kabul buyurup hibeler ihsan eden Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir.''
Süleyman'ın okuduğu tesbih şöyleydi:
''-Malın mülkün sahibi Yüce zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Kahir cebbar olan Yüce zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Tüm işler,zatında biten Yüce Allah noksan sıfatlardan münezzehtir.''
Bunu geçtikten sonra,bir melek'e ulaştım.bir kürsü de oturmuştu.Bu melek'in yetmiş başı,yetmiş kanadı vardı.Her kanadı mağribi,maşrıkı kuşatırdı. Çevresinde koca koca melekler gördüm. Bunlardan her birinin boyu son derece uzundu. Bu melekler,bir taifeye azap ediyorlardı. Sopalarla dövüp parçalıyorlardı. Sonra,o parçalar bütün oluyordu,melekler de azaba yeniden başlıyordu.
-O büyük melek'in kim olduğunu sordum?
Cebrail,şöyle anlattı:
-Bu melek'in adına:
Sohail. derler.
Onların azap ettikleri de, senin ümmetinden zalim,cebbar ve mütekebbir kimselerdir. Kıyamete kadar onlara azap ederler.
Bunların tesbihleri şuydu:
''-Cebbarların çok çok üstünde olan Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Sataşanların üstünde büyük saltanatı bulunan Yüce Zat tüm noksan sıfatlardan münezzehtir. Kendisine isyan edenlerden intikam almaya güçlü Yüce Zat bütün noksan sıfatlardan münezzehtir.''
Bundan sonra, ateşten bir deniz gördüm.Çevresini sert,şiddetli melekler sarmıştı.
-Bu nedir? diye sorunca
Cebrail, şöyle anlattı:
-Bunun adı:
Saak Denizi 'dir. Gökten yere yakıcı gürültüler ve yıldırımlar bu meleklerle iner.
Bundan sonra, bir kapı gördüm; kafurdandı. Bunun alt eşiği,yerin en derin noktası olan serada.. Yukarı eşiği ise; arşın altında idi. Bu kapının iki kanadı vardı.Yer ve gök kadar bir kilit asmışlardı.
Hayret ettim:
-Bu ne kapıdır? dedim.
Cebrail, bana şöyle anlattı:
-Bu kapının adı:
BAB'ÜL EMAN dır.
Tekrar sordum:
-Neden buna: BABUL EMAN denildi?
Bu soruma da şu cevabı verdi:
-Yüce Hak, cehennem'i yarattı. İçine de çeşitli azaplar koydu. Cehennemden bir nefes zuhur eyledi. Bunun üzerine, cümle yer ve gök ehli Yüce Hakk'a sığınıp eman diledi.
Bundan sonra,izzet sahibi Yüce Hak, bu kapıyı cehennemle cümle kainat arasında yarattı.
Taki:yedi kat yerlerin ve yedi kat göklerin ehli eman da bulunalar.
Bu mana icabıdır ki;bu kapının adına: Bab'ül Eman denildi.
Arkasında neler bulunduğunu görmek için, o kapının açılmasını istedim.
Cebrail şöyle dedi:
-Bunun ardında cehennem vardır, neylersiniz?
-Muhakkak görmek isterim. deyince
Şu ilahi ferman sadir oldu:
-Ey Habibim: parmağınla işaret et, kapı açılır.
Bunun üzerine işaret ettim,kapı açıldı.
Nazar eyledim;gördüm ki:Demirden büyük bir mimber var. O mimberin altı yüz bin ayağı vardı. Onun üzerinde çok heybetli ateşten yaratılmış bir melek oturuyordu. Ateşten ipler büküyor, ateşten zincirler ve bukağılar yapıyordu. Gayet şiddetli ve korkunç yüzlü idi. Pençesi kuvvetli ve öfkesi belli idi.
Başını önüne eğmiş şu tesbihi okuyordu:
''-Güçlü sultan olduğu halde, zulmetmeyen o Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehdir. Düşmanlarından intikam alan Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir.Dilediğine bol ihsanda bulunan Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehdir.Kendisine bir benzer olmayan Yüce Zat noksan sıfatlardan münezzehtir.''
Ağzından dağlar gibi ateşler çıkıyordu.Burnundan alevler fışkırıyordu. Bu melek, çok hışımlı ve çok öfkeli idi. İki gözü ateş saçıyordu.Onun her bir gözü,dünyanın tamamı kadardı. O melek'i bu heybette görünce, bana korku geldi.Allah'u Teala'nın lütfu,keremi,inayeti olmasaydı helak olurdum.
Cebrail'e sual edip:
-Bu kimdir? Onu görünce vücuduma titreme geldi. dedim
Cebrail bana şöyle anlattı:
-Siz korkmayın, çünkü; sizin için korku yoktur.
Bu cehennemin hazini (kapıcı,bekçi,bakıcı)
Malik tir.
Allah'u Teala, Onu gazabından yaratmıştır. Yaratıldığından bu yana hiç gülmemiştir. Her an, gazabı artmaktadır. Onun yanına varın, selam verin.
Bunun üzerine, gidip selam verdim. O kadar meşguldü ki, başını bile kaldırmadı.
Cebrail, öne geçip şöyle dedi:
-Ey Malik, sana selam veren Allah'ın Resulü Muhammed'dir. Cebrail,beni ona böyle tanıttı.Namımı işitince bana kıyam edip bana tazim için, türlü saygı dilleri döktü ve ikramlar eyledi.
Sonra şöyle dedi:
-Ya Muhammed,sana müjdeler olsun.Yüce Hak, sana çokça kerametler ihsan eyledi. Senden hoşnuttur.Senin vücüduna cehennem ateşini haram kıldı. Senin hürmet ve bereketinle sana tabi olanlara dahi cehennem ateşini haram kıldı.
Yüce Hak, bana emreyledi:
-Senin ümmetinin asilerine merhamet eyleyeyim. Sana iman getirmeyenlerden intikam alayım.