Motivasyonsuz, amaçsız kalmak

hacise

Üye
Kayıtlı Üye
27 Aralık 2022
269
280
23
24
Üniversite 3 öğrencisiyim, Bu dönem çok fazla rahatsızlandım ve depresyondaydım. Derslerime katılım sağlayamadım iki ay gibi bir süre... dersleri çok iyi bir öğrenciyken her şey paramparça oldu. Ve bu dönem içersinde hiç sosyalleşemedim çok gereksiz bulmaya başladım. Zatdn arkadaşım yoktu ben kendimi derse vermiştim.

Sevgilimddn fazla ilgi istemeye başladım o da bunaldı hissediyorum. Herşeyin amacını sebebini sorguluyorum. Yaşadığım bazı son günlerdeki travmalar ile çok daha yoğunlaştı. 22 yaşındayım benim durumumda olsaydınız kendinize ne söylemek isterdiniz. Gençlik ışığımı gözlerimin ferini kaybetmiş gibi hissediyorum.
 
Son düzenleme:
3 senelik çaba+başarı > 2 aylık motivasyon eksikliği.

Erkek arkadaşınızdan sevgi dilenmeyi bırakın. Eğer sürekli karşılık verirse bu sizin kişisel gelişiminize çok zarar verecek.

Zaten 3.sinifsiniz finaller yaklaşıyor ya da başlamıştır, bunların butleri var toparlarsiniz. Sonra ara tatilinizi hangi noktalardan ruhunuzun kırılgan olduğunu anlamaya çalışarak geçirin. Anlayın ki guclenin. Tatilde her şeyi bir kenara bırakıp fır fır gezerseniz bunlar bir daha yaşanır.

Okuduğunuz okulun psikoloji bölümü son sınıf veya yl öğrencileri gönüllü terapi veriyor olabilir. Eğer maddi imkansızlık varsa terapi için bu yolu seçin. Sinavlarinizda şimdiden başarılar diliyorum
 
Daha iyi olduğunu o kadar düzen takıntısı ve özdsiplinli olmanın manyaklık olduğunu bir dönem uzatsam bir şey olmayacağını söyledi yani çok fazla pışpışladı beni...
 
Teşekkür ederim haklısınız ne olursa olsun biraz kendimi dinlemeliyim onun pışpışlamaları daha da kötü hale sokuyor
 
Daha iyi olduğunu o kadar düzen takıntısı ve özdsiplinli olmanın manyaklık olduğunu bir dönem uzatsam bir şey olmayacağını söyledi yani çok fazla pışpışladı beni...
Elbette bir dönem uzatmaktan bir şey olmaz. Çoğumuz uzattık okulu. Bunu yaparken kendimizi değiştirdiğimiz için bu sonucu almadık ama. Bu dönemlerde biraz daha disiplinli insanlar için "oo manyak o ya takmış derslere" derler. Manyaklik(!) derecesinin karar mercii kendisi değil.

Siz bunları dinleyin elbet, sevgiliniz. Fakat ciddiye almamanızı öneririm.
 


Yorgun olduğunuzu hissettiğinizde ne yaparsınız. Asıl tekrar başlarsınız
 
Bölümünüz nedir? Valla ben üniversitedeyken hem ders hem de sosyal hayata büyük yoğunluk verdim. Tek bi günü yurtta geçirdiğimi hatırlamıyorum her günü değerlendirip gezdik, sınav zamanı çalıştık. En büyük motivasyonu kendime yine ben verdim. Çünkü monoton, rutin bir hayat depresyona sokar beni. Etkinlere katılırdım mesela fotoğrafçılığı çok sevdiğim için fotoğrafçılık kulübüne katılmıştım Antalya'nın altını üstüne getiriyorduk Bazı projelerde yer alırdık. Çevre temizliği için gönüllü çalışır arkadaşlıklar kurardık. Zaten Turizm okuduğumdan her hafta hoca bizi şehir dışına götürürdü. Kamp yapar bazen sahilde sabahlardık. Üniversite budur benim için '' İYİ Kİ '' dediğim anlar hep o günlerdir. Mezun olduğuma çok üzülüyorum. Korkmayın iletişim kurun inanın o sosyal çevre motive ediyor sizi :)
 
İletişim konusunda o kadar donuk biriyim ki akrep burcu yükselenim ikizler içimde bir çocuk yatarken dışımda sert biri yatıyor. Ciddi ukala sinsi diye yargılanıyorum genelde hem çalışkan hem girişken biri olduğumda mobbinge maruz kaldım ve bu hale geldim aslında. Anlayacağınız hep istediğini alan biriyim ve yaşamadığım şey kalmadı. Kırıkkalede, maliye okuyorum. Bölümüme sevgim çok yoğunken sevgimde düştü. Ah canım maliye demiyorum ama yinede severdim.
 
Sebep nedir sen biliyor musun? Zaman zaman herkes hayati sorguluyor hersey manasiz geliyor filan.. yardim alma sansin var mi?
 
Psikiyatra gitsenize, bu durum iki aydır devam ediyorsa bir uzmana görünmek iyi gelebilir, çektiğinize değmez. Bir de psikoloji son sınıf öğrencilerinden terapi almayın, psikoloji lisans eğitiminde terapi yapmak detaylı öğretilmez. Ortalıkta hiçbir şeyin geçerli bir eğitimini almayıp ben terapi yapıyorum diyenler varken psikoloji lisans mezunları yine iyi seçenek ama psikoloji 4. sınıf öğrencisinden terapi alınmaz. Terapi almak istiyorsanız (mümkünse düzgün devlet üniversitesinden mezun) mutlaka psikoloji diplomasına ve klinik psikoloji yüksek lisansına sahip birine başvurun. Kırıkkalede klinik psikoloji yüksek lisans programı varsa (yok diye biliyorum) o programın öğrencileri psikoterapi eğitimleri kapsamında sembolik ücretle(uygun fiyata) terapi veriyor olabilir, onlara başvurabilirsiniz. Kendi üniversitenizin medikosu vb. varsa oralarda psikolog olabilir, bizim üniversitede vardı. Psikoterapiye (güvenilir ve geçerli psikoterapiye) ulaşmanız zor olacaksa psikiyatra gidip ilaç kullanmak daha etkili olabilir. İlaç kullanmak abartıldığı gibi kötü bir şey değil.
 
Yorgun olduğunuzu hissettiğinizde ne yaparsınız. Asıl tekrar başlarsınız
Lisans değil ama doktorada benzer bir süreç yaşadım. Elimde olan ve olmayan sebeplerin bileşkesi nedeniyle çok derin bir depresyona girdim, bu yüzden çalışmadım. Çalışamadım demiyorum bakın, dümdüz çalışmadım. 8 sene sürdü doktoram, yüksek lisansım da zaten 4 sene sürmüştü. İyileşmek ve çalışabilmek için ilk yaptığım şey psikolojik ve psikiyatrik tedavi görmekti. İlaç tedavisi ve psikoterapiyi bir arada götürdüm, ama ilk etapta en çok işe yarayan şey ilaç tedavisi idi. O kadar kötü ve letarjik bir haldeydim ki, bunu düzeltmek için yeterli dozda ilaç Türkiye pazarında yoktu, iki buçuk tablet alıyordum. Letarji halim azalıp beyin sisim de uzaklaşınca terapi daha fazla etki etmeye başladı, neyi neden yaptığımı ve beni huzursuz eden düşüncelerin kaynağını anladım, bunları çözmeyi öğrendim. Terapiyle beraber Dr. Andrew Huberman'ın podcast'leri de bana bu süreçte çok yardımcı oldu, hala da oluyor, İngilizce biliyorsanız kesinlikle tavsiye ederim. Özellikle motivasyon, mutluluk ve stresin bilimsel olarak açıklandığı bölümleri hala açıp açıp dinlerim.
 
Bana o kadar iyi geldiniz ki evet dümdüz çalışmamak benimkisi kopmak direkt yapacağım o kadar hayalim vardı ki hepsini parçaladım kendi elimle. Ve mızmızlanmaya başladım asla mızmız biri değilimdir. Bana bir şeyler oldu sanki beynimin için hep kötü düşüncelerle doldu arkadaşlarıma ve insanlara kapıyı kapattım insan yüzü görmeyi bırakın toplanıp yataktan kalkamadım. Biraz üzülsem hasta oldum biraz taksam halsiz halsiz sadece yattım. Kendi kendime acık çektirdim acım bazen çok yoğunlaştı kurtulmam lazım dedim. Peki önerebileceğiniz bir kanal var mı Türkçe beni kendime getirebilecek. Yapamıyorum artık devam edemiyorum ve aile desteği maddi anlamda çok az alıyorum. Beni dağıtan ailemin ilgisinin Bana az oluşu ve herkesin ailesiyle bu akda riçli dışlı güzel ilişkileri olmasıydı
 
Onu yapacak güç bile kendimde yoktu belki bir seansı 300 500 dür biriktirip normalde yine giderim ama kendimde o gücü göremiyorum ama yavaş yavaş toplanıyorum
 
Onu yapacak güç bile kendimde yoktu belki bir seansı 300 500 dür biriktirip normalde yine giderim ama kendimde o gücü göremiyorum ama yavaş yavaş toplanıyorum
Sizi anlayabiliyorum ya motivasyon probleminiz, kendinizi yataktan bile çıkarmak istememe falan insanların ciddiye almadığı ama gerçek problemler. Bence bu sorun için önce psikiyatra gitseniz daha iyi olabilir çünkü en azından motivasyon için bir güç verebilir ilaç kullanımı, sonrasında terapi için de motivasyon bulursanız, isterseniz terapist bulmak için fikir de verebilirim. Geçmiş olsun.
 
Maalesef Türkçe içerik tavsiyem yok, umarım yazan başkaları çıkar. Ben mesleğim gereği fizyoloji ve sinirbilim konularına çok ilgiliyim, psikolojinin fizyolojik yanını bilmek çok hoşuma gidiyor ve bana iyi geliyor, henüz bu konularda Türkçe içerik üreten bilim insanları yok bildiğim kadarıyla.
Diğer konular için ise tam yerine geldiniz :) İlk cevabımı uzun uzun yazmıştım ama sildim alakasız olur belki diye, keşke silmeseymişim. Yaşadığım zihinsel dönüşümü biraz anlatmaya çalışayım size o zaman çok sıkmadan. Ben ihmal edilmiş bir çocukluk geçirdim sayılır, babam duygusal olarak var olsa da fiziksel olarak yoktu şehir dışında çalışmak zorunda olduğu için, annem de fiziksel olarak var olsa da duygusal olarak çok mesafeli bir kadındı, hala da öyledir (sekiz küsur yıllık kocama hala "siz" diye hitap eder, varın oradan hesaplayın ). Üstelik ailemle, hatta sülalemle hayat görüşü anlamında taban tabana zıttız. Hep kendimi kanıtlama, doğru bildiğimi savunma, haklılığımı ispatlama gibi bir misyon edinmiştim kendime. "'Hanım hanımcık' giyinmemem; ojeyi, makyajı, piercingi, dövmeyi, saç boyasını sevmem ve dindar olmamam beni başarısız ve mutsuz yapmıyor, ben de başarılıyım, ben de mutluyum, bakın ne kadar mutluyum, beni onaylayın" diye düşünerek harap ettim kendimi yıllarca. Ailesiyle sıkı fıkı olan, annesini günde iki kez arayıp on dakikadan fazla konuşan, üç günlük tatilde hemen memleketine koşan insanlara hep anlatamadığım bir sinir hissettim. Sadece aileme karşı kendimi kanıtlamam yetmiyordu, ebeveynlerimle çok sıcak bir ilişkim olmadan mutlu olabileceğimi de arkadaşlarıma kanıtlamalıydım. İşimde ve akademik hayatımda da farklı görünen ama aslında çok benzer olan problemler yaşıyordum. Aynı anda işe başladığımız insanlar doçent olmuştu, ben hala tez döneminde bir araştırma görevlisiydim. Onların derslerine asistan, sınavlarına gözetmen olmak zorundaydım. Muazzam bir kısır döngü içindeydim, mutlu olduğumu kanıtlamak isterken daha mutsuz oluyordum, ya da başkalarının gerisinde kaldığımı düşünerek çalışma istediğimi kaybediyor ve daha fazla geride kalıyordum. Sürekli ama sürekli bahanelerin arkasına sığınıyor ve mızmızlanıyordum "annem bana zamanında böyle demişti; babam 20 sene önce neden şehir dışına çalışmaya gitti; hocam çok ters bir insan; 15 saat lab. asistanlığım var, vaktim yetmiyor; onun hocası zaten yüksekokul müdürü, öyle aldı kadrosunu"... Uzar gider bu. Şu an fark ediyorum ki, bu düşüncelerin hepsi bana eziyetmiş, bana yükmüş ve kimsenin de umurunda değilmiş aslında.
Terapi bana şunları öğretti:
1) Herkesin hayatı kendi ritminde ilerliyor. Birinin ailesiyle sıcak bir ilişkisinin olması ile benim böyle bir ilişki kuramamam arasında bir korelasyon yok. Başkasının tüm lisansüstü eğitimini 5 senede bitirmesi, benim sadece yüksek lisansımın 4 sene sürmesiyle alakalı değil. Kendimi ve hayatımı başkalarıyla kıyaslamayı bıraktım. Bahaneleri bıraktım, ilk önce kendi kendime yaptığım hataları kabul ettim. “Çalışmadım ya, tembellik ettim, uzadı lisansüstü” dedim önce içimden, sonra soranlara sesli olarak. Bu itirafı içselleştirince oturdum ve çalıştım. Üç ay boyunca tatil matil demeden her gün, sabah 9’dan akşam 10’a kadar. Ne zaman düşsem “Çalışmadığın günlere say!” dedim kendime. Sonuç olarak doktora bitti. “Evet, ben aramıyorum pek annemi” dedim, “aramam lazım ama konuşacak bir şey bulamıyorum pek.” Telefonuma alarm kurdum, her akşam 8’de aradım dersim yoksa. “Nasılsın, iyisin, havalar nasıl”, bitti bu kadar. 20 dakika konuşmak zorunda değilim, çok içli dışlı olmak zorunda değilim, bütün günümü anlatmak zorunda değilim, medeni bir insan olarak genel sağlık sıhhat durumlarını bilsem yeter. İnanır mısınız, her gün beş dakikalık konuşmalar şu an 20 dakika oldu :) Aile ilişkilerimizi baştan kurduk.
2) Kimse beni, benim onları kafama takıp zamanımı harcadığım kadar önemsemiyor. İnsanlar hakkında kötü düşünceler içinde boğulmak sadece bana enerji ve zaman kaybettiriyor. Onun annesinin çok boş vakti varmış, bunun çalışma konusu kolaymış vesaire, aklıma gelen tüüüm negatif düşünceleri bir köşeye ittim. Yine bazı şeyleri ilk önce kendime itiraf ettim, “ne güzel ya, baya başarılı ilerledi kariyerinde” dedim, “ne güzel sıcak aile ilişkileri var”, “çok samimi bir arkadaş ortamları var, ne hoş”. Daha sonra sohbeti geçerse başkalarına söyledim bunları, daha sonra da insanların kendilerine direkt söyledim, “annenle aranın böyle iyi olması çok güzel bir şey biliyor musun?”, “arkadaşlık ilişkilerinde böyle başarılı olmanı gerçekten çok takdir ediyorum”, “hocam maşallah hiç uzatmadan bitirdin hem yükseği hem doktorayı, vallahi helal olsun!” Hem aileye, hem arkadaşlarıma nasıl duygularla yaklaştıysam, onların da bana öyle yaklaştıklarını gördüm ve insanlara yansıttığım enerjimi önce nötre çektim, şimdi pozitifteyim.
3) Onay almadan da var olabilirim. Kendimi sürekli kanıtlamaya çalışmak hem ruhsal anlamda, hem de ilişkiler anlamında çatışmaya sebep oluyorsa, bunu bırakmam lazım. Ben bir bireyim ve kendi hayat görüşüm var, nokta. Kendi kendime değer verdim, kendi kendimi takdir ettim. Okuyarak, araştırarak, tartışarak kendi hayat görüşümü buldum, bunu kendi çabamla yaptığım için de kendime onay verdim. :) Neden bu kadar çok “kendim” dedim, çünkü ben akademik, sosyal ve entelektüel anlamda bir yatırım yaptım, şu an ben benim için önemliyim, başkasının onayına ihtiyacım yok. Onay alma telaşımı bitirip özsaygımı yeniden inşa edince çevremdeki herkes de bana saygı duydu. Ailemle çatışmayı bıraktım. Bana karşı yaptıkları hataları affettim (çünkü negatiflik bana bir şey kazandırmadı ve kazandırmayacak), onları oldukları gibi kabul ettim, sonuçta onlar da beni olduğum gibi kabul etmek zorunda kaldılar.
Tüm bu düşünce değişiklikleri sonucunda şu an çevremdeki herkes (aile, eş, meslektaşlar, hatta öğrenciler) ile daha dengeli bir ilişki kurabildiğimi düşünüyorum. Bu, ruh halime de denge getiriyor, daha üretken ve daha mutlu bir insan oluyorum. Ben bu dönüşümü 30 küsur yaşımdan sonra geçirebildiysem, herkes geçirebilir. Evet emek istiyor, evet zaman istiyor, evet belki terapi biraz maddi kaynak istiyor, ama inanın ki sonuçları çok güzel.
Umarım gereksiz uzun bir yazı olmamıştır ve umarım az da olsa bir faydam dokunur okuyan herkese... :)
 
Bu fikre Ram şu an ihtiyacım var
 
Bu fikre Ram şu an ihtiyacım var
Yani şehre, maddi imkana, online/yüzyüze olmasına, zaman aralığına ve beklentinize göre değişir. Tek diyeceğim terapiye başlayacaksanız düzenli gideceğiniz şekilde başlamak olur çünkü bir geldim, bir gelmedim diyerek fayda görme ihtimali çok düşük. Benim düzenli gelen danışanlarımda ilerleme kat ettik ama bir gelip bir gelmeyenlerde çok küçük değişiklikler oluyor. Bilgilerinizi mesaj atarsanız fikir verebilirim terapiye ilişkin ama ben hep Ankarada ya da online terapi veren klinik psikologlar tanıyorum. Bir de psikiyatri kısmını bi değerlendirin bence.
 
Hiç te gereksiz bir yazı olmadı bana kendimi hatırlattınız. Ağlayabilirdim ama sonlara doğru gülümsedim. Evet ailemin özgüvenimi düşürdüğünü beni istemediğini sevmediklerini kardeşlerimi çok sevdiklerini düşünerek geçirdim hep bu kadar yılı. Sevgilim oldu iki yıldır onunla arama mesafeler koydum. Şimdi ben ilgi istiyorum o veremiyor. Anlayacağınız her konuda kendimi çok kastım çok perişan ettim. Kimseyle arkadaş olamıyorum annem arkadaş sevmezdi yasaklardı istemezdi evimden kovardı. Ama yıllarca asosyal olduğum için bana eziyet edildi ben kendime ettim. Çevrem vardı ama bana yetmiyordu. Herkesten daha iyi hayatım vardı şimdi bakınca öyle düşünüyorum bana yetmedi ve tükendim. İnşallah dediğiniz gibi terapi şart yapacağım başarıp devam edeceğim ailem beni kaybetti diye ben de kendimi kaybedemem
 
Maliye' yi de sevmeyen de ne bileyim hfhfh şaka, bence arayi kapatmaya basla oturup bunalimda miyim diye kurucagina, baslay8nca gerisi geliyo
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…