- Konu Sahibi siddeteyatkinhatun
- #1
kızlar... imdat. =( kendimi ayrıkotu gibi hissediyorum.
bakın bu forumda bütün hatunlar odaklanmışsınız, evlilik, bebişler, kocalar... ailemiz bize ne öğrettiyse, yaşam böyle olur diye neyi gösterdiyse o... ama ben duramıyorum bunun içinde. soluk bile alamıyorum, dar geliyor.
sekiz yaşında kız çocuğum var. onu doğurup büyütürken, "hanım ol" direktifiyle kastedilen şeyden, ev kadınlığından filan ne denli uzak kafalı olduğumu iyice hissettim.
ikinci bebişi yapmadım o yüzden. çocuğumun koca evde kendini yalnız hissettiğini farkettiğimde, aldım tertemiz aşılı bir ev köpeği, verdim eline. al dedim, bende bir daha anne olacak tabiat yok. kardeş yerine bununla oyna, idare et.
kendime yakıştırıp özlediğim yaşam tarzı ise bırakın uykularımı, gündüz rüyalarıma bile giriyor artık: "insanın insana sırf kapris olsun diye çıkardığı" keyfi zorluklarla değil, "hayatın insanı burun buruna bıraktığı" gerçek zorluklarla yüzleştiğim bir ömür istiyorum.
buçukluk kadar da olsa fizik kuvvetimi sonuna dek seferber etmeyi, beynimi kullanıp elle tutulur tehditleri bertaraf etmeyi seviyorum. hayatta topu topu birkaç kez çıktı karşıma öyle şeyler... çünkü bizim toplumda hanımlar karşılamaz o tür salvoları... hevesli kahraman gibi fırlayıp, önümdeki erkekleri dirsekleyerek yarıp geçmem gerekti önce... halledip başardığımda ise kimsenin dalga geçecek hali kalmadı... ama çabucak üzerini örtüp, beni de yine "hanım hanımcık" saflara dönmem için teşvik etmeye koyuldular. üzüldüm tabii. çünkü "gerçekte olduğum şey"in, kendi ata kültürümde yeri olmadığını bir kez daha görmüş oldum.
ahh var ya, benim olduğum şu şeyin, hepimizin arasında yerleşmiş bir tanımı bile yok...
bazen sert hatun filan diye geçiyor... (ki ruhum yüreğim öyle değildir, sadece fiziksel yapım türk dişi standartlarına göre serttir...) delikanlı kız, harbi dicey filan diye terimler de duydum. ama yine de tam cuk oturarak tarif eden sıfat yok beni, içinden doğup yetiştiğim şu memlekette.
hele bir google araması çaksanız, karşınıza uslunun elli katı yaramaz şey çıkıyor... videolar filmler filan... elinin körü...! sanki ya hanımcıksın, ya da sokak müdavimisin, başka seçenek yokmuş gibi. yuh! daha neler. var işte. bakınız sayın toplum, Allah göndermiş aranıza, o da yaşıyor. hadi bir zahmet isim koyun bakalım şimdi de, ne olduğunu bilsin artık şu numunelik canlı...
ancak yirmili yaşlardakiler böyle, benim gibi şimdi. tipim de tutuyor gerçi, aralarına karışsam rahat kamufle olurum, ama onlara da başka yönden uyamıyorum. belli taraklarda bezim yok çünkü. bak işte, o konuda tam anlamıyla kuşağımın insanıyım. bizim pederlerin jenerasyonu beni de bildiğiniz türden baskı altında yetiştirdi sonuçta... içimize işlettiler: asla tenezzül etmeyeceksin, aklına bile getirmeyeceksin, istekliliğini bile belli etmeyeceksin, uslu-namuslu kızlara hiç yakışmaz, sakın ha... o tür itkinin zerresi yok içimde, çünkü başarıyla sıfırlıyorum.
(bak bu konuda ülkem standartlarını aynen tutturuyorum işte... genelde hepimiz kendimizi, bedenimizi, onurumuzu çatır çatır koruyoruz. ceremesine de kültürümüzün erkekleri tıpış tıpış katlanıyor. oh olsun diyeceğim, ayıp olacak, onun için demiyim. (ne zaman ki bizim toplumun görüşleri otu-yoku küçümseyip ayıplamaktan vazgeçecek düzeye erişir, işte o zaman kendimize "bazı şeylerimizin varlığını azıcık kabullenme hakkı" tanırız, belki.)
velhasıl işte durum böyle hanımlar... otuzyedime geldim, yakında kırk olacağım; belki de basbayağı ortayaş bunalımı filandır benimki, kimbilir.
çünkü, ömrüm olursa on sene sonra arkama bakıp, kendimi hala yanlış hayatı sürerken görmek, yaşanması gerektiği halde kaçırılmış birşeylerim varmış gibi hissetmek istemiyorum. o yüzden ben yine kickboksumla avunmaya, uzakdoğu sporlarıma, beraber antreman yapabileceğim karakterde hatun dostlar aramaya devam edeceğim.
derdimi yazıya döküp dikkatinize sunmak yine de çok iyi geldi... teşekkür ederim. yolumuz bir yerlerde denk gelirse görüşmek üzere, hepinize sevgiler....
arı
bakın bu forumda bütün hatunlar odaklanmışsınız, evlilik, bebişler, kocalar... ailemiz bize ne öğrettiyse, yaşam böyle olur diye neyi gösterdiyse o... ama ben duramıyorum bunun içinde. soluk bile alamıyorum, dar geliyor.
sekiz yaşında kız çocuğum var. onu doğurup büyütürken, "hanım ol" direktifiyle kastedilen şeyden, ev kadınlığından filan ne denli uzak kafalı olduğumu iyice hissettim.
ikinci bebişi yapmadım o yüzden. çocuğumun koca evde kendini yalnız hissettiğini farkettiğimde, aldım tertemiz aşılı bir ev köpeği, verdim eline. al dedim, bende bir daha anne olacak tabiat yok. kardeş yerine bununla oyna, idare et.
kendime yakıştırıp özlediğim yaşam tarzı ise bırakın uykularımı, gündüz rüyalarıma bile giriyor artık: "insanın insana sırf kapris olsun diye çıkardığı" keyfi zorluklarla değil, "hayatın insanı burun buruna bıraktığı" gerçek zorluklarla yüzleştiğim bir ömür istiyorum.
buçukluk kadar da olsa fizik kuvvetimi sonuna dek seferber etmeyi, beynimi kullanıp elle tutulur tehditleri bertaraf etmeyi seviyorum. hayatta topu topu birkaç kez çıktı karşıma öyle şeyler... çünkü bizim toplumda hanımlar karşılamaz o tür salvoları... hevesli kahraman gibi fırlayıp, önümdeki erkekleri dirsekleyerek yarıp geçmem gerekti önce... halledip başardığımda ise kimsenin dalga geçecek hali kalmadı... ama çabucak üzerini örtüp, beni de yine "hanım hanımcık" saflara dönmem için teşvik etmeye koyuldular. üzüldüm tabii. çünkü "gerçekte olduğum şey"in, kendi ata kültürümde yeri olmadığını bir kez daha görmüş oldum.
ahh var ya, benim olduğum şu şeyin, hepimizin arasında yerleşmiş bir tanımı bile yok...
bazen sert hatun filan diye geçiyor... (ki ruhum yüreğim öyle değildir, sadece fiziksel yapım türk dişi standartlarına göre serttir...) delikanlı kız, harbi dicey filan diye terimler de duydum. ama yine de tam cuk oturarak tarif eden sıfat yok beni, içinden doğup yetiştiğim şu memlekette.
hele bir google araması çaksanız, karşınıza uslunun elli katı yaramaz şey çıkıyor... videolar filmler filan... elinin körü...! sanki ya hanımcıksın, ya da sokak müdavimisin, başka seçenek yokmuş gibi. yuh! daha neler. var işte. bakınız sayın toplum, Allah göndermiş aranıza, o da yaşıyor. hadi bir zahmet isim koyun bakalım şimdi de, ne olduğunu bilsin artık şu numunelik canlı...
ancak yirmili yaşlardakiler böyle, benim gibi şimdi. tipim de tutuyor gerçi, aralarına karışsam rahat kamufle olurum, ama onlara da başka yönden uyamıyorum. belli taraklarda bezim yok çünkü. bak işte, o konuda tam anlamıyla kuşağımın insanıyım. bizim pederlerin jenerasyonu beni de bildiğiniz türden baskı altında yetiştirdi sonuçta... içimize işlettiler: asla tenezzül etmeyeceksin, aklına bile getirmeyeceksin, istekliliğini bile belli etmeyeceksin, uslu-namuslu kızlara hiç yakışmaz, sakın ha... o tür itkinin zerresi yok içimde, çünkü başarıyla sıfırlıyorum.
(bak bu konuda ülkem standartlarını aynen tutturuyorum işte... genelde hepimiz kendimizi, bedenimizi, onurumuzu çatır çatır koruyoruz. ceremesine de kültürümüzün erkekleri tıpış tıpış katlanıyor. oh olsun diyeceğim, ayıp olacak, onun için demiyim. (ne zaman ki bizim toplumun görüşleri otu-yoku küçümseyip ayıplamaktan vazgeçecek düzeye erişir, işte o zaman kendimize "bazı şeylerimizin varlığını azıcık kabullenme hakkı" tanırız, belki.)
velhasıl işte durum böyle hanımlar... otuzyedime geldim, yakında kırk olacağım; belki de basbayağı ortayaş bunalımı filandır benimki, kimbilir.
çünkü, ömrüm olursa on sene sonra arkama bakıp, kendimi hala yanlış hayatı sürerken görmek, yaşanması gerektiği halde kaçırılmış birşeylerim varmış gibi hissetmek istemiyorum. o yüzden ben yine kickboksumla avunmaya, uzakdoğu sporlarıma, beraber antreman yapabileceğim karakterde hatun dostlar aramaya devam edeceğim.
derdimi yazıya döküp dikkatinize sunmak yine de çok iyi geldi... teşekkür ederim. yolumuz bir yerlerde denk gelirse görüşmek üzere, hepinize sevgiler....
arı