ÖSYM:"Bütün Liseler Anadolu Lisesi Olmalıdır

kibela24

Nirvana
Kayıtlı Üye
29 Aralık 2007
6.205
51
44
ANTALYA - Türkiye Özel Okullar Birliği’nce düzenlenen “Ortaöğretim Sisteminde Arayışlar” Sempozyumuna katılan Yarımağan, “Ortaöğretim Sonrası Yükseköğretim” konulu bir konuşma yaptı. Türkiye’deki mevcut eğitim sistemine değinen Yarımağan, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sisteminin geçmişini anlattı.

Yükseköğretime girişte arz talep dengesinin bozuk olduğunu belirten Yarımağan, bu dengenin bozuk olduğu sürece öğrencinin dershaneye gitmesini önlemenin mümkün olmayacağını söyledi. Yarımağan, “Bu konuda, dönemin YÖK Başkanına ‘Sınavları kaldırsak, mülakatla öğrenci alsak bile dershaneler gene devam eder, öğrenci dershaneye gider. Mülakatta nasıl davranacağını öğrenir’ dedik. Yani dershaneyi kesmek kolay değildir. Dershaneyi kesmek için öncelikle arz talep dengesini düzeltmek gerekir” diye konuştu.

Ortaöğretimde, Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) sağlaması gereken konular olduğunu belirten Yarımağan, üniversiteye giriş sınavında sorulmayan derslere ilginin yok olmasını, öğretmenlerin de bu konuda çok aşırı anlayışlı davranmasını önlemenin gerektiğini belirtti.

ÜNİVERSİTE SINAVI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Yarımağan, şöyle konuştu:

“Biz, beden eğitimi sorusu sormuyoruz diye ortaöğretimde beden eğitimi dersi yapılmayacak mı? Biz, yabancı dil sorusu sormuyoruz diye ortaöğretimde yabancı dil öğretilmeyecek mi? Yani biz üniversiteye girişte yabancı dil sorulmuyor diye yabancı dil dersleri eften püften geçecek. Öğrenciler öğrenecek veya öğrenmeyecek, geçecek, bunun yapılmaması lazım. Ortaöğretimin de kendi içinde kontrolünün, denetiminin olması lazım. Öğrenci bildiği derslerden sadece geçmesi lazım. Üniversite giriş sınavının ortaöğretimin üzerinde olumsuz etkileri var. Doğrudur ama bunların bir kısmı önlenebilecek etkilerdir. Bu MEB’in kendi içinde örgütlenmesiyle, denetim mekanizmalarıyla, önüne geçilebilecek olumsuz etkilerdir.”

HAYATI İKİ KERE, ÜÇ KERE DURDURAMAZSINIZ

1974 yılında üniversiteye giriş sınavına 229 bin kişinin başvurduğunu, 2007 yılında ise bu sayının 1 milyon 775 bin öğrenciye ulaştığını belirten Yarımağan, yerleştirilen öğrenci sayısının ise 1974’te 37 bin iken 2007’de 626 bine ulaştığını ve bunun aslında Türkiye’nin gelişmişliğini de gösterdiğini söyledi.

Mevcut sistemin temel özelliklerine de değinen Yarımağan, şöyle devam etti:

“Karşınızdaki kitle çok heterojen bir kitle. Sınava girenler arasında fen lisesi mezunları da var, nakış bölümü öğrencileri de var, bahçe bitkileri mezunları da var. Bunları tek bir sınavda olabildiğince adil ve doğru bir biçimde yerleştirmeye çalışacaksınız. Diyeceksiniz ‘Neden tek sınav yapıyorsunuz?’ Kaç sınav yapalım? Eğer her alan için ayrı sınav yapmaya kalkarsak onlarca sınav yapmak lazım. Bazıları da ‘Sınavı tekrarlayın. Hayat 180 dakika değildir, bir 180 dakika verin. Birincide başarısız olan diğerinde şansını denesin’ diyor. Bu sınavı 2 kere yaparsanız emin olun 1 milyon 750 bin kişinin tümü 2’sine de girer. İlk 500’e giren ilk 300’e girmek için girer. Sınavın hazırlığı 6 ay sürüyor. Türkiye’nin gündemini kaplıyorsunuz. Sınavdan bir hafta önce tüm emniyet kuvvetleri, valilikler, kaymakamlıklar seferber oluyor. Yani bir noktada Türkiye’de hayat duruyor. Türkiye’de hayatı iki kere, üç kere durduramazsınız. Sorun sayının büyüklüğü.”

BÖYLE BİR ADALETSİZLİĞİ VAR SİSTEMİN...

Ortaöğretimin ilk sınıfının ortak müfredat olduğunu, hem liselerde hem de meslek liselerinde aynı dersleri içerdiğini belirten Yarımağan, sınavın önemli bir kısmının bu müfredata dayandırılmasının zorunlu olduğunu vurguladı.

Yarımağan şunları söyledi:

“Meslek liseleriyle ilgili alan bilgisi sormak isterseniz, meslek lisesinin her alanı için ayrı sormak zorundasınız. Meslek liseleri için ayrı ortak bir soru grubu oluşturamıyoruz. Onun için en çok öğrencilerin bulunduğu ve öğrencileri akademik programlara hazırlayan liselerin 3 temel alanlarıyla ilgili alan sorusu soruyoruz. Yani sosyal bilgiler, fen ve Türkçe- matematik alanlarında oluşturuyoruz. Bu 3 alanda okuyanlar tümünün yaklaşık üçte ikisi. Ortak müfredata dayalı sınavın üçte ikisini oluşturan bir kısım 120 soru. Bunu tüm öğrenciler cevaplayabilecek düzeyde.”

Yarımağan, meslek lisesinden gelen öğrencinin sadece ortak derslerin sorulduğu 120 soruluk testi cevapladığını, liseden gelen bir öğrencinin ise 180 soru cevapladığını söyledi. Bir öğrencinin 4 yıllık programlara gitmek istediğini, ancak bu programlara gidemediği takdirde 2 yıllık programlara gittiğini belirten Yarımağan, “Meslek lisesinden mezun bir öğrenci de 4 yıllık bir programlara gitme şansı düşük olduğu için sadece 2 yıllık programlara gitmek istiyor. Şimdi bu öğrencilerden ilki 180 soru çözüyor, ikinci kısmı 120 soru cevaplıyor ve aynı program içinde yarışıyorlar. Böyle bir adaletsizliği var sistemin. Ama bunu da önleyemiyorsunuz. Ancak meslek liselerinden mezun olanların 4 yıllık programlara gitme şansı az olduğu için onlar, iki yıllık programlara gidişte varsın lise mezunlarına göre daha avantajlı olsunlar. Bu onlar için bir çıkış noktasıdır.”

ÖNERİ PAKETİ HAZIRLADIK

Yarımağan, ÖSYM Başkanı olduğu dönemde üniversite sınavıyla ilgili Kızılay’da bildiri dağıtılmasını, öğrencilerin isyanını görünce, bunun üzerine bir değişiklik paketi hazırladıklarını anlattı.

Paketi YÖK’e sunduğunu belirten Yarımağan, önerilerin, müfredata dayalı sınav, katsayılarla ilgili ayarlama, kendi alanında yükseköğretime gidiş ve ek puanların azaltılmasından oluştuğunu belirten Yarımağan, müfredata dayalı sınav ve ek puanların azaltılması önerilerinin kabul edildiğini, diğer iki önerinin kabul görmediğini kaydetti.

SİSTEM SADECE MESLEK LİSELERİ İÇİN ENGEL GETİRMİYOR

Öğrencilerin, kendi alanlarının devamı olan yükseköğretim programlarına gitmelerini teşvik eden sistemin sadece meslek liseleri için engel getirmediğini ifade eden Yarımağan, “Eğer ki bir engel varsa, bunu liselerin kendi alanları için de getiriyor” dedi.

Yarımağan, bugünkü sistemde tıp fakültesinde okumak isteyen sosyal bilimler alanından mezun öğrencinin karşısına çıkan engelin meslek liseleriyle eşdeğer olduğuna işaret etti.

Alanlar arası geçişe de değinen Yarımağan, “Zor da olsa geçiş yolları, istisnai durumlar için, geçiş için bir yol olmalı. Yani yapılan bir seçim mutlaka değiştirilemez olmamalı. Değiştirmek için olanaklar getirilmeli. Onlar ne kadar getiriliyor, bu tartışılabilir tabii” diye konuştu.

GEREKÇE SOSYAL ADALETİ SAĞLAMAK

Üniversite sınavındaki Ortaöğretim Başarı Puanı konusunu anlatan Yarımağan, bu puanın bir ölçüde kullanılmasının gerektiğini belirtti.

Türkiye’de eğitim eşitsizliğinin gelir eşitsizliğinden daha yüksek olduğuna dikkati çeken Yarımağan, “Bu kadar eşitsizliğin olduğu bir ülkede imkanlardan çok az yararlanan fakat yetenekli çocuklara da bir miktar fırsat vermek lazım. Ortaöğretim başarı puanının kullanılmasının bir gerekçesi azıcık da olsa sosyal adaleti sağlamak” dedi.

Yarımağan, Ortaöğretim Başarı Puanının kaldırılması halinde özellikle Doğu, Güneydoğu, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinden üniversiteye girişin azalacağını, fen ve anadolu liselerinden ise girişlerin artacağını belirtti.

ANADOLU LİSELERİ

Sempozyumun dünkü bölümünde katılımcılardan birisinin “yabancı dil öğretmek, teknolojiyi takip etmek, yükseköğretime hazırlamak” olarak sıraladığı Anadolu liselerinin amacının tüm ortaöğretimin amacı olduğunu düşündüğünü ifade eden Yarımağan, “Anadolu lisesi gibi bir okul türünün olmasını yadırgıyorum. Anadolu lisesi diye bir okul türüne ne gerek var. Ben Milli Eğitim Bakanı olsam, bütün liseleri Anadolu lisesi yaparım” diye konuştu.

KONTENJANLARI ARTIRMAK GEREK

Ortaöğretimde ve yükseköğretimde ciddi sorunlar olduğunu belirten Yarımağan, “Eğer bu sorunların üzerine gitmeyip bütün suçu üç saatlik bir sınavın üzerine yüklerseniz, bence sorunları görmezlikten gelmiş olursunuz” dedi.

Son yıllarda ortaöğretimi bitiren öğrenci sayısında hızlı bir artış olduğunun altını çizen Yarımağan, şöyle devam etti:

“Maalesef yükseköğretim kontenjanlarında hiç yükselme yok. Eğer aynı eğilim devam ederse, bundan sonra çocuklarımızın üniversiteye gitmesi zorlaşacak. Buna herkesin dikkatini çekmek istiyorum. Ne yapıp yapıp bu kontenjanları artırmak lazım. Son yıllarda 25 yeni üniversite kuruldu. Aslında üniversiteler parçalandı, kurulmadı.”

YARIMAĞAN’IN ÖNERİLERİ

Türkiye’nin her yere sınavla girilen ve sadece çoktan seçmeli sınav yapan tek ülke olarak kaldığına dikkat çeken Yarımağan, “Bizim de bundan kurtulmamız lazım. Her yıl üniversiteye girmek isteyen 1 milyon 700 bin öğrenci olduğu müddetçe bundan kurtulamayız. Şöyle veya böyle hepsini bir yükseköğretim programına yerleştirmemiz lazım. Ama bu milli bir politika gerektirir, kaynak ayrılmayı gerektirir” diye konuştu.

Yükseköğretimde okuyan öğrenci sayısının gelecek 10 yılda mutlaka yüzde 50’lere ulaştırılmasının gerektiğini vurgulayan Yarımağan, “Bunun için kontenjan artırılacak. Bazı programlara giriş sınavsız yapılmalı. Açıköğretim fakültelerine ben bunu önerdim. Açıköğretime sınavla girilmesine ne gerek var? ‘Prestijimiz düşer’ dediler. Haklılar ama. Üniversite sınavı olmadan girilen yerler eften püften girilen yerler olarak değerlendiriliyor” dedi.

Kontenjanın artırılması halinde üniversite kapılarındaki yığılmanın azalacağını belirten Yarımağan, “Böyle olursa her yıl mezun olanlar bir yerlere girerler. Bazı yerlere de sınavsız girilirse, sınav sadece çok rağbet edilen yerlerde olur” dedi.

Üniversiteye giren öğrenci sayısının azalması halinde bazı yerlere girmek için ders sınavları önerdiklerini anlatan Yarımağan, şunları kaydetti:

“Liselerde 12 kadar temel ders var. Bu 12 temel derste bir sınav yapalım. Üniversitelere özerklik verelim. Üniversiteler hangi derslerin puanlarını kullanacaklarına kendileri karar versin. Örneğin, inşaat bölümü için fizik, türkçe, matematik derslerinden sınava girsinler. Sayılar bu rakamlara inerse, bütün dünyanın yaptığı gibi çok değişik soruların sorulduğu açık uçlu sorular sorulabilir.”
 
ya biz cocuklugumuzu yasayamadık be ii bir lise kazanacagız diye yapmaya hakları yok ama bütün liseler anadolu lisesi olsa bizim ne ayrıcalıgımız kalır ?! bu da bize haksızlık olmaz mı ? zaten yeterince haksızlıga ugruyoruz orta ögretim basarı puanı degerlendirilirken..
 
X