Rahim neden hem Allah'in hem de kadin cinsel organinin ismidir?

vera2020

Guru
Kayıtlı Üye
8 Şubat 2009
1.315
1.861
49
Rahman olan Allah, bu ismine çok önem vermekte. Zira bu isimde kocaman bir sure var, ayrıca "Allah deyin Rahman deyin en güzel isimler onundur, Ona bu isimlerle dua edin" diyen Kur'an'ın, Allah'tan sonra Rahman ismini anması asla tesadüf değildir. Zira zaten İslamda şans ve tesadüf diye birşey de yoktur.

Uzayın sonsuz yokluk ve soğuk boşluğu içinde varlık ancak Allah'ın Rahman isminin tecellisiyle olmakta. Rahman olan Allah, yokluğa bu ismiyle tecelli ettiğinde VARLIK oluşmaktadır. Bu süreç ve işleyişte Rahman kaynak Esma, Rahim ise varoluş sürecini yapan Allah demektir.

Rahman, Rahim, Rahmet, Merhamet hep aynı kaynaktan gelen pınar gibidir kurumuş toprak bu isimlerle can bulur hayat bulur. YOKLUK bu isimlerle VARLIK olur. Diğer 97 Esma, ANA YOL olan RAHİM bağlanmış tali yollardır. RAHMAN, Rahim ana yolunun ulaşılacağı hedeftir ve bu hedef ALLAH RIZASIDIR. ALLAH RIZASI kazanılınca RAHMAN olan İSME ulaşılır. Bu ise SALİH AMELLE ( Sincere social DEED or Action-Samimi sosyal iylik veya eylem) mümkündür.

Allah, varlık alemini Merhameti ve sonsuz bağışlayıcılığı, cömertliği ve Türkçe'nin yetersiz kaldığı diğer tüm vericilik ve bonkörlüğünü evrene yansıtırken insandan beklediği şey bu bonkörlüğe karşı nankör olmamasıdır sadece. Yani Allah bizden tüm bunların karşılığında SALİH AMEL bekliyor.

Bu Allah boyasıyla boyanmaktır. İnsan, Allah'ın boyasıyla boyanmak için gelmiştir dünyaya, zira Kuran "Allah boyasıyla boyanın" derken esmayı hayata aksettirin yansıtın misyonu insan ırkının varoluş amacını temsiliyet ve yeryüzü halifeliği misyonunda yer bulur.

İnsan haricinde varlık alemi İnsan'ın Allah'tan gelen içinde taşıdığı izi (Ruhu) nefse karşı özgürleştirerek yapabileceği bu misyonu başarıyla icra etmeside İslam'la ve Kuranla mümkündür. Bu ne geleneksel ve KURANDA asla geçmeyen Hint Mistisizmi, Budacılık ve Teslis Hristiyanlığının adaleti ıskalayan SEVGİ odaklı tasavvufla nede yaratılanı allah'la bir tutan Vahdeti Vücut evrensel Teslisiyle bu mümkündür. GELENEKÇİ Tasavvuf Allah'a değil tarikata ve şeyhe kul yapar.

Özgürleşmek Kuran'la mümkündür. (Aşağıdaki paragrafı dikkatle okumanızı istirham ederim)

Hepimiz pişmiş(Ateş Hava) çamuruz(TOPRAK ve SU). Zira hava tarafımızı (Aklımızı) kelimei Tevhitle özgürleştirirken, Toprak (emeğimizi) Zekat ve infak cömertliği ile özgürleştirebiliriz. İçimizdeki Ateş tarafımızın yapıcı öfkesini zalime karşı kullanırsak özgürleştirebilir, şehvetimiz aile olursak bizi özgürleştirebilir. Pişmiş çamurun son halkası SU tarafımız ise ait olduğumuzu sandığımız babamızın dölünden gelen ırkımızın ırkçılaşmasından HAC ile evrenselleşerek kurtulabilir ve özgürleşebiliriz. Bu sayede iyiliklerimizi insan ayrımı yapmadan sağlarken Emri bil maruf nehyi anhil münkerin enerjisini adil öfkemizde, sevgimizde, cömertliğimizde, bilgeliğe açılan tevazu kapısında, havanın(Kelime tevhitle), toprağın(Emek zekat), ateşin(Oruç Zulme direnişte sabır) ve suyun(Adil Sevgiler HAC) en doğru şekilde kullanılmasıyla Şeytan'ın söylediği dört taraftan yanaşmanın önünün kesilmesi bu sayede olur.

O hatırlanacağı üzere TV programlarımda, kitaplarımda ve önceki makalelerimde belirttiğim gibi havayı kibirle, toprağı cimrilikle, ateşi zulümle ve zinayla ve suyu ayrımcılıkla kullanarak bizi kirletiyordu. Kibrimizin öğrenmemize ket vurması ve öğrenme isteğimizi esaret altına alması, mal tutkumuzunbizi cimriliğe ve gazaba götürmesi, dengesiz ve tutamadığımız şehvetimizin başımıza iş açması, ayrımcı kafa yapımızın ümmetimizi parçalaması hep Şeytanın esaret getirici çabasıdır. Bizler bu sayede Emperyalistlerin kölesi oluyoruz, zira nefsle başlayan esarette halkalar olarak zinciri oluşturmakta.

Allah, yokluk alemine KURAN gibi bilgeliğin bir kitabını indirmişken, onunla hayatı çok güzel okuyabilecekken onu okumak yerine geleneklere ve daha önceki inanışların etkisiyle kirlenmiş düşünce şekillerinin esaretinde kalıyoruz. Hem Allah'a hem göz boncuğunun nazarı almasına, hem Allaha hem ağaca bağlanan çaputa, hem Allaha, hem tekke ve türbeye, Hem Allah'ın vahdetine hemde vahdeti Vücutun evrensel Teslisine inanıyoruz ve bu inançlarımızın daha önceki inançlardan gelen sapmalara olduğunu göremiyoruz. Hindu mistisizmi, Yunan Mitolojisi, Hristiyan teslisi, Yahudi hurafelerinin İslama girdiğini asla göremiyor ve görmek dahi istemiyoruz.

Her şeyi en iyi bilen Allah, Kuran içinde tek bir defa, nazar boncuğu, tekke türbe ziyareti, yüzü suyu hürmetine duamı kabul et sözleri, rabıta, tasavvuf, şeyh, mehdi gibi sözler kullanmadığı halde bizler bol keseden önceki kelamcıların saçma tartışmalarından fırlayan közleri ateş yapıp tapmaya başlamış olduğumuzu anlamadık bile.

O yüzden bu kesimler üstü örtülü şekilde asla Kuran'dan ayetlerin mealen bile okunmasını istemezler. Foyalarının ortaya çıkması ve ne oranda KATOLİKLEŞTİĞİMİZİN resmini cahil halkın el ve etek öpen müritlerin anlamasından korkarlar.

Ben bu yüzden ALİM Bediuzzaman'ı önemsiyorum zira kendisi AKLI, KURAN'ı, ilk defa tasavvufun, müritliğin şeyhliğin şıhlığın önüne koyan ilk ANADOLU alimi ve neferidir. Allah kendisinden razı olsun.

İyiki ÜSTAD BEDİUZZAMAN Kuran'ı anlamanın aklın yolunu açtı. Bu sayede cesur araştırmalar yapabilmekteyiz ve güncellenmemiş ve günümüzde asla geçerliliği olmayan sapkın görüşleri daha iyi görebilmekteyiz.

Varlığımızın nedenini Kuran'dan anlıyoruz. "Allah boyasıyla boyanmak" "Yeryüzünde O'na temsilci halife olmak".

Tohum olmak.

İyilik ağacı olmak.

İyiliği karşılıksız yapmak.

Çok düşünmek, akletmek, hamd etmek.

Yokluğa varlık tohumu Rahman'la atılır, varlık süreci Rahim'in yansımasıdır. Nisa (kadınlar) suresi bu yüzden 4. sıradadır. Hepimizin geçmişi bir Ana rahmidir, annedir, merhametin, sevginin gözle görünen en mükemmel örneği. Gözle göremediğimiz ise bizzat Allah'ın kendisi.

Allah, varlığı sevgiyle ve merhametiyle birbirine uyumlu olarak yarattı. Anne rahmindeki çocuğuda elbette Rabbimizin yarattığını Kurandan anlıyoruz. "Onun izni olmadan hiç bir dişi gebe kalmaz" ayeti kulağımıza çalınmakta.

Fatiha'nın bir kulluk sözleşmesi olduğunu da TV'lerde ve makalelerimde http://www.yalovagundem.com/haber/447-hayatin-anlami-kbenin-sifrelerinde-sakli belirtmiştim ve açıklamıştım. Rahman ve Rahim ikinci sözleşmemizin ana maddelerinden ve "Rabbim sen karşılıksız iyilik ve ihsanda bulunur ve rahmet edersin, bende iyilik yapacağım ve bunun karşılığında bişey beklemeyeceğim" ahdi olduğunu belirtirken bunun aslında merhamete bağlı olarak kaynağının Rahmet ve Rahim oradanda ana bağlantı noktası RAHMAN olduğunu belirtmeliyim.

İşte bütün bu bedensel var oluş sürecimizin başlangıç noktası Analarımızın rahmidir.RAHMAN "1" dir, RAHİM'se "0" dır. Bir olan Rahman, Sıfır olan Rahim'de varlık sürecini gebe bırakır. Zira, sıfır olan Rahim, merhametle var edildiğimiz analarımızın rahmiyle aynı adı taşıması tesadüf değildir. Burada bu konuyu daha fazla açmak isterdim ama gelenekçi gerici tayfanın kalın kafasının örümcekli beyninin bunu algılayamayacak olması sebebiyle şimdilik burada kesiyorum.

(Örümcekten özür dilerim zira o bile ağını algoritmik olarak neyi önce neyi sonra, hangi sıralama ve zamanlama ile yapacağını iyi düşünür ve en verimli şekilde enerjisini harcar, o yüzden Peygamberimizin mağarasının önünde çok çabuk bir ağ örebilmişti mühendis kırmızı tarla örümceği, o örümceğin bu ümmete mesajı çok ama düşünen YOK)

En derin sevgi ve saygılarımla

Ayhan Özcimbit
 
Rahman olan Allah, bu ismine çok önem vermekte. Zira bu isimde kocaman bir sure var, ayrıca "Allah deyin Rahman deyin en güzel isimler onundur, Ona bu isimlerle dua edin" diyen Kur'an'ın, Allah'tan sonra Rahman ismini anması asla tesadüf değildir. Zira zaten İslamda şans ve tesadüf diye birşey de yoktur.

Uzayın sonsuz yokluk ve soğuk boşluğu içinde varlık ancak Allah'ın Rahman isminin tecellisiyle olmakta. Rahman olan Allah, yokluğa bu ismiyle tecelli ettiğinde VARLIK oluşmaktadır. Bu süreç ve işleyişte Rahman kaynak Esma, Rahim ise varoluş sürecini yapan Allah demektir.

Rahman, Rahim, Rahmet, Merhamet hep aynı kaynaktan gelen pınar gibidir kurumuş toprak bu isimlerle can bulur hayat bulur. YOKLUK bu isimlerle VARLIK olur. Diğer 97 Esma, ANA YOL olan RAHİM bağlanmış tali yollardır. RAHMAN, Rahim ana yolunun ulaşılacağı hedeftir ve bu hedef ALLAH RIZASIDIR. ALLAH RIZASI kazanılınca RAHMAN olan İSME ulaşılır. Bu ise SALİH AMELLE ( Sincere social DEED or Action-Samimi sosyal iylik veya eylem) mümkündür.

Allah, varlık alemini Merhameti ve sonsuz bağışlayıcılığı, cömertliği ve Türkçe'nin yetersiz kaldığı diğer tüm vericilik ve bonkörlüğünü evrene yansıtırken insandan beklediği şey bu bonkörlüğe karşı nankör olmamasıdır sadece. Yani Allah bizden tüm bunların karşılığında SALİH AMEL bekliyor.

Bu Allah boyasıyla boyanmaktır. İnsan, Allah'ın boyasıyla boyanmak için gelmiştir dünyaya, zira Kuran "Allah boyasıyla boyanın" derken esmayı hayata aksettirin yansıtın misyonu insan ırkının varoluş amacını temsiliyet ve yeryüzü halifeliği misyonunda yer bulur.

İnsan haricinde varlık alemi İnsan'ın Allah'tan gelen içinde taşıdığı izi (Ruhu) nefse karşı özgürleştirerek yapabileceği bu misyonu başarıyla icra etmeside İslam'la ve Kuranla mümkündür. Bu ne geleneksel ve KURANDA asla geçmeyen Hint Mistisizmi, Budacılık ve Teslis Hristiyanlığının adaleti ıskalayan SEVGİ odaklı tasavvufla nede yaratılanı allah'la bir tutan Vahdeti Vücut evrensel Teslisiyle bu mümkündür. GELENEKÇİ Tasavvuf Allah'a değil tarikata ve şeyhe kul yapar.

Özgürleşmek Kuran'la mümkündür. (Aşağıdaki paragrafı dikkatle okumanızı istirham ederim)

Hepimiz pişmiş(Ateş Hava) çamuruz(TOPRAK ve SU). Zira hava tarafımızı (Aklımızı) kelimei Tevhitle özgürleştirirken, Toprak (emeğimizi) Zekat ve infak cömertliği ile özgürleştirebiliriz. İçimizdeki Ateş tarafımızın yapıcı öfkesini zalime karşı kullanırsak özgürleştirebilir, şehvetimiz aile olursak bizi özgürleştirebilir. Pişmiş çamurun son halkası SU tarafımız ise ait olduğumuzu sandığımız babamızın dölünden gelen ırkımızın ırkçılaşmasından HAC ile evrenselleşerek kurtulabilir ve özgürleşebiliriz. Bu sayede iyiliklerimizi insan ayrımı yapmadan sağlarken Emri bil maruf nehyi anhil münkerin enerjisini adil öfkemizde, sevgimizde, cömertliğimizde, bilgeliğe açılan tevazu kapısında, havanın(Kelime tevhitle), toprağın(Emek zekat), ateşin(Oruç Zulme direnişte sabır) ve suyun(Adil Sevgiler HAC) en doğru şekilde kullanılmasıyla Şeytan'ın söylediği dört taraftan yanaşmanın önünün kesilmesi bu sayede olur.

O hatırlanacağı üzere TV programlarımda, kitaplarımda ve önceki makalelerimde belirttiğim gibi havayı kibirle, toprağı cimrilikle, ateşi zulümle ve zinayla ve suyu ayrımcılıkla kullanarak bizi kirletiyordu. Kibrimizin öğrenmemize ket vurması ve öğrenme isteğimizi esaret altına alması, mal tutkumuzunbizi cimriliğe ve gazaba götürmesi, dengesiz ve tutamadığımız şehvetimizin başımıza iş açması, ayrımcı kafa yapımızın ümmetimizi parçalaması hep Şeytanın esaret getirici çabasıdır. Bizler bu sayede Emperyalistlerin kölesi oluyoruz, zira nefsle başlayan esarette halkalar olarak zinciri oluşturmakta.

Allah, yokluk alemine KURAN gibi bilgeliğin bir kitabını indirmişken, onunla hayatı çok güzel okuyabilecekken onu okumak yerine geleneklere ve daha önceki inanışların etkisiyle kirlenmiş düşünce şekillerinin esaretinde kalıyoruz. Hem Allah'a hem göz boncuğunun nazarı almasına, hem Allaha hem ağaca bağlanan çaputa, hem Allaha, hem tekke ve türbeye, Hem Allah'ın vahdetine hemde vahdeti Vücutun evrensel Teslisine inanıyoruz ve bu inançlarımızın daha önceki inançlardan gelen sapmalara olduğunu göremiyoruz. Hindu mistisizmi, Yunan Mitolojisi, Hristiyan teslisi, Yahudi hurafelerinin İslama girdiğini asla göremiyor ve görmek dahi istemiyoruz.

Her şeyi en iyi bilen Allah, Kuran içinde tek bir defa, nazar boncuğu, tekke türbe ziyareti, yüzü suyu hürmetine duamı kabul et sözleri, rabıta, tasavvuf, şeyh, mehdi gibi sözler kullanmadığı halde bizler bol keseden önceki kelamcıların saçma tartışmalarından fırlayan közleri ateş yapıp tapmaya başlamış olduğumuzu anlamadık bile.

O yüzden bu kesimler üstü örtülü şekilde asla Kuran'dan ayetlerin mealen bile okunmasını istemezler. Foyalarının ortaya çıkması ve ne oranda KATOLİKLEŞTİĞİMİZİN resmini cahil halkın el ve etek öpen müritlerin anlamasından korkarlar.

Ben bu yüzden ALİM Bediuzzaman'ı önemsiyorum zira kendisi AKLI, KURAN'ı, ilk defa tasavvufun, müritliğin şeyhliğin şıhlığın önüne koyan ilk ANADOLU alimi ve neferidir. Allah kendisinden razı olsun.

İyiki ÜSTAD BEDİUZZAMAN Kuran'ı anlamanın aklın yolunu açtı. Bu sayede cesur araştırmalar yapabilmekteyiz ve güncellenmemiş ve günümüzde asla geçerliliği olmayan sapkın görüşleri daha iyi görebilmekteyiz.

Varlığımızın nedenini Kuran'dan anlıyoruz. "Allah boyasıyla boyanmak" "Yeryüzünde O'na temsilci halife olmak".

Tohum olmak.

İyilik ağacı olmak.

İyiliği karşılıksız yapmak.

Çok düşünmek, akletmek, hamd etmek.

Yokluğa varlık tohumu Rahman'la atılır, varlık süreci Rahim'in yansımasıdır. Nisa (kadınlar) suresi bu yüzden 4. sıradadır. Hepimizin geçmişi bir Ana rahmidir, annedir, merhametin, sevginin gözle görünen en mükemmel örneği. Gözle göremediğimiz ise bizzat Allah'ın kendisi.

Allah, varlığı sevgiyle ve merhametiyle birbirine uyumlu olarak yarattı. Anne rahmindeki çocuğuda elbette Rabbimizin yarattığını Kurandan anlıyoruz. "Onun izni olmadan hiç bir dişi gebe kalmaz" ayeti kulağımıza çalınmakta.

Fatiha'nın bir kulluk sözleşmesi olduğunu da TV'lerde ve makalelerimde http://www.yalovagundem.com/haber/447-hayatin-anlami-kbenin-sifrelerinde-sakli belirtmiştim ve açıklamıştım. Rahman ve Rahim ikinci sözleşmemizin ana maddelerinden ve "Rabbim sen karşılıksız iyilik ve ihsanda bulunur ve rahmet edersin, bende iyilik yapacağım ve bunun karşılığında bişey beklemeyeceğim" ahdi olduğunu belirtirken bunun aslında merhamete bağlı olarak kaynağının Rahmet ve Rahim oradanda ana bağlantı noktası RAHMAN olduğunu belirtmeliyim.

İşte bütün bu bedensel var oluş sürecimizin başlangıç noktası Analarımızın rahmidir.RAHMAN "1" dir, RAHİM'se "0" dır. Bir olan Rahman, Sıfır olan Rahim'de varlık sürecini gebe bırakır. Zira, sıfır olan Rahim, merhametle var edildiğimiz analarımızın rahmiyle aynı adı taşıması tesadüf değildir. Burada bu konuyu daha fazla açmak isterdim ama gelenekçi gerici tayfanın kalın kafasının örümcekli beyninin bunu algılayamayacak olması sebebiyle şimdilik burada kesiyorum.

(Örümcekten özür dilerim zira o bile ağını algoritmik olarak neyi önce neyi sonra, hangi sıralama ve zamanlama ile yapacağını iyi düşünür ve en verimli şekilde enerjisini harcar, o yüzden Peygamberimizin mağarasının önünde çok çabuk bir ağ örebilmişti mühendis kırmızı tarla örümceği, o örümceğin bu ümmete mesajı çok ama düşünen YOK)

En derin sevgi ve saygılarımla

Ayhan Özcimbit

Bu çok tasavvufi bir yaklaşım ve tehlikeli.oysa sadece esmalara bakarak rahim sıfatının koruyan kollayan merhamet eden görünmeyen bir guc olduğunu anlamamız çok kolaydır. Ama bu kadar basit değil derseniz tefekkür edince olmadığını göreceksiniz. Sevgiler
 
Bu çok tasavvufi bir yaklaşım ve tehlikeli.oysa sadece esmalara bakarak rahim sıfatının koruyan kollayan merhamet eden görünmeyen bir guc olduğunu anlamamız çok kolaydır. Ama bu kadar basit değil derseniz tefekkür edince olmadığını göreceksiniz. Sevgiler


Yukarıdaki yazı da yazarın Rahim ismi üzerine bir tefekkürünün ürünü diye düşünmekteyim. Vesselam...
 
X