Bir de şey var, siz annenizin çevresi olsun, evi dolsun istiyorsunuz. Çocukken kalabalik komsunuza özenmişsiniz ama şu bir gerçek ki Ramazan'ın tek yükünü çeken kadinlar. O dolu dolu misafir sofralarının geri planinda tüm evi misafir gelecek diye köşe bucak temizleyen, mutfakta kalabalığa çeşit çeşit yemek hazırlayan, dört ocağı da yakan, tencerelerden birini kaldırıp ötekini koyan, mutfağın buharının açlikla birleşip artık başını döndürdüğü yorgun bir anne olur. Sonra herkes iftar saatini sabırsızlıkla beklerken o anne son düzenlemeleri yapar,salatayı yapar, arada ayıp olmasın diye misafirlerle konuşmaya çalışır ama yine mutfağa koşar. Masaortusunu serer,sofrayı hazırlar. Çorbayı koyar. Ezan okunur, çorbalar biter. Bu sefer kadın kalkar insanalra ana yemegi koyar, o biter kalkar pilavını koyar. Sonra onları kaldırır tatlıları getirir. Çayı koyar . Türkiye'de mutfağı pis bırakan kadın kinanir. Arada çayi bitenlerin çayını tazelerken bir de ziyafetten cikmis mutfağı bir güzel kirklar. Sonra konuklarla oturur iki satır sohbet eder, kalkar kahve koyar. Misafirleri uğurlar, o yorgunlukla yatar, birkaç saat sonra kalkip evdekilere sahur için yemek hazırlar, herkesi uyandırır.
Hele bayram diyorsunuz, o bayram kalabalık ailelere, geleni gideni çok evlere bu yorgunluğu beş ile carpabiliriz.
Malesef bayram erkeğe bayram, çocuğa bayram. Kadınlarınsa baklava hamuru açmaktan kas yaptığı, çekirdek gibi hemencecik bitecek sarmalari sarmak için belinin koptuğu, oruç oruç tüm evi 'bayram temizliği' adı altinda köşe bucak temizleyip camları bile sildigi ekstra mesaili bir zaman dilimi.
Bu dediklerim özellikle annenizin çağı için geçerli.
Eminim bol misafirli , zili susmayan yan komşunun hanımı da annenize ozeniyordur
