Semece bunlar 3 :):)

berna87

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
23 Nisan 2007
785
10
118
İstanbul
Zor Köy
Gazetecini biri zor köyün ismini duyar ve
merak ettiği için oraya gider.Köyün girişinde
birkaç insanın ellerinde iğne ile tarlayı
karıştırdığınıgörür ve ne yaptıklarını sorar.
Tarlayı çapalıyoruz .Gazeteci "iğne ile olur mu?",der
"Ee burası zor köy" .Gazeteci gülerek köyün içine
ilerler insanlar su taşıyor fakat testiler kırır
suyun bir kısmı yere dökülür."Taşıdığınız testi
kırık suyun yarısı dökülüyor"."Eeee burası zor köy",derler.
Gülerek kahveye yönelir ve çay ister ordaki köylüye
sorar peki o işi nasıl yapıyosunuz hamakta.
İyi en azından bu normal .Köylü devam eder .
Hamakta ama ayakta.



Sarhoş Koca
Kadın sarhoş kocasını meyhaneden çıkarmaya
çalışıyordu.
- Hadi gidelim burdan, gidip yatalım.
- Yatalım bari. Şimdi eve böyle dönersem
karım kıyameti koparır.
 
Beyaz Gömlek
Temel bir gün bir düğüne gider. Düğünde en arka
masaya oturup başlamış içki içmeye. Aradan iki
saat geçmiş.

Temel sarhoş olarak sahneye çıkıp mikrofonu almış
ve davetlilere hitaben; hepinizi üsten aşşa s.cayım
ama habu beyaz cömlekli hariç demiş ve masasına oturmuş...

Aradan 1 saat daha geçmiş ve Temel daha da sarhoş
olarak sahneye çıkıp tekrar; hepinizi üstten aşşa
s.cayım habu kenardaki beyaz cömlekli hariç demiş.

Aradan bir saat daha geçmiş ve yine sahneye çıkıp
hepinizi üstten aşşa s.çayım habu beyaz cömlekli
adam hariç deyince bir davetli dayanamamış;

Yahu hepimizi ustten aşşa s.çtın anladık ta o beyaz
gömlekli adama nıye s.çmadın?

Temel : ona cotumi sileceğum demiş.
 
Yetenek
İlkokul 5. sınıfta resim dersinde öğretmen
"Çocuklar konu serbest, hayvan resimleri çizin
bakayım" dedi.

10 dakika sonra küçük Ahmet el kaldırdı.
öğretmen yanına geldi. Resim kağıdının üzerinde
bir sinek duruyordu. çocuğun bu sinekten şikayetçi
olduğunu zanneden Öğretmen eliyle sineği kovaladı
ama hayvan hiç hareket etmedi. Biraz daha dikkatli
bakınca da sineğin gerçek olmadığını fark etti.
bu bir sinek resmiydi.

öğretmen şaşkınlıkla sordu:
-Sen mi yaptın oğlum bu resmi?
- Evet öğretmenim.
- Peki bir de at resmi yap bakayım.
Küçük Ahmet öyle bir at resmi çizdi ki,at,
sanki kağıttan fırlayıp çıkacak. O kadar canlı.

Şaşıran öğretmen:
- Yavrum beni hemen babana götür. Sen müthiş
bir yeteneksin.Burada harcanmaman gerekir. Derhal
güzel sanatlara transfer olman lazım. Babanla
konuşmalıyım, dedi.

Son dersten sonra Ahmet'le beraber yola koyuldular.
Dar bir patikadan bir gecekonduya geldiler. İçerde,
yatakta, dizlerini karnına çekmiş, üzerinde yorganı
bir adam yatıyordu. öğretmen konuşmaya başladı:
- Geçmiş olsun fendim.
- Teşekkürler.
- Ben oğlunuzun...
- Allah kahretsin oğlumu.
- Aman böyle söylemeyin,yaptığı resimler...
- Onun yaptığı resimler yerin dibine batsın.
- Ama beyefendi böyle yetenekli bir çocuğun...
- Yeteneğine başlatmayın simdi.
- Peki ne oldu,niçin böyle kızgınsınız oğlunuza?
- Neden olacak, dün gece eve biraz çakırkeyif geldim.
- Bu eşşoğlu sobanın üzerine çıplak kadın resmi
çizmiş....
 
Rakı
İki Alman Karl ve Hans,Türk'lerin neden
bu kadar rakıya düşkün olduklarını ve içerken
ne hissettiklerini merak etmektedirler.
Konuyu araştırmak için İstanbul'a gelirler.
Bir meyhane seçerek içeri girerler.Acemice
etrafa bakındıktan sonra bir masaya oturarak
yan masadakilerin söylediklerinin aynısını
sipariş edip başlarlar mezeler eşliğinde içmeye.
İlk kadehler bittikten sonra Hans Karl'a sorar;
-Ne hissediyorsun?...
-Daha bir şey anlamadım. Devam edelim.
İkinci kadehten sonra Karl Hans'a;
-Nasıl gidiyor. Değişiklik var mı?
-Hiç bir şey yok. Devam edelim.
Mezeler eşliğinde bir iki kadeh daha içildikten
sonra Hans tekrar sorar;
-Ne hissediyorsun?
Karl ağırlaşan göz kapaklarını ağır ağır açarak;
-Sittir et şimdi ne hissettiğimi Hans ne olacak
bu Almanya'nın hali....
 
Sarhoş
- Bu sabah sokakta bir kadını zorla
öpmekten yargılandım.
- Ne oldu sonuç?
- Hiç sorma! Yargıç öptüğüm kadını
görünce ayrıca aşırı sarhoşluktan da
ceza verdi bana.





Bandırma
Denizli ve Bandırma spor kulüpleri maç yapmaktadırlar.
Denizli taraftarları tezahurata başlarlar:
DENİZLİ! DENİZLİ! DENİZLİ!

Bandırma spor taraftarları altta kalırlarmı onlarda
başlarlar:

BANDIRMA! BANDIRMA!

Denizlili taraftarlardan hemen cevap gelir:
BANDIRCEZ! BANDIRCEZ!
 
Berber
Bakanlıklar caddesinde mütevazi bir berber dükkanı.
Mütevazi ama ünlü bir berber dükkanı.Fikret usta
yıllardır müşterilerini aynı mekanda traş etmekte.

Günün birinde kapı açılır.İçeri giren müşteri
Aziz YILDIRIM dır.
-Acelem var.! der...
Saçlarımı şöyle bir düzeltir, sakal traşımı yeniler
misin ?Önemli bir randevum var , geç kaldım.

Fikret usta mesleğine özgü maharetini sergiler,
bir çırpıda saç-sakal traşını bitiriverir...

- Eline sağlık usta.Borcum ne kadar?diye sorar
gayet memnun bir biçimde Aziz YILDIRIM...

- Aaaa, olur mu? Siz koskoca Fenerbahce başkanısınız.
Sizden para almam söz konusu olamaz.Dükkanımı
şereflendirmeniz yeter bana.Kesinlikle almam.

Israr falan nafile.

Tekrar tekrar teşekkur eder, dükkandan ayrılır
Aziz YILDIRIM...!

Fikret usta ertesi sabah dükkanını açmaya
geldiğinde, kepengin hemen önünde koca bir paket ve
pakede iliştirilmiş bir zarf bulur....

Pakette 15 adet sarı-lacivert forma, zarfta ise
15 adet 100 dolarlık bankonot vardır.

Mutlu mutlu kafasını iki yana sallar Fikret usta,
ne gereği vardı.

Aradan bir kaç gün geçmiştir, dükkanının kapısı açılır.
İçeri giren müşteri Süleyman SEBA dır.
- Şeyyy.der.Acelem var.!
Saçlarımı şöyle bir düzeltir, sakal traşımı yeniler
misin ? Bıyıklarıma dokunma ama.Önemli bir randevum var,
geç kaldım.?

Fikret usta mesleğine özgü maharetini sergiler,
bir çırpıda saç-sakal traşını bitiriverir...

- Eline sağlık usta.Borcum ne kadar? diye sorar
gayet memnun bir biçimde Süleyman SEBA...

- Aaaa, olur mu? Siz BESİKTAŞlıların onursal
başkanısınız.Türk sporuna hizmet etmiş çok değerli
bir insansınız.Sizden para almam söz konusu olamaz.
Dükkanımı şereflendirmeniz yeter bana.Kesinlikle almam.

Israr falan nafile.

Tekrar tekrar teşekkür eder, dükkandan ayrılır
Süleyman SEBA.!

Fikret usta ertesi sabah dükkanını açmaya geldiğinde,
kepengin hemen önünde küçük bir paket ve pakede
iliştirilmiş bir zarf bulur.

Pakette 15 adet BJK rozeti, zarfta ise 15 adet 1'er
milyonluk Türk Lirasından toplam 15 Milyon TL vardır.

Mutlu mutlu kafasını iki yana sallar Fikret usta.
Ne gereği vardı.Hem de emekli maaşından.!

Tesadüf bu ya aradan bir kaç gün daha geçmiştir,
dükkanın kapısı aralanır. İçeri giren müşteri
Faruk SÜREN dir...

-çok acelem var! der. Bir yandan da telaşlı
telaşlı saatine bakmaktadır.Saçlarımı şöyle bir
düzeltir, sakal traşımı yeniler misin ?
Önemli bir randevum var , geç kaldım..

Fikret usta mesleğine özgü maharetini sergiler,
bir çırpıda saç-sakal traşını bitiriverir...

- Bravo sana usta.Dedikleri kadar hızlıymışsın.
Borcum ne kadar? diye sorar gayet memnun bir biçimde
Faruk SÜREN ..
- Aaaa, olur mu? Siz koskoca UEFA şampiyonu
Galatasaray'ın başkanısınız.Sizden para almam söz
konusu olamaz. Dükkanımı şereflendirmeniz yeter bana.
Kesinlikle almam.

Peki usta.Nasıl istersen der.Aceleyle berber
dükkanından ayrılır Faruk SÜREN....

Fikret usta ertesi sabah dükkanını açmaya geldiginde,
kepenğin hemen önünde 15 adet Galatasaray yöneticisi
sıra beklemektedir.
 
Derbi
Derbi maçından bir gün önce, iki taraftar
konuşurlarken, biri sorar:
- Yarın maça geliyor musun?
- Hayır gelmiyorum, karım izin vermiyor.
Diğeri: - Bak, bu işin kolayı var. Maçtan iki
saat önce karımı kucaklıyorum, yatak odasına
götürüyorum. Üzerindeki parçalarcasına çıkarıyorum,
deliler gibi sevişiyoruz. O mutlu bir şekilde
yatarken, ben de kaçıp koşa koşa maça geliyorum.
Sen de bu yolu dene. Önceleri benim karım da
izin vermiyordu.

- Olur.
Maçtan sonraki gün iki arkadaş yine buluşurlar:
- Dünkü maçta yoktun? Yoksa dediklerimi yapmadın mı?

- Yaptım, ama bak anlatayım. Maçtan iki saat önce,
dediğin gibi karımı kucaklayıp yatak odasına
götürdüm. Önce giysilerini parçalarcasına çıkardım,
sonra yatağa fırlattım. Tam pantolonumun düğmelerini
açarken, "Yahu boşver, bizim takım bu sezon bunca
zahmete değecek kadar güzel oynamıyor zaten." deyip
vazgeçtim.
 
Zidane ve Fenerbahçe
Bir gün Real Madrid, Fenerbahçe'yle maç
yapmak için İstanbul'a gelecekmiş. Binmişler
uçağa, Real Madrid'li oyuncular çok üzgün.
Zidane kaptan olarak sormuş tabi
- Ne o çocuklar yüzünüzden düşen bin parça?
Raul demiş ki:
- Ya abi fenerle oynamayı hiç istemiyoz.
Stata gelmişler. Hala millet surat yapıyor.
Zidane arkadaşlarına;
- Siz gidin İstanbul'u gezin, ben Fenerbahçe'yle
tek başıma maç yaparım. demiş. Bunu duyan arkadaşları
sevinçten havalara uçmuşlar. Hemen dalmışlar
İstanbul gecelerine. Maç başlamış. Devre arası
Real Madrid'li futbolcular stata gelmişler
ve skorboarda bakmışlar Real Madrid 1:0 önde.
Demişler bi Laila yapalım gelelim bari.
Maçın sonunda geri gelmişler. Bi bakmışlar
skor 1:1. Gitmişler soyunma odasına Zidane'yi
kutlamaya, ancak Zidane almış başını iki
elinin arasına ağlıyor.
- Niye ağlıyorsun, sen bütün takıma karşı tek
başına oynadın ve maç berabere bitti. Bu mükemmel bi şey.
Zidane cevap vermiş;
- Eğer maçın 60. dakikasında kırmızı kart görmeseydim,
farka gidecektim. Ben ona üzülüyorum.
 
Hasta Fenerli
Hasta fenerli gerçektende hasta olur
ölüm döşeğine düşer. Her zaman maçlara gittiği
fanatik arkadaşları ziyaretine gelirler.
Son defa görelim derler.
"Allahın takdiri,elden birşey gelmez ama bir
son istediğin varsa bari onu yerine getirelim
"O zaman beni Galatasaraya üye yapın!"
Herkes birbirine bakar:
"Yaav sen doğuştan fenerli değil misin?
Ne yapıyorsun sen?
Hasta fenerlinin birden yüzü güler:
ulen bu sene burada çok çektilerya ahirette
direk cennete gideceklermiş "ya ondan benimde çok
günahım var...
 
İlişki
Futbol maçında seyirciler yanlış kararlar
veren orta hakeme bağırmaktadırlar:
- İ.ne hakem, i.ne hakem!!!!
Bu çirkin tezahurat üzerine orta hakem,
yan hakemlerden birinin yanına koşar ve
şiddetle çıkışır:
- İlişkimizden kimlere bahsettin?
 
Papağan
Kadının biri bir giyim mağazasına gelir.
Alacağı elbiseleri üzerinde deneyerek
beğendikleri ile kasaya gelir.

Tam ücretini ödemek üzereyken kasanın
yanındaki papağan kadına ağıza alınmayacak
küfürler etmeye başlar;

- "Or.spu, k.ltak, şırfıntı"

Bunun üzerine kadın sinirlenerek mağazayı
terk eder, adam papağanı uyarır. Birkaç
gün sonra aynı kadın mağazaya
tekrar gelir ve kasaya geldiğinde aynı
küfürlere mağruz kalır. Kadın mağazayı
derhal terk edince mağaza sahibi
papağanı papağan eğitim merkezine gönderir
ve papağan burada ingilizce ve fransızca
güzel sözler iltifatlar üzerine eğitim alır.

Aynı kadın bir süre sonra tekrar mağazaya
gelir alışverişini yapar ve kasada parasını
öder ama papağanda tık yok.
Kadın şaşırır tabii. Adama sorar:

- "Ya hayırdır bu papağana ne oldu?"

Adam olayı anlatır ve:

- "Eğer sağ bacağınızdan eteği hafif açarsanız
İngilizce, sol bacağınızdan eteği biraz
açarsanız Fransızca iltifatlar edecektir." der

Kadın şaşkınlıkla denemek ister. GerÇekten
kadın sağ bacağından eteği kaldırdığında
papağan İngilizce:
- "Çok güzelsiniz" vs iltifatlar etmeye başlar

Aynı şekilde sol bacağından eteği aralayınca aynı
iltifatları Fransızca duyar. Bu olay kadının
çok hoşuna gitmiştir:

- "İkisini birden aralasam ne olur acaba"
diye sorar mağaza sahibine

Papağan dayanaz ve patlar:

- "Patron, ben sana dememiş miydim;
bu kadın or.spu!"
 
Zurna
Ormanlar kıralı aslan bir gün canı sıkılır
ve ormanda yaşayan hayvanlara haber gönderir.
"Bu akşam bana eğlence hazırlayın" der.
Ormanda yaşayan hayvanlar bu emir üzerine
hemen hazırlığa başlarlar.Bütün müzik aleti
vardır ama zurna bulamazlar.Zurnada eşekte
var ama inat eşek gelmeyi kabul etmez.
Hayvanlar aslanın karşısına çıkar ve her
şey hazır ama zurna yok derler.
-Bu zurna kimde var der aslan
-Eşekte kıralım derler.
-Tez haber salın hemen gelsin der, aslan
-Saldık ama inat efendimiz gelmedi derler
Aslanda siz hazırlığa devam edin ben onu
alır gelirim der.Eşekte 3 dere ilerde otlaktaymış.
Aslan gider eşeği bulur ve bu gün eğlence var
sende de zurna varmış hemen gidiyoruz der.
Eşek gitmek istemez ama karşıdaki aslan
gitmezse öldürür.Ama aklına bir kurnazlık gelir.
-Efendimiz benim zurna çok hassas suya
değerse çalmaz.Önümüzde de 3 dere var.
-Ne yapmamız lazım der aslan
-Dereyi geçerken benim zurnayı senin götüne
sokarsam bi şey olmaz.Bu aslanın işine
gelmez.Eşeği bırakacak ama bu defada hayvanlara
karşı mahçup olacak.Koca kral bir eşeği
getiremedi diyecekler.Aslan istemeye
istemeye kabul eder.

İlk dere geçilecek eşek zurnayı aslanın arkasına
geçirir.Ama aslan kıpkırmızı tam mahvolacak
karşıya geçerler.Daha 2 dere var.

2. dereye gelirler yine eşek arkadan aslana
geçirir.Aslan 2. dereyi geçer ama ölmek üzere
sanki ve eşeği bırakıp eğlence yerine gelir.

Hayvanlar: -Kralım Eşek nerde?
-susun lan ibneler götüne güvenen Gitsin
getirsin.
 
Kedi
Kedinin biri Tanrı dan bir günlüğüne
sahibinin yerine geçmek istemiş.
Tanrı kedinin isteğini kabul etmiş.
Kedi sabah uyandığında kendini
evin erkeği olarak yatakta bulmuş ve
günü insan olarak yaşamaya başlamış.

Akşam olduğunda Tanrı kediyi çağırmış.
Ee günün nasıl geçti?İnsan olmak hoşuna gitti mi?
diye sormuş. Kedi yüzünü buruşturup başlamış
anlatmaya:

Sabah tam kalkıp hazırlanacaktım ki bir el
bir yanlarıma uzanıp şimdi olmaz dedi.
Bir baktım biri zorla bana bir şeyler yaptırıyor.
Oysa biz istediğimizde olur böyle şeyler.
Sonra aynanın karşısında bir bıçakla
hiç gereği yokken elimi yüzümü kestim.

Bu da yetmezmiş gibi otobüste yer olmadığı
için yarım saat ayakta kaldım. Oysa kedi olsaydım
bir yerlere sığışabilirdim. Sonra işyerinde
patronum beni azarladı. Ama hiçbir şey yapamadım.
Kedi olsaydım tırmığım ile haddini bildirirdim.

Öğle yemeğinde ise haşlanmış sebze vardı.
Tuvalete girmek için dakikalarca bekledim.
Halbuki köşede işimi hemen halledebilirdim.
demiş.

Tanrı şaşırmış. Pekiyi hiç beğendiğin bir
şey olmadı mı? demiş.Kedi kötü kötü gülmeye başlamış.
Olmaz mı demiş ve devam etmiş.Komşunun köpeğini
alıp arabaya attığım gibi kentin öteki ucuna
götürüp bıraktım
 
Azrail
Azrail Temel'in yanına gelir ve
"Kardeş vaktin tamam hadi gidelim" der.

Temel de uyanık ya yalvarır "bana 5 yıl
süre ver ondan sonra gel al canımı"
Azrail "tamam" der. Temel de kendi kendine
"pilot olursam beni havada yakalayamaz" derken
5 yıl sonunda azrail pilot temelin yanına
gelir ve "vakit doldu gidelim" der

Temelde "Şimdi canımı alsan arkada 300 yolcu
var onlar ne olacak?" der
Azrail : Oğlum hepinizi bir araya getirene
kadar anam ağladı zaten
 
Devlet Memuru
Köyün birinde bir boğa varmış, köyde ne kadar
dişi mahlukat varsa hepsi asılıyormuş. Tüm
köylü illallah etmişler. Sonunda yakındaki
devlet üretme çiftliğine götürmeye karar vermişler.
Götürmüşler durumu anlatmışlar müdür pek memnun
olmuş ve boğayı almış aradan bir zaman geçmiş
ve köylüler boğayı görmeye gitmişler.

Müdürle karşılaşınca müdür bunları bir haşlamış.
Köylüler şaşırmışlar o azgın boğada tık yok.
Nerde olduğunu sormuşlar. Yerini öğrenip yanına
gitmişler. Boğa bir ağacın altında yatmış
ağzında sigara keyf yapıyor.

- Ne ulan bu köyde burnumuzdan getirdin burda
tık yok demişler

Boğa:

- Konuşmayın lan ben devlet memuru oldum demiş.
 
Vasiyet
Yolculuktan dönen İdris, kahvede oturanlara
sordu :
- Yahu pizum Temel nasil öldi?
- Kalpten cittu, dediler.
- Vasiyetu filan var miydu?
- Var idu. "Beni denize gömün" demiş idu.
- Cömdünüz mü?
- Cömdük amma, mezarinu kazarken çok kayip
verduk...
 
Utandım
Temel İdris'e:
-Ula idris dün ne oldi pileymusun?
-Ne oldi...
-Pizum karı ile tarlada çalışırken pirden
bir ayi peydahlandu
-Sonra?
-Yakaladı pizum karıyı...
-Eee?
-Çıkardi donuni...
-Yapma ya?
-Başladı mikmeye...
-Sonra?
-Tam o sırada pizum kari osurmazmı
pi utandum pi utandum...
 
Yalan
Bir gün bir eyaletin kralı kim büyük bir
yalana beni inandırırsa ona 10 küp altın
vereceğim demiş. Herkes kendi çapında yalan
uydurmaya başlamış biri "Kıralım biz seni
sevmiyoruz" demiş kral "Olabilir bu yalan
sayılmaz" demiş.
Bir başkası "Kralım heryerde elektrik kesildi"
Kral: Olabilir bu yalan sayılmaz
Bu böyle sürüp gitmiş en sonunda biri çıkmış
demişki "Kralım sen bilmem kaç yılında benim
dedemin dedesinden 40 küp altın almışsın" demiş
Kral "Bu çok büyük bir yalandır" demiş.
Köle "O zaman ben kazandım ver 10 küp altını mı?"
demiş. Kral durmuş "Olabilir" demiş bu da
yalan değildir.Köle de "Yalan değilse ver o
zaman aldığın 40 küp altını demiş."
 
Kardeş
Hz. Adem Fatih Sultan Mehmet, adamları ile
gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın
vermiş. Dilenci parayı alınca:

-Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah,
kardeşine bu kadar para verir mi?

Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu
sorunca, dilenci:

-İkimiz de Hazreti Adem’ in çocukları değil
miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.

Sultan Fatih:

-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş.
Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana
zırnık bile düşmez.
 
Back
X