Sen hi ak oldun mu Azrail?

PorseLenBebek

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
19 Nisan 2009
1.268
0
Hoş geldin. Gel otur şöyle karşıma. Vazgeçtim, yanıma otur. Yanıma otur ve hiç ayırmadan gözlerini gözlerime kilitle. Bir şeyler içmek ister misin? Kan örneğin, ruh mesela… Peki, daha sonra getiririm. Önce ruhumu kanatmam gerekecek.

Seninle konuşmaya nereden başlayacağımı bilemiyorum. Bana dair her şeyi biliyorsun değil mi Azrail? Hayatıma dair unuttuğum ayrıntılar bile gözlerinin önünde. Yo, bana beni anlatmaya kalkışma. Bugün ben konuşacağım. Bugün benim günüm. Bugün benim günüm Azrail, anlıyor musun?

Hep “Zaman çok hızlı geçiyor.” derlerdi bana. Hoş, ben de onlardan biriyim. Evet, hızlı geçmesine geçiyor ama günler hep birbirinin aynısı. Hep tekerrür ediyor saniyeler. Dün yaşadıklarımı daha önce de yaşamıştım. Bugün yaşadıklarımı daha önce de yaşamıştım. Biliyorsun zaten bunların hepsini. Hepsinde seni yanıma çağırdım. Lanet olası canımı al, dedim sana ama beni yine dinlemedin. Acı çekmem hoşuna gidiyor değil mi? Gözlerindeki o ifadeyi görebiliyorum. Bundan hoşlandığını biliyordum zaten. Ne de olsa bizler dünyaya hep bazı günahların bedelini ödemek için geldik. Bizler bu dünyaya acı çekmek için geldik, değil mi Azrail? Ölümlü ruhlarımız acı çektikçe sen güçleniyorsun. Güçlen Azrail, güçlen.

Hangi günahın bedeli bu kadar ağır olabilir ve hangi günah sürekli canını acıtabilir insanın? Ben doğuştan günahkârım. Bu dünyaya gözlerimi açmak en büyük günahım benim. Oysa ben istememiştim Azrail. Bana sormamışlardı ki doğmayı isteyip istemediğimi. Sorsalardı keşke. Ömrümde bir kez olsun biri bana “neden” diye sorsaydı keşke. “Neden istemiyorsun?” deselerdi mesela. “Neden böyle söylüyorsun?” diye sorsalardı örneğin. Yaptıklarımın, söylediklerimin nedenini sormak bu kadar zor mu? Neden herkes sadece kendi istediklerini düşünüyor ve sadece kendi fikirlerine önem verip kendi fikirlerinin sebebini sorguluyor? Haklısın, egoist bir dünyada yaşıyoruz.

Âşık oldum. Sevdim. Sevildiğimi sandım. ıki şehir arası mekik dokurken hasret, yanıldığımı anladım. Sevilmiyormuşum. Hani vazgeçilmez, derlerdi ya… Vazgeçiliyormuş Azrail. Hayatımın dönüm noktası, ölüm noktası olacak. Biliyorum bunu. Kaçırma gözlerini lütfen. Suçlu ne sensin, ne de o. Tek suçlu benim. Olmayacak duaya “âmin” diyen bu aciz tek suçlu. ınanmıyorum artık inandığım eski değerlere. Ne aşka inanıyorum, ne sevgiye… Hiç bitmez, dediğin şeyler bitiyormuş bir gün. Belki de bitmeliymiş.

Sen hiç âşık oldun mu Azrail? Hiç sevdin mi kendinden çok? Eğme başını. Sevdin demek… O da senin gibi miydi? Yani o da acı mı verirdi insanlara? Söylesene Azrail, sen hiç seni sevenin canını aldın mı? Aldın. Aldın, biliyorum. Şimdi de benim canımı alacaksın. Almak zorundasın, bu senin görevin. Hadi, öldür beni biraz.

Senin için aşk ne demek? Peki ya sadakat? Senden başka bir cevap beklemem saçmaydı, biliyorum. Cevabını bildiğim soruları sormaktan vazgeçmeliyim. Ölümü öldürebilir misin? Tek aşkını… Gücün yeter mi buna? Yetmez değil mi? ınsanlar nasıl sevdiklerinin Azraili olabiliyor, bunu bana anlatabilir misin? Tamam, anlatma. Her defasında yaşayıp görüyorum zaten. Gözlerini bile kırpmadan, senden daha insafsızca öldürüyorlar aşkı. Aşkın Azraili onlar. Öldürüyorlar aşkı. Bir şeyler yap Azrail, bir şeyler yap. Ölmesi gerekiyorsa sen öldür. Durma, bir şeyler yap yalvarırım. Lanet olası!

Hadi Azrail, öldür beni biraz…




Alıntı
 
Son düzenleme:
X