- 24 Temmuz 2010
- 870
- 86
- 73
Bu akşam ömür defterinizin son günü olsun istediniz mi? Ben istiyorum...
Nefretle yüzüme bakarak tükürükler saçarak bağıran abim gözümün önünde, "Bu evin huzurunu kaçırıyorsun!"...
Abimin yaptığı onca terbiyesizliğe rağmen ve yaptığım onca fedakarlığa rağmen yüzüme aynı nefretle bakan babam "Evet haklı, huzurumuzu bozuyorsun!"
Ayrılırken arkamdan yaşlı gözlerle bakan çaresiz annem gözümün önünde, ve telefondaki hıçkırıklarımın hıçkırıklarıyla kesilmesi.... "Benim ailemde senden başka kimse kalmadı anne" derken öndeki yolcunun yaşlı gözlerime acıyarak bakması...
Kendi baba evimden kovulurken 20 yaşlarında genç bir muavinin "Ağlama be abla, hayat değmez" deyişi. Hayat değmez....
Sığınabileceğim tek insanın ya da en azından beni dileyebilecek tek insanın tam da yerinde ve zamanında bencil olması...
Kafamın içine sığmayan şey beynim değil, acılarım...
Gözlerim kararıyor... Balkona çıksam ölürmüydüm düşüp? Ya da en güzel kıyafetlerimi giyip evimin önündeki tren raylarına uzanıp koca yük treni gelmeden en sağlam fotoğrafımla mı süslemeliyim benim değerli "insanlarım"ın telefonlarını. Bir avuç ilaç? Gereğinden fazla acı verici. Bu kadar acı yeter..
Bu akşam hayatımdaki tutunduğum her değerimi kaybettiğim akşam olarak geçsin kayıtlara. Annemi, babamı, abimi, dostumu, sevdiğimi, inancımı, umudumu ve hala inatla kullandığım iyelik eklerinin anlamsızlığını....
Ne durdurabilir ki şimdi beni? Ne alıkoyabilir tavana astığım ipte sallanmaktan? Kaç günde kokar cesedim bu sıcak havalarda? Ne ifade eder ya da bu insanlara?
Ben bu akşam hiç iyi değilim. Ama ne kaldı ki zaten beni bu hayata bağlayacak?
Nefretle yüzüme bakarak tükürükler saçarak bağıran abim gözümün önünde, "Bu evin huzurunu kaçırıyorsun!"...
Abimin yaptığı onca terbiyesizliğe rağmen ve yaptığım onca fedakarlığa rağmen yüzüme aynı nefretle bakan babam "Evet haklı, huzurumuzu bozuyorsun!"
Ayrılırken arkamdan yaşlı gözlerle bakan çaresiz annem gözümün önünde, ve telefondaki hıçkırıklarımın hıçkırıklarıyla kesilmesi.... "Benim ailemde senden başka kimse kalmadı anne" derken öndeki yolcunun yaşlı gözlerime acıyarak bakması...
Kendi baba evimden kovulurken 20 yaşlarında genç bir muavinin "Ağlama be abla, hayat değmez" deyişi. Hayat değmez....
Sığınabileceğim tek insanın ya da en azından beni dileyebilecek tek insanın tam da yerinde ve zamanında bencil olması...
Kafamın içine sığmayan şey beynim değil, acılarım...
Gözlerim kararıyor... Balkona çıksam ölürmüydüm düşüp? Ya da en güzel kıyafetlerimi giyip evimin önündeki tren raylarına uzanıp koca yük treni gelmeden en sağlam fotoğrafımla mı süslemeliyim benim değerli "insanlarım"ın telefonlarını. Bir avuç ilaç? Gereğinden fazla acı verici. Bu kadar acı yeter..
Bu akşam hayatımdaki tutunduğum her değerimi kaybettiğim akşam olarak geçsin kayıtlara. Annemi, babamı, abimi, dostumu, sevdiğimi, inancımı, umudumu ve hala inatla kullandığım iyelik eklerinin anlamsızlığını....
Ne durdurabilir ki şimdi beni? Ne alıkoyabilir tavana astığım ipte sallanmaktan? Kaç günde kokar cesedim bu sıcak havalarda? Ne ifade eder ya da bu insanlara?
Ben bu akşam hiç iyi değilim. Ama ne kaldı ki zaten beni bu hayata bağlayacak?