Merhaba efendim.
Şehrin biraz dışındayım. Yeşillik, arnavut kaldırımı, sağda solda hayvan evleri olan, gayet nezih ve denizli bi bölge. Ben buraya bir adapte oldum, pir adapte oldum. Resmen huzura erdim. Şehrin içine geçipte hiçbir yere gitmek, kimseyle iletişime geçmek istemiyorum. Her haftsonu aileleri ziyarete geliyoruz 1 gün -ki aramızda 50 km var.- Ona bile erinir oldum. Çünkü trafikle o 50 km oluyor 150 km. Açıkçası gittiğimizde de bizim iyiliğimizden hoşluğumuzdan ziyade kızımı, onu nasıl yetiştirmem gerektiğini, konuşuyoruz/tartışıyoruz. Bu bi göreve döndü yani, özlemekle alakası yok.
Ben gidip gelmeye bile üşenirken her telefonda annemden “anneanneni/babaanneni aradın mı? Yengeni ara. Kayınvalideni hiç arıyor musun?” laflarını işitiyorum. Kayınvalidem, yengem, kayınpederim, bazı arkadaşlarım da aramadığım için tripli ve laf sokuyor tabi ki. Bende her seferinde “niye aramıyorsun” diyene çemkiriyorum. “Yahu adam, hamileyim canım burnumda. Evde iş bitmiyor. Boş her vakitte çocukla oynuyorum. Vizelerim geldi çattı, çayımı bile sorular eşliğinde içiyorum. Kocama ayırdığım vakit yetmiyor, siz ne söylenip duruyorsunuz?” diyorum. Ama sonuç aynı, hep aynı. “Her hafta gelin, haftanın 1 günü bize 1 günü diğer aileye gidin. Her hafta görüşsekte arayın. İşiniz olsa da arayın.”
Aramak zorunda mıyım? Gitmek, görmek, vefa göstermek, kendime ayırdığım için mutlu olacağım dakikaları başkasına ayırmak zorunda mıyım? Anneme göre olgun düşünmüyorum. Bunun açıklaması bu mu gerçekten? Hayat dediğimiz şey hep bi dayatma, mecburiyet ve kendinden çaldığınız zaman demek mi?