Sultan, yıllar önce yaşanan büyük bir aşktan geriye kalan üzerine şekillenir... Üç kuşaktır aynı coğrafyada yaşayan iki ailenin hayatı üzerinden öncelikle yaralı bir aşkı, beraberinde acıyı, sevinci, hayatın bütün duygu ve durumlarını, Diyarbakırın çok kültürlü dokusunu zemin alarak anlatan sıcak bir insan hikayesidir.
İsimleri aynı türbeden adanan Şeyhmus ile Sultanın büyük aşkı; birinin gitmesiyle diğeri için sonsuz, muallak bir beklemeye, dönüşür.
Bu şehirde yaşayan ezeli rakip iki aileden birinin, Kendirlerin oğlu Şeyhmus; 90lı yıllarda siyasi nedenlerle Fransaya gitmek zorunda kalır. Bu zorunlu gidişte, geride bıraktıklarıyla irtibatı kopartmış, yaşanamamış aşkı, Kendirlerin evinde kalan gelini Sultana rağmen bir başka kadınla benim Diyarbekirim diyerek, kendisine yeni bir hayat kurduğunu sanmıştır. 15 yıl sonra, içinde kaybolduğunu sandığı hayat; Fransız karısının ölümü ile eksikli, kusurlu bir hal alınca, geçmiş bütün ağırlığı ile geri gelir, hesap sorar. Gün; hesaplaşma günüdür. Yıllar sonra, yanında başka bir hayat yaşadığının sanal olmadığına dair tek delili, oğlu François ile Diyarbakıra geri döner. Şeyhmus için hikayemiz o gün başlar.
Diğer ailenin, Ayvazoğullarının kızı Sultan; Evlendiği gün bir ihbar sonucu nikah masasından götürülen, 18 yaşın bütün masumiyetiyle aşık olduğu, uzun yıllar boyunca gelin olduğu evde beklediği adamı, Şeyhmusu o gün kaybeder. Sultan Şeyhmusun dünyasının bir parçasıdır, Şeyhmus ise Sultanın bütün dünyası. Evliyalardan geçilmeyen bu şehirde Sultan bir kez bile kendisi için çocuk dileyememiştir. Belki bu yüzden bir gün Şeyhmus eve dönünce, ona dönmeyince; çıkar gider evden. Hikayemiz Sultan için o gün başlar.
İlk durağı, yıllardır kini taze diye ses etmeden kendisini affetmesini beklediği babasının evidir. Ancak babasının kapısı ona kapalıdır. Artık iki ailede de kendine yer olmadığını düşünen Sultan kendi hikayesini çizmek, hayatını kurmak ve ilk kez kendi ayakları üzerinde durmak için yola çıkar. Ama Kadın başına bir hayat kurmak öyle kolay değildir, ev diye bildiği bütün kapılar yüzüne kapanınca, Sultanın yolu, o gün tanıştığı ve kaderine ortak olacağını bilmeden bir otele yolladığı Pınarla kesişir. Sığındıkları otelde hayatta kalabilmenin yollarını birlikte ararlar. Sultan en iyi bildiği işi yapmaya, kahvaltıcı dükkanı açmaya karar verir. Mücadele böyle başlar...
O şehirle uzaktan yakından bir bağı bulunmayan, kendi kişisel sürecinde yalpalarken rüzgarın savurması suretiyle yolu oraya düşen Pınar, hikayenin Sultan için başladığı gün, oradadır.
Faik, Şeyhmusun geçmiş hikayesinde istemeden zarar verdiği, 15 yıl boyunca hayatını bu zarara rağmen kurarken Şeyhmusa bilenen bir adamdır. Fırsatını bulduğu an Şeyhmusun hikayesine dahil olur. Dicle Üniversitesinde de görevi olan bir avukattır. İntikam peşinde koşarken kendisini Sultanın masumiyetine aşık olmuş bulur. Asıl tiradını Sultanın hayatında savuracak, ona ikinci bir şans olmayı deneyecektir. Faik için hikaye, Sultanın geçmişle bağlarını koparmaya karar verdiği gün başlar.
Kökleri eskilere dayalı, yaşadıkları ayrı serüvenlerin sonunda şehrin en meşhur iki rakip kahvaltıcısıolan iki ailenin; Kendir ve Ayvazoğullarının diğer fertleri için de o gün yeni yol ayrımlarına neden olur.
Hikayemiz; derdini çok açık bir yerden hayatın kendisinden alır.
Sultan başlıyor! başlamanın bir başlangıç olduğu fikrine olan tüm inancıyla.
[video=youtube;kHKOYcK3hyI]http://www.youtube.com/watch?v=kHKOYcK3hyI[/video]