Tepki Sizsiniz!

Kadına şiddete hayır diyenlerin ; buradan tek bir kadına bile nasıl ses duyurulur,onun aslında düşündüğü kadar çaresiz olmadığı nasıl hatırlatılır derdindeyiz.

Bu demek değil ki sizin baktığınız yönü hiiiç derdimiz değil ama burası yeri değil.

Konu lütfen başka başka şekiller alıp amacından sapmasın.


http://www.kadinlarkulubu.com/turki...en-dusmeyen-mesele-turkiyede-kadin-olmak.html

Bu başlık olayı siyasi olarak değerlendirmeye daha müsait.

Site kurallarının el verdiği ölçüde kadın olmanın devlet,sistem,toplum çarpıklığını burda konuşalım.

Aksi halde kadına şiddete hayır denilen bir konu altında kadınlar arasındaki fikir şiddeti hiç hoş olmuyor.
 
minik_meleklerim,
Neden buradasınız?
Din iman konusu, tartışması yapmıyoruz. Lütfen sizden önce yazılanları okuyun.
Üç mesajınız var ama başlığın ana konusuyla ilgili tek cümleniz yok.
Tartışmak istiyorsanız şayet daha evvel de dediğim gibi başka başlıklarda yapabilirsiniz, yapabiliriz.
Konuya odaklanmanızı tercih ederim. Beklentim bu yönde.
Selamlar.

arkadaşım sen söyledikten sonra falan düzeltme yapmadım ben.zaten yazdığım bir cümleyi altını çizmek suretiyle öne çıkardım hepsi bu.ayrıca ben rahatsız olduğum mesajlara cevap yazdım bu benim en doğal hakkım.değerlerimi küçümseyen insanlara cevap verme hakkım olduğunu düşünüyorum.
 
milliyet ve din düşmanlığı? garip bir hayal gücü. siz zaman okuyorsunuz galiba. her neyse, gelelim sorunuzun cevabına, evet okudum. annem her sene hatim indirmeye çalışan birisidir, öyle çocuğunu dini açıdan kendi haline bırakan bir ailede büyümedim. ne nedir, ne değildir, ne günahtır... vs ellerinden geldiğince öğretmeye çalıştılar. çocukken kuran kursuna da gönderildim (hoca taciz etti o ayrı). dinini bilen tek siz değilsiniz. öte yandan, madem ÇOK hakimsiniz, islamda kadının 2. plana atıldığını biliyor olmanız gerek. kadın ne yaparsa yapsın kocasının hakkını ödeyemezmiş... dini nikahlarda bile, 2 kadın eşittir 1 şahit.

diyelim ki milliyet dediğiniz gibi din düşmanı olsun, yazılanlar yalan değil ki. hangisi yalan söyleyin madem doğru değil diye iddia ediyorsunuz.

kraldan çok kralcıların olduğu bir toplumuz biz, bunu kimse unutmasın.

sen istediğin gibi düşünmekte serbestsin.ama madem istedin doğru olmayanları ya da yanlış yorumladığın şeyleri söyleyeyim.
1) şahitlik meselesi. kadının yaratılıştan gelen duygusallık özelliğinden kaynaklanıyor.belki her kadın duygusal değildir ama genel itibarıyla biz kadınlar duygularımızla hareket ederiz.bu yüzden yanlış yönlendirmelere sebep olunabilir.ama 2 insan aynı yanlış üzerinde birleşmeyeceği için Allah 2 kadının şahitliğini istemiştir.
2)miras meselesi. burda kadın kocası da düşünülerek bu kural konuyor.yoksa bekar ve bakıma muhtaç olanların haklarını dinimiz her zaman savunuyor. ayrıca bir kadın ailesine bakmak zorunda değildir,çalışıp para kazanmak zorunda değildir.(çalışamaz demiyorum zorunda değildir diyorum)ama bir erkek ailesinin geçimini sağlamak zorundadır. bu yüzden mirastan daha fazla pay sahibidir.
3)boşanma hakkı vardır.kadın nikahı kıyılırken boşanma hakkı talep edebilir.ve bunu talep ederse ona bu hak verilir ve boşayabilir.ama yine kadının duygusal yaklaşımı sebebiyle bu hakkın kullanılmasını şahsım adına tercih etmiyorum ama erkeğin zulmü söz konusuysa kadının boşama hakkı vardır.
4)erkeğin çok eşle evlenebilme izni vardır doğru ama bu bazı şartlara bağlanmıştır ve Allah kuranı kerimde tek eşi tavsiye etmektedir.çünkü eşler arasında dengesizliğin olacağını ve bu da kadına zulüm haline geleceğini söylemektedir.ama bu ayetin indiği dönemi de göz önünde bulundurarak meseleye bakın.erkekler savaşlarda şehit oluyordu ve kadınlar ortada kalıyordu.bu izin o dönem için çok gerekliydi ve tamamen kadının himayesi içindi.
5)kadının yeri evidir meselesi.islam kadına çalışma izni veriyor bu günah değildir ama dini bazı kuralları ihlal etmedikçe.ayrıca yüzü peçe ile kapatma zorunluluğu yoktur tesettür el ayak ve yüz dışındaki yerlerin örtünmesi suretiyle gerçekleştirilir.bu da fiziken zayıf olan kadını yabancı erkeklerin nazarlarından ve saldırısından korumak içindir.her erkek iyi niyetli değil çünkü bunu inkar edemezsiniz.kapalı bayanlara saldırmıyorlar mı evet malesef oluyor.ama günümüz insanının canavarlığıdır bu tesettürün ya da açık olmanın değil.
6)erkeğin birkaç adım gerisinde yürümelidir mi buna sadece gülüyorum :52: böyle birşey yok.bizzat Peygamberimiz asla böyle bir uygulama yapmamıştır.bu günümüz insanının cehaletinden kaynaklanan bir durumdur
7)kadının kocasına itaat etmesi emrediliyor bu doğru ama haşa bu Allah'a itaatle bir tutulmuyor.Allah'a isyan olan yerde kula itaat edilmez.burda sadece meşru istekleri deniliyor. ve kocalara kadınları incitmemeleri emrediliyor.burda asla bir zorbalıktan bahsedilmiyor.
8)cennete girebilmek mutlak surette kocanın rızasına bağlı değildir.bir kadının kocasının rızasını alması aynı şekilde erkeğin de hanımını razı etmesi Allah'ın da rızasına vesile olabilir.kastedilen mana sadece bu.karşılıklı sevgi ve muhabbet temin edilemeye çalışılıyor.eğer evliyseniz her iki taraf için de dediğim dedik tavırlar huzuru bozar bilirsiniz.burda karşılıklı bir hoşgörü isteniyor.ama bakın bu ayetlerin indiği dönemde kadınlar çalışmıyordu ve kadının ortalama 20 yaşından sonra tüm bakımı erkeğe aitti.erkek evlendiği kadının bakımını üstlenmek zorundadır.bu yüzden erkeğin kadına daha çok hakkı geçiyordu.
9)kadın yönetici ve devlet başkanı olabilir.kadınlardan peygamber gelmemesi farklı bir sebeptendir.ama bu onlara seçme hakkı verilmemesi demek değildir.devlet başkanı olamaz diye bir kaideye ben hiçbir kitapta rastlamadım.ama erkeklerin daha mantıklı ve oturaklı kararlar vereceğini düşünerek yorumlayan bazı alimler olmuştur ama bu dinin kuralı değildir.
10)sağlık konusunda dinimiz asla bir kısıtlama koymamış.ben kendim de erkek jinekoloğu tercih etmiştim.burdaki en iyi doktor oydu çünkü. ama kadının kadına muayene olabilme şansı varsa kadın kendi isteğiyle isteyebilir kadın doktoru çünkü kendini daha rahat hisseder.ama dinde erkeğe muayene olamaz diye birşey yok
11)şarkı söylemek meselesi de çok komik buna da gülüyorum :52: din alimleri sadece daha faydalı şeylerle meşgul olmayı tavsiye etmişlerdir.ama şarkı türkü eğer içinde Allah'a isyan içeren sözler yoksa dinlenmesi söylenmesi bir sakınca içermez.

ve bütün bunlarda belki bizim bilmediğimiz ne hikmetler vardır.benim söyleyeceklerim bu kadar.cevap hakkı tanıdığın için teşekkür ederim
 
Evet benim kimliğimde de islam yazıyor ama yazarken bana sormadılar dine inanmadığım halde kuranı okudum, okumadığım ya da bilmediğim sonucuna 3 cümlemle nasıl karar verdiniz bilemiycem ama bahsettiğiniz değer nisa suresinde geçen değerlerse; anlamı bile kadın olan surede miras paylaşımı anlatılırken erkeğe kadından daha fazla hak veren, birer, ikişer,üçer.. eş alabilirsiniz diyen bir din kitabının eşitliğinden kimse söz edemez bana..
Zaten esas konu da bu değildir. Bari bu konuda tartışma çıkmasın diyenler olmuş, ben zaten tartışma çıkarmaya gelmedim. İnsanların işine gelmeyen iki kelam edince hemen saldırılar başlıyor bunun adı da tartışma oluyor..
Kürtaj yasası ve 4+4+4 tartışmalarında da blogumdan ve buradan yazıyordum. Kürtaj yasasına karşı ben dahil, hiç evlenmeyen, çocuğu olmayan kadınlar bile o gün nasıl mücadele verdiysek , diğer konularda da konuşarak, tartışarak, sesimizi çıkararak sonuca varacağız. Bu tepkiler siyasilere yetmedi, kimse umurlarında değil, isteklerini her zaman yerine getirecekler ki eğitim yasası komisyonda görüşülemeden geçti! Ama susmaya devam edersek en başından kaybederiz.
Yakın zamanda ayrıldığı eşinin tecavüzüne uğrayan bir kadının davası da sonuçlandı eski eş sadece darptan ceza aldı! Ne kadar ses getirdi bu olay medyada? Konunun dine gelmesi işte bu yüzdendi. Bir önceki mesajımda yazdım kapalı bir kıza değil tüm kadınlarımıza sahip çıkmalıyız. Sorumlu tüm kurumları görevlerini ciddiyetle yapmaya yönlendirmeliyiz. Bakınız trt'de aile ve sosyal bakanlığının politikalarını anlatırcasına bir dizi yayınlanıyor, Böyle Bitmesin. Ben o diziyi izlerken bu mu yani bizim politikalarımız diyorum çoğu zaman.. 3 kişi bir aileyi ele alıp barıştırmaya çalışıyor ama kadının haklarını ve kadının kendisini korumaya çalışan yok.. Ne düşünürseniz düşünün ben fikirlerimden vazgeçmeyeceğim. Ben, kadını evde oturup çocuk doğuran, sesini çıkarmayan robotlara dönüştürülüyor olarak görüyorum.. Kadının beden ve ruh sağlığı kimse umrunda değil sadece anneliği önemli, eğitemediğimiz bu kadar çocuğu ne yapacaksak..
Konu çetrefilli yazdıkça dağılıyorum, sonuç olarak kendi aramızda neden bu kadar çatıştık anlayamadım, her türlü oluşumun içinde olurum, elimi taşın altına koyarım!
Arkadaşım ayrıca da makina mühendisliği okudum başımı kaldırıp kimseye yan gözle bakmadım kimse de bana bakmadı, çünkü orada herkes çağdaş ve medenidir kimse bu tip bir şiddetin içinde olmaz...

ben sana cevap vermek istemiyorum şundan ötürü ;burda yazacağım 2-3 cümle senin fikirlerini değiştimeyecek ve söylediğin şeyler malesef beni üzdü.daha da fazla üzülmek istemiyorum.ben senin gibi düşünmüyorum hepsi bu.başka bir arkadaşın önyargılarını izale etmeye çalıştım merak edersen okuyabilirsin. tartışmaya girmek istemiyorum.çünkü binlerce sayfa dolar bu meseleye girersek.özetle hepimiz kadına şiddeti kınıyoruz.:50:
 
Lütfen basliga bakip öyle devam edelim.
Bir arkadasin seriaat demesiyle konu ne hale geldi.

Kadin her zaman egitimine özen göstermeli ve calismali, kendi ayaklari üzerinde durabilmeli.
Ancak böyle güclü olabiliriz. Hem maddi hemde manevi gücü alirsa bir kadin kendisini siddete magdur etmez.
Calismak insani her yönden güclü kilar. Hatta her hastaliga devadir calismak.
Calismayan kadinlarin depresyondan tutunda tüm hastaliklara megilliler ama calisan bir insan her zaman gücünü disariya yansitir. Bir nevi daha özgürdür.
Egitim, egitim, egitim, bilincli anneler ve kadinlara ihtiyaci var Türkiye`nin.
Cünkü bir ülkenin kaderini bile bilincli annelerin yönetecegine eminim.

Evde oturup cocuk dogurmakla, cocuk bakmakla zamanini gecirirse, ve erkege muhtac yasarsa bu gücü kötüye kullanan erkeklerin oldugunuda bilmek lazim.
Aciz duruma düsmemek icin her kadinin meslegi olmali ve calismali. Aktif hayatini eline almali ve yönetebilmeli.
 
Şunu bir ayıralım olur mu?
İnanca saygı gösterilmez. İnancı yaşama özgürlüğüne saygı gösterilir.
Dünyada on binlerce inanç var. Budizim, şamanizm, hinduizm ve sayamadığım nicelerinin konuyla ilgili öğretilerini de mi yazalım?
Bunların öğretilerine değil, bu inançlara mensup insanların inançlarına göre yaşama haklarına saygı gösterilir.
İnancınıza mensup olmayan kişilerin bu konuda sizinle aynı düşünmesini bekleyemezsiniz.
Kaldı ki burada boşuna savunmaya geçildiğini düşünüyorum.
Başlığın amacından sapmasına üzüldüm açıkçası.
Savunmaya geçen arkadaşların çözüm önerilerini de beklediğimi söylemek istiyorum.
Selamlar.
 
yazık oluyor konuya...

çok yerinde ve her zaman dile getirilmesi gereken şeyler paylaşılmış...


kadın önce kendi değerinin farkında olmalı...erkeğin ve egemen olduğu toplumların dayatma rollerinden sıyrılıp benliğini bulmalı...önce "sinek kadar kocam olsun başımda olsun, kocamdır severde döverde, erkektir yapar, kadın saklanmalı, topluma karışmamalı" gibi saçma, kadını aşağılayan düşüncelerden kurtulmalı...kadın yapabileceklerinin, aslında kimseye muhtaç olmadığının önce kendisi farkında olmalı...kendisini sınıflandırıp "kadın" olmaktan çok öncelikle "insan" olarak görmeyi başarabilmeli...

idam cezası için değil bunun için farkındalık...suçlar işlendikten sonra çare aramak yerine, suçu ortadan kaldırma yollarını aramalı...bunun için çokça okumalı, yazmalı, konuşmalı düşünmeli....

toplum olarak birilerine teba olma zihniyetinden sıyrılıp, kişisel değerimizin, gücümüzün, haklarımızın farkına vardığımız gün tüm bu sorunlar kendiliğinden çözülecektir...

sadece biraz farkındalık...
 
yazık oluyor konuya...

çok yerinde ve her zaman dile getirilmesi gereken şeyler paylaşılmış...


kadın önce kendi değerinin farkında olmalı...erkeğin ve egemen olduğu toplumların dayatma rollerinden sıyrılıp benliğini bulmalı...önce "sinek kadar kocam olsun başımda olsun, kocamdır severde döverde, erkektir yapar, kadın saklanmalı, topluma karışmamalı" gibi saçma, kadını aşağılayan düşüncelerden kurtulmalı...kadın yapabileceklerinin, aslında kimseye muhtaç olmadığının önce kendisi farkında olmalı...kendisini sınıflandırıp "kadın" olmaktan çok öncelikle "insan" olarak görmeyi başarabilmeli...

idam cezası için değil bunun için farkındalık...suçlar işlendikten sonra çare aramak yerine, suçu ortadan kaldırma yollarını aramalı...bunun için çokça okumalı, yazmalı, konuşmalı düşünmeli....

toplum olarak birilerine teba olma zihniyetinden sıyrılıp, kişisel değerimizin, gücümüzün, haklarımızın farkına vardığımız gün tüm bu sorunlar kendiliğinden çözülecektir...

sadece biraz farkındalık...
Dostum ağzına sağlık.
Demek istediğim bu; mesele ne ceza verelim değil, nasıl engelleyelim?
 
yazık oluyor konuya...

çok yerinde ve her zaman dile getirilmesi gereken şeyler paylaşılmış...


kadın önce kendi değerinin farkında olmalı...erkeğin ve egemen olduğu toplumların dayatma rollerinden sıyrılıp benliğini bulmalı...önce "sinek kadar kocam olsun başımda olsun, kocamdır severde döverde, erkektir yapar, kadın saklanmalı, topluma karışmamalı" gibi saçma, kadını aşağılayan düşüncelerden kurtulmalı...kadın yapabileceklerinin, aslında kimseye muhtaç olmadığının önce kendisi farkında olmalı...kendisini sınıflandırıp "kadın" olmaktan çok öncelikle "insan" olarak görmeyi başarabilmeli...

idam cezası için değil bunun için farkındalık...suçlar işlendikten sonra çare aramak yerine, suçu ortadan kaldırma yollarını aramalı...bunun için çokça okumalı, yazmalı, konuşmalı düşünmeli....

toplum olarak birilerine teba olma zihniyetinden sıyrılıp, kişisel değerimizin, gücümüzün, haklarımızın farkına vardığımız gün tüm bu sorunlar kendiliğinden çözülecektir...

sadece biraz farkındalık...

Yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil..
Kadınların bir çoğu belki toplumun dayatmasından, belki de sadece "evimin direği, çocuğun babası" mantığıyla olaya bakıyor olmalarından dolayı kendilerine uygulanan manevi ve fiziki şiddeti görmezden geliyorlar..

Fakat bir de başka bir boyutu var olayın..
Kimi kadınlar var ki, ne "acaba boşanırsam ne düşünürler" diye boyun eğiyor, ne de kocasına olan aşkından gözü kör..
Bazıları korkuyor..Zira kocaları tehditle tutuyor onları yanlarında..
Kendileri için olmasa bile sevdikleri için korkuyorlar..
Özellikle bu dönemde artan cinayetler de maalesef bu korkuyu körüklüyor..
Hatta yıllar sonra eski karısını öldüren eşler bile var..Ki geçenlerde yine böyle bir cinayet işlendi..
Üstelik kadın 38 haftalık hamileydi..

Bu bağlamda suçu ortadan kaldırmak adına cezaların caydırıcılığı çok daha önem kazanıyor bana sorarsanız..
Maalesef bazı olayları engellemenin yolu cezadan geçiyor..

"Kadında kendi değerinin farkındalığını arttırmak" çok önemli..İlk yazımda da belirtmiştim..
Biz eğer kendi değerimizi, gücümüzü farketmez, hakkımız olanı almazsak, bize kimse bunları kendi elleriyle vermeyecektir..
Fakat bu bir süreç ve zamana ihtiyaç var muhakkak ki..
Bu süre içerisinde daha fazla şiddet ve cinayet haberi almamak, bunun mümkün olduğunca önüne geçmek adına..cezalar caydırıcı olmalı..
Yanlış anlamayın..demiyorum ki idam edelim..demiyorum ki şeriat gelsin..
Ama karısını döven bir adam, üç beş kuruş para ödeyip, evine dönüp karısını dövmeye devam etmesin..edemesin..

Daha fazla kadının canı yanmasın..
 
sen istediğin gibi düşünmekte serbestsin.ama madem istedin doğru olmayanları ya da yanlış yorumladığın şeyleri söyleyeyim.
1) şahitlik meselesi. kadının yaratılıştan gelen duygusallık özelliğinden kaynaklanıyor.belki her kadın duygusal değildir ama genel itibarıyla biz kadınlar duygularımızla hareket ederiz.bu yüzden yanlış yönlendirmelere sebep olunabilir.ama 2 insan aynı yanlış üzerinde birleşmeyeceği için Allah 2 kadının şahitliğini istemiştir.
2)miras meselesi. burda kadın kocası da düşünülerek bu kural konuyor.yoksa bekar ve bakıma muhtaç olanların haklarını dinimiz her zaman savunuyor. ayrıca bir kadın ailesine bakmak zorunda değildir,çalışıp para kazanmak zorunda değildir.(çalışamaz demiyorum zorunda değildir diyorum)ama bir erkek ailesinin geçimini sağlamak zorundadır. bu yüzden mirastan daha fazla pay sahibidir.
3)boşanma hakkı vardır.kadın nikahı kıyılırken boşanma hakkı talep edebilir.ve bunu talep ederse ona bu hak verilir ve boşayabilir.ama yine kadının duygusal yaklaşımı sebebiyle bu hakkın kullanılmasını şahsım adına tercih etmiyorum ama erkeğin zulmü söz konusuysa kadının boşama hakkı vardır.
4)erkeğin çok eşle evlenebilme izni vardır doğru ama bu bazı şartlara bağlanmıştır ve Allah kuranı kerimde tek eşi tavsiye etmektedir.çünkü eşler arasında dengesizliğin olacağını ve bu da kadına zulüm haline geleceğini söylemektedir.ama bu ayetin indiği dönemi de göz önünde bulundurarak meseleye bakın.erkekler savaşlarda şehit oluyordu ve kadınlar ortada kalıyordu.bu izin o dönem için çok gerekliydi ve tamamen kadının himayesi içindi.
5)kadının yeri evidir meselesi.islam kadına çalışma izni veriyor bu günah değildir ama dini bazı kuralları ihlal etmedikçe.ayrıca yüzü peçe ile kapatma zorunluluğu yoktur tesettür el ayak ve yüz dışındaki yerlerin örtünmesi suretiyle gerçekleştirilir.bu da fiziken zayıf olan kadını yabancı erkeklerin nazarlarından ve saldırısından korumak içindir.her erkek iyi niyetli değil çünkü bunu inkar edemezsiniz.kapalı bayanlara saldırmıyorlar mı evet malesef oluyor.ama günümüz insanının canavarlığıdır bu tesettürün ya da açık olmanın değil.
6)erkeğin birkaç adım gerisinde yürümelidir mi buna sadece gülüyorum :52: böyle birşey yok.bizzat Peygamberimiz asla böyle bir uygulama yapmamıştır.bu günümüz insanının cehaletinden kaynaklanan bir durumdur
7)kadının kocasına itaat etmesi emrediliyor bu doğru ama haşa bu Allah'a itaatle bir tutulmuyor.Allah'a isyan olan yerde kula itaat edilmez.burda sadece meşru istekleri deniliyor. ve kocalara kadınları incitmemeleri emrediliyor.burda asla bir zorbalıktan bahsedilmiyor.
8)cennete girebilmek mutlak surette kocanın rızasına bağlı değildir.bir kadının kocasının rızasını alması aynı şekilde erkeğin de hanımını razı etmesi Allah'ın da rızasına vesile olabilir.kastedilen mana sadece bu.karşılıklı sevgi ve muhabbet temin edilemeye çalışılıyor.eğer evliyseniz her iki taraf için de dediğim dedik tavırlar huzuru bozar bilirsiniz.burda karşılıklı bir hoşgörü isteniyor.ama bakın bu ayetlerin indiği dönemde kadınlar çalışmıyordu ve kadının ortalama 20 yaşından sonra tüm bakımı erkeğe aitti.erkek evlendiği kadının bakımını üstlenmek zorundadır.bu yüzden erkeğin kadına daha çok hakkı geçiyordu.
9)kadın yönetici ve devlet başkanı olabilir.kadınlardan peygamber gelmemesi farklı bir sebeptendir.ama bu onlara seçme hakkı verilmemesi demek değildir.devlet başkanı olamaz diye bir kaideye ben hiçbir kitapta rastlamadım.ama erkeklerin daha mantıklı ve oturaklı kararlar vereceğini düşünerek yorumlayan bazı alimler olmuştur ama bu dinin kuralı değildir.
10)sağlık konusunda dinimiz asla bir kısıtlama koymamış.ben kendim de erkek jinekoloğu tercih etmiştim.burdaki en iyi doktor oydu çünkü. ama kadının kadına muayene olabilme şansı varsa kadın kendi isteğiyle isteyebilir kadın doktoru çünkü kendini daha rahat hisseder.ama dinde erkeğe muayene olamaz diye birşey yok
11)şarkı söylemek meselesi de çok komik buna da gülüyorum :52: din alimleri sadece daha faydalı şeylerle meşgul olmayı tavsiye etmişlerdir.ama şarkı türkü eğer içinde Allah'a isyan içeren sözler yoksa dinlenmesi söylenmesi bir sakınca içermez.

ve bütün bunlarda belki bizim bilmediğimiz ne hikmetler vardır.benim söyleyeceklerim bu kadar.cevap hakkı tanıdığın için teşekkür ederim

yazdıklarınızın hepsine verecek cevabım var ancak konunun sapmasından şikayetçiler sayfalardır, hak veriyorum ve bu yüzden konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum. bana "yorum"ladığımı söylemişsiniz, ama sizin yazdıklarınız da yorumdan öteye geçememiş. sırf siz "sadece gülüyor"sunuz diye, doğruluğunu, uygulanmasını kaybetmiyor bazı şeyler.
 
yazdıklarınızın hepsine verecek cevabım var ancak konunun sapmasından şikayetçiler sayfalardır, hak veriyorum ve bu yüzden konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum. bana "yorum"ladığımı söylemişsiniz, ama sizin yazdıklarınız da yorumdan öteye geçememiş. sırf siz "sadece gülüyor"sunuz diye, doğruluğunu, uygulanmasını kaybetmiyor bazı şeyler.

sen bilirsin arkadaşım.bunlar yorum değil gerçek,kitaplardan öğrendiklerim kafamdan uydurduklarım değil.gözleri var ama görmezler ayetinin yansıması bazı insanlar.Allah yarattığı kullarını bilmez mi.ama mühürlenmiş işte açılmıyor kalpler.nasıl görmek istiyorsanız öyle görüyorsunuz.neyse kapatıyorum bu mevzuyu saygı duyuyorum nasıl isterseniz öyle yaşayın beni ilgilendirmez.ben üzerime düşeni yaptım doğruları anlattım gerisi beni alakadar etmiyor.
 
Kadın konusu konuşulurken konunun din üzerinden ilerlemesini eleştirenleri anlayamıyorum. Türkiye de kadın sorununu oluşturan kadınların sorunu ve sonu olan kavramların çoğu dinden beslenir. İsim olarak din, islamiyet ve ya kuran ın geçmesine gerek bile yoktur, namus ahlak şeref vs bütün bu masum görünümlü kadının kişiliğini lekeyen hatta çoğu zaman katline bile zemin hazırlayan kelimelerin de temelinde dinin kendisi olmasada günlük hayatımızdaki uygulama şekli vardır. ( namus ahlak ve şeref kavramlarını kötülememi eleştirenler olabilir ama bu kavramlar masum değil, tehlikelidir. Bir çoğu için lekelenmesi cinayet işleme sebebidir ve ne yazık ki ülkemizde çok rahat kirlenen kavramlardır..)

Ahlak erkeklerin, şeref erkeklerin, hatta kadınların korudukları namusları bile erkeklerin tekelindedir. Bu zemini hazırlayan elbette din temelli toplumdur. Tüm dinler erkek zihniyetlidir ve erkek çıkarlarına yöneliktir. O yüzden lütfen çıkıp da ama dinimiz böyle değil şöyle der aman kitabı okumadan konuşmayın aslında kadın çok değerlidir demeyin lütfen, din malesef cehaletle birleşince ve başka etkenler de destekleyince ortaya kadın düşmanı bir toplum çıkar.eleştirdiğim en çok dinin kendisi değil toplumda yerleşmiş kuralları bunları uygulamayı inanan inanmayan herkese dayatmasıdır.

Konunun kadınlarla ilgili olan kısmından ayrılmak istemiyorum ama genel olarak toparlayacak olursam bana göre malesef tamamen erkek çıkarlarını gözeten dini fazlasıyla benimseyen insanlar doğal olarak erkek gibi düşünürler.Bu yüzden evlilik öncesi cinsel ilişki yaşayan insanların yaşadıkları sorunları işittikleri hakaretleri kadınlar da ''haketti ama ''mantığıyla değerlendirir,
Aldatan erkek suclu olduğu halde 2. kadın yaftalanır ( ki eşe karsı sadakat sözü veren erkek olduğu halde biz bile bilinçiszce 2. kadını ayıplarız. kendim de dahil. )
tacize uğrayan kadını baştan aşağı süzüp mini eteğine ya da dekoltesine bakar o da böyle giymeseydi deriz.
ben bile tacize uğradığımda uzun bir süre mini etek giyememiştim acaba ben mi dikkat etmeliydim diye.Hakettim mi diye düşünmüştüm.
ve daha bir sürü şekilde kendi cinslerimizi erkek mantığıyla suclarız.

Bence dini kuralların en büyük başarısı da budur. Kadınların bile kadınları erkeklerin çıkarlarını koruyacak sekılde düşünmelerini sağlamaktır. Ülkemizde de gayet güzel işler bu sistem. ( özellikle Doğu tarafında daha baskındır .)Bu yüzden hafif meşrep diye tabir edilen kadınlar hatta konuyu açarsak dul+ hafif diye tabir edilen cinslerimiz kadınlar tarafından dışlanır, ayıplanır vs. Dedikodu gibi artık olağanlaşmış şekillerle bile küçük psikolojik baskılar uygulanır. kadının alımlı olması işveli cilveli olması hatta cinselliğini savunması bile edepsizlikle suclanıp kadın her sekilde kendini suclu hissettirilir.

Kadınların bile evlenmeden hamile kalan kadınlara oh olsun demelerini, yatak görüntüleri internete düşen kızlara senin ne işin vardı adamın evinde demelerini, gece hayatı olupta taciz edilen kızlara gece sokakta ne işin var demelerinin başka bir açıklaması var mı bilemiyorum. Bu yüzden bana göre kadın sorunu konuşulurken konunun dine dokunmaması garip olurdu. Bence kadın ve din içiçe hatta düğüm halinde bir sorundur.

dipnot: Okumanızı engelleyen tüm imla hataları ve anlatım bozuklukları için şimdiden özür dilerim.
 
Şeriatı çözüm olarak görenlere ise The Stonning Of SORAYA filmini izlemelerini öneririm. Mevcut sistem bile kadınları koruyamazken, tecavüze uğrayan mağdur kişiyi suçlu pozisyonuna hatta kışkırtan hakeden pozisyona bile sokarken şeriatın kadını koruyabileceğini düşünmek nasıl bir haldir benim aklım almıyor. Emin olun istediğiniz sistem Türkiye de olsa taciz edilen tecavüze uğrayan öldürülen kadınlar suclu bulunacaktır. Kuyruk sallamasaydı, evine gitmeseydi vermeseydi olacaktık. ceza alanın da erkek olacağını sanmıyorum sonucta kadın olarak erkek nefsini harekete geçirdiğimiz için her şekilde kadın suclu bulunacaktı.

Son olarak herkes inancımıza saygı göstermek zorundacılara da söylemek istediğim bir kaç şey var.Arkadaşların dinle ilgili düşüncelerini okudum gayet düzgün ve saygılı bir üslupla yazılmış.Saygısızca değil hatta bir çok inançlıdan daha bilinçlice olduğu kesin.
Dünyaya genel bir muhafazakar zihniyet hakim bu Türkiyede çok daha etkili. Oruc tutmayanın dayak yediği, farklı dinlerle ilgili yayın yapan bir dergi ( zirve yayınevi sanırım ) çalışanlarının domuz bağı yöntemiyle öldürüldüğü hatta aynı dine bağlı farklı inanç sistemini benimseyen insanların yakılarak öldürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz. İnanmayanın inanmadığını söylemeye bile korktuğu ( haklı olarak çünkü bu bile öldürülme sebebidir. ) bir ülkede daha nasıl bir saygı bekliyorsunuz anlayamadım.
 
Kadınların çalışma ortamlarıyla devam edelim:
İş/ mobbing:

Bu konuda da ayrımcılık sürmekte, kısaca başlık altında şöyle toplayabiliriz:

1) Giyim: Özellikle işe giriş sürecinde kadınlar yetenekleri ve vasıflarıyla değil, önce giyimleriyle değerlendiriliyor. Ciddiyetsiz, ahlaksız, hafif diye etiketlenebiliyoruz.

2) Nişanlı mısın, evli misin? Böyle bir sorunun işe alım sürecinde tek amacı var o da hayatınızın şeklini etiketlemek. Özellikle nişanlı kadınlar tercih edilmiyor çünkü özel hayatına daha fazla zaman ayıracağı düşünülüyor. Bunun yanında evlilik durumu ne yazık ki ahlaklılıkla eş tutuluyor.

3)Çocuk yapmazsan gel. Son zamanlarda iş sözleşmelerine eklenen bir madde ne yazık ki. Bu madde elbette erkekler için geçerli değil.

4)Erkeklere oranla aynı işe verilen düşük ücret, sosyal güvencesizlik, kreş ve emzirme odalarının olmaması ya da var olanların şartlarının uygunsuzluğu yine kadınların karşılaştığı problemlerden.

5)Bütün bunların arasında, eğitim farkı gözetmeksizin yapılan araştırmalar gösteriyor ki 4 kadından 3'ü ne çalışıyor ne de iş arıyor.

6)Çalışan kadınlar kendi paralarına sahip değiller. Ne yazık ki birçoğu parasız dolaşıyor.

7)Çalışma hayatında kadınlara yer olmamasının en güçlü sebeplerinden biri ne yazık ki kadının misyonuna dair var olan önyargılar. Bu durumun özellikle kadınlar arasında da yaygın olması üzücüdür. Erkek kadına bakmalı, evi geçindirmeli, kadın çalışmamalı, işi annelliktir gibi düşünceler oldukça revaçta.

8) Mobbing mağdurlarının %66'sı kadın. Mobbinge uğrayan ve kayıtlara geçen 10.000 den fazla kadın var. Bu sayı erkeklerin iki katıdır.

9)Genelde 25-45 yaş arası ve yalnız yaşayan kadınlar mobbinge uğruyor. Bu da gösteriyor ki işveren erkeği kadının koruyucusu olarak görüyor.

10) Bunların dışında taciz, yıldırma, asılsız suçlama, cinsel obje olarak görme önde gelen sorunlardan.

Bu tarz problemlerle başa çıkma ve yasal hak arama durumlarını, örnek olayları ilerleyen günlerde paylaşacağım. Şayet sizin de başınıza gelen veya tanık olduğunuz durumlar varsa paylaşmanızı rica ediyorum.
Selamlar...
 
Cıvata imalat fabrikasında stajımı yaparken sahadaki tek kadındım başka kadın makina mühendisleri de vardı fakat ofis kısmındalardı. Yaz okulu notlarım açıklanıp bir dersten kaldığımı öğrenince çok sinirlendim hırsımı alamayıp saçlarımı bakıra boyatıp sarı balyaj attırdım çok açık bir renk oldu. Ve ertesi gün fabrikaya gittiğimde saçlarımı toplamamı ve hem hava hem de çalışılan ortam çok sıcak olmasına rağmen polyester bir önlüğü giymem istendi.. Normalde stajerler sadece tshirt giyer, idari personel dışarı çıkarken önlük giyermiş. O güne kadar böyle bir girişimleri olmayan sevgili mühendisim 50 derece sıcakta yaktı kavurdu beni, üstelik işçiler çok saygılı insanlardı ve olası bir mobbing den yine bir mobbing le korunmuş oldum!
Ayrıca Amerika'da 4 aylıktan büyük gebeliğiniz varsa ayrımcılığı önlemek amacıyla işten çıkarılamıyorsunuz.. Böyle bir yasa ülkemizde de uygulanacakmış. Hamile olduğu için işten çıkarılıp, çocuğunu 1-2 yaşına getirdikten sonra 30 lu yaşlarında iş bulamayan kadınlarımız açısından umut verici, umarım bir an evvel bu konuya sıra gelir mecliste..
 
Cıvata imalat fabrikasında stajımı yaparken sahadaki tek kadındım başka kadın makina mühendisleri de vardı fakat ofis kısmındalardı. Yaz okulu notlarım açıklanıp bir dersten kaldığımı öğrenince çok sinirlendim hırsımı alamayıp saçlarımı bakıra boyatıp sarı balyaj attırdım çok açık bir renk oldu. Ve ertesi gün fabrikaya gittiğimde saçlarımı toplamamı ve hem hava hem de çalışılan ortam çok sıcak olmasına rağmen polyester bir önlüğü giymem istendi.. Normalde stajerler sadece tshirt giyer, idari personel dışarı çıkarken önlük giyermiş. O güne kadar böyle bir girişimleri olmayan sevgili mühendisim 50 derece sıcakta yaktı kavurdu beni, üstelik işçiler çok saygılı insanlardı ve olası bir mobbing den yine bir mobbing le korunmuş oldum!
Ayrıca Amerika'da 4 aylıktan büyük gebeliğiniz varsa ayrımcılığı önlemek amacıyla işten çıkarılamıyorsunuz.. Böyle bir yasa ülkemizde de uygulanacakmış. Hamile olduğu için işten çıkarılıp, çocuğunu 1-2 yaşına getirdikten sonra 30 lu yaşlarında iş bulamayan kadınlarımız açısından umut verici, umarım bir an evvel bu konuya sıra gelir mecliste..

aslında böyle bir yasa burdada var hamilesiniz diye kimse sizi işten çıkaramaz doğumdan sonrada bir yıl boyunca süt izni kullanma hakkımız var
ama malesef özel sektör bu süt izinlerinin üzerine yatıyor
ve malesef çoğu kadında susmak zorunda kalıyor
isten çıkarılma korkkskuyla ses çıkaramıyor
kadınlar her yönden sömürülüyor malesef
 
50başbakan/devlet başkanı, 350 bakan/parlamenter, 20 ülkeden 65 kalbur üstü üniversite ve 400 akademisyen... Davos’ta bu yıl biraraya gelen 2500 kişinin geri kalanı da iş dünyasının kreması, bankacılar, IMF ve BM gibi uluslararası kurumların ve büyük STK’ların başkanları, gazeteciler, sanatçılar...
Dünya Ekonomik Forumu, geçmiş yıllardan farklı olarak bu yıl açılışını SANATLA, sanatın toplumu değiştirme gücünü sergileyerek yaptı. Kendi ülkelerindeki en hayati sorunları dünya kamuoyunun gündemine getirmeyi başarmış 2 ünlü genç kadını dinlerken, o kürsüde neden Türkiye’den bir sanatçı yok diye hayıflanmadım desem yalan olur. Özellikle de yerel giysileri içinde sahneye çıkan Pakistanlı Sharmeen Obaid-Chinoy’a çok imrendim.

Kadına şiddete Oscar

Sharmeen Obaid, Pakistan’a ilk Oscar ödülünü getiren 33 yaşında bir film yönetmeni. Kadına karşı şiddeti sergileyen Saving Face (Yüzü Korumak) adlı filmi, geçen yıl kısa metrajlı belgesel dalında Oscar’a layık görülmüştü. Filmde Pakistan ve Suudi Arabistan’da namussuzluk ve erkeğe sadakatsizlik suçlamasıyla eşleri tarafından yüzlerine asit atılan kadınlar konu ediliyor.
Obaid özetle dedi ki: “Kendi ülkemde bu filmin olayların seyrini değiştirme gücünü gördüm; eşlerinin yüzüne asit atan erkekler hapsi boyladılar. Son 12 ayda ülkemde konuşamayanların sesi oldum, onlara cesaret verdim, mesajlarını kamuoyuyla paylaştım...”
Pek çok Müslüman ülke gibi Türkiye için de çok hayati bir sorun olan kadına karşı şiddetin, DEF’in açılışında Davos ahalisinin gündemine getirileceği, 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi doğrusu. 15 yıldır aralıksız izlediğim Davos toplantıları için büyük bir yenilik.

Charlize Theron’un gündemi

Sharmeen Obaid’in ardından sahneye, ülkesi Güney Afrika’ya ilk Oscar ödülünü götüren ünlü aktris Charlize Theron çıktı. 2003’te Monster (Cani) ve 2005’te The New Country (Yeni Ülke) filmleriyle 2 kez en iyi aktris Oscar’ını alan Theron, kendi ülkesinde çok yaygın olan AIDS’le mücadele için dernek kurmuş; BM Barış Elçisi olmuş.
Kongre Merkezi’nin büyük salonunu dolduran iş dünyasının elitlerine ve siyasetçilere, sorumluluklarını hatırlatan Theron özetle dedi ki: “Dünyadaki AIDS’li insanların dörtte üçü, Sahra Altı Afrikası’nda. Ülkem Güney Afrika’da 9 milyon AIDS’li var. Anneden çocuğa geçtiği için nesilden nesile taşınan bu hastalığın kökünü kazımayı, ancak sizlerin desteğiyle başarabiliriz.”
Kimi zaman gözleri dolarak konuşan 36 yaşındaki dünyaca ünlü güzel ve alımlı bu genç kadının, bir kısım Davos ahalisini etkilediğine kuşku yok.

Moskova Virtüözleri

DEF’in bu yılki Kristal Ödülü’nü paylaşan bu 2 genç kadının ardından dünyaca ünlü orkestra şefi Vladimir Spivakov yönetimindeki Moskova Virtüözleri Oda Orkestrası’ndan enfes bir konser dinledik. Spivakov’u son 1 yılda yurt içinde ve yurt dışında 3-4 kez dinledim.
Hangi dinleyiciye neyi çalacağını iyi belirlemek ayrı bir ustalık. 1 saatlik konseri benim gibi az sayıda klasik müzik hastasına da, önceliği klasik müzik olmayan Davos ahalisine de aynı keyifle izletti. Büyük sanatçı olmanın bir koşulu da seyirciyle sürekli empati kurmak.

‘Enerji devrimi ABD’nin Ortadoğu politikasını değiştirmeyecek’

Obama’nın Enerji Bakan Yardımcısı Robert Hormats, Davos ahalisini Ortadoğu’nun güvenliği konusunda rahatlattı. Konvansiyonel olmayan kaya gazı ve petrol devriminin ardından enerjide hızla kendine yeterli hale gelmekte olan ABD’nin, Ortadoğu’ya ilgisinin azalacağı beklentisi Batı’da endişe yaratıyordu.
Dün Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Dr. Fatih Birol’un moderatörlüğünü yaptığı enerji oturumunda Hormats soru yağmuruna tutuldu:
* Artık ucuz petrolünüz ve gazınız var. Ortadoğu ile neden uğraşasınız?
* Zaten Ortadoğu petrolü artık Batı’ya değil, Doğu’ya gidiyor; dolayısıyla bölge daha çok Doğuluları ilgilendirmiyor mu?
ABD’nin bölgede varlığını aynen koruması için 2 önemli neden bulunduğuna işaret eden Hormats, bu nedenleri şöyle sıraladı:
“1) Evet bizim enerji faturamız çok ucuzladı; ancak dünyanın diğer bölgelerinde de enerji fiyatlarının çok fazla yükselmemesi lazım ki ABD’nin ticareti, ihracatı aksamasın. Dolayısıyla elimizi o bölgeden çekemeyiz.
2) Arap Baharı’nın ardından gerekli reformların yapılması açısından bize hâlâ çok kilit bir rol düşüyor. ABD, bölgedeki güvenlik rolünden vazgeçemez; zira vazgeçtiği takdirde yerini alabilecek ülke yok. Dünyanın herhangi başka bir ülkesinde böyle bir kapasite yok.”
Enerji oturumunun konuşmacılarından Birleşik Arap Emirlikleri merkezli Dana Gas’ın CEO’su Majid Jafar, ABD’deki enerji devrimini, dünyada son 5-6 yılın en önemli ekonomik olayı olarak niteledi. Dr. Birol ise Obama yönetiminin enerji verimliliği sayesinde 2. enerji devrimini de gerçekleştirdiğine dikkat çekerken, otomobillere yeni yakıt standardı getirerek ciddi enerji tasarrufu sağladığını hatırlattı.

$oscar_kadina_siddet.webp

Kaynak : Milliyet
 
Son düzenleme:
160 ülkede kadınlar, kendilerine uygulanan şiddeti dans ederek protesto edecek.

Türkiye'de de 1 milyon kişinin katılması beklenen eylemi İzmir Tanıtım Derneği üstlendi

Video için tıklayın : Dünya kadınları ayaklanıyor. Kadına Şiddete HAYIR !!!

Dünya kadınları, 14 Şubat Sevgililer Günü'nde kadına yönelik şiddeti protesto etmek için ayaklanıyor. Bu kez de dans ederek seslerini duyurmaya çalışacak olan kadınların hedefi büyük. Kampanya dünyada "One Billion Rising" adıyla aynı ismi taşıyan internet sitesi aracılığı ile yaklaşık 160 ülkede yürütülüyor. Hareketin dünya lideri; şarkıcı, aktrist, oyun ve kitap yazarı Eve Ensler.


Dünyada her üç kadından birinin şiddete maruz kaldığını söyleyen İzmir Tanıtım Derneği Başkanı Hakan Doğanay, Türkiye'de 100 farklı noktada dans ederek eylem yapmayı planladıklarını belirtti. Sosyal medyada duyuruların yayınlanmasıyla, kadınlar örgütlenmeye başladı. 14 Şubat'ta kadınlar, hediye almak yerine bulundukları yerde dans edecek. Yani dans ederek ayaklanacak.

ÜÇ KADINDAN BİRİ MAĞDUR

Geçtiğimiz yıl hemen hemen her gün verdiğimiz kadına şiddet haberleri, yeni yılla birlikte hız kesmeden devam ediyor. Maalesef ülkemiz, kadına yönelik şiddette dünya ikincisi, kadın-erkek eşitliği sıralamasında da 134 ülke arasında 129. sırada bulunuyor. Polis kayıtlarına göre, ülkemizde günde yaklaşık 138 aile içi şiddet olayı yaşanıyor. Ve yine anlam vermesi çok güç ama dünyada her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor.

Şiddet ilk etapta sadece dayak olarak algılansa da, unutulmamalı ki bunun içinde tecavüz, taciz, sünnet, recm gibi insanlık ayıbı durumlar var. Kampanyada hedef, dünya çapında 1 milyar kadına ulaşmak. Kampanyayı dünyada "One Billion Rising" adıyla duyuran hareketin lideri; şarkıcı, aktrist, oyun ve kitap yazarı Eve Ensler. (Biz kendisini daha çok tüm dünyada ses getiren Vajina Monologları'nın kitap-oyun yazarı ve başrol oyuncusu olarak tanıyoruz.)

İzmir Tanıtım Derneği Başkanı, aynı zamanda radyo ve TV sunucusu Hakan Doğanay, 14 Şubat'ta tüm Türkiye'de ve özellikle İzmir'de çok büyük bir etkinlik yapmaya hazırlandıklarını açıkladı. Doğanay, "İzmir'deki eylemin yeri tam netleşmemekle birlikte, saat olarak 13.00-14.00 arasını düşündük" dedi. Türkiye için "Sen de 1 ol" sloganının kullanacağını belirten Doğanay, "Hedefimiz bu eylemin tüm Türkiye'de gerçekleştirilmesi ve amacından saptırılmaması. Yani bu eylem için araç olarak kullanılan dansın, doğru anlaşılması gerekli. Bu hareket bir dans gösterisi değil, bir eylem, bir yükseliş, bir başkaldırı, hatta bir uyanış. Bu eylem için özel koreografiler hazırlanacak" diye konuştu.
 
Son düzenleme:
160 ülkede kadınlar, kendilerine uygulanan şiddeti dans ederek protesto edecek.

Türkiye'de de 1 milyon kişinin katılması beklenen eylemi İzmir Tanıtım Derneği üstlendi

Video için tıklayın : Dünya kadınları ayaklanıyor. Kadına Şiddete HAYIR !!!

Dünya kadınları, 14 Şubat Sevgililer Günü'nde kadına yönelik şiddeti protesto etmek için ayaklanıyor. Bu kez de dans ederek seslerini duyurmaya çalışacak olan kadınların hedefi büyük. Kampanya dünyada "One Billion Rising" adıyla aynı ismi taşıyan internet sitesi aracılığı ile yaklaşık 160 ülkede yürütülüyor. Hareketin dünya lideri; şarkıcı, aktrist, oyun ve kitap yazarı Eve Ensler.


Dünyada her üç kadından birinin şiddete maruz kaldığını söyleyen İzmir Tanıtım Derneği Başkanı Hakan Doğanay, Türkiye'de 100 farklı noktada dans ederek eylem yapmayı planladıklarını belirtti. Sosyal medyada duyuruların yayınlanmasıyla, kadınlar örgütlenmeye başladı. 14 Şubat'ta kadınlar, hediye almak yerine bulundukları yerde dans edecek. Yani dans ederek ayaklanacak.

ÜÇ KADINDAN BİRİ MAĞDUR

Geçtiğimiz yıl hemen hemen her gün verdiğimiz kadına şiddet haberleri, yeni yılla birlikte hız kesmeden devam ediyor. Maalesef ülkemiz, kadına yönelik şiddette dünya ikincisi, kadın-erkek eşitliği sıralamasında da 134 ülke arasında 129. sırada bulunuyor. Polis kayıtlarına göre, ülkemizde günde yaklaşık 138 aile içi şiddet olayı yaşanıyor. Ve yine anlam vermesi çok güç ama dünyada her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor.

Şiddet ilk etapta sadece dayak olarak algılansa da, unutulmamalı ki bunun içinde tecavüz, taciz, sünnet, recm gibi insanlık ayıbı durumlar var. Kampanyada hedef, dünya çapında 1 milyar kadına ulaşmak. Kampanyayı dünyada "One Billion Rising" adıyla duyuran hareketin lideri; şarkıcı, aktrist, oyun ve kitap yazarı Eve Ensler. (Biz kendisini daha çok tüm dünyada ses getiren Vajina Monologları'nın kitap-oyun yazarı ve başrol oyuncusu olarak tanıyoruz.)

İzmir Tanıtım Derneği Başkanı, aynı zamanda radyo ve TV sunucusu Hakan Doğanay, 14 Şubat'ta tüm Türkiye'de ve özellikle İzmir'de çok büyük bir etkinlik yapmaya hazırlandıklarını açıkladı. Doğanay, "İzmir'deki eylemin yeri tam netleşmemekle birlikte, saat olarak 13.00-14.00 arasını düşündük" dedi. Türkiye için "Sen de 1 ol" sloganının kullanacağını belirten Doğanay, "Hedefimiz bu eylemin tüm Türkiye'de gerçekleştirilmesi ve amacından saptırılmaması. Yani bu eylem için araç olarak kullanılan dansın, doğru anlaşılması gerekli. Bu hareket bir dans gösterisi değil, bir eylem, bir yükseliş, bir başkaldırı, hatta bir uyanış. Bu eylem için özel koreografiler hazırlanacak" diye konuştu.

İstanbul'da nerelerde olacak bu eylem biliyor musunuz?
 
Back
X