- 4 Mayıs 2011
- 24.320
- 45.697
- 798
- Konu Sahibi bogurtlenkusu
-
- #21
yok ben asla sabit bir yere ait olamadığımı düşünüyorum , şaunda kiloya kafayı taktığım için can nerede ben oraa şeklindeyim.O yüzden mi gelmiyon topiğe cute ? Hepimizin farklı acıları farklı hayatları var .Allah hepimizi farklı mizaçlarda yaratmış kıyaslamak doğru degil bence..
bence promlem neyse ve herneyse ben bilmiyorum durumunuzu . yüzleşmek gerekiyor. yüzleşmeden kabullenemezsin.Onun cesareti var, üstüne gidebilecek kadar güçlü. Aradaki fark bu sanırım, o durumu avantaja çeviriyor ben kaçış olarak kullanırken.
Gerçi şu da var ki, burda yazılanlardan okuyup da irdeleyebildiğim bi dert denk gelmiyor tabi bi yandan hiç.
seninki tam yas sureciymis,Yo yo, yanlış yönlendirmiyorsun, olur mu.
Aklın yolu bir nihayetinde, sen mantıklı olan açıklamayı yapıyorsun.
Mesele kabullenmekle alakalı sanırım.
Adı kaçmak, veya adı her neyse, sadece düşünmediğim zamanlarda normal olabiliyorum.
Aklıma gelirse, kendimi kontrol edemiyorum. Etme yolunu bulamadım ya da.
Cenazeye de katılmamıştım zaten, hiç ziyaret de etmedim hala. Gidemedim yani, aklımda, hatırımda 'canlı' kalsın mı istedim ne.
bütün problemler için net diyebileceğim şu olabilir.seninki tam yas sureciymis,
psikoloji okuyanlar daha iyi yonlendirir aslında ama şu son dedigin sey tercihe baglı olsa da inkar gibi sanki...
bunu birden kabullenmek zor elbette,
ancak zamanla bu durum degisiyor...
dedigim gibi bas edemiyorsan, cok zorlanıyorsan psikologa gitmekten cekinme.
mesela ben mezarlıga gittigimde veya evde otururken hakkında sohbet ettigimde bu durumun dogal oldugunu bilmekle beraber normal karsılamaya da baslamıstım...
böyle bir sürec gecirmiştim.Bir dönem bir rahatsızlıktan dolayı bir ay kadar hiç gece uykusu uyuyamadim.Gece hakkaten dertleri depreştiriyor.insanın aklına kötü şeyler getiriyor.O yüzden çok zorda kalınca ilaç içip uyuyorum .Düşünmemek en iyisi
konu sahibin daha sonra yazdıgını görünce ammada kel alaka yazmışım dedim ama yazmış oldum
bakıyorum mesela ben asla ama asla evlenmeden öncesini ve evlenirken olan biteni takan biri değildim.
okudum okudum baktım gördüm istisnasız eksik gedik yapılan bişey varsa bunu kafaya takmayan ve eşiyle paylaşmayan bir ben varım. şuan bu sebeble henüz gündemi acmadım ama acabilirim. cesaret geldi .
bakıyorum bu gözardı edilcek bişey değil misal az önceki örnekten farksız, o zaman ciddiye alayıım koyayım önüme diyorum.
cidden bazen kötü etkilediğini düşünüyorum. dertler olmuş bir deniz modunda gezindiğimde oluyor.
halbuki bir süreye kadar burayı kapattığımda herşey biterdi benim için.
fakat kadınlar kulubündeki sürem bir kaç ay sonra ; 8.yıla girecek durum budur :d
Roman başlangıcı gibi olmuş. Biraz Cezmi Ersöz tadında..Gece olunca bi darlanıyorum.
Günün koşturmacası bitince, sokaklarda ses kalmayınca, gün boyu unuttuğum dertler, geçiştirdiğim hikayeler, film şeridi gibi gözümün önüne diziliyor.
Ama ne film! Oscarlık mübarek.
Geliyoruz, takılıyoruz saatlerce bdv'de.
Başkalarının dertleri oyalıyor bizi. Faydamız dokunuyor / dokunmuyor, bilemem.
Ama bu akış, başkalarının sökükleri, kendi döküklerimizden alıkoyuyor sanki, di mi.
Kendi döküklerimizi düşünmeye vakit kalmıyor.
Ama sonra böyle sessizleşince ortalık, düşünüyorum.
Yan odadan duyulmasın diye sıkarak ağlıyorum.
Sabaha az kaldı.
Simitçi geçince güzel olacak her şey.
böyle bir sürec gecirmiştim.
ısrarla cocuk ıstıyorum tüp bebek tedavisi görüyorum. olmuyor.
ilacsız bir şekilde günün 20 saatibi uyuduğumu bilirim.
duymuyorum düşünmüyorum hissetmiyorum.
daha sonra psikolojik tedavi gördüm. kaçmadım. eşim tarafımdan terk edildiğimdede tam tersi bir tepkiyle uyuyamadan yiyemeden günler haftalar gecirdim. artık hakketen dilim damagım bitior. anlatıyorumda biri derdime derman olsun diye.
bakıyorum hangisi daha cok hasar bıraktı bende. çocuk.
içime atıp enerjimi maddeye ceviremediğim zamanlar.
bence ağlamak ayıp değil
Aslında normal şartlarda, kabullenecek kadar zaman geçti. Aslında.seninki tam yas sureciymis,
psikoloji okuyanlar daha iyi yonlendirir aslında ama şu son dedigin sey tercihe baglı olsa da inkar gibi sanki...
bunu birden kabullenmek zor elbette,
ancak zamanla bu durum degisiyor...
dedigim gibi bas edemiyorsan, cok zorlanıyorsan psikologa gitmekten cekinme.
mesela ben mezarlıga gittigimde veya evde otururken hakkında sohbet ettigimde bu durumun dogal oldugunu bilmekle beraber normal karsılamaya da baslamıstım...
Aslında normal şartlarda, kabullenecek kadar zaman geçti. Aslında.
Benim o anlattıklarım, reçelli ekmeğin hikayesi, yalnızca kendimden örnek değildi. Benle beraber bu acıyı yaşayan insanlarda da gözlemlediğim bir durumdu.
Yani sen gibi, mantığını daha etkin kullanabilen azınlığın dışında, insanlar genel olarak ölümle böyle başa çıkıyor diyebilirim.
Hatta o ölüm acısı sorulduğunda 'aslında hiç geçmiyor' cevabı burdan geliyor bence.
Teknik olarak misal, hiç geçmeyen bi baş ağrısı düşünülebilir mi? Ya da ne bileyim, elin kesildiğinde hissettiğin acı on dakika sonra geçmese, bi kere elin kesildi mi o artık ölene kadar hep acısa filan. Hayal etmesi bile ürkünç bence, teknik olarak insanın hiç bitmeyen bi acıya dayanması mümkün değil.
O yuzden kendim de dahil hep gördüğüm, insanlar ölümü kabulleniyor evet, kanıksıyor, ama sadece akıllarına geldiğinde ağlıyor. Sakinleşip hayata devam ediyor, yarım saat sonra bi fotoğraf görüp 'hatırlıyor' gene ağlıyor, bi şekilde susuyor sonra üç ay sonra yine.. gibi bir kısır döngüde yaşıyorlar büyük bi acı hayatlarına girdikten sonra.
Sadece o döngünün peryodları uzuyor zamanla. Bunu demek istemiştim.
Yoksa şimdi teknikte sorsan ölümün doğal olduğunu söyler üstüne on paragraf yazarım. Ama 1,5 sene oldu, o mezara gidebildin mi böğürtlen? Yok. Aklına gelince ağlıyon mu böğürtlen? Ağlıyon..
Ne bileyim ya, insan psikolojisi çok boktan bi iş.
Çok güzel anlatmışsın.Ölüm yeryüzündeki başka hiç bir şeye benzemeyen bir duygu
Hayatın rengi değişiyor ve bunu onarmanın hiç bir yolu yok
İnsan öyle bir yaratılmış ki bunu içinde taşıyabiliyor
Ama unutmuyor, her daim yanında bir arkadaş gibi taşıyorsun ölümü
Çok sevdiğin biri gidince ayıyor insan, ondan önce ne olduğunu bilmiyorum, hatta kendi ölümüm bile ürkütmüyor beni
4 yıl oldu, hala onunla uyuyorum, onunla uyanıyorum, yerine koyacak bir şey yok, bu eksikliği her gün fark ediyor insan
Bazen gözyaşlarımı salıveriyorum, taşımaktan yorulduğumda oluyor bu gecesi gündüzü yok, tarifi yok
Bazen de burada yazıyorum, bir konum var bununla ilgili, kimse görmese de içimi döküp bırakıyorum
Ölüm doğal evet ama geride kalan olmak da doğal olmayan bir şeyler var, içime sinmeyen
Gece olunca bi darlanıyorum.
Günün koşturmacası bitince, sokaklarda ses kalmayınca, gün boyu unuttuğum dertler, geçiştirdiğim hikayeler, film şeridi gibi gözümün önüne diziliyor.
Ama ne film! Oscarlık mübarek.
Geliyoruz, takılıyoruz saatlerce bdv'de.
Başkalarının dertleri oyalıyor bizi. Faydamız dokunuyor / dokunmuyor, bilemem.
Ama bu akış, başkalarının sökükleri, kendi döküklerimizden alıkoyuyor sanki, di mi.
Kendi döküklerimizi düşünmeye vakit kalmıyor.
Ama sonra böyle sessizleşince ortalık, düşünüyorum.
Yan odadan duyulmasın diye sıkarak ağlıyorum.
Sabaha az kaldı.
Simitçi geçince güzel olacak her şey.
Hı işte o dediğinden. Şimdilik 'başka yere bakmayı alışkanlık edinme' durumundayım. Birkaç yıla değişecektir gerçi, muhtemelen.Yeri gelmişken söylesem mi diye düşündüm daha üye olmadan sizin konunuz vardı uzunca bir konu, hamilelik ve sonraki rahatsızlıklar hakkında, o güne kadarki annelik hakkındaki tüm yargılarım tepe taklak oldu. Daha mı iyi daha mı kötü oldu tartışılır benim için tabi de, bazen durgun suyu bulandırmak iyi oluyor insan için. Umut ışığı oluyor bir yerde bu zorlukların üstesinden gelebilmiş, feraha erebilmiş bir insan varsa, kestirip atmak yerine başka bir şekilde mücadele de mümkün diye.
Ben seviyorum bdv'yi, ne kadar yardımcı olabildiğimiz tartışılır konu sahiplerine ama tanımasan bile başkaları için sevinme, üzülme bazen sinirlenme duygularını harekete geçirebiliyorum, işleyen demir pas tutmaz diye düz bakıyorum olaya ama terzi ve sökük konusunda konu sahibi haklısın, burada da yorumu yazıp başka bir konuya geçtiğin anda bile gerçek hayattaki dert ertesi gün de orda, bir sonraki gün de. Ya başka yere bakmayı alışkanlık haline getireceksin ya da dizin sıyrıldığında yaranı güzelce sardığına kendini inandırdıp evden çıkıp sokağa oynamaya geri döneceksin. Öteki türlü olmuyor. Acılar gece çözüldüğünden yara hep sızlıyor, ona yapacak bir şey yok, ne yazık ki.
Çok güzel anlatmışsın.
Ben de 5 ay önce yaşadım. Benim dünyaya gelmeme sebep olan, hayatımda 1 tek olan babamı kaybettim. Her şey şaka gibi hala inanamıyorum onun olmadığına. Bazen kabul ediyorum, nasıl olduğunu merak ediyorum, bazen bir mucize gibi karşıma çıkmasını bekliyorum, bazen hayal ediyorum eskiden telefonumun nasıl çaldığını, konuştuklarımızı, eski kırgınlarımız için kızıyorum kendime, gök yüzüne bakıyorum sanki selamlaşıyoruz. Rüyalarımda onu çok sevdiğimi ve özlediğimi tekrarlıyorum, gitme diyorum ama gözümü açınca gitmiş oluyor. Ölümden ilk kez korkmuyorum sanki babamla birlikte olacağım diye… Mezarına gitmek istemiyorum, kabul edemiyorum orada olduğunu…Annem için üzülüyorum bu yaşında yalnız kaldı diye. Herkes kocasıyla el ele gezerken… Herkes için ayrı diyecek bir şey oluyor gidenin arkasından. En çok da onun için üzülüyorsun yaşanmamış onca şeyi nasıl bırakıp gitti diye. Sonra iman ediyorsun..
Acılar bitmiyor, onlarla nasıl yaşayacağını öğreniyorsun..
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?