Muhalefet olarak yazmıyorum, yakın bir görüşte sayılırız; hani "Basıp gideyim ardıma bakmayayım"dan ziyade, "Nereden ne kazanır toplarım yurt içi-dışı fark etmez, nasıl faydam olur"cuyum, hayalperestim (Önceki yorumlarımda da kalırım ölümüne deli diyebilirsiniz de dedim hatta) ama gerçekçi ele almak da gerekiyor şu yorumunuza karşın. Çünkü burada bir çizgi var;
Ekonomiyi nasıl kalkındıracak bu insanlar? Bugün torpil ötesi torpille köşe başları tutuldu. Daha yeni personel alımlarında sınavlarda 90 olan gençlere mülakatta 30 verip nasıl bırakıldıklarını gördük, 60 alanların ise 100 mülakat değerlendirilmesi ile nasıl kabul edildiğini de aynı zamanda.
Siyasete girmek? Ne kadar para istiyor biliyor musunuz, ne kadar reklam istiyor? Asgari ücretle mühendis çalıştırılan bir ülkede, insan yenilgiye kaç kere tahammül edebilir?
Ülkem için can verecek evlatlarım olsun istemiyorum ben, ülkem içinde yaşatacağım evlatlarım olsun istiyorum. Vatan sevgisini anlatırken bile yaşamak değil, ölmek geliyor insanın aklına önce, çünkü çok öldük. Her gün ayrı bir yerden ölüyoruz. Eğitim sistemi can çekişiyor ki bu sistemin çökmesi demek, hakimlerin adaleti görememesi demek, doktorların elinde can veren hastalar demek, mühendislerin elinden çıkma binaların kumdan kaleler gibi yıkılabilmesi, sanatçılarının da sadece boş manzara resmi çizmesi, vurgulamaması demek. Yeni nesil öğretmenlerin elinde çocukların tükenmesi demek, bağıra bağıra kör olmak demek özetle.
Fihrist veren adamlar var doktora tezi diye ve kabul ediliyor ya, bilmem ne ile üfürülmüş helal hurma ya alkış tutulurken şeker hastaları için özel yarabandı geliştiren çocukların projesini adamdan saymadılar. Bu da eh, küstürür insanı. Çok seven insan da küser yani, kıymet bilinmezse ağlaya ağlaya gider.
Burada kendi yolunun tıkalı olduğunu gören insan, gider yoluna bakar; ha ondan sonra dönerse apayrı bir güzellik. Dönmezse de adı ile ülkeyi yaşatır. Çok insan gitti, çok akıl gitti, çok yetenek gitti... Hiçbiri mi sevmedi vatanını? Hepsi küstü gitti Ccelik. Anlamak lazım bunu da.