Küçük meleğin konusunda yaşadığın sıkıntıları okudum. Ama nedense hiç endişelenmedim seninle ya da bebeğinle ilgili olarak. Anladığım kadarıyla sorgulayan, merak eden, araştıran bir yapın var. Böyle insanların çok daha fazla vicdan muhasebesi yaptığına inanırım ben. Endişesizliğim bu yüzden...
Sakın kendine haksızlık etme olur mu? Annelik böyle birşey işte. Hep daha iyisini yapmak istediğin için asla yeterli olduğuna inanamıyorsun. 34 yaşındayım 4.5 yaşında bir oğlum var. Herşeyi, her duyguyu, her gördüğümü irdelemeden yaşayamayan bir kadınım. Oğlum rahmime düştüğünde, tüm hamileliğim boyunca kesinlikle annelik hissi yoktu bende. Hep bunun öğretilmiş bir şey olduğunu düşünmüştüm o yüzden, tamamen abartılmış birşey. Ne zaman gerçekten sevebileceğimi, bunu kendime ne zaman söyleyebileceğimi çok merak ediyordum. Hatta en yakın dostum o kadar üzülüyordu ki bu çocuğun hakkını veremeyeceğim için. Doğum yaptım. Seviyordum evet ama bana anlatılanlar hala abartı gibi geliyordu. Sevgimde bir sorun yoktu da hani bazı kadınlar anneliği bir varoluş biçimi, bir amaç gibi yaşarlar ya, onları anlayamıyordum ve bu yüzden de inanılmaz yetersiz görüyordum sevgimi...
Oğlum büyümeye başladı. Gözlerimin içine içine baktıkça, bana gülümsedikçe yüreğimin hiç görmediğim yerlerini görmeye başladım biliyor musun. Bana o kadar ihtiyacı vardı ki büyümek için! Ben onun herşeyiydim. Benden başka kimse, ama kimse onun her beklentisine, ihtiyacına cevap verebilmek için bu kadar çabalayamazdı. Bu kadar karşılıksız yaklaşamazdı. Dünya üzerindeki hiç kimse! Çünkü o küçücük bebeğe, benim kanım, benim streslerim, benim neşem, benim yediğim içtiğim, benim sütüm, benim kişisel özelliklerim, benim fiziksel özelliklerim bulaşmıştı. O gerçekten de benim bir parçamdı! Beni gerçekten tanımaya, hissetmeye, sevdiğini göstermeye başlamasıyla yüreğimin aslında ne kadar da büyük olduğunu öyle bir anladım ki arkadaşım, inan anneyle evlat arasındaki duyguların, diğer insanlarla kıyasladığında ucunun bucağının olmadığını görebiliyorsun. Hiç kimsenin canının acımasına çocuğununki kadar üzülemiyorsun, annenin babanın bile!
Paylaşımlar ve emek arttıkça sevgin de büyüyor. Sevgi demek bile hafif kalıyor. En büyük tutkun oluyor. Ve asla, hiç bir zaman "ben yeterli bir anneyim" diyemiyorsun, diyemeyeceksin. Böyle birşey bekleme. Çünkü anneler evlatlarına hep çok daha iyisini vermek ister. Ama hayat buna izin vermiyor, sınırlar içinde yaşıyoruz hepimiz...
Yemesini içmesini boşver. Karnı kuru ekmekle de doyar ve sen bir annesin bir şekilde giderirsin açlığını. Ama esas ruhunu aç bırakma. Karnı acıksa zaten, bunu bir şekilde senden istemeyi bilir. Ama sevgi istediğini her zaman anlatamayabilir. O yüzden ruhuna odaklan. Ve büyüdükçe, seninle sözlü iletişime de geçtikçe, onu ne kadar sevdiğini görüp kendine, sınırlarının nasıl o kadar genişleyebildiğine bakıp hayret edeceksin. En zor zamanlarında bile ölmek istemeyeceksin. O sensiz kalmasın diye! Var mı bu kadar duyarlı yaklaştığın, kendi varlığının önüne koyduğun başka bir can? Olamaz...
Biraz daha bekle ama emek vermeye devam ederek. Sonra bu cümlelerden çook daha duygulu olanları kuracaksın. Hele bir sımsıkı sarılıp "anneciğimmm, seni çok seviyorum bennnn" desin...