Günün Raporu
Menü: :107: Atlanmış bir sürü öğünüm ve öğleden sonra yediğim yemeğe yığılmış kalorilerim var. Ama kaçamak yok. Yani fena değil.
Spor: :128: Saatlerce ama saatlerce yürüyüş. Öyle vitrin yürüyüşü falan da değil.
Genel Moral:
Bugün alışverişteydim. Yılbaşından beri aldığım 8 kilonun havaya gitmediğine zaten emindim ve sonuç olarak tabi haklı çıktım: 44 beden olmuşum.
İnsan hep indiği en küçük bedeni hatırlama eğilimindedir (ya da en azından ben öyleyim
). Lisede 72'ye düştüğümden beri hep kendimi 42 olarak benimsedim. O bedenin üstüne çıkınca moral bozuluyor tabi. Yoksa 44 bedeni kıymetli bulan bir sürü insan var. Tıpkı 40 bedende kendini şişman hissedenler varken, 40 bedene özlemle bakan benim gibiler olduğu gibi... Bir kiloyu verdik mi bir daha almamalıyız. Sonra büyüyen bedenler bizi bunalıma sokuyor.
En azından içine girebildiğim bir pantalon bulabildim, 42 iken bile kıyafet bulabilmek yeterince zordu. Şu an hala 48 beden olanlar var, 52 beden olanlar ve daha da büyük bedenler var.
Çekmeyin o işkenceyi artık. Girdiğiniz ilk mağazada çok rahat giyebileceğiniz yüzlerce çeşit bulacağınız günlerin hayaliyle spora ve rejime sarılın. Yol uzun sürecek, evet. Aylar, belki de yıllar sürecek. Ama hedef 50 kilo olmak değil ki... Hedef önce 110 olmak, sonra 99, sonra 8'ler, 7'ler, 6'lar... Başarı hemen hedef kiloda olmak değil. Başarı; verilen her bir kiloyla aynada değişen görüntü, sokaklarda değişen bakışlar, mağazalarda değişen tavırlardır. Hele bunu bir kerede başlayıp bitirebilirseniz en güzeli. Çünkü 100 kiloda, 90 ya da 80 kiloda kendinizi şişman değil, zayıf hissedeceksiniz. Çünkü uzun yıllardır o kadar zayıf olmamış olacaksınız, belki de hiç olmamış...
Sözü yine çok uzattım. :) Her gün mutlaka yazacak bir şeyler yaşamış oluyorum. Bu kadar çok (naçizane) tavsiye veriyorum diye de bana kızmayın, olur mu? Sadece başarılı birkaç rejim deneyimlemiş biri olarak söylemeye hakkım olan kadarını söylemeyi tercih ediyorum. Olur da bir gün, bir zamanlar benim yaptığım gibi internette kilo verme hikayeleri okuyan birinin yolu benim günlüğüme düşer de bir-iki cümleyeyle onu daha iyiye, daha güzele ikna etme şansım olur diye...
Menü: :107: Atlanmış bir sürü öğünüm ve öğleden sonra yediğim yemeğe yığılmış kalorilerim var. Ama kaçamak yok. Yani fena değil.
Spor: :128: Saatlerce ama saatlerce yürüyüş. Öyle vitrin yürüyüşü falan da değil.

Genel Moral:

Bugün alışverişteydim. Yılbaşından beri aldığım 8 kilonun havaya gitmediğine zaten emindim ve sonuç olarak tabi haklı çıktım: 44 beden olmuşum.



Çekmeyin o işkenceyi artık. Girdiğiniz ilk mağazada çok rahat giyebileceğiniz yüzlerce çeşit bulacağınız günlerin hayaliyle spora ve rejime sarılın. Yol uzun sürecek, evet. Aylar, belki de yıllar sürecek. Ama hedef 50 kilo olmak değil ki... Hedef önce 110 olmak, sonra 99, sonra 8'ler, 7'ler, 6'lar... Başarı hemen hedef kiloda olmak değil. Başarı; verilen her bir kiloyla aynada değişen görüntü, sokaklarda değişen bakışlar, mağazalarda değişen tavırlardır. Hele bunu bir kerede başlayıp bitirebilirseniz en güzeli. Çünkü 100 kiloda, 90 ya da 80 kiloda kendinizi şişman değil, zayıf hissedeceksiniz. Çünkü uzun yıllardır o kadar zayıf olmamış olacaksınız, belki de hiç olmamış...
Sözü yine çok uzattım. :) Her gün mutlaka yazacak bir şeyler yaşamış oluyorum. Bu kadar çok (naçizane) tavsiye veriyorum diye de bana kızmayın, olur mu? Sadece başarılı birkaç rejim deneyimlemiş biri olarak söylemeye hakkım olan kadarını söylemeyi tercih ediyorum. Olur da bir gün, bir zamanlar benim yaptığım gibi internette kilo verme hikayeleri okuyan birinin yolu benim günlüğüme düşer de bir-iki cümleyeyle onu daha iyiye, daha güzele ikna etme şansım olur diye...
