Kategori: Anne – Çocuk

  • Çocukların Annelerinin Yanında Daha “Kötü” Olmalarının Gerçek Sebebi

    Çocukların Annelerinin Yanında Daha “Kötü” Olmalarının Gerçek Sebebi

    “Bütün gün benimle gayet iyilerdi, ama seni gördükleri andan itibaren kendilerini kaybettiler! Neden böyle oluyor anlamıyorum!” der eşim bana sürekli.

    Geçtiğimiz günlerde şöyle bir makale yayınlandı: “Araştırma: Çocuklar anneleriyle aynı yerde olduklarında yüzde 800 daha ‘kötü’ oluyorlar”. Elbette gerçek olmayan bir araştırma ve komik bir makaleydi bu. Başlığı okuduğumda gülmekten kırıldım. Makale gerçek olmasa da bence ana fikir gayet doğruydu! Çocuklar kesinlikle annelerinin yanında normalde olduklarından yüzde 800 daha ‘kötü’ oluyorlar. Peki ama neden?

    Çünkü sen, sevgili anne, onların güvenli bölgesisin. Sen, onların bütün problemleriyle birlikte gelebilecekleri tek yersin. Eğer sen bir şeyleri iyileştiremezsen, başka kim yapabilir bunu?

    Sen, sevgili anne, hoşa gitmeyen duyguların bir çöp öğütücüsüsün.

    Eğer bir çocuk, hoş olmayan bir takım durumlarda, bütün gün kendini tuttuysa, sizi gördüğü andan itibaren, en sonunda kendini bırakabileceği zamanın geldiğini bilir.

    Bu, içinde her ne biriktirdiyse onu tamamen bırakmaktır… ağlama…sızlanma…hatta bağırsakları. Dışarıda güzel bir gün geçirip eğlendikten sonra ya da işte eve yorgun döndüğünüzde en son uğraşmak isteyeceğiniz şey budur. Ama biz annelere kalır bu: Duyguların bütün yoğunluğuyla sınırsızca ifade edilişi ve yüzümüze inen şaplaklar. Kapıdan adımımızı attığımız andan itibaren hem de.

    Eğer kapıda ağlamalar, sızlanmalar ve çığlıklarla karşılanıyorsanız, çocuklarınızı şımartmadınız. Hayır, sakın kimsenin size bunu söylemesine izin vermeyin.

    Aslında siz, çocuğunuzun doğal olmasına izin verecek kadar güvenli bir alan yaratmışsınız.

    Ve bu arada… Çocukların duygularıyla ve bedensel işlevleriyle tamamen doğal olabilmeleri çok ama çok önemlidir. Büyüdüklerinde çocuklarımızın duygusal zekalarının ve beden farkındalıklarının gelişmiş olmasını istiyoruz değil mi?

    O yüzden bunu iyi bir işaret olarak görün. Çocuklarınızın sizi sevdiğinin bir göstergesi olarak ele alın. Ve sizi anladığımı bilin, çünkü çok ama çok zor, biliyorum.

    Çeviren ve paylaşan: egitimpedia.com

    Alıntı: http://www.popsugar.com/…/Why-Kids-Behave-Badly-When-Mom-Ar…

  • Tek çocuk sendromu nedir?

    Tek çocuk sendromu nedir?

    Tek çocuk sendromu nedir? Tek çocuk olmanın olumlu taraflarının yanında olumsuz tarafları, çocuğun bilişsel bütünlüğüne ve kişilik gelişimine etki etmektedir. Belki de kardeşli çocuklar üzerine anlatılacaklardan daha fazla konuşulması gereken bir konu da tek çocukların yaşadıkları gelişim süreçleridir ya da olumsuz yanıyla bakarsak sendromlarıdır!

    Tek çocuklar şımarık mıdır?

    Bilindiğinin aksine toplumda genel bir algı olarak tek çocukların şımarık ve kural tanımaz olduğu söylenmektedir. Bu düşünceyi reddetmenin en basit yolu literatürde tek çocukların şımarık olduğuna veya kural tanımaz olarak nitelendirildiklerine dair bir araştırma veya kanıtın olmamasıdır. Öte yandan, “şımarık” etiketi, şımarık olmayan bir çocuğa takıldığında bile etiketin taşıdığı anlama bürünen çocuk, bu etiketi yapıştıran kişileri haklı çıkartır, yani artık şımarık olur. Fakat şımarıklık olarak adlandırılan davranışlar -ki bu bazı durumlarda dürtü bozuklukları ve hiperaktivite gibi patolojik durumlardan da kaynaklanabilir – ailenin çocuğuna yaklaşımı ile ilgilidir. Özetle, iki çocuğu olan bir aile de hatalı yaklaşımlarıyla kural ve otorite tanımaz bir birey yetiştirebilirler.

    Paylaşmayı gerçekten bilmiyor mu?

    Okuyucuların hayatlarında en az bir kez aslanlarla ilgili belgesel izlediğini farz edersek tek çocukların aslanların davranış modelleri açısından pek de farklı olmadıklarını anlamaları zor olmaz. Kendi sahasında kurduğu otoritenin tehdit altında olduğunu gören aslan, saldırıya veya savunmaya geçer, nitekim odasına girmiş yaşıt bir akranının oyuncaklarına yönelmesi tek çocukta, tıpkı aslanda olduğu gibi tepkisel olarak pasif saldırgan veya savunmacı davranışların gözlenmesi çok doğaldır. Daha öncede belirtildiği gibi, ebeveynlerin yaklaşımları belirleyici etkenler olabilmektedir. Bu bağlamda, çocuğun paylaşma davranışını öğrenmemesinin en büyük sebebi, anne ve babanın paylaşma davranışını öğretmemiş olmasındandır. Durum böyleyken, tek çocuğun paylaşmayı isteyip istememesi, ailesinin paylaşmasını isteyip istememesine veya paylaştırma pratiklerine bağlı olmasıyla ilişkilidir.

    Kardeşli çocukların ebeveynlerin gerek telkinleri gerek emirleri ile paylaşmak zorunda kaldıkları değerleri varken, tek çocukların paylaşmaya gerek bırakılacak durumları pek yoktur. Öte yandan yukarıda bahsedildiği gibi paylaşma davranışı, davranış modellerinin oluşturulup pratiğe dökülmesiyle oluşmaya başlar. Ancak belirtilmesi gerekir ki çok kardeşli çocuklar, aile içi gelişim ortamında değerlerini (Ör. Para, oda, yemek, anne-baba vb.) sürekli paylaşmak zorunda kaldıklarından dolayı, bağımsız bireyler olduklarında tam tersi olarak tepkisel bir şekilde paylaşma konusunda daha çekimser durabilirler. Öte yandan, ilgi ve sevgi düzeyinde, kardeşli çocuklarda anne ve babanın çocuklar arasında paylaşılması ile tek çocuklardaki iki ebeveynin de sadece bir çocuğa ait olması unutulmamalıdır. Bir çocuk için en değerli varlıklar olan anne ve babanın paylaşılmaya gerek kalınmaması, sevgi ve ilginin yanı sıra finansal konularda da tek çocuğu odak haline getirmektedir. Fakat bu yoğun odak tek çocuklar büyük bir yük olarak da hissedilebilir. Bu ise bu tür çocuklar için kaçınılmaz bir durumdur. Benlik algısı, suçluluk duygusu, sosyal ilişkilerindeki konum ve benzer nitelikteki gelişimsel dinamikler bu merkeziyetçilik üzerinde büyüyerek gelişirken, tek çocuklar bazen bu büyüklük altında ezilebilirler.

    Çok geniş bir yelpaze ile ele alınması gereken bu özel çocuklar diğer çocuklardan gözle görülür, birbirilerine benzer yaygın kalıp davranışlar gösterebilirler. Her ne kadar olumlu yanlarının olduğu bilinse de olumsuz yanlarının da varlığının unutulmaması gerekir.

    Alkım Seven Uzman Psikolog

  • İkiz bebek sahibi olma ihtimalleri

    İkiz bebek sahibi olma ihtimalleri

    İkiz bebek normalde pek beklenmeyen bir durumdur. Hal böyleyken bazı çiftler için ikiz bebek düşüncesi korkutucu gelir ancak bir diğerleri içinse bu yaşamın bir mucizesidir.

    İkiz sahibi olmak her ne kadar doğal yollarla kendiliğinden olsa da, bazı belirtiler ikiz bebek sahibi olma şansınızı arttırır.

    İşte ikiz bebeklere sahip olabilme ihtimalinizi arttıran işaretler:
    1. Uzun olanlar
    Amerikan Kadın Hastalıkları ve Doğum Koleji tarafından yayımlanan bir araştırmada, ikiz doğumuyla ortalama uzunluğun üstündeki kadınlar arasında bağlantı kurulmuştur.

    Uzun boylu ve kilolu kadınlarda ikiz hamilelik şansı daha fazladır.

    2. Afro-Amerikan
    Bazı ırklarda ikiz hamilelik daha sık görülmektedir. Araştırmalar, Afrika kökenli Amerikalı kadınların diğer ırklardan daha çok ikiz sahibi olduğunu kanıtlıyor!
    Aynı çalışma bir kadının ayrı yumurta (dizigotik) ikizleri doğurup doğurmayacağına genlerin büyük bir katkısı olduğunu söylüyor.

    Buna göre, Batı Afrikalı anneler, Asya ırkından olanlara göre, on kat daha fazla ikiz sahibi oluyor ve Kafkas kadınları, bu iki grubun ortasında bir yerde bulunuyor.

    3. Doğum kontrol hapları
    Doğum kontrol haplarının genellikle hamileliği önlemesinde yüzde 99.9 etkili olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, bu yüzde 0.01’in gebelikle sonuçlanabileceği gibi, aynı zamanda, ikiz gebelikle sonuçlanma ihtimalinin de yüksek olduğu kabul ediliyor.

    Doğum kontrol haplarının hormonal karışımının aşırı yumurtlamaya yol açabileceği ifade ediliyor.

    İkiz bebek sahibi olma ihtimalleri | 1
    4. Kilolu olanlar
    Bir diğer araştırma kilolu kadınlarda ikiz doğum oranlarının yükselişine işaret ediyor. Buna göre, BMI (Vücut Kitle İndeksi) 30 ya da daha yüksek olan kadınların ikizlere sahip olma ihtimali daha yüksek çıkıyor.

    Ayrıca, bu çalışma, dünyadaki ikiz doğumların artışı ile artan obezite oranı arasında ilginç bir korelasyon kuruyor.
    5. Eğer sizin ikiniz ya da ailede ikizler varsa
    Ayrı yumurta (dizigotik) ikizleri söz konusu olduğunda, kalıtım önemli rol oynuyor.

    Eğer bu genetik özellik ailenizin gen havuzunda varsa, yani ailenizde ikiz varsa, siz de bu geni taşıyor olabilir yani sizin de ikizleriniz olabilir demektir.
    Kendiniz ikiz iseniz, şansınız daha da yüksek

    6. İleri yaşta anne olmak
    Kadınların anne olma yaşı ilerledikçe, ikiz çocuk sahibi olma şansı yükseliyor.
    Çünkü yaşlı kadınlar genç olanlardan daha çok yumurta üretiyor ve bu da gebelik ve çoklu gebelik şansını arttırıyor.
    7. İlk doğumunuz değilse

    Daha önce bir ya da birkaç çocuk sahibi olmuş, 35 yaş üzeri kadınlarda ikiz gebelik olma şansı daha yüksek görülüyor.

    Bunun nedeni, ikinci veya üçüncü çocuklarını dünyaya getirdiklerinde, yaşlarının biraz daha ilerlemiş olduğu ve daha önce de belirtildiği gibi, kadınlarda yaş ilerledikçe yumurtalıkların daha çok çalışıyor olmasıdır.
    8. Emzirirken hamile kalmışsanız

    Genel olarak, emzirirken hamile kalmanızın mümkün olmadığı düşünülür çünkü emzirme süreci kadını yumurtalamadan korur. Ancak emzirirken hamile kalan ve ikiz bebekleri olan anneler de vardır. Bazı araştırmalar, emzirirken gebe kalanların ikiz veya çoklu gebelik ihtimalinin arttığına dair sonuçlara ulaşmıştır.

    9. Büyük bir aileniz varsa

    Ortalama 2 veya daha fazla sayıda kardeşi olan kadınların, ikiz gebelik ihtimali artar.

    Herhangi kesin bir kanıt olmamakla birlikte, bu görüşü destekleyen araştırmalar vardır.
    10. Günlük süt içiyorsanız

    Bazı çalışmalar, süt ürünlerinde sentetik bir hormonun yüksek olması nedeniyle süt tüketen kadınların ikizlere daha yatkın olduklarını ortaya koymaktadır.
    11. Sizin ikiz çocuklarınız varsa

    İkiz çocuk doğuranların bir daha ikizlere sahip olma şansı daha da artar!

    Kaynak: tiphero.com / kadin.mynet.com

  • Neden kardeş gerekli? Ailede tek çocuk olmanın yükü…

    Neden kardeş gerekli? Ailede tek çocuk olmanın yükü…

    Neden Kardeş Gerekli? Ailede tek çocuk olmanın yükü… Günümüzde sosyo ekonomik şartlar değişirken aile yapıları da değişiyor. Artık çiftlerin çoğu tek çocukla kalmayı tercih ediyorlar. Anne babaların tek çocuk yapıp onu mükemmel yetiştirmek en önemli amaçları oluyor. Tek çocuk olunca bütün umitler o çocuğa bağlanıyor. O çocuğun başarısız olma, hata yapma ve hatta seçim yapma hakkı bile yok. Çünkü ailede ikinci bir çocuk daha olmadığı için anne baba tüm ümidini, ilgisini ve enerjisini o çocuğa yoğulaştırıyor.

    Bebeklik dönemiyle birlikte anne baba çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmasında aşırı bir titizlik gösteriyor. Anne babalar bebekleri büyürken ise onun bir kaç saniye bile ağlamasına izin vermediklerinden çocuk zamanla ağlayarak anne babaya her istediğini yaptırabildiğini öğreniyor. 2-3 yaş civarında ise bu durum inatlaşma boyutunu alıyor ve çocuk anne baba otoritesini kabul etmiyor ve “Hayır”ı bilmiyorlar. Bu şekilde büyüyen çocuklar everinde kesinlikle hayal kırıklıkları yaşamadıkları için kurallarla karşılaştıkları sosyal çevrede yani okulda uyum ve davranış problemleri yaşıyorlar.

    Çocuğunuzun kendine güven, mutlu bir birey olarak yetişmesi için çocuğunuza 0-6 yaşta bilinçli yaklaşın ve çocuğunuzun kişilik gelişimini olumsuz etkileyecek aşırı ilgili ve korumacı yaklaşımdan kaçının. Çocuğunuza erken çocukluk döneminde dengeli ve tutarlı bir disiplinle yaklaşım sergileyerek “hayır”ı da öğretin. Çocuğunuzun sağlıklı gelişimi için yaşına uygun sorumluluklar alması ve başarması için motive edin. Çocuğunuz birşeyleri başarmak için uğraşırken hemen yardımına koşmak yerine kendi başına yaşına uygun sorumlulukları yerine getirmesi için motive edin.

    Kısacası çocuğunuz tek olduğu için ona aşırı ilgili davranarak öz güveni azaltmayın. Onu başarıya programlanmış bir robot gibi görmeyin ve onu adına kararlar almayın ve çocuğunuzun yaşına uygun beklentileriniz olsun. Çocuğunuza ölçülü sevgi ve ilgi gösterin.

    Çocuğunuza tutarlı davranmanız dileğiyle,

  • Slime Nasıl Yapılır?

    Slime Nasıl Yapılır?

    Slime ya da bir diğer adıyla zıp zıp hamur son aylarda yediden yetmişe herkesin elinde. Peki nedir bu slime trendi? Bu eğlenceli hamur nasıl yapılır? Yanıtları burada…

    Slime nedir?

    Akışkan jel kıvamındaki bu oyun hamurunun başlangıcı aslında 1970’li yıllara dayanıyor. Amerikalı bir oyuncak şirketi tarafından üretilen slime oyun hamurları ilerleyen yıllarda farklı farklı çeşitleriyle bir efsaneye dönüşüyor. Özellikle 90’larda birçok kırtasiyede satışa sunulan slime hamurları şimdilerde çocukların evde kendilerinin yaptıkları harika bir oyun aktivitesine dönüşüyor.

    Slime ile oynama

    Peki zıp zıp oyun jeli neden bu kadar ilgi görüyor? Evde hazırlaması son derece eğlenceli olan ve jelimsi kıvamıyla elde renk ve iz bırakmayan slime bu özellikleriyle birçok çocuğun tercihine dönüşüyor. Gıda boyalarıyla istenilen renklerin, hatta daha fazlası da istenirse simlerin de katılabildiği renkli slime hamurları yapmak çocukların yaratıcılıklarını besliyor. Sadece hazırlık kısmı değil, elinize alıp oynama kısmı bile hem el becerisini hem hayal gücünü geliştiriyor. Slime ile oynama aktivitesinin en faydalı yönlerinden biri de stresi azaltıyor olması.

    Slime nasıl yapılır?

    Peki evde elime nasıl yapılır derseniz, hemen size açıklayalım. İşte slime yapmak için gereken malzemeler ve birkaç ipucu…

    Malzemeler:

    • Bir su bardağı ılık su
    • Bir su bardağı oda sıcaklığında su
    • Yarım çay kaşığı boraks
    • Yarım su bardağı su bazlı tutkal
    • Çeyrek çay kaşığı istediğiniz renkte gıda boyası

    Yapılışı:

    • Bir su bardağı ılık su içine çeyrek çay kaşığı gıda boyası ve yarım çay kaşığı boraksı ekleyin.
    • Renk homojen hale gelene kadar karıştırın.
    • Ayrı bir kapta bir su bardağı oda sıcaklığındaki suyu yarım su bardağı su bazlı tutkalla karıştırın.
    • Borakslı suyu tutkallı karışıma yavaş yavaş karıştırarak ekleyin. Dilediğiniz kıvamı alana kadar karıştırmaya devam edin.

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • İlk doğan çocuklar daha zeki

    İlk doğan çocuklar daha zeki

    Bilim, en büyük kardeş kavgalarından birine son noktayı koydu. Yapılan yeni bir araştırma, ilk doğan çocukların, küçük kardeşlerine kıyasla daha zeki olduklarını gösterdi.

    Journal of Human Resources dergisinde yayınlanan bir araştırma kapsamında, Edinburgh ve Sydney Üniversitelerinden ekonomistler, ilk doğan çocukların, kardeşlerine kıyasla IQ testlerinde daha yüksek puanlar elde ettiklerini ortaya koydular. Araştırmacılar, ABD İşçi İstatistikleri Bürosundan aldıkları, doğumdan 14 yaşlarına dek her iki yılda bir değerlendirilmiş yaklaşık 5000 çocuktan elde ettikleri verileri kullandılar. Sonuçlar ise aralarında bir yaş bile olsa, ilk doğan çocukların, kardeşlerine kıyasla daha yüksek düşünme becerilerine sahip olduklarını açığa çıkardı.

    Bu bilmiş ilk doğanların sırrı ne peki? Ebeveynler, ilk çocukları doğduğunda, müzik ya da kitap okumak gibi zihinsel açıdan uyarıcı aktivitelere daha fazla yöneliyorlar. İkinci bebek geldiğinde ise gayet anlaşılabilir bir şekilde ebeveynlerin dikkatleri dağılıyor ve düşünmeyi teşvik eden aktivitelere katılmaya pek de eğilimli olmuyorlar.

    Ama çok da üzülmeyin küçük kardeşler. İlk doğanlarda hipermetrop görülme olasılığı da %20 daha fazla. Haydi iyisiniz!

  • Hamile kalmak için doğum kontrol hapı ne zaman bırakılmalı?

    Hamile kalmak için doğum kontrol hapı ne zaman bırakılmalı?

    Anne olmak için can atıyor ama doğum kontrol haplarını ne zaman kullanmayı bırakmanız gerektiği konusunda en ufak bir fikriniz yoksa şimdi her şeyi öğreneceksiniz! İşte hamile kalmak isteyenler için doğum kontrol hapını bırakma kılavuzu…

    Dünya çapında en çok tercih edilen doğum kontrol yöntemlerinden biri, doğum kontrol hapı kullanmaktır.

    Aile kurmayı planladığınızda, aklınızda tutmanız gereken bazı gerçekler vardır. Eğer eşinizle birlikte bebek sahibi olmaya karar verdiyseniz ve doğum kontrol hapı kullanıyorsanız, artık bırakmalısınız.

    Hamile kalmayı planladıktan sonra, doğum kontrol hapını bırakırken bilmeniz gereken bazı şeyler vardır:

    1. DOĞUM KONTROL HAPI NE ZAMAN BIRAKILMALI?

    Geçmişte, doktorlar hamile kalmayı denemeden en az 2 ila 3 hafta önce doğum kontrol hapının bırakılması gerektiği görüşündeydiler. Ancak, günümüzde doktorlar doğum kontrol hapını bıraktıktan sonra beklemek için bir neden olmadığını düşünmekteler.

    • Doğum kontrol hapını kullanmayı bıraktıktan sonra gebe kalmayı deneyebilirsiniz. Ancak, bazı sağlık sorunlarının farkında olmalısınız.
    • Doğum kontrol hapını bırakma konusunda dikkatli olmalısınız. Eğer adet kanaması devam ediyorsa veya adet tahrişini önlemek için, elinizdeki paketi tamamlamanız gerekir.
    • Hamile kalmaya çalışmadan önce sağlığınız hakkında doktorunuza danışmalısınız.
    • Bazen, hamile kalmayı denemeden önce adet döngüsünü beklemek daha iyidir.

    Hamile kalmak için doğum kontrol hapı ne zaman bırakılmalı? | 2

    2. DOĞUM KONTROL HAPINI BIRAKTIKTAN NE KADAR SÜRE SONRA HAMİLE KALIRIM?

    Hamile kalmanız için gereken süre doğum kontrol hapı tarafından değil, doğurganlığınız tarafından belirlenir. Doğum kontrol hapını kullanmayı bıraktıktan hemen sonra gebe kalabilirsiniz. Ya da, yumurtlama başlamadan önce birkaç ay beklemek zorunda kalabilirsiniz. Gebe kalma süresi, bir kadının sağlık durumuna göre değişir.

    Hamile kalmak için doğum kontrol hapı ne zaman bırakılmalı? | 3

    3. YUMURTLAMAYI TAKİP EDİN:

    Eşinizle birlikte ailenize yeni bir üye katmayı planladığınızda, muhtemelen hamile kalmak için sabırsızlanıyor olabilirsiniz. Ancak, biyoloji aceleye gelmez. Bazı kadınlar doğum kontrol hapını bıraktıktan sonra hamile kalmaları birkaç ay sürebilir. Hapı bıraktıktan sonra, yumurtlama döngünüzü takip ederek, hamile kalma şansınızın en yüksek olduğu zamanları öğrenebilirsiniz.

    Kaynak: Posta.com.tr

  • “Of anne!” demeden önce bir daha düşünün!

    “Of anne!” demeden önce bir daha düşünün!

    Yapılan son bir araştırmaya göre “Her şeye karışan” annelerin kızları diğerlerine göre daha çok başarılı oluyor!

    Anne olmanın güzellikleri kadar zorlukları da var. Ne kadar çok karışmak istemese de anneler mutlaka “uyaracak” “azarlayacak” ya da “söylenecek” bir şeyler buluyorlar. ?

    Eğer siz de sürekli söylenen bir anne ile büyüdüyseniz ve çocukluğunuzda bundan sürekli şikayetçi olduysanız annenizden bugüne kadar söylediğiniz şeyler yüzünden özür dileseniz iyi olur. Çünkü ödevlerinizi yapmanız konusunda sizi uyarırken ya da eve erken gelmenizi tembihlerken aslında size BÜYÜK bir iyilik yapıyorlarmış.

    2004-2010 yılları arasında Britanya’da gerçekleştirilen araştırmada 13-14 yaşlarındaki 15 bin 500 kız ile görüşüldü.

    Essex Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen bu araştırmada, akademik hayatı boyunca kendisini destekleyen birine sahip olan kız çocuğu destekçisi olmayan kız çocuklarına daha fazla başarı gösteriyor.

    Araştırmacı Ericka Rascon-Ramirez, “Genelde ailemizin bizden yapmamızı istediği şeyleri göz ardı edip kendi istediğimiz şeyleri yaptığımızda daha başarılı oluruz. Ancak her ne kadar ailemizin tavsiyelerini dinlemesek de durup düşündüğümüzde onların söyledikleri şeylerden etkilenmiş olduğumuzu görüyoruz. Kendi kendimize verdiğimizi düşündüğümüz kararların arkasında bile ebeveynlerimizin etkileri görülür” diyor.

    Kendisini tamamen kız çocuğuna adayan bir ebeveynin onun üzerindeki etkileri rahatlıkla görülebilir. Bu kişi genelde anne olur.

    Yani kızınız sizin tavsiyelerinizi dinlemiyorsa ve kapıyı çarpıp evden çıkıyorsa, bu tavsiyelerinizden etkilenmediği anlamına gelmiyor.

    Bu birçok ebeveyn için iyi bir haber. Kısacası ‘dırdır etmek’ onlar için faydalı. Kızınız, verdiğiniz tavsiyelerin sonucunda sizin kötü bir ebeveyn olduğunuzu düşünse de ilerde size hak verecektir. Yazıyı kız çocuğu olan bütün annelerle paylaşmayı unutmayın. ‘Dırdır’ etmeye devam edebilirsiniz!

  • Bebekte bu 6 reflekse dikkat

    Bebekte bu 6 reflekse dikkat

    Gözlerini dünyaya açtıkları anda korunmaya muhtaç olan bebekler, ufak reflekslerle kendilerini korumaya çalışıyor. Bebeğin eline dokunduğunuzda, parmaklarınızı kavraması ya da yüzüne yaklaştığınızda gözlerini kırpması da bu durumun göstergelerinden.

    Refleksler, kişilerin ani gelişen olaylara karşı verdiği istem dışı tepkiler. Bu içgüdüsel hareketler kişilerde doğumdan itibaren görülmeye başlıyor. Refleksler, özellikle bebekler için hayati öneme sahip. Bunların başında emme refleksi geliyor. Çünkü bir bebeğin yaşamını sürdürebilmesi için anne sütünü alabilme kabiliyetine sahip olması gerekiyor. Bu nedenle bebek, kimsenin bir şey öğretmesine ihtiyaç duymadan emme refleksi ile besleniyor.

    REFLEKSLER, BEBEK GELİŞİMİNDE ÖNEMLİ İPUÇLARI

    Bebekler için emme refleksi dışında önem taşıyan başka refleksler de olduğunu belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hasan Ünlütürk, bunlar arasında arama-emme refleksi, moro sıçrama ve tonik boyun refleksi, yürüme, yakalama ve aksırma-öksürme refleksi olduğunu söyledi. Bu reflekslerin bebeğin santral sinir sisteminde herhangi bir problemin olup olmadığını gösteren ipuçları olduğunu aktaran Ünlütürk, bu nedenle bebeklerin doğumun hemen ardından mutlaka nörolojik muayenelerinin yapılması gerektiğini vurguladı. Dr. Ünlütürk, bebek gelişimi açısından önemli role sahip olan refleksler hakkında şu bilgileri verdi:

    ARAMA-EMME REFLEKSİ

    “Bebeğin doğumuyla görülen arama-emme refleksi, tamamen beslenme içgüdüsüyle ortaya çıkar. Dudak çevresine ya da yanaklarına dokunulduğunda bebek otomatikman yüzünü o yöne doğru çevirir ve emmeye hazırlık yapar. Bu refleks, 3 ile 7 aya dek sürebilir. Arama-emme refleksi daha uzun sürerse anne babaların çok dikkat etmesi gerekir. Çünkü 7 aydan fazla süren bu refleks, beyin hasarı habercisi olabilir. Arama-emme refleksinin hiç görülmemesi ise beyin sapında doğumsal bozuklukları, travma ve sinir sistemini içine alan ağır enfeksiyon durumlarını işaret edebilir.

    MORO (SIÇRAMA) REFLEKSİ

    Yeni doğan bebeklerin sağlıklı olduğunun bir göstergesi olan moro (sıçrama) refleksi, bebeğin duyduğu yüksek seslere ve ani hareketlere verdiği tepkidir. Cam veya kapıların hızla çarpması ya da bir cismin yere düşmesi durumunda bebeğin moro refleksi devreye girer. Bu refleks sonucu bebek, olduğu yerde sıçrar ve ellerini hızla göğsüne çeker. Sıçrama refleksi, genel olarak 3 aydan itibaren kaybolmaya başlar. Fakat bazen 6 aya kadar devam ettiği de görülebilir. Bu refleksin görülmemesi bebekte santral sinir sisteminin zedelenmesini ya da farklı bir hastalığın baskılandığının habercisi olabilir. Yanı sıra ani seslere ve hareketlere bebeğin tek bir kısmıyla (sağ ya da sol) tepki vermesi, hareket etmeyen diğer kol ya da bacakta sinir felcinin veya köprücük kemiğinde kırığın varlığını gösterebilir. Tek taraflı sıçrama refleksinin uzun sürmesi ise beyin hasarını işaret edebilir.

    YAKALAMA REFLEKSİ

    Avucuna ya da ayaklarına doğru parmak veya herhangi bir cisim uzatıldığında bebek, içgüdüsel olarak parmaklarını içeri kıvırarak cismi kavramaya çalışır. Bu durum yakalama refleksi olarak açıklanır. Bebekte bu refleks, anne karnındaki 28. haftada başlarken, doğduktan sonraki 2. ayda kendiliğinden kaybolur. Çünkü bebek, 2 aylıkken bilinçli olarak cisimleri yakalamaya başlar. Fakat bebeğin ayaklarındaki refleks 10. aya devam edebilir. Yine yakalama refleksinin görülmemesi gibi durumlarda sinirlerde oluşabilecek bozukluklardan şüphelenilebilir.

    TONİK BOYUN REFLEKSİ

    Yatar pozisyondaki bebeğin başı birden bire herhangi bir tarafa çevrildiğinde, otomatik olarak bebeğin kol ve bacağında dışa doğru açılma görülür. tonik boyun refleksi

    Denilen bu durum doğumdan 3 ya da 4 hafta sonra daha belirgin şekilde ortaya çıkar, 3 veya 4. ayda ise azalma gösterir. Bu refleksin 4 aydan daha uzun sürmesi serebral palsi hastalığını akıllara getirebilir.

    YÜRÜME REFLEKSİ

    Koltuk altlarından tutularak yere basması sağlanan bebeklerde adım atma eğilimi görülür. Gereken zamanda doğan bebekler ayak tabanlarını yere tam olarak basabilirken, erken doğan bebekler ayak parmaklarının ucunda yürümeye çalışır. Bu yürüme refleksi doğumdan sonraki 4. aydan itibaren kaybolur.

    AKSIRMA-ÖKSÜRME REFLEKSİ

    Yeni doğan bebekler hava yollarını açabilmek için yine içgüdüsel olarak aksırma-öksürme refleksi ortaya çıkarır. Bebekler bu refleks sonucu aksırarak üst, öksürerek ise alt solunum yolunu temizler. Bebekler bu refleksini ise yaşamları boyu kaybetmez.

  • Çocuklara sebze ve meyveleri sevdirecek 5 yöntem

    Çocuklara sebze ve meyveleri sevdirecek 5 yöntem

    Çocuğunuza bir türlü meyve sebze yediremiyorsanız bu yöntemler tam size göre…

    Pancar:

    Pancar besin değerleri açısından oldukça zengin. Günlük folik asit ihtiyacının neredeyse %50 sini karşılıyor. Ayrıca bol miktarda b vitamini içeriyor. Folis asitin ne olduğunu bilmeyenler için açıklayalım; folik asit, yorgunluğu, uykusuzluğu ve unutkanlık problemlerini düzenliyor. B vitamini de sinir sistemine iyi geldiği için psikolojik hastalıkları da engelliyor.

    Pancarı sevdirmek için nasıl pişirmeli?

    Pancarın kabuğunu soyduktan sonra incecik dilimleyip tepsiye yayın. Daha sonra da üzerinde sızma zeytinyağını gezdirin. 25 dakika boyunca 200 derece fırında pişen pancarlarınızı ister cips niyetine yiyin, ister salatanın arasına karıştırın.

    Greyfurt

    Greyfurt asla yemiyor diyorsanız yazdıklarımızı dikkatlice okuyun. Greyfurt neredeyse günlük C vitamini ihtiyacının hepsini karşılıyor. Ayrıca bağışıklık sisteminin olmazsa olmazı A vitamini açısından da oldukça zengin. Dolayısıyla çocuğunuzun hasta olmasını istemiyorsanız greyfurt meyvesini muhakkak yedirmelisiniz.

    Greyfurdu sevdirmek için nasıl yedirmeli?

    Greyfurdunuzu incecik dilimledikten sonra yağlı kâğıda alıp üzerine biraz toz şeker, biraz zencefil ve tarçın tozu, hatta “Ben biberiyesiz yapamam” diyorsanız biraz da biberiye serpip 230 derecelik fırında pişirebilirsiniz. Sonrasında, ister atıştırmalık olarak yiyin isterseniz salatanızın arasına dilimler halinde yerleştirin.

    Nar

    Saydığımız sebze ve meyvelerin içinde en çok sevilen nar. Yedirmekte zorlanmıyor olabilirsiniz ama sevmeyen çocuklar da elbette k vardır. Nar meyvesi de vitamin ve mineraller açısından oldukça zengin…

    Nar sadece çocuklar için değil yetişkinlerinde sık sık tüketmesi gerekir. Kötü kolesterolü önleme, kanserin yayılmasını önleme gibi birçok etkileri mevcut. O yüzden  bunu kim ayıklayacak demiyoruz ve üşenmeden tüketmeye çalışıyoruz.

    Narı nasıl daha çok yediririz?

    Narı, badem ve kajuyla doldurulmuş kerevizin üzerine sos niyetine erimiş bitter çikolatayla karıştırıp çok farklı bir tat elde edebilirsiniz.

    Brüksel lahanası

    Brüksel lahanasının bol vitamin ve mineral içermesinin yanı sıra,  kanserden koruyucu etkisini de unutmayın. Ayrıca yetişkinlere de bir duyurumuz var. Brüksel lahanası sadece 60 kalorilik bir yiyecek.

    Brüksel lahanasını sevdirmek için nasıl yedirmeli?

    Minik lahanalarımızın dış yapraklarını çıkarıp ikiye böldükten sonra sızma zeytinyağına batırıp yağlı kâğıdın üzerine diziyoruz. Ardından 170 derece fırında 15 dakika pişiriyoruz. Üzerine domates sosu döktüğünüzde yediğinizin brüksellâhanası olduğuna inanamayacaksınız.