Kategori: Anne – Çocuk

  • Çocuğa bağırmak doğru mu?

    Çocuğa bağırmak doğru mu?

    Hoşgörülü ve sağlıklı psikolojiye sahip çocuklar büyütmede anne-babanın öğretileri kadar, davranışları da son derece önemli. Çünkü “kriz” anlarında verecekleri tepki ve sergileyecekleri davranışlar, çocuğun hem algılarını hem de kişiliğini belirleyen önemli etkenler arasında.

    Tepkilerini ve davranışlarını pekiştirme çağındaki çocuklara verilecek eğitim kadar, onlara örnek olacak davranış kalıpları da önem taşıyor. Çocuğun kişiliğinin ve algılarının gelişmesinde etkili olan bu konuda en büyük rol ise aile bireylerine, özellikle de anne ve babalara düşüyor.

    Aile Koçu Saadet Demir Algan da bu noktaya dikkat çekiyor ve stres oranının arttığı durumlarda çocuğa yaklaşımın ipuçlarını şöyle aktarıyor:

    “Bu zamanda çocuklarımızı sağlıklı psikolojik yapıya sahip olarak büyütmeye çalışmak bazen tabiri-i caizse ‘iğne ile kuyu kazmak’ gibi geliyor bana.

    Bir sürü şeyden ve hatta kendi insani duygularımızdan (öfkemizi, üzüntümüzü onlara yansıtmamak için) bile vazgeçerek, ‘aman etkilenmesinler, aman sinirlenmeyeyim, yorulsam da belli etmeyeyim’ diyoruz ama annelik bu kadar zor olmamalı aslında.

    Çocuğa bağırmak doğru mu? | 1

    “MUTLU VE HOŞGÖRÜLÜ ANNEYE SAHİP OLMAK ÇOCUK İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”

    Biz mi bu kadar zorlaştırıyoruz fazlaca araştırıp, irdeleyerek yoksa aslında doğruyu yaparken bu karmaşık hayat mı bizi yoran bilemiyorum.

    Kendi adıma söylüyorum; uzun süre çocuklarımın yanından hiç ayrılmamayı, onları hep yanımda tutmayı, iyi anne olmak sanıyordum ama anladım ki; aslında çocuklarım için doğru olan şey; mutlu ve hoşgörüsü yüksek bir anneye sahip olduklarını anlamaları, bunun farkına varmaları.

    Aslında bunun farkında olan, annelerin hepsi çocuğuna sesini yükseltmiş bile sayılamayacak desibelde kalmış olsa bile yine de annelik vicdan azabı ile birleşince bizleri fena halde üzüyor, kalp ağrısına dönüyor…

    Bu yazdıklarım, şu an çocukları 3 yaşın altındakiler için pek bir şey ifade etmese de 3 yaşından sonra fazlaca ‘erken ergen’ olan çağımız çocuklarına, bazen bazı şeyleri hele ki bu yorgun beden ve beyinlerle anlatmak oldukça zorlaşıyor.

    SİZ BAĞIRIRSANIZ, ÇOCUK DA BAĞIRIR

    Peki, çocuklarımıza zamansızlıktan, yorgunluktan, tahammülsüzlükten veya artık sabırsızlıktan sesimizi az da olsa yükselttiğimizde ne yapmalıyız?

    Her anne dönem dönem kendini yorgun, tahammülsüz ve sabırsız süreçlerin içinde bulabilir. Eğer yaşamımızda gelişen rutinimizin dışında bir değişim yoksa, bu başa çıkma becerilerimizin zayıfladığı ya da yetersiz kaldığı anlamına gelebilir. Tam da bu noktada becerilerimizi tekrar güçlendirmek ve süreci yeniden yapılandırmak gerekir.

    Çocuğa agresif şekilde yaklaştığınızda size tepkisi, aynı agresif davranış tarzıyla cevap vermek olacaktır. Ve bu bir kısır döngü içerisinde sürüp gidebilir, ta ki taraflardan biri değişim gösterene kadar.

    Bu değişimi de kendini ve davranışlarını kontrol edebilme becerisi daha gelişkin olan biz yetişkinler başlatmalıyız. Sınırlarını net koyan, seçenekleri ve sorumlulukları hatırlatan, kişiliğe değil davranışa odaklanan ve her şeyden önce çocuğunu anlamaya çalışan anne babalar olmaya çalışmak, çocuklarımızla olan ilişkilerimizi yapılandırırken önemsememiz gereken konulardır.

    Bağırmak yerine davranışsal tepkiler her zaman daha etkilidir. Sadece bu dönemlerde değil çocuğunuzu yetiştirdiğiniz her dönem ona seçenekler sunun ve seçiminin sonucu her ne olursa olsun ona katlanmasını sağlayın. Ancak bu sayede duygu ve davranışlarının sorumluluğunu alan bireyler yetiştirebiliriz.

    TAHAMMÜLÜNÜZ AZALDIĞINDA NE YAPMALISINIZ?

    Peki tahammülümüz azaldığında ve başa çıkma becerilerimiz zayıfladığında kendimize yönelik ne yapmamız gerekir?

    En önemlisi birey olarak kendi sınırlarımız dahilinde özel alanlar yaratmalıyız. Bu alanlar kişinin kendini mutlu hissettiği ve kendine ait olarak tanımladığı aktiviteler olmalıdır. Hayat, aile ve iş arasında gidip geldiğinde sıkışmışlık hissi yoğunlaşır ve kronikleşir. Bu yüzden kişinin kendine ait alanlar yaratması çok önemlidir. Çocuğunuzu yetiştirirken kendinizi asla ihmal etmeyin…”

     

    Kaynak:  ntv.com.tr

  • Çocuğa Disiplin Aşılarken Dikkat

    Çocuğa Disiplin Aşılarken Dikkat

    En iyi ebeveynler bile çocuğa disiplin verirken zorluk çekebiliyor ki bu fazlasıyla normal. Peki, sorunun asıl nelerden kaynaklandığını hiç düşündünüz mü? Çoğu zaman ebeveynler, çocuklarına davranışlarında kendi çocukluk problemlerini de masaya taşıyabiliyor. Çocuklarla birlikte geçmişimizden taşıdığımız ve unuttuğumuzu sandığımız duygular tetiklenerek su yüzüne çıkabiliyor.

    Çocuğunuzun yaptığı bir davranış sizi derinden etkiliyor, sinirlendiriyor ya da görmezden gelinmiş hissettiriyor olabilir. Bu duygularla mücadele ederken çocuğunuza karşı sakin ve mantıklı kalmak, en doğru adımları atmanızı sağlayabilir. Peki, çocuğa disiplin aşılarken sakin kalmak için ne yapmak lazım?

    1. Öncelikle sakin kalın

    Kendinize sinirlendiğinizde davranışlarınız tutarsız hale gelir. Şöyle ki çocuğunuz koltukların üzerinde zıplıyor ve siz onu görmezden geliyorsunuz. Ancak son anda en sevdiğiniz vazoyu kırıyor ve siz birden sinirleniyorsunuz. İşte tam da bu noktada vereceğiniz tepki, çocuğunuzun bir daha yapmasını engellemek yerine onu korkutabiliyor. Bu yüzden birkaç derin nefesle önce kendiniz sakinleşmeli, sonra çocuğunuzla bu davranışı üzerine konuşmalısınız.

    2. Sonuca odaklanın

    Kendi sinirinizi dışa vurduğunuzda disiplin etkili hale gelmiyor ve çocuğa bağırmak, onu mantıklı düşünebilmeye teşvik etmiyor. Böyle bir durumda varmak istediğiniz sonuca odaklanmak en doğrusu. Çocuğun, anne babayla olan ilişkisinde onlara güvenebileceğini ama her zaman kendi istediklerinin olmayacağını bilmesi gerekir. Eğer çocuğunuzla ilişkinize bu şekilde bakarsanız daha bilinçli ve etkili adımlar atabilirsiniz.

    3. Duygusal bağlantı kurun

    Bir çocuk stres altındaysa ya da farklı davranıyorsa onunla aranızda duygusal bir bağ kurmayı deneyin. Bu çoğu zaman fiziksel temasa geçmek, onun görüş seviyesine inmek ve gözlerinin içine bakmakla gerçekleşir. Onları sakinleştirmek için akıl ve mantık kullanmadan önce duygularına hitap edin. Çocuk sakinleştikten sonra probleme çözüm bulabilirsiniz. Örneğin çocuğun stres altında hissetme sebebi bir ödevse ona bunu yapmamasını söyleyemezsiniz ama öncesinde onu mutlu edecek bir aktivite önerebilirsiniz. Ayrıca çocukları derse motive etmek için Çocukları Ders Çalışmaya Motive Etmenin 8 Yolu yazımız da size fikir verebilir.

    4. Yalnız bırakmayın

    Çocuğu yalnız bırakarak cezalandırmak onu uslu davranmaya teşvik etmez. Yalnız bırakılan çocuk, gelişimi için öğrenmesi gereken derslerden mahrum kalır. Herkes çocuğunun zor koşullarda bile iletişim kurabilmesini ister. Gerçek hayatta söz konusu sosyalleşme ve diğer insanlarla iletişim kurmaya gelince bir çocuğun mola veremeyeceğini ya da bir yere kaçıp saklanamayacağını öğrenmesi için sorunlarla yüzleşmesi en doğrusu.

    5. Empati kurmayı öğretin

    Çocuğa, yaşadığı bir olaydan ders verebilmek için karşısındaki kişinin ne hissettiğini sorgulamasını anlatmak çok önemlidir. “Başka birisi izin istemeden senin oyuncağını alsaydı nasıl hissederdin?” gibi bir soru, ona bağlantı kurmayı ve empati kurmayı öğretir. Bu yöntem sayesinde çocuk, içi boş özürler dilemek yerine karşısındaki insanın hissettiklerini ve yaşadıklarını anlamaya başlar.

    6. Örneklerle yol gösterin

    Anne-baba olarak çocuklarımıza nasıl yetişkin olunacağını öğretmek bizim sorumluluğumuz. Çocukları şımartmak, onlara yapay bir önemlilik hissi kazandırır ve bu durum, büyüdüklerinde hayal kırıklığına uğramalarına neden olabilir. En doğru yöntem, çocuğa iyi örnek olmaktır. Eğer siz merhamet, sabır, dürüstlük, cömertlik gibi duygularla yaklaşırsanız çocuğunuz da ileride aynı özelliklere sahip olacaktır. Her zaman nazik, destekleyici ve sevgi dolu olmalı, onlara güven duygusu vermelisiniz.

    Ayrıca unutmayın ki çocuğunuz bu hayatta sizin yansımanız değil, kendi başına bir birey olmalı. Bu yüzden kendi dünyalarını ve kişiliklerini keşfetmelerine, birey olma duygusunu hissetmelerine izin verin.

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Yapmadıkları aşıyı yapmış gibi gösteriyorlar

    Yapmadıkları aşıyı yapmış gibi gösteriyorlar

    Erzurum Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mahmut Uçar, bazı doktorların yeni doğan bebeklere Hepatit B ve KKK aşısını yapılmış gibi göstererek yapmadığını açıkladı. Uçar “Hangi tıbbi gerekçeyle böyle bir şey yapılabilir. Vicdanı olan bunu yapmaz” dedi

    Erzurum Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mahmut Uçar, anne-bebek ölümüyle ilgili gelinen noktayı anlattı. Uçar, bu konuda büyük bir başarı sağlandığını belirterek hekimleri de uyardı. Uçar, bazı doktorların ‘kalem aşısı’ olarak da bilinen yeni doğan aşısı Hepatit B’ye ve KKK‘ye (Kızamık, kızamıkçık, kabakulak) önem göstermediklerini söyledi.

    ‘HANGİ TIBBİ GEREKÇEYLE BÖYLE BİR ŞEY YAPILABİLİR’

    Geçen ay bu konuda 3 aile hekimine uyarı gönderdiğini vurgulayan Mahmut Uçar şunları söyledi:

    “Biz 2016 Türkiye’sinde bu kadar sağlık konusunda iyi bir noktada olmamıza ve daha da iyileşme gösterme çabalarımıza rağmen halen daha bazı arkadaşlarımız yapmadığı aşıyı yapmış gösteriyor. Yani bunun tekrar tekrar üzerinde duruyorum. İdari soruşturmayla falan uğraşmam, direkt savcılığa başvururum. Bir annenin çocuğu siz aşısını yapmadınız diye kızamıktan ölürse ne olacak. Hangi tıbbi gerekçeyle böyle bir şey yapılabilir. Bu konuyu en azından vicdanı olan insanların bu noktada hassasiyetleri oluşsun diye konuşuyorum. Geçen ay 3 aile hekimine bu nedenle uyarı göndermek durumda kaldım.”

    ANAYASA MAHKEMESİ ‘HAK İHLALİ’ SAYMIŞTI

    Yeni doğan bebeğe doğumun ardından yapılan Hepatit B ve KKK (Kızamık, kızamıkçık, kabakulak) aşıları başta olmak üzere aşıların uzun vadede çocuklarda MS ve otizm gibi hastalıklarına yol açtığı iddiası tıp gündemini yıllardır meşgul ediyor. Türkiye’de yargıya taşınan aşı konusunda Anayasa Mahkemesi, anne ve babası istememesine karşın yeni doğan bebeğe çocukluk dönemi aşılarının uygulanmasının hak ihlali olduğuna hükmedip topuk kanı alınmasını ihlal saymamıştı.

     

    Kaynak: posta.com.tr

  • Bebeklere bitki çayı uyarısı

    Bebeklere bitki çayı uyarısı

    Bebeklere bitki çayı verilir mi ? Bebeklere bitki çayı uyarısı !! Kolik ve gazlı bebeğe rezene, uyumayana papatya, çok öksürene ıhlamur… Bunlar annelerin bebekleri ile yaşadıkları sıkıntılarda en çok tercih ettikleri alternatif yöntemler. Ancak uzmanlar uyarıyor; bitki çayı deyip geçmemek gerek, her bitki ilaç niteliğinde, hekime danışmadan kesinlikle kullanılmamalı.

    Bebeklere bitki çayı uyarısı

    Bebeklere bitki çayı uyarısı | 2

    Bebeklerde bitki çayı kullanımı giderek yaygınlaşıyor.

    Gaz giderici olarak rezene ve anason, uykusuzluğa karşı papatya, öksürük ve soğuk algınlığı içinse adaçayı ve ıhlamur en çok tercih edilenlerden.

    Ancak uzmanlar, bir hekime danışmadan bitki çayı kullanımının hayati sonuçlar doğurabileceği yönünde uyarıyor.

    Doğal içerikli bitki çaylarını dahi kullanırken çocuğa bir ilaç verildiğinin unutulmaması gerektiğini belirten Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. İncilay Üstündağ, “Bu bitkilerin içinde alerjik reaksiyon yaratanlar var, toksik etkisi olanlar var, zehirli etkisi olanlar var. Adaçayı çok kullanıyoruz ama biz bunu 2 yaş altı çocuklarda ve gebelerde hiç önermiyoruz çünkü adaçayı östrojen içerir. Bazı papatya türlerinin de çok zehirli olduğunu hatırlamamız gerekir” dedi.

    BİTKİ ÇAYLARI DOĞRU KULLANILIRSA YARARLI OLUR 

    Bitki çaylarının hekim danışmanlığında ve doğru formülle kullanıldığında ise önemli bir yardımcı olduğunu belirten Dr. Üstündağ, “İlk 6 ayda lütfen anne sütü dışında hiçbir şey vermeyin. 6 aydan sonraki bebeklerde nezle, öksürük, soğuk algınlığında ıhlamur çayı kullanılabilir. Burada dikkat etmemiz gereken şey; açıkta satılan bitkileri değil biraz daha formüle edilmiş, çay haline getirilmiş şeylerden demleyerek kullanalım, kaynatmayalım ve aşırıya kaçmayalım” diye konuştu.

     

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Süt verirken demir eksikliği yaşayan anneler Dikkat!

    Süt verirken demir eksikliği yaşayan anneler Dikkat!

    İstanbul Florence Nightingale Hastanesi’nden Dyt. Ece Günay Akkuş, emzirme döneminde annelerin hem kendileri hem de bebekleri için nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlattı.

    Bebeği için en iyisini isteyen anneler dikkat!

    Takvim’de yer alan habere göre özellikle süt verirken demir eksikliği yaşandığını söyleyen Akkuş, “Demir eksikliği anemisini engelemek için kırmızı et ve yeşil yapraklı sebze tüketimi artırılmalıdır” dedi.

    Ece Günay Akkuş, demir zengini gıdaları ise şöyle sıraladı: “Et, tavuk, balık, yumurta, sakatatlar, kuruyemişler (ceviz, badem gibi), kurutulmuş meyveler (üzüm, kayısı, erik, pestil gibi) kuru baklagiller, pekmez ve yeşil yapraklı sebzeler.”

  • Bebeklerde vitamin takviyesi kullanımına dikkat!

    Bebeklerde vitamin takviyesi kullanımına dikkat!

    “Bebeğin bir eksiği olmasın” düşüncesi aileleri gereksiz ve yanlış vitamin kullanımına itebiliyor. Bilhassa anne sütüyle beslenen ve tüm vitamin ve mineral ihtiyacını anne sütünden karşılayan bebeklerde gereksiz vitamin takviyeleri, çeşitli sıkıntıların yaşanmasına neden olabiliyor.

    Bebeklerde vitamin takviyesi kullanımına dikkat!

    Erişkinlerin ve bebeklerin alacağı vitamin ve mineraller arasında herhangi bir fark bulunmadığını belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Süha Ünüvar, bebeklerin bazı mineralleri mutlaka alması gerektiğini söyledi.

    Bunların başında kalsiyum, magnezyum, sodyum ve potasyum geldiğini belirten Dr. Ünüvar, “Bu mineraller anne sütü veya biberon maması alan bebekler tarafından otomatik olarak kazanılır. Bu nedenle normal beslenen bebeklerde mineral eksikliği söz konusu değildir. Fakat şiddetli ishal gibi durumlarda böyle eksiklikler ortaya çıkabilir ve bu eksikliklerin giderilmesi gerekir. İshal gibi problemlerin dışında normal beslenme koşullarına sahip bebeklerde bu minerallerin eksikliğine sık rastlanmaz. Ancak yalnızca anne sütü alan bebeklere, anne sütünün demir bakımından fakir olması nedeniyle mutlaka dışarıdan demir takviyesi yapılmalıdır. Bu genellikle biberon mamalarına demir eklenerek yapılır. Anne sütü alan bebeklere ayrıca Sağlık Bakanlığı tarafından da idame dozunda demir verilir” dedi.

    Bebeklerde vitamin takviyesi kullanımına dikkat!
    Bebeklerde vitamin takviyesi kullanımına dikkat!

    “SADECE D VİTAMİNİ TAKVİYESİ YAPILMALI”

    0-1 yaş gurubu olarak adlandırılan bebekler için vitamin ihtiyacına karşılık olarak doktor onayı ile yalnızca D vitamini verilmesinin yeterli olduğunu söyleyen Ünüvar, çünkü bebeklerin, diğer tüm vitaminleri yine beslenmesi sırasında doğal olarak aldıktalırın aktardı, “Diğer vitaminlerin hepsi, hasta takibi sırasında bir eksikliğinin olduğu düşünüldüğünde ve saptandığında verilir. Örneğin; B vitamini komplekslerinin eksikliğinde bebeğin ihtiyacı belirlenir ve bu eksikliği düzeltecek kadar vitamin takviyesine başlanır” ifadesini kullandı.

    HER VİTAMİNİN BİR GÖREVİ VAR

    Vitaminlerin hepsi kendi başlarına önemli işlevlere sahip. D vitamini, kemik yapılarının tam ve normal olarak gelişmesi için gerekli. B grubundaki vitaminler, vücudun, sinir sisteminin, hematolojik sistemin gelişmesi için elzem. C vitamini, vücutta birçok işlev için gerekli olduğu gibi, eksikliğinde skorbüt hastalığı oluşabilir. K vitamini, kanama sürecinde kan pıhtılaşmasına karşın gerekli. A vitamini, göz ve cilt sağlığı için olmazsa olmazlardan. E vitamini ise vücutta birçok kimyasal olayın yanı sıra üreme işlevi için önemli.

    AŞIRI DOZ VİTAMİN TOKSİK ETKİ YAPABİLİR

    Vücut, gereğinden fazla kullanılan vitamini idrar ve dışkı ile vücuttan dışarı atar. Bu nedenle vitaminler vücutta herhangi bir birikime yol açmaz. Fakat yağda eriyen A, E, D, K gibi vitaminler fazla veya aşırı dozda alındığında vücutta birikerek toksik etkiler gösterebilir.

    Bu nedenle vitaminlerin yalnızca gerçekten ihtiyaç duyulduğunda ve vücutta eksiklikler tespit edildiğinde kullanılması gerektiğine vurgu yapan Dr. Ünüvar, “Gerekenden daha fazla verilen vitamin çocukları daha iyi duruma getirmez, aksine çocukların çeşitli sıkıntılar yaşamasına neden olur” uyarısında bulundu.

    VİTAMİN VE MİNERALLER HANGİ BESİNLERDE BULUNUR?

    Uzm. Dr. Süha Ünüvar’ın verdiği bilgiye göre, D vitamini için en büyük kaynak güneş. Bu nedenle çocuklar, D vitamininden faydalanabilmeleri için güneşin zararsız olduğu saatlerde dışarı çıkarılmalı. D vitamini ayrıca, yağda eriyen bir vitamin olmakla birlikte balık, süt ve yumurtada da bulunuyor. B vitamin grubunu, tahıllar, yağsız et, böbrek, yürek, beyin, karaciğer, yer fıstığı, tavuk, ceviz, yumurta, kepek ekmeği ve yağlı tohumlar içeriyor. C vitamini bilhassa meyve ve sebzelerde, K vitamini, koyu yeşil yapraklı sebzelerde bolca yer alıyor. E vitamini ise kuru yemişlerin sahip olduğu yağlarda mevcut.

  • Çocuğunuz arkadaşlarını ısırıyorsa dikkat

    Çocuğunuz arkadaşlarını ısırıyorsa dikkat

    Çocuklarda görülen ısırma davranışın altında çevresel ve psikolojik nedenler olabileceğini söyleyen Psikolog Levent Erdem, “Çocuğunuz arkadaşlarını ısırıyorsa sebebi dikkat çekme isteği olabilir. Çocuklar özellikle arkadaş ortamında, anne babanın başka çocuklarla ilgilenmesini kıskanıp dikkatini kendi üzerine çekmek için arkadaşlarını ısırabilir” dedi.

    Psikolog Levent Erdem, anne babalara uyarılarda bulundu:

    – Önce sakin olun ve sinirlenmeyin, bağırmayın tepkilerinizi kontrol edin. Bu sırada çocuğu da sakinleştirin. Ona sarılmak iyi bir yaklaşım olabilir.

    – Sonuçla yüzleştirin. Davranışın güzel ve uygun bir davranış olmadığını söyleyin. Davranışın sonucunu söyleyin. Örneğin, ‘Isırdığın arkadaşının canı çok acır, senin de canın acıdığında nasıl olduğunu hatırla. Arkadaşlarının canını acıtmak güzel bir davranış değil’ gibi bir cümle söyleyebilirsiniz.

    – Ceza vermek yerine anladığınızı hissettirin. Çocuğu özellikle arkadaşlarının içinde rencide edecek doğrudan cezalardan uzak durun. Örneğin ‘Bu kadar sinirlenecek durumu bana da söyler misin? Sana yardım etmek istiyorum.’ gibi bir cümle söyleyebilirsiniz.

    – Konuşturun ve çözüm üretin. Anlatmasını isteyin neler olduğunu ve neden sinirlenip ısırdığını. Bunu kısaca anlatmasını sağlayın. Arkadaşını “oyuncağını aldı diye” ısırdıysa ona çözüm önerisi sunun. Örneğin ‘Mehmet bu durumda arkadaşını ısırmak yerine oyuncağını vermek istemediğini söylesen daha iyi olur.’ Önlem alın.

    – Çocuğunuzun enerjisini harcamasına izin verin, çok sıkıldığı ortamlara uzun süre maruz bırakmayın, küçük ve basit konularda kendi seçimini yapmasına fırsat tanıyın. Çocuğunuzun ısırma davranışını durduramıyorsanız bir gelişim psikoloji uzmanına başvurmanızda yarar vardır, unutmayın.

    İHA

  • Dişçiden korkan çocukları ikna etmenin 10 yolu

    Dişçiden korkan çocukları ikna etmenin 10 yolu

    Rutin diş kontrollerini ihmal etmek, ciddi sağlık sorunlarının fark edilmemesine veya önlenememesine sebep olabiliyor. Yetişkinlerin de sıkça yaşadığı diş muayenesi korkusu, küçük çocuklarda daha kolay oluşabilir. Oysa uzmanlar, 6. aydan itibaren herkesin dişlerinin kontrol edilmesi gerektiği yönünde hemfikir.

     

    Memorial Ankara Hastanesi Ağız ve Diş Hastalıkları Bölümü’nden Pedodondist Dr. Dt. Cansu Büyük, çocukları diş muayenesine götürürken nelere dikkat etmemiz gerektiğini anlattı:

    Negatif kelimelerden uzak durun

    “Yaramazlık yaparsan iğne yaparlar!” diye çocukları korkutmak zararlıdır, gerçekten iğne yapılması gerektiğinde bunu bir ceza olarak algılamış olan çocuk daha çok korkabilir. Bu sebeple muayeneden bahsederken, “iğne yapmayacaklar” demek için bile olsa, iğne kelimesini kullanmayın. “Korkma” demek yerine “cesur olmasını” öğütleyebilirsiniz, “acı” demek yerine “yoğun hissetmek” diyebilirsiniz… Negatif kelimelerle konuşmayın, gözünün önüne kötü şeyler getirmesine izin vermeyin.

     

    Dişçilik oynayın!

    Diş muayenesinin gerçek anlamını bildiğinden emin olun; bu muayenede diş hekimi yalnızca dişerini kontrol edecek, sayacak ve gerek görürse temizleyecek… Hatta evde birlikte “dişçilik” oyunu oynayıp muayenehanede neler olabileceğini önceden canlandırın. Oyunda onun da sizin dişlerinizi muayene etmesine izin verin.

     

    Kendi endişelerinizi yansıtmayın

    Siz korkarsanız, çocuğunuz da korkar. Sizin de diş muayenesi korkunuz olabilir ancak bunu çocuğunuzun yanında dile getirmeyin.

     

    Her şeyi bilmediğinizi açık açık söyleyin

    Hekime gitmeden önce çocuğunuza detaylı bir şekilde neler olup biteceğini anlatmak isteyebilirsiniz. Ancak muayenehanede işler değişebilir ve hekim sizin söylediğinizden farklı bilgiler verebilir, farklı işlemler uygulayabilir. Çocuğunuzun güvenini kaybetmemek adına, çok detaylı bilgi vermekten kaçının. Bunun yerine diş hekiminin çok eğitimli ve güvenilir biri olduğunu, ne yapılması gerektiğini çok iyi bilen bir uzman olduğunu ve ona güvendiğinizi anlatırsanız çocuğunuz kendini daha güvende hissedebilir.

     

    Tedbir alın

    Çocuğunuzun düzenli diş bakımını takip ederseniz, oluşmaya başlayan çürükleri önceden tespit edebilirsiniz. Korumak, tedavi etmekten daha kolaydır. Ciddi bir tedavi gerektirecek bir durum oluşmaması için tedbirli olun.

     

    Tecrübeli arkadaşlar bulun

    Çevrenizde daha önce diş hekimine muayene olmuş, diş muayenesinden korkmayan başka bir çocuk var mı? Çocuğunuzla buluşmalarını sağlayın, hatta mümkünse muayeneye beraber gidin.

     

    Motivasyon etkinliği ayarlayın

    Randevudan sonra çocuğunuzun hoşuna gidecek eğlenceli bir aktivite planlayın. Böylece evden çıkarken o kadar da isteksiz olmayacaktır!

     

    Hekiminizle işbirliği yapın

    Çocuk diş hekimleri, kendini tedirgin hisseden veya ilk kez diş muayenesine gelmiş çocuklarda genellikle kısa sürecek işlemlerden başlamayı doğru buluyorlar. Bu sebeple çocuğun aletlere alışması, güvenli bir iletişimin oluşması için hekiminizin yöntemleriyle uyumlu olun.

     

    Ödüllendirin

    Küçük bir muayene için bile olsa, çocuğunuzu tebrik etmeyi ihmal etmeyin. Tedavi sonrasında, ‘cesaret diploması’ gibi çocuğu motive edici belgeler verilebilir. Çocuğa tedavi öncesinde hediye verip, işleme zorlamaktansa; sonrasında tebrik amacıyla küçük hediyeler verilmesi daha doğru olacaktır.

     

    Doğru uzman seçin

    Çocuğunuzun tanıştığı ilk diş hekiminin, çocuk diş hekimi uzmanı olması, ilk randevunun ve sonraki randevuların olumlu geçmesine yardımcı olacaktır. Bu uzmanların bulundukları kliniklerin; bekleme salonu, muayene odası çocuğun ilgisini çekecek, kendisini güvende hissedecek şekilde düzenlendiğinden çocuğun korkularının azalmasına olumlu etkide bulunabilir.

  • Çocuklar da depresyona girer!

    Çocuklar da depresyona girer!

    Sadece biz yetişkinlerin psikolojisi olduğunu, ve sadece bizim depresyona girdiğimizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Evet, dünyadan bir haber ve kendi dünyasında mutlu sandığımız çocuğumuzun da biz yetişkinler gibi kendisine ait psikolojisi dünyası var. Ve onlar da kendi dünyalarına ait sebeplerle depresyona girebilirler.

    Bunun sebebi, anne baba çatışmaları ve sorunlarının çocukta yansıyan davranışları olabileceği gibi, kendinden sonra dünyaya gelen kardeş kıskançlığı, ebeveynlerin yanlış davranış ve tutumları vs sebeplerle olabilir.

    Çocuk, bir şekilde psikolojisinin bozuk olduğunu davranışlarıyla gösterir. İlgilenilmediğini düşündüğü için içine kapanabilir veya dikkat çekmek için anlamsız va aşırı davranışlarda bulunabilir. İçine atıyorsa bunu altını ıslatma şeklinde gösterebileceği gibi öfke ve şiddete de başvurabilir.

    Genellikle ebeveyn davranış ve tutumlarından kaynaklanan bu sorunlarda, odaklanılması gereken aslında ebeveynlerdir. Anne ve babanın değişiklik gösteren tutumları direkt olarak çocukta kendisini gösterir. Yanlış olan bazı davranış ve tutumlar düzeltilirse, çocukta da düzelmeler gözlenir.

    Çocuk, ifade edemediği duygularını, öfke ve şiddet olarak yansıtabileceği gibi, bu yaptığı resimlere de yansır. Dikkatli bir ebeveyn çocuğunda psikolojik bir sıkıntı, ifade edemediği bir sorunu olduğunu anlayabilir.

    Çocukla sağlıklı bir şekilde iletişim kurmak, onun kendisini ifade edebilmesine izin vermek, kaliteli zaman geçirmek çok önemlidir. Çocuğa sürekli yapma, etme, hayır demek, katı kurallar koymak, üzerinde baskı hissetmesine ve içine kapanmasına sebep olabilir. Bu baskılar gereğinden fazla olursa, çocukta çekingenlik oluşabilir ve bu çekingenlik yerleşirse ilerleyen yaşlarda bu sosyal fobiye sebep olabilir.

    Çocuğa konulan kuralların, ödül ve ceza sisteminin çok iyi ayarlanması gerekir. Çocuğa konulacak olan bu kurallar, hayırlar, ödüller ve cezalar ebeveynlerin her ikisi tarafından da aynı anda uygulanmalıdır. Ebeveynlerin birinin evet dediğine diğerinin hayır dememesi, hayır denilen bir durumdan sebep göstermeksizin vazgeçilmemesi çocuğun psikolojik ve karakter gelişimi için çok önemlidir.

    Çocukta görülen herhangi bir psikolojik sorunda, ebeveynlerin ilk önce dönüp kendilerine bakması, kendi aralarindaki çatısmaların, sorunların çocuğa yansımamasına, çocuğa yaklaşımlarında, kurallarında, davranışlarında her iki ebeveynin de tutarlı olmasına özen göstermesi gerekmektedir.

    Aşılamayan ve çözümlenemeyen durumlarda ise, ileride daha büyük sorunların ortaya çıkmaması için, bir uzmanla görüşmek en mantıklı ve sağlıklı yol olacaktır.

    Psk.Berna Incekara

  • Çocuklara bebek yağı ile masaj yapanlar dikkat!

    Çocuklara bebek yağı ile masaj yapanlar dikkat!

    Uzmanlar, bebeklerin cildinde uzun vadeli hasara neden olabilecek yağlarla masaj yapılmaması konusunda ebeveynleri uyardı.

    Ayrıca uzmanlar, bebek yağlarının içerisine koydukları zeytinyağı veya ayçiçek yağı ile yapılan masajların da egzama ve diğer cilt şikayetlerine neden olabileceğini, ebeveynlerin bu hatayı sık sık yaptığını çünkü bu ürünlerin doğal olduğuna inandıklarını söyledi.

    Daily Mail’de yer alan habere göre; Son derece popüler hale gelen bebek masajı bebeği hem yatıştırıyor hem de bebek ile bağ kurulmasını sağlıyor. Ayrıca masaj bebeklerin beynini uyarıyor ve sindirime yardımcı oluyor.

    Uzmanlar, annelerin bebeklerine piyasada satılan ürünler veya herhangi bir yağla masaj yapmaması gerektiğini açıkladı.

    Manchester Üniversitesi araştırmacıları, en doğal yağların bile bebeklerin cildine zarar verdiğini, bebeklerde egzama gibi cilt poblemlerine yol açabileceğini belirtti. Çocukluk egzaması yaklaşık olarak her üç çocuktan birinde görülüyor.

    Cilt koruyucu bariyere zarar veren yağlar için ise İngiltere’deki Royal Ebelik Yüksek Okulu (Royal College of Midwives)’ndan Dr. Alison Cooke, yaptığı çalışmalara göre; bu tip yağların cilde zarar verdiğini gösteren güçlü kanıtlar elde ettiklerini, ama bu yağları ebelerin bile kullandıklarını vurgulayarak, kullanımı durdurmak gerektiğine dikkat çekti. Bebeğe yapılacak en iyi masajın su ile olabileceğini kaydetti.