Kategori: Anne – Çocuk

  • Çocuklara güneş gözlüğü alırken dikkat

    Çocuklara güneş gözlüğü alırken dikkat

    İlerleyen yaşlardaki cilt ve göz sorunlarının ortaya çıkmasında çocukluk ve gençlik döneminde maruz kalınan ultraviyole ışınları önemli rol oynuyor. Bu nedenle özellikle Çocuklara güneş gözlüğü alırken bazı noktalara özel önem göstermek gerekiyor.

    Sağlıklı bir yaşam için gerekli olan güneş ışığına aşırı miktarda ve uygun olmayan koşullarda maruz kalındığında sağlığı ve hatta yaşamı tehdit eden sorunlar ortaya çıkabilir. Güneş ışınlarına aşırı maruziyetin gözleri de olumsuz etkilediğini belirten Göz Hastalıkları UzmanıDoç. Dr. Tuğrul Altan, özellikle çocuklarda güneş gözlüğü seçerken dikkat edilmesi gereken noktaları anlattı.

    DENİZ KENARINDA PÜR DİKKAT!

    Atmosfer kirliliği nedeniyle ozon tabakasında oluşan hasarlar günümüzde daha fazla zararlı güneş ışığının bize ulaşmasına neden oluyor. Bu zararlı ışınların başında kısa dalga boylu ultraviyole (mor ötesi) geliyor. Bu ışınların yüzde 95’i daha düşük enerjili olan UVA, kalan kısmı da daha yüksek enerjili UVB.

    UVA daha derine ulaşırken UVB’nin daha yüzeysel etkili olduğunu belirten Doç. Dr. Tuğrul Altan, “Bu ışınlar etkiledikleri vücut bölgesinde proteinler ve DNA üzerinde olumsuz etki yapar. Bu etki temas süresiyle artar ve zamanla birikir. Ultraviyole ışınlarının en güçlü olduğu durumlar yeryüzüne dik olarak ulaştığı yaz mevsimi, yansıyan ışığın fazla olduğu deniz kenarı, karla kaplı bölgeler veya yüksek rakımlı yerlerdir” dedi.

    SİPERLİ ŞAPKA DA ÖNEMLİ

    Çalışmalar; ilerleyen yaşlardaki cilt ve göz sorunlarının ortaya çıkmasında çocukluk ve gençlik döneminde maruz kalınan ultraviyole ışınlarının rolünü ortaya koyuyor. Gözle ilgili en önemli iki hastalık grubunun katarakt ve yaşa bağlı maküla dejeneresansı olduğunu dile getiren Dr. Altan, çocukların ve gençlerin, erişkinlere göre zamanlarının daha büyük kısmını açık havada geçirdiklerine dikkat çekerek şöyle konuştu:

    “Yaşamı boyunca maruz kalınan ultraviyole ışınlarının yüzde 50’ye yakın kısmının ilk 18 yaşta olduğu ifade edilir. Bu nedenle çocuklarda cildin olduğu kadar gözlerin de güneş ışınlarından korunması önemlidir. Direkt güneş ışınlarından korunmanın en iyi yolu siperli şapka kullanmaktır. Geniş siperli şapka göze ulaşan ışınların yarısını engeller. Fakat ışınların yoğun olduğu, yansıyan ışın miktarının fazla olduğu sahillerde ve karlı ortamlarda mutlaka güneş gözlükleri kullanılmalıdır. Ayrıca güneş ışınlarının dik olarak geldiği 10 ve 16 saatleri arasında güneşe maruz kalmamak istenmeyen etkileri en aza indirecektir.”

    cocuklara_gunes_gozlugu

    KIZARIKLIK VE YANMA YAPABİLİR

    Güneşin göz üzerindeki etkilerine dikkat çeken Altan, UVB’nin gözkapaklarında kızarıklık ve yanmaya neden olabildiğini, ileri yaşlarda güneş lekeleri, cilt kırışıklıkları gibi iyi huylu değişiklikler veya kanseröz yapıların da görülebildiğini söyledi:

    “UVB gözün en dış saydam tabakası olan kornea tarafından tamamıyla bloke edilir. Korneayı geçen, lens ve retina üzerine etki eden UVA’dır. UVB’ye uzun süre maruz kalmak kornea yüzeyinde hasara ve geçici de olsa ağrılı görme kaybına neden olur. Bu durum korumasız kayak yapan kişilerde ve kaynakçılarda sık görülür. UVA ise korneadan geçerek göz merceği (lens) ve gözün sinir tabakası (retina) üzerine etki gösterir.”

    Çocuklara güneş gözlüğü alırken dikkat

    Doç. Dr. Tuğrul Altan, çocuğa güneş gözlüğü aylırken göz önünde bulundurulması gereken noktaları ise şöyle sıraladı:

    • Camı kırılmaya dirençli olmalıdır. Polikarbonattan yapılmış camlar diğer organik reçinelerden kırılmaya 10 kat daha dayanıklıdır.
    • Yüzde 100’e yakın UVA filtreli olmalıdır. Polikarbonat yapısı gereği UVA’yı yüzde 100’e yakın bloke ederken diğer organik camlarda kaplama gereklidir.
    • Çerçeve de kırılmayan metaryelden üretilmiş olmalıdır.
    • Çerçeve yüzü tamamen saran tipte olmalıdır.
    • Gözlüğün düşmesini engellemek için meteşesi yaylı olmalı veya arkadan elastik bir bantla tutturulmalıdır.
    • ‘Ucuz’ gözlüklerden kaçınılmalıdır. ABD’de camı yüzde 100 UV filtreli olmasına rağmen çerçeve boyasında yüksek oranda kurşun içerdiği saptanan market gözlükleri piyasadan toplatılmıştır. Çocuk ciltlerinin ince olduğu ve toksik maddeleri çok daha kolay emebileceği unutulmamalıdır.

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Hamilelikte migren atakları

    Hamilelikte migren atakları

    Zonklayıcı ve hareketle birlikte artan ağrıya, bulantı, kusma, ışığa veya sese aşırı hassasiyetin eşlik ettiği migren atakları, gebeliğin özellikle ilk 3 ayında sıklaşıyor.

    Migren, anne adayları için zor bir gebelik dönemi anlamına geliyor. Ancak Nöroloji Uzmanı Dr. Bilge Bıyıklı’ya göre, kronik migren tedavisinde önemli bir yere sahip olan botoks, annelik hayali kuranların rahat bir gebelik dönemi geçirmelerine imkan sağlıyor.

    Gebeliğin ilk 3 ayında migren ataklarının artabildiğini vurgulayan Dr. Bilge Bıyıklı, “Ancak bu dönemde anne adaylarının, bebeklerinin sağlığı için ağrı kesici kullanmaları sakıncalıdır. Gebeliğin üçüncü ayından sonra ağrı sıklığı azalsa da devam edebilir. Bu sorunu yaşayan anne adaylarına, soğuk uygulama yaparak veya uyuyarak ağrıyı geçirmeleri önerilir” diyor.

    3 aydan fazla süre, en az ayda 8 atak veya 15 ağrılı gün olarak tanımlanan kronik migren tedavisinde botoks uygulamasının etkili olduğunu söyleyen Dr. Bıyıklı, “Gebelik ve emzirme döneminde uygulanamayan botoksun koruyucu etkisi, 4-6 ay sürmektedir. Alın, şakaklar, ense ve boyun bölgelerinde belirli noktalara, derialtına botulinum toksini iğne ile verilerek uygulanmaktadır” şeklinde konuşuyor.

    Uzm. Dr. Bilge Bıyıklı, kronik migren tedavisinde botoks uygulanmasının güvenilir olması için nöroloji uzmanı tarafından yapılmasının önem taşıdığını söylüyor.

    Kaynak: NTV

  • En Güzel Çift İsimler 2016

    En Güzel Çift İsimler 2016

    Siz de isim arayışında mısınız? çift isimler 2016 isim galerimizde sizler için en güzel çift isimlere yer verdik. Bebeğe çift isim koymanın şu avantajı vardır, çocuk yetişkin olduğunda ismini beğenmezse diğer ismini kullanabilir, kendine öbür isimle hitap edilmesini isteyebilir. Bebeğe isim koyarken dikkat edilecek hususlardan bazıları şunlardır, her iki isim de çok uzun olmamalı, telafuzu zor isimler seçilmemeli, değişik, kimsede olmayan ismi koyacağım diye manası kötü bir isim koymamalıdır.

    İşte size ilham olabilecek kız ver erkekler için çift isimler 2016

    Çift Erkek İsimleri
    Ahmet Arhan
    Ahmet Arın
    Ahmet Berkay
    Ahmet Burak
    Ahmet Görkem
    Ahmet Hakan
    Ahmet Hamdi
    Ahmet Kaan
    Ahmet Kutsi
    Ahmet Turan
    Ahmet Ünal
    Akın Can
    Ali Bartu
    Ali Berk
    Ali Can
    Ali Emrah
    Ali Görkem
    Ali Hikmet
    Ali Kemal
    Ali Koray
    Ali Mert
    Ali Murat
    Ali Rıza
    Ali Yiğit
    Alp Arslan
    Alp Eren
    Ayhan Polat
    Buğra Kaan
    Burak Semih
    Canberk Eftal
    Cem Başar
    Deniz Cenk
    Doğu Can
    Edis Buğra
    Efe Murat
    Ege Kaan
    Emir Han
    Emre Emir
    Enes Efe
    Eren Ada
    Eylül Emirhan
    Eyüp Kaan
    Gökay Kutlu
    Görkem Baki
    Hakan Bülent
    Halil Necati
    Hamit Emre
    Harun Boran
    Hasan Ali
    Hasan Basri
    Hasan Safa
    Hüseyin Gazi
    Hüseyin Ulaş
    İbrahim Ethem
    İrfan Yıldız
    İsmail Bora
    İsmet Efe
    Kemal Haluk
    Kürşat Burak
    Lütfullah Enes
    Mahmut Esat
    Mahmut Sami
    Mehmet Akif
    Mehmet Ali
    Mehmet Alp
    Mehmet Anıl
    Mehmet Efe
    Mehmet Emin
    Mehmet Emre
    Mehmet Kutsal
    Mehmet Murat
    Mehmet Zahid
    Mert Can
    Mete Kaan
    Metin Ali
    Muhammed Ali
    Muhammed Bilal
    Muhammed Fatih
    Muhammed Kürşat
    Muhammed Resul
    Muhammed Şamil
    Muhammed Taha
    Muhammed Tuğra
    Murat Atakan
    Murat Berk
    Murat Mert
    Murat Salim
    Murat Tolga
    Mustafa Arda
    Mustafa Berk
    Mustafa Emre
    Mustafa Gökhan
    Mustafa İlbey
    Mustafa İlker
    Mustafa Kaan
    Mustafa Kemal
    Mustafa Meriç
    Mustafa Mert
    Mustafa Tolga
    Mustafa Tufan
    Mustafa Yavuz
    Mutlu Mert
    Oğuz Han
    Oğuz Kaan
    Okan Yılmaz
    Oktay Onur
    Onur Ege
    Ömer Faruk
    Ömer Tuğrul
    Özgür Ada
    Recep Ali
    Recep Tayyip
    Salih Göktuğ
    Serdar Can
    Sezer Eser
    Şah Cihan
    Şerif Mert
    Taha Onur
    Umut Deniz
    Volkan Affan
    Yağız Efe
    Yaşar Salih
    Yavuz Selim
    Yiğit Efe
    Yunus Emre
    Yusuf Arda
    Yusuf Şamil
    Yusuf Turan
    Yusuf Ziya
    Yüksel İlbey

    Çift Kız İsimleri

    Alev Ceren
    Alya Beren
    Arzu Canan
    Arzum Başak
    Aydan Havva
    Aylin Şengün
    Ayşe Melis
    Ayşe Mine
    Ayşe Rana
    Ayşe Sena
    Banu Safa
    Bengüsu Eylül
    Beren Elis
    Berfin Su
    Buğu Burcu
    Burcu Nilgün
    Deniz İmge
    Dila Melek
    Ece Eylül
    Ece Melis
    Ece Naz
    Ece Su
    Ece Sude
    Ecem Su
    Ecrin Nisa
    Eda Buse
    Eda Suzan
    Kaan Ege Gül
    Ela Azra
    Elif Eda
    Elif Ela
    Elif Esra
    Elif Hacer
    Elif Naz
    Emel Gizem
    Emine Beril
    Emine Ela
    Emine Elçin
    Emine Naz
    Emine Selin
    Eren Ecem
    Eylül Beren
    Eylül Hazal
    Eylül Sena
    Ezgi Begüm
    Fadile Özge
    Fatma İdil
    Fatma Minel
    Fatma Rana
    Fatma Zehra
    Fulya Hatice
    Gamze Rana
    Gizem Tuğçe
    Gökçe Naz
    Gözde Sema
    Gül Deniz
    Gülce Nehir
    Gülfem Nil
    Hatice Azra
    Hatice Berra
    Hatice Kübra
    Havva Hatun
    Hazal Selin
    Irmak Merve
    İrem Minel
    İrem Su
    Kübra Medine
    Leyla Esra
    Melike Minel
    Melis Naz
    Merve Naz
    Mine Esra
    Naz Ela
    Nazan Cemre
    Nazlı Mine
    Nazlı Su
    Nehir Nas
    Nil Banu
    Öykü Naz
    Özlem Melisa
    Pelin Su
    Sade Naz
    Selen Gizem
    Serin Maide
    Sevgi Sevide
    Simge Melisa
    Sümeyye Nur
    Şerife Tuba
    Tuğçe Denise
    Tuğçe Nil
    Zeynep Beril
    Zeynep Çiğdem
    Zeynep Defne
    Zeynep Hafsa
    Zeynep Şimal

    Çift İsimler

    İncifem Azra
    Gülfem Berre
    İsa Berat
    Elif Nur
    Mustafa Zeki
    Alp yiğit
    Yasin Furkan
    Ege Sena
    Efe Yiğit
    Elif Berre
    Ömer Faruk
    Fatma Zehra
    Yusuf Erkam
    Zeynep Ahsen
    Filiz Elmas
    Cemil Tuna
    Celil Emir
    Duygu Dilara
    Bilal Ayberk
    Mehmet Eymen
    Emine Reyyan
    Zeynep Ada
    Yusuf Ege
    Ceylin Dila
    Yusuf Ali
    Mustafa Emir
    Furkan Emir
    Berat Ege
    Eslem Mihrimah
    Deniz Devrim
    Taylan Özgür
    Yusuf Ege
    Muhammed Anıl
    Muhammed Emin
    Cagatay kaan
    Caglar oguzhan
    Mehmet Efe
    Öykü Erva
    Çınar Ege
    Alya Naz
    Yagiz cemal
    Azra Zeynep
    Aslın Nur
    Elif İpek
    Onur Alp
    Rüzgar Kerem
    Zeynep ada
    Ömer Asaf
    Ömer Emin
    Hüseyin Emin
    Rukiye naz
    Türkalp Utku
    Gülsima Gökçe
    Berrin Irmak
    Yağız Ege
    Ecrin Duru Ekinsu
    Berk Can
    Elif Yüsra
    Barbaros Efe
    Berre Nira
    Esilya Ecrin
    Özlem Erva
    Alp Batu
    Mustafa Deniz
    Elif Gülay
    Bora Berk
    Yaşam Utku
    Ahmet Kerem
    Asude Gül
    Ahmet Batın
    Eylül Serra
    Nuh Ömer
    Zeynep Alya
    Kerem Deha
    Sumeyye Sultan
    Furkan Samed
    Eftelya Tamay
    Kardelen Gül
    Umut Ali
    Egemen Şaban
    Ülkünaz Sultan
    Ahmet Asaf
    Meryem Buğlem
    Berat Kaan
    Yusuf Eymen
    Hasbiye Erva
    Yusuf Osman
    İbrahim Devran
    Berrin Irmak
    Osman Mert
    Sacid Ömer
    Hasan Can
    Sıla Irmak
    Furkan Mustafa
    Mehmet Emin
    Ayşe Ceylin
    Elif Melek
    Buse Nisa
    Sude Elif
    Arda Hamza
    Mükerrem Erdem
    Ekrem Emin
    Aybars Baran
    Batın Taylan
    Yağmur Ela
    Ahmet Yiğit
    Kayra Selim
    Selim Efe
    Baran Yağız
    Koray Eren
    Okan Alper
    Gözde Naz
    Çağan Çoşkun
    Irmak Elfin
    Melis Ada
    Kayra Efe
    Ahmet Emir
    Yasin Enes
    Yusuf Eymen
    Farrah Dilara
    Mert Can
    Asaf Furkan
    Yunus Emre
    Cem Eyyip
    Yaren Nur
    Ali Fuat
    Ali Kemal
    Ravza Nur
    Kardelen Medine
    Ravza Nur
    Şevval Nehir
    Işıl Azra
    Muhammed Melih
    Betül Merve
    Ahmet Efe
    Sahra Nur
    Azra Nisa
    Ecrin Naz
    İlayda Eda
    Mert Emir
    Yusa Ensar
    Muhammet Enhar
    Ecrin Su
    Mehmet Efe
    Melike Duru
    Fatma Sude
    Gönül Mina
    Ahmet Efe
    Merve Fatma
    Duru Elif
    Muhammed Güney
    Muhammet Emirhan
    Enes Batuhan
    Muhammed Emir
    Yusuf Efe
    Rukiye Nur
    Hüseyin Volkan
    Rabia Özge
    Nermin Kaya
    Mustafa Yiğit
    Burak Arda
    Mehmet Enes
    Mustafa İsmail
    Hatice Kübra
    İlkim Esma
    Rukiye Ebrar
    Ela Nur
    Funda defne
    Ceyhun efe
    Ecrin zehra
    Mert mesut
    Nisa gülsüm
    Hasan talha
    Onur baki
    Taha Selim
    Mert Emir
    Ahmet Ege
    Ihsan Güven
    Adem Arda
    Taha Toprak
    İsmail Turab
    Muhammed Eren
    Salih Arda
    Zeynep Sahra
    Ayşe Ravza
    Yağmur Lina
    Maide Sena
    Zeynep yaren
    Hakan Yiğit
    yiğit Emir
    Hatice Ebrar
    Mehmet Miran
    Mehmet İlhan
    Özge Ada
    Ömür Arda
    Miran Irmak
    İsmet Yuşa
    Mehmet Sinan
    Zeynep Sena
    Cinar İbrahim
    Mehmet Göktürk
    Demirhan Selcuk
    Muhammed Yusuf
    Ömer Faruk
    EbuBekir Sıddık
    Yusuf Enes
    İbrahim Ada
    Kemal Faruk
    Hasan Emir
    Masal Rengin
    Hayal Ceylin
    Duha Efe
    Ahmet batuhan
    Nisa nur
    Ömer Efe
    Ahmet Yasir
    Nuri Efe
    Sıdıka Sümeyye
    Saltuk Buğrahan
    Enes Furkan
    Eralp Melih
    Muhammed Yusuf
    Ömer Ahmet
    Ebu Bekir
    Abdullah Mesut
    Osman Ertuğrul
    Abdulhit Abdulber
    Ceren Damla
    Tuğdem Yağmur
    Ömer Buğra
    Abdulhamit Abdulber
    Zeynep Hilal
    Eymen Saner
    Ömer Osman
    Mete Alp
    Elif Naz
    Nazlı Elif
    Ahmet Erkam
    Kayra Ali
    Selen Rana
    Halil onur
    Enes emin
    Kağan Ahmet
    Bilal Eymen
    Elif Gülten
    Ezgi Bilgi
    Ece Nilay
    Abdurrahman Efe
    Burak Eğmen
    Mustafa Kemal
    İbrahim Emir
    Hamiyet Ceren
    Mehmet Efe
    Meryem Feza
    Berrak Hayat
    Talha Yunus
    Rüzgar Ayaz
    Emine Elif
    Emine Zeynep

    İlgili Konular

    Yeni Ve Modern Bebek İsimleri Ve Anlamları 2015 

     

  • Neden Oğluma Asla Zeki Olduğunu Söylemeyeceğim?

    Neden Oğluma Asla Zeki Olduğunu Söylemeyeceğim?

    Mücadeleye ve hatalara kucak açarsanız, her şeyi öğrenebilirsiniz.

    5 yaşındaki oğlum okumayı yeni öğrendi. Her gece, beraber yatağına yatıyoruz ve o bana kısa bir kitap okuyor. Her akşam kaçınılmaz bir şekilde, problem yaşadığı bir kelimeye takılıp kalıyor. Dün geceki kelime “minnetle” idi. Oldukça eziyetli geçen bir dakikanın sonunda kelimenin anlamını buldu. Sonra bana dönüp: “Baba, bu kelimeyle nasıl mücadele ettiğimi gördüğün için memnun değil misin? Sanırım beynimin büyüdüğünü hissedebiliyorum.” Gülümsedim: Oğlum şu anda “büyüyen bir zihni” ortaya çıkaran en temel belirtileri kelimelere döküyordu. Ama bunun farkında bile değildi.

    Bir süredir, birkaç yıldır okuduğum bir araştırmayı hayata geçirmeye çalışıyorum: Zaten iyi olduğu şeyler konusunda oğlumu övmemeye, sadece zor bulduğu şeyler konusunda azim gösterirse onu övmeye karar verdim. Ona zorluklarla mücadele ettiğinde beyninin büyüdüğünü söyledim. Zihnin öğrenme davranışları alanındaki derin araştırmalar ve oğlumla yaşadığım kişisel deneyimlerim sayesinde, öğrenmeye karşı geliştirilen davranışların, öğrettiğimiz her şeyden çok daha önemli olduğuna hiç olmadığım kadar ikna oldum.

    Araştırmacılar uzun bir süredir beynin bir kas gibi çalıştığını biliyor: Ne kadar çok kullanırsan, o kadar çok büyür. Araştırmacılar, nöral bağlantıların en çok, kolay şeyler yaparak sürekli başarı kazandığımızda değil, zor bir şeylerle uğraşırken hata yaptığımızda oluştuğunu ve derinleştiğini söylüyor.

    Ancak maalesef herkes bunun farkında değil. Stanford Üniversitesi’nden Dr. Carol Dweck uzun yıllardır öğrenme karşısında insan zihninin davranışlarını araştırıyor. Dweck insanların çoğunun iki zihin davranışını sergilediğini bulduğunu söylüyor: Sabit ya da büyüyen.

    Sabit zihin yapıları, yanlış bir şekilde, insanların ya zeki olduğuna ya da zeki olmadığına ve zekanın genlerle sabitlendiğine inanır. Büyüyen zihin yapıları olan insanlar ise, doğru bir şekilde, kapasitenin ve zekanın çaba, mücadele ve hatalarla büyüdüğüne inanır. Dweck’e göre sabit bir zihin yapısı olanlar, başarı olasılığı yüksek olan işler için çaba gösterirken, mücadele etmek zorunda kalabilecekleri işlerden kaçınırlar. Bu da öğrenmelerini kısıtlar. Büyüyen bir zihin yapısı olan insanlar ise, mücadelelere kucak açar ve azim ve çabanın öğrenme sonuçlarını değiştirebileceğini anlarlar. Tahmin edebileceğiniz gibi ikinci grup, kendini aktif bir şekilde daha fazla zorlar ve entelektüel olarak daha çok büyür.

    İyi haber ise şu: Zihin davranışları öğretilebilir, çünkü değişebilirler. Esas heyecan verici olan Dweck ve diğerlerinin bu konuda çeşitli teknikler geliştirmiş olmaları. İletişimdeki küçük değişimler ya da görünüşteki zararsız yorumlar bile bir insanın zihin yapısında oldukça uzun süreli etkiler yaratabilir. Örneğin, birinin doğuştan gelen bir özelliğini ya da yeteneğini övmek (“Ne kadar zekisin!”) yerine birinin yaşadığı bir süreci övmek (“Bu problemle mücadele etme şeklin çok hoşuma gitti”), kişide büyüyen bir zihin davranışını güçlendirmenin bir yoludur. Süreci övmek, gösterilen çabayı onaylar; yeteneği övmek, kişinin sabit bir özelliği dolayısıyla başarılı olduğu (ya da olmadığı) fikrini güçlendirir.

    Bunu Khan Akademi’de de gördük. Öğrenciler, beynin bir kas gibi olduğunun altını çizen ve azim ve cesaretlerini öven mesajlara maruz kaldıktan sonra Khan Akademi’de öğrenmeye daha fazla zaman ayırıyor.

    İnternet büyüyen bir zihin yapısına sahip bir kişi için cennettir. İnternet, zihninizi büyütmenize yardım edecek sonsuz bir içeriğe benzeri görülmemiş bir erişim sunar. Yine de toplum, büyüyen zihin yapıları daha fazla yaygınlaşmadan, bu olanağı sonuna kadar kullanmayacaktır. Peki ya bu durumu tamamen değiştirsek? Zihnimizdeki tüm araçları sevdiğimiz tüm insanlarda büyüyen bir zihin yapısı oluşturmak için kullansak? Bu çok önemli bir bilgi. Bu bilgiyi, çocuklarınızla nasıl iletişim kurduğunuzdan iş yerindeki takımınızı nasıl yönettiğinize, yeni bir dili ya da müzik aletini çalmayı nasıl öğrendiğinize kadar her şeye uygulayabilirsiniz. Eğer toplum bir bütün olarak öğrenme mücadelesini anlasa, bunun global insan potansiyeli açısında ne anlama geleceğini bir düşünün…

    Ve şimdi size bir sürpriz: Bu makaleyi okuyarak, siz de büyüyen zihin davranışları geliştirme konusunda çok büyük bir adım attınız. Araştırmaya göre araştırmanın kendisine maruz kalmak bile (örneğin, beynin sorulara doğru değil yanlış cevaplar vererek büyüdüğünü bilmek) kişinin zihin davranışlarını değiştirebilir. Yapabileceğiniz bir başka şey ise bu bilgileri başkalarıyla paylaşmak. Bu yüzden öğrenme mücadelesini öven bir video hazırladık.

    Oğlum ya da başka birisi bana öğrenme ile ilgili soru sorduğunda, onların sadece tek bir şey bilmelerini istiyorum: Mücadeleye ve hatalara kucak açarsanız, her şeyi öğrenebilirsiniz.

    Salman Khan

    Kaynak: http://www.huffingtonpost.com/salman-khan/the-learning-myth-why-ill_b_5691681.html?1408465176

    Kaynak: egitimpedia.com

  • Neden Anaokullarındaki Tipik El İşi Faaliyetleri Zaman Kaybıdır?

    Neden Anaokullarındaki Tipik El İşi Faaliyetleri Zaman Kaybıdır?

    Erika Christakis, bir toplantı sırasında bir çift gözün kendisini izlediğini fark eder. Daha doğrusu, kâğıttan kesilmiş, kocaman bir çift gözdür ona bakan. Toplantı yaptığı kadının iki yaşındaki çocuğunun yaptığı kâğıt panda, Christakis’in dikkatini çeker. Küçük Olmanın Önemi – Anaokulu Çocukları Yetişkinlerden Gerçekten Ne İster isimli yeni kitabında, “Bir yetişkin tarafından yapılmış gibi duran bir hayvandı” diye yazıyor Christakis.

    Meselenin panda da değil, genel olarak okul öncesi öğrencilerine yaptırılan el işi faaliyetlerinde olduğunu düşünen Christakis, pamuktan yapılan kardan adamlara, kâğıt tabaklardan yapılan tavşanlara ve artık bir klasik halini almış el çizimlerinden yapılan çiçeklere itiraz ediyor. Ona göre tüm bu faaliyetler, yaratım sürecinin üzerinde fazla durmazken ortaya çıkan ürüne yoğunlaşıyor, böylece genellikle anne-babaların buzdolabının kapağına asabilecekleri bir çalışmayla sonuçlanıyor. Oysa bu gelişim evresindeki çocuklar için faydalı olan şey boya, kil ve pastel boyalarla oynamaktır; öğretmenlerinin önceden hazırladığı parçaları bir araya getirerek ortaya bir şeyler yapmalarının onlara çok az faydası dokunur.

    Bu, bazı okul öncesi velileri arasında – özellikle “önemli olan süreçtir, ürün değil” felsefesini benimsemiş olanlar – tartışmalı bir konu haline geldi. Bugün okul öncesi çocuklar için “süreç sanatı” fikirlerine ayrılmış pek çok Pinterest sayfası ya da blog gönderisi görebilirsiniz. “El işi faaliyeti” ve “süreç sanatı” arasındaki ana fark, süreç sanatında projeyi tamamlamanın “doğru” bir yolunun olmaması. Örneğin çocuk pamuktan yaptığı kardan adamın gözlerini,  kendi sanatsal seçimlerini yapıp kendini özgürce ifade ettiği sürece istediği yere yerleştirebilir.

    Christakis, bu zihniyet değişikliğinin, okul öncesi çocukların yaratıcı çalışmalar yapması için doğru bir adım olduğunu düşünse de, bu tür el işi faaliyetlerinin bile hala eski kalıplara sıkışıp kaldığını ve çok da ileriye gidemediğini de belirtiyor. Çünkü “ürün değil süreç” fikri, çocuklara gereğinden çok daha fazla yönerge verdiğinizde yine başarısızlığa uğruyor. Bu yüzden çalışmaya katılanlar için her zaman faydalı – ya da hatta eğlenceli – olmayabiliyor. Pek çok sınıfta “süreç sanatı” el işi faaliyetinin sıkıcı bir taklidine dönüşebiliyor.

    el_isi_zaman_kaybi

    Christakis bu durumu şöyle anlatıyor:

    Şunu düşünün: Top şeklinde bir strafordan ve öğretmeniniz tarafından kesilmiş birkaç pembe taç yaprağından süslü bir çiçek yapacaksınız. “Sayılara göre boyama” çalışmasının yönergelerinden farklı bir şey yaptığınız için ve mahcup olmayacağınızdan emin olmak için biraz yardım almak istemez miydiniz? Çocuklar her şeyin farkındadır, onları kandıramazsınız. Ortaya çıkardıkları ürünün, diğerlerininki kadar iyi görünmediğini gayet iyi bilirler. Ve bu kadar sığ bir “ürün değil süreç” taklidi bir çalışma, küçük çocukların kendilerinden utanmalarına ya da rahatsız olmalarına sebep olur.

    Yıllardır çocuklara tipik faaliyetler yaptırıp duran öğretmenlerle ebeveynlerin yine benzer projelere yönelmesi son derece anlaşılır aslında. Birincisi, bu faaliyetler öğretmenlerin her çocuğun dikkat aralığı (çocukların ne kadar süreyle oturup yönergeleri dinlediği) ya da bilişsel gelişimleri (çalışmalarının düzgünlüğünden ince motor becerilerini nasıl kullandıkları) hakkında fikir edinmelerinin verimli bir yoludur.

    Ancak, eşit derecede önemli başka gelişim göstergeleri de var, örneğin sosyal ve duygusal beceriler gibi. Bunlar, el izinden hindi çizmek gibi el işi faaliyetleri sırasında tamamen gözden kaçırılmış oluyor. Christakis, bir çocuğun diğer çocuklarla birlikte bir oyun evi ya da kale kurması gibi yaratıcı bir çalışma sırasında ortaya çıkan zengin ve kendini ifade eden bir dil içinde, bu tür gelişimlerin göstergelerinin bulunduğunu söylüyor.

    Bunun aksine, araştırmalara göre yönergelerle yapılan “yaratıcı” faaliyetlerde, bu tür bir kendini ifade mümkün olmuyor. Bunun sonucu olarak da, “inatla hindi çizdirdiğimiz bu küçük ruhları pek anlayamıyoruz” diyor Christakis. “İster hindi, ister panda olsun, insanların duvarlarına gururla astıkları bu çalışmalarda, çocuk elinden çıkmış ya da çocuk emeği hissini pek alamazsınız”

    okul_oncesi_el_isi_faliyetleri

    Christakis aynı zamanda, anaokulu yaş grubunda yürütülecek olan sanat projelerinde “ürün değil süreç” felsefesinin daha ciddiye alınması ve öğrencilerin her gün çantalarında yaptıkları bir şeyle eve dönmelerindense, onlara beceri kazandırılmasına daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini söylüyor. Çocuklara kâğıt bir tabaktan ve önceden karıştırılmış boyalardan ay çiçeği çalışması yaptırmak yerine örneğin kil gibi gerçek sanat malzemelerinin nasıl kullanıldığı öğretilebilir. Christakis kendi sınıfı olana kadar bunun gerçekten işe yarayacağından emin değilmiş ama sonra fikrini değiştirmiş. “Bir öğretmenin sınıfına kili kullanmayı, kile şekil vermeyi, az ya da çok su ekleyerek kili kurumadan saklamayı öğrettiğini düşünün” diyor.

    Bu aynı zamanda çocukları ciddiye almanın ve okuryazarlık öncesi dönemdeki çocuklar için sanatın özellikle çok önemli olduğu gerçeğini tam anlamıyla hayata geçirmenin de bir yolu. “Henüz okuma yazma bilmeyen çocuklar için sanatsal ifade, hangisi daha doğru ya da değerli diye tartışılabilecek bir alan değil” diyor Christakis.

    Bu alıştırmanın amacı çocuklara kilden timsahlar ya da kilden kahve kupaları yapmayı öğretmek değil. Amaç, çocuklara, yeni bir durumla karşılaştıklarında uygulayabilecekleri, tahmin edilebilir bir bilişsel akışı öğretmek: Gözlem yap, sorgula, keşfet, üzerine düşün. Tekrar et. Çocuklar sadece malzemelerin içinde dalmayı değil, ona saygı göstermeyi de öğrenirler. Kilin – daha önce hiç görmemiş olmalarına rağmen – başka bir şeyi temsil etmek için kullanabilecekleri bir malzeme olduğunu öğrenirler. Erken yaşlar için çok önemli bir gelişimdir bu.

    Okul öncesi öğrencileri için bu el işi faaliyetlerinin ısrarla sürdürülmesinin önemli başka bir sebebi daha bulunuyor: Ortaya çıkan ürün, ebeveynlerin çocuklarının bütün gün okulda ne yaptıklarına dair hemen bir fikir edinmesini kolaylaştırıyor, böylece öğretmenler de kendilerinin ne yaptığını gösterme fırsatı bulmuş oluyorlar. “Öğretmenler, ortaya çıkardıkları ürünlere göre değerlendirildiklerini biliyorlar” diyor Christakis. “Bu yüzden, ‘Michael’ın maviyle yeşil boyayı karıştırıp ortaya yeni bir renk çıktığını görünce çok heyecanlandığını fark ettim’ demektense, ‘İşte bugün birlikte balkabağından yaptığımız Cadılar Bayramı Feneri’ demek daha kolay geliyor onlara.”

    Belki bu yüzden de buradaki asıl mesele, ürünün çok önemli olmasıdır. Günün sonunda çocuk eve yine de bir ürünle gidiyor, elinde kendisinin yaptığı somut bir şey oluyor. Çocuklar size o gün ne yaptıklarını gösterecek bir şey vermek zorunda hissediyorlar kendilerini. Böylece, Christakis’e göre, yaratıcı çalışmalar konusundaki okul öncesi eğitim yaklaşımında anlamlı bir değişiklik yapmanın “ilk adımı” olarak, ebeveynler çocuklarına o gün okulda ne yaptıklarını sormaktan vazgeçmeliler. İki, üç ya da dört yaşındaki çocuklar, yetişkinlerin üretkenlik kültürüyle yönlendirilemeyecek kadar küçükler.

    Kaynak: http://nymag.com/scienceofus/2016/04/enough-with-the-hand-turkeys-preschool-crafts-need-an-overhaul.html?mid=facebook_nymag

    Kaynak: egitimpedia.com

  • Neden Fransız Çocuklarda Daha Az DEHB Görülüyor?

    Neden Fransız Çocuklarda Daha Az DEHB Görülüyor?

    Fransızların sürekli uyguladığı kurallar ve koydukları sınırlar, çocukların kendini güvende hissetmelerini sağlıyor.

    Amerika’da, okul çağındaki çocukların en az yüzde dokuzuna DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) teşhisi koyuluyor ve bu çocuklar tıbbi ilaç tedavisine başlıyorlar. Fransa’da DEHB teşhisi koyulan ve ilaç tedavisi alan çocukların oranı ise yüzde 5′in altında. Peki bu aradaki fark neden kaynaklanıyor?

    Bu soruyu yanıtlamak için önce başka sorular sormamız gerekiyor. Öncelikle DEHB bir biyolojik-nörolojik bozukluk mudur? Şaşırtıcı olan, bu sorunun cevabının Fransa’da ya da Amerika’da yaşıyor olmanıza göre değişiyor olması. Amerika’da, çocuk psikiyatristleri DEHB’yi biyolojik sebepleri olan bir biyolojik bozukluk olarak görüyor. Ayrıca tercih edilen tedavi de yine biyolojik: Uyarıcı ilaçlar.

    Diğer taraftan Fransız çocuk psikiyatristleri DEHB’yi psiko-sosyal ve içinde bulunduğu şartlara bağlı sebepleri olan tıbbi bir durum olarak değerlendiriyorlar. Fransız doktorlar, çocukların odaklanma ve davranışsal problemlerini ilaçlarla tedavi etmek yerine çocuğun stresinin altında yatan soruna bakmayı tercih ediyorlar. Çocuğun beynindeki değil, çocuğun sosyal ortamındaki sorunu araştırıyorlar. Sonra altta yatan sosyal bağlamdaki sorunu, psikoterapi ya da aile danışmanlığı ile tedavi etmeyi seçiyorlar. Bu, Amerikalıların bütün semptomları çocuğun beynindeki kimyasal dengesizlik gibi biyolojik bir fonksiyon bozukluğuna atfetme eğiliminden çok daha farklı bir bakış açısı.

    DEHB

    Fransız çocuk psikiyatristleri, Amerikalı psikiyatristlerin kullandığı duygusal çocukluk problemlerini sınıflandırma sisteminin aynısını kullanmıyorlar. Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nı ya da DSM’yi kullanmıyorlar. Sosyolog Manuel Vallee’ye göre Fransız Psikiyatri Federasyonu, mevcut sistemin etkisine direnmek için alternatif bir sınıflandırma sistemi geliştirdi. Bu alternatifin adı CFTMEA(Classification Française des Troubles Mentaux de L’Enfant et de L’Adolescent). İlk kez 1983 yılında çıkan sistem, 1988 ve 2000 yıllarında güncellendi. CFTMEA, çocuklarda görülen semptomların altında yatan psikososyal sebepleri belirlemeye odaklanıyor, semptomları maskelemek için kullanılacak en iyi farmakolojik “yara bandı”nı bulmaya değil.

    Fransız doktorlar, çocuğun sosyal bağlamında ters giden şeyleri bulma ve “tamir etme” konusunda ne kadar başarılı olurlarsa, o kadar az sayıda çocuğa DEHB teşhisi koyuluyor. Üstelik DEHB’nin tanımı, Amerikan sisteminde olduğu kadar geniş değil. Benim görüşüme göre Amerikan sistemindeki tanım, normal çocukluk davranışının çoğunu “patolojik” addediyor. Amerikan çocukluk problemlerini sınıflandırma sistemiDSM , belirgin bir şekilde altta yatan sebepleri dikkate almıyor. Ve böylece doktorların çok daha fazla sayıda semptomatik çocuğa DEHB teşhisi koymasına sebep olurken, aynı zamanda bu çocukları ilaçlarla tedavi etme konusunda da doktorları teşvik ediyor.

    Nasıl anne babalarız? Tıklayın:.!

    Fransızların bütünsel psikososyal yaklaşımı aynı zamanda DEHB tipi semptomların beslenme ile ilgili sebeplerini de dikkate almayı sağlıyor. Özellikle de bazı çocukların davranışlarının yapay olarak renklendirilmiş, belli koruyucular ve/veya alerjenler içeren yiyecekler tükettikten sonra daha da kötüleşmesi gerçeğini. Fransa’da problemli çocuklarla ve elbette aileleri ile de çalışan doktorlar, beslenme ile ilgili müdahalelerin bazen bir çocuğun problemine çözüm getirebildiğinin oldukça bilincindeler. Amerika’daki, DEHB’nin katı bir şekilde sadece farmakolojik tedavisine odaklanma anlayışı, doktorların beslenmeyle ilgili faktörlerin çocukların davranışı üzerindeki etkisini görmemezlikten gelmelerine sebep oluyor.

    Amerika ile Fransa arasındaki farklılıklar bu kadarla da kalmıyor. İki ülkedeki çocuk yetiştirme felsefeleri de birbirinden oldukça farklı. Bu farklı felsefeler de, Fransız çocukların Amerikalı akranlarına göre neden genel olarak daha az problem yaşadıklarının bir sebebi olarak görülebilir.

    Fransız tarzı ebeveynliği keşfeden Amerikalı bir annenin hikayesini anlatan Pamela Druckerman’ın Bébé’yi Yetiştirmek / Bringing up Bébé isimli kitabı, bu farklı ebeveynlik tarzlarını gözler önüne seriyor. Bence Druckermann’ın görüşleri, Fransız çocuklara neden Amerika’da gördüğümüz oranlarda DEHB teşhisi koyulmadığı tartışmasına katkı sağlayacak nitelikte.

    Doğdukları andan itibaren Fransız ebeveynler çocuklarına sıkı bir cadre yani “çerçeve” ya da “planlı bir yapı” sağlıyorlar. Örneğin çocuklar ne zaman isterlerse o zaman atıştırmalık bir şeyler yiyemiyorlar. Yemek saati, günün sadece belli dört saatinde yer alıyor. Fransız çocuklar, ne zaman isterlerse bir şeyler atıştırmak yerine sabırla yemek saatlerini beklemeyi öğreniyorlar. Fransız bebeklerden de ebeveynleri tarafından belirlenen sınırlara uymaları bekleniyor. Örneğin Fransız ebeveynler, bebekleri dört aylık olduğunda bütün gece deliksiz uyumuyorlarsa çocuklarına uyku eğitimi veriyorlar.

    Druckerman’ın gözlemlerine göre Fransız ebeveynler de çocuklarını Amerikalı ebeveynler kadar çok seviyorlar. Onlara piyano dersleri aldırıyor, spor antrenmanlarına götürüyor ve yeteneklerini en iyi şekilde ortaya koymaları için onları teşvik ediyorlar. Ancak Fransız ailelerin farklı bir disiplin felsefeleri var.

    Fransızların sürekli uyguladığı kurallar ve koydukları sınırlar, çocukların kendini güvende hissetmelerini sağlıyor. Fransız aileler, net sınırların, bir çocuğun kendini daha mutlu ve güvende hissetmesini sağladığına inanıyorlar. Bu benim bir terapist ve anne olarak yaşadığım kişisel deneyimlerimle de oldukça bağdaşan bir düşünce. Ve son olarak Fransız aileler, “hayır” kelimesini duymanın, çocukları “kendi arzularının tiranlığından” kurtardığına inanıyorlar.

    Çocuklarla çalışan bir terapist olarak şunu artık çok anlaşılır buluyorum: Fransız çocuklar davranışlarını kontrol etmek için ilaçlara ihtiyaç duymuyorlar, çünkü kendilerini kontrol etmeyi zaten çok küçük yaşlarda öğrenmiş oluyorlar. Çocuklar kuralların çok iyi anlaşıldığı ailelerde büyüyorlar. Ortada net bir aile hiyerarşisi bulunuyor. Druckerman’ın tanımladığı gibi Fransız ailelerinde ebeveynler kararlı ve kesin bir şekilde çocuklarının sorumluluğunu alıyorlar ve yönetimi ellerinde bulunduruyorlar. Amerikan aile tarzında ise durum genellikle tam tersi oluyor.

    Kaynak: https://www.psychologytoday.com/blog/suffer-the-children/201203/why-french-kids-dont-have-adhd

    Kaynak: egitimpedia.com

     

  • Anne olmanın güzellikleri

    Anne olmanın güzellikleri

    Bebeğini kucağına aldığı anda bir kadının yaşadığı mucizevi duyguları en iyi anneler bilir. Bebek sahibi olunca insanların hayatı muhakkak değişir, mutluluğun yanısıra yaşam şartlarıyla değişen pek çok zorluğu da vardır. Ancak bugün anne olmanın hoş taraflarından, hayatınıza kattığı olumlu şeylerden söz edeceğiz.

     Erkenden uyurlar

     Doğumdan hemen sonraki aylarda birkaç saat aralıklarla ve gece emzirmeleri sizi bezdirebilir, artık hiç kendinize ait zamanınız olmayacak, akşamları program yapamayacaksınız sanırsınız. Oysa dört ayın sonunda pek çok bebek erkenden uyuduğu gibi gece uyanmalarını da bırakır ve siz de eşinizle birlikte yemek hazırlar, film seyreder, konuk bile ağırlamaya başlarsınız.

    Seyahat edebilirsiniz

     Bebeğiniz oldu diye uzun bir süre seyahat edemeyeceğinizi, tatile çıkamayacağınızı düşünmeyin sakın. Güzel organize olur ve bebekle gezmeyi kafanızda büyütmezseniz kısa hafta sonu tatilleri ile işe başlayabilirsiniz. Hatta uçakla seyahat edeceğiniz tatilinizde, iki yaşına kadar bebek için koltuk almanıza da gerek yok, çok küçük bir ücret ödemek yeterli olur.

    Anne olmanın güzellikleri
    Anne olmanın güzellikleri

     Hızla forma girersiniz

     Doğum sonrası vücudunuzu lime lime edilmiş gibi hissedebilirsiniz, emzirmek ise bazı kadınlar için işkenceye dönüşür. Unutmayın ki bu durum en fazla bir iki haftada son bulur, vücudunuz çabucak toparlandığı gibi hamileliğin hücreleri yenileme özelliği ile kendinizi eskisinden de iyi hissedersiniz.

    Yeni arkadaşlar edinirsiniz

     Çocuğunuz sayesinde, aynı dönemde doğum yapmış kadınlardan yeni bir çevreniz oluşur. Bunun sıkıcı olacağını, her zaman sadece bebeklerden ve aynı konulardan konuşacağınızı zannetmeyin, tabii ki ortak konunuz çocuklardır, ancak başka bir sürü şeyi paylaşır, birbirinize destek olur ve ömür boyu sürecek dostluklar kurabilirsiniz.

    Uykunuz düzene girer

     Erken yatıp erken kalkanlar için sorun yok ama geceleri oturmayı, sabah ise uyumayı sevenlerdenseniz, bebeğiniz olunca mecburen vaktinde yatarsınız. Sabahları da normal insanlar gibi uyanır ve metabolizmanız için doğru olan saatlerde uyumaya başlar, yani disipline girersiniz.

    Olgunlaşırsınız

     Hamile kaldığınız zaman bir sürü kitap okursunuz, aile büyüklerinin, doktorunuzun, daha önce doğum yapmış arkadaşlarınızın bilgi bombardımanına uğrarsınız. Çok şey de öğrenirsiniz ama bebeğinize kavuştuktan sonra o ve siz, yaşadıklarınızla, sevginizle, şefkatinizle sadece çocuk bakımında değil hayata bakışınızda da ne kadar olgunlaştığınıza  inanamazsınız.

     

    Kaynak: hthayat.com/anne-ve-cocuk

  • Hamilelikte kullanılan ilaçlar bebekte katarakt yapıyor

    Hamilelikte kullanılan ilaçlar bebekte katarakt yapıyor

    Genellikle yaşlılık hastalığı olarak bilinen katarakt, bebeklerde de görülebiliyor. Bebeğin katarakt olmasında, annenin hamilelikte kullandığı ilaçların önemli etkisi var

    Çocuklarda kataraktın doğumdan itibaren her an ortaya çıkabileceğini söyleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tülay Kılıç, “Bebeklerde ve çocuklarda katarakt çok çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Özellikle annenin hamileyken geçirdiği kızamık ve kızamıkçık gibi enfeksiyonların yanı sıra, hamileliğin ilk 3 ayında kullanılan antibiyotik ve antiviral ilaçlar çocukluk çağı kataraktının gelişmesini büyük oranda etkilemektedir” dedi.

    Bazı bebeklerin katarakt ile doğabildiğini, bazılarında ise doğumdan itibaren 3-6 ay ya da 1 sene sonra katarakt geliştiğini belirten Kılıç, 4 ile 6 yaşına kadar olan tüm katarakt vakalarının “bebeklik çağı kataraktı” olarak adlandırıldığını söyledi:

    Katarakt, bazı vakalarda herhangi bir nedene bağlı olmadan ailelerden geçişli olarak çıkabileceği gibi çok çeşitli nedenlere bağlı olarak da görülebiliyor. Örneğin, bebeklik çağı kataraktındahamilelik süreci belirleyici özellikte. Anne adaylarının hamileliklerinin ilk 3 ayında kullandıkları antibiyotik ve antiviral ilaçlar bebeklerde başta göz sağlığı olmak üzere organ gelişimini olumsuz etkilerken, katarakt oluşumundan da sorumlu tutulmaktadır.”

    FOTOĞRAFLARDAKİ KIRMIZI GÖZE DİKKAT

    Anne ve babaları bebeklik çağı kataraktına karşı uyaran Op. Dr. Tülay Kılıç “Günümüzde maalesef çoğu aile çocuğundaki kataraktı fark etmiyor. Çocuk 4-5 yaşına geldiğinde tesadüfen ortaya çıkan kataraktların sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Bu nedenle çocuklarda her yıl rutin göz muayenesi asla ihmal edilmemeli ve anne- babalar kataraktın belirtilerine karşı bilinçli olmalıdır” dedi.

    Kataraktın bebeklerin göz bebeklerinde beyazlaşma, koyulaşma ya da tek gözde kayma şeklinde ortaya çıktığını söyleyen Kılıç “Ayrıca fotoğraflarda bebeğin sadece bir gözünün kırmızı çıkması, kırmızı alanın içinde siyah gölgelerin bulunması da çocuklarda katarakta ait önemli bir bulgudur. Bu belirtileri fark eden aileler, çocuklarını hiç vakit kaybetmeden bir göz hastalıkları uzmanına götürmelidir” uyarısında bulundu.

    GÖZ TEMBELLİĞİNE VE ŞAŞILIĞA DA SEBEP OLABİLİR!

    Katarakt teşhisi konmuş ya da katarakt ameliyatı olmuş bir çocuğun belli bir yaşa kadar veya devamlı gözlük kullanması gerekebileceğini belirten Tülay Kılıç, “Bebeklerde katarakt, ileriki yıllarda göz tansiyonu, göz tembelliği ve şaşılık riskini de beraberinde getirebiliyor. Bu nedenle katarakt, bir çocuğun erişkinliğinde de takip edilmesini gerektiren bir durumdur” dedi.

    Kaynak: posta.com.tr

  • Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma

    Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma

    Evinizde kitapların ulaşılabilir yerde olmasına özen gösterin. Çocuğunuzun istediğinde kitaplarına eline alabilmesi ve onları incelemesi, okumayı sevmesi ve kitap okuma alışkanlığı açısından önemlidir.

    Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma

    Çocuğunuzun ilgisini çeken okuma kitapları seçmesine izin verin. Ancak okuyamayacağı düzeyde kitaplar seçtiğinde yerine alternatif sunun. Eğer küçük yaş çocuğunuz var ise, üç alternatifi siz belirledikten sonra çocuğunuzun seçmesini isteyebilirsiniz.

    Çocuğunuzun ilgi alanına uygun olan kitapları seçin. Hatta sadece kitapları değil üzerinde okuyabileceği olan her şeyi ona sunabilirsiniz ( broşür, çizgi roman, dergi vb.). Çocuğunuzun okumayı sevmesi için illa ki sadece kitap okuması gerekmez. İlgisi yönünde arabalar hakkındaki bir dergiyi okumaya çalışması, onu motive etmeye yeterli olacaktır.

    Çocuğunuzun kitaplarını saklayabilmesi için birlikte düzenlediğiniz ve süslediğiniz bir raf/dolap/kutu hazırlayabilirsiniz.

    cocuga_okuma_aliskanligi

    Çocuklar ebeveynlerini model alarak gelişimlerine devam ederler. Ebeveyn olarak sizin ev içinde ne kadar kitap okuduğunuz çocuğunuz tarafından da gözlenir. Bu sebeple anne-baba olarak çocuğunuz ile birlikte kitap okuma saatleri düzenleyebilirsiniz. Birlikte kitap okuma ardından sohbet etme aynı zamanda çocuğunuz ile kaliteli zaman geçirmenin bir yoludur.

    Çocuğunuzdan sıklıkla size sesli okuma yapmasını isteyebilirsiniz. Sesli okuma, sözcük dağarcığını, dikkat becerilerini ve anlama becerisini geliştirir. Sesli okuma, sessiz okumaya geçiş için de önemlidir. Ayrıca çocuğunuzun okumasının nasıl gittiğine dair bilgi edinebilir, zorlandığı noktaları fark edebilir ve yardıma ihtiyacı olduğu zamanları rahatlıkla fark edebilmesiniz için bir fırsat yaratır.

    Çocuğunuzdan belli bir sayıda sayfa okumasını istemek yerine süre belirlemeniz daha uygun olacaktır. Her çocuğun okuma hızı farklı olduğu için çocuğunuz daha yavaş okuyorsa sayfa sayısını belirlemek onu bunaltabilir.

    Çocuğunuza yatmadan kitap okumaya, okumayı öğrendikten sonrada devam etmeniz büyük önem taşır. Sizin ona yüksek sesle hikaye okumanız onun için ilişkisel doyum sağlar. Birlikte okuyacağınız veya onun yüksek sesle okuyacağı zamanlar, hikaye saatinden ayrı olmalıdır.

    Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma
    Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma

    Çocuğunuzun her gece uyumadan kitap okuma alışkanlığını kazandırmak için bir ayakkabı kutusunu boyayarak, kaplayarak ve süsleyerek başucuna koyacağı bir kitap kutusu yapabilirsiniz. En sevdiği kitaplarını, hediye gelen kitaplarını orada saklayabilir. Hikaye zamanında sizin okumanız için oradan bir hikaye kitabı seçebilir.

    Çocuğunuz ile kitap evlerine ziyaretlerde bulunun. Kitapçılarda sessiz konuşmanın gerekliliğinden bahsedebilir, seçtiğiniz kitapları inceleyebilirsiniz. Çocuklara uygun kitap fuarlarına da ufak geziler yapabilirsiniz.

    Çocuğunuzun olduğu ortamda kitap okuyun ve okuduğunuz kitaplar hakkında sohbet edin. Aynı şekilde çocuğunuzun okuduğu kitap hakkında fikirlerini (neleri beğendi/beğenmedi, hikayede kimler var, en çok hangi karakteri seviyor vb )sorabilirsiniz. Aynı zamanda hikayenin sonunda ne olacağını düşünmesine ona soru sorarak teşvik edebilir, soyut düşünce becerilerini ve hayal gücünü destekleyebilirsiniz. Evinizde mutlaka ufak da olsa bir kitaplığınız olmalı.

    Çocuğunuz kitap okurken ve müzik çalarken onun sesini kaydederek sesli kitap oluşturabilirsiniz.

    Kitap okurken kaldığı yeri belirlemesi için birlikte kitap ayraçları yapabilirsiniz.

    Çocuğunuzun sevdiği gibi kitabı bir tiyatro oyuna dönüştürebilir, birlikte evinizde sahneleyebilirsiniz.

     

    Kaynak : Ayşe Başak Erk Uzm. Gelişim Psikoloğu

    Milliyet / Pembenar

  • Diş Çıkaran Bebek Nasıl Rahatlatılır?

    Diş Çıkaran Bebek Nasıl Rahatlatılır?

    Diş Çıkaran Bebek Nasıl Rahatlatılır? Bebek gelişiminin en önemli süreçlerinden biri olan diş çıkarma dönemi, farklılıklar göstermekle beraber genelde 6. ya da 7. aylarda başlar. Ancak bu yeni dönem bebekler için biraz sancılı olabilir. Bu dönemin farkına varmak ve en rahat şekilde atlatmak için önerilerimize bir göz gezdirebilirsiniz.

    Diş Çıkarma Zamanı

    Bebeklerde ilk dişin görülmesi genelde 6 ay civarlarında olsa da bu bazı bebeklerde çok daha erken ya da geç olabilir. Burada diş yapısı, aile geçmişi gibi etkenler söz konusudur. Bu yüzden ilk dişin 3 ay gibi erken bir zamanda çıkması ya da 12 aya kadar gecikmesi durumunda endişelenmenize gerek yok. Bu konuda anne veya babanın ilk dişini ne zaman çıkardığına dikkat edilebilir.

    dis_cikaran_bebek

    Diş Çıkarırken Yaşananlar

    Yeni çıkan dişin diş etlerine baskı uygulaması, ağız içinde ağrılara neden olur ve bu da bebeğinizin biraz huysuzlaşabileceği anlamına gelir. Ayrıca salyanın artışı da diş çıkarmanın en önemli belirtilerindendir. Diş çıkarırken diş etleri kaşınan bebekler, bu kaşıntıyı gidermek için buldukları her şeyi ağızlarına götürmeye çalışıp ısırma alışkanlığı edinebilirler. Bu da bebeğin diş çıkarmaya başladığına dair önemli bir işarettir. Ayrıca bebek bu dönemde katı gıdayı reddedebilir. Bu durumda bir süreliğine sıvı gıdayla devam etmekte bir sakınca yoktur.

    Diş çıkarma belirtilerinden bir diğeri olan ateş, her bebekte görülmeyebilir. Ancak tek başına ateş, bebeğin diş çıkarmasına işaret eden bir durum değildir. Diğer belirtilerle birlikte ateş de görülüyorsa diş çıkarma olarak yorumlanabilir. Ateş gibi bir diğer belirti de ishaldir. Her bebekte görülmez ve yalnız başına ishal, bebeğin diş çıkardığı anlamına gelmez. Bebekte ateş artışı ya da ishal varsa diğer ihtimaller de göz önünden bulundurulmalı, olası hastalık ya da mikrobik durumlara karşı doktor kontrolü atlanmamalıdır. Diş etindeki ağrıya bağlı olarak gözlemlenen bir diğer davranış ise uykusuzluktur. Uykusuzluğa karşı emzirmek bebeği rahatlatacak ve uyutma konusunda yardımcı olacaktır.

    Diş Çıkaran Bebek Nasıl Rahatlatılır?

    Diş etleri kaşınan ve ağrıyan bebekleri rahatlatmak için diş kaşıyıcı oyuncaklardan yararlanılabilir. Hatta bu tarz oyuncakları buzdolabında bekletip vermek, bebekler için daha da rahatlatıcı olacaktır. Ayrıca bebeklerin yutamayacağı büyüklükte elma, armut gibi bütün meyveler de verilebilir. Aynı şekilde soğuk meyvelerle hazırlanmış püreler de bebekler için ideal bir besin olacaktır. Bebeğinizin diş çıkarma döneminde ishal de yaşanıyorsa kaybettiği suyu geri kazanması için sulu gıdaların tüketimi de arttırılabilir.

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com