Kategori: Anne – Çocuk

  • Lütfen Beni Öpme: Çocuğumun Kişisel Sınırlarına Saygı Göstermek

    Lütfen Beni Öpme: Çocuğumun Kişisel Sınırlarına Saygı Göstermek

    Oğlum hiçbir zaman dokunmayı seven ve duygularını açıkça ifade eden türde bir çocuk olmadı.

    Henüz küçük bir çocukken bile uzanabildiği yere kadar ellerini uzatır, kendisine yaklaşanları iterdi. Okula başladığında sıkı sıkı sarılmaya başladı ama sarılırken bile çok seçici davranır, çok az kişiye sarılırdı. Ve öpücükleri hiçbir zaman sevmedi.

    Bu, sizi sevmiyor anlamına gelmez. Ona zaman verirseniz, sizi ne çok sevdiğini görürsünüz. Eğer ona alan verirseniz, sizi uzun ve tatlı sohbetlerle ve gerçekten nefesinizi kesecek kadar güçlü sarılmalarla ödüllendirecektir. Ama öpücüklerle değil. Öpücük asla olmaz.

    Kendi aramızda inek öpücükleriyle (yanaktan yalayanlar) ilgili bir espri var. Eğer oyun modundaysa ona espriyle karışık bir öpücük veriyorum ama biliyorum ki genelde bu ruh halinde olmuyor. Kendi annesinin öpücükleri için bile. Ve ben de buna saygı duymaya çalışıyorum.

    Başkalarının bazen anlamakta zorlandığı bir durum bu. Özellikle çok daha küçükken ve henüz “ölümcül” bakışını atmayı bilmiyorken çok zorlanırdı.

    “Hadi gel bana bir öpücük ver!”
    “Beni sevmiyor musun?”
    “Küçük bir öpücük sadece!”

    beni_opme_lutfen
    Lütfen Beni Öpme: Çocuğumun Kişisel Sınırlarına Saygı Göstermek

    Biliyorum, bunlar sevgi dolu talepler. Biliyorum, kimsenin saygısız olmak ya da karşısındakini rahatsız etmek gibi bir niyeti yok. Biliyorum, içimize işlemiş, kuşaklardır süregelen fikirler ve beklentiler var. Ama bu, çocuğumun kendini baskı altında ve rahatsız ve kötü hissetmesine sebep oluyor.

    Ona her zaman rahatlıkla “Hayır teşekkürler, ben öpülmeyi sevmiyorum” demesini söyledim ya da eğer o söyleyemiyorsa, bunu onun yerine ben söyledim.

    Artık biraz daha büyüdüğü için karşısındaki insana daha rahat olduğu bir sevgi gösterme biçimini sunmasını öneriyorum. El sıkışmak, sarılmak ya da beşlik çakmak ve büyük bir gülümseme gibi… Nazik bir tavırla durumu açıklamaya ve hayatımıza devam etmeye çalışıyoruz. Bu bazen yeterli oluyor. Ama bazen insanlar ısrar etmeye devam ediyor. İnatla.

    Onu sevdiklerini biliyorum. Ama bu iyi bir şey değil.

    Bir çocuk açık bir şekilde karşısındakinin kendisine dokunmasını, sarılmasını ya da öpmesini istemediğini belirtiyorsa, yetişkinlerden buna saygı duymalarını bekliyorum.

    Çocuklarımın “hayır demenin hayır olduğunu” bilmelerini istiyorum. Hayır dediklerinde başkalarının buna saygı göstereceğini bilmelerini istiyorum. Ayrıca başkaları hayır dediğinde, çocuklarımın da buna saygı göstermeyi öğrenmelerini istiyorum. İstemeseler bile saygı göstermeliler. Özellikle bunu anlayan erkekler yetiştirmek istiyorum.

    Çocuklarımın iç seslerinin dinlemelerinin iyi bir şey olduğunu bilmelerini ve kendilerini açıkça ifade etmelerinde ve bazı şeylerden rahatsız olduklarında bunu söylemelerinde hiçbir sorun olmadığını bilmelerini istiyorum. Eğer kendilerinden istenen bir şey konusunda rahatsızlık hissediyorlarsa, bu isteğe asla itaat etmek zorunda olmadıklarını bilmelerini istiyorum.

    Çocuklarımın kendi bedenleri üzerinde kontrol sahibi olduklarını bilmelerini istiyorum. Ve bedenlerine kimin dokunabileceğini ve dokunamayacağını söyleyen kişinin kendileri olduğunu bilmelerini.

    Ancak bazı yetişkinler, en iyi niyetli olanlar bile, tam tersi bir mesaj veriyorlar (amaçları kesinlikle bu olmasa bile).

    Bu yüzden lütfen, bir çocuk “öpücük istemiyorum” ya da “bugün sarılmak istemiyorum” dediğinde ya da sadece başını başka yöne çevirdiğinde, bunu sakın kişisel almayın! Bu sizi sevmediklerinden değil, kendi kişisel alan hakkına sahip olduklarından böyle. Ve ister 2, 6, 26 ya da 62 yaşında olun, hayır demek hayır demektir!

    Alıntı: http://picklebums.com/please-dont-kiss-me/
    Çeviren ve paylaşan: egitimpedia.com

  • Hamilelikte zehirlenme

    Hamilelikte zehirlenme

    Kadın Hastalıkları Ve Doğum Uzmanı Op.Dr.Aslı Alay, hamilelikte yaşanan zehirlenmelere karşı uyardı.

    Besin zehirlenmelerine yol açan bakteri ve toksinlerin bebekte sorun oluşturmayacağını dile getiren Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr.Aslı Alay, “Ancak annenin genel durumu ve klinik bulguları önemlidir. Anne adayında aşırı sıvı kaybı, yüksek ateş olmadığı sürece bebek bu durumdan etkilenmez” dedi.
    Tedavide amacın kaybedileni yerine koymak olduğunu anlatan Op.Dr.Aslı Alay, “Çoğunlukla gebelikte besin zehirlenmesinde bulantı nedeniyle ağız yolu ile beslenilemez, ishal ve kusma su ve mineral kaybına neden olur. Anne adayının kaybettiği sıvılar damaryolu ile verilmelidir. Barsak hareketini azaltan ve ishali engelleyen ilaçların kullanılması çok sakıncalıdır. Çünkü ishali durduran ilaçlar zehrin dışarı atılımını engeller, hastadaki belirtilerin şiddetini artırır. Genel durumu düzeldikten ve ağızdan beslenmeye başlandıktan sonra diyetteki besin öğeleri de dikkatle seçilmelidir. Bol sıvı verilmeli, tuz eklenmelidir” diye konuştu

    Hamile bir kadın zehirlendiğinde ilk müdahale nasıl yapılmalıdır?

    Op.Dr.Aslı Alay, hamile bir kadının zehirlendiğinde ilk müdahalenin nasıl olması gerektiği konusunda ise, “Acil önlem şüpheli besinin veya suyun tüketilmemesi ve hastanın en yakın sağlık kuruluşunda takip edilmesi olmalıdır.

    Besin zehirlenmesine yol açan bazı mikroorganizmalar pişirme sırasında oluşan ısı ile yok olmaz. Özellikle hijyenik kurallara dikkati gerektirir. Bunlar arasında ellerinizi sık sık yıkamak, tırnakların kısa olması, yemek pişirirken aksesuar kullanılmaması ve kağıt havlu kullanımı önemlidir.

    Oldukça ciddi seyreden besin zehirlenmesi olan botulinum toksini oksijensiz ortamda çoğalabileceği için usulüne uygun hazırlanmayan konserveler önemli bir tehdittir. Konserve gıda alırken kutusunun hasar görmemiş olması, son kullanma tarihine dikkat edilmesi gerekir.Gebelikte bu ürünlerden uzak taze sebze ve meyve ağırlıklı beslenilmesi ise önerimizdir” diye konuştu.

    hamilelikte_zehirlenme_belirtileri

    İçme suyunun kaynağının da oldukça önemli olduğunu vurgulayan Op.Dr.Aslı Alay, “Güvenemediğiniz bir su kaynağından su kullanmak zorunda iseniz mutlaka suyunuzu içmeden kaynatmalısınız. Pastörize edilmemiş süt ve taze peynir tüketimi de besin zehirlenmesi açısından önemli bir risk oluşturmaktadır. Pişirdiğiniz bir yemeği özellikle yaz aylarında bir saatten daha uzun süre oda ısısında bekletmeyiniz. Çiğ et, çiğ tavuk ve kümes hayvanlarının etlerini çıplak elle dokunduktan sonra ellerinizi sabun ve sıcak su ile bolca yıkamalısınız. Yumurtayı kullanmadan hemen önce sadece su ile yıkayın. Çiğ balık tüketmeyin. Zehirlenmeye yol açan mikroorganizmalar bazen besinler, bazen sular, bazen de hijyenik olmayan koşullardaki yaşam ile bulaşabilir. Anne sütü ile direk bebeğe geçiş olmamakla beraber annenin memesi, meme ucu ve annenin elleri gerekli hijyenik kurallara uygun temizlenmiyorsa bebeğe bu yolla geçiş olabilir” diye konuştu.

    Op.Dr.Aslı Alay, emziren annelerin gıda zehirlenmelerine karşı özellikle kullanılan suyun önemli olduğunu güvenilmediği durumlarda kaynatılması gerektiğini belirterek, “Bebeğin su kabı, emziği, biberonu belirli aralıklarla kaynatılmalı, her kullanım öncesinde yıkanmalı ve biberon içerisindeki su sık aralıklarla değiştirilmelidir. Mümkünse bebeğinizin biberonu ve su kabının cam olmasına özen gösterin. Bebeklerde sık gördüğümüz bazen annelerin kurtarıcısı gibi gözüken emziklerde enfeksiyon riski taşır. Çünkü sürekli yere düşen emziğinin peşinde olan bebeğiniz bu yolla enfeksiyonları da alabilir. Mutlaka emzirmeden önce ellerinizi yaklaşık 15-20 saniye kadar su ve sabunla bilekleri de dahil olmak üzere yıkamalı, tırnaklarınız kısa olmalı ve emzirme sırasında aksesuar kullanmamalısınız. Çünkü yüzük, bilezik, künye gibi takılar yeterli temizlenemediğinden iyi bir enfeksiyon taşıyıcısıdır” şeklinde konuştu.  (trthaber.com)

  • Mikroplar sıcak yaz günlerini sever!

    Mikroplar sıcak yaz günlerini sever!

    Çocuklarla yapılacak tatillerde alınması gereken önlemler var. Böcek sokmaları, havuz ve denizden kapılan mikroplar, besin zehirlenmeleri, enfeksiyonlar hem çocukların hem de anne-babaların tatillerini kâbusa çevirebiliyor. İşte Anadolu Sağlık Merkezi uzmanlarından anne-babalar için ‘çocuklu ve sağlıklı tatil’ önerileri…

    ÇOCUĞUNUZU BÖCEK SOKMASINDAN KORUYUN

    Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ela Tahmaz, çocukları böcek sokmasından korumak için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

    * Çocuğunuza kokulu sabun, sprey veya parfüm sürmeyin.

    * Sinek ve böceklerin yuvalanacağı durgun su ve bol miktarda çiçek açmış olan bahçelerden veya üzeri kapalı olmayan yemeklerin olduğu yerlerden uzak tutun.

    * Çok parlak renkli ve büyük çiçek desenli elbiselerden kaçının. (Böcekleri ve arıları çekebilir.)

    * Çocukları sinek ve böceklerden korumak için, DEET içeren ve vücudun açık yerlerine sürülen sinek kovucular en etkili yöntemdir.

    * Çocuklar için önerilen yüzde 30 konsantrasyonda DEET içeren sinek kovuculardır. Ancak 2 ayın altındaki bebeklerde kullanılmamalıdır.

    * Sinek kovucuların içerikleri üründen ürüne değişir. Mutlaka aldığınız ürünün ne içerdiğine bakın ve içinde ne olduğunu bilmediğiniz ürünleri kullanmayın.

    * Çocuğunuzu yoğun parfümlü sabun ve şampuanlarla yıkamayın.

    * Çocuğunuzun durgun sular, çöpler ve yiyeceklerin açıkta durduğu alanlar gibi böceklerin toplandığı ya da yuvalandığı yerlerde oynamasına izin vermeyin.

    * Çocuğun bilinen bir alerjisi varsa ısırıldıktan sonra hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurun. Diğer durumlardaysa doktorunuzla görüşüp bölgeye sürülen veya ağız yoluyla alınan antialerjik ilaçlar kullanın. (Yanınızda antihistaminik ilaç veya pomatlar bulundurun.)

    * Özellikle oyun çağı çocuklarının ısırılan bölgeyi aşırı kaşıması sonrası bölgeye mikrop bulaşabilir. Enfeksiyon gelişmesi halinde doktorunuzla görüşün.

    * Korunmak için tüm camları açarak yatmaktan kaçının ve camlarda tel olmasına dikkat edin.

    * Isırılan yere buz uygulanması tepkinin şiddetini azaltacaktır. Özellikle yüz bölgesinde oluşan ısırıklar, bölgenin hassas dokusu nedeniyle fazla şişer ve daha fazla ödem oluşmasına neden olabilir. Dokunup kaşımadan bir uzmana başvurun. Kaşımayı tırnakla değil ovalama şeklinde yapın.

    ÇOCUKLARDA İSHALE DİKKAT!

    Yazın gelişiyle birlikte ebeveynleri korkutan problemlerden biri de ishal. İshalin yaz aylarında görülme oranlarının artmasının 2 ayrı nedeni bulunuyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Sokullu, “Birinci neden havaların ısınması yüzünden besinlerin daha kolay bozulması, ikincisiyse artan sıvı ihtiyacı nedeniyle her durumda sıvı alma isteğinin mikrop alma riskini artırması olarak görülüyor” diyor. İshallerin ortaya çıkmasındaki bir başka önemli etkenin ise hijyen kurallarına uyulmaması olduğu belirtiliyor. İshale yol açan etkenler arasında başta virüsler, bakteri ler ve parazitler geliyor. Çocuklarda meydana gelen ishallerde sıvı kaybının yüksek olması hastane yatışlarını artırırken, sıvı kayıplarının çocukları daha fazla etkilediği belirtiliyor. Çocuklarda yüzde 10’luk sıvı kaybı bile sıvı dengesini etkileyerek genel durumun bozulmasına neden olabiliyor. Bu sorun çocukları önce halsizleştirip sonra hareketsizleştiriyor ve bilinç kaybına kadar gidebilen durumlara yol açıyor. Eğer gerekli girişim yapılmazsa ishal çocuğun yaşamını tehdit etme noktasına gelebiliyor. Doktora geç getirilen çocuklarda sıvı kaybı yerine konsa bile kaybedilen elektrolitler nedeniyle bazı bozukluklar kalabiliyor.

    DONDURMA TÜKETİRKEN BUNLARA DİKKAT!

    İshallerin bulaşıcı olduğunu belirten Dr. Ayşe Sokullu, özellikle ortak yaşam alanlarında ve tuvaletlerde el temizliği ve hijyen kurallarında hassas olunması gerektiğini vurguluyor. Yazın özellikle ortak yaşam alanlarının kullanımının artması, havuzların ve tuvaletlerin kullanımı, açıkta satılan yiyeceklerin tüketilmesi mikrobik durumun yayılmasını kolaylaştırıcı etkenler olarak sıralanıyor. Yazın dondurma tüketiminde de çok dikkatli olmak gerekiyor. Açıkta satılan dondurmaları mümkün olduğunca tüketmemek gerekiyor. Kapalı satılan dondurmaların bulunduğu dolaplarınsa sürekli çalışır konumda olması gerekiyor.

    BUNLARI UNUTMAYIN

    * Dışarıda yiyecek bulundurmamaya çalışın.

    * Hijyeninden emin olmadığınız yerlerde yemek yemeyin.

    * El hijyenine dikkat edin.

    * Süt ve süt ürünlerini tüketirken üretim ve son kullanma tarihleri ile saklama koşullarına bakın.

    * İshal başlar başlamaz sıvı takviyesine önem verin.

    * Çocuğunuzu aşıyla korunabilen enfeksiyonlara özellikle de rota enfeksiyonlarına karşı zamanında aşılatın.

    * Yüksek ateş ve kusma durumunda doktora başvurun.

    Kaynak: Gazete Habertürk

  • Çocuğunuz Yuvaya Başlamaya Hazır Mı?

    Çocuğunuz Yuvaya Başlamaya Hazır Mı?

    Bir çocuğun yuvaya başlamaya hazır olup olmamasını etkileyen birden çok faktör vardır. Yaş, bu noktada en başta gelen unsur gibi görünse de çocuğunuzun yuvaya hazır olduğunu gösteren birçok yan etken de bulunabilir. Hazır olmak, bu bağlamda fiziksel, sosyal ve kavramsal açıdan çocuğun bu deneyime başlamak için sahip olması gereken özellikleri taşıması anlamına geliyor. Bu özellikler de her çocukta aynı yaşlarda ve aynı seviyede olmuyor. İşte, çocuğunuzun yuvaya başlamaya hazır olup olmadığını anlayabilmeniz için dikkat etmeniz gerekenler:

    İletişim Becerisi

    Uzmanlara göre yuvaya başlayacak bir çocuk mantıklı düşünebiliyor, açık ve net bir şekilde konuşabiliyor, arkadaşları ve ebeveynleriyle doğru iletişim kurabiliyor olmalı. Böylelikle siz yanında olmasanız dahi kendini ifade edebilen çocuğunuzu yuvaya bıraktığınızda çevresiyle iletişim kurabilir ve ilişkilerini yaşına uygun yürütebilir.

    Fiziksel Gelişim

    Fiziksel gelişim de bu noktada son derece önemli. Ancak bu yaşlarda fiziksel olarak yaşıtlarından hızlı gelişmiş bir çocuk, duygusal ve iletişimsel yönden daha zayıf olabilir. Tabii tam tersi durumda, duygusal yönden hızlı gelişmiş bir çocuk, fiziksel yönden yaşıtlarından yavaş gelişiyor olabilir. Bu anlamda fiziksel gelişimi, sosyal ve duygusal gelişim de desteklemeli.

    cocuk_yuvasi

    Bir Uzmana Danışın

    Her anne-babanın göz önünde bulundurması gereken seçeneklerden biri de profesyonel yardım. Etrafınızdaki bir çocuk doktoru, pedagog ya da çocuğunuzu iyi tanıyan ve onunla iyi iletişim kurabilen bir uzmana mutlaka danışmalısınız. Dışarıdan bakan profesyonel bir göz, sizin fark etmediğiniz ayrıntıları değerlendirerek doğru yönlendirmelerde bulunabilir.

    Yuvayı Görün

    Çocuğunuzu kaydettirmek istediğiniz yuvaya gidip gözlem yapabilirsiniz. Diğer çocukların birbiriyle olan iletişimine, oynadıkları oyunlara ve edindikleri kabiliyetlere bakıp çocuğunuzun o ortama uyum sağlayıp sağlayamayacağını test edebilirsiniz. Sonuçta çocuğunuzu kimse sizden daha iyi tanıyıp anlayamaz. Ayrıca ders programı ya da bir günlük işleyişi de gözlemleyebilirsiniz. Böylece çocuğunuzun gün boyu neler yapacağını önceden bilmenin rahatlığını yaşayabilirsiniz.

    Çocuğunuzu Tanıyın

    Yuvaya kayıt aşamasında çocuğunuzun bazı özelliklerini iyi tespit etmeniz gerektiğini unutmayın. Mesela çocuğunuzun ona söylenenleri dikkatli dinleyip karşılık verme konusundaki tepkilerini bilmelisiniz. Çünkü yuvada yapması en çok yapması gereken şey, öğretmenini ve arkadaşlarını dinlemek, onlarla paylaşımda bulunmak olacak.

    Yeteneklerinin Farkına Varın

    Bu noktada kendinize sorup yanıtlamanız gereken bazı sorular var. Çocuğunuz kendi başına kıyafetlerini giyiyor ya da tuvaletini yapabiliyor mu? Bunlar oldukça önemli. Çünkü yuvaya gidecek bir çocuğun orada geçireceği saatlerde kendi kendine yetebiliyor olması tercih edilir. Daha önce kalem tuttu mu ya da makasla bir kağıt parçası kesti mi? Yeni şeyler öğrenmeye meraklı ve istekli mi? Arkadaşlarıyla iyi anlaşıyor, paylaşmayı ve sırasını beklemeyi biliyor mu? Grup halinde çalışabiliyor mu?
    Bu soruların çoğuna “Evet, yapabilir.” ya da “Yapabilecek durumda.” şeklinde cevap veriyorsanız çocuğunuz önce yuvaya, ardından da sorunsuz bir şekilde okula başlamaya hazır demektir. Ayrıca unutmamalısınız ki her çocuk kendine has yeteneklere ve özelliklere sahiptir. Yuva da başarılı ve sağlıklı bir eğitim hayatının temel taşıdır. (blog.gittigidiyor.com)

  • Bebek Alerjileri Hakkında 5 Önemli Bilgi

    Bebek Alerjileri Hakkında 5 Önemli Bilgi

    Bebekler, bağışıklık sistemlerinin gelişme sürecinde, çevrelerine ve yediklerine karşı alerjik belirtiler göstermeye oldukça meyillidirler. Ebeveynler için dönüm noktası olan anlardan biri, bebekleri katı gıdaya başlatmalarıdır. Bu yüzden her anne baba, bebeğine ilk defa yedirdiği gıdadan ya da ilk defa tanıştırdığı bir hayvan veya bitkiden sonra bebeğin vücudundaki olası tepkileri dikkatle incelemelidir. Bebek alerji çeşitleri nelerdir, alerjik belirtileri nasıl anlarız ya da alerjinin nedenleri nelerdir? Tüm bu soruların cevaplarını merak ediyorsanız aşağıdaki bilgileri dikkatle okumanızı tavsiye ederiz.

    Her Defasında Bir Yeni Gıda

    Bebeğinize yeni bir gıda verirken o gün içinde verdiğiniz yeni gıdanın tek yeni gıda olmasına dikkat edin. Eğer birden fazla gıdayı bir gün içerisinde bebeğinizle tanıştırırsanız bebeğin hangisine alerjisi olduğunu anlayamaz, tekrar aynı gıdayı verebilirsiniz. Her yeni gıdadan sonra bir yeni gıdaya daha başlamadan önce mutlaka üç gün ara verin.

    Bu 8 İsme Dikkat

    160 farklı gıda alerji çeşidi olmasına rağmen bebeklerin genelde alerjik reaksiyonlar gösterebileceği 8 temel gıda bulunuyor. Bu gıdaları bebeğinize yedirmeden önce mutlaka doktorunuza başvurun ve doğru zamana doktorunuzla beraber karar verin. Sekiz gıdanın içinde yer alanlar: Süt, yumurta, yer fıstığı, ağaçta yetişen fıstık türleri (badem, ceviz gibi), balık, soya, tahıl ve kabuklu deniz ürünleri (midye, istiridye gibi).

    Olası Semptomlar

    Gıda alerjileri genelde gıdayı yedikten hemen sonra belirtilerini göstermeye başlarlar. Bebeğinize yeni bir gıda yedirdikten sonra ilk dakikalardan ilk birkaç saate kadar dikkat etmeniz gereken belirtiler şöyle sıralanıyor: Kurdeşen dökme ya da ciltte oluşan benzer kızarıklıklar, kaşıntı ve isilik, surat, dil ve dudaklarda şişme, ishal ya da kusma, öksürük ve hırıltılı solunum, nefes almada zorluk ve bilinç kaybı. Bebeğinizi sadece yeni bir gıdayla değil yeni bir ortam ya da hayvanla da tanıştırdıktan sonra da bu tepkilerden herhangi birini görürseniz en kısa sürede doktorunuza başvurmalısınız.

    Kaçınılması Gereken Davranışlar

    Alerji çeşitleri hafif ve hissedilmeyen semptomlardan tutun, tehlikeli ve ağır semptomlara kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. Bebek, çocuk ya da yetişkin birinin bir maddeye alerjisi bir anda kaybolup yıllar sonra ortaya çıkabilir ya da tepkilerini daha ciddi bir boyuta taşıyabilir. Bu sebeple herhangi bir gıdadan sonra ufak semptomlar fark etmiş olsanız bile o gıdayı bebeğinizin beslenmesinden çıkarmanızda fayda var.

    Diğer Maddeler

    Gıda, hayvanlar ve bitkiler dışında her anne-babanın dikkat etmesi gereken diğer maddelerse kozmetik ürünlerdir. Özellikle annelerin kendi ciltlerine kullandıkları maddeleri bile doktor tavsiyesiyle seçmeleri önerilir. Onun dışında bebeğinizin altını sildiğiniz ıslak mendiller, vücuduna kullandığınız bebek yağları ya da kremler, çamaşırlarını yıkadığınız yumuşatıcılar ve günlük hayatınızda kullandığınız diğer kozmetik ürünleri de anti alerjik seçmenizi tavsiye ederiz.

  • Bebeğinizin Dış Dünyayla Tanışmasını Sağlayacak 5 Oyun

    Bebeğinizin Dış Dünyayla Tanışmasını Sağlayacak 5 Oyun

    Bebekler yavaş yavaş dış dünyayı algılamaya başladığında onların bu sürecine destek olmak için ebeveynlere de büyük görevler düşer. Okul öncesi dönemde bebekleri dış dünyaya hazırlamak için ne gibi oyunlar oynayabileceğiniz konusunda önerilerimizden ilham alabilir, kendiniz de yeni oyunlar geliştirebilirsiniz.

    1. Doğayı Keşfe Çıkın

    Çocuğunuzla doğayı keşfe çıkmak ve onların bu sırada ilgilerini kaybetmemesini sağlamak için hazine avcılığına soyunabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, yanınıza bir sepet almak ve doğada ilgi çeken her şeyi sepete doldurup çocuğunuzla beraber bir hazine oluşturmak. Yapraklar, kozalaklar, taşlar, çiçekler, deniz kabukları, dallar… Çocuklar bu benzersiz hazine ile doğadaki objeleri tanırken aynı zamanda çok keyifli vakit geçirecek.

    2. Renklerle Kaynaşın

    Çocuklarınıza renkleri tanıtmak için birçok yol var ama bunun en keyifli yolu, çocuğun her bir renkle tek tek haşır neşir olmasını sağlamak. Özellikle 1.5-2 yaşlarındaki çocuklar için çok keyifli olan parmak boyaları bunun için mükemmel bir yol. Boyaları ve kâğıtları, çocuğunuz için belirlediğiniz oyun alanına serin ve çocuğunuz bir rengi seçtiğinde siz de rengin ismini söyleyin. Ancak bu aktivite için kirlenmesinin sorun olmayacağı kıyafet ve örtüleri tercih edip mümkünse bir de boya önlüğü ile çocuğunuz için konforlu bir alan yaratmanız önerilir.

    3. Yaşam Alanını Tanıyın

    Çocuğunuzun odasındaki ve evin diğer bölümlerindeki objeleri tanımak için en keyifli aktivitelerden biri, eğitici kitaplardan da destek alarak tek tek objelerin yerlerini bulmak. Çocuklar, ilgi çekici renkler ve kahramanlarla dolu kitaplardaki objeleri evde de görünce bilgileri daha çok pekiştirecektir. Örneğin kitapta bir yatak resmi gördüğünüzde bunun yatak olduğunu çocuğunuza söyleyip ardından evde yatakların nerelerde olduğuna beraber bakabilirsiniz. Tercih edeceğiniz eğitici kitapları bir de sesli kitaplardan seçerseniz, oyunu daha etkili hale getirebilirsiniz.

    4. Kavramları Keşfedin

    Çocukların karşıt kavramları keşfetmeleri için kitaplar ve oyuncaklardan yararlanabileceğiniz gibi evdeki objelerle de çok keyifli aktiviteler yaratabilirsiniz. İrili ufaklı blok oyuncaklarla büyük-küçük farkını öğretebilir, tahta kaşıklarla tencerelere vurup alçak ve yüksek sesi ayırt etmesini sağlayabilirsiniz. Hareketli oyuncaklarsa hızlı-yavaş, yukarı-aşağı gibi kavramları öğretmek için ideal!

    5. Bol Bol Eğlenin

    Çocuğunuza yeni şeyler öğretirken unutmamanız gereken şey, oyundan uzaklaşmamanız gerektiğidir. Ancak bu şekilde yeni keşifleri daha keyifli kılabilirsiniz. Ayrıca çocuğunuzla beraber eğlenip onun yeni şeyler öğrenmesine destek olurken beraber geçirdiğiniz zamanlar da size kâr kalacak.

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Oruç Tutan Hamileler Nasıl Beslenmeli?

    Oruç Tutan Hamileler Nasıl Beslenmeli?

    Oruç Tutan Hamileler Nasıl Beslenmeli? Gebelikte oruç tutmak bebeğe zarar verir mi? hamile kadın oruç tutabilir? Oruç anne sütünü azaltır mı? Peki anne adayları ve emziren anneler oruç tutabilir mi? Oruç tutan hamilelerin beslenmede en çok dikkat etmeleri gereken husus, sıvı alımıdır. Günlük en az üç litre olan sıvı alımını, iftar ile sahur arasında uygun aralıklarla almak gerekir. Ayrıca, mutlaka sahur yapılmalı ve sahurda enerji veren karbonhidrat türü gıdalara ağırlık verilmelidir. Aşırı tuz ve tuzlu gıda tüketiminden kaçınmak, protein ağırlıklı beslenmek ve yağdan fakir gıdaları tercih etmek gerekir. Ayrıca, iftarda aşırı gıda tüketilmemeli, gerekirse iftar yemeği, uygun aralıklarla birkaç öğünle tamamlanmalıdır. ( bahceci.com)

    Oruç Tutan Hamileler Nasıl Beslenmeli?

    Ramazanda yeme alışkanlıklarımızın değiştiğini hepimiz biliyoruz. Bu değişikliklerin nedeni, karbonhidrat, protein, yağ alımı ve alınan besin öğelerinin kalitelerindeki farklılıklar. Normalde 3-4 öğün yemek yenirken ramazan boyunca 24 saat dilimi içinde bu 2 öğüne düşer. Bu dönemde beslenme açısından yaygın uygulama, iftar yani oruç açarken büyük bir öğün, sahurdaysa hafif öğünle yemek şeklinde. Beslenmedeki bu önemli değişikliğe bakıldığında genel olarak vücuda alınan toplam yiyecek alımında nispeten bir sınırlanma olur. Bu durumun enerji alımındaki azalmaya bağlı olarak kilo kaybına neden olacağı düşünülür. Ama bu kural böyle işlemeyebilir. Çünkü göz ardı edilmemesi gereken ve yoğun olarak tüketilen iftar sofraları ve ardından yatıncaya kadar süren özellikle ramazana özgü besinlerden oluşan karbonhidrat ağırlıklı bazı atıştırmalarımız devam eder. Peki anne adayları ve emziren anneler oruç tutabilir mi? Yanıtı yazımızda…

    DİKKATLİ BESLENMELİYİZ
    Oruç tutumu boyunca en çok merak edilen ve bilim adamlarınca tartışılan konuysa vücudumuzda oluşan metabolik olayların ne yönde değiştiği. Tüm bilimsel veriler değerlendirildiğinde oruç tutan sağlıklı kişilerde vücudun denge mekanizmaları öyle korkulacak düzeyde elektrolit düşüklük yaratmaz. Araştırmalar, bedenin pH dengesinin bozulmadığı yönünde. Yeter ki ne çok yiyelim ne de az. Çünkü bazıları kilo alacağım korkusuyla çok az yemek yiyor. Bazısıysa tam tersi endişeye kapılıp aşırı yemek yiyebiliyor. Evet dikkatli, dengeli beslendiğiniz sürece hamile ya da emziren anneyseniz oruç tutabilirsiniz.

    oruc_tutan_hamileler

    ARAŞTIRMALAR TUTABİLİRSİNİZ DİYOR
    Fas Üniversitesi’nden Bener ve arkadaşlarının 2001 yılı Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaptıkları bir araştırma, ramazan boyunca oruç tutmanın anne sütü içeriğini değiştirmeyeceğini savunur. Araştırmada yaş ortalaması 27 olan, 26 sağlıklı emziren anne incelenmiş. Her anne ramazanın ikinci, dördüncü haftalarında ve ramazan bittikten iki hafta sonra iki doktor tarafından gözlenmiş. Total yağ, laktoz, protein, total yoğunluğu, yağsız sıvı yoğunluğu, trigliserid ve kolesterol değerlerinin analizi için anne sütü örnekleri toplanmıştır. Ramazanda ve ramazandan sonra alınan anne sütü örneklerinde hiçbir belirgin değişiklik olmadığı görülmüştür. Sadece ramazandan sonraki ölçümlerde trigliserid ve kolesterol konsantrasyonlarında çok küçük bir düşüş gözlenmiş ama bu düşüş çok önemli ölçüde olmamış. İşte bu araştırma bize, ramazanda oruç tutmanın anne sütünün içeriğinde bir değişik yaratmadığını gösterir.

    SU ALIMINA DİKKAT EDİN
    Birçok nedene bağlı olarak ramazanın ilk günlerinde vücut su miktarlarında belirgin bir kayıp gözlenir. Ama son haftasıyla birlikte vücut suyundaki bu değişim, ramazan öncesine yakın değerlere ulaşır. Geçtiğimiz kasım ve aralık ayları arasında Hacettepe Üniversitesi Köksal ve arkadaşları, Ankara’da konuyla ilgili bir araştırma yapmış. Başlangıçla ramazan sonrasındaki vücut su miktarlarında, diğer çalışmalardan farklı olarak önemli bir değişiklik olmamış. Vücut su miktarındaki en fazla kaybın, ramazanın ilk haftasında olduğu belirlenmiştir.
    Ramazan süresince vücut suyundaki azalma, mevsime bağlı olarak da değişkenlik gösterir. Ramazan süresince öğün sayısı ve sıklığındaki azalma, buna bağlı olarak iştahta oluşan değişimler nedeniyle enerji ve besin öğesi alımlarında da değişiklikler olabilir.

    oruc_tutan_hamileler_nasil_beslenmeli

    ORUÇ ANNE SÜTÜNÜ AZALTMAZ
    Ankara Hacettepe Üniversitesi beslenme ve diyetetik bölümünden Rakıcıoğlu ve arkadaşları, 2006 yayınlanan araştırmalarında ramazanda oruç tutmanın anne sütü içeriğine etkisini incelemişler. Birçok faktör anne sütünün hacmini ve bileşimini etkiler. Bunlardan biri de annenin günlük beslenmesi. Araştırmada, ramazan sırasında ve bittikten 2 hafta sonra, yaşları 17 ile 38 arasında değişen, gönüllü 21 emziren anneden anne sütü örnekleri alınmış. Araştırmacılar sonuçta, ramazanda oruç tutmanın anne sütünün makro besin öğesi içeriği üzerinde belirgin bir değişiklik yapmadığını ve buna bağlı olarak bebeğin büyüme ve gelişmesini etkileyecek hiçbir kötü sonuç oluşturmadığını bulmuşlar. Mikro besin öğesi içeriğinden sadece çinko, magnezyum, potasyum düzeylerinde belirgin bir fark oluşmuştur. Anne sütü içeriğinden çok annenin besin alımları ramazanda oruç tutmaktan dolayı etkilenir diyebiliriz.

    HAMİLELER ORUÇ TUTABİLİR
    Genel olarak bugüne kadar yapılan beslenme önerilerinde hamilelikte oruç tutmakla ilgili olumsuz bilgiler mevcut. Oysa çalışmalar, anne adayının herhangi bir sağlık sorunu ve hamilelik riski yoksa isteğe bağlı olarak oruç tutabileceğini gösterir.
    Ankara Başkent Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden Kızıltan ve arkadaşlarının 2005 yılında yaptıkları araştırmada ramazan sırasında hamilelerin, biyokimyasal parametreleri ve besin öğesi statülerini incelemişler. 49 gönüllü oruç tutan hamile ve kontrol grubu olarak 49 oruç tutmayan hamile incelenmiş. Yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, anne adaylarının oruç tutmalarının sağlıkları üzerine herhangi bir zıt etki göstermeyeceği anlaşılmış.
    Ramazanda güneşin doğuşundan batışına kadar geçen süre boyunca, besin ve sıvı alımındaki azalma nedeniyle sadece, enerji depolarındaki tükenmeye bağlı olarak metabolizma yavaşlayabilir.

    gebelik_oruc

    ORUÇ KALORİ SINIRLAMASI DEĞİL
    Hamilelik sürecinde sağlıklı kilo alımının bebeğin gelişimi açısından önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Özellikle 2. üç aylık dönemde kilo alımının olmaması düşük doğum ağırlıklı bebeklerin dünyaya gelmesinde çok önemli. Bunun derecesi açısından günümüzde bilim adamlarının ortak görüşü var. Oruç tutmak bilindiği gibi kalori kısıtlaması değil. Hatta iftar ve sahurda dengeli bir beslenme yapıldığında annenin sağlıklı kilo alması da sağlanabilir. Oruç süresince hamile olan ve olmayanların açlık durumlarının benzer olduğu, metabolik değişikliklerin de benzer olduğunu gösteren çalışmaların olması, kan şekeri, insülin düzeylerinde bile değişikliklerin oluşmaması sağlıklı hamilelerin de oruç tutabileceğini gösterir.

    RAMAZANDA SAĞLIKLI BESLENMEK ŞART
    Özellikle oruç tutarken yeterli ve dengeli besin alımı sağlayamayanlar, sistemik hastalığı olup metabolik kontrolü iyi olmayanlar, günlük belirli zaman dilimlerinde ilaç almak gerekliliği olanlara, oruç tutmanın sakıncalarını mutlaka anlatın.
    İftar zamanı mideye aşırı yüklenmemek yapılabilecek ilk kural olmalı. Bu dönemde azalan öğün sayısıyla az öğüne uyumda güçlük yaşayabilirsiniz. Aç kalabilirim, ertesi günü orucumu tutarken zorlanabilirim korkusuyla çok yemeyin. Oruç döneminde besinleri iyi çiğneme oluşabilecek hazımsızlığı ortadan kaldırabilir. Oruç tutarken öğün dengesi çok önemli. İftar ve iki küçük ara ve mutlaka sahurla toplam 4 öğün beslenmek en sağlıklısı.

    SAHURSUZ ORUÇ TUTMAYIN
    Yapılan birçok çalışmada ramazan boyunca besin tercihlerinde benzer özelliklerin olduğunu gösterir. Hepimizin bildiği gibi orucu açarken su ve kuru hurma tercih edilir. Genelde çorbalar ramazan sofralarının en önemli başlangıç besini. Birçok bilimsel çalışma ramazanda besin seçiminde % 80’inin çorbayı tercih ettiğini belirtir. Bunu peynir çeşitleri, sebze yemekleri ve çay-kahve izler. Ramazan bayramında etli yemekler, hamur tatlıları, sütlü tatlılar ve börekler sofraları süsler.
    Ana öğünlerde; çorba, et-tavuk veya balık gibi yağsız-derisiz et çeşitleri, sebze ve kuru baklagil yemekleri, çeşitli sebzelerden oluşan salatalar, bulgur, tarhana, erişte gibi tam taneli tahıllar, çavdar, tam buğday veya karışık-çok tahıllı ekmekler ve mutlaka hazmın kolaylaşması için komposto veya hoşafı olarak tercih edin.
    Ara öğünlerde; taze mevsime uygun meyveler, dondurma veya sorbet, meyve veya sütlü tatlılar, kuru meyve ve yağlı tohumları öncelikli olarak tercih edebilirsiniz. İftarda doygunluğu sağlamak açısından sebzeli, peynirli börek de yenilebilecek sağlıklı besinler arasında.
    Sahura kalkmak çok önemli, sahursuz oruç tutmayın. Çünkü sahurda yenilen hafif bir öğün gün boyu açlığı engelleyecek, açlık süresinin çok uzamasını engelleyerek oluşabilecek kan şekeri düşüşünü kontrol altına almayı sağlar. Yorgunluk, baş ağrısı, unutkanlık ve zihinde oluşacak dikkatsizliği önler.

    BESLENMEDE İPUÇLARI
    Ramazanda iftar sofralarında tercih edilecek besinlerin tok tutucu, insan sağlığı için gerekli besin öğelerini içeren, diyet lifi, vitamin ve mineralden zengin olması gerekir. Bu da tabii, oruç tutarken enerji yoğunluğu düşük beslenmek anlamına gelir.
    Zeytinyağlı veya etli sebze yemekleri, sebze veya kurubaklagil çorbaları, bulgur veya kepekli pirinçten yapılmış pilav, kepekli makarna, haftada iki kere mutlaka fırınlanmış-ızgara veya buğulama balık, yağı görünmeyecek kadar kırmızı et, derisiz tavuk veya balık eti, taze kabuklu meyveler, ceviz fındık gibi sert kabuklu meyveler ve zeytin yağıyla hazırlanmış salatalar, tatlı olarak da demirle zenginleştirilmiş, vitamin ve mineral destekli, tahıl gevreği veya sütlü ve meyveli tatlılardan küçük parçalar, taze meyveler tercih edilmesi gereken besinlerden.
    Buna ek olarak sıvı ve sulu yiyeceklerin az tüketilmesine bağlı olarak bağırsak hareketleri yavaşlar. İşte bu beslenmeye bağlı olumsuz yapılan tutum, yani diyet lifi içeren besinleri az yemek, karın kaslarının gevşemesine neden olur. Ayrıca halsizlik, karın boşluğunda gevşeme, kabızlık, karında şişliğe de neden olabilir.

    Kaynak: gazetevatan.com

  • Çocuk kitabı nasıl seçilir?

    Çocuk kitabı nasıl seçilir?

    Çocuk kitabı nasıl seçilir? Yaz tatilinde çocukların daha fazla kitap okuyup okuma alışkanlığını pekiştirmesini istiyorsanız onlar için kitap seçerken birçok noktayı göz önünde bulundurmalısınız. Önerilerimiz, bu konuda daha isabetli tercihler yapmanızı sağlayabilir. Bir göz atmakta fayda var.

    Çocuk kitabı nasıl seçilir?

    1. Yaşa Uygun Seçimler Yapın

    Çocuklar için alınacak kitaplarda en önemli husus, yaşa uygun seçimler yapmaktır. Henüz okumayı bilmeyen çocuklar için neden-sonuç ilişkisini irdeleyen, doğadan örneklere yer veren masallar idealken okumayı yeni öğrenen bir çocuğa ince, resimlerle desteklenmiş öyküler uygun olacaktır. Yaş biraz daha büyüyüp 10’u geçtiğinde ise popüler macera serileri tercih edilebilir.

    2. İlgi Alanlarını Önemseyin

    Çocuğunuz okumayı pek sevmiyorsa henüz onun tarzına hitap eden doğru kitabı bulamamış olabilirsiniz. Bunun için denemekten korkmayın. Yaşa uygun macera serileri, hayata dair felsefi bakış açıları taşıyan masallar, hatta süper kahramanlarla dolu çizgi romanlar… Seçimi yaparken çocuğun ilgi alanlarını es geçmeyin.

    3. Anlatım Dili Okumayı Sevdirir

    Çok didaktik ve öğretici anlatımlar, özellikle 10-12 yaşlarındaki çocuklar için fazla öğretici olacağından pek tercih edilmez. Kitabın çocukları yakalayacak genç bir dili olması, okuma alışkanlığı kazandırmak için idealdir. Çocukların karakterle özdeşleşebilecekleri anlatımlar her zaman daha ilgi çekici olacaktır.

    4. İdeolojiye Dikkat!

    Çocuğunuz için alacağınız kitabın öncelikle sizin gözetiminizden geçmesi gerekir. Kitabı alırken genel bir tarama yapıp satır aralarına dikkat etmelisiniz. Çocuğunuza herhangi bir ideoloji aşılayamaya çalışacak öğretiler sunan kitaplardan uzak durmakta fayda var.

    5. Hayal Dünyasını Zenginleştirin

    Çocukların ufkunu genişletmek için hayal dünyasının sınırlarını zorlayacak hikayeler tercih edebilirsiniz. Albert Einstein’ın şu sözü her şeyi açıklıyor: Eğer çocuklarınızın zeki olmasını istiyorsanız onlara peri masalları okuyun. Eğer onların daha zeki olmasını istiyorsanız onlara daha çok peri masalı okuyun.

    6. Çocuğunuzun Fikrini Alın

    Belli bir yaşa gelip okuma alışkanlığı kazanan çocuklar, kendilerini belli içeriklere daha yakın hissedebilir. Bu konuda seçimi yaparken onların fikirlerini önemsemelisiniz. Ayrıca siz de beğendiğiniz ve çocuğunuzun okumasını istediğiniz kitapları onlara önerebilirsiniz. Bu fikir alışverişi çocuğunuza ne kadar değer verdiğinizi de yansıtacaktır.

    7. Kütüphane Oluşturun

    Çocuklarınızın okuduğu ya da okuyacağı kitaplardan onlara özel bir kütüphane oluşturmak, daha çok okumaları konusunda onları teşvik edecektir. Bu kütüphaneden arkadaşlara ödünç kitaplar verebilir, kitapları arkadan gelen kardeşe saklayabilir ya da çocuğunuz büyüdüğünde bu kitapları bir okulun kütüphanesine bağışlayabilirsiniz.

    8. Örnek Olun

    Çocuklarınıza okuma alışkanlığı kazandırmanın en önemli yolu, evde kitap okuyan başka insanların olmasıdır. Eğer siz bir kitap kurduysanız çocuğunuz da hiç farkında olmadan bolca kitap okuyacak demektir. Bu yüzden ona örnek olup boş zamanlarınızı okuyarak değerlendirmenizi öneririz.

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Bebekle Seyahat İçin 6 Tüyo

    Bebekle Seyahat İçin 6 Tüyo

    Bebeğinizle seyahate çıkarken düşünmeniz gereken ufak detaylar, sizi tatil yapma konusunda biraz zorluyor olabilir. Zaman farkından dolayı bozulan uyku düzeni, yolda değiştirilmesi gereken bebek bezleri, ihtiyaçları karşılamayan otel odaları ve benzeri sorunların üstesinden gelebilmenizi sağlayacak tüyolarla seyahatinizi çok daha keyifli hale getirebilirsiniz.

    Hemen Eşyalarınızı Yerleştirin

    Bavul yaparken hazırlayacağınız bir liste, unutulmaması gereken eşyaları size hatırlatması açısından ne kadar önemliyse tatil yapacağınız yere varır varmaz bavulunuzu açıp düzeninizi kurmanız da o kadar önemlidir. Yerleşirken eşyalarınızı evinizdeki düzene yakın şekilde organize ederseniz tatilinizi daha rahat geçirebilirsiniz.

    Bir Oyun Alanı Yaratın

    Kalacağınız odada bulduğunuz alçak bir rafa, bebeğinize okuyacağınız kitapları ve bebek oyuncaklarını yerleştirerek ortama hem ev havası katıp dağınıklıktan kurtulur hem de ihtiyaç anında kolayca bir oyuncak seçip bebeğinizi oyalayabilirsiniz.

    Kendi Mutfağınızı Oluşturun

    Odanızda bir mutfak olmayabilir ama lavabo varsa hemen yanına biberon, mama, havlu, atıştırmalıklar ve deterjan yerleştirebilirsiniz. Bu sayede hem bebeğiniz hem de aileniz için ufak bir mutfak yaratmış olursunuz.

    Uyku Düzenini Bozmayın

    Bazı bebekler, tatilde taşıması kolay olur diye yanınıza aldığınız hafif ve yer kaplamayan bebek arabalarında ya da odadaki yatakta uyuyamaz. Tatilinizi bebeğinizi uyutmaya çalışarak odada geçirmek yerine uyku saatlerinde bebek arabasıyla yürüyüşe çıkın. Eğer bebeğiniz bebek arabasında uyumuyorsa ana kucağı gibi pratik bir aparat da kullanabilirsiniz. Arabayla geziyorsanız da gideceğiniz yer ile kaldığınız otel arasındaki yolculuk zamanını bebeğinizin uyku saatlerine denk getirebilirsiniz. Böylece yolculuk daha rahat ve sessiz geçer.
    Bunların yanı sıra yorgun hissettiğiniz zamanlarda bebeğiniz uyurken siz de ufak şekerlemeler yapabilirsiniz. Unutmayın, siz ne sağlıklı ve enerjik olursanız bebeğinizle ilgilenmeniz de o kadar kolaylaşacaktır.

    Rutininizden Şaşmayın

    Evinizde bebeğinizle oluşturduğunuz düzenden şaşmamaya çalışın. Rutininizde uyku öncesi bir duş, uyku sonrası dışarda bir yürüyüş ya da mama yedirirken müzik dinlemek varsa aynı şekilde devam edin. Eğer bebeğiniz evdeyken kendi odasında uyuyorsa tek oda yerine süit tipi bir oda tutarak bebeğinize alıştığı ortamı yaratın. Evinizde balkon varsa ve bebeğinizle balkonda vakit geçiriyorsanız tatil odanızı da ona en yakın şekilde seçin. Çünkü bebekler rutinlerinden çıktıkları zaman huzursuzluk hissedebilirler.

    Yemek Saatine Dikkat Edin

    Eşinizle akşam romantik bir yemek yemek istiyor olabilirsiniz. Ancak akşam yemeklerini erkene alarak restoranları boş yakalamanız mümkün. Bu sayede hem rahatça yemeğinizi yersiniz hem de bebeğinizin karnını doyurabilirsiniz. Ayrıca her yerde emzirmeye hazırlıklı olun. Emzirme, bebeğe huzur verdiği gibi anneyi de rahatlatan en doğal beslenme yoludur. Bebeğinizi emzirmeye devam ediyorsanız tatilde de bu rutini koruyun.

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com/bebek-anne

  • Hamilelikte oruç tutmak

    Hamilelikte oruç tutmak

    Kadın ve Doğum Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Şule Aydın, oruç tutmanın anne adayı ve bebeğin gelişimine olumsuz etkileri olduğunu belirterek, “Sağlıklı gebelik ve sağlıklı doğum süreci için tüm bu riskler bilinmeli ve önlem alınmalıdır” dedi.

    Yeni Asır’da yer alan habere göre Ramazan ayının bu yıl 6 Haziran’da başladığına dikkat çeken İzmirli Kadın ve Doğum Hastalıkları Uzmanı Aydın, “Ramazan yaza denk geliyor. Hem sıcaklar hem de oruç tutulacak süre göz önüne alındığında, sağlık yönünden gebeler üzerindeki etkileri kaçınılmaz hale geyiyor. Gebelerin oruç tutmalarıyla ilgili bilimsel bir çalışma yok. Gebelik hastalık değil ama beslenme ve sıvı alımının düzenli sürdürülmesi gereken bir dönemdir. Kadınların bu çok özel 9 ay boyunca vücut fizyolojileri değişir, ihtiyaçları artar. Gebelikte öğün sayısı artırılmalı ve her besin grubunu içerecek şekilde düzenlenmelidir. Gebeliğin 3’üncü ayından itibaren kan şekeri düzeyi gebelik öncesine göre inişli çıkışlı bir seyir gösterir. Bu yüzden gebelikte anne adaylarının sık sık ve az miktarda yemeleri önerilir. Uzun süren açlık durumunda kan şekeri düşüklüğüne bağlı olarak gebede baş ağrısı, halsizlik, baş dönmesi gelişebilir” diye konuştu.