Blog

  • Hamur Mayasıyla Cilt Bakımı

    Hamur Mayasıyla Cilt Bakımı

    Hamur yoğuran kadınların elleri parlak ve güzel görünürmüş. Hamurun içindeki vitaminler ve özellikle hamur mayasındaki kimyasal ve doğal minral ve bir takım maddeler cilt için mükemmel bir bakım malzemesiymiş...

    Maya cilt dokularını yeniden yapılandırıyor
    Yüzünüzü nemlendirmek ve dış etkenlere karşı korumak için mayadan yararlanabilirsiniz. Yüksek dozda protein içeren maya, cilt dokularının yeniden yapılanmasını sağlıyor. Cildin daha güzel ve pürüzsüz görünümüne yardımcı oluyor. Mayayı sulandırarak, krem haline getirin. Karışımı yüzünüze ve vücudunuza sürüp, on dakika beklettikten sonra yıkayın.

    Saç dökülmelerini önlüyor
    Maya, özellikle stresli dönemlerde saçların dökülmesini önleyip sağlıklı uzamasını sağlıyor. İçeriğindeki B5 vitamini, saç sağlığı için çok önemli olan keratin oluşumunu uyarıyor. Keratin, saçların dökülmesini önleyip daha hacimli ve gür görünmesini sağlıyor. 4 çorba kaşığı toz mayayı 1 bardak ılık suda eritin. Saç diplerine früksiyon yaparak yedirin. Birkaç dakika bekledikten sonra bol suyla durulayın.

    Yumuşacık ellerin formülü maya
    Maya ellerin de dostu. Akşamları yatmadan önce 1 kahve fincanı ılık süte 1 tatlı kaşığı yaş maya ilave edip eriyinceye kadar karıştırın. Hazırladığınız bu doğal el kremini ellerinize masaj yaparak yedirin. 10 dakika bekleyip ılık suyla yıkayın. Ellerinizin yumuşacık olduğunu fark edeceksiniz. Özellikle soğuk havada çatlayan ellere iyi geliyor.

  • Bilgisayar başında çalışanların hastalığı

    Bilgisayar başında çalışanların hastalığı

    Bilgisayar başında geçirilen uzun saatler, klavye ve mouse kullanımı nedeniyle el ve bileği olumsuz etkilenenlerde görülen Karpal Tünel Sendromu hastalığı çalışanları tehdit ediyor

    Hastalık kendini başparmak ile 2. ve 3. parmaklarda ağrı ve uyuşma şeklinde gösterebildiği gibi ileri durumlarda kuvvet kaybı ve kas erimesine de yol açabiliyor.

    Memorial Antalya Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Bülent Fahri Kılınçoğlu, “Karpal Tünel Sendromu” adı verilen bu hastalık hakkında bilgi verdi ve korunma yollarını anlattı.

    Şikayetler gece ortaya çıkıyor
    Karpal Tünel Sendromunda şikayetlerin oluşumuna, başparmak ile 2. ve 3. parmakları hareket ettiren ve duyusunu sağlayan sinirin bilekten geçtiği tünel içinde sıkışması ve buna bağlı olarak normal görevini görememesi neden olmaktadır. Şikayetler özelikle yoğun geçen bir günde, saatler boyunca klavye ve mouse kullanımının ardından daha çok geceleri ortaya çıkar. Belirtiler; başparmak ile 2. ve 3. parmaklarda ağrı, sızlama ve uyuşma, ilerleyen durumlarda kuvvet kaybı ve el kaslarında erime ve incelme olarak kendini gösterir.

    Gelip geçici şikayetler devamlı hale gelir
    Başlangıçta şikayetler gelip geçici iken sonraları devamlı hale gelir ve kuvvet kaybı ortaya çıkar. Bu aşamada eşyaları taşıma ve tutmada zorlanma, tabak bardak düşürüp kırma gibi sakarlıklar olarak kendini gösteren durumlar ortaya çıkabilir. İleri vakalarda eldeki kuvvet kaybı ve his kaybı ile beraber başparmak tarafındaki kaslarda erimeler başlar.

    Şeker ve tiroid hastalarında görülme oranı daha fazla
    Şikayetlerin sorgulanması, muayene bulguları, EMG adı verilen bir tür sinir elektrosu çekilmesiyle % 95 oranında tanı konur. EMG’nin negatif olmasına rağmen hastalığın var olduğu durumlarda muayene bulguları ve şikayetlere bakılarak karar verilmesi gerekir. Bazı durumlarda boyun fıtığı ile karışabileceği için bu tetkiklere boyun MR’ı da eklenebilir. Diğer yandan Karpal Tünel hastalığının, diyabetik, romatoid artiritli ve tiroid hastalarında görülme olasılığı sağlıklı kişilere göre 4-5 kat fazladır. Gebelik sırasında da bilek çevresindeki dokularda kalınlaşma ve yumuşak dokularda ödem olduğu için % 20-30 gibi oldukça yüksek oranda geçici olarak hastalık ortaya çıkabilir. Sıklıkla tedavi gerektirmeden gebeliğin bitimi ile sonlansa da %15-20 oranında kalıcılık söz konusu olarak tedavi gerektirebilir.

    İleri vakalarda operasyon gerekebilir
    Tedavide bölgesel ağrı kesici ve ödem çözücü jellerin kullanılması faydalıdır. Bununla beraber sadece gece kullanılacak olan el-bilek atelleri ile sinir çevresine kortikosteroid enjeksiyonları son derece güvenli ve etkin tedavi sağlar. İlaç ve diğer tedavilere rağmen ağrı ve kuvvetsizlik yakınmaları devam eden ya da ilerlemiş hastalarda basit ve lokal anestezi altında yapılan yaklaşık 15 dakika süren ufak bir operasyon ile tam iyileşme elde etmek mümkündür. İki haftalık el istirahatı sonrası hastalar normal günlük yaşantılarına dönerler.

    Korunmak için…
    • Yoğun olarak eller ile iş yapılıyor ve çalışılıyorsa, gün içinde el-dirsek eklemleri dinlendirilmelidir.
    • Masa başı görevi yapanlar, gün içinde dairesel egzersizler ile eklemlerini rahatlatmalıdır.
    Bilgisayarda çalışırken bilek ve dirseğin altına yumuşak padler koyulmalıdır.

  • Evlilik aşkı öldürür mü?

    Evlilik aşkı öldürür mü?

    Ortak noktada buluşulan tek bir gerçek var: Aşkın ömrü sınırlıdır. Kaç gün olduğu tartışılır ama aşk; bir süre sonra evrimleşmeye başlar. Peki, çok âşık olduğunuz kişiyle ilişkiniz, özellikle evlilik sonrasında nasıl bir evrim sürecine girer? Evlilik aşkı öldürür mü?

    DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Çift ve Aile Terapisti Şirin Hacıömeroğlu Atçeken’e göre aşkın bir ömrü olduğu ve evlilikle inişe geçtiği bir gerçek. Ancak yok oluyor demek yerine evrim geçiriyor demek daha doğru. Evliliğin insanın hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri olduğunu anlatan Atçeken, “Evlilik ile yeni bir dönem başlar. Tabi ki her yeni süreç gibi burada da değişime direnç gözlemlenir. Her ne kadar bu çiftin çok isteyerek aldığı bir karar da olsa, bir sistem değişmektedir. Bu durum sancılı bir süreçtir. Birçok genç ailesinin güvenli ve rahat kanatlarının altından çıkıp uçmaya başlarken büyük içsel gerginlik yaşıyor. Bu gerginlikler bireyler tarafından fark edilmezse ilişkilerine yansıyor” diyor. Özellikle nişanlılık dönemi veya düğün hazırlıkları sırasında sorunların artığına dikkat çeken Atçeken, “Flört ederken çift henüz sorumlulukların içine girmemiştir. Aileleriyle veya kendi evlerinde daha bağımsız bir hayat sürdürüyordur. Oysa evlilik ile artık bir aile olacak, sorumluluklar ve beklentiler değişecektir. Ortak karar almak, güç dengesi, fikir ayrılıkları, para meseleleri, ailelerin kültürel farkları ve bunun gibi birçok sebeple çift birçok sorun yaşayabilir” diyor.

    Aşk mı? Evlilik mi?

    Evlilik öncesi yaşanan yoğun aşk duygularının evlendikten sonra devam etmesinin çok mümkün olmadığının altını çizen Atçeken, “Bu sadece evlilikle ilgili değil, uzun süreli ilişkiler için de geçerlidir. Aşk; karşı tarafın bilinmezliğinden, kişinin partneri için zihninde oluşturduğu imgelerden ve aradaki engellerin varlığından oluşur. Doğal olarak kişiyi daha iyi tanıdıkça, onu daha gerçek bir şekilde gördükçe ve aradaki bazı engeller aşılıp, güven oluşmaya başladığında duygular değişir” diyor.

    Eğer iki taraf da birbiri için doğru insansa aşkın bitmediğini ama evrim geçirdiğini anlatan Atçeken, “Aşk sevgiye dönüşür. Bağlılık oluşur. Şefkat, güven, huzur, sevgi daha ön plana çıkar. Hatta yapılan araştırmalar bu değişimin kişinin vücut kimyası ile de paralel olduğunu gösterir. İlişkinin ilk zamanlarında beyinde yüzden fazla hormon salgılanır. Bunlardan en önemlileri; kadın ve erkekte salgılanan testosterondur. Testosteron; tutkuyu, norepineprin heyecan dalgalanmalarını, seratonin mutluluk, dopamin ise yoğun bir ödül hissi sağlar. İlişkinin ilerleyen zamanlarında hissedilen sevgi ve bağlılık ise daha yumuşak, ‘kucaklama hormonu’ denilen oksitosin ve vazopresine’dir. Bu sevgi, güven ve bağlılık hormonudur” dedi.

    Aşkın ömrü kaç gündür?

    Aşkın ömrünün kişiden kişiye değiştiğini anlatan Atçeken, “Bazı ilişkilerde aşk birkaç ay, bazen de birkaç yıl sürebilir. Bununla beraber aşk; sevgi, güven ve bağlılığa dönüşür. Bana göre aşkın süresini düşünmek yerine, ilişkinin tadını çıkarmak, onu beslemek için elinden geleni yapmak ve iletişimi artırmak gerekir. Bu sebeple uzun ilişkiden ne beklediğimizi iyi bilmek ve eğer evlilik istiyorsak ne hissettiğimize gerçekçi bir şekilde bakmak önemlidir. Büyük aşklar evlendikten sonra sihrini koruyamıyor değil, aşk evrim geçiriyor, değişiyor… Ve bu her zaman olumsuz anlamda algılanmamalı” diyor.

    DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Çift ve Aile Terapisti
    Şirin Hacıömeroğlu Atçeken

  • Yaşlanınca cinsel yaşam bitmez…

    Yaşlanınca cinsel yaşam bitmez…

    Genel kanının aksine uzmanlar vurguluyor: “Cinsellik doğumla başlayan, ölüme kadar süren temel bir insani ihtiyaçtır. Kişinin cinsel yaşamı genç erişkinlik döneminde ne kadar sağlıklı ve aktifse, yaşlılıktaki cinsel yaşamı da o kadar aktif olmaktadır.”

    Her yaşın cinselliğinin farklı olduğunu belirten Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İzzet Koçak, “Sağlıklı bir yaşlıda cinselliğin olmadığını ya da olmaması gerektiğini düşünmek, yemek yemenin, uyumanın yaşlılıkta gereksiz olduğunu düşünmek gibidir. İnsan yaşamında yeri olan böyle bir olguyu yaşlılar için yok saymak gerçekçi değildir. Yaşlılıkta cinselliğin boyutları farklıdır. Cinsel birleşme bu yaşlarda artık üreme amaçlı yaşanmaz. Yaşlılıkta cinsellik, daha çok birlikte rahatlama, gevşeme ve haz paylaşma amacına yönelik olarak kişilerin birbirlerine karşı sevgi ve bağlılıklarını ifade etmelerinin bir aracı olabilir’ diyor.

    Gençlik Dönemindeki Cinsellik Önemli

    İleri yaşlarda tüm bedensel işlevler gibi cinsel işlevlerde de fizyolojik değişiklikler olduğunu vurgulayan Koçak, bu değişiklikleri bilmeyen ya da kabul edemeyen kişiler için çeşitli cinsel sorunlar ve doyumsuzlukların ortaya çıkabildiğini belirtti.

    Yaşın ilerlemesiyle birlikte, erkeklerin cinsel açıdan uyarılmaları için gereken sürenin uzadığını, sertleşmenin ortaya çıkışının daha çok zaman aldığını, kadınlarda ise östrojen hormonundaki azalmaya bağlı olarak vajinadaki kayganlığın azaldığını ve ciltte incelmelerin ortaya çıktığını aktaran Koçak, şu bilgileri verdi:

    “Kişinin cinsel yaşamı genç erişkinlik döneminde ne kadar sağlıklı ve aktifse, yaşlılıktaki cinsel yaşamı da o kadar aktif olmaktadır. Fiziksel çekicilik azaldığında cinsel yaşamın da biteceğini sanılmamalı, sağlıklı ve güvenli bir ilişkide cinsel doyuma ulaşmanın tek yolunun da cinsel birleşmeden ibaret olduğu düşünülmemelidir. Yaşlılıkta ortaya çıkabilecek fiziksel cinsel sorunlar yumuşaklık, sevecenlik, güven ve tanışıklık sayesinde kolayca aşılabilir.”

    İleri yaşlarda cinsel etkinliğin ortadan kalkmasının nedeninin genellikle cinsel bir partnerin (eş) yokluğu ya da araya giren fiziksel rahatsızlıklar ve hastalıklar olduğunun altını çizen Koçak, kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı, hipertansiyon, iltihaplar, cinsiyet hormonları yetersizliği, romatizma gibi kronik fiziksel hastalıklar, tansiyon ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlarla sigara ve alkolün cinsel sağlıkta bozukluklara yol açabildiğini söyledi.

    Yaşlandıkça Cinsel İsteksizlik Olabilir

    Bazen yaşlıların, kaybolmayan cinsel ilgileri nedeniyle sıkıntı, utangaçlık ve suçluluk duyabildiklerini, cinsellikle ilgili doğal ilgileri ile toplumun kendilerinden beklediği cinsellikten uzak, ciddi ve güvenilir davranışlar arasında çatışma yaşayabildiklerini vurgulayan Koçak, şöyle konuştu:

    “Yaşlıların cinsellikle ilgili duygu ve düşüncelerini ifade etmede desteğe, cinsel istek ve aktivitenin sağlıklı yaşlanmanın bir gereği olduğunu bilmeye, yaşla oluşan fizyolojik değişiklikleri ve cinsel davranışını etkileyen hastalık ve tedavileri tartışmaya ihtiyaçları vardır. Yaşlandıkça cinsel isteksizlik olabilir. Bu normal bir durumdur. Önemli olan yaşlılık döneminin kendine özgü bir cinselliği taşıyabileceğini bilmek ve kabullenmektir. Cinsel doyum ilişki sıklığından çok, cinselliğin sevgi ve şefkat, dokunma, birlikte yatma gibi boyutlarının ön plana geçmesine izin vermekle mümkün olabilecektir.”

  • zebra kek tarifi

    zebra kek tarifi

    zebra kek tarifi – zebra kek yapılışı – zebra kek malzemeleri – zebra kek nasıl yapılır ?

    Malzemeler;
    4 adet yumurta
    1 su bardağı toz şeker (200 gr)
    1 su bardağından biraz az sıvıyağ (150 ml)
    1,5 su bardağı un (300 gr)
    1/3 su bardağı su (100 ml)
    2 çorba kaşığı kakao ve 2 yemek kaşığı su
    1 paket vanilya veya 6-7 damla vanilya aroması

    Hazırlanışı;
    Yumurtaları, şeker ve vanilya ile rengi iyice açılıp, krema haline gelene kadar çırpın.
    Yağı, suyu ve vanilya’yı (yada aromayı) ekleyin. Homojen bir karışım olana kadar karıştırın.
    Kabartma tozunu una karıştırın. Unu yavaş yavaş yumurtalı karışıma yedirin.
    Hamuru eşit olarak ikiye bölüp, diğer yarısına kakao ve 2 yemek kaşığı suyu ilave edip karıştırın. kek hamurunun akıcı bir kıvamda olması gerekiyor.
    Kalıbın tam ortasına 3 kaşık kadar beyaz hamurdan dökün ve beyaz hamurun tam ortasına yine 3 kaşık kadar kakaolu hamurdan koyun, hamur kendiliğinden yayılıyor, üzerini düzeltmek için uğraşmayın.
    Tüm malzeme bitene kadar bu şekilde devam edin sonra bir kürdan yardımı ile üzerine ortasından kenarlara doğru hafif bir çizgi çizerek şekil verin.
    Önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 40-50 dakika pişirin. Oldukça estetik bir kek çıkıyor ortaya.

    Afiyet olsun

    zebra_kek_tarifi

  • Parade Bouchra Jarrar 2013 İlkbahar-Yaz

    Parade Bouchra Jarrar 2013 İlkbahar-Yaz

    Parade Bouchra Jarrar 2013 İlkbahar-Yaz Defilesi Galerimizde Sizlerle…

  • Evinizi Stresten Arındırın

    Evinizi Stresten Arındırın

    Evinize yapacağınız güzel bir dekorasyon ile kendinizi huzurlu hissedebilirsiniz. Çiçekler ile lamba dekorları ve duvar renklerinin dekorasyonu ile olabilir…

    Evinizi stresden arındırma önerileri :
    Aydınlatma dekorun led lambalar kullanın hem tasarruflu hemde daha iyi bir ışık kaynağı…
    Odalarınızın üst tavan bölgelerinin köşelerine Müzik sistemleri yaptırabilirsiniz…
    Çiçekler ruhunuzu ve gözlerinizi dinlendirir…
    Led Televizyon üniteleri tercih edebilirsiniz…
    Eviniz derli toplu olsun her an misafir gelicek endişesi olmasın..
    Sevdiğiniz güzel bir koku seçin ve odalarda kullanın oda parfümleri her zaman iyi olur…
    Kapı girişinizde küçük bir maasa olmalı güzel bir atre giriş olmalı tabi renkler önemli evde huzur hissetmek gerek…

  • Dr. Mehmet Öz’den zayıflatan püf noktalar

    Dr. Mehmet Öz’den zayıflatan püf noktalar

    Dr Mehmet Öz’ün yüz maddelik zayıflatan önerileri, zayıflatan püf noktalar…

    •1. Yulaf dosttur! Sabah bir fincan yulaf ezmesi yemek, öğleden sonra alelacele oburluk yapmanızı engelleyecektir.

    •2. Öğle ve akşam yemeklerinden önce, canlı bir yürüyüş yapın; hareket edin. Hem biraz egzersiz yapmış olursunuz, hem de hareket ettikten sonra sağlıksız bir yemek seçimi yapma olasılığınız daha düşük olur.

    •3. Düzenli ve kaliteli uyuyun. Uyku eksikliği vücutta açlığı düzenleyen hormon seviyesini oynatacak ve iştahınızın artmasına sebep olacaktır.

    •4. Bir adım ölçerle günde kaç adım attığınızı hesaplayın. Eğer günde 10 bin adım atmıyorsanız yeterince hareket etmiyorsunuz.

    •5. Hareket etmek için hiçbir fırsatı kaçırmayın. Araştırmalar kıpır kıpır insanların daha zayıf olduğunu gösteriyor.

    •6. Başlamakta zorluk mu çekiyorsunuz? İlk adım olarak kendinize bir yemek yeme not defteri ya da yürüyüş ayakkabısı alın. Bu tarz davranışlar, amaca ulaşma başarısını üç kat artırır.

    •7. Yemeğinizin ortasında durun, 30 saniye bekleyin. O anda ne kadar aç olduğunuzu gözden geçirin. Sonra yemeğinize geri dönün.

    • 8. Kendinize kilo kaybetme hedefi koymayın. Amacınız belirli bir kıyafet bedeni ya da bel ölçüsü olsun.

    • 9. Çok yemeye başladıysanız bir önceki hafta açtığınız tüm boş gıda paketlerini bir kavanoza doldurun. Neler yediğinizin kanıtlarını görmek, sağlıksız alışkanlığınızı fark etmenize yardımcı olur.

    •10. Sandviçinizdeki mayonezi hardalla değiştirip 85 kalori tasarruf edin.

    •11. Yemek planlamayı otomatikleştirin. Ne yiyeceğinizi vakitlice planlarsanız, son dakikada yapacağınız sağlıksız yemek seçimi riskini, en aza indirebilirsiniz.

    •12. Öğün atlamak, vücudu yağ depolamaya yönelik kazınma moduna geçirir. Böylelikle kalori yakımı zorlaşır.

    •13. Zeytin, somon ve ceviz gibi sağlıklı yağlar içeren yiyecekler, tatmin olmanıza yardım edecektir.

    •14. Fındık bir mucizedir. Bir avuç fındıkla kendinizi tok hissedersiniz. Farklı bir doku için, fındığı suda bekleterek yemeyi de deneyebilirsiniz.

    • 15. Stres, midenizin kazınmasına ve yüksek kalori alacağınız yiyeceklere yönlenmenize sebep olur.

    • 16. Kızarmış besinlere alışık olabilirsiniz. Ama ızgara, buğulama, haşlama, fırınlama ve buharda pişirme gibi birçok sağlıklı yemek pişirme şekilleri de mevcut.

    •17. Market alışverişinizi kısıtlı bir zamanda yapın. Listeniz hazır olsun, böylece işlenmiş gıdalar bölümüne sapma olasılığınız az olacaktır.

    •18. Susuzluğu açlıkla karıştırmayın. Açlık hissettiğinizde bir bardak su için ve gerçekten ne istediğinizi anlayın.

    • 19. Dışarıda yemek eğlenceli olabilir, garsona ekmeği, karışık atıştırmalıkları, cips ve sosları getirmemesini söyleyin.

    •20. Salatanızı tabakta yemekten sıkıldınız mı? Tam buğdaydan bir pideye limonlu salatanızı sararak dürüm yapıp yiyin.

    •21. Fındık, meyve ya da dilimlenmiş sebze gibi sağlıklı yiyeceklerden oluşan acil durum paketleri hazırlayın.

    •22. Günün erken saatlerinde yediğiniz kırmızı pul biber sizi tok tutacak ve günün kalan saatlerinde yiyeceğiniz miktarı azaltacaktır.

    •23. Yemek yerken sohbet etmeye özen gösterin, böylelikle tüm yemeği aceleyle mideye indirmeden evvel, doyduğunuzun farkına varabilirsiniz.

    • 24. Sağlıklı seks, yediğiniz yemeği kontrol altına almanıza yardımcı olur. Üstelik harika bir egzersizdir.

    • 25. Somonun faydalarını öğrenin.

    • 26. Öğünlerinizde 22 santimetrelik tabaklar kullanın. Aslında çocuk yemek tabakları, bir yetişkini doyurabilecek ebatlardadır.

    • 27. Hiçbir zaman atıştırmalık gıdaları, kendi kutusunun, paketinin veya poşetinin içinden yemeyin.

    • 28. Yeşil çay ya da Şili biberiyle metabolizmanızı hızlandırın.

    • 29. Kas, yağın en az dört katı kadar kalori yakar. Temel kaslara (bacak, karın ve üst vücut) odaklanarak bir güç egzersizi programına başlayın ve bunu haftada iki gün, yirmişer dakika yapın.

    • 30. Kafeinsiz sade kahve, düşük kalorili harika bir içecektir. Kremasız, şekersiz, siyah koyu bir kahve, açlığınızı bastırma etkisinin yanı sıra; aynı zamanda ciddi bir antioksidandır da.

    • 31. Doğal meyve suyu miksleri ve düşük sodyumlu çorbalar gibi doğal su bazlı yiyecekler tok tutar.

    • 32. Doğal elma sosu, muz ve kavun gibi meyveler için harika bir dip sostur.

    • 33. Sizi sağlıksız hazır yiyecekleri yemeğe iten duygusal dürtünün sebebini arayın. Bunu bilmeniz, kilo verme hedefinizi kafanızda netleştirir.

    • 34. Az yağlı değil, az kalorili sosları tercih edin. Ağır yağlı krema ya da hayvansal ürünlerden bir sos yerine, humus gibi sebzelerden yapılmış bir sos kullanın.

    • 35. Kilosunu düzenli kontrol eden ve ilerlemesini bir yere not eden kişiler, kilo kaybetmede daha başarılı olurlar.

    • 36. Muz ve kavun gibi meyvelere bir tutam tarçın ekleyin.

    • 37. Protein besinlerine tatlı krema yerine, düşük kalorili bir lezzet ekleyin. Mesela salsa sosu ya da turşu.

    •38. Televizyon karşısında ya da sinema salonunda bir şeyler atıştırmaktan kaçının!

    •39. Gazlı içecekleri geçin! Bunların yerine sadece su içmeyi artırarak ne kadar kilo kaybedebileceğinizi görünce, şaşırabilirsiniz.

    • 40. Dikkatli olun: Özellikle de “yağsız” ya da “sıfır trans yağ” olarak etiketlenmiş ürünleri alırken. Çünkü yağ yerine çok fazla şeker veya sodyum satın alıyor olabilirsiniz.

    •41. Kahvaltıda meyve suyu yerine yağsız süt için. Aşırı kilolu kişiler, kahvaltıda yağsız süt içtikleri zaman, daha az kalorili besleniyorlar.

    • 42. Şekersiz sakızlar, bir nebze bile olsa açlığınızı bastırabilir.

    •43. İnce pide üzerinde çilek veya armut deneyin.

    • 44. Elinizin altında her zaman sebze bulunsun. Değişik bir lezzet için kırmızıbiber ve zerdeçal ekleyin. Tek yemelik porsiyonları bölerek, buzdolabında saklayın.

    • 45. Soya fasulyesi düşük maliyetli harika bir atıştırmalıktır. Dondurulmuş gıdalar bölümünde arayıp bulun.

    • 46. Çorbalar, hem doyurucu hem de rahatlatıcı yemek seçenekleridir. Az tuzlu sebze çorbası hazırlayın ve küçük porsiyonlar halinde saklayın.

    • 47. Hafta içi zaman ve paradan tasarruf yapın. Yağsız bir protein olan tavuk göğsünü çokça alıp, pazar akşamı pişirin. Tüm hafta iş yerinde yiyebilirsiniz.

    • 48. Mutfaktaki ve yemek odasındaki masayı, sadece yemekleri hazırlamak ve yemek için kullanın.

    • 49. Eğer hayatınızdaki tek keyif kaynağı yemek yemekse, kendinize başka hobiler ya da uğraşlar bulun. Örneğin spor yapmak, müzik dinlemek, sinema ya da gönüllü aktiviteler.

    • 50. Her öğünde bir parça yağsız protein tüketmeyi deneyin. Protein, karbonhidrat ve yağlardan daha fazla sizi başarıya götürecektir.

    •51. Hafta sonları yediğiniz yemekleri ve yaptığınız hareketi düşünün.

    • 52. Mutfağınızdaki abur cuburların dökümünü yapın. Bunlardan kurtulun.

    • 53. Kalori dostu meyve ve sebzeleri doğru sezonunda yerseniz, gerçek tatlarının keyfini çıkarabilirsiniz.

    • 54. Kahvaltı eden kişiler, diyette daha başarılıdır.

    • 55. Tartınızın yerine mezura kullanın. Kadınlar 82.5 cm, erkeklerse 90 cm’nin altını hedeflemelidir.

    • 56. Yiyecek etiketlerini inceleyin. Porsiyon başına 4 gramdan fazla olan yiyeceklerden uzak durun.

    • 57. Daha hızlı doymanızı sağlamak için, yemekten önce lif yüklü bir elma yiyin.

    • 58. Kremalı peynir ya da yağ yerine, fındık ya da badem ezmesi seçeneğini kullanın.

    • 59. Öğünlerinizde alacağınız 5 temel besini unutmayın: Dondurulmuş çilek / kiraz, muz, yağsız süt, bir çay kaşığı bal ve bir çay kaşığı karnıyarık otu tohumu.

    • 60. Diyet yapanlarla yapılan araştırmalar, sabah karbon-hidrat yerine yumurta yemeyi tercih edenlerin, daha az acıktığını göstermiştir.

    • 61. Somonun içindeki Omega 3 yağları, vücudunuzdaki yağ yakma kapasitesini harekete geçirir.

    • 62. Akdeniz diyeti, kalp sağlığı için çok yararlı bir beslenme şeklidir.

    • 63. Tam buğday makarnası daha tok tutar.

    • 64. Dışarıda yediğiniz zaman, garsona mönüdeki sağlıklı yiyecekleri sorun.

    • 65. Kendinize kilo hedefleri koymayın. Amacınız belirli bir kıyafet bedeni ya da bel ölçüsü olsun.

    • 66. Protein ihtiyacınızı fasulyeden alın. Fasulye tok kalmanızı sağlar.

    • 67. Yumurta veya tavuk gibi tatsız proteinlere, metabolizmayı hızlandıran acılı sosla hayat verin.

    • 68. Egzersiz öncesinde dondurulmuş çileği yoğurtla karıştırarak yiyin.

    • 69. Akşamdan kalan yağsız seçenekleri, kepekli bir dürüme sararak ertesi gün için sağlıklı bir öğle yemeği hazırlayabilirsiniz.

    • 70. Her yemekte renkli bir sebze ya da meyve tüketin ve mümkünse kabuğunu soymayın.

    • 71. Ofiste kendinize ait atıştırmalık bir kutu bulundurun.

    • 72. Mikrodalga kullanıyorsanız, sağlıksız bir beslenme olasılığınız yüksektir. Tavuk, sebze ya da esmer pirinç kullanmayı deneyin.

    • 73. Kilo verdikçe bollaşan giysilerinizi dağıtın. Böylece motivasyonunuz artar.

    • 74. İki kilo ağırlık alın. Bu ağırlığın vücudunuzda fazla yağ olduğunda sizi nasıl kısıtlayacağını düşünün.

    • 75. Kilo verme sürecinde ilerleme kaydedemezseniz, rutin olarak yaptığınız egzersizi 5’şer dakika artırın.

    • 76. Pişireceğiniz eti önceden dövün.

    • 77. Bazı yemek tariflerinde krema yerine doğal soya peyniri kullanılabilir.

    • 78. Akşamları 19.00’dan sonra yemek yememek için elinizden geleni yapın.

    • 79. Kepekli spagettiyi ince kıyılmış kabak, sebze köftesi ve çiğ domates sosuyla karıştırıp yemeyi deneyin.

    • 80. Taze otlar, sağlıklı bir yemeğe enerji katar. Mutfağınızda bunları uygun saksılarda kendiniz yetiştirin.

    • 81. Fast food’lar tuzlu yiyeceklerdir. Tuzu kestiğinizde besinlerdeki doğal tuzların tadının farkına varacaksınız.

    • 82. Hindi etinin dezavantajı kuru olmasıdır. Hindili burgere ya da köfteye biraz zeytinyağı ekleyebilirsiniz.

    • 83. Partnerinizle beraber kilo kaybetmeye karar verdiyseniz, birbiriniz için öğlen yemeği paketlerini hazırlayın.

    • 84. Dışarıda yemekteyken başlangıç olarak salatayı tercih edin.

    • 85. Mantar, düşük sodyumlu soya, kuşkonmaz ve zeytin gibi malzemeler, kendinizi tok hissetmenizi sağlar.

    • 86. Adım atabileceğiniz her fırsatta bu seçeneği hayata geçirin. Alışveriş merkezleri, havaalanları ya da metroda merdivenleri tercih edin.

    • 87. Kızarmış patates yerine, fırınlanmış sağlıklı elma dilimli patatesi deneyin.

    • 88. Unutmayın! Kavun, domates ve kereviz gibi sıvı bakımından zengin besinler tok hissetmenize yarar.

    • 89. Avokado, kilo kaybetmede gizli partneriniz olabilir. Yüksek oranda lif ve sağlıklı yağlar içerir. Ete benzer tadıyla, size et yediğinizi hissettirir.

    • 90. Bir avuç tuzsuz balkabağı tohumu, gün ortasında atıştırmak için çok iyi bir alternatiftir.

    • 91. Doğru duruş göbek kaslarını güçlendireceği gibi, az da olsa ekstra kalori yakmanızı sağlar.

    • 92. Canınız abur cubur atıştırmak istediğinde, biraz uzanmayı deneyin.

    • 93. Her hafta bir fotoğrafınızı çekin. Böylelikle değişiminizi fark edersiniz.

    • 94. Hazır salata sosları, kalori yüklü olabilir. Kendi sosunuzu hazırlayın.

    • 95. Yarım saatlik yoga, 350 kalori yakar.

    • 96. Latin Amerika kökenli quinoa, başlıca aminoasitleri dengeli oranda içeren bir bitkidir. Kolay pişirilebilen bu tahıl, sotelenmiş sebzeler ve mantarla iyi gider.

    • 97. Dışarıdan aldığınız sandviçten mayonezi, peyniri ve ekmek ucunu ayıklayarak, 250 kaloriyi yemeğinizden kazımış olursunuz.

    • 98. Rezistans (direnç) bantları, evde yapacağınız güç kazanmaya yönelik germe egzersizleri için, uygun ve makul fiyatlı seçeneklerdir.

    • 99. Tek lokmalık atıştırmalıklar hazırlamak için üzüm dondurun. Veya buzlu şeker kalıbına böğürtlenli yoğurt doldurun ve bunu dondurun.

    • 100. Yemeğe oturmadan önce pişirdiğiniz yemek miktarının fazlasını paketleyip buzdolabına kaldırın.

    Ünlü Diyetisyen Selahattin Dönmez Diyet Önerileri için tıklayın…

  • Ciltte Oluşacak Çizgi ve Kırışıklıkları Engellemek için

    Ciltte Oluşacak Çizgi ve Kırışıklıkları Engellemek için

    Cilt kırışıkları, herhangi bir hastalık belirtisi değil, bir yaşlanma belirtisidir. Ancak kırışıklığın oluşum süreci yavaşlatılabilir.

    Ciltte oluşan kırışıklıkların başlıca nedeni, derinin giderek kuruması ve yaşlanma süreci içinde deride albümin birikimleri oluşmasıdır.

    Yanlış cilt bakımı, fazla güneş ışını, yanlış beslenme, stres, hareketsizlik, nikotin ve alkol de kırışıklıkların oluşmasını destekleyen faktörlerdir. Ayrıca, radikal diyet kürleri de cilt kırışıklıklarına yol açabilir.

    Özellikle bilmemiz gereken konulardan biri, güneş ışınlarına uzun sure maruz kalmayın.

    Ciltte Oluşacak Çizgi ve Kırışıklıkları Engellemek için;

    * Günde en az 8-10 bardak su için.

    * Sigaradan ve içilen ortamlardan uzak durun.

    * Alkol ve kafein tüketmekten kaçının.

    * Aşırı makyaj ve kozmetik kullanımını en aza indirgeyin.

    * Hayatınızdaki stres faktörleri ile mücadele edin ve rahatlamayı öğrenin.

    * Düzenli spor yapın.

    * Florlu sulardan içmeyin.

    * Sauna cildinizdeki toksinleri atmanız için etkilidir.

    * C ve E vitamini içeren kremler kullanın.

    * Bulunduğunuz ortamdaki havanın nemli olmasını sağlayın.

    * Demir yönünden zengin gıdalar tüketin. Kabak, susam çekirdeği, buğday, ciğer, yumurta, badem, kuru üzüm, yulaf ve mercimek temel beslenmenizde bulunsun.

    * C vitamini içeren gıdalar tüketin. Guava, kırmızı biber, portakal, greyfurt, limon, narenciyeler, kavun ve domates gibi.

    * İçeriğinde mineraller içeren mantar, ciğer, somon balığı, arpa ve muz gibi besinleri tüketin.

    * Magnezyum içeriği zengin, badem, soya lesitin, yulaf, arpa, peynir, tuna balığı, patates, mısır ve içeriğinde E vitamini zengin, fıstık, ayçiçek çekirdeği, brokoli, ıspanak tüketin.

    * A vitamini açısından zengin, yumurta, süt, peynir, yoğurt, balık, karides, tuna, tavuk eti vs. tüketin.

    * Bol sebze ve meyve tüketmeli, mümkün olduğu kadar aşırı stresten uzak kalmalı, spor yapmayı ihmal etmemeli ve yaşamayı çok sevmeliyiz.

    * Düzenli olarak süngerle cildimizi fırçalamak ya da keselemek, üstteki ölü deriyi atıp kan dolaşımınızı hızlandırmamıza yardımcı olur.

    * Sağlığınıza özen gösterin.

  • ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    Sezaryen doğum yapanlar daha sonra normal doğum yapabilir mi? İlk doğumunu sezaryenle yapan bir anne, uygun şartların sağlanması durumunda ikinci doğumunu normal doğumla gerçekleştirebiliyor…

    Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin İngeç kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının anne adayları için öncelikli tercihinin normal doğum olduğunu belirtti.

    Bazı şartlarda anne ve bebek açısından risklerin arttığına dikkati çeken İngeç, bunların başında bebeğin doğum kanalından geçmesini engelleyecek problem bulunmasının geldiğini söyledi. Bebeğin kafasının doğum kanalından geçmesini engelleyecek kadar büyük olması, iri olması, ters duruşu, özellikle yan gelişlerde veya çapraz duruşlarda sezaryenin kaçınılmaz olduğunu anlatan İngeç, daha önceden rahime yapılan bazı ameliyatlarda da sezaryen ihtimalinin arttığını anımsattı.

    İngeç, rahimden ur alınması, şekil bozukluğunun düzeltilmesine yönelik yapılan ameliyatların da yine sezaryen gerekliliğini oluşturduğunu söyledi.

    Normal doğumun ise problem tespit edilmeyen gebelerde önerilen, fizyolojik olarak kabul edilen bir doğum şekli olduğunu belirten İngeç “Ama normal doğum başında normal kelimesi olmasına rağmen her zaman normal gitmeyebilir. Sürprizlere açıktır doğumun son aşamasına kadar. Ancak çoğunlukla problemsiz sonuçlanır. Yine de doğumun son aşaması dahil sezaryene dönme ihtimalinin olması bebeğin doğum kanalından çıkarken sıkıntıya maruz kalması ihtimalleriyle beraberdir” diye konuştu.

    SEZARYENDEN SONRA NORMAL DOĞUM
    Anne adaylarının en çok merak ettiği konuların başında doğumun nasıl olacağının geldiğini ifade eden İngeç, şöyle devam etti:

    “Daha önce sezaryen yapılmış bir kadın mutlaka yine sezaryen mi olması gerekir? Tıbbi açıdan da bakıldığında eskiden karşımıza bir kanun gibi ’bir sezaryen, hep sezaryen’ diktesi çıkardı. Bunun için 1900’lü yılların başından beri hep bu kural işledi. Bir kez sezaryen olan bir hasta mutlaka sezaryene alınmaya başlandı. Ama zaman zaman öyle vakalarla karşılaşıldı ki daha önce sezaryen olmuş kadın, sancıları başlıyor, hastaneye geç ulaşıyor ve normal doğum yapabiliyor.”

    Bu örnekler çoğalmaya başlayınca tıbbi olarak incelemeye alınmaya başlandığına işaret eden İngeç, şunları kaydetti: “Gerçekten bütün sezaryen olmuş hastaları yine tekrar sezaryene almak gerekir mi? Yoksa normal doğum şansı verilebilir mi? Bazı şartlar yerine geliyorsa sezaryen yapmış bir gebenin normal doğum yapabileceği görüldü. Ama tabi bu ihtimallere dayalı bir işlemdir. Yüzde 100 kesin olarak sezaryen olmuş kadınların hepsi normal doğum yapacak diye bir şart yok.”

    AA