Blog

  • Yumurta Akı Maskesi

    Yumurta Akı Maskesi

    EBRU ŞALLI CİLDİ SIKILAŞTIRAN YUMURTA VE BAL MASKESİ TARİFİ

    Ebru Şallı hafta içi her sabah TV 8 ekranlarında saat 10.00′da sunuculuğunu yaptığı “Ebruli” programında, plates sonrası cilt bakımı gibi güzellik konularında bilgiler veriyor. Yine programında açıkladığı sıkılaştırıcı maske ile cildiniz daha dolgun, düzgün ve pürüzsüz görünecektir. Sıkılaştırıcı maske evde çok kolay yapılıp uygulanabilecek çok faydalı bir cilt maskesidir. Cildinizin daha sıkı ve dolgun görünmesini isterseniz bu maskeyi mutlaka denemelisiniz.

    Malzemeler:

    * 1 yumurta akı,
    * 1 yemek kaşığı süt tozu,
    * 1 tatlı kaşığı bal.

    Hazırlanışı ve Uygulanışı:

    İlk olarak cildimizi temizleyelim. Sonra maskemizi hazırlayıp cilde uygulayalım. Yumurtanın akını ayırıp bir kaseye alalım. İçerisine süt tozu ve balı ilave edip iyice çırpalım. Yumurta akı bembeyaz olacak şekilde karıştırdıktan sonra dairesel haraketlerle cildimize masaj yaparak uygulayalım. 20 dakika bekletip ılık su ile yıkayalım. Bu maskeyi haftada 2 kez yapabilirsiniz. Düzgün ve güzel bir cilt için mükemmel bir maskedir.

  • Evlilik yıldönümünde kızlık zarını hediye eden kadın var

    Evlilik yıldönümünde kızlık zarını hediye eden kadın var

    Türkiye’de cinsellik adeta onlarca yıldır süren bir kriz. Genelde erkek perspektifinden bakılan ve sömürülen bu alanda yok olansa daima kadınlar. Jinekolog, terapist ve Operatör Dr. Gökçen Erdoğan, kadın cinselliğine yoğunlaşmış bir hekim. Uzun bir süredir bu alanda çalışan Dr. Erdoğan’la, kadın cephesindeki cinselliği ve son dönemcinsel estetikteki yeni trendleri konuştuk.

    Türkiye’nin cinsel profiline baktığınızda kadın açısından nasıl bir tablo ortaya çıkar?
    Uçların yaşandığı bir ülke Türkiye. Bir tarafta orgazmın ne demek olduğunu bilmeyen Ayşe Hanım, diğer tarafta, “Eşimbana yetmiyor onu nasıl ateşlendirebilirim?” diyen Fatma Hanım. Bize ulaşamayan çoğunlukta olduğunu düşündüğüm gizli bir grup damonoton bir cinsel hayat süren orta grup. Prensipleriyse ne acı ki, “Görevimi yaparım, adamım keyfine bakar” şeklinde.
    Bu tablo, bölgesel farklılıklar gösteriyor mu? Şikâyet tahterevallisinde İç Anadolu ve Doğu Anadolu ağır basıyor. İlişkiye girememe ya da ilişkiye girmede zorlanma olarak bilinen vajinismus, aile baskısı ve çevre baskısı daha yoğun olarak yaşanan bu bölgeleri mesken tutmuş adeta. İçinizde cinselliği çözmüş olsanız bile, gizli bir güç sizi bilmiyor gibi yaşamaya ve zamanla bedenin bile bunu inkârına zorluyor bu bölgelerde.

    Ne gibi?
    Etrafınızda yükselen sesler, “Kızımbacaklarını ört, eteğini kapat ve erkeklere dikkat et” olduğunda fark etmeden ilerideki cinsel hayat etkileniyor. Beyin bunu yapmaya zorluyor bedeni. Günler geçiyor, ilişki zamanı geldiğinde sonuç vücudun başkaldırısı yani vajinismus oluyor.

    Ya cinsel isteksizlik ve orgazm olamama sorunları?
    Bu sorunlar biraz daha kentvari oldu. Nedeni de şu: “İlişkiye giriyor musun?” Evet. Öncesi, sonrası önemlimi? Bir sonraki aşamayı dert eden kişiler biraz daha sosyoekonomik yönden güçlü olan, kendini dinleyen grup. Erken boşalma ve sertleşme sorunuysa erkeğin hayatı boyunca yüzde 60-70 oranında karşılaşacağı bir durumolduğu için bölgesel farklılık göstermiyor.

    ‘İLİŞKİYE GİREMEDİĞİNİ ARTIK SÖYLEYEBİLİYOR’
    Son 10 yılda, kadın cinselliği nasıl değişti? Kendini ve eşini önemseme derecesi arttıkça bize olan başvuru sayısı artıyor. 5 yıl öncesinde “Gebe kalamıyorum” şikâyetiyle gelen vakaları sorguladığımızda, “Cinsel ilişki yaşayamıyoruz ki” cevabını güç bela duyabiliyorken, şimdi biz sormadan, “Biz ilişkiye giremiyoruz” diyebiliyorlar. O yüzden belki de son 5 yıldır daha aktif olarak çalışıyoruz cinsel sorunlarda. Son yıllarda özellikle cinsel isteksizlik ve orgazm sorunlarına yoğunlaştık.

    ÖĞLE ARASI ESTETİK YAPTIRIYORLAR
    Sezaryen ve kürtajın kısıtlanması bu alanda oranları aşağı çekmiş gözüküyor mu?
    Sezaryen konusunda belki ama kürtaj konusunda oranların azalacağını düşünmüyorum. Hayatta en zor kararlardan biridir gebeliğin sonlandırılması ya da dramatize ederek söyleyeyim: Bebeğin alınması. Bu aşamaya gelene kadar karar çok defa süzgeçten geçirilmiştir ve hekime gelinmiştir. Eğer bu karar verilmişse kanımca hiçbir güç kadını ya da erkeği bu fikirden caydıramaz.

    Cinsel estetikte hastalardan hangi talepler geliyor?
    Öğlen arası estetikleri dediğimiz bu operasyonlarda vücudunun bir bölümünden rahatsızlık duyan kadın, yarımsaat sonra bunu aşmış olarak klinikten ayrılıyor. “Dudaklarımdaha küçük olmalı” ya da “Biraz daha dolgun istiyorum” diyor. “Eşimilişki sırasında rahatsız oluyor, vajinamı daraltabilirmiyiz?” isteği oluyor. “Orgazmsorunu yaşıyorum, G noktası dolgusuyla bu sorunu çözebilirmiyiz?” talebi geliyor. Bunlara, “Evet” demek son derece keyifli.

    Cinsel estetikte yeni trendler neler?
    Cinsellik farklı bir âlem. Kimsenin sınırı yok. Sadece var olduğuna inanmayı ve başkalarını da buna inandırmayı seçebiliyor insan. Ama yok. Arap ülkelerinden gelen bir talep var. Adamın yıllardır birlikte olduğu kadının bekaretini yeniden bozma isteği. Eşi bunu kadına söylüyor, kadın da kabul ediyor. Bize gelip “kız olma”yı istiyor. Evlilik yıldönümünde, kızlık zarı diktirip eşine sürpriz hazırlayanlar var. Bu artık ülkemizde de yaygınlaşmaya başladı. Belki de bir başlangıç. Cinsel hayata ivme ya da farklılık ne dersek diyelimbir renk katıyor. Partnerlerin onayı biz doktorlar için yeterli oluyor.

    Bu kişiler hangi yaş aralığından? Cinsel hayatı monotonlaşmış, renklendirmek için bir hareket ya da ortamisteyen ailelerde daha çok oluyor. Özellikle 40-45 yaş arası kadınlar bu istekle diğer yaş gruplarından daha çok geliyor. Bu hembir değişiklik hemde eşlerine farklı bir heyecan oluyor. Kendini taze bir genç kız gibi hissettiğini söyleyen de var. Eşinin kendisine verdiği değeri en başa saracağını düşünen de… Hatta hiçbir şey düşünmeden sadece değişiklik olsun diye yapanlar da var.

    KADINLARIN YARISINDAN ÇOĞU CİNSEL ORGANINI BİLMİYOR
    Bir cinsel terapist olarak en çok hangi vakalarla karşılaşıyorsunuz?
    Yüzde 100 başarımızı net olarak gördüğümüz vajinismus en fazla ilgilendiğim sorun. Erkeklerde sertleşme sorunu ve erken boşalma konusunda ekip olarak çalışıyoruz.

    Terapilerde sizi en çok şaşırtan hangisi olmuştu?
    Yakın bir süre önce çok sevdiğim ve çoğu kişi tarafından da bilinen bir kadın doğumcu arkadaşımın vajinismus sorunuyla bana gelmesiydi. Şaşırtıcı olan bu işi bilen ve onlarca vakanın içinde yaşayan bir hekimin bunu kendisinin de yaşaması ve seneler geçmesine rağmen bu bataklıktan tek başına çıkamamasıydı. Sonuç: Başarı. Fakat bu vaka bana bir kez daha şunu dedirtti: Bu lanet sorun herkesi her yaşta bulup kurutabiliyor. Önemli olan bu konuda sizi başarıya sürükleyecek bir otorite.

    Ya erkeklerde?
    İki partnerini de alıp gelen bir adam, sorunum şu demişti: “Bu kadınla ilişkimi çok başarılı yaşarken bu kadınla erken boşalıyorum. O zaman sorun kadında. O yüzden kadını tedavi edin.” Ben de sizler gibi her vakamda yeniden şaşırabiliyorum. Herkesin başka bir hikâyesi var. Her gün öğreniyorum ve mesleğimin önemini daha iyi kavrıyorum. İmdada yetişme duygusu, yatak odası söz konusu olunca da çok önemli. İnanın buna.

    Tabii terapiye girerken, insanların cinsel donanımını da görüyorsunuz?
    Nerede cinsel donanım… Donanım için bilgi olması gerekir. Bilgi eğitimle alınır ki; hangi okulda hangi seviyede cinsel eğitim! Türkiye, ilişkiyi sadece penis-vajen birlikteliği olarak gören çiftlerle dolu. Görev yapılır ve biter. İşin duygusal boyutu yok. 100 kadına, “Cinsel organınızı tanıyor musunuz?” diye sorsam yarısından çoğu bunu bilmez. İnanabiliyor musunuz? Hatta hiç bakmamıştır. Orada kaç tane delik olduğunu bilmez.

    Bu kadar vahim mi durum?
    Bir kadın memur, annesi öyle öğrettiği için bebeğin makatta yerleştiğini, idrar yapılan delikten ilişkiye girildiğini, doğum kontrol hapının daha iyi korusun diye vajinaya yerleştirildiğini, bebek olmadığı için vajinal bölgeye ceviz yerleştirilebileceğini sanıyordu.

    ‘Kadının hayal âlemi, özel ve güzeldir ama anlatamaz’
    Cinsellikte, hep erkeklerin fantezi dünyasında dolaştığı gibi bir algı var. Olur mu?
    Kadınların hayal dünyası renkli ama bunu dile getirebilmek konusunda sorunları var. Ahh! Bir anlatabilseler ve yaşayabilseler ne kadar özel ve güzel bir dünya yaratacaklar hayal âlemlerinde. Fakat çocuğunun annesi fantezilerle dolu olamaz. Eşi yatakta isteyici olamaz. “Basit kadın” olarak nitelendirilen bu özellikler temiz aile kadınlarına yani anne sabahlığı giyen bir kadına yakışmaz. İşte çevremizde çok yaygın olan bu düşünceler ne kadar basit ve çürük ama buna rağmen ne kadar kabul görmüş…

    Bizde kadınların düşleri renkli mi peki?
    Hayal dünyasının anahtarı kadınlarda bunu bilmiyor musunuz? Biz bu kapının deli dumruluyuz. Geçenden kamçı, geçmeyenden kelepçe alıyoruz. Gecenin bir yarısında seksshop’u açtırıp erkek arkadaşına giden kadından tutun, bir gecede yatak odasının tepesini ayna kaplattıran kadınlar var. Yaş gününde havuz kapatan ve havuzda ilk cinselliği yaşayan var. Dükkândan tüm siyah tül çorapları alıp, erkeğe kaçırtmadan giydirdiği takdirde ödül vereceğini söyleyen var… Daha ne detaylar, ne çok renk var; bir bilseniz… Dünyada ne kadar kadın varsa o kadar renk var.

    Türkiye’de kadınların pornoya ilgisi nasıl ve genelde tercih ettikleri porno türleri neler oluyor?
    Kadınlar daha erotik filmlerden hoşlanıyor. Yumuşak geçişler, romantizm, duygusal sahneler… Sonrasında cinsellik. Her sahnede penis, vajen, zenci, grup; itici geliyor kadınlara. Fakat filmle tahrik ülkemizde kadınları harekete geçirme yöntemlerinin başında. Hele de 40-45 yaş monotonluğuna geçmiş orta yaş kadınları için önemli bir uyarıcı. ‘Kadının şikâyeti: Aldatılma, erken boşalma ve duygusuzluk’

    Kadınların, eşleriyle ilgili olarak en çok şikâyet ettiği konu erken boşalma mı?
    Hayır! Başkasına boşalma. (Gülüyor) En çok bundan şikâyetçiler. Aldatılan kadın sayısı o kadar fazla ki, erkeği erken boşalsa ona bile razı olacak kadın. Eklemek isterim ki; erken boşalma ve bir de duygusuzluk en çok duyduğum şikâyetler.

  • Siz Hangi Aşıklardansınız?

    Siz Hangi Aşıklardansınız?

    Aşk, belki de insanoğlunun en çok peşinde koştuğu duygu. Ama aşktan aşka da fark var; kimi kısa zamanda başlayıp saman alevi gibi yaşanıp bitiyor, kimi uzun yıllar sürüp gidiyor. Peki sizin aşkınız hangisi?

    Acıbadem Eskişehir Hastanesi’nden psikolog Orhan Öztürk aşkın 7 tipi olduğunu söylüyor.

    Tarih boyunca romancılar, şairler, düşünürler, sanatçılar aşk konusundan ilham almış, aşk hakkında sayısız eser yarattılar ve yaratmaya devam ediyorlar. Ama aşk yalnızca sanatçıların konusu değil. bilim insanları da son 50 yıldır sistematik şekilde inceliyorlar. Psikologlar aşık olmanın insan duygu, düşünce ve davranışındaki etkilerini daha iyi anlamak için modeller geliştirirken; sinirbilimciler aşkın psikobiyolojik kökenini keşfetmek adına önemli deneyler yapıyor ve karşılaştırmalı metodlarla insanlarla hayvanları kıyaslayarak hangi organik süreçler aşkın doğasını idare ediyor sorusuna yanıtlar vermeye çalışıyorlar. Artık günümüzde aşk bilimi üzerine kitaplar yazıyor, sempozyumlar düzenliyor hale geldik. “Aşkın 7 hali” ise yüzlerce aşk kuramından yalnızca biri…

    Platonik aşklar, patolojik (hastalıklı) aşklar, karasevda gibi durumlar haricinde aşk, iki kişi arasında yaşanan ortak bir süreç. Aynı aşıklar gibi aşklar da doğuyor, büyüyor, şekil değiştiriyor ve ölüyor. Bu aşklarda üç farklı özellik ve bu özelliklerin birbiriyle ilişkisi 7 aşk tipini ortaya çıkarıyor. Bu üç özellik şöyle sıralanıyor: “Yakınlık, Tutku ve Bağlılık”. 7 aşk tipini daha iyi anlayabilmek için bu üç temel özelliğin daha detaylı bilinmesi gerekiyor.
    Yakınlık: Taraflar arasında kurulan karşılıklı duygusal bağ olarak ifade edilebiliyor. Yakınlık özelliği sayesinde ilişkide sıcaklık, samimiyet, duygusal destek, iletişim, anlayış, huzur, beraber geçirilen zamandan keyif alma durumları gelişiyor.

    Tutku: Tutku aşkın psikofizyolojik boyutu olarak tarif ediliyor. Heyecanlanma, sevgilinin yanında olunca soluğun kesilmesi, kalp çarpıntısı, genel bir uyarılmışlık hali, enerji artışı, erotizm, fiziksel çekicilik, dikkatin sevgiliye odaklanması ve takıntılı şekilde sevgiliyi düşünme gibi özelliklerle kendini belli ediyor.

    Bağlılık: Çiftler arasındaki karşılıklı bağımlılık, her şeye rağmen birlikte olmayı isteme, ortak bir hayat hedefi oluşturma ve sürdürme özelliği olarak açıklanıyor.

    Bu üç temel özellikten her birinin tek başına veya diğer özelliklerle birlikte bulunması durumlarında 7 farklı aşk tipi oluşuyor:

    1) Sadece “bağlılık” (Boş aşk): Tutku ve yakınlığın olmadığı, sadece hayat birlikteliğinin olduğu birliktelikler. Bu durum özellikle görücü usulü ile evlenme ve beşik kertmeliğinin yaygın oluğu toplumlarda (ve tabii ki ülkemizde) sıklıkla görülüyor. Bu tip boş aşk´lar ilerleyen dönemlerde diğer özelliklerin etkilenmesiyle şekil değiştirebiliyor; aynı şekil dolu aşklar da zamanla tutku ve yakınlık boyutunu yitirip boş aşk’a dönüşebiliyor.

    2) Sadece “tutku” (deli dolu aşk): Genelde çoğu aşığın ilk planda ve en heyecanlı hissettiği, cicim aylarının deli dolu yaşandığı, desteğini erotizm ve cinsellikten alan aşk. Yakınlık özelliği de geliştiğinde bu deli dolu aşklar romantik aşklara evrimleşiyor; aksi taktirde yakınlığın ve bağlılığın olmadığı durumlarda genellikle kısa sürüyor. Bu kişiler birkaç gün veya hafta evli kalıp hemen boşanma davası açabiliyor ya da 40´lı yaşlarında beşinci eşinden de ayrılabiliyorlar.

    3) Sadece “yakınlık” (arkadaşça aşk): Yakınlık ve hoşlanma dışında tutku içermeyen, uzun süreli olmayan aşklar. Bu tip aşkta taraflar genellikle partnerlerine ilişkin cinsel çekim hissetmezler. Arkadaşça aşklarda kısa süreli iyi anlaşma, “kardeş gibi sevme”, geçici heves, bittiğinde hemen unutma ama hatırlandığında saygı duyma gibi hallere sıklıkla rastlanıyor.

    4) “Yakınlık” ve “tutku” (romantik aşk): Hem fiziksel çekimin hem de ruhani çekimin yoğun hissedildiği aşklar. Romantik aşklarda duygu yoğunluğu ve sevilen kişinin arzulanması ilişkinin dolu dolu hissedilmesine sebep oluyor. Geçmişteki unutulmayan aşk deneyimleri genellikle bu tip aşklardan kaynaklanıyor. Ancak ne fiziksel çekicilik ne de yakınlık hissi, ilişkinin kalıcı olması açısından tek başına yeterli olmuyor.

    5) “Yakınlık” ve “bağlılık” (dostluğun paylaşıldığı aşk): Çiftlerin birbirine yoğun yakınlık hissettiği, saygı ve sevgi çerçevesi içinde her türlü duygusal ve düşünsel paylaşımın engellenmeden yaşandığı, ancak fiziksel çekimin olmadığı aşklar. Uzun yıllar evli kalıp hiç münakaşa etmeyen, dışardan bakıldığında resmiyet görünümünün belirleyici olduğu, dengeli ve tutarlı birliktelikler sıklıkla bu tip birlikteliklerde görülüyor. Zamanla arzu ve fiziksel çekimin azaldığını hisseden çiftler de dostluğun paylaşıldığı aşk evrenine geçiş yapabiliyor. Bu tip durumlarda sadakatsizliklere de sıklıkla rastlanıyor. “Eşimi çok seviyorum ama artık bir şey hissetmiyorum” veya “30 sene beraberlikten sonra artık çekim hissedemiyorum” tarzı ifadelerin bulunduğu bu aşklar kimi zaman aşırı kıskançlıklara da gebedir.

    6) “Bağlılık” ve “tutku” (arzu dolu aşk): Beraberliği ve evliliği uzun süre devam ettirmenin altındaki temel dürtünün arzu olduğu aşklar. Yakınlık faktörünün olmaması bu tip ilişkilerde ihtilafların ve tartışmaların belirgin olmasına yol açıyor, çünkü taraflar genellikle anlayışsız, bencil, yapıcı iletişim becerilerinden yoksun ve sabırsız oluyorlar.

    7) “Tutku”, “yakınlık” ve “bağlılık” (eksiksiz aşk): Her üç boyutun da tamam olduğu, ideal aşklar. “Mükemmel çift, ruh ikizi, hayatımın aşkı” ve benzeri tanımlamaların yapılabilmesi için tutku, yakınlık ve bağlılık boyutlarının eksiksiz şekilde beraber bulunması zorunlu sayılıyor. Eksiksiz aşk, aşıklara müthiş bir ilişki deneyimi sunuyor. Eksiksiz aşkı elde etmenin zor, ancak devam ettirmen daha da zor olduğu biliniyor. İlişkiyi canlı tutmak için çaba sarfetmek, özverili olmak, etkili ve empatik iletişim sağlamak, sürprizlere açık olmak, cinsel açıdan aktif olmak, saygı ve anlayışı her şeyden üstün tutmak gerekiyor.

  • Burçlara Göre Zayıflama

    Burçlara Göre Zayıflama

    İnsan hayatını şekillendiren burçlar hayatımızın her aşamasında belli kararları almamızda bize yön vermektedir. Ruh halimizin yapacağımız işlere o zamanın uygun olup olmadığını anlamamızda burçlar bize çok yardımcı olmaktadır. Zayıflamak için de insanın ruh hali çok önemlidir. Yarıda bırakılan diyetlerin genel sebebi zamanlama problemidir. Kişinin beslenme alışkanlıkları ile burçların yakından ilişkisi olduğuna göre diyet yapacağımız zamanı ve beslenmemizi burcumuza göre ayarlarsak başarrıyı yakalarız…

    İnsanların davranışlarında etkin olduğuna inanılan burçlar, yemek yeme alışkanlıklarında da belirleyici olabiliyor. Bu yüzden diyet yaparken burcunuzun özelliklerine uygun davranmak en akıllıca olanı diye düşünenlerdenseniz, okumadan geçmeyin…

    KOÇ (21 Mart – 20 Nisan):

    Abur cubur yemeye son derece meraklısınız. Bu nedenle sizin için tehlike çanları çalıyor. Tuz ve alkolden uzak durarak bunun yerine bol bol su için. Domates, patates, soğan, kuru fasulye, mercimek, karnıbahar, marul, yeşil salata, ıspanak, turp, pirinç, zeytin, elma, balkabağı, ceviz gibi besinler haftalık beslenmenize mutlaka eklenmesi gerekli yiyeceklerdir. Sizin için gerekli olan tatlılar! Kayısı gibi fazla şeker içermeyen tatlılar olmalıdır.

    BOĞA (21 Nisan – 21 Mayıs):

    Yemek için yaşayanlardansınız. Fakat unutmayın ileride bu kilolar başınıza bela olur. Karbonhidratlardan kaçının. Aksi takdirde tombul bir kişi olursunuz. Sindirim güçlüğü çekebilirsiniz. Düşük nişasta, yağ ve şeker içeren bir diyet, beslenme hayatınızın gerekli bir parçası olmalıdır. Doğal iyot içeren besinler, balık ve deniz mahsulleri, yumurta, karaciğer, böbrek, buğday, ıspanak, pancar, taze meyve ve yeşil salata besin listenizde daima yer almalıdır. Ayrıca su içmek de hayatınızın vazgeçilmez bir parçası olmalı.

    İKİZLER (22 Mayıs – 21 Haziran):

    Yemek yerken o kadar acele hareket ediyorsunuz ki artık bu durum sizin sağlığınızı etkiler hale gelmiş. Yemekleri çok çiğnemeden yutmayın. Az ama sık yemeyi prensip haline getirin. İkizler kemiklerinin sağlıklı olmasını istiyorsa sağlıklı beslenmelidir. İkizler de kan pıhtılaşması çok sık görülür. Balık, tereyağı ve köy peyniri, havuç, portakal, greyfurt, şeftali, erik, üzüm suyu, kuru üzüm ve badem beslenme listenizde vazgeçilmez besinler olmalıdır. Sakinleşmeniz ve huzurlu olmanız için de şifalı bitkiler ve kafeinsiz çaylar tam size göre.

    YENGEÇ (22 Haziran – 23 Temmuz):

    Duygusal olmanız sizin beslenme alışkanlıklarınızı da etkiliyor. Üzüldükçe böreklere, keklere, dondurma ve şekerlemelere sarılıyorsunuz. Halbuki yengeçler, nişastalı yiyeceklerden, şeker, tuz ve baharatlardan uzak durmalıdır. Çünkü mideleri çok hassastır. Vücudunuz kalsiyuma fazlaca ihtiyaç duyar. Düşük yağ içeren süt, peynir ve yoğurt, kıvırcık lahana, domates, salata ve marul, bol miktarda taze sebze ve yağsız protein, sizin cilt ve mide sağlığınız açısından iyi olup, kilonuzu daha rahat kontrol altına almanızı sağlar. İncelmek için öncelikle kendinizle hesaplaşmalısınız.

    ASLAN (24 Temmuz – 23 Ağustos):

    Yemek sizin için adeta bir zevk haline gelmiş. Güzel lokantalar, nefis yemekler her zaman hayalinizi süslüyor. Vücudunuza önem verdiğiniz için diyet yapmakta son derece başarılısınız. İradeniz harika! Kan dolaşımınızın düzenli olması için; sığır, kuzu ve kümes hayvanları eti, karaciğer, çiğ yumurta sarısı, kereviz, elma, incir, şeftali, limon ve badem sizin için idealdir. Porsiyonlarınızı yüzde 50 azaltmanız önerilir.

    BAŞAK (24 Ağustos – 23 Eylül):

    Şekerleme deyince siz akla geliyorsunuz. Özellikle de çikolata hayatınızın vazgeçilmezleri arasında yer alır. Ancak bu yiyeceklerden uzak durmalısınız çünkü kalbinizde problem yaratabilir. Tuz, buğday, çavdar, yağsız sığır ve kuzu eti, peynir, zeytin, portakal, limon, kavun, elma, armut sizin ideal yiyeceklerinizdir. Kavun, elma, armut kısmen cildinizi temizlemek ve saçlarınıza bakım sağlamak için yardımcı olur. Elma ise kurtarıcınızdır.

    TERAZİ (24 Eylül – 22 Ekim):

    Terazi böbrekleri, sırtın alt kısmını, temsil eder. Bezelye, mısır, havuç, ıspanak, buğday, yulaf unu, elma, çilek, badem ve kuru üzüm hep elinizin altında olmalıdır. Böbrekleriniz için çok fazla asitli içeceklerden uzak durmalısınız. İncecik ve zarif bir beden için; ince dilimler faydalı olacaktır.

    AKREP (23 Ekim – 22 Kasım):

    Burcunuz üretim organlarını temsil eder. Solunum yolları problemleri yaşayabilirsiniz. Tahıllardan yapılmış ekmekler, balık ve deniz ürünleri, yeşil salata, soğan, kırmızı turp, taze meyve ve sebzeler içeren bir diyet tam size göredir. Doğru beslenme gerginliğinizi alıp götürür.

    YAY (23 Kasım – 20 Aralık):

    Burcunuz kalçalar, bacak üstleri ve karaciğeri temsil eder. Doğal beslenmek için kabuklu meyveler ve sebzeleri tercih edin. Bolca çiğ sebze, yeşil biber, patates, incir, kuru erik, çilek, elma, armut, ve taneli tahılları yemeniz önerilir.

    OĞLAK (21 Aralık – 18 Ocak):

    Çalışkan bir yapınız var ve çalışırken de farkında olmadam öğün atlıyorsunuz. Oysa bu sizin için çok zararlı. Vücudunuzun vitamin ve minerallerden oluşan geniş bir besin karışımına ihtiyacı var. Burcunuz , dizleri, dişleri, kulakları ve deriyi temsil eder. Lahana, kereviz, yağsız etler, limon, portakal, inek sütü, her türlü peynir, balık, yumurta sarısı, buğday ve incirle aranızın çok iyi olması gerekir. Kayısı, badem yiyerek kuru ve alerjik eğilimli cildinizi canlandırın. Cildinizi sigara ve sigara dumanından uzak tutarak korumaya çalışın.

    KOVA (19 Ocak – 20 Şubat):

    Vücudunuzun sürekli C vitaminine ihtiyacı var. Yemek tarzınız yenilikçi. Bu nedenle değişik lezzetler tatmayı seviyorsunuz. Burcunuz el ve ayak bilekleriyle baldırları ve dokuları temsil eder. Vücudunuz sofra tuzuna çok ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacı sofra tuzundan değil, bu maddeyi barındıran besinlerden almanız en mantıklısıdır. Çok fazla tuz aldığınızda zayıf bir kan dolaşımına, gereğinden fazla şişkin bir vücuda ve karaciğer rahatsızlıklarına açıksınız demektir. Deniz ürünleri, brokoli, havuç, turp, balkabağı, ıspanak, elma, şeftali, limon, portakal, greyfurt, nar ve ananas sizin için doğal tuz bakımından ideal besinlerdir.

    BALIK (20 Şubat – 21 Mart):

    Katı ve sıkıcı diyetler size göre değil. Yüksek proteinli, düşük yağ ve şeker içeren diyet uyguladığınız zaman kendinizi çok daha iyi hissedersiniz. Burcunuz ayaklar ile duyma, işitme, dokunma ve tatmayı temsil eder. Demir vücudunuzun başlıca ihtiyacıdır. Demir eksikliği, anemi ve düşük tansiyona sebep olur. Diyetlerinizde zengin demir içeren karaciğer, yağsız sığır eti, kuzu eti, yumurta sarısı, beyin, midye, ıspanak, soğan, arpa, marul, buğday ekmeği, kuru fasulye, elma, üzüm, limon, portakal, şeftali, hurma, kuru erik ve üzüm yer almalıdır. Maydanoz da bu listeye eklenebilir.

    Sizin de burçların zayıflama ile ilişkisi yazımıza eklemek istediğiniz varsa doğru veya yanlış bulduğunuz noktalar varsa yorum yazarak açıkça belirtebilirsiniz.

  • Pürüzlü Ciltler İçin Maske

    Pürüzlü Ciltler İçin Maske

    Cildinizin pürüzlü olması, sizi yaşlı göstermesi ve canlılığını yitirmesinden dolayı kötü görünmesinden rahatsız ve şikayetçi iseniz, pürüzlü ciltleri tedavi etmede oldukça faydası bulunan pürüzlü cilt aşağıdaki maskelerden birini deneyin. Bu maskeler arasından dilediğinizi deneyerek cildinizdeki pürüzlerden kısa sürede kurtulabilirsiniz. Aynı zamanda bu maskeler cildinizin güzelliğine gölge düşüren sivilcelere ve maskelere de faydalıdır…

    Maske 1

    Bir avuç kuru fesleğeni bir fincan kadar kaynatılmış suyun içine atın. Ardından da bir çorba kaşığı süt tozu ekleyin. Karışımı daha sonra süzün ve cildinize iyice yedirin.

    Maske 2

    3 çorba kaşığı ufalanmış papatya çiçeğini, 2 su bardağı kaynamış suyu ve 2 su bardağı sütü iyice karıştırın. Karışım 2 saat bekletilir ve süzülür. Cilde sürülmeye hazır hale gelen bu karışımı bir müddet kullanın. Kalan karışımı cam kavanozun içine koyup buzdolabında saklayın.

  • Zara 2013 Koleksiyonu

    Zara 2013 Koleksiyonu

    Zara, 2013 kış koleksiyonuyla da büyük beğeni toplayacak. Zara 2013 Koleksiyonu galerimizde sizlerle…

  • Erken Menopoz Neden Olur?

    Erken Menopoz Neden Olur?

    Ülkemizde ve diğer ülkelerde kadınların normal şartlarda 51 yaşına kadar adet olması normal olduğundan, bu yaştan önce adetten kesilen kadınlar erken menopoza girmektedir. Tıpta “prematür menopoz” olarak tanımlanan erken menopoz, 40 yaşın altında ki kadınların adetten kesilmesi olayına denmektedir. Günümüzde 100 kadından 3′ü henüz 40′ına bile basmadan erken menopoza girmektedir. Peki erken menopoz nedenleri nelerdir? Kadınlar neden erken menopoza girer? İşte cevapları hanımlar:

    Erken menopoz nedenleri

    Yumurta ve östrojen hormonu üretmekle görevli olan yumurtalıklardan östrojen hormonunun artık üretilmemesi ile menopoz başlar. Östrojen hormonunun artık üretilmemesi kadınlarda bir takım şikayetlere sebep olur. aniden ateş basmalar, üşümeler, sıkıntı ve strese girme, al ayak terlemesi gibi belirtileri bulunan menopoz, genetik etkenlerden dolayı da erken yaşta ortaya çıkabilir. Bir kadının annesi, teyzesi ve halası gibi yakın derece akrabaları erken menopoza girmiş ise, bu kadının da erken menopoza girme riski bulunur.

    Erken menopoz nedenlerinden biri de, kadınlarda normalde iki tane bulunan X kromozomunun birinin eksik olması ya da ikinci kromozomun yarısının bulunmamasıdır. Genellikle 30 yaşından önce menopoza girmiş olan kadınların sorunu kromozom eksikliğinden kaynaklanır. Kesin tanı için kromozom analizi gerekir.

    Erken Menopozun Zararları Nelerdir?

    Ateş basması, aniden üşüme, el ve ayaklarda terleme, ruhsal sıkıntı, sinirlilik ve stres gibi semptomları bulunan menopoz, erken dönemde husule geldiği zaman bu şikayetlerin yanı sıra kadınların sağlığında birçok olumsuzluklara zemin hazırlamaktadır. Normalde menopoz yaşı 50 yaş civarında olmasına rağmen günümüzde kadınlar 50′li yaşlarına varamadan bazen 40 bazen de 30′lu yaşlarda adetten kesilerek erken menopoza giriyorlar. Erken menopoza girmede genetik faktörler, kromozom eksikliği ya da yaşamsal şartlar rol oynamaktadır…

    Erken menopoza girmenin zararları

    Menopoz, zamanında da görülse, erken dönemde de görülse kadınlarda bir takım sorunlara yol açabiliyor. Ancak erken menopoza girmek çeşitli sağlık sorunlarına zemin hazırlayarak kadınların genel sağlığını bozuyor.Erken menopozun zararları ise vücuda oldukça fazladır.

    Erken menopozun zararları arasında ise; kalp damar hastalıklar, cildin erkenden yaşlanması, kemik erimesi, vajinal kuruluk, cinsel isteksizlik ve cinsellik anında ağrı gibi şikayetler ve sağlık problemleri ortaya çıkar. Ayrıca östrojen hormonunun eksikliğinden dolayı üro genital sistemde yaşlanma da husule gelir.

    Erken Menopoz Tedavisi

    Kadınlarda bulunan yumurtalıklar, yumurta üretimi ve östrojen hormonu salgılama ile görevli olmakta ve genellikle 50′li yaşlarda östrojen hormonu ve yumurta üretimi durarak kadınlar menopoz denilen döneme girmektedir. Ancak bir takım sebeplerden dolayı menopoz 30′lu ve 40′lı yaşlarda erken husule geldiği için erken menopoz başlamış olur. Erken menopoz tedavi edilmez ise kadınların genel sağlığında çok ciddi bozulmalar yaşanır. Ancak erken menopoz tedavisi için erken evrelerde tedaviye başlamak çok önemlidir.

    Erken menopozun tedavisi

    Öncelikle erken menopozun tedavisinde amaç nedir, bundan bahsedelim sizlere hanımlar. Erken menopoz tedavisinde uzmanların amacı menopozun normal sayıldığı yaşa kadar gerçekleşmemesini sağlamak için kadının ihtiyaç duyduğu hormonları kazandırmaktır. Bunun için erken menopoz yaşayan kadınlara bir takım ilaçlar verilir. Erken menopoza giren kadına 50 yaşına kadar düzenli hormon tedavisi uygulanır. Kadın normal menopoz yaşına geldikten sonra tedavi durdurulur. Ancak istenirse tedavi 5 yıla kadar da uzatılabilir.

    Menopozu Geciktirmenin Doğal Yolları için tıklayınız!

  • Cilt Kızarıklığına Ne İyi Gelir ?

    Cilt Kızarıklığına Ne İyi Gelir ?

    Mütenevvi sebeplerden husule gelen cilt kızarıklıkları ile başı dertte olanlar için cilt kızarıklığını tedavi edecek doğal yöntemlerin neler olduğunu bu yazımızda sizlerle paylaşıyoruz. Bu yazımızda size önerdiğimiz bilgiler sayesinde cilt kızarıklığı sorununuz geçecek ve dışarıdan aldığınız ürünleri kullanmanıza gerek kalmayacaktır. Hem paranız cebinizde olacak hem de sorununuzda sağlıklı yöntemlerle kısa sürede kurtulacaksınız…

    Cilt kızarıklığı içi en etkili çözümler cildinize bitkilerle hazırlayacağınız maskeleri uygulamaktır. Peki bu maskeleri hangi bitkilerle hazırlayacağız diye merak ediyorsanız onunda cevabı yazımızda mevcut.

    Öncelikle sizlere cilt kızarıklığında en etkili olan maskeden bahsedelim ve hazırlanışı anlatalım…

    – 2-3 adet at kestanesi
    – 1 çay kaşığı elma sirkesi
    – Susam yağı

    Hazırlanışı: At kestanesini iyice soyup rendeleyin. Bir kabına içine rendelediğiniz at kestanesini koyun ve susam yağı ile karıştırın. Susam yağını at kestanelerinin üzerine çıkacak kadar eklemeye dikkat edin. Bu karışımı on beş gün güneşte bekletin ve zaman dolunca üzerine elma sirkesini de ekleyip her akşam cildinize sürün.

    Cilt kızarıklığı için bir başka maskede çilek maskesidir. 10 adet çileği püre haline gelene kadar ezin. Daha sonra çilek püresini cildinize sürün ve on beş dakika beklettikten sonra cildinizi yıkayın. Kuru ve hassas cilde sahip olanlar çilek püresinin içine süt kreması eklesinler.

  • Zeytinyağlı karışık dolma tarifi

    Zeytinyağlı karışık dolma tarifi

    ZEYTİNYAĞLI KARIŞIK DOLMA

    Malzemeler: 
    – 50 gr. salamura asma yaprağı
    – 4 adet kırmızıbiber
    – 4 adet dolmalık yeşilbiber
    – 3 adet patlıcan (içini atmıyoruz)

    Harcı için:
    – 2 su bardağı pirinç
    – 1 büyük boy soğan
    – 2 adet havuç
    – yarım demet maydanoz
    – 1 çay bardağı zeytinyağı
    – 1 çorba kaşığı kuş üzümü
    – 1 çorba kaşığı dolmalık fıstık
    – 1 çorba kaşığı kuru nane
    – 1 tatlı kaşığı tuz
    – 1 çay kaşığı karabiber

    Yapılışı: Salamura asma yaprakları 1-2 saat önceden tuzu girmesi için suya bastırıldıktan sonra yumuşayıncaya kadar 1 taşım kaynatılır. Patlıcanlar ikiye bölünerek içleri çıkartılır.Dolmalık ve kırmızı biberlerin sapları kesilip çıkartılarak çekirdekleri temizlenir.

    Harcı için; pirinçler yıkanıp süzüldükten sonra bir kaseye alınır (Kırık pirinç de kullanılabilir)
    Üzerine patlıcanların içi küçük küçük doğranır 2 adet havuç rendelenir ve kaseye eklenir. Küpküp doğranan soğan, ayıklanmış maydanoz da ilave edilir. Dolmalık fıstık, kuş üzümü ve nane koyulduktan sonra tuz ve bir fiske şeker harca eklenir. Harcın üzerine zeytinyağıda ilave edilerek güzelce harmanlanır.

    İçleri çıkartılan dolmalık sebzeler, harç ile çok sıkıştırmadan doldurulur. Domates
    parçalarından kapak yapılıp ağızları kapatılır. Yumuşayan asma yaprakları da tencereden çıkartılıp süzülerek arzu edilen kalınlıkta sarılır. Isıya dayanıklı geniş bir tepsiye dolmalar dizilir ve üzerine biraz sıcak su gezdirilir. Üzeri alüminyum folyo ile kapatıldıktan sonra önceden 180 derecede ısıtılmış fırında pişirilir.

    Dolmalar piştikten sonra fırının ızgara ayarında üzeri kızarıncaya kadar tutulur.Kızarıp fırından çıkartılan dolmaların üzerine zeytinyağı gezdirilir.

     

  • Evliliğiniz ellerinizin arasından kayıp gitmesin

    Evliliğiniz ellerinizin arasından kayıp gitmesin

    Kavgalar bir ilişkinin tuzu biberidir ama sadece bazı durumlarda…. Hayatınızın diğer alanlarında ortaya çıkan gerginliklerinizden kurtulmak için sevdiğiniz insanla kavga ediyorsanız kendinize gelin çünkü dönüp gitmesi an meselesi…

    AMAN DİKKAT!
    Araştırmalar, bir ilişkiyi en çok zedeleyen olayların parasal sıkıntılar, evlilik hazırlıkları ile iş ve ev değişiklikleri olduğunu gösteriyor. Anlaşılacağı üzere değişiklik gerektiren herşey aynı zamanda stres de yaratıyor. Bunları atlatıp hala beraber yaşıyorsanız bir mucizenin gerçekleştiğinden emin olabilirsiniz. İyi haber de şu ki; bu zor anlarınızın ilişkinize zarar vermesini önlemenin de yolları var. İlişkilerine değer veren sağlıklı çiftlerin küçük çabalarla bu anların üstesinden gelmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Aslında çözüm çok basit; gergin anlarda yapılacak küçük bir jest, küçük bir öpücük veya bir gülümseme her şeyi düzeltmeye yetiyor. Stresin galip gelmesini engelleyemeyenlerdenseniz işte size yardımcı olacak ipuçları….

    FARKLI AÇILARDAN BAKIN
    Stresli anlarınızda her şeyi bir arada halletmek zorunda olmadığınızı hatırlayın. Aynı gün hem ofiste işler ters gitmiş hem okuldan çocuğunuzun haylazlıkları ile ilgili telefon almış hem de arabanızı park ederken duvara sürtmüş olabilirsiniz. Bütün bunların yarattığı stresten bir dağ oluşturup buna karşı savaşmaya çalışmak mı istiyorsunuz? Tercih sizin… Ama bir seçenek daha var. Hepsini teker teker ele almak… Büyük ihtimalle eşiniz böyle yapıyor, strese girmiyor ve aynı durum onun başına geldiğinde daha sakin kalmayı başarıyor. Siz de ona, siz bu kadar gerginken sakin olduğu için kızıyorsunuz. İlişkinize değer veriyorsanız, eşinizi bu işten uzak tutun. Canınızı gerçekten neyin sıktığını unutmayın ve bunlarla sakin sakin başa çıkarken eşinizin desteğini de isteyin.

    Hepimizin geriye dönüp baktığımızda “iyi ki geçmişte kaldı” dediğimiz anlar, günler hatta yıllar var. Bu kötü anıların sebebi bazen taşınmak gibi aslında çok basit konular iken bazen de iflaslar, hastalıklar veya kayıplar olabiliyor. Ne yazık ki bunlar hayatın gerçekleri ve kimin ne zaman bu gerçeklerle yüzleşeceğini tahmin etmek mümkün olmuyor. Eğer evliyseniz ya da bir ilişkiniz varsa böyle durumlarda stresinizi boşaltacağınız ilk kişi ne yazık bir suçu olmasa dahi sevdiğiniz adam oluyor. Bu durum da aslında bambaşka bir konuya canınız sıkılırken kucağınızda bir de “sorunlu ilişki” bulmanıza neden oluyor. Evinizi taşımak üzere olduğunuzu düşünün… Çok daha güzel bir eve gidiyor olsanız da, hayatınızda ilk defa kendinize ait bir eve taşınıyor olsanız da taşınmak zordur. Nakliyeciler geç gelebilir, en sevdiğiniz mobilyanız çizilebilir, çocuklarınız ayağınızın altında huysuzluk edebilir, eski ev bir türlü boşalmayacakmış, eşyalar yeni eve sığmayacakmış gibi gelebilir. Bir de yeni evde bütün eşyalar gözünüze çok eski görünmeye başladı mı sinirleriniz iyice gerilebilir. Bu sırada öfkenizi nakliyecilerden de çıkarabilirsiniz çocuklarınızdan da… Ama en büyük darbeyi eşinizin yiyeceği kesindir. Aslında böyle bir durumda size en büyük desteği verecek olan eşiniz bir anda can düşmanınız gibi görünebilir gözünüze.

    KENDİNİZE DÜRÜST OLUN
    Atabileceğiniz en büyük adım eşinize gerçekten neden kızgın olduğunuzdan emin olmanız… Gergin bir anınızda eşinize çıkışmaya başladığınızda bir an durun ve düşünün; kızgın olduğunuz kişi gerçekten o mu, yoksa canınız başka bir şeye mi sıkkın? Bazen gerçeği bildiğiniz halde bunu kabul etmek yerine eşinizle daha sert bir tartışmaya doğru çekildiğinizi fark ettiğiniz olmuyor mu? “Senin sinirlerin bozuk, istersen daha sonra konuşalım” diyecek kadar anlayışlı bir eşiniz varsa bile artık öfkenizi yanlış kişiye yönlendirdiğinizi kabul etmek için çok geç olabiliyor. İlişkinizi bu şekilde harcamak istediğinizden emin misiniz, iyi düşünün… Her şeyi başa döndürmek hatta hiç başlamamasını sağlamak sizin elinizde. Bir fincan kahve, bir gülücük, ufak bir öpücük ya da kucaklaşma… Hepsi bu.

    ANLAYIŞ GÖSTERİN
    Yeni bir işe başlamadan bir gece önce ya da taşınmadan bir gece önce sakın ilişkinizle ilgili analizlere girmeye kalkmayın. Hayati bir günden önce birbirinize kibar davranmaya gayret edin. İlişkinizle ilgili kafanıza takılan bir konu varsa dahi konuşmayı erteleyin. Tabii ki bu, sorunun üstünü örtün demek değil ama başka bir kaynağı olan stresiniz ortadan kalktıktan sonra konuşmayı deneyin. Örneğin yeni işe başlıyorsanız ilk iş gününüzü hatta ilk birkaç günü atlattıktan, yeni ofisinize ve iş arkadaşlarınıza alıştıktan sonra ilişkinizle ilgili konuşmaya başlayın. O zaman konunun gözünüze o kadar da kötü gözükmediğini fark edeceksiniz hatta belki tartışma konusu yapmaktan bile vazgeçeceksiniz.

    AYRILMAK KOLAY…
    Krizleri yönetememekten, günlük hayatın sıkıntılarıyla baş edememekten dolayı eşinizle yaşadığınız sıkıntılar bir gün baş edilemez bir öfke birikimine yol açabiliyor. Bu aşamada ayrılık da söz konusu oluyor. Ayrılmak kolaydır ama yalnız kaldıktan sonra geriye dönüp baktığınızda ayrılığı getiren detaylar size çok önemsiz gözükebilir.

    KÖTÜ ÖRNEK OLMAYIN
    Uzmanlar, anne babaların çocuklarının önünde tartışabileceğini ancak barışmayı da yine çocukların önünde yapmaları gerektiğini söylüyor. Bu davranış çocukları rahatlatıyor. Ancak şunu da unutmamak gerekiyor; kavga sebeplerinizle de çocuğunuza örnek oluyorsunuz. Gereksiz öfke patlamaları onu hem korkutur hem de sizi model almasına neden olabilir.

    KUTLAMA YAPIN
    Hiçbir sıkıntı sonsuza dek sürmüyor. Sıkıntılı günlerin ardından güneş tekrar yüzünü göstermeye başlıyor. İşte o güzel günlere ulaşmayı başardıysanız kendinizi kutlayın. Zor günleri atlatmanın şerefine baş başa yemeğe çıkın hatta ardından bir bara gidip dans edin. Hatta birbirinize biraz zaman tanıyın; herkesin kendi arkadaşları ile takılacağı bir program ayarlayın. Neyi mi kutluyorsunuz? En zor zamanlarda dahi yıkılmayan bir ilişkiniz oluşunu… Bundan sonra hayatın size nasıl sürprizler getirdiğini bilmiyorsunuz ama artık bildiğiniz bir şey var; el ele verince üzerinden gelemeyeceğiniz sorun yok.

    LİSTE HAZIRLAYIN
    Bazı şeyleri yazmak onların aslında çok da önemli olmadığını fark etmenizi sağlayacak. Yapmanız gereken birçok iş sırada beklerken strese girip hiçbirini yapamayacak hale gelebilirsiniz. Ofiste yapılacaklar, ev için alınacaklar; hepsini listeleyin. O zaman gözünüze o kadar korkunç gözükmeyecek. Böylelikle gözünüzde büyüttüğünüz işler yüzünden eşinize çıkışmanıza da gerek kalmayacak. Listeyi eşinizle beraber hazırlayıp kimin neyi halledeceğini kararlaştırmak ve sadece kendi görevlerinize odaklanmak da sizi rahatlatacak.

    BAZEN ORTADA SUÇLU YOKTUR
    İşler ters gittiğinde aynı olayları tekrar yaşamamak için nedenleri ortaya koymak isteyebilirsiniz. Bunu yapmakta aslında haklısınız. Ama nedenleri ararken sıklıkla yaptığımız bir hata var; bir suçlu aramak! Şunu unutmayın ki; her olayın mutlaka bir suçlusu yoktur. İşlerin ters gitmiş olması birilerini suçlamanızı gerektirmiyor. Dilinizin ucuna gelenleri tutmaya, iradenizi kullanmaya çalışın. Şu klasik öneriyi hatırlayın; içinizden ona kadar sayın. Dilinize gelenleri söylemek yerine var olan durumu düzeltmek için bir çift olarak neler yapmanız gerektiğine odaklanın. İniş çıkışlarla mücadele ederken çift olarak hareket etmek sizi güçlendirecektir.