Blog

  • Cinsel Olarak Başarısız Olma Endişesi Evlilikten Soğutuyor

    Cinsel Olarak Başarısız Olma Endişesi Evlilikten Soğutuyor

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “MUTSUZ BİR AİLEDE BÜYÜYENLER EVLENMEKTEN KORKUYOR!”

    Evlilik korkusu , kişinin geçmiş çocukluk yaşantılarında maruz kaldığı çatışmalar ve çevresinde veya ailesinde yaşadığı olumsuz evlilik örneklerinden edindiği bilgiler doğrultusunda geliştirdiği psikolojik bir bağlanma korkusudur. Farklı geçmiş, farklı kültür ve farklı ailelerde yetişen kişiler karşı tarafa bağlanarak kendilerini çok zorlu ve çatışmalı olabilecek evlilik kurumun içine sürüklemek istemezler. Yani bir nevi kendilerini korumak isterler.Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleriTürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, evlilik korkusu yaşayan kişilerin sayısının her geçen gün arttığına dikkat çekti ve evlilik korkusunu tartışmaya açtı. İşte çok çarpıcı başlılar…

    MUTSUZ BİR AİLEDE BÜYÜYENLER EVLENMEKTEN KORKUYOR!

    Boşanamama fikrinin kişileri evlilikten soğuttuğuna dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Ülkemizde dini, ahlaki, ailevi, kültürel ve çevresel baskılar boşanmayı zorlaştırıyor. Evlenen çiftlerin ne olursa olsun boşanmamaları gerektiğinin düşünülmesi, daha iyi eş bulma beklentisi, adayları, ekonomik, kültürel ve eğitim alanında sürekli başkalarıyla kıyaslamak ve düğün, nişan gibi geleneksel uygulamaların getirdiği stresin yoğun olması kişileri evlilikten uzaklaştırıyor ve korkutuyor. Hele kişinin ailesinde anne ve babasının mutsuz ve sürekli tartışıyor olması veya kişinin çevresinde yaşayan evli çiftlerin kavgalarına ya da tartışmalarına şahit olması bu korkuyu ağırlaştırıyor. Mutsuz bir aile ortamı evlilikten soğutuyor. Böylece uzun süre yalnız yaşayan ve başka biriyle birlikte yaşamayı kabul etmekte zorlanan kişi, kendisinin de mutsuz bir evliliği olacağına inanmaya başlıyor, evlenmekten vazgeçiyor ve evlilik kurumuna olan ilgisini azaltıyor. Kişinin evlilik sorumluluğundan korkması ve sorumlulukları yerine getiremeyeceğine inanması, ortak yaşamın avantajları yerine dezavantajlarına odaklanması, uzayan eğitim hayatı, özgürlüğe düşkün olma, evlenmeyi ve eş bulmayı kolaylaştıran geleneksel arabuluculuk sistemlerinin giderek azalması ve modern yöntemlere güvenilmemesi, yanlış eş seçme korkusu, cinsel olarak evlilikte başarısız olma endişesi, cinsel mitler ve cinsel travmalar, farklı cinsel tercih ve yaşam tarzı, daha önce evlenip boşanmış olmak, iyileşmemiş aşk acısı, platonik aşk yaşıyor olma, ebeveynlere çok bağlı olma ve evliliğin olumsuzluklarını gündemde tutan medyanın varlığı da diğer evlenme korkusu nedenleri arasında sayılabilir.” dedi.

    CİNSEL OLARAK BAŞARISIZ OLMA ENDİŞESİ EVLİLİKTEN SOĞUTUYOR!

    Cinsel olarak başarısız olmaktan endişe duyan kişilerin evlenmekten korktuğunu ifade eden CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Ülkemizde cinsel hayatı aktif olan her on kadından sekizi, her on erkekten yedisi hayatının bir döneminde cinsel sorunlar yaşıyor. Başta sertleşme sorunu ve vajinismus olmak üzere, cinsel sorunlar çığ gibi büyüyor ve toplumsal yapımızda telafisi çok zor olan yaralar açıyor ve başarısız olma korkusuyla kişileri evlilikten soğutuyor.” dedi.

    EVLİLİK ÖNCESİ EĞİTİM ŞART!

    Evlenme korkusunu yenmek için kişinin hem kendine hem de başkalarına güvenmesi ve doğru bilgilere sahip olması gerektiğini vurgulayan CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Tüm canlılarda olduğu gibi insanlarda soylarını devam ettirmek isterler. Bu durumun, toplumca onaylanan dini, ahlaki, sosyal ve kanuni yolu evliliktir. Evlenebilmek için kişinin birey olacak olgunluğa erişmesi ve ailesine olan bağımlılığından kurtulması gereklidir. Bunu başaramayan biri için evlilik ve anne-baba olma sorumluluğu ağır gelebilir. Bu durumdaki bir kişi, kendine karşı dürüst olmalı, sonradan pişman olacağı bir hayatı sürdürmekte ısrar etmemeli, evlenme aşamasına gelmeden önce tüm belirsizlikleri konuşmalı, sağlıklı ve doğru kaynaklardan bilgi edinmeli, düzenli hayatın ve sağlıklı cinselliğin insanın doğasına uygun olduğu veya evliliğin yakınlık ve güven ihtiyaçlarını karşıladığını bilmelidir. Bunun tek yolu Evlilik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri ve Evlilik Öncesi Anne, Baba ve Eş Eğitimleri almaktır. Ülkemizde bu eğitimleri verecek kişi, kurum ve kuruluşlar mevcuttur.” dedi.

  • Puva Tedavisi

    Puva Tedavisi

    Günümüzde en çok karşılaşılan sedef hastalığı, egzama ve vitiligo gibi cilt sağlığını tehdit eden cilt hastalıklarının tedavisinde son dönemlerde sıkça kullanılan bir tedavi metodu olan Puva ultraviyole tedavisi olmaktadır. Puva tedavisi ile sedef, egzama ve vitiligo gibi deri hastalıkları etkili bir şekilde ortadan kaldırılmakta ve hastalara daha sağlıklı cilt kazandırmaktadır…

    UVA ışınları ile uygulanan Puva tedavisinin diğer cilt hastalıkları tedavi yöntemlerinden ayıran özelliği güneşışınlarına karşı duyarlılığı arttıran psoralen ile birlikte uygulanmasıdır. Bu zamana kadar bazı egzama türlerinde, sedef hastalığında ve vitiligoda kullanılan Puva tedavisi yüksek derecede başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlamıştır.

    Puva tedavisinin uygulaması ise, içinde özel florasan lambalar bulunan kabinin içerisinde yapılmaktadır. Öncesinde hastaya ışık hassasiyetine karşı duyarlılığı arttırmaya yardımcı ağız yoluyla bir ilaç verilir ve hemen ardından tedaviye alınır.

    Vitiligo Rahatsızlığından Dolayı Puva Tedavisi Olan Var mı?

  • Temre Nasıl Tedavi Edilir?

    Temre Nasıl Tedavi Edilir?

    Cildin bilhassa kozmetikler, kimyasallar ve fiziksel travmalar sonucunda tahriş olmasından ötürü husule gelen temre, günümüzde çeşitli yöntemler temreyi başarılı bir şekilde tedavi etmekte ve bu yöntemler sayesinde hastalarda bu sıkıntıdan kurtulmanın sevincini yaşamaktadır. Temre günümüzde bir hayli yaygın cilt hastalığı olmasının yanı sıra, estetik görünümü de ciddi manada etkilemektedir. Termeden kurtulmak isteyenler için işte temre tedavisi hakkında bilgiler…

    Temrenin tedavisi için bir diğer yol ise dermatolog yardımıdır. Dermatolog tarafından temrenin olduğu bölgede ki kızarık yerden sürüntü örneği alınır. Bu örnek mikroskopik incelemeden geçerek sorunun neden olduğu kaynak öğrenilir. Temrenin mantardan mı yoksa bakteriden mi ortaya çıktığı öğrenildikten sonra, doktor size uygun bir ilaç yazacaktır. Bu ilaç düzenli ve doğru bir şekilde kullanıldığında birkaç zaman sonra sorununuzdan eser kalmayacak.

    TEMRENİN BİKİSEL TEDAVİSİ

    * Müsafi ile sirke yapılarak sürülür.
    * Kuzu kulağı ile sirke lapa yapılarak konur.
    * Günlük ve ördek yağı merhem yapılarak sürülür.
    * Kükürt tozu konur.
    * Nohut yagı konur ve sürülür.
    * Erik sirkeye batırılarak sürülür.
    * Sedef çicegi ,bal ile mayı yapılır ve sürülür.
    * Turp tohumu ,sirke ile lapa halinde konur.
    * Sarımsak külü bal ile merhem yapılır ve sürülür.
    * Mersin yapragı ,kaynatılır,birer badak içilir.
    * Çöpleme sirke ile macun yapılarak kullanılır.
    * Manda yağı tavuk yağı sürülür. Hardal ve sirke mayı yapılarak sürülür.
    * Erik sirkeye batırılarak sürülür.
    * Sedef çiçeği, bal ile mayi yapılır ve sürülür
    * Turup tohumu, sirke ile lapa halinde konur
    * Sarımsak külü bal ile merhem yapılır ve sürülür
    * Mersin yaprağı kaynatılır, birer bardak içilir
    * Çöpleme, sirke ile merhem yapılarak kullanılır
    * Hüsnü yusuf kökleri ve sirke merhem yapılarak sürülür.

    Temre için ne önerirsiniz

  • Evde Doğal Deterjan Yapımı Tarifi

    Evde Doğal Deterjan Yapımı Tarifi

    Doğal temizlik nasıl olur?

    Artık hiçbirimiz anneannelerimiz gibi evi süpürmüyor, çamaşırı küllü sularla yıkayıp güneşte kurutmuyor, yerleri arap sabunuyla fırçalamıyoruz. Buna vaktimiz yok. Temizlik için “hoş kokulu”, “beyazdan daha beyaz yapan”, “iz bırakmadan pırıl pırıl yıkayan”, “mikroplardan arındıran” yardımcılarımız var. Ancak evimizi, eşyalarımızı, giysilerimizi ve yediğimiz yemeğin artıklarını temizlerken (!) bedenimizi, suyu, toprağı, havayı, doğal ortamları nasıl kirlettiğimizin farkına varmıyoruz. Temizlik malzemeleri, mikroplarla savaşta pratik olduğu kadar riskli de. Bunların içerdiği kimyasallar, sağlığınız için ciddi tehdit oluşturabilir. Peki bu riski tamamen yok edip, kendi deterjanınızı üretmeye ne dersiniz?

    Hem de sirke, limon, soda ve şeker kullanarak!

    Kimyasalların  yaratacağı tehlikeyi uzaklaştırmanın birinci yolu,  bu maddeleri evimize sokmamaktır. İkinci yolu ise, bu kimasallar yerine alternatif ürünler kullanmaktır. Bundan sonra da evinizde kimsayal ürünlerin birikmesine müsaade etmeyerek, en kısa sürede onlardan kurtulmalısınız.Temizlik ürünlerinin içindeki toksik (zehirli) maddeler, sağlık açısından taşıdığı riskler ve yapılan güvenilirlik testlerinin sonuçları, ambalaj kutularının üzerinde bildirilmez. Çünkü üreticileri buna zorlayan bir yönetmelik yok. Bu nedenle ürünü kullandıktan sonra ne gibi komplikasyonların ortaya çıkacağını bilmek mümkün değil. Kesin olan şu ki, bu ürünlerin içinde kimyasal maddeler var. Ve bunların kısa, orta ve uzun vadede sebep olabileceği çeşitli zehirleyici etkiler vardır. Örneğin, kullanma sırasında ortaya çıkan toksik buharlar, kısa vadede baş ağrısı, halsizlik, göz yanması, cilt tahrişleri gibi hafif ve orta derecede zararlar yaratabilir.

    Uzun vadede akciğer sorunları, kanser, kalp hastalıkları gibi bağışıklık sistemiyle ilgili ciddi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir. Evdeki temizlik ürünlerini hiçbir zaman mutfakta veya yemek yapılan, yiyecek depolanan yerlerin yakınında bulundurmayın. Bu ürünlerin içeriğindeki uçucu kimyasallar, yiyeceklerinizi ve dolayısıyla sizi etkileyebilir.
    Neyse ki, bu tehlikelerden uzak kalabilmek için kolaylıkla bulabileceğimiz doğal maddeler var. Herkesin bildiği sirke, likit sabun, boraks, tuz, su ve limon suyuyla kendi temizlik malzemenizi kendiniz üretebilirsiniz.
    Yazı dizimizin bugünkü bölümünde bu maddeleri nasıl ve hangi amaçla kullanabileceğimizi göreceksiniz.

    SİRKE VE LİMONLA IŞILDAYIN
    Bazı mobilya ve  yer cilaları, kanserojen bir kimyasal olan ‘fenol’ içerir. Fenol, ciltle temas ettiğinde soyulma, kabarıklık, yanma ve sivilce oluşumuna neden olur. Bir şekilde ağızdan alınırsa dolaşım bozukluğu, şok, koma ve ölüme sebep olabilir. İçeriğindeki bir diğer kimyasal da, aşırı derecede zehirli olan ve cilt tarafından kolayca emilen ‘nitrobenzen’dir. Uzun vadede kanser, genetik bozulma, prematüre doğumla kalp, karaciğer, böbrek ve merkezi sinir sistemi hastalıklarına yol açar. Uygulama sırasında çıplak deriye temas ettiğinde cilt tarafından emilerek zehirlenmeye sebep olur. Uygulama sonrasında buharlaşma devam edeceği için ortamı çok iyi havalandırın. Su bazlı deterjanları tercih edin. Eczaneden alacağınız ‘mineral oil’i bir bezle mobilyaya uygulayabilirsiniz. Mobilya cilası olarak ahşabın emebileceği mutfağınızdaki herhangi bir yağı da kullanabilirsiniz. Organik olduğundan kokusu kısa sürede geçer.
    – 1 kaşık zeytinyağı, 1 limonun suyu, 1 kaşık konyak veya viski, 1 kaşık suyu iyice karıştırıp taze olarak kullanın.
    – 3 ölçü zeytinyağıyla, 1 ölçü beyaz sirkeyi ya da 2 ölçü nebati yağla, 1 ölçü limon suyunu karıştırıp kullanın.
    – Ceviz mobilyalar için 1 litre bira, 1 yemek kaşığı şeker, 2 yemek kaşığı arı mumunu kaynatın, soğutup uygulayın.
    – Tahta zeminlerde, 4 litre sıcak suya, 1/4 bardak sıvı sabun, 1 bardak beyaz sirke veya limon suyu, güzel kokması için de bir miktar taze bitkisel çay ekleyin.
    – Linolyum zeminler için, 1 bardak suya 3 kaşık mısır nişastası ekleyin.
    – Mobilya kumaşların temizliğinde, 1/4 bardak sıvı sabunu,  3 kaşık suyla karıştırın ve temiz bir bezle zemine uygulayın.

    MİKROPLAR YOK OLMAZ
    Dezenfekte edicilerin çoğu uçucudur ve teneffüs edilmesi tehlikelidir. İçeriğindeki aktif madde ‘kresol’dür. Kresol, cilt ve solunum yoluyla kolayca alınabilen bir kimyasal olup, karaciğer, böbrek, akciğerler, pankreasta hasara neden olur. Bulunduğu ve kullanıldığı yerlerin çok iyi havalandırılması gerekir. Temizliğe aşırı düşkün olan ve sürekli dezenfektan kullananlar, dikkatli olmalıdır. Tanıtım reklamlarında genelde bu tür ürünlerin ‘tüm mikropları’ öldürdüğü söylenir. Fakat hiçbir dezenfektan bunu yapamaz, ancak mikropların sayısını azaltırlar. Mikroplar o kadar yoğun ve çeşitlidir ki, bir süre sonra tekrar üremeye başlarlar. Bazı banyo temizleyicileri ve dezenfektanlar, sodyum hidroksit, sodyum   hipoklorid ve fosforik asit içerir. Ve bu ürünlerin buharları göz, cilt ve iç organlarda yangıya neden olabildiği için çok dikkatli davranmak gerekir. Mutlaka bu ürünler kullanılacaksa, pencereler açılarak mekan havalandırılmalı ve cildi koruyacak bir eldiven kullanılmalıdır.

    Ne yapmalı?
    Kaynar su, pratik bir yöntemdir. 4 litre kaynamış suya 3/4 bardak boraks atıp karıştırarak iyi bir dezenfektan elde edebilirsiniz. Banyo küvetini ve duşu temizlemek, mantardan arındırmak için de, bir kabın içindeki 1/2 bardak pişirme sodasının üzerine yavaş yavaş sıcak su döküp macun haline gelene kadar karıştırın, sonra da zemin üzerinde uygulayın.
    Zor çıkan mantarlar için fırça kullanmak gerekebilir, dar yerler için eski bir diş fırçası kullanılabilir.

    BULAŞIK YIKARKEN

    BULAŞIK DETERJANLARI:
    Bu ürünlerin içeriğinde, petrol türevi olan maddeler  bulunur. Likit deterjan, renk veren kimyasal boya ve suni koku veren maddelerden oluşur. Bazılarında, sudaki klorla birleştiğinde zehirli buharlar çıkartan amonyak bulunabilir. Renklendirilmiş olanlar kurşun veya kanserojen maddeler içerebildiğinden renksiz olanları tercih edin. Koruma eldiveni giymek cildinizin ve vücudunuzun zarar görmesini önler. Bazı bulaşık yıkama sıvıları bitkisel esaslı sabun içerirler.
    – Bulaşık yıkama suyunun içine normal likit sabun ve bir miktar limon suyu koymak veya yıkama süngerini normal sabuna sürmek, deterjandan zarar görmenizi engelleyecektir. Suyun fazla sert olması halinde bardaklarda lekeler oluşmasını önlemek için birkaç çay kaşığı boraks ilave ederek suyu yumuşatabilir, sabundan da tasarruf edebilirsiniz.

    BULAŞIK MAKİNESİ DETERJANLARI
    Birçok bulaşık makinesi deterjanı suyla temas ettiğinde aktive olarak toksik klor gazı çıkarır. Bu gazların mutfakta yoğunlaşması halinde baş ağrısı, yorgunluk, göz yanması şikayetleriniz olabilir. Yeterince çalkalama yapılmadığında makineden çıkan cam eşyalar üzerinde ince bir film tabakası görebilirsiniz. Sabunla elde yıkanan bir bardağı, makineden aldığınız bardakla karşılaştırıp, koklayın. Hatta su için, neticeyi görün.
    -2 yemek kaşığı pişirme sodası ile 2 yemek kaşığı boraksı karıştırarak, kendi bulaşık deterjanınızı yapın.

    FIRIN TEMİZLEYİCİLERİ
    Fırın temizleme maddelerinin çoğu, kostik ve amonyak içerir. Özellikle sprey şeklinde olanlar havada zerrecikler oluşturup, rahatlıkla cilde, gözlere ve akciğerlere zarar verebilir. Kullanırken mutlaka iyi bir havalandırma sağlayın. Ciltle temasını önlemek için lastik eldiven kullanın. Temizlik işleminden sonra fırın hâlâ kimyasal madde kokuyorsa, kapağını açın ve mutfağı uzun süre havalandırın. Fırın alırken, kendi kendini temizleyenleri tercih edin.
    – Bir sprey şişesinin içine, 2 yemek kaşığı likit sabun, 2 yemek kaşığı boraks ve sıcak su koyarak iyice karıştırın. Karışımı fırın duvarlarına püskürtün. 20 dakika bekledikten sonra tahta veya çelik tel yumağıyla kirleri kazıyın. Fırının içini kirler üst üste birikmeden temizlemelisiniz. Böylece kimyasal madde kullanmak zorunda kalmazsınız.
    – Mikrodalga fırını temizlemek için, 3-4 kaşık kek karbonatını bir miktar suda eritip macun kıvamına getirin. Daha sonra ıslak bezle fırındaki kalıntıları alabilirsiniz.

    ÇAMAŞIR YIKARKEN

    YUMUŞATICILAR:
    Yumuşatıcıların kumaş üzerinde bıraktıkları artıklar kolay çıkmaz. Sürekli cildinize temas ederek alerjik reaksiyonlar, cilt tahrişi ve göz yanmasına sebep olur. Yumuşatıcılara ilave edilen parfümler de bazı kişilerde alerjiye sebep olabilir. Sprey şeklinde olanlar havada toksik mikroskopik zerrecikler bıraktıklarından solunum yollarını tahriş eder.
    Yumuşatıcılar, sentetik kumaşlardaki statik elektriklenmeyi engellemek için üretilmiştir. Doğal kumaşlarda böyle bir sorun olmadığı için kullanılmalarına gerek yoktur. Bu nedenle çamaşırları yıkamadan ayırmak faydalı olur.
    -Çalkalama sırasında suya ilave edilecek 1/4 bardak pişirme sodası, boraks veya beyaz sirke, makinedeki çamaşırlar için yumuşatma görevi üstlenecektir.

    SABUN VE DETERJANLAR:
    Petrol esaslı sentetik likit deterjanlar, kumaş üzerinden çalkalama sırasında tam anlamıyla atılamazsa, cilt ve solunum yolu tahrişlerine, bazı alerjilere neden olabilir. Deterjanda etoksi-alkol bulunuyorsa, bu madde kanserojen olan ‘1.4 Dioxan’ içerebilir. Yıkama sırasında mekanı iyice havalandırın.
    Deterjanlar, sentetik elyaflı kumaşlar için geliştirilmiştir. Pamuk, keten, yün ve ipekten üretilen kumaşlarda deterjana gerek yoktur, bunlar doğal sabunla yıkanmalıdır.
    Deterjan alırken, hangi kimyasal maddeleri içerdiğine mutlaka bakın. Deterjandaki petro kimyasal ürünler, ağartıcılar, sentetik beyazlatıcılar ve koku veren maddeler, çevre kirliliğine neden olur. Sabun ise doğal mineraller ve doğal yağlar içerdiği için çevre dostu bir üründür.
    – Bazı hallerde sabuna bile gerek yoktur. Bu gibi durumlar için, bir bardak soda, beyaz sirke veya boraks karışımı kullanabilirsiniz.
    – Bu alanda kullanılabilecek bir başka etkili ürün de, son yıllarda yoğun olarak kullanılan ve iyi netice alınan, içinde bio-seramik bilyecikler olan çamaşır toplarıdır. Bu toplar suya iyonize oksijen verir. Bunlar, çok daha az deterjan kullanılarak lekelerin daha kolay çıkmasına yardımcı olabilir.

    KURU TEMİZLEME
    Aslında kuru olmayan bu yöntemle, giysileriniz çekmeden, boyası çıkmadan, su lekesi olmadan, yünlüler matlaşmadan temizlenmektedir. Uygulamada kullanılan madde genellikle ‘perkloretilen’dir. Buharı teneffüs edildiğinde, kanser, karaciğer hasarı, merkezi sinir sistemi çöküntüsü, baş ağrısı, halsizlik, uykusuzluk, iştah kaybına sebep olan kimyasal bir kimyasaldır.
    -Eşyalarınızı kuru temizlemeden eve getirdiğinizde ilk işiniz ambalajı çıkartıp, açık havada bırakmak olmalıdır, bu süre birkaç gün olabilir. Sıcak havada çabuk buharlaşır. Odada tutacaksanız pencereleri açın ve iyice havalandırın. Koku tam anlamıyla yok olunca, elbiselerinizi dolabınıza kaldırabilirsiniz.

    Evdeki Kokular Nasıl Giderilir?

    Sirke İle Ev Temizliği

  • Göz kanlanması neyin belirtisi?

    Göz kanlanması neyin belirtisi?

    Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. İ. Sefa Kaçar, “Göz kanlanması, üveit, enfeksiyon, romotalojik hastalıklar ve tiroit hastalığı gibi hastalıkların belirtisi olabilir” dedi.

    Göz kanlanması hakkında bilgi veren Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. İ. Sefa Kaçar, bazı zamanlar göz yorgunluğu, klimalı, aşırı sıcak veya soğuk ortamlar ya da bilgisayar başında uzun süre çalışmak gibi nedenlerin tetiklediği göz kanlanmasının, gözün beyaz olan kısmındaki damarların genişlemesi sonucu oluştuğunu söyledi.

    Çok ender olarak bu damarlarda olan çatlamaların kanlanmaya neden olduğunu vurgulayan Opr. Dr. İ. Sefa Kaçar, “Kanlanma tek bir gözde, sıklıkla da her iki gözde görülebilir. Ancak ‘önemsiz’ gördüğümüz göz kanlanması, üveit, göz tansiyonu, tiroit ve romatizma gibi ciddi hastalıkların habercisi olabilir” diye konuştu.

    Özellikle tek gözde yaşanan kanlanmanın riskli olduğunu ifade eden Opr. Dr. Sefa Kaçar, şu bilgileri verdi: “Kanlanma genelde konjunktiva tabakasını da içeren bir tahrişe veya iltihabi sürece bağlıdır.

    Göz kuruluğu, alerjik reaksiyonlar, mikrobik durumlar, yabancı cisimler, travma, ani çıkışlı göz tansiyonu, üveit olarak bilinen göz içi iltihabı, kirpik dibi iltihabı, güneşe ve ultraviyole ışıklara maruziyet, sistemik hastalıklar göz kanlanmasının nedenlerinden birkaçıdır.

    Romatolojik hastalıklar ve tiroit hastalıklarında da gözlerde kanlanmalar görülebilir. Gözde kan oturmaları ise belli bir bölgede yerleşimli olup genelde vücut tansiyonun yüksekliğine, travmalara ve ıkınma- kuvvetli hapşırık- kusma gibi ani göğüs kafatası basıncı artışına bağlı olarak oluşur. Göz kanlanması ihmal edilmemeli, bir hekime başvurulup nedenleri araştırılmalı.”

    Dr. Sefa Kaçar, göz kanlanmasının nedenlerini şöyle sıraladı:

    “Konjunktivit, (bütün göz kanlanmalarının büyük bir bölümünün nedenidir). Tiroit hastalığı, romatolojik hastalıkları, gözyaşı kanalı tıkanıklığı, glokom (göz tansiyonu), fiziksel darbeler, alerjik durumlar, bağımlılık yapıcı(uyuşturucu madde, uçucu madde) maddeler, uykusuzluk, kullanılan ilaçların yan etkileri.”

    Göz kanlanmalarının özellikle ağrı, sulanma ve görme kalitesinde azalmayla birlikte olduğu zaman acil durum teşkil ettiğini belirten ayın Kaçar, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Tedavi altta yatan nedene göre yapılır. Yabancı cisim varlığında cismin çıkartılması, ani göz tansiyonu varlığında tansiyonun düşürülmesi ve tedavisi, üveitlerde gerekli tedavinin yapılması ve sistemik rahatsızlıkların araştırılması, ultraviyole yanıklarında gözün uygun ilaçlar eşliğinde belirli süre kapatılması gerekir.

    Göz kızarıklığına neden olan olay göze kimyasal bir sıvının veya gazın gelmesi ise ilk yapılacak olan iş saniyeler içerisinde gözün ve çevresinin bol suyla yıkanması sonrasında en yakın sağlık merkezine ulaşılması olacaktır. Kontakt lens kullanıcılarında olan kanlanma ve ağrılarda kontakt lens kullanımı kesilip en kısa zamanda göz muayenesi yapılmalıdır. Alerjik durumlarda güneş gözlüğü ve gölgelikli şapkaların kullanımı önerilir. Şiddetli alerjik reaksiyonları tedavisi kısa sürede başlanılmalıdır.”

    İHA

  • Yağmur Suyunun Saça Faydaları Nelerdir?

    Yağmur Suyunun Saça Faydaları Nelerdir?

    Yağmur suyunun saçlara sağlamış olduğu etkileri öğrenince, sonbahar, kış ve bahar aylarında yağan yağmurdan kaçmak yerine kendinizi yağmur sularının altına atacaksınız. Çünkü yağmur suyunda saç sağlığını koruyan ve saçlara sağlık kazandıran çok özel mineraller bulunuyor…

    Evlerimizde musluklardan akan suya nazaran oldukça doğal ve saf olan yağmur suyunu saçlarınızı yıkamak için kullanmak istiyorsanız, yağmur yağarken boş bir kovayı açık alana bırakıp içine yağmur suyunu dolmasını sağlayın. ardından duş esnasında bu suyu ısıtarak saçlarınızı yıkamak için kullanabilirsiniz.

    Ancak yağmur suyunu bu şekilde kullanırken suyun temiz olduğundan emin olmasınız. Çünkü bazı bölgelerde bulunan sanayilerden çıkan kirli hava yağmur suyunu pisletebilir. Eğer sanayi bulunan bir bölge de iseniz yağmur suyunu kullanmaktan kaçınmalısınız.

    Yağmur suyunun içinde bulunan mineraller saçları besler, saçlara canlılık katar ve yumuşacık olmasını sağlar. Kazara yağmurda hepimiz ıslanmış ve yağmur suyuna maruz kalan saçlarımızın kurumaya başladığı zaman ne kadar yumuşak olduğunun farkına muhakkak varmışızdır. Ayrıca yağmur suyu saçların sağlıklı uzamasını da sağlar.

  • Nicholas Kirkwood Koleksiyonu

    Nicholas Kirkwood Koleksiyonu

    Nicholas Kirkwood’un 2012-2013 Sonbahar Kış Koleksiyonunda mavi, siyah, pembe ve altın renkleri ön plana çıkıyor.

    Yüksek topuklu ayakkabılar, çizmeler ve botlar farkı yaş ve farklı tarzlara hitap ediyor. Tüy ve kürk detayları ise bu senenin tarzı olacağı kesin.

  • Hürrem diyeti

    Hürrem diyeti

    İşte Hürrem’i eriten diyet
    Meryem Uzerli uzman denetiminde diyete girdi, 2 ayda 8 kilo verdi. Günde 2.5 litre su içen Uzerli, sofradan tatlı ve makarnayı da eksik etmedi

    Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem’i Meryem Uzerli’nin verdiği kilolar bugünlerde herkesin dilinde. Beslenme ve diyet uzmanı Banu Kazanç, Uzerli’ye 2ayda 8 kilo verdiren mucize diyeti HT MAGAZİN’e anlattı.

    DİYET SÜRESİNCE DİSİPLİNLİYDİ
    Yeni bir Hadise vakası! Yaz aylarında verdiği kilolarla dikkat çeken popçu Hadise’den sonra şimdi de herkes Meryem Uzerli’nin zayıflığını konuşuyor. Türkiye’ye geldiği ilk günden beri fazla kilolarıyla dikkat çeken Uzerli, beslenme ve diyet uzmanı Banu Kazanç gözetiminde sıkı bir rejimle 2 ayda tam 8 kilo verdi. Kazanç, güzel oyuncunun kendisine geldiğinde kilo verme konusunda çok kararlı olduğunu belirterek, “Diyet süresince çok disiplinliydi” dedi.

    PORSELEN CİLTLİ HÜRREM SULTAN
    Meryem Uzerli, diyet boyunca tatlılardan ve makarnadan vazgeçmek istemediği için ona göre bir beslenme programı hazırladıklarını belirten Banu Kazanç, şöyle devam etti: “Meryem Hanım, kilolarını kısa bir sürede verdi. Vücut kas kaybetmedi. Her gün 2.5 litre suyunu içti. Kilo verirken cildinde bir sarkma, çökme de olmadı. Meryem Hanım’ın porselen gibi bir cildi var, ayrıca yaşının genç oluşu ve cilt yapısının özelliğinin bunda etkisi var…”

    “ZAYIFLAMAK İÇİN ÇOK KARARLIYDI”
    Beslenme ve diyet uzmanı Banu Kazanç, sekiz kilo vermesini sağladığı Meryem Uzerli’nin kendisine geldiğinde zayıflamayı kafasına koyduğunu söyledi. Kazanç, şöyle konuştu: “Motivasyonu yüksekti. Ayrıca kendisi disiplinli ve çok uyumlu biri”

    Daha önce Hülya Avşar, Gülben Ergen, Emel Sayın gibi ünlü isimlere kilo verdiren beslenme ve diyet uzmanı Banu Kazanç, geçen yıl fazla kilolarıyla dikkat çeken Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem Sultanı Meryem Uzerli’ye 2 ayda sekiz kilo verdirdi. Kazanç, diyette aşırı olmamak kaydıyla Uzerli’ye tatlı da makarna da yedirmiş. Uzerli’nin vücudunda herhangi bir sarkma da olmamış. Banu Kazanç “Onun porselen gibi cildi var” diyor.

    Meryem Uzerli’yi kısa sürede bu kadar zayıflatmayı nasıl başardınız? Kendisi nasıl biri, verdiğiniz kurallara harfi harfine uyuyor mu?
    Kilo verme programlarında başarı, diyetisyen ve danışanın ortaklaşa çabaları ve iyi iletişimle gelir. Meryem Hanım ile elektriğimiz tuttu diyebilirim. Hedeflerimizi belirledik. O da kilo verme konusunda çok kararlıydı, iyi motive oldu, istediklerini net bir biçimde ifade etti. Kendisi çok disiplinli, olumlu ve uyumlu bir kişiliği var. Listelerini uyguluyor, uyamayacağı durumlarda telefonla ne yapması gerektiğini öğreniyor.

    Yeni bir teknik uyguladınız mı? Klasik diyet listeleriyle mi zayıflattınız?
    Bu soruya cevabım hayır olacak. Zayıflamak için ne mucize formüller ne de mucize besinler mevcuttur. ‘Keşke bir sihirli değneğim olsa’ dediğim zamanlar oluyor. Kilo vermek kararlılık ve belli bir disiplini gerektiriyor ama bunun için yine de “altın anahtarlarım” var diyelim. Danışanlarımla bu anahtarlar sayesinde kapıları birer birer açıyoruz. Bana geldiklerinde, başarısız oldukları zayıflama girişimleri ve diyetle ilgili bütün bildiklerini unutmalarını istiyorum.

    Vücudunda herhangi bir sarkma oldu mu?
    Hayır olmadı. Kilolarını kısa bir sürede verdi ama beslenmesindeki dengeli protein- yağkarbonhidrat dağılımı ve yeterli protein miktarıyla vücut kaslardan kaybetmedi. Diyet yaparken yorgunluk hissetmedi. Yoğun çalışma temposu için gerekli enerjisi oldu. Aktif ve hareketli yaşamı kilo kaybını destekledi. Kilo verirken cildinde sarkma çökme olmadı, 2.5 litre suyunu içti. Meryem Hanım’ın porselen gibi bir cildi var, ayrıca yaşının genç oluşu ve cilt yapısının özelliği de diyet sürecinde avantajlarıydı.

    Daha önce kimleri zayıflatmıştınız?
    Hemen her kesimden, kadın erkek çocuk olmak üzere her yaş grubundan, iş dünyası, sanat dünyasından ünlüler ve siyasetçilerin de yer aldığı geniş ve farklı sosyal yapıda “danışanlarım” olarak isimlendirdiğim gruba sağlıklı beslenme konularında danışmanlık yapmaktayım. Magazinsel olarak soruyorsanız, Hülya Avşar, Gülben Ergen, Emel Sayın, Deniz Seki.

    İŞTE O DİYET LİSTESİ:

    KAHVALTI
    Güne başlarken enerji sağlayacak kepeğinden ayrılmamış tahıl, yulaf ezmesi, müsli, kepekli ekmek gibi tok tutmayı sağlayacak protein; süt-yoğurt-sürme peynirlor peyniri-dil peyniri salatalık-domates-yeşillik ve yanında çay.

    ÖĞLE YEMEĞİ
    Hindi eti-tonbalığı-tavuk, yağsız peynir-yeşillikler marul-sivri biber veya kepekli pirinç pilavı-bulgur pilavı-domates soslu kepekli makarna yanında yoğurt veya sebze-tahıl-baklagil ilave edilmiş salatalar veya sebzeli omlet ve yanında ayran.

    AKŞAM YEMEĞİ
    Yağsız biftek, hindi, balık, lifli, düşük glisemik indeksli sebzeler; kabak-brokoli ıspanak-karnabahar yoğurt veya sebze çorbası veya salata-yoğurt.

  • Evlenmeden Önce Bunlara Dikkat!

    Evlenmeden Önce Bunlara Dikkat!

    Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Nörolog Mehmet Yavuz’a göre; 4 bin yıllık toplumsal bir kurum olan evlilik; kimilerinin rüyasıyken kimilerinin de kâbusu olabiliyor. Çoğunluk için gereklilik olan bu kurum, bazı çiftleri zamanla yoruyor ve evlilik hüsranla sonuçlanabiliyor. Günümüzde çiftlerin ilk bahanesi ‘şiddetli geçimsizlik’ olsa da, bireyleri mutsuzluğa sürükleyen faktörlerin başında; kendileriyle barışık olmamaları ve kendi kapasitelerinin çok üstünde beklentileri olmasından kaynaklanıyor.

    İyi tanıyın!

    İlk 1 yıl, daha sonraki 6 yıl ve evliliğin 20. yılı… Ani evliliklerde, nişanlılık dönemi geçirenlere göre ilk yıl boşanma riskinin daha fazla olduğunu belirten Dr. Mehmet Yavuz, aniden evlenenlerin birbirlerini aynı evde yaşamaya başlayınca tanıdığını ve uyumlu olmamaları halinde ilk 1 yıl içinde boşandıklarını vurguladı. Ayrıca, görücü usulü ile bir süre nişanlı kalıp evlenenlerin ilişkileri aile büyüklerinin seçimleri ve tecrübeleri ile şekillendiği için flört evliliğine göre biraz daha sağlam olabiliyor. Bu noktada çiftler arası sorunlarda aile büyüklerinin hemen devreye girip arabuluculuk yapmasının önemli bir faktör olduğunu belirten Dr. Mehmet Yavuz, 20. yıldan sonra boşanmalarda görücü usulü evlilik ve flört evliliği arasında sayısal açıdan bir farkın olmadığını da bizlere hatırlatıyor.

    Mutlu evlilikler için bazı ipuçları

    Bilimsel bir araştırmada, her 100 kişiye hiç kıpırdamadan karşı cinsten birisine bakmaları isteniyor, sonuç ise şaşırtıcı… Birbirlerinin yüzlerine bakan çiftlerden bazıları aşık olup evlenmeye karar veriyor. Dr. Mehmet Yavuz’a göre; tıpkı bu araştırmalarda olduğu gibi çiftlere her gün en az 5 dakika birbirlerinin yüzlerine bakmalarını öneriyor.

    Boşanmayı önleyen davranışlar

    Karşılıklı empati de evliliğin yürütülmesinde önemli bir faktördür. Psikolojide ‘kendini gerçekleştiren ön kabul’ yasasına değinen Dr. Mehmet Yavuz, bir insanın herhangi bir konuda ön yargısı varsa, bir müddet sonra ön kabul oluşan yasanın kendini geliştirmeye başladığını söylüyor. Kendini eşinin yerine koyarak hareket etmek çoğu zaman sorunların başlamadan çözümlenmesi ile sonuçlanıyor.

    Sağlıklı bir evlilik yaşantısı için neler yapılmalı?

    -Elinizdekilerin değerini bilin
    -Sağlığınızın, ailenizin, çocuklarınızın, dostlarınızın değerini bilin. Eşinizle ortak arkadaşlıklar kurun.
    -Mutluluğunuz için araya hedefler koymayın
    -Kendinize ev, araba alınca, çocuk olunca ya da başka bir olay gerçekleşince mutlu olacağız gibi hedefler koymayın. Mutluluk hedef değil, uzun bir yolculuktur.
    -Her eleştiriye kulak vermeyin
    -Çevrenizdeki insanların eleştirilerine ve önerilerine göre yaşarsanız, kendiniz için yaşayamazsınız. Hatalara duyarlı olmayın: Hatalar, tekrarlanmadıkça görmezden gelinmelidir. Gördüğünüz şeyi söylemezseniz hafızanızdan uçup gider, söylerseniz hafızanızda yer eder. Her olumsuzluğu söze dökmeyin.
    -Evliliğinize zaman ayırın
    -Çiftler, akşam yemeklerini birlikte yemeye gayret göstermeli, pazar sabahları hep beraber uzun kahvaltı keyifleri yapmalıdır.  Ayda birkaç kez konsere, sinemaya, tiyatroya bu da olmazsa pikniğe gidilmeli, seyahatlerden eşlere hediyelerle dönülmelidir.
    -Başkalarına yardım edin
    -Yardıma muhtaç insanlara birlikte destek olmaya çalışmak, birliktelik duygusunu pekiştirir. Bu da beraberliğe takım ruhu kazandırarak ilişkinin doğru çizgide ilerlemesini sağlar.
    -Yalnızlık bir tercih olmasın

    Dünya’da yalnız yaşayanların sayısı, 1996’da 153 milyon iken, 2011 yılında ise; 277 milyona yükselmiştir. Yapılan araştırmalara göre, Dünya’da son 15 yılda yalnız yaşayanların sayısı % 55 arttı ve insanlar evlenmekten şu an olduğumuz zaman itibariyle eskisinden daha fazla korkuyorlar.

    Çalışan kadın boşanıyor

    Uzman Dr. Mehmet Yavuz’a göre; eşlerden her ikisinin de çalışıyor olması, evliliği boşanmaya götüren nedenlerden biri. Çalışan kadına, ev işlerinde erkeğin yardımcı olmamasının yozlaşmayı artırdığı ve çalışan kadınların profesyonel alanda, evlerinde iki farklı role sahip olmasının yorucu olduğunu hatırlattı. Çalışan kadın evine vakit ayırdığı zaman kariyeri tehlikeye giriyor, kariyerine yöneldiğinde evini ihmal ediyor. İşine daha çok vakit ayırdığında, eşler bunu anlayışla karşılamayabiliyor. Tüm bu nedenler doğrultusunda çalışan kadınlarda çalışmayanlara göre 6 kat daha fazla boşanma vakası görüldüğünü belirten Dr. Mehmet Yavuz, bunda ekonomik özgürlüğün de payının büyük olduğunu dile getirdi.

    Tüm çiftler çeşitli zorlukları aşarak evlenme kararı alırken ilerleyen dönemlerde boşanacaklarını düşünmezler. İlerde boşanmamak için, her iki tarafında onarıcı ve bağışlayıcı olması evliliklerini saygı ve sevgi eşliğinde uzun bir süreçte yürütebileceklerine işaret ediyor. Dr. Yavuz, sorunlarıyla baş edemeyen çiftlerin bir uzman yardımına başvurmalarını öneriyor.

     

  • Zenginleştirilmiş Platelet Plazma Uygulaması

    Zenginleştirilmiş Platelet Plazma Uygulaması

    PRP Nedir ?

    PRP, “Platelet Rich Plasma– platelet yönünden zenginleştirilmiş plazma uygulaması” adı verilen tedavi yönteminin kısaltılmış ismidir. Bu uygulama bir kişiden alınan küçük miktardaki kanın özel bir tüpe konularak santrfüj işlemine tabi tutulduktan sonra bileşenlerine ayrıştırılması ve elde edilen az miktardaki “platelet yönünden zenginleştirilmiş plazma”nın (PRP), yine aynı kişiye enjeksiyon yoluyla geri verilmesini temel alır.

    (PRP) uygulamasında amaç nedir?
    Plateletler – veya diğer adıyla trombositler—vücudumuzdaki hasarlı dokuların onarımını ve doğal hallerine dönmelerini sağlamak için gerekli olan “büyüme faktörlerini” yapısında barındıran kan bileşenleridir. Dokularımızda herhangi bir hasar oluştuğunda kanımız plateletleri bu dokuya toplayarak bir onarım süreci başlatır, PRP uygulamasının amacı ise bu hedef dokuya kan dolaşımı ile taşınabilecek olandan çok daha fazla sayıda plateleti verebilmektir, böylece hasarlı dokunun onarımı da bu kadar hızla ve güçlü bir şekilde başlar ve daha çabuk sonuçlanır, çünkü PRP ile elde edilen plateletlerin yoğunluğu kandakinden 2 ila 4 kat fazladır.

    PRP’nin hedefi yara iyileşmesini sağlamak mıdır? Derinin gençleşmesi ile yara iyileşmesi arasındaki ilişki nedir?
    Derimizin yaşlanması aynı yaralanma sürecinde olduğu gibi bazı fiziksel özelliklerini kaybetmesinden kaynaklanır. Bu nedenle derimizi gençleştirmeye yönelik uygulamalarda aslında vücudumuzun bir yarayı iyileştirirken yaptıklarını çeşitli yöntemlerle taklit ederiz. Örneğin lazer, peeling gibi yöntemlerle derimize limitleri belli, hafif bir hasar verir ve bu hasarı derimizi hızla iyileştirmek için tetikleyici bir güç olarak kullanırız, bu hasar sonrasında büyüme faktörleri salınır ve iyileşme süreci başlar. Dermokozmetik ürünler de benzer şekilde derimizi yeniden yapılandıran maddelerin veya sentetik olarak elde edilmiş büyüme faktörlerinin bir iyileşme süreci başlatmasını sağlarlar.

    Derideki bir hasarı en etkili, en hızlı ve en doğal biçimde onarabilecek olan yapı, yine derinin ait olduğu bütünün bir parçasıdır, bu nedenle plazma uygulaması damarlarımızda dolaşan bu sihirli gücü harekete geçiren bir yöntem olarak gelişmiştir.

    Yeni bir yöntem midir? Hangi alanlarda uygulanmaktadır?
    PRP uygulaması hücresel tedavinin uygulama alanlarından yalnızca biridir. Yeni bir yöntem değildir; dental (diş) implantlarla başlayan uygulama alanları estetik tıp, ortopedi, iyileşmeyen yara tedavisi gibi alanlarda hızla yayılmaktadırir. Yakın bir gelecekte kronik ağrı tedavisinde, tendon hasarlarında, romatizmal yakınmalarda PRP kullanımına ait çok sayıda bilimsel çalışmanın yayınlanması beklenmektedir.

    Uygulama hangi yollarla yapılmaktadır?
    PRP uygulamalarının birçoğu RegenLab adıyla bilinen biyoteknoloji firması tarafından üretilmiş uygulama kitleri aracılığıyla hekimler tarafından yapılmaktadır. Uygulamalarda PRP ile hazırlanan maskeler kullanılabildiği gibi mezoterapi ve volüm artırıcı tedavilerde de PRP kullanılabilmektedir. En genel tanımla estetik tıpta PRP yüz, boyun, dekolte bölgesi, eller, bacak içleri, kollar gibi vücut bölümlerinde;

    Ø Lazer / peeling gibi uygulamalardan hemen sonra, derinin hızla yapılanmasını sağlamak,
    Ø Deride yılların ve UV ışınlarına maruz kalmanın sonuçlarını geriye döndürecek biçimde kırışıklıkların düzelmesini, çöküntülerin giderilmesini, esneklik ve parlaklığının yeniden kazandırılmasını sağlamak,
    Ø İyileşmesi uzun süren yara, çatlak ve deri niteliğinin zarar gördüğü durumların kontrolünü sağlamak,
    Ø Saç dökülmesinde tek başına kullanmak veya diğer tedavi seçeneklerinin etkisini güçlendirmek…
    ..gibi amaçlarla ve yukarıda belirtilen alanlar dışında pek çok alanda başarıyla uygulanmaktadır.
    RegenLab PRP uygulamasınıntedavi öncesi ve 3 uygulama sonrası etkisi

    PRP uygulaması bir tür kök hücre tedavisi midir?
    Kök hücre tedavisi veya hücresel tedavi bir yaralanma veya hastalığı tedavi etmek amacıyla hasar görmüş olan bir organa yeni hücrelerin tanıtılması anlamına gelmektedir. PRP uygulamasında ise hasarlı dokunun onarımı için onarımı başlatan ve uyaran bir faktör olarak plateletlerden yararlanılmaktadır, iki uygulama bu anlamda birbirinden farklıdır.

    Hastanın kendi kanının işlemden geçirilip hastaya tekrar verilmesi güvenilir bir uygulama mıdır?
    PRP uygulaması “otolog” dur, yani kullanılan plateletler hastadan kendisinden alınanlardır, ayrıca kanın alınması, plateletlerin ayrıştırılması gibi işlemler steril ve kapalı bir kit yardımıyla yapılmaktadır, yani dışarıdan da bir bulaşma riski yoktur. Bunların dışında, verilen plateletlere eklenen hiçbir şey mevcut değildir. Bu nedenlerle bu uygulama güvenilir olarak değerlendirilebilir.

    Pratikte PRP uygulaması nasıl yapılır?
    Uygulamanın yapılacağı kişiden 2 veya 3 tüp ( 16-23 ml) kan alınır, santrfüj cihazında plateletleri ayrıştırılır. Ayrıştırılan plateletler kitteki tüpün içersinde yoğunlaşıp birikir ve PRP denilen bir kan ürünü ortaya çıkar. Bu ürün (PRP) dolgu veya mezoterapi gibi yollarla deriye uygulanır, deriyi gençleştirici etkisi uygulamanın hemen sonrasında parlak ve canlı bir görünümle belirgin hale gelir.

    Bu tedavinin uygulanması ne kadar sürüyor? Özel bir koşul gerekiyor mu?
    Toplamda yaklaşık 30 dakikalık bir uygulamadır. Kolayca, acısız biçimde uygulanır.

    Kanın alınması, plateletlerin ayrıştırılması gibi işlemler bir laboratuarda yapılabilir mi?
    PRP uygulamasında kan alınmasından dolgu veya mezoterapi ya da maske uygulamasına kadar olan tüm işlemlerin teknik ve hijyenik nedenlerle aynı yerde yapılması gerekir.

    Plateletler bizim kanımızda serbest halde dolaştığına göre neden yaşlanan dokuya kendiliklerinden gidip bu süreci başlatmıyorlar?
    Aslında kan dolaşımı ile dokulara ulaşan plateletler bunu belirli ölçüde yaparlar ancak genel olarak yaşlanmakta olan bir bedende bu tetikleme yeterli değildir. Bu nedenle plateletler yoğunlaştırılıp PRP haline getirilir ve hedeflenen dokulara; yüze, boyuna, ellere ve diğer alanlara uygulanır.

    Plateletleri yoğunlaştırarak PRP elde etmek için tek bir yöntem mi var?
    Plateletlerin yoğunlaştırılarak PRP elde edilmesi teknik olanaklarla ilgilidir. Öncelikle plateletlerin bu zenginleştirme işlemi sırasında herhangi bir hasar görmemesi gerekir. Ayrıca zenginleştirme belli ölçülerde olmak zorundadır. Örneğin aşırı zenginleştirilmiş bir PRP işe yaramayacaktır. Bundan başka, bir hastadan elde edilen kan ürününü aynı hastaya geri vermek için etkinlik ve güvenilirliği onaylanmış ürün ve yöntemler kullanılmalıdır. RegenLab ürünleri bu alanda etkinlik ve güvenilirlik testleri yapılmış, Avrupa Birliği ülkelerinde medikal gereç olarak onaylanmış, CE damgası taşıyan, tüm dünyada kullanılmakta olan ürünlerdir.

    PRP’nin mutlaka enjekte edilmesi mi gerekir?
    PRP mezoterapi veya dolgu yöntemiyle deriye verilebildiği gibi bir maske yardımıyla da uygulanabilir, ayrıca, PRP’yi özel bir kremin içine karıştırıp uygulamak da mümkündür.

    Maske de mezoterapi yöntemi kadar gençleştirici bir etki sağlıyor mu?
    Sağlar. Çünkü dolgu veya mezoterapi yoluyla uygulanan PRP kolaylık sağlamak açısından kağıt bir maskeye emdirilerek uygulanmaktadır, deriye ne yolla verilirse verilsin etkisini gösterecektir. Ayrıca PRP sadece gençleştirmede değil iyileşmeyen yaralarda, açık yaralarda, çene implantlarında ve benzer birçok alanda da kullanılabilir.

    Uygulanacak PRP’nin belli bir dozu var mıdır? Ne kadarına ihtiyaç duyulur? Ne kadarı uygulanır?
    Burada doz aşımı gibi bir problem yoktur. Elde edilen PRP’nin tamamı kullanılabilir. Genelde bir mezoterapi kiti ile toplam 8 mililitre PRP elde edilebilir. Bu da yüz, boyun, dekolte bölgesi, kolların dışı, bacakların iç kısmı gibi alanların tamamında tedavi uygulamak için yeterlidir.

    PRP uygulamasında olumlu etki ne zaman görülür?
    Uygulamadan hemen sonra ciltte sağlıklı bir parlaklık ortaya çıkar. Daha sonra bu parlak görünümde biraz gerileme olur, ancak 3 veya 4 uygulamadan sonra (yani 1 kür uygulandıktan sonra) kalıcı bir etki belirgin hale gelir.

    Etkinin tam olarak sağlanması için kaç uygulama yapmak gerekir?
    Tam etki toplam 3 veya 4 uygulamadan, yani bir kür tamamlandıktan sonra kalıcı bir ışıltı, bir toparlanma şeklinde ortaya çıkacaktır.

    Bir kür ile elde edilen olumlu sonuçlar sonradan tamamen kaybolur mu?
    Kaybolmaz, ancak 3 veya 4 uygulamadan oluşan kürleri her 10-12 ayda bir tekrarlamak gerekir. Bu durumda uygulanan kürlerin etkisi kalıcı bir gençleştirici etkiye eşdeğerdir. Yani her 15 günde bir yapılacak 3 veya 4 uygulamadan oluşacak bir kür ortalama olarak her yıl tekrarlanmalıdır.

    PRP uygulamasının en önemli avantajı nedir?
    Sağlanan gençleştirici etkinin dolgu ve benzer uygulamalarda elde edilen etkiler gibi sadece belirli alanlara yoğunlaşmış olmaması, derinin daha büyük bir bölümüne yayılması ve daha kalıcı olmasıdır. Diğer yöntemlerle sağlanan olumlu sonuçlar belli bir süre devam eder, ancak PRP’nin olumlu sonuçları tamamen uygulanan kişiye aittir. Kaybolup gitmez.

    Bu uygulamada istenmeyen etkiler söz konusu mudur?
    Hastaya kendi kanından üretilen bir materyal (PRP) verilmektedir. Yapılan işlem basitçe yara iyileşmesi sürecini başlatmak ve hızlandırmaktır. İstenmeyen bir etki ile karşılaşma olasılığı oldukça düşüktür.

    PRP uygulaması acı verir mi?
    PRP uygulaması maske dışında enjeksiyonla yapılır. Kan alınması esnasında duyulan rahatsızlıktan daha büyük boyutta bir acı hissi beklenmez. PRP ile mezoterapi uygulaması çoğunlukla derinin 1,5 mm altına yapılır, deriye hacim kazandırmak içinse daha derin uygulama yapmak gerekir, ancak bu uygulamalarda dışarıdan sürülen anestezik kremler acı hissini engeller.

    PRP uygulamasının yapılmasında sakınca olan kişiler var mı?
    Platelet sayısı yetersiz olan hastalarda, kanser hastalarında bu uygulama yapılamamaktadır.

    PRP uygulamasından beklentiler neler olmalıdır?
    Kozmetik amaçlı PRP uygulaması birçok beklentiyi karşılayacak üstün özelliklere sahiptir. Çünkü;

    Ø Uzun etkilidir,
    Ø Deriyi en doğal biçimde yeniden canlandırır, yapılandırır.
    Ø Kolay ve güvenli biçimde uygulanır.
    Ø Sadece yeni kolajen oluşumunu değil, derinin tüm yaşamsal işlevlerini destekler.
    Ø Kırışıklıkları ve çizgilleri deriyi “doldurarak” değil “gençleştirerek” giderir.
    Ø İlk uygulamadan sonrası sağlanan parlak sağlıklı görünüm bir süre sonra hafifçe gerileyebilir, bunun için ardışık uygulamalar yapılmalı ve genleştirici etkinin yığılmasını sağlamalıdır.
    Ø 3 veya 4 uygulamadan oluşan kürler her 10-12 ayda bir kez tekrarlandığında kalıcı sayılabilecek kadar uzun etkili bir gençleştirici etkisi sağlanmış olacaktır.