Blog

  • Bahçe Mobilyaları

    Bahçe Mobilyaları

    Dış mekan mobilyalarını seçmek ev dekorasyonu kadar keyiflidir.

    Güne başlarken üzerine uzandığınız koltuklar, sandalyeler, yazın sıcağını üzerinizden atabileceğiniz şezlonglar bahçelerinizde ya da evlerinizde kendine özgü, doğal ve büyülü köşeler yaratıyor.

    Bahçe mobilyaları’nın görüntüsü,tasarımı önemli olduğu kadar dayanıklılığı ve kalitesi, suya karşı dayanıklılığıda önemlidir. Mutlaka rahat edebileceğiniz kaliteli ürünler seçmelisiniz.

    Bahçe mobilyalarında farklı modellerdeki ürünleri bi araya getirerek tarzınıza uygun samimi mekanlar yaratabilirsiniz.

    İlgili Konular ;
    Bahçe ve Balkon Dekorasyonu
    Bahçe Mobilyaları Dekorasyon Modelleri 2012
    Bahçe Mobilyaları, Bahçe Mimarisi, Peyzaj..
    Evim Güzel Evim
    Bahçe Mobilyaları

  • Saçlarınız aç mı kalıyor

    Saçlarınız aç mı kalıyor

    Özellikle yaz aylarında herkesin derdi olan kuru ve mat saçların esas nedeni yanlış beslenme. Omega 3 ve A vitamini ağırlıklı beslenmeniz saçı nemlendirirken, parlak saçlar içinse protein oranı yüksek gıdalar tüketmelisiniz

     

    Yaz aylarında birçok kişi saçlarının sağlıksız bir hale geldiğinden yakınır. Bunda denizin ve güneşin yıpratıcı etkileri de vardır ancak sağlıksız saçların esas nedeni yanlış beslenmedir. New Beauty dergisi yaz sayısında her tür saç yapısını analiz ederek saçlara iyi gelen gıdalar hakkında bilgiler verdi. İşte güzel saçlara sahip olmanın sırları:

    ZAYIF SAÇLAR İÇİN

    Vücudunuzu yeterli miktarda yağ asitleri ile beslemiyorsanız, saç telleriniz ısı ile şekillendirmeden ve kimyasal işlemlerden çok fazla etkilenecektir. Bu da saçları zayıflatacaktır.

    Sağlıklı saçlar için beslenmenize yeteri kadar Omega 3 yağ asidi, selenyum, sülfür, E ve A vitamini ilave etmelisiniz.
    Sert kabuklu yemişler, hububat, yeşil yapraklı sebzeler tüketmelisiniz. Kafein ve rafine şekerden kaçınmalısınız.

    MAT SAÇLAR İÇİN

    Saçlarınız matsa ışığı yeterince yansıtamaz. Sağlıklı saçlar güneş ışınlarını mükemmel yansıtır. Beslenmeniz vücut için gerekli proteini içermiyorsa, saç telleri kabaracaktır. Saç rengini açıcı ürünlerin aşırı kullanımı da bu soruna yol açabilir.

    Saçlarınızın parlak olması için protein oranı yüksek gıdalarla beslenmelisiniz. Bol bol tavuk ve hindi eti ile somon yiyin. Yosun ve buğday çimi gibi arındırıcı sebzelerden uzak durun.

    KURU SAÇLAR İÇİN

    Kuru saçların sebebi A vitamini eksikliğine bağlanabilir. A vitamini saç tellerini de yenileyen keratinizasyonun harekete geçmesi için gereklidir ve bu işlem saç uzama döngüsünün de bir parçasıdır. Yeteri kadar A vitamini almazsanız saçlarınız kuruyacaktır.

    Beslenmenize sağlıklı yağ asitleri ilave edin. Lineolik asit gibi yoğun miktarlarda Omega 3 ve Omega 6 içeren maddeler, saçınıza gereken nemi sağlayacaktır.
    Ton balığı, somon, keten tohumu, ceviz, taze meyve ve sebzeler tüketmeniz gereken gıdalar arasında. Bu arada işlenmiş besinlerden de kesinlikle uzak kalmalısınız.

    SEYRELEN SAÇLAR İÇİN

    Saçların incelmesi ve dökülmesi büyük oranda genetiktir. Ama kağıt inceliğinde saç tellerinin diğer sebepleri arasında kötü beslenme ve demir eksikliği de vardır.

    Sebep kötü beslenme ise; hemen protein ve sebze yüklemesi yapmalısınız. Tuzlu ve aşırı yağlı besinlerden de uzak durmalısınız.

    AŞIRI YAĞLI SAÇLAR İÇİN

    Saç cilt foliküllerinden dışarı doğru uzamaya başladığında, yağ üretiminin başlaması kaçınılmazdır.

    Aşırı yağlı saçlarda hormonlarınızın rolü reddedilmez ama acı ve baharatlı besinler de vücut ısınızı yükselterek kafa derinizdeki gözeneklerin açılmasını sağlar. Çok fazla doymuş yağ tükettiğinizde vücudunuz ekstra yağ üretecektir. Bu nedenle yağlı besinlerden uzak durmak tek çözümdür.

    C VİTAMİNİ DOĞAL NEMLENDİRİCİDİR

    Turunçgillerin içinde bulunan C vitamini vücudun sebum üretmesini sağlar, saçları da nemlendirir.

    B2, B6 ve B12; oksijeni ve besinleri saç derisine ve saç köklerine taşıdıkları için saçın gücünü artırır.
    Keten tohumu, ceviz ve somondaki Omega 3 yağ asitleri saça doğal bir bakım yapar.

    ÇİNKO TAKVİYESİ

    Kahve, alkol, siyah çay ve şeker; vücudun B vitamini, çinko ve demiri emmesini zorlaştırır. Sağlıklı saçlara sahip olmak için bu gıdalardan uzak durulmalıdır.

    Bir çeşit B vitamini olan biotin, saç korteksini güçlendirerek saç kuruluğuna, erken beyazlaşmaya ve kırılmalara engel olur.
    Hasar görmüş saç hücrelerini onarmada tahıllarda bulunan çinko çok faydalıdır. Çinko aynı zamanda kepek sorununu da önler.

  • İlk gece fiyaskosunun nedenleri

    İlk gece fiyaskosunun nedenleri

    Gerdek gecesi yaşana cinsel sorunların artışıyla ilgili bir açıklama yapan CİSED, bu sorunun psikolojik olduğunu bildirdi.

    Gerdek gecesi ile ilgili kaygıların sanıldığı gibi sadece kızlara özgü olmadığını, erkeklerde de görülebilen bir durum olduğunu ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “İlk kez cinsel ilişki yaşanacağı varsayımıyla toplumumuzda “gerdek gecesi” olarak isimlendirilen ilk gece hem evlenen kadın ve erkek için hem de onların aileleri için değişik beklentilerin söz konusu olduğu bir olaydır. Bu beklentilerin en büyüğü gelinin bakire çıkması,damadın ise bekareti ortadan kaldıracak bir cinsel performans göstermesidir. Erkekler, özellikle ilk cinsel ilişkilerini gerdek gecesi yaşayacaklarsa, tıpkı kızların yaşadığı gibi, birbaşarılı olup olmama kaygısı taşıyabilirler. Bu kaygı “ya penisim kalmazsa”, “ya vajinaya girmeden penisim inerse” veya “ya erken boşalırsam ve eşimi tatmin edemezsem” şeklinde değişik şekillerde karşımıza çıkabilir ve o güne kadar hiçbir sertleşme sorunu olmayan bir erkeğin ilk kez gerdek gecesinde sertleşme zorluğu yaşamasına neden olabilir. Biz bu duruma “balayı empotansı” yani “ilk gece fiyaskosu” adını veriyoruz. Balayı empotansı, “erektil disfonksiyon” adını verdiğimiz ve halk arasında “iktidarsızlık” olarak bilinen sertleşme bozukluğundan farklı bir durumdur.

    İktidarsızlık; erkekte cinsel istek olduğu halde üç ay boyunca ereksiyonun sağlanmasında ve/veya sağlanan ereksiyonunun cinsel ilişki boyunca sürdürülmesinde problem yaşanması anlamına gelmektedir. Balayı empotansında da aynı belirtiler vardır, ancak bu iki sorunu birbirinden ayıran en önemli şey, balayı empotansının sadece psikolojik faktörlere dayanmasıdır. Balayı empotansının bir kez yaşanması bile sonraki cinsel ilişkilerin stresli bir hale gelmesine neden olabilir. Gerdek gecesinde kendisinden beklenenleri yerine getiremediği duygusuna kapılan bir erkek, eşinin ya da bu durumundan haberdar olan yakın çevresinin olumsuz tutumlarının da etkisiyle cinsel özgüvenini yitirebilir.

    Yitirilen özgüven her başarısız denemede biraz daha pekişir ve kısa sürede negatif bir kısır döngü ortaya çıkar. Bu kısır döngü, erkeğin aylar boyu sertleşme sağlayamamasına sebep olabilir. Erkeklerin yaşadığı ilk gece korkusunda kadınların da rolü bulunmaktadır. Kadının ilk gece hakkındaki kanama korkusu, ağrı ve acı korkusu gibi abartılı ve yanlış düşünceleri erkekte bu korkuların oluşmasına yol açabilir. Bazı kadınların eşlerinden aşırı performans beklediklerini farkında olmadan da olsa belli etmeleri de olumsuz bir faktördür. Ereksiyon istek ve uyarılmanın ardından oluştuğundan, bu dönemde oluşacak herhangi bir negatif durum kişide dikkat dağınıklığı ve sertleşme kaybına yol açabilir. Daha sonraki denemelerde ise kişi “ereksiyonum oluşacak mı?” beklentisi içinde ilişkiyi tekrar denediğinde, istekli olmasına ve ön sevişmede sertleşme olmasına rağmen sertliğinin aniden kaybolduğunu görebilir. Psikolojik faktörler böylelikle kişinin hayatını olumsuz yönde etkiler ve erkek bir süre sonra ön sevişmeden kaçar hale gelebilir.” dedi.

    Cinsellik sevgi dolu bir paylaşımdır, bir sınav ya da yarışma değildir

    Kısır bir döngü halini almış balayı empotansının evliliğin gidişatını olumsuz etkileyebileceğini ifade eden CİSED Genel Sekreteri ve CİSED Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Psikolog Serap Güngör; “İlk cinsel ilişkinin sorunsuz  geçmesi gerektiğine dair yaygın inanışlar birtakım olumsuz duyguları belirgin bir şekilde arttırabilir. Oysa cinsellik sevgi dolu bir paylaşımdır, bir sınav ya da yarışma değildir. Cinsellikte “başarısız olmak” diye bir kavram olmamalıdır, önemli olan birlikte geçirilen zamandan olabildiğince haz alabilmektir.Cinsellik sevgiyle, şefkatle, saygıyla, aşk oyunlarıyla süslenip, zenginleştirilerek sağlıklı, mutlu ve doyurucu bir cinsel yaşam sağlanabilir. Tam da bu sebeplerden dolayı ihtiyacı olan çiftlere evlenmeden önce mutlaka cinsel bilgi düzeylerini artırıcı cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri almalarını öneriyoruz. Alınan cinsel danışmanlık, onların cinsellikle ilgili kaygı ve endişelerini giderebilir, yanlış inanışlarını ortadan kaldırabilir, bedenlerinin ve haz noktalarının keşfedilmesini sağlayabilir ve çiftin sağlıklı süreçlerle cinsel yaşamlarına başlamalarına yardımcı olabilir. Balayı empotansının tedavisinde çiftlere evcilik oyunları oynamalarını veya yeniden flört etmeye devam etmelerini öneriyoruz. Böylece yeni evli çiftler cinsel ilişki olmaksızın sadece birbirlerine yakınlaşmayı başarabiliyorlar ve perfomans anksiyetesi adını verdiğimiz başaramama korkusunun üstesinden gelebiliyorlar. Zamanla birbirlerinin bedenini keşfeden çiftler ön sevişmeyi öğrenip ve baskılardan arınmış olarak sevişmenin hazzına ulaşarak birlikte olabiliyorlar.” dedi.

  • Pembe Potin Ayakkabı 2012

    Pembe Potin Ayakkabı 2012

    Adını küçük kız rüyasını anlatan pembe ayakkabıdan alan Pembe Potin, günümüzün modern kadınlarının hayallerini gerçekleştiriyor. Kadınları, arzu ettikleri şıklık ve rahatlıkla buluşturan Pembe Potin, aynı zamanda farklı ortamlarda bulunmak zorunda kalan pek çok kadının aradıkları her türlü modeli bir arada sunarak seçimlerini kolaylaştırıyor.

  • Astrolojinin Psikolojik Etkileri Var Mı?

    Astrolojinin Psikolojik Etkileri Var Mı?

    Astrolojik öngörülerin insanlar için psikolojik değeri ve onlar üzerindeki psikolojik etkileri var mı?

    Astrologların, astrolojiyi geçerli ve sağlıklı bir alan olarak kabul ettirmek konusunda karşılarına çıkan sorunlar, sadece astrolojinin son zamanlarda bayağılaştırılan genel ve sorgulanabilir yönleri değil, aynı zamanda bu dalın niteliklerini ve amacını açıklamak için kullanılan muğlak ifade yollarıdır.

    Astrolojinin ne olduğu sorusuna cevap veren birçok kişi, bu dalın, Güneş’in, Ay’ın, gezegenlerin ve yıldızların, insanlar, aslında tüm canlı organizmalar, ayrıca uluslar ve şirketler gibi sosyal “organizmalar” üzerindeki etkilerle ilgilendiğini söyler ve astrolojinin, kişilerin ve kurumların temel kişilikleri ile gelecekteki gelişimlerini, açık seçik ve beklenebilir olaylar yoluyla açıklama amacında olduğunu eklerler. Astrologların bir çoğu, astrolojinin, belli göksel ve döngüsel olaylar ile insanların ve ulusların ömürlerinde ortaya çıkan karakteristik olaylar arasında açık ve güvenilir bir paralellik olduğunu ortaya koyan, çağlar boyunca sürdürülmüş uzun bir gözlemler dizisi üzerine kurulu bir “bilim” olduğunu da iddia eder.

    Böylesi genel ifadeler, birçok akıl için yeterlidir. Kulağa “bilimsel” gelirler; kabul edildikleri zaman ise eldeki tek temel sorun, döngüsel nitelikteki gök olayları (yani geçmişte meydana geldiği ispatlanmış ve gelecekte meydana gelmesi de beklenebilecek olaylar) ile canlı organizmaları etkileyen, tanımlanabilir olaylar arasında gerçekten bir paralellik bulunup bulunmadığını bilimsel olarak tespit etmekte ortaya çıkar. Bu sorun da geçmiş olaylar hakkındaki güvenilir bilgilerin araştırılıp istatistiksel olarak çözümlenmesini gerektirmektedir.

    Söz konusu genel ifadeler, elbette ki gerçek bir filozof, özellikle de hümanist bir filozof ve psikolog için son derece yetersizdir. Bu kişilerin zihinlerinde cevabı olmayan birçok yeni soru doğar. Bir kere, bahsedilen paralelliğin doğası ve anlamı ile ilgili sorun vardır – elbette ki bu paralelliğin bilimsel olarak güvenilir bir gerçeklik şeklinde ispat edilebileceği düşünülürse. Buna ek olarak, “kanıtların” ne şekilde tanımlanması gerektiği de bir diğer sorun olarak ortaya çıkar. Astrolojik öngörülerin insanlar için psikolojik değeri ve onlar üzerindeki psikolojik etkileri, ayrıca bu öngörülerde bulunan kişilerin ahlaki sorumlulukları da yine göz ardı edilmemesi gereken diğer konulardır.

    Bir astrolog, sadece öngörülerde bulunmaz; aynı zamanda insanların kişiliklerinin ve eğilimlerinin ana hatlarını ortaya çıkartır. Eğer ki bu, ortaya, güvenilir bir sonuç çıkaracak şekilde yapılabilirse, astroloji de sadece öngörümlere dayanan bir dal olmaktan çıkıp psikoloji alanına dahil olur. Ancak, psikoloji alanına neden ve nasıl dahil olmalıdır?

    İnsanın aklına, bazıları uygulamaya yönelik, bazıları ise felsefi, hatta metafizik bağlantılı birçok soru gelir. Evrende, gizemli bir şekilde var olmuş güçler, evrenin çeşitli bölgelerinden geçerken, Güneş, Ay ve gezegenler tarafından daha da gizemli bir şekilde odaklanıyor olabilirler. Ancak; Akrep burcunda bulunan Mars ile insanın kişiliğindeki bir özellik veya bedenindeki fizyolojik bir durum arasında bilimsel açıdan kabul edilmiş bir nedensellik yoktur. Ayrıca Mars’ın, bir doğum hartasındaki burç veya ev konumu, astrologların değerlendirmeye aldığı birçok etmenden sadece biridir. Ek olarak, astrologlar, bir haritaya bakıp da Mars’ın Akrep’te olduğunu gördüklerinde, mesane veya üreme organlarına mı odaklanırlar yoksa birçok organın yanında bir psişe sahibi de olan ve belli bir coğrafi, sosyal ve kültürel bir çevrenin parçası olma niteliği taşıyan, bütün bir insan mı düşünürler? Astrolog, burada, sadece basit semptomları mı değerlendirmeye almaktadır yoksa bir eşi daha olmayan bir bireyin genel sağlık durumunu, bilinç seviyesini ve duygularını da işin içine dahil eder mi? Bir gezegen veya açı etkisinin, bu “kendi çevresi içerisindeki bireyin” yaşamında ne dereceye kadar bir “olay” yaratabileceğini tespit etmek için elinde gerçekten geçerli bir yöntem var mıdır?

    Eğer bir astrolog belli bir bireyle ilgileniyorsa ve göksel cisimlerin, doğum anında ve yaşamı boyunca yerleştikleri noktaların bu bireyin tüm yaşamını “etkilediğini” iddia ediyorsa, bu iddianın mantıklı olmasını sağlayacak tek felsefi görüş, bütün olarak insan ile bütün olarak evren arasında kesin bir ilişki olduğu görüşüdür. Belli bir birey ile evrenin bütünü arasında “kesin bir ilişki” olduğundan bahsetmek, biri göksel, diğeri dünyevi olan iki olay arasındaki paralellikten bahsetmekten tamamen farklıdır. Bu paralellik kulağa bilimsel gelebilir ama astrolojiyi, “kişilikçi” bir bakış açısında geçerli göstermekten uzak kalır. Bireysel varoluşla ilgili sorunlara “ruhani” bir yaklaşım olma konusunda da son derece yetersizdir.

    Bir olay, kişisel algı açısından, kendi başına hiçbir şey ifade etmez. Bir elma ağacının altında yatmış uyuyan bir adamın başına bir elma düşer. Bunun hiçbir anlamı yoktur, tabii ki bu adam Newton değilse. Bir adam, eşini, bir başka kadın için terk eder. Bunun da ilgili kişiler için tek başına hiçbir soyut, belirli bir anlamı yoktur. Eşlerin birini, belki de ikisini, içi boş bir evlilikten kurtarmıştır; şok, terk edilen eşi, daha da olgun bir birey haline getirecek veya aklını kaçırmasına neden olacak bir etmendir. Bir olay, sadece belli bir “ilişki çerçevesi” içerisinde, yani bir kişiyi etkileyen durumun bütünü olarak bir anlam taşır ve bir nevi tüm evreni ilgilendirir.

    Bir kişi, hayati önem taşıyan bir sorunu çözmek için astroloğa geldiğinde, astrolog, bu kişinin durumunun, kişinin hayatının o döneminde, evrenin tümüyle ne şekilde ilişkili olduğunu bulmaya çalışır. Yeni doğmuş bir bebeğin doğum haritasına bakmak da aynı şekilde, bu bebek ile doğduğu ve içinde olgunlaşacağı evren arasındaki potansiyel ilişkiyi keşfetme etme çabasıdır. Bu doğum bir “olay” değil, “durum” teşkil eder çünkü durum sadece bir olay veya olaylar grubunu değil, aynı zamanda bu olayın hem ruhsal hem de metafizik olarak tüm çevreyle ilişkisini içerir. Bebeğin doğumu, kendi başına ele alındığında, insanlığın dünyadaki durumu ve bütün olarak evren arasındaki ilişkiyi çok az değiştirir.

    Güneş, Ay ve gezegenler tarafından oluşturulan motif, en azından simgesel olarak, doğum anında, evrenin halini gösterir. Ufuk çizgisi ile meridyenin dik kesişimleri ise yeni doğan bebekle ilgili durumu, yani evrene yönelimini ifade eder. Yönelim, ilişki demektir. Bütün olan çevreniz içerisindeki yöneliminiz yoluyla, bu çevreyle, bireysel olarak ilişkilenirsiniz.

    Bu açıdan astroloji, kişinin, bütün olan evren ile temel (“kozmik”) ilişkisini görebileceği bir metottur (veya öyle olmalıdır). Daha genel bir ifadeyle, bütün olan bir durumun, bütün olan evren ile belirleyici şekilde ilişkilendirilebileceği bir yorum tekniğidir. Herhangi bir durumun anlamının bilinçli zihinde kavranmasını ve bu durum (doğum da dahil) içerisindeki temel etmenlerin ne şekilde faaliyet gösterdiklerini, kısacası birey olarak varoluşumuzun anlamını öğrenmemizi sağlayan bir araçtır.

    Böylesi bir anlamı astrolojiyle aramanın nedeni, söz konusu durumun anlamının, bu durumun içinde geliştiği sosyal çevre nedeniyle çarpılmaya ve başka şeyler arasında yitmeye yatkın olmasıdır. Astroloji, sorunların çözümlerini, sosyal seviyeden kozmik seviyeye çıkarır. İşte bu nedenledir ki, toplumsal değerlere isyan edip toplum üstü, “doğal” veya “ruhani” yanıtlar arayan bugünün gençliğine son derece çekici gelir.

    Astrolojiye bu tip bir yaklaşımın neyi ifade ettiği gerçekten anlaşılabilirse, astrolojik haritaların incelenmesi tamamen yeni bir anlam kazanır ve hem geçmişte öğretilmiş olan, hem de günümüzde öğretilmeye devam edilen, büyük oranda geçersiz kalır. Bu yaklaşım, astrolojiyi, kanıta dayalı bilimler arasından da çıkararak, amacı varoluşun anlamını keşfetmek ve insan ile evren arasındaki ilişkiyi incelemek olan bir nevi felsefi psikolojiyle bütünleştirir.

  • Toetips 2012 Ayakkabı Koleksiyonu

    Toetips 2012 Ayakkabı Koleksiyonu

    Toetips koleksiyonunda iki farklı kadın yaşıyor. Biri son derece feminen, seksapelinin farkında ve dikkat çekici. Diğeri ise daha minimal, vintage ruhuna bağlı, romantik ve daha yumuşak. Bu iki kadını da gündüzden geceye taşıyacak kadar model seçeneği, Toetips koleksiyonunda sizlerle buluşuyor.

    Toetips Ayakkabılar

  • Sehpa 2012 Modelleri

    Sehpa 2012 Modelleri

    Salon dekorasyonunun önemli parçalarından birisi olan sehpalar, modern mobilyalar olarak 2012 yılında karşımıza çıkıyor. Salonlara renkli ve zengin bir hava katan modern sehpa modelleri eminim sizlerinde beğenisini kazanacak.

    İşte 2012 yılının modern sehpa modelleri ;

    Sehpalar

    İlgili Konular ;
    Evinize yeni bir pencere açın
    Eski Kapılar
    Renkli Mutfak Dekorasyonu
    Hızlı ve çarpıcı etki: Duvar kağıdı
    Kitap Okuma Köşeleri
    Yatak Odası Dekorasyonu için ipuçları

  • Dash diyeti Listesi

    Dash diyeti Listesi

    Hipertansiyonu Durdurmak İçin Beslenme Yaklaşımları” şeklinde çeviribileceğimiz DASH diyeti ile 14 gün içerisinde tansiyonda düşme olduğu tespit edildi. Dash diyetinin bir amacı da sodyum alımını kısıtlamak…

    Doğru besinleri doğru miktarlarda tüketerek yüksek tansiyonunuzu dengeleyebilirsiniz. Her besin vücudumuz için gerekli olan birbirinden farklı unsurları içerir. Eğer doğru besinler seçilir ve doğru miktarlarda tüketilirse, vücudun ihtiyacı olan besin öğeleri sağlandığı gibi bazı sağlık sorunlarının çözümüne de yardımcı olunabilir: Doğru beslenerek tansiyonunuzu da düşürebilirsiniz.

    ÖRNEK DASH DİYETİ

    SABAH KAHVALTISI

    1 çay bardağı portakal suyu

    1 su bardağı yağsız süt ile 1 çorba kaşığı kahvaltı gevreği

    1 orta boy muz

    Serbest miktarda çiğ sebze (domates, salatalık, yeşil biber vb. 1 çay kaşığı zeytinyağı konabilir)

    1 ince dilim kepek ekmeği (1 tatlı kaşığı reçelli)

    ÖĞLE YEMEĞİ

    Tavuklu salata (tavuğun göğüs etinden yapılmış olmalı)

    Çiğ sebze (3-4 çubuk havuç ve kereviz, 2 adet turp, marul)

    1 su bardağı yağsız yoğurt

    1 dilim kepek ekmeği

    1 orta boy elma

    AKŞAM YEMEĞİ

    1 adet büyük boy ızgara balık

    4 yemek kaşığı esmer pirinçten yapılmış pilav veya entegre makarna

    Haşlanmış brokoli ve domates

    Ispanak veya semizotu salatası (1 tatlı kaşığı zeytinyağı, domates, salatalık, yeşil soğan, yeşil biber ilavesiyle)

    1 dilim kepek ekmeği

    2 parmak kalınlığında 1 dilim kavun

    ARALAR

    1 meyve veya 4 adet kuru kayısı veya karışık tuzsuz kuruyemiş (1/2 su bardağı)

    1 MEYVE NE OLABİLİR?

    1 küçük boy elma

    3 adet kayısı

    1 orta boy muz

    1/2 orta boy greyfurt veya 1 orta boy portakal

    14 adet vişne

    1 büyük boy mandalina

    15 iri üzüm

    12 adet çilek

    5 adet erik

    1 orta boy armut

    1/8 orta boy kavun veya karpuz

    DASH diyeti yaparken nelere dikkat edeceksiniz?

    Salatada tuz yasak, sirke ve limon serbesttir. 1 çay kaşığı zeytinyağı eklenebilir. Tavuk derisiz ve beyaz etinden olmalıdır.

    Yemeğinizi küçük lokmalar halinde yiyin.

    Pilav, sebze gibi karbonhidratları ana yemeğinizle aynı tabağa koyun.

    Eti tek parça halinde tabağınıza koyun.

    Aralarda veya tatlı yapımında kullanmak için meyveleri veya düşük yağlı, düşük kalorili besinleri tercih edin (şekersiz jelatin gibi).

    DASH diyeti kuralları
    * Salatalarınıza sirke, limon ve çeşitli baharatlardan dilediğiniz miktarda, zeytinyağını en fazla 1 tatlı kaşığı olacak şekilde koyabilirsiniz. Tuz kesinlikle kullanılmamalıdır.
    * Yemeklerinizde ve salatalarınızda kullanacağınız tavuk eti mutlaka derisiz ve göğüs kısmından olmalıdır.
    * Tüm yemekleri iyice çiğneyerek ve küçük küçük lokmalar halinde yemelisiniz.
    * Pilav, sebze gibi yardımcı yemekleri ana yemek ile birlikte aynı tabağa koymalı ve ana yemek ile aynı anda yemelisiniz.

  • Kozmetiklerin de bir ömrü var!

    Kozmetiklerin de bir ömrü var!

    Kozmetiklerin de bir ömrü var!

    Kozmetiklerinizi atmaya kıyamıyor olabilirsiniz ama ne yazık ki her şeyin olduğu gibi kozmetiklerin de bir ömrü var. Kullanma sürelerini aştıkları her fazladan saniye bakteri üretmeye başlıyorlar. İyisimi siz kozmetiklerinizle vakitlice vedalaşın!

    Makyaj çantamızda ne zaman aldığımızı unuttuğumuz, ama bir türlü atmaya da kıyamadığımız bir sürü kozmetik ürünü var. Maalesef, her şey gibi kozmetik ürünlerinin de bir ömrü var! Biliyoruz, atmaya kıyamıyorsunuz ama çantamızda durdukları her fazladan saniye bozulup bakteri saçmaya başlayacaklar! Peki, o sürmeye kıyamadığımız ama yıllardır makyaj çantanızdan çıkarmadığımız rujumuzla ne zaman vedalaşmak gerek? Fondötenimizin bozulduğunu nasıl anlarız? İşte yanıtlar!

    Maskara
    Maalesef ömrü 3 ay! Maskaralar en az tüketim süresine sahip olan ürünler. Çünkü fırçayı her çıkardığınızda içine bakteri taşır. Bu nedenle 3 ayda bir yenilemekte fayda var.

    Fondöten
    Kaşıntı yapıyorsa hemen kurtulun! Fondöteni doğru saklamak koşuluyla bir buçuk yıl kullanabilirsiniz. Fondöteniniz güneş veya sıcak bir ortama maruz kalıyorsa bu süre 6 aya kadar iner. Çünkü sıcak fondötenin bozulmasına ve içindeki yağla suyun ayrışmasına neden olarak ömrünün azalmasına neden olur. Bozulup bozulmadığını anlamak için bir miktar bileğinize sürün; eğer bir saat içinde kaşıntı yapmazsa sorun yok demektir. Bir diğer yöntem de kokusunun değişip değişmediğidir. Garip kokmaya başlamışsa ve kıvamında bir değişiklik varsa, hemen kurtulun.

    Pudra
    Süngerler bakteri üretiyor… Pudralar, doğru ve temiz kullanıldıkları takdirde iki yıla kadar dayanır. Fakat kullandığınız sünger ve fırçalar, bakteri oluşumuna neden olduğundan ister istemez pudranızın ömrü de kısalıyor. Altı ayda bir yenilemek en sağlıklısı.

    Ruj
    Güzel saklarsanız dayanır… Rujlar normalde iki yıla kadar bozulmazlar, fakat saklama koşullarına göre sıcak ve nemli bir ortamdaysa bu süre bir yıla kadar iner. Rujları direkt güneş ışığından ve sıcak ortamlardan uzak tutmaya dikkat edin.

    Far
    En uzun farlar dayanıyor. Farlar diğerlerine göre daha dayanıklıdır; üç seneye kadar bozulmadan kalabilirler.

    Parfüm
    Işık, notaları bozuyor! Parfüm kokusu, açıldıktan sonra yalnızca bir sene aynı kalır. Parfümünüzün daha uzun ömürlü olmasını istiyorsanız şişeyi serin ve karanlık bir yerde tutun, çünkü ışık kokunun notalarını bozarak değişmesine neden olur. Özellikle yaz aylarında mutlaka buzdolabında saklayın.

  • Nar ve Nar Ekşisi Her Derdin Çaresi

    Nar ve Nar Ekşisi Her Derdin Çaresi

    Yemesi zahmetli olan, ekşiliği nedeniyle biraz da yüz ekşiterek yenen narın ve ekşisinin faydaları saymakla bitmiyor. Nar ekşisi kalp sağlığını koruyor, kanser hücrelerinin gelişimini engelliyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Biraz daha yakından bakarsak işte narın ve nar ekşisinin faydaları…

    Nar ekşisinin insan sağlığına olan faydalarını saymakla bitirmek mümkün değil. Adeta bir ‘ilaç’, hatta antibiyotik olan nar, özellikle bağışıklık sistemini güçlendirerek pek çok hastalıktan koruyor.

    İçerdiği bazı maddelerle kolesterol ve şekeri de dengeleyen nar, kalp sağlığını koruduğu gibi, kanser hücrelerinin de gelişmesini engelliyor.

    Tüm bu özellikleriyle adeta bir ‘ilaç’ ve doğal antibiyotik görünümünde olan nar ve nar ekşisi sofralardan kesinlikle eksik edilmemesi gereken meyveler arasında yer alıyor. Nar suyu ve nar ekşisi ürünleri ayrıca damar sertliğine karşı güçlü etkisi bulunan bir içecek olarak karşımıza çıkıyor.

    Beslenmede mutlaka yer alması gereken nar ürünleri aynı zamanda güçlü bir antioksidan özelliği taşıyor. Yapılan araştırmalara göre narda, serbest radikallere karşı güçlü etkisi olan çeşitli vitamin, mineral, enzim ve antioksidanlar bulunuyor.

    İşte maddeler halinde narın ve nar ekşisinin faydaları:

    – Tansiyonumuzu olumlu bir şekilde düzenler.
    – Kalbimizi korur düzenli çalışmasına destek olur.
    – Enfeksiyona karşı vücut direncini korur ve artırır.
    – Enerji verir, yorgunluğu giderir.
    – İdrar söktürücü etkisiyle toksin atılımını sağlar.
    – Bağışıklık sistemini güçlendirir hastalıklara karşı korur.
    – Kolesterol ve kan şekerimizi regüle eder artmasını engeller.
    – Bağırsak parazitlerinin düşmanıdır, iyi bakterilerin artmasını sağlar.
    – İshali (diare) önler, tedavide destek sağlar.
    – Ciltte olumlu katkısı vardır, pürüzsüz görünüm sağlar.
    – Cilt enfeksiyonlarında olumlu katkısı vardır.