Blog

  • Cinsel Zevk’in peşinde “SEKS ve ESTETİK”

    Cinsel Zevk’in peşinde “SEKS ve ESTETİK”

    Cinsel Zevk'in peşinde "SEKS ve ESTETİK" | 1Son yıllarda sık sık gündeme gelen ve özellikle Amerika’da son derece yaygın olan Estetik Vajen Cerrahisi – Vajinoplasti artık Türk kadınları tarafından da tercih ediliyor.

    Sadece aktif sporcular, mankenler, sinema yıldızları ve toplum önünde olan ünlüler tarafından dünya da bir zamanlar tercih edilen Estetik Vajen Cerrahisi, bugün hem dünya da hem de Türkiye’de her kesimden kadın tarafından talep ediliyor.

    Bahçeci Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Bora Cengiz, Vajinoplasti ameliyatını tercih eden kadınların bu taleplerinin sadece sağlık ve tıbbi zorunluluklar nedeniyle değil farklı istekler doğrultusunda da gerçekleştiğini belirtiyor.

    Kadınların, genital bölgelerinde “normal” görünümü sağlamanın bu sebeplerin başında olduğunu belirten Op. Dr. Bora Cengiz, cinsel ilişkiden alınan zevkin estetik vajen cerrahisi sonrasında arttığını söyleyen vakaların söz konusu olduğunu aynı zamanda cinsel ilişki sırasında zorluk yaşayan bazı hastalardan ise ameliyat sonrasında yaşadıkları farklı sorunların yok olduğu yönünde geri dönüşler aldıklarını söylüyor.

    Vajinal doğum daha çok tercih ediliyor

    Estetik Vajen Cerrahisi konusunda özellikle Türkiye’de normal doğum oranı ve sezaryen doğum arasında yüzde 50 seviyesinde bir denge olduğunu belirten Cengiz, Türkiye’de vajinal doğuma yönelim olduğunu söylüyor. Vajinal doğum yapan her kadının vajinoplasti uygulanacak bir potansiyele sahip olduğunun ayrıca altını çizen Op. Dr. Bora Cengiz, doğum sonrası gerektiği gibi onarılmayan bölgelerde oluşan hasarlar sonucunda sarkma ve gevşeklik, cinsel ilişki sırasında partnerin hissedilmemesi veya idrar, gaz ve büyük abdesti tutamama gibi problemlerin oluştuğu, bu tür problemleri olan kadınların sosyal hayattan geri kaldıklarını ve idrar ve gaz kaçırma korkusu nedeni ile cinsel ilişkiye giremediklerini konusunda bilgi sahibi olduklarını belirtiyor.

    Benzer durumların seks dışında kadınlarda mayo ve bikini giymeyi aynı zamanda spor yapmayı da engellediğini açıklayan Op. Dr. Bora Cengiz, sağlıklı seksin her şeyden önce sağlıklı üreme organları ile gerçekleşebileceğinin altını çiziyor.

    Estetik kaygılar, cinsel ilişkiden alınan zevk gibi unsurların yanı sıra, vajen girişinin her iki yanında bulunan iç dudakların asimetrik, büyük veya kalın olması nedeniyle cinsel ilişkide güçlükler yaşanmasına, ağrı hissedilmesine veya sürtünme sonucu travma oluşumuna neden olduğunu açıklayan Cengiz, yaklaşık bir saat süren ameliyatlar sonrasında, bu tip problemlerin ortadan kalktığını söylüyor.

    Son 10 yıl içinde Vajinoplasti’nin aynı zamanda doğum yapmamış, ancak cinsel ilişki sırasında boşluk ve gaz pasajı şikayeti olan kadınlara da önerilmekte olduğunu ifade eden Bahçeci Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Bora Cengiz seks ve vajen estetiği ile ilgili toplumda kulaktan dolma yanlış bilgilerin hakim olduğunu söylüyor.

    Seks ve Vajen Estetiği

    Yanlışlar ve Doğrular

    Vücudun yapısını ve konturunu değiştirmek için yapılan kozmetik prosedürler yaşamın gerçeğidir. Bu prosedürler bireyin fiziksel görünümünü değiştirebilmesi için bir fırsattır. Bu tür işlemleri yaptırmanın en önemli sebepleri sıklıkla işlemi yaptıracak olanın kendisinde algıladığı bir “hata”, cinsel görünüm ve fonksiyonu değiştirme isteği, fiziksel bir problem veya rahatsızlığın giderilmesi, özgüveni arttırmak ve güzel görünmek olarak sıralanabilir.

    Vajinal estetik ameliyatlar gereksiz ameliyatlardır!
    Yanlış
    Vajinal estetik ile vücudunuzun herhangi bir bölgesine uygulanan estetik ameliyatlar arasında bir fark yoktur. Genital bölge göz önünde olmadığı için bu bölgede estetik veya rekonstrüktif ameliyatlar yapılması gereksizdir düşüncesi doğru değildir. Genital bölge estetiği popülaritesi artan ve kozmetik ve estetik cerrahinin yeni bir dalıdır.

    Vajinal estetik operasyonlar sadece lazer kullanılarak yapılabilir!
    Yanlış
    Lazer; bistüri, makas, elektrokoter gibi ameliyat sırasında dokuları kesmek amacı ile kullanılan cerrahi aletlerden birisidir. Operatör ameliyatı istediği aletlerle gerçekleştirebilir.

    Vajinal estetik operasyonlar cinsel hazzı arttırır!
    Doğru
    Özellikle vajinoplasti-perineoplasti ameliyatı olan kadınların %85 i bu ameliyatlar öncesi cinsel yaşamlarını “vasat”, “kalitesiz” ve “yetersiz” olarak tanımlarken, bu oran labiaplasti ve klitoral hood redüksiyonu yaptıran kadınlarda %50 dolayındadır. Vajinoplasti-perineoplasti ameliyatı sonrasında hastaların %93’ü cinsel fonksiyonlar açısından “orta derecede” veya “belirgin” düzelme tarif ederken, bu oran labiaplasti, klitoral hood redüksiyonu yaptıranlarda %65’tir. Her ne kadar bu ameliyatların “partner” tatmini veya partnerin zorlaması ile istenmesi doğru değilse de, vajinoplasti-perineoplasti ameliyatı sonrasında partnerin seksüel memnuniyeti %83 olarak bildirilmiştir.

    Vajinal estetik ameliyatlar partneri memnun etmek için yapılmaktadır!
    Yanlış
    Vajinal estetik ameliyat yaptırma nedenleri başında cinsel ilişki, spor veya kıyafetler yüzünden meydana gelen sürtünmeye bağlı rahatsızlık gelmektedir. İşlem yaptıran kadınların %75’inin şikayeti buyken, kadınların %70’i daha “iyi” gözükmek için estetik operasyonlara başvurmaktadır. Cinsel ilişkiyi “hissetmek” ve hazzı arttırmak için ameliyat olan kadınların oranı %56 iken görünümünden hoşlanmayan veya itici bulan kadınların oranı %50 dir.Amerika Birleşik Devletleri’nde ameliyat yaptıran kadınların sadece %6’sı “partnerin” isteği ile opere olmaktadır.

    G noktası amplifikasyonu daha yoğun orgazm olmanızı sağlar!
    Yanlış
    G noktası seks biliminin kutsal kadehi olarak adlandırılabilir. Anatomik varlığı tartışmalı olan G noktasının yağ, hyaluranik asit veya kolajen gibi “filler” larla şişirilmesi (ögmentasyonu) ve bu tür ameliyatların cinsel hazzı arttırdığını söylemek Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Cemiyeti tarafından “hastayı aldatmak” olarak tanımlanmıştır. Cinsel görünüşünden mutsuz ve endişeleri olan, cinselliğine güvenmeyen bir kadının bu tür bir işlem sonrasında beklentilerinin karşılanmaması ve daha da travmatize olması muhtemeldir.

    Vajinal estetik ameliyatlar tıbbi gerekliliği olan ameliyatlardır!
    Doğru
    Özellikle labiaplasti (küçük ve büyük dudakların estetiği) ile labial hipertrofi, asimetri ve büyük labialar yüzünde ortaya çıkan iritasyon ortadan kaldırılmaktadır. Doğum sonrasında uygun düzeltme yapılmayan yırtıklar veya ortaya çıkan sarkmaların giderilmesi ile doğum travmasının düzeltilmesi de tıbbi endikasyonu olan uygulamalardır.

  • Johnson’s  Baby & Gürmar Sevgi Korusu’nda  1000 fidan yeşerecek !

    Johnson’s Baby & Gürmar Sevgi Korusu’nda 1000 fidan yeşerecek !

    Johnson's Baby & Gürmar Sevgi Korusu'nda 1000 fidan yeşerecek ! | 3

    Johnson’s Baby ve Gürmar Mağazaları, Ege Orman Vakfı ile işbirliği yaparak, İzmir Seferihisar Kavakdere köyü mevkiinde bulunan ağaçlandırma sahasına 1000 fidan bağışında bulundu.

    Geçtiğimiz yıl da Ege Orman Vakfı ile birlikte bin fidanlık koru oluşturan Johnson’s Baby ve Gürmar Mağazaları doğaya katkısını geleneksel hale getirdi.

    Ağaçlandırma kampanyası ile ilgili Ege Orman Vakfı Genel Müdürü Metin Gençol, Johnson & Johnson Ege Bölge Sorumlusu Barlas Arslaner, Gürmar Kurumsal İletişim Yönetmeni İsmail Tepedelenler, Gürmar Satın Alma Uzmanı Selma Şenulaş ve Johnson & Johnson Ege Bölgesi Satış Temsilcisi Güngör Akan protokol imzaladılar.

    Protokolün imzalanması ile başlayan kampanya çerçevesinde Gürmar mağazalarından belli bir limitin üzerinde Johnson’s Baby ürün alışverişi yapan bin kişiye Ege Orman Vakfı’nın sertifikaları ile birer fidan hediye edilecek.

    Bin fidan İzmir Seferihisar-Kavakdere köyü mevkiinde “Johnson’s Baby & Gürmar Sevgi Korusu”nda tesis edilecek.

    Johnson's Baby & Gürmar Sevgi Korusu'nda 1000 fidan yeşerecek ! | 4

  • Mutlu hamilelik zeki bebek getiriyor…

    Anne adaylarına kaygılarından uzaklaşmasını tavsiye eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr Ayşe Duman, “kaygıları yenmeyi başaran annelerin bebekleri daha zeki oluyor” dedi.

    Anne adaylarının değişen hormonları, giderek büyüyen karnı, şişen ayakları bebekle birlikte kaygıları da beraberinde getiriyor… Stresi yenmeyi başaramayan anne adayları korku dolu senaryolarla hamileliği kendine zehrederken bebeğinin zeka gelişimini de riske atıyor.

    GELECEK ANNE KARNINDA BAŞLIYOR…
    Bilinen gerçek insanoğlu anne karnındaki yaşamından itibaren çevrede olup bitenlerden etkilenmekte olduğudur diyen Dr. Ayşe Duman “İnsanın kişiliği, yaşam algısı bu dönemde oluşmaya başlar. Hal böyle olunca mutlu ve huzurlu bir kişiliğin yolu anne misafirliğinin huzurlu olmasından geçmekte. Kısacası gelecek anne karnında başlamakta” şeklinde konuşarak anne adaylarına bebeklerinin mutlu bir yetişkin olması için yardımcı olmasını, stresten ve kaygılardan uzak bir hamilelik geçirerek onların geleceklerine yatırım yapmasını salık verdi.

    KAYGILAR DÜŞÜK RİSKİNİ ARTTIRIYOR…
    Kaygılar hem annenin hem de bebeğin sağlığını ve hayatını tehdit ediyor. Dr. Ayşe Duman “Kaygılarla beraber düşük riski artar. Gebeliğe bağlı tansiyon yükselmesi, gebelik şekeri, gebelik zehirlenmesi yoğun stres altında daha sık görülür. Düşük riskiyle birlikte, zamanı geldiği halde doğumu korkusu yüzünden bir türlü başlamayan doğumlar da görüyoruz. Kronik stres altındaki anneler hiç bir engel olmamasına rağmen normal doğum yapamayabilir. Anne adayları hamilelik döneminde normal doğumu öyle büyük bir korkuyla hayal eder ki, zamanı geldiğinde istese bile normal doğuramaz. İşte böyle durumlarda biz anne adaylarına rahatlamalarını, beyinlerinden kaygıları ve normal doğuma ilişkin çevreden duydukları tüm kötü anlatımları silmelerini öneriyor ve bunun için yardım ediyoruz” diye konuştu.

    ANNE ADAYLARI KÖTÜ SENARYOYU KENDİLERİ YAZIYOR…
    Kimi anne adaylarının kaygılı kişiliklerini hamileliğe de taşıdıklarını söyleyen Dr Ayşe Duman, “Bir dış gebeliği, bir düşüğü olan hastam, 3. Gebeliğini planlarken bile endişeli ve kaygılıydı. Bu kaygılarla başlayan gebeliğinde duygularını “Her an bebeğimi kaybedecekmişim gibi geliyor” şeklinde ifade ediyordu. Gebelik ilerledikçe bebekte gelişme geriliği, rahimde kasılmalar tespit ettik. Kaygıları kabusa dönüşmeye başlayınca zihinsel iyileşme teknikleri ile “EFT-Oto Hipnoz” çalışmaya başladık. En son muayenesinde bebeği olması gerektiği büyüklüğünde, rahimi gevşemiş durumdaydı. Her kontrolde endişeli bir yüz ifadesi ile odama giren hastam bu sefer gülümseyerek girmiş ve bebeği ile ilgili hiçbir olumsuz soru sormamıştı. Bu çarpıcı örnek, zihinsel iyileşme teknikleri ile bebeğin de rahatladığını gösteriyor. Anne adaylarının rahatlamayı başarırsa, bebeklerinin zihinsel ve bedensel gelişimine en büyük katkıyı sağlayacaklardır” şeklinde konuştu.

    ANNE KARNINDAKİ BEBEK KAYGIYI ADETA EMİYOR…
    Dr. Ayşe Duman, “Annenin kaygıları bebeğin fiziksel gelişimini etkilediği gibi zihinsel ve ruhsal gelişimini de etkiler. Gebeliklerinde endişeli olan annelerin bebekleri anne karnındayken bu endişeyi adeta emer ve hayata tehdit algısıyla başlar. Tehdit algısı bir stres faktörüdür ve stres de insanın sağlığının baş düşmanıdır. Doğru olan şu ki; anne bebeğinin fiziksel sağlığı için dikkat ettiği sağlıklı beslenme, zararlı yiyecek ve içeceklerden uzak kalma gibi hassasiyetleri, bebeğinin ruh sağlığını korumak için de göstermelidir” dedi

    HİPNOZLA KAYGILARA SON…
    Anne adaylarının kaygılarını yenmesi mutlu ve huzurlu bir hamilelik için vazgeçilmez. Bu dönemde kaygılarını tek başına yenemeyen anne adaylarının profesyonel destek alması tavsiye ediliyor. Dr. Ayşe Duman “Tüm gayretimiz kadının kendisi ve ailesi için en özel, en heyecanlı, en keyifli dönem olan hamileliği, huzurlu ve keyifle yaşayabilmesi için. Tabii ki bunun gayretini anne ve baba adayları göstermeli. Öncelikle yaşanan sıkıntıların bilinçaltındaki olumsuz inançlardan kaynaklandığını bilinmeli. Zihin neye inanırsa beden onu yaşamaya başlar. Öncelikle bilinçaltındaki yanlış yazılımlar temizlenmeli. İşte bu noktada ben bir kadın doğumcu olarak zihinsel iyileşme tekniklerinden EFT ve hipnozun, çok işe yaradığını söyleyebilirim. Zihinsel temizlikten sonra kadınlık programında zaten var olan gebeliğin mutluluğunu hissediyor anne adayı. Bu mutlulukla doğumu da tatlı bir heyecanla beklemeye başlıyor. Hipnotik doğum çalışmalarında, anne adayına doğumu keyifle tekrar tekrar yaşatırız. Doğum zamanı geldiğinde de beden-zihnin bildiklerini yaşamaya başlar. Böylesine özel olan doğum olayının sancı ve ağrılarını değil güzel taraflarını algılar. Acele etmez, bebeğine ve sürece saygılı davranır. Her bir doğum kasılması ile birlikte bedeni ve ruhu gevşer. Rahimdeki her bir kasılmanın bebeği için gerekli olduğunu bilir, her kasılmayı gülümseyerek karşılar” şeklinde konuştu.

    KAYGISIZ HAMİLELİK, NORMAL DOĞUM VE KEYİFLİ BİR EMZİRME DÖNEMİNE YOL AÇIYOR…
    Dr. Ayşe Duman, kaygısız hamileliğin lüks olmaktan çıktığını, tüm annelerin eğer isterlerse hamilelik döneminde öğrendikleri oto hipnoz yöntemleriyle, doğum sonrası sıkıntılarının da üstesinden gelebileceğini söyledi. “Doğum sonrası kendini öncesi duruma göre kilolu, bakımsız, yorgun hisseden anne başka bir stres dönemine giriyor. Bu da hem yeni doğan bebeği ile kuracağı ilişkiyi olumsuz etkiliyor, hem de süt vermeyi sıkıntıya sokuyor. İşte bu dönemde, anne hamilelik eğitimleri sırasında öğrendiği oto hipnoz ve EFT yöntemlerini kullanarak hem huzurlu bir hamilelik geçirerek bebeğinin zeka gelişimini olumlu etkiliyor hem de doğum sonrasında da en az 6 ay anne sütü vererek bebeğinin zekasına bir katkı daha oluşturuyor”

    RAHAT BİR HAMİLELİK İÇİN İNTERNETTEKİ HABERLERİ SÜZEREK OKUYUN…
    Dr. Ayşe Duman, anne adaylarının çevresinden duydukları, internetten okuduğu tüm kötü haberleri kendi başına gelmiş gibi düşündüğünü ve kaygılandığını söylerken “Bu haberleri süzerek okuyun, gerektiğinde doktorunuz aramaktan çekinmeyin. Hamileler bu haberleri okuduklarında sorunların hepsi kendi başına gelmiş ya da gelecekmiş gibi düşünüyor ve kaygılanıyor. Ancak bu sorunların görüme sıklığı yüzde 1-2’yi geçmez. Anne adayları bunlara odaklanıp yüzde 99’luk keyfini kaçırmasın” diyerek hamilelerin haberleri süzerek okumaları gerektiğini hatırattı.

  • Kilo Kontrolünde Hangi Besinler Yasaklı, Hangileri Masum…

    Kilo Kontrolünde Hangi Besinler Yasaklı, Hangileri Masum…

    Yemek ve içmek insan hayatının vazgeçilmezleridir. Her ne kadar yemek ve içmek yaşam için gerekli ise de insanoğlu çoğu zaman bunu bir zevk haline getirir. İhtiyaç için yemektense zevk için yemeye başlar. Durum böyle olunca da kilo almak kaçınılmaz olur. Sonrasında ise ne yesek de zayıflasak ya da hangi yiyecekler günah keçisi diye düşünmeye başlar. Obezite ve metabolizma hastalıkları uzmanı Dr.Ayça Kaya, kilo vermeye çalışırken , diyete zarar verebilecek yasaklı yiyeceklere ve daha uzun süre tok tutan masum besinlere dikkat çekiyor.

    Eğer kilo probleminiz varsa, yediğiniz yiyeceklerin niteliğine dikkat ederseniz bu konuda daha kolay yol alırsınız.

    • Glisemik indeksi yüksek olan yiyeceklerin farkında olun. Glisemik indeks, besinin içindeki şekerin yüksekliğini ve hızlı kana karışmasını ifade eder. Bu türdeki besinleri seçtiğinizde kan şekeriniz hızlı yükselir ve hızlı düşer. Bu durumda daha çabuk acıkırsınız ve daha çok yersiniz. Mesela bu açıdan baktığımızda pirinç yasaklıdır, bulgur masumdur; beyaz ekmek yasaklıdır, esmer ekmek masumdur; muz yasaklıdır, kivi masumdur; karpuz yasaklıdır, kiraz masumdur; üzüm yasaklıdır, erik masumdur; beyaz makarna yasaklıdır, kepekli makarna masumdur; mısır-patates yasaklıdır, kurubaklagiller masumdur.

    • Yağlara karşı dikkatli olun. Dünya üzerindeki en yüksek kalorili yiyecek yağlardır. Yağlar üzerine konuldukları yiyeceklerin kalorisini çok yükseltirler. Gizli yağı yüksek yiyecekler çevremizi sarmış bir deniz şeklinde ve çoğumuz farkında olmadan bu yiyeceklerden çok tüketiyoruz. Bu açıdan baktığımızda pastane simidi yasaklıdır, sokak simidi masumdur; kıymadan yapılan kebaplar adana-urfa-köfte-döner yasaklıdır, pirzola-bonfile-biftek-çöp şiş-kuşbaşı masumdur; cipsler yasaklıdır, leblebi masumdur, hazır dondurmalar yasaklıdır, pastane dondurması masumdur; kremalı çorbalar yasaklıdır, sade çorbalar masumdur; şerbetli tatlılar yasaklıdır, sütlü tatlılar masumdur.

    • Tuzlu yiyecekleri daha az tüketmeye çalışın. Günümüzde bir insan günlük tuz ihtiyacının yaklaşık 4 katını tüketiyor. Fazla tuz tansiyon yüksekliği, kemik erimesi ve vücutta su tutarak ödeme neden oluyor. Turşular-salamuralar yasaklıdır, taze sebze meyve masumdur; cipsler-krakerler yasaklıdır, patlamış tuzsuz mısır masumdur; salam-sosis-sucuk gibi şarküteriler yasaklıdır, füme etler göreceli olarak daha masumdur.

    • Protein ve kalsiyum oranı yüksek olan yiyecekler ise kilo kontrolünde tam manası ile bir mucizedir. Süt, yoğurt, ayran, kefir yıldız olması gereken yiyeceklerdir. Özellikle yaz aylarında cacık, yoğurtlu semiz otu, yoğurtlu közlenmiş sebzeler, taze meyve ile yapılan katkısız yoğurtlar ve sütlü kahve açlığa cevap vermede öncelikli seçilmesi gereken yiyeceklerdir.

  • Vücudunuzu oruç tutmaya hazırlayın

    Vücudunuzu oruç tutmaya hazırlayın

    Obezite ve metbolizma hastalıkları uzmanı Dr.Ayça Kaya’dan sağlıklı bir Ramazan ayı geçirmek için öneriler:

    Oruç tutmak bütün dinlerin ortak paydalarından biridir. Şekil ve içerik olarak farklılıklar gösterse de tüm dinlerde vücudu arıtmanın bir yolu olarak görülür. Oruç tutmanın vücuda çok fazla yararı vardır. Özellikle son yıllarda yapılan birçok araştırmada, canlıların sağ kalım süresini uzatmanın en iyi yollarından biri kalori kısıtlaması yapmak olarak gösterildi. Bu açıdan baktığımızda, beslenme yetersizliği yapmayan kalori kısıtlaması yapmak, direkt yaşam süremizi uzatıyor ve metabolik hastalıklara yakalanma riskimizi azaltıyor.

    Oruç tutmak da bir tür kalori kısıtlaması yapmaktır aslında. Ancak çoğu zaman sahura kalkmıyoruz ve iftarda kendimizden geçmişçesine pilavlar, börekler, etler, pideler ve çeşit çeşit tatlılar yiyerek orucun vücudumuza vereceği yararı yok edip kendimize zarar veriyoruz.

    Özellikle oruç tutacağımız bu yıllarda, oruç tutmak yaz aylarına denk geldiği için günler çok uzun ve çok sıcak. Eğer gerekli önlemleri baştan almayı bilmezsek birçok sağlık problemi yaşayabiliriz. O nedenle siz siz olun ve ramazan ayı başlamadan, daha sağlıklı oruç tutabilmek için vücudunuzu hazırlayın ve beslenme içeriğinizi biraz değiştirin:

    • Her gün sekiz bardak su içmeye özen gösterin. Eğer su içmeyi sevmiyorsanız, su içmeyi sevmek için çeşitli yöntemler deneyebilirsiniz. 1 litre suyu bir sürahiye koyun ve içine taze meyve (çilek, elma, limon, nane) dilimleyin. Sürahiyi her zaman görebileceğiniz bir yere koyun ve vücudunuzu suya doyurun. Oruç tutmaya başladığınızda bunu alışkanlık haline getireceğiniz için, iftarda ve sonrasında su içmeyi ihmal etmezsiniz.

    • Her sabah muhakkak kahvaltı yapın. Kahvaltı da az yağlı peynir, haşlanmış yumurta ve bol domates, biber, salatalık gibi su oranı yüksek sebzeleri tercih edin. 1 hafta öncesinden bile bu şekilde kahvaltı yapmaya alışırsanız, sahura kalkma ihtiyacı duyarsınız ve sahursuz oruç tutmamaya çalışırsınız.

    • Özellikle akşam yemeklerini oruca başlamadan önce daha hafif yemeye özen gösterin. Çorba, etli bir sebze yemeği, yoğurt ve ekmekten oluşacak şekilde hazırlayın akşam yemeklerinizi. Ramazandan önce akşam yemeklerinizi bu şekilde yemeye başladığınızda, vücudunuz alışacağı için ister istemez iftarda ağır yemekler yiyemeyeceksiniz.

    • Akşam yemeğinden sonra hiçbir şey yiyip-içmeyin. Gece yatmadan 3 saat önce besin alımınızı kesin. Akşam yemeğinden sonra yeme-içme alışkanlığınızdan kurtulabilirseniz iftardan sonra da yeme alışkanlığınız olmaz ve daha rahat bir mide ile oruç tutabilirsiniz.

    • Çay, kahve tüketiminizi sınırlayın. Çünkü çay ve kahve vücuttan su atar. Yaz aylarında vücudun suya daha çok ihtiyacı olduğu için bu tür içecekler fazla tüketilirse susuzluk daha çok oluşabilir. Özellikle oruç tutmaya başlamadan önce bu alışkanlıklarınızdan uzaklaşırsanız ramazanda daha rahat edersiniz.

    • Her gün 45-60 dakika arasında yürüyüş yaptığınızda vücut direncinizi artırırsınız. Daha dayanıklı olursunuz. Kendinizi daha güçlü hissedersiniz. Ramazan ayında da yürüyüşlerinizi yapmaya devam edin. İftardan 2 saat sonra yapacağınız en az yarım saatlik yürüyüş metabolizmanızı düzenler.

  • Ağız sağlığında doğru bilinen yanlışlar

    Ağız sağlığı genel sağlığın aynasıdır. Dişler ne kadar sağlıklı ve sağlam olursa olsun, dişleri destekleyen diş etleri ve kemiğin de aynı düzeyde sağlıklı olması gerekir. Ancak, ağız bakımı ve sağlığında “doğru sanılan” öyle çok “yanlış” var ki! Ağız sağlığı için “yanlış” bazı inanışlar ve yöntemlerle vakit kaybetmeyin. Diş hekimi Göknur Gözen Halfon, bu konuda bazı başlıklara dikkat çekiyor:
    • İyi bir ağız bakımı için dişleri düzenli olarak fırçalamak yeterlidir. (YANLIŞ)
    Sadece fırçalamak yetmez. Dişler ağız yüzeyinin sadece yüzde 25’ini kapladığından, kalan yüzde 75’lik ağız yüzeyi fırça ve diş ipi ile yapılan temizlikten sınırlı fayda sağlar ve ulaşılamayan yüzeylerdeki bakteriler hızla çoğalarak dişlerin üzerine ve tüm ağıza yeniden yayılırlar. Bakteri plağına karşı etkili ve sürekli kullanıma uygun bir ağız gargarası, fırça ve diş ipi, günlük etkin bir ağız temizliği sağlar.

    • Dişler, yatay yönde (ileri geri) fırçalandığında daha temiz olur. (YANLIŞ)
    Dişetinden dişe doğru, her dişi 8 kez süpürecek şekilde dişleri fırçalamak tavsiye edilen yöntemdir. Dişlerin her yüzeyini, dil ve damak yüzeyi, yanak yüzeyi ve çiğneyici yüzeyi 8er kez süpürülmelidir, ara yüzler diş ipi ile temizlenmelidir. Dişlerin günde 2 kez 3 dakika fırçalanması gereklidir. Dişler, sabah kahvaltıdan sonra ve gece yatmadan önce üçer dakika fırçalanmalıdır.

    • Ağız kokusu herkeste olur ve geçmez.( YANLIŞ)
    Çeşitli araştırmaların sonuçlarına göre, kötü kokunun başlıca nedenleri; sindirim sistemi rahatsızları ve ağız – diş rahatsızlıklarıdır. Sindirim sistemi rahatsızlıkları için doktora gidilmelidir. Ağız ve diş rahatsızlıklarının nedeni çürük diş ve diş eti enfeksiyonudur. Bunlar için en kısa zamanda hem bir diş hekimine gidilmeli, hem de diş fırçası, diş ipi ve bakteri plağına karşı etkili, sürekli kullanıma uygun bir ağız gargarası ile etkin bir ağız bakımı alışkanlık haline getirilmelidir.

    • Diş etleri kanıyorsa fırçalamayı kesmek gerekir. (YANLIŞ)
    Aksine bir diş hekimine gidene kadar, fırçalama süresini uzatıp, diş ipi kullanıp, antibakteriyel bir ağız gargarası ile ağız bakımınızı etkin bir şekilde yapmayı alışkanlık haline getirmeniz tavsiye ediliyor.

    • Tüm dişeti sorunlarının kesin çözümü cerrahi tedavidir (YANLIŞ)
    Tüm dişeti sorunlarının çözümlenmesinde iyi ve etkin bir ağız hijyeninin sağlanması vazgeçilmez bir kuraldır. En gelişmiş tedavi yöntemleri bile kullanılsa, bireyler ağız hijyenine gereken önemi göstermezler ise tedaviden bir sonuç alınamayabilir.

    • Protezi temizleyip geri takmak ağız bakımı için yeterlidir. (YANLIŞ)
    Hayır, ağzın tamamı da etkin bir şekilde temizlenmelidir. Varsa dişleri fırçalamak ve sonrasında ağız boşluğunun hijyeni için bakteri plağına ekili ve sürekli kullanıma uygun bir gargara kullanmalıdır.

    • Diş eti yarıklarının olduğu bölgelere diş fırçası değdirilmez. (YANLIŞ)
    Öncelikle o bölgede hiçbir besin artığının kalmadığına emin olunmalıdır. Dişetinde yarık olması diş eti hastalığının göstergesidir. Tedavi olmak için en kısa zamanda hem bir hekime başvurulmalıdır hem de etkin bir ağız bakımı alışkanlık haline getirilmelidir. Bunun için; diş fırçası kullanımı ve diş ipi kullanımı öğrenilerek düzene sokulduktan sonra bakteri plağına etkili bir ağız gargarası ile desteklemelidir.

    • Her hamilelikte bir diş kaybedilir. (YANLIŞ)
    Halk arasında yaygın olan, her hamilelikte diş kaybedildiği ve çocuğun dişten kalsiyum aldığı düşüncesi yanlıştır. Aslında ağız bakımı eksikliği ve hamilelerin %70inde görülen kusmalara bağlı olarak dişlerde çürük ve dişeti rahatsızlıkları ortaya çıkar. Uzun süreli kusmalarla midedeki asidin ağız boşluğuna gelmesi nedeniyle annenin dişlerinde çürükler ve dişeti enfeksiyonları başlar. Hamilelik esnasında, diş fırçalama, diş ipi ve 3 ayda bir hekim kontrolü tavsiye edilir. İlk ve üçüncü üç ayda acil olmayan diş tedavilerinden kaçınılmalıdır.

    • Ortodontik tedavi sırasında dişler çürür. (YANLIŞ)
    Ortodontik tedavi esnasında dişler üzerine yapıştırılan braketler daha fazla besin artığının dişlerin üzerine yapışmasını sağlar. Bu nedenle daha fazla ve daha özenli diş fırçalamak, ortodontik arayüz fırçaları kullanmak ve bakteri plağına etkili bir ağız gargarası ile ağız bakımının üçüncü adımını da tamamlamanız gerekmektedir. Kanama varsa mutlaka hekime başvurulmalı ve bu üçlü bakım sürecine bir an önce başlamalıdır.

  • Hamileye huzur gerek…

    Hamileye huzur gerek… | 7Tüm doktorlar, anne adaylarına stresten uzak dur diyor. Ancak bunu yapmak zannedildiği kadar kolay değil. Kendisi ve çocuğu için endişelenen, doğumdan korkan, bebeğine bakamayacağını düşünerek endişelenen anne adayları huzur arıyor…

    Hamileliğin sizi değiştirmesine izin verin…

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr Bülent Uran “Aslında hamilelik, kadının yaşam tarzını değiştirebilmesi için bir fırsattır. Ancak çok az kadın bunu değerlendirebilir. Örneğin, ilginç bir şekilde bazı kadınlar hamilelik sırasında sigara içmeyi bırakıyor ama bebeğin emzirmesi bittiğinde yeniden sigara içmeye başlıyor. Bunu kalıcı hale getirmiyor. Halbuki hamilelik yeni ve doğru alışkanlıklar kazanmak ve huzur bulmak için iyi bir dönemdir ” dedi.

    Hamileye gösterilen ilgi huzur için yeterli mi?

    Dr. Bülent Uran İlginin her zaman huzur getirmediğini söylerken, “ Biz doktorlar hamilelik dönemindeki değişikliklerin normal olduğunu söyler, hastayı rahatlatmaya çalışırız, ancak rahatlatıcı bilgiye sahip olmakla gerçekten rahat hissetmek ve huzurlu bir hamilelik geçirmek kesinlikle ve kesinlikle aynı şey değildir.” diyerek hamilelik döneminde kendiliğinden artan kaygıya dikkat çekti: “Hamileliğin yarattığı birçok olumsuz psikolojik faktör vardır. Kadın çalışıyorsa işe gelip gitmek zorlaşmıştır. Doğumdan sonra işinde geri kalma riski vardır. Maddi sorunlar olabilir. Bebeğin ihtiyaçlarını yeteri kadar karşılayamayacağını düşünerek kaygılanır. Doğumdan sonra tekrar işe başlayacaksa bebeğini yalnız bırakacağı için daha hamileliğinde peşin peşin suçluluk hissetmeye başlar. Doğumunda hayati bir tehlike yaşama kaygısı doğum sağlıklı sonuçlanana kadar zaten hiç ortadan kalkmaz. Stres ve huzursuzluk arttıkça fiziksel sorunlar da artmaya başlar. Hamilelikteki stresin hamilelikte gözlemlenen birçok fiziksel sorunun nedeni olduğu bilinmektedir. Erken doğum, gebelik tansiyonu ve gebelik şekerinin ortaya çıkmasında stresin önemli bir katkısı vardır

    Kronik Stres bebekte gelişme geriliğine yol açıyor…

    Stres, bedende birikmiş ve değişik olaylar karşısında titreşen bir enerji hissinden başka bir şey değildir” diyen Dr. Bülent Uran “Sinir sistemindeki bu kayıtlı devreleri ortadan kaldırmadan stresten kurtulmanın mümkün olmadığını bilmemiz gerekiyor. Sürekli stres hali olarak ifade edilen kronik stres hem anne adayı hem de bebek için çok zararlı. Kronik stres halinde salgılanan adrenalin bebeğin kanlanması azaltır. Bu durumda bebekte gelişim geriliği başlar. Bağışıklık sisteminin zayıflaması anneyi hastalıklara açık hale getirir. Hamilelikte zaten bağışıklık sistemi, özellikle hamileliğin ilk aylarında zayıflamıştır. Bu zayıflığa kronik stresin yarattığı bağışıklık azalması da eklenince hem annenin hem de bebeğin sağlığı tehlike altında kalır. Yine hamileliğin ilerleyen aylarında ortaya çıkan gebelik yüksek tansiyonunda da, kronik stres etkilidir” şeklinde konuşarak anne adaylarına rahatlamayı tavsiye etti.

    Stresten uzak dur! Peki ama nasıl?

    Dr. Uran herkesin anne adayına, stresten uzak durmasını tembihlediğini ancak bunun çok da kolay olmadığını söyledi “Elbette anne adayı da rahatlamak istiyor, ama bunu başaramıyor. İşte bu noktada oto hipnoz ve EFT teknikleriyle harmanlanmış eğitimler devreye gidiyor. Örneğin 6-7 aylık hamile bir hastam vardı. Babası kalp krizi geçirerek aniden vefat etmişti. Hemen akabinde çok şiddetli erken doğum sancıları başladı. İlaçlar sancılarını çok fazla kesmemişti. Bir akşam acilen yanıma gelen bu hastama o anda hipnoz uyguladım. Gevşettim ve ağrılarının geçeceği telkinlerini verdim. Kendisine de basit bir oto hipnoz tekniği öğreterek bunu sık sık yapmasını önerdim. Daha hipnoz seansı sırasında kasılmaları ortadan kalkmıştı”.

    Anne karnındaki bebek annenin duygularından etkilenir…

    Dr. Bülent Uran, “Anne karnı bebek için sadece fiziksel tehlikeleri içermekle kalmaz. Aynı zamanda annedeki olumsuz duyguların bir enerji dalgası şeklinde bebeğe de akmasına neden olur. Birçok olumsuz ve iyileşmeyen hastalıkta anne karnında alınan olumsuz duyguların rol oynadığı bilinmektedir. Anne karnındayken biriken bu olumsuz duygular doğumdan sonra da beslenmeye devam ederse ilerleyen yıllarda yaşama olumsuz bakan bir şahsın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Sadece olumsuz bakan değil kolay hasta olan bir yapıda ortaya çıkmaktadır.” şeklinde konuştu.

    Düşünerek stresten kurtulamazsınız…

    Bedende birikmiş duygular varken ve bunlar titreşirken sadece düşünerek ve stres yarattığı düşünülen olaylardan uzak durularak stresin bedendeki etkisi yok edilemez. Stresin bu etkisini yok etmek için sabırlı, ciddi ve ne yaptığını bilerek yapılan duygu bazlı çalışmalara gerek vardır diyen Dr. Bülent Uran uyguladıkları programın detaylarını şöyle açıklıyor: “8 bölümden oluşmuş bu programda 3. ayını doldurmuş hamilelerle çalışıyoruz. 4 ay süren çalışmalarla anne adaylarına hamilelik döneminde titreşen her türlü kaygıyla ve olumsuz duyguyla nasıl baş edeceğini anlatıyor, teknikler öğretiyoruz. Programın ağır topları EFT ve oto hipnoz. Hedefimiz sadece hamileliğin anne tarafını değil esas olarak bebek tarafını kapsamaktadır. Bu nedenle de annedeki olumsuz duyguları temizleyerek bebeğin geleceğini kurtarmak amacını taşımaktadır. Anne karnından olumsuz duyguları almamış bir bebeğin ondan sonraki yaşamı ne kadar zorluk dolu olursa olsun ben kolay kolay sırtının yere geleceğine inanmıyorum

    Olumsuz duyguları temizleyin, bebeğinizle aranızdaki bağ güçlensin.

    Dr. Bülent Uran “Bilinçaltında birikmiş duygular sizin fiziksel bedeninizle ruhunuz arasına çekilmiş bir duvardır. Bu duvarı ortadan kaldırmadan ruhunuzun temsili olan sevgi enerjisini titreştirmeniz kolay değildir. İçinizde yeniden açığa çıkacak olan sevginin enerjisi bebeğin dokularının gelişmesini olumlu yönde etkileyecektir. Sizin ruhunuzdan bebeğin ruhuna akacak sevgi bebeğinizin bu dünyaya güven içinde doğmasına neden olacaktır. En son çalıştığım hamile bir bayan bu felsefeyi gerçekten çok iyi benimsemiş ve uygulamıştı. Bebeği doğduktan sonra o kadar sakin ve huzurluydu ki, görenler bebekte bir sorun var zannediyorlardı. Ama bebek huzurluydu ve annesinin sevgi enerjisini her an hissettiği için ayrıca ağlayarak bunu teyit etmek istemiyordu” diyerek aile içinde oluşturulacak huzurlu ortamın anne ve bebeği kronik stresten koruyacağına dikkat çekti.

  • Emriyonuzun Gelişimini Saniye Saniye İzlemek İster Misiniz?

    Yanlış okumadınız… Dünyada uygulanan tüp bebek tedavileri ve yöntemlerine yepyeni bir boyut kazandıran, yeni bir çağın başlangıcı olarak da tanımlanan EmbryoScope™, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi ile cd’ye kaydedilen embriyonuzun görüntülerini evinizdeki bilgisayardan saniye saniye izlemek artık mümkün. Dahası da var. Bu sistemle infertilite tedavisinde gebelik şansınız da artabilir.
    ——————————————
    Tüp bebek tedavisi sürecinde, embriyo seçimini iyileştirmek ve embriyo değerlendirme programlarını geliştirmek amacıyla kullanılan EmbryoScope™ adı verilen Dinamik Embriyo İzleme Sistemi, tedavideki tüm aşamaların düzenli olarak gözlemlenmesine olanak sağlıyor. Böylece uygun teknolojisi ile sağlıklı olan embriyoları seçme şansı sağlarken aynı zamanda kısıtlı embriyo sayılarında da başarı elde edebilme oranı artıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun Dinamik Embriyo İzleme Sistem’nin özellikle ileri yaşlarda yumurta sayısı az olan veya sperm problemi olan aileler için gebelik şansını artırmada bir umut olabileceğini söyledi.

    Siz Uyurken Embriyolarınız Ne Yapıyor?

    Op. Dr. Süleyman Tosun, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi’nin özellikle infertilite tedavisinde hasta embriyolarının anında ve sürekli olarak tüm süreçlerin hiçbir aşaması kaçırılmadan, istenilen anda değerlendirilmesine imkanı sağladığını belirterek sözlerine şöyle devam etti:

    ‘’ Dinamik Embriyo İzleme Sistemi sayesinde gözlem olanağı ile elde edilen görüntüler yeniden oynatılabiliyor, hızlandırılmış şekilde izlenebiliyor ya da canlı görüntü kullanılarak embriyo kalitesinin değerlendirilmesi yapılabiliyor. Oysaki günümüzde kullanılan sistemlerde embriyo sadece belirlenen günlerde ve toplam 5 dakika süreyle cihazdan çıkartılarak kontrol ediliyor, kimi zaman da embriyolar bundan olumsuz etkilenebiliyor. Son derece dinamik bir sürece sahip olan embriyo gelişim süreçlerini de tam anlamıyla izlemek ne yazık ki mümkün değildir. Dinamik Embriyo İzleme Sistemi ise bize 144 saat x 60 dakika boyunca kesintisiz gözlem imkanı sağlıyor. Bu sistemle güvenli ve kontrollü bir kültür ortamı sağlanırken tek seferde 72 adet embriyo sürekli gözlem altında tutulabilmektedir. Yapılan gözlemler 4 boyutlu belgelendirme teknikleri sayesinde uzmanlara istenilen süreç ve zamanlamayı değerlendirme imkanı sağlayarak, gelecekte yapılacak embriyo puanlamaları için benzersiz yeni parametreler geliştirme imkanı vermektedir.’’

    Canlı Yayın: Dinamik Embriyo İzleme Sistemi

    Sperm ile yumurta birleştirdikten sonra oluşan embriyolar uzun süre dışarıda tutulamayacağı için inkübatürlere koyup belli aralıklarla gelişimleri takip edilir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun, günümüzde uygulanan yöntemler hakkında şu bilgileri verdi: ‘’Spermle yumurta birleştikten ancak 24 saat sonra döllenip döllenmediğine, döllendikten sonra ise birinci, ikinci gün bu embriyonun bölünmelerine bakabiliriz. Yani çok uzun aralıklarla embriyoyu takip edebiliyoruz. Transfer safhasına gelinceye kadar bir embriyoya ortalama dört-beş günde iki-üç kere bakmış oluyoruz. Dinamik Embriyo İzlenim Sistemi ise ‘bir canlı yayın gibi’, spermle yumurta birleştirdikten sonra bütün evrelerini kaydedebiliyoruz, embriyonun gelişmesini canlı olarak saniye saniye görüyoruz, hücrelerinin bölünmesini, bölünme hızlarını takip ediyoruz. Normalde ikinci günde dört hücreli bir embriyo olabilir ama bu ne zaman dört hücreli olmuş bunu ancak bu sistemle görebiliyoruz. Bunların hepsinin kendine göre belirli saatleri var. İşte bu sistemle saatleri olarak yakalıyoruz ve embriyonun gelişimini canlı canlı takip ediyoruz.’’

    Anne-Baba Olma Şansını Artırıyor Mu?

    Dinamik Embriyo İzlenim Sistemi’nin öncelikle doktorun sonra da ailenin işini kolaylaştırdığını belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun gebelik şansının artabileceğini söyledi. Tosun, ‘’ Çünkü embriyoyu sürekli takip edip, gelişmesini sağlıklı bölünmeyi daha iyi görüyoruz, kaç saate bu embriyo bu hücre sayısına ulaşmış buna göre seçip embriyoyu verdiğimizde tabii ki gebelik şansı da artırıyor.

    Sistem bize sürekli embriyoyu takip edip, en daha sağlıklı embriyoları yakalama imkanı sağlıyor. Ayrıca embriyonun kalitesini sürekli takiple daha iyi algılayabiliyoruz. Embriyonun sadece belli hücre sayısına ulaşması yetmiyor o hücre sayısına ulaşırken kaç saate ulaşıyor, o hücreler birbirine dengeli mi bölünüyor. İşte tüm bu soruların cevabını Dinamik Embriyo İzlenim Sistemi ile buluyoruz. Bu da doğrudan gebelik şansını artırmamızı sağlıyor.’’ dedi.

    Embriyonuzun Gelişimini Evinizden İzleyebileceksiniz

    Gelişen teknoloji ve Dinamik Embriyo İzlenim Sistemi sayesinde bebeğinizin ilk hali olan embriyonuzu evinizdeki bilgisayardan saniye saniye izlemeniz mümkün. Op. Dr. Süleyman Tosun sistemdeki görüntüleri cd’ye kaydedip ailelere verdiklerini belirterek,’’ Gebe kaldığınızı düşünün. Bebeğinizin ilk hali sperm ve yumurtanın birleşmesiyle oluşan embriyodan doğana kadar bütün evrelerini kendi arşivlerine koyabilirsiniz. Şimdi artık gebelikten itibaren değil gebelikten öncesini görme şansımız var. Yakın bir gelecekte sistem kurulduğu takdirde anne baba adayları evinde koltuğunda oturup bizimle birlikte embriyolarının gelişimini canlı canlı seyredebilecek. Biz bu yöntemi öncelikle özellikle çok denemesi olmuş, güzel embriyo verdiği düşünüldüğü halde gebelik elde edilemeyen, ileri yaşlarda yumurta sayısı az olan ve de sperm problemi olan kişilere öneriyoruz. Burada kritik nokta; çok denemesi olmuş kişilerde embriyo gelişimini takip edebilmek. Özellikle embriyoya geçişlerde spermin etkisi hakkında çok fazla bilgimiz olmuyor. Özellikle üçüncü günden sonra embriyoların büyümesi sisteme bağlı. Dinamik Embriyo İzlenim Sistemi bize yeni bilgiler veriyor. Embriyolarını kalitesi gördüğümüz hastanın belki de embriyoları kaliteli değil belki de tam tersi. Sözün özü bu sistem bebek sahibi olmak isteyen ailelere günümüz teknolojisinin bir hediyesi’’ şeklinde sözlerini tamamladı.

  • Dinamik Embrio İzleme – EmbryoScope

    Türkiye’nin ikinci EmbriyoScope’u yine Bahçeci’de!

    Dinamik Embrio İzleme - EmbryoScope | 9Dünya’da uygulanan Tüp Bebek Tedavileri ve yöntemlerine yepyeni bir boyut kazandırarak, adeta yeni bir çağın başlangıcına imza atan EmbryoScope™, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi, Türkiye’de ilk kez Bahçeci Sağlık Grubu tarafından hastalarının hizmetine sunuldu.

    Tüp Bebek Tedavisi sürecinde, embriyo seçimini iyileştirmek ve embriyo değerlendirme algoritmalarını geliştirmek amacıyla kullanılan ve gördüğü ekstra talebe rağmen bugün dünyanın sadece en prestijli tüp bebek merkezlerinde çok kısa bir süre önce kullanılmaya başlanan ve EmbryoScope™ adı verilen Dinamik Embriyo İzleme Sistemi, tüm aşamaların düzenli olarak gözlemlenmesine uygun teknolojisi ile sağlıklı olan embriyoları seçme şansı sağlarken aynı zamanda kısıtlı embriyo sayılarında da başarı elde edebilme oranlarını artırmaktadır.

    Siz Uyurken Embriyolarınız Ne Yapıyor?

    Uzmanlara tüm hasta embriyolarının anında ve sürekli olarak, tüm süreçlerin hiçbir aşaması kaçırılmadan ve istenilen anda değerlendirilmesi imkanı sağlayan Dinamik Embriyo İzleme Sistemi’nin sağladığı sürekli gözlem olanağı ile elde edilen görüntülerin yeniden oynatılabilmesi, hızlandırılmış şekilde izlenmesi yada canlı görüntü kullanılarak embriyo kalitesinin değerlendirilmesi ise yine EmbryoScope™ sayesinde gerçekleşebiliyor. Kullanılan statik sistemlerde sadece belirlenen günlerde ve toplam 5 dakika süreyle cihazdan çıkartılarak kontrol edilebilen ve kimi zaman embriyoların olumsuz etkilemesinin söz konusu olduğu durumun aksine, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi, EmbryoScope™ ile 144 saat x 60 dakika boyunca kesintisiz gözlem imkanı sağlanmaktadır.

    Günümüzde embriyo gelifliminin değerlendirilmesi, kültür şartlarında oluşan kesintileri en aza indirmek amacıyla tanımlanmış zaman noktalarında alınan enstantane bakışlarla sınırlı kalmaktadır. Son derece dinamik bir sürece sahip olan embriyo geliflimi ve embriyo gelişimi süreçlerinde yer alan zengin içeriğe sahip bilgilerden ne yazık ki tam anlamıyla yararlanmak mümkün olmamaktadır.

    Ancak EmbryoScope™, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi ile güvenli ve kontrollü bir kültür ortamı sağlanırken tek seferde 72 adet embriyo sürekli gözlem altında tutulabilmektedir. Yapılan gözlemler 4 boyutlu belgelendirme teknikleri sayesinde uzmanlara istenilen süreç ve zamanlamayı değerlendirme imkanı sağlayarak, gelecekte yapılacak embriyo puanlamaları için benzersiz yeni parametreler geliştirme imkanı sağlamaktadır.

  • Kadınlar cinsel kimliği ile barışıyor…

    Kadınların pek çoğu kadın kimliğinden şikayetçi. Bu kimliğin yüklediği rollerin ağırlığı altında ezilenlerin ortak cümlesi: “kadın olmak ne kadar zor.” Kadınlığın güzelliğini fark etmek için eğitim alanlar, hayata daha pozitif ve üretken bakıyor…

    Ev hayatında dırdırcı, iş hayatında mükemmeliyetçi, temizlik konusunda takıntılı, başkalarının düşüncelerine gereğinden fazla değer veren kadınlar zihinsel iyileşme eğitimi sonrasında aslında kadın olmanın angaryalarla değil, keyifle dolu olduğunu öğreniyor…

    Kadınlardaki bazı rahatsızlıklar kadın kimliğinden memnun olmamaktan kaynaklanıyor…

    Ana-Dolu Kadın ve Hamile Holistik Sağlık Akademisi yöneticisi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Ayşe Duman “Kadın kimliğinden memnun olmayan kadının şikayetleri bedeninde öncelikle kadınlığını temsil eden bedensel fonksiyonlarında, cinsel fonksiyon bozukluğu, adet düzensizliği veya infertilite olarak ortaya çıkmakta. Sonrasında annelik, eşlik, gelin veya kaynana olma rolünde sorunlarla kendini göstermekte. Bu rahatsızlarla kendini ifade eden ruh-beden ayrışması, sonrasında daha büyük hastalıklara hatta kansere bile yol açabiliyor” şeklinde konuştu.

    Kadınlar sürekli kendileri ile kavga halinde…

    İnsan olmanın gereği, cinsel kimliğimizle barışık bir şekilde yaşamak. Fakat maalesef günümüzde her kesimden, her eğitim seviyesinden kadının kadınlığı ile bir kavgası var. Ve bu kavga zamanla kadın bedeninde ve ruhunda derin yaralar açıyor. Kadın ruhunun incelikleri yok sayılıp bedeni üzerinden yapılan planlar ruhun zorlanmalarını, ardından da bu kavgaları kaçınılmaz kılıyor.

    Dr. Ayşe Duman, “Kadının bilinçaltına yerleştirilen değersizlik inancı, sonrasında eğitim ve kariyer planlaması sırasında “başkaları ne der” cümlesiyle başlayan kendi tercihlerini öteleme davranışı, derken, üzerine alınan ve gittikçe ağırlaşan yükler, kadını kendi ruhundan, kendi kimliğinden uzaklaştırıyor. Kadınlar, kadınlıklarından şikayet ederken aslında, bilinç altında yatan ve toplum tarafından yerleştirilen hipnozlardan şikayet ediyor”  şeklinde konuşurken, “bu olumsuz hipnozları silmek için yenine olumlu-bilinçli anlayışı yerleştirmek gerekir” dedi.

    Değersizlik inancı kansere kadar götürüyor…

    Dr. Ayşe Duman, kadının aile ve toplum için çok değerli olduğunun altını çizerken değersizlik inancının bilinçaltından temizlenmesi gerektiğini de ifade etti “Değersizlik inancı temizlenmedikçe, kadın insanlığına ve kendi ruhuna kavuşmadıkça günlük çareler işe yaramıyor. Artan değersizlik inancını kadının öfkesi de artıyor. Kadın öfkesini bazen çocuğundan çıkartıyor, bazen incir çekirdeğini doldurmayan şeylerden büyüyen kavgalar kıskançlık krizlerine dönüyor, kendini ve partnerini cezalandırmak için cinsel sorunlara yol açıyor. İşte bir türlü doğru şekilde dindirilemeyen, bilinçaltından atılamayan bu öfke devam ederse kadını kronik hastalıklara, depresyona, son noktada kansere sürüklüyor…

    Kadınlığın ne olduğu yeniden öğreniliyor…

    Ev hayatında dırdırcı, iş hayatında mükemmeliyetçi, temizlik konusunda takıntılı, başkalarının düşüncelerine gereğinden fazla değer veren ve tüm bunlara kadın olduğu için mecbur hisseden kadınlar zihinsel iyileşme eğitimi sonrasında aslında kadın olmanın angaryalarla değil, keyifle dolu olduğunu öğreniyor…

    Dr. Ayşe Duman, “Kadının zihnindeki sıkışmış duygular, geçmeyen iltihaplar olarak akmaya çalışır. Kronik hastalıkların çoğunda olduğu gibi nedeni bilinmeyen kısırlıklar, erken menopoz, düzensiz adetler, endometriozis gibi hastalıklarda, zihin-beden bütünlüğünde çatlamalar görmekteyiz. Zihni ve duyguları rahatlayan kadın, bedenindeki iyileşmeyi de kısa zaman içinde görebiliyor. Bizim eğitimlerimizde sadece hipnoz ya da EFT yok. Grup içinde öncelikle kadın olmanın aslında güzel olduğunu, güzellikler barındırdığını konuşup bunları fark etmelerini sağlıyoruz.” dedi.

    Sadece kadın için değil…

    Zaman içinde kadını ruhundan uzaklaştıracak süreçler, söylemler sadece kadında değil aynı zamanda aile ve toplumda da kapanmayan yaralara yol açar” diyen Dr. Ayşe Duman, “İşte kadın, bu eğitimlerle kendi kimliğini yeniden tanıyıp sevmeyi öğrenirken, sadece kendisi için değil ailesi ve toplum için de önemli bir adım atar. Ailenin ve dolayısıyla toplumun temel direği olan kadın, değersizlik inancından kurtulmadığı sürece birilerinin maşası, bir diğerinin kölesi, bazılarının tatmin noktası olarak kalır. Kadın ruhen ve bedenen sağlıklı ise, mutlu bir aile içinde sağlıklı çocuklar yetiştirebilir, kendini iyi ifade edebilir, insan olarak değerini fark edebilir” şeklinde konuştu.